Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Angelina Jolie'nin kızlarının hepsi erkek gibi giyiniyor!

$
0
0

43 yaşındaki Jolie, önceki akşam da altı çocuğunu yanına alarak The Boy Who Harnassed The Wind adlı filmin ön gösterimine katıldı.

New York'taki Crosby Otel'de yapılan gösterime 17 yaşındaki Maddox, 15 yaşındaki Pax Thien, 14 yaşındaki Zahara, 12 yaşındaki Shiloh, 10 yaşlarında olan ikizler Knox ve Vivienne ile birlikte giden Jolie'nin sakin ve mutlu olduğu görüldü.

Jolie, neredeyse kendi boyuna yetişen çocuklarıyla hatıra pozları da çektirdi. Bu arada ikizlerden Vivienne'in de tıpkı ablası Shiloh gibi daha erkeksi giysiler giymesi dikkatlerden kaçmadı.

Jolie, neredeyse kendi boyuna yetişen çocuklarıyla hatıra pozları da çektirdi. Bu arada ikizlerden Vivienne'in de tıpkı ablası Shiloh gibi daha erkeksi giysiler giymesi dikkatlerden kaçmadı.

Zahara ise tepeden tırnağa siyahlar giyerek annesine eşlik etti.

12 yaşındaki Shiloh, Brad Pitt ile Angelina Jolie'nin ilk biyolojik çocuğu. Onun ardından Jolie, ikiz çocukları Knox Leon ile Vivienne Marcheline'i dünyaya getirdi.

Jolie'nin ilk göz ağrısı ise henüz küçük bir çocukken Kamboçya'dan evlat edindiği şu anda 17 yaşına gelen Maddox. Annesinin en büyük destekçisi olan Maddox, artık kamera arkasında da Jolie'ye yardımcı oluyor.

Jolie, Maddox'ın ardından Etiyopyalı Zahara'yı da evlat edindi. Bir dönem sağlık sorunlarıyla boğuşan Zahara şimdi kötü günleri geride bıraktı.

Jolie'nin en son evlat edindiği Vietnamlı Pax Thien ise ailenin en yeni üyesi.

Jolie ve Pitt, boşanma kararının ardından çocuklarının velayeti için amansız bir mücadeleye girişti. Bir dönem gerilimli günler geçiren çift, şimdi anlaşmanını birkaç adım uzağında.

http://www.hurriyet.com.tr/galeri-angienin-tum-cocuklari-o-ayrinti-gozden-kacmadi-ikizlerden-biri-41131293?p=3

Fransa'da 4 buçuk yılda 40 bin eşcinsel erkek evlendi

$
0
0
2013 yılında eşcinsel evliliğe onay veren Fransa'da 2013-2018 yılları dönemini kapsayan 4 buçuk yılda 40 bin eşcinsel erkeğin evlilik yaptığı belirtildi.


Fransa'da 2013 yılının ortalarına doğru kabul edilen ve o tarihten beri ülkede tartışma konusu olan eşcinsel evlilik yasası kapsamında son 4.5 yılda 40 bin eşcinsel erkeğin evlendiği rapor edildi.

Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yayınlanan verilere göre ülkede 2017 yılında 7244 eşcinsel evlilik gerçekleştirildi.

Ülkede heteroseksüel evliliklerin oranı son 20 yılda azalırken eşcinsel evliliklerin oranının yıldan yıla artması dikkat çekti.

2016 yılı istatistiklerine göre Fransa'da evlenen heteroseksüel çiftlerin yarısı boşanma kararı aldı.

Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü'nün yayınladığı verilere göre eşcinsel evliliklerin oranı evlilik istatistiğinin yüzde 1'ini oluşturuyor.

Fransa'da 2013 yılında kabul edilen yasa ülke genelinde geniş çaplı protesto gösterilerine yol açmış ve 400 bin kişi başkent Paris sokaklarında bir araya gelip şiddete varan eylemlerle kararı protesto etmişti.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/fransada-4-bucuk-yilda-40-bin-escinsel-erkek-evlendi-41130808

Kemal Doğulu: Bahar Candan'ı sevmiyorum!

$
0
0

- Bahar Candan'ı sevmiyorum. Sevilecek biri mi? 1 saat dayanabilirsin, sonra sinir krizi geçirtir insana.

- Maalesef ismi geçen şahıs gerçektir. Sahtesi olamayacak kadar gerçek. Lütfen onu kendi haline bırakın.

Neslihan Doğrusöz; Cinsiyet geçiş ameliyatı olmayı düşünmüyorum

$
0
0

Yarışmadaki zamanlarını anlatan Doğrusöz, " Yarışmada topuklu ayakkabı ile yürüyememem subliminal bir mesajdı.

Ben kürkümü üstüme giyip, stiletto, ayakkabılarımı çekince mağazaya gittiğimde Neslihan hanım hoş geldiniz diyorlar.

Deri montumu ve postallarımı giydiğimde ne kadar cool derler.Bu zamana kadar Neslihan hanım olmak zorunda kalmışım" dedi.

"Ameliyat olmayı düşünmüyorum. Vücut ve kas yapmayı düşünüyorum.

Kız arkadaşım var fitnessta Türkiye şampiyonu, onunla yaşıyorum.

Beni her gün tavukla besliyor."

Kolay Kolay Yıkılmayan İnsanlarda Görülen 13 Özellik

$
0
0

1. Yalnız vakit geçirmek onlara koymaz. Hatta diğer insanların neden yanlarında sürekli bir arkadaş arayışı içinde olduğunu anlayamazlar.

2. Daha çok arkadaş edinme uğrunda diğer insanları tatmin etme çabasına girişmezler. Herkesin kendisinden hoşlanmasını bekleyen insanlarla kolay kolay anlaşamazlar.

3. Hedefledikleri şeyi elde etmek için bekleyebilirler. İstedikleri şey hemen gerçekleşmeyince söylenmezler. Ağırbaşlı bir sabırla beklemeyi bilirler.

4. Aldıkları kararların sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu bilirler. Verdikleri kararlar sonucunda başlarına gelenler için başka insanları suçlamazlar.

5. Sevdikleri insanlar bir başarı elde ettiğinde onları kıskanmaz aksine onların başarıları için sevinirler. Kıskançlık yerine onların başarılarından ilham alarak daha çok çalışırlar.

6. Bulundukları gerçekliği kabul ederek her şeyi değiştiremeyeceklerini kabul ederler. Birinci basamaktayken yüzüncü basamağa sıçrama hayallerine kapılmazlar, başarının adım adım çıkılan bir merdiven olduğu gerçeğiyle yüzleşmişlerdir.

7. Bu insanlar başkalarının övgü veya eleştirilerinden gereğinden fazla etkilenmezler. Kendi değerlerinin farkına varmaları için başka insanların onayına ya da eleştirisine ihtiyaç duymazlar.

8. Sahip oldukları şeyler az olsa bile söylenip durmak ve isyan etmek yerine elde var olanlarla yola çıkarak kendilerini geliştirmeye çalışırlar.

9. Risk almaktan çekinmezler, çünkü sonuçları olumsuz olsa dahi bunu kaldırabilecek ve yeniden başlamaya yeltenecek kadar kendilerine güvenlidirler.

10. Başlarına gelen olayların yapıcı ve işe yarar kısımlarına odaklanırlar. Geçmişin değiştirilemeyeceğinin farkındadırlar ve bu yüzden olayların kötü kısmına odaklanmanın yersiz olduğunu düşünürler.

11. Duygularının başka insanlar tarafından kolayca etkilenmesine izin vermezler. Herhangi bir insan dünyalarına girip ruh hallerini istediği gibi değiştiremez.

12. Kendilerinden daha bilgili biriyle karşılaştıklarında onunla ego savaşına girmek yerine, o kişiyi gerçekten dinleyerek ondan faydalanmanın yollarını arar ve karşılarındaki kişiden yardım alarak bir şeyler öğrenmeye çabalarlar.

13. Kendilerinden daha az bilgili kişiler üzerinden ego tatmini elde etmeye çalışmazlar. Her kim olursa olsun her bireyin bir başka bireye öğretebilecek bir şeyleri olabileceğinin farkındadırlar.

Maço YÖK'ün özrü kabahatinden büyük: LGBTİ gibi açılımlarla da bir ilgimiz olamaz!

$
0
0
Maço YÖK
19 Şubat’ta Cumhuriyet’te yer alan habere göre:
Özgecan Aslan’ın katledilmesi üzerine 2016’da YÖK “Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi” yayımlamıştı.
Ancak gerici medyanın baskısı üzerine YÖK, skandal bir şekilde Tutum Belgesi’nden geri adım attı.
YÖK Başkanı Saraç “2015 yılında hazırlanan bu tutum belgesinde kadına yönelik her türlü eşitsizlik ve adaletsizliği önlemeye yönelik yürütülen bu çalışmalar kavramı adı altında dile getirilmiştir...
...Ancak gelinen süreçte bu kavrama, (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiği ve bu yüklemelerin ‘toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği’ hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır” dedi.
Eşitlik yerine aile kavramı.
Saraç, “Bugün itibarıyla tutum belgesinde ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı çıkarılarak güncelleme yapılmasına ilişkin çalışmalar son aşamasına gelmiş olup yakında üniversitelerimize duyurulacaktır. Kadın çalışmalarına yönelik derslerin müfredatını ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ değil ‘Adalet Temelli Kadın Çalışmaları’ anlayışı içerisinde belirlemeye ve verilmekte olan ders, konferans ve seminerlerde Türk toplumunun aile kavramı başta olmak üzere sahip olduğu üstün değerlerin öne çıkarılmasına özen göstermesi gerekmektedir” dedi.
Bu geri adım üzerine Orhan Bursalı 24 Şubat 2019 tarihinde bir eleştiri yazısı yazdı:
“Büyük bir geri adım attı YÖK... 2016’da üniversitelere gönderilen, adaletli-eşitlikçi, kadınlara karşı yapılan ayrımları reddeden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusundaki bildiriyi, iki yıl sonra geri çekti ve yerine, kadınlara karşı adaletli tutum gibi bir yeni yaklaşım konacağını açıkladı...” “...Anlaşılan iki yıldır YÖK üzerinde büyük baskı uygulandı. Tabii unutmayalım ki, ‘kadın-erkek eşit olur mu’ diyen YÖK’ün üst amiri Cumhurbaşkanı var. En gerici medyanın saldırıları ve yayınları var.
Sonuç, Yekta Bey’in büyük geri adımı oldu, ‘Cinsiyet eşitliği toplumsal değerlere uygun değil’ gibi, kadim erkek toplumun kadınları baskı altına alan uygulamalarına yönelik çalışmaların ‘Adalet temelli kadın çalışmaları’ olarak düzeltileceğini açıkladı...”
Özrü kabahatinden büyük!
Orhan Bursalı, 26 Şubat’ta şöyle bir not yayımladı: “YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, önceki yazımla ilgili görüşlerini paylaştı.
Özetle, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kavramı üzerinde bir toplumsal uzlaşma olmadığının görüldüğünü, ayrışma yarattığını, kavramların uzlaştırıcı olması gerektiğini, aslında kendilerinin görev alanlarının da ‘toplumun bütününü’ değil, Akademik dünyamızı ilgilendirdiğini ve bu nedenle de terimde bir düzeltmeye gitmek istediklerini açıkladı. ‘Ama 2016’da açıklanan içeriğe tamamen sadığız. Amacımız, Akademi dünyamızda kadınlara yönelik taciz, istismar, şiddet gibi baskılara son vermek ve akademide kadın görünürlüğünü arttırmaktır. Bu konuda hiçbir tereddütümüz yok. LGBTİ gibi açılımlarla da bir ilgimiz olamaz...’ ”

Emre Kongar

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1271818/Maco_YOK.html

Homofobi... İstanbul’dan KKTC’ye taşımalı ahlaksızlık!

$
0
0
İstanbul'da para için taşıyıcı annelik yapan iki kadın yakalandı. Hollanda Büyükelçiliği Türkiye'deki sapkınlığa destek fonu kurdu.


KKTC’de birkaç yıl önce kanun dışı kürtaj faaliyetlerinin ardından tüp bebek merkezlerinde yine yasa dışı ‘yumurta bağışı’ patlak vermişti. Benzer faaliyetlerin dün yakalanan kişilerle devam ettiği anlaşıldı. İstanbul polisinin yaptığı operasyonda çocuğu olmayan ailelere para karşılığı taşıyıcı anne ve yumurtalık temin eden KKTC merkezli şebekeye yönelik biri taşıyıcı anne olan yabancı uyruklu iki kadın şüpheli gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti ile Mücadele Şube Müdürlüğü, KKTC merkezli bir şebekenin çocuğu olmayan ailelere para karşılığı taşıyıcı anne ve yumurtalık temin ettiği ihbarı üzerine harekete geçti. Yapılan araştırmada şebeke içerisinde yer alan Gürcistan ve Türkiye uzantılı iki kadın tespit edildi. Maltepe’deki bir adrese yapılan operasyonda, birisi taşıyıcı anne olan N.B. ve A.K. isimli yabancı uyruklu iki kadın gözaltına alındı. Evde yapılan aramada çok sayıda doğurganlık artırıcı hormon ilacı ile 63 şişe kaçak alkollü içki ele geçirildi. Yabancı uyruklu iki kadın, polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.

BU, İLK VAKA DEĞİL
KKTC’de daha önce de benzer vakalar gündeme gelmişti. Ülkede resmi makamların bilgisi dışında kürtaj faaliyetlerinin yanı sıra kanun dışı “yumurta bağışı” yapılmıştı. Sosyal medya üzerinden maddi ihtiyaç içerisinde olan genç kızlar tespit edilerek para karşılığında ‘yumurta bağışında’ bulunması için ikna ediliyordu. Bağış adı altında KKTC’de birçok tüp bebek merkezinde yumurtalık ve sperm ticareti yapılırken, merkezler çeşitli metot ve taktiklerle yumurta bağışı yapabilecek potansiyel vericilere ulaşarak 2 bin lira karşılığında aldığı yumurtaları on katına çocuğu olmayan ailelere satıyordu.

HOLLANDA'DAN EŞ CİNSELLERE MADDİ DESTEK
Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliğinin Türk sivil toplumuna, eğitim kurumlarına ve mahallî yönetimlere yönelik düzenlediği İnsan Hakları Programı Fonu birbirinden tartışmalı başlıklar içeriyor. Sivil toplum alanında desteklenen projeler için belirlenen altı alan arasında LGBTİ haklarının yanı sıra “insan hakları, kadın hakları, insan hakları savunucularına destek, kurumsal sosyal sorumluluğu teşvik/iş ve insan hakları, bilgi edinme özgürlüğü/inanç özgürlüğü” konuları bulunuyor.

Tartışmalı proje konuları hakkında bilgi almak isteyenler Hollanda Dışişleri Bakanlığının sayfasındaki ‘Herkese Adalet ve Saygı’ isimli rapora yönlendiriliyor. Her bir proje başına 300 bin avroya varan desteklerin Türkiye’deki insan haklarını ve temel özgürlükleri adeta hedef alan ve geride gösteren şekilde başlıklar içeriyor olması soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Projelerde ‘insan hakları adı altında uzunca yıllardan beri kimi art niyetli çevrelerin Türkiye’yi zan altında bulundurarak ön plana getirmeye çalıştığı başlıkların yanı sıra Türk toplumunun değer ve ahlak anlayışıyla çelişen LGBTİ gibi bir konunun özellikle ve öncelikli temalar arasında seçilme sebebi merak konusu oldu. Bu destekler AB sürecinde insan hakları adı altında Türkiye’yi zan altında bırakan ve zaman zaman geri göstermek için yürütülen çalışmaları hatırlattı.

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/607771.aspx

Sevilay Çelenk: Düpedüz “eşitliktir” onları rahatsız eden!

$
0
0
Siz itaat etmeye devam edin, bize 'rahat' batıyor!

“Toplumsal cinsiyet” kavramı da, belgesi de, projesi de YÖK’ün Kafkaesk şatosuna artık sığdırılamaz olmuş. Sığsaydı şaşardık. Bu belgeye imkan veren birikim, iklim ve anlayış çoktan kapı dışarı edilmişken, son bir fiske ile YÖK örümcek ağı da belgeden kurtarılmış.

Toplumsal cinsiyet eşitliği projesi ya da tutum belgesi sayesinde lgbti’lerle ilişkili çalışma konularına ve ilgili literatüre daha fazla alan açılması ve bunun neden olduğu toplumsal baskı filan da hiç bahane edilmesin. “Toplumsal cinsiyet” kavramının muğlaklığı ve üzerinde uzlaşma olmaması gibi anlaşılmaz gerekçeler de esas rahatsızlıkları kapatmak için malzemesi yapılmasın. Femfikir’de de açık açık söylediğim gibi, düpedüz “eşitliktir” onları rahatsız eden. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelindeki ayrımcılıklarla mücadelenin, bu konudaki özgürlükçü yaklaşımların ya da bizzat LGBTİ’lerin varlığının yarattığı rahatsızlık açık olsa da bu kez mevzu bu değil.

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/02/28/siz-itaat-etmeye-devam-edin-bize-rahat-batiyor/

Osmanlı Toplumunda Erillik, Eşcinsellik, Oğlancılık

$
0
0

Antik dönemden modern çağın başlangıcına kadar cinsiyet kavramlarına ilişkin düşünceler günümüzden oldukça farklıdır. Modern dönemde kadın ve erkek arasında inşa edilmiş çift cinsiyet kavramı ve bununla ilişkili cinsel kategoriler, geçmiş dönemlerin cinsel kategorileri ile bağdaşmaz. Bu açıdan günümüzde bir ayrımcılık türü olarak homofobinin veya eşcinsel/karşı cinsel karşıtlığının temeli biyolojik olarak “iki farklı cinsiyet arasında varolması gerektiği düşünülen seksüaliteye ilişkin heteronormal sosyo-kültürel kabullere dayanır.

Modern çağ öncesinde özellikle erkekler arasında yaygın olarak görülen eşcinsel ilişkileri heteroseksüel ilişkilerden ayıran sabit ve katı sınırlar yoktur.[1] Ze’evi bu durumu on sekizinci yüzyıl ortalarına kadar kadın ve erkeğin aynı cinsiyete sahip olduklarına dair tek cinsiyet modelinin geçerli olmasıyla ilişkilendirir. Bu modelde kadın erkeğin kusurlu bir versiyonudur ya da kadın kusurlu bir erkektir.[2] Doğal olarak tek cinsiyet modelinde kadın cinsel organın farklı yapısı, erkek organının kusurlu bir biçimi olarak görülmüştür. Antik dönem hekimi Galenos (130-210) kadın ve erkek cinsel organlarının benzer olduğunu ancak kadın menisinin erkeğe göre eksik oldğunu söyler. Galenos’a göre kadın organı erkeğin organının kalıbı gibidir ve bu organlar ters çevrildiğinde birbirine benzer.[3]

Antik dünya ve Ortaçağ’da olduğu gibi İslam alimlerinin kadın ve erkeği anatomik olarak incelemeleri, cinsiyetin kültürel ve toplumsal algılanışının bir parçası olarak ele alınmıştır.[4] Kadının görece daha zayıf olan anatomik yapısı ve farklı bedensel salgı düzeyi cinsiyetlerin keskin şekilde karşıtlık oluşturduğu endüstri öncesi toplumlarda cinsiyetçiliği ya da mizojenik kültürel kodları normalleştiren, cinsel varoluşun doğasına ilişkin nesnel gerekçeler olarak öne sürülmüştür. Dolayısıyla erkek yaratılmış olanlar içinde mükemmel olanı temsil ederken, kadın bedensel ve zihinsel olarak erkeğin az gelişmiş bir modelidir. Bu açıdan Osmanlı klasik edebiyatında, rüya tabirlerinde, bahnamelerde veya çeşitli tıbbi risalelerde bahsi geçen erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiler günümüz homoseksüel ilişki ve cinsel yönelim kavramlarından farklıdır. Erkekler arasında hemcinslere özellikle oğlanlara yönelik seksüel ya da romantik arzu,temelde katı cinsiyet ayrımının yanısıra kadının ikincil ve kamusal alandan kısıtlı pozisyonundan kaynaklanan erkek kimliğini yüceltici bir nitelik taşır. Andrews ve Kalpaklı, Osmanlı gibi fallosentrik toplumlarda erkekler arasında yaşanan aşkın bir tür kendini sevmek olduğunu söyler. Buna göre erkek sevmek “bir yandan erkekliğin kıymetini tasdik ederek ataerkil yapıyı destekler, zira aşkın güçsüz bıraktığı bir adama bir oğlanın hakim olması ihtimali ataerkil yapıları bir kadının bir erkeğe hakim olması kadar tehdit etmez”.[5] Örneğin Deli Birader olarak bilinen Mehmet Gazali, II. Beyazıt’ın (1481-1512) oğlu şehzade Korkut için hazırladığı Dafi‘ü ’l-gumum ve Rafi‘ü’l-humum (Gamları yok eden ve kaygıları kaldıran kitap) adlı bahnamede erkekler için ideal seks partneri olarak oğlanları önerir. Gazali’ye göre kadının tutkusu tehlikelidir ve oğlana göre erkek egosu için tehdittir.[6] Benzer şekilde Nevizâde Atayî (1583-1635) Hamse’de kadınlara ilgi duymanın şehveti getireceğini, asıl sevginin civanlara yani oğlanlara duyulan cinsellikten arınmış aşk olduğunu söyler.[7] Şair, Leyla’ya aşkı ile bilinen Mecnun’u eleştirir:

“Anma avret akıllı Mecnûn’ı / Ki ola nâkısât meftûnı”

[anma kadın akıllı Mecnun’u, (onun gibi) akılsızların meftunu olursun][8]

Artan ve Schick bu tür geleneksel kadın düşmanlığı ile beslenen şiir ve literatürün Osmanlı toplumunda homoerotik günlük pratikler üzerinden maskülinizm üreterek toplumsal cinsiyetin oluşumunda önemli rol oynadığını söyler. On dördüncü yüzyılın Kırk Vezir Hikayeleri’nde olduğu gibi kadınların kötülüğü, kurnazlığı, aç gözlülüğü erkek kimliğinin bir anti-tezi olarak kanıtlanmaya çalışılır.[9] Erkek egemen bir toplumsal yapı olarak Osmanlı edebi geleneği bir ölçüde Antik Yunan ve Roma toplumlarının mizojenik geleneğini miras almıştır. Örneğin Tougher, Antik Yunanistan’da erkek vücudunun sıcak ve kuru, kadın teninin ise soğuk ve nemli olduğuna inanıldığını söyler.[10] On birinci yüzyıl sonlarında b. İskender b. Keykavus Kabusname’de “yaz olunca avratlara meylet, kışın oğlanlara ki sağlam olasın. Zira oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir araya gelirse vücudu bozar. Avrat teni soğuktur kışın iki soğuk vücudu kurutur”yazarak bu antik inanışı beden sağlığı için erkeklere önermiştir.[11] Plutarkhos’un Diyaloglar’ında Protegenes kadınların bulunduğu yere aşkın bir parçasının dahi giremeyeceğini, tek hakiki aşkın genç oğlanlara duyulan aşk olduğu söyler. Kallikratidas’a göre kadınlar çirkindir.Bedenleri zarafetten yoksun, yüzleri maymunlarınki gibi sevimsizdir. Bu gerçeği gizlemek için makyaja ve çeşitli süslere başvururlar. Foucault, Akhiellus Tatius’un Leupsippos ve Kleitophon’da oğlanlara düşkün bir kahramanına şöyle dedirttiğini söyler: “kadının her şeyi yapaydır: hem gözleri, hem de tutumları… Kadının tüm süslerini kaldırırsan, tüyleri yolunmuş bir masal kargasına benzer”.[12] Dördüncü yüzyılda tarihçi Ammnius Marcellinus Roma İmparatoru Julian’ı (361-363) betimlerken oto-kontrol,bilgelik, adalet ve cesaret olarak dört temel erdem sayar. Bu erdemler kurumsal erkeklikle veya erkeğin toplumsal cinsiyetine ilişkin kavramlardır ve kadınlarda bu özellikler yoktur. Doğal olarak kadın kimliği ahlaki çöküntü,aptallık, denetimsizlik ve korkaklığı temsil ederek erkek kimliğinin idealize edilmesinde karşıt kutbu oluşturur.[13] Artan ve Schick kadın düşmanlığı ve oğlanlara dönük arzunun doğu ve batı edebiyatında ortak bir tema olarak sıkça işlendiğini belirtir.[14] Andrews ve Kalpaklı için,kimi sevmenin uygun olduğu sorusuna Osmanlı elitlerinin vereceği cevap Yunan ve omalıların vereceği cevaptan farksızdır. Yetişkin bir erkeğin kadınları ya da oğlanları sevmesi sadece bir tercih konusudur ve yetişkin erkek “aktif” olduğu sürece “edilgen” olanın kadın ya da oğlan olmasının bir önemi yoktur.[15] Öte yandan Schick, Osmanlı yetişkin erkeğinin cinsel konumunun biseksüellik sayılamayacağını söyler, çünkü günümüzde bir biseksüelin kadın ve erkeklere yüklediği anlamlar Osmanlı toplumu için oldukça farklıdır.[16] Dolayısıyla erkekler arasında yaşanan eşcinsel ilişkiler, aktif olan yetişkin erkek olduğu sürece doğal ve olağan görülmüştür.[17]

Ze’evi, Osmanlı toplumunda erkek cinselliğinin iki aşaması olduğunu söyler. Buna göre ilk aşama ergenliğe kadar “ehlileşmemiş” olan bir cinsellik kategorisidir. Bu aşamada oğlan çocuğu kadınlara, yaşıtı oğlanlara ya da olgun erkeklere yönelim gösterebilir. Kendisinden yaşça büyük erkeklere aşık olabilir, onlarla pasif olmak kaydıyla cinsel ilişkiye girebilirdi. Ze’evi bu durumun bugünkü anlamıyla oğlanı eşcinsel yapmadığını söyler ancak ikinci aşamada yetişkin bir erkek olarak cinsel davranışları değişmelidir. Kendisinden kadınlara ve oğlanlara ilgi duyması beklenir. Tersi bir durumda kendisinde bir sorun olduğu düşünülür.[18] Benzer şekilde Mehmet Gazali, Dafi‘ü ’l-gumum ve Rafi‘ü’l-humum’un üçüncü bölümünde oğlanlar ve erkeklerin cinselliklerini yaşlarına göre gruplar. Kuru, Gazali’nin cinsellik yaşını fiziksel ve kültürel olarak iki şekilde ayırdığını belirtir. Buna göre genç kızlar ve oğlanlar fiziksel olarak cinsellik için uygundur.Kıllı olmak yani yetişkinliğe işaret eden özellikler seks için uygun değildir,çünkü kıl birleşme için zorluk çıkarıcıdır. Bu açıdan Gazali ergenliğe girmemiş oğlan ve kızların cinselliğe uygun olduğunu söyler, doğum yapmış kadınlar ve kıllı olan erkekler, yetişkin bir erkeğin doyumsuz cinsel zevki için uygun görülmez.Kültürel olarak ise oğlanlar cinsel baştan çıkarmanın hedefidir, küçük hediyeler veya bir kaç gümüş sikke ile kolayca baştan çıkarılabilirler.[19] Diğer yandan Gazali’nin bahsettiği baştan çıkarmaya ilişkin hediyeler, Osmanlı toplumunun erkeklere ait kentsel ya da kamusal alanlarında gerçekleşen cinsel tatmine yönelik çeşitli düzeylerde hamilik ilişkilerini gösterir. Örneğin Andrews ve Kalpaklı, alt sınıftan bir oğlan için baştan çıkarılmanın hedefinin alınacak hediye olduğunu söyler. Henüz kendi hanesi, sosyal konumu olmayan oğlanlar için bu tür ilişkiler güç ve mevki edinmenin bir yoludur.[20] İnalcık, benzer bir patronaj ilişkisinin Osmanlı sarayı ile sanatçılar arasında işret meclisleri üzerinden gerçekleştiğini söyler. Osmanlı şair ve sanatçıları padişaha övgü ve kasideler yazarak himaye edinmeye çalışmışlardır. En seçkin şairler sarayda kurulan işret meclislerine çağrılmış, sultanın himayesi altında Divan şiirinin üretildiği ve tüketildiği yerler işret meclisleri olmuştur. Bu açıdan şairler yada diğer sanatçılar için sultanın nedimi olarak işret meclislerine katılmak kaftan, caize ya da mesleğine göre bağışlanan yüksek mevkilere giden özel bir ekonomik düzenlemedir.[21] Osmanlı toplumunda bu tür düzenlemeler sadece sultanla sınırlı değildir, şehzadeler, paşalar, Osmanlı soyluları çevrelerini hoş zaman geçirecekleri şair ve sanatçılarla doldurmuş,hatta Mehmet Gazali, Enderunlu Fazıl gibi bir çok şair örneğinde olduğu gibi, kentte çeşitli düzeylerde esnaf ve çoğu meslek erbabından varsıl kişiler çevrelerinde oğlanlarla benzer ilişkiler kurdukları meclisler oluşturmuşlardır. Andrews ve Kalpaklı bu tür bir sosyal yapıyı erkeğin erkeğin üzerinde olduğu bir tür hakimiyet hiyerarşisi olarak tanımlar.[22] Değirmenci, oğlanlara yönelik ilgiyi on altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı kentinde önemli bir sosyo-kültürel mekan olarak ortaya çıkan kahvehanelerle ilgili iki minyatür üzerinden tartışır. İlk resimde kahvehanenin ortasında olasılıkla seçkinlere ait bir yer olarak kurgulanmış kerevette oturan sakallı bir adamın çevresinde,sakalsız, genç ve güzel oğlanlar vardır (Res.1). Resmin hemen solunda görülen kahvahane ocakçısı yine genç, tüysüz ve kadınsı bir görünüşe sahip bir oğlandır. Değirmenci, bu oğlanların kadınlarla iletişimin kısıtlı olduğu bir toplumda şehvet ve arzu nesnesi olduklarını ve bunun resim sanatına yansıdığını söyler.[23] Diğer resim, III.Murad’ın şehzadesi Mehmet için yapılan sünnet düğününün anlatıldığı surnamede kahveci esnafının tekerlikli bir platform üzerinde geçişini gösteren bir minyatürdür (Res.3). Kahvehane tasvirinde görülen genç ve sakalsız oğlan özenle betimlenmiştir. Değirmenci iki görselde de görülen genç ve güzel oğlanları, hem yazılı hem de görsel kaynakların kahvehanecilerin müşteri çekmek için kullandığını önerdiğini belirtir.[24]

Osmanlı İstanbul’unun kent yaşamında oğlanların çeşitli mesleklerde kullanıldığına ilişkin önemli miktarda kanıt vardır. Hamamcılar kethüdası Derviş İsmail’in 1686 yılında yazdığı Dellâk-nâme-idilküşâ İstanbul’daki önemli hamamlarda çalışan on bir tellak oğlandan,güzelliklerinden ve müşterileriyle olan seksüel ilişkilerinden bahseder.[25] Bardakçı, eserde bahsi geçen oğlanların dönemleri içinde şöhret sahibi olduklarını söyler ve on bir oğlanın ayrı ayrı öyküsüne yer verir.[26] Benzer şekilde Şair Gazali’nin Beşiktaş’ta bir hamam yaptırdığı ve hamama müşteri çekmek için genç ve güzel oğlanlar kullandığı ilişkin mahkeme kayıtları vardır.[27] Schick, birinci dünya savaşı yıllarında yazıldığı düşünülen Aşık Ruzi’ye ait otuz iki kıtalık Esnaf Destanı adlı şiirde helvacı,şekerci kasap, kahveci, terzi, tulumbacı, sahaf gibi çeşitli mesleklerde çalışan erkeklerin mesleki niteliklerine göre erotik mecazlarla övüldüğünü belirtir. Şiirlerde konu edilen erkekler genellikle genç ve güzel civanlardır.[28] Osmanlı kentlerinde çeşitli mesleklerin üyesi olan oğlanların anlatıldığı başka bir edebi tür mesnevi tarzındaki şehr-engiz’dir. Schick bu türün on altıncı yüzyılda ortaya çıktığını ve on sekizinci yüzyıla kadar işlenen bir tema olduğunu söyler.[29] Bilinen en eski şehr-engiz II. Beyazıt döneminde Mesihi tarafından yazılmıştır. Mesihi Edirne’de kırk yedi erkeğin güzelliğinden bahseder, bunlar çoğunlukla çarşı esnafından gençlerdir.[30] Bir diğer erken şehr-engiz yazarı Zati’dir. II.Beyazıt’ın Edirne’ye girişi şerefine yazdığı Şehr-engiz-i Edirne’de özellikle ayrı ayrı mesleklerini belirttiği esnaf gençlerin güzelliğini över. Andrews ve Kalpaklı bu türün bir methiye türü olduğunu, kentin ve orada yaşayanların güzelliğinin övülmesinin sultanın övülmesi olduğunu söyler.[31] Bu aynı zamanda şiirin,güzel genç oğlandan sevgililerin en yücesi sultana hatta onunda üstünde tanrıya kadar ulaşan bir sevme biçimine ilişkin mecazlar yüklendiğini gösterir.[32] Diğer yandan Ze’evi, genç oğlanların güzelliğine yapılan övgülerin, şairlerin mükemmelliğe ulaşmak için kullandıkları bir mecaz olmanın yanısıra Osmanlı tasavvuf geleneğinin bir parçası olduğunu belirtir. Özellikle İbnü’l Arabi ve Rumi’nin görüşleri tüyü bitmemiş gençlerin güzelliği üzerinde düşünmeyi ilahi güzelliğin dünyadaki bir yansıması olarak değerlendirmiştir. Bu açıdan güzel olana bakmanın Allaha olan aşka varmanın bir yolu olduğu fikri genç oğlanların “kusursuz güzelliği” temsil etmesinde cisimleşmiştir.[33] Ze’evi, oğlanları seyretme fikrinin zikirin bir parçası olarak, ilahi, dans, ve yan yana oturma gibi unsurları içeren sema ile birleşince ortaya erotik bir karışım çıktığını söyler. Dolayısıyla Osmanlı toplumunda nüfusun büyük çoğunluğunun bağlantılı olduğu tasavvuf ve tarikat çevreleri ile esnaf loncaları arasında bulunan oldukça kuşatıcı aidiyet ilişkileri homoerotik veya erkekler arasında cinsel arzuyu besleyen önemli dayanaklardan biridir.

Osmanlı edebiyatında özellikle Divan şiirinde aşk teması oğlanlara ilişkin romantik arzuyu göstermesi bakımında oldukça zengindir. Bu şiirlerde genellikle sevgili rolü kadınsı görülen ya da kadınsılaştırılan oğlanlara düşmüştür. Schick, bu durumu Osmanlı kentindeki katı cinsiyet ayrımı ile ilişkilendirir. Hatta şiirde kadın imgesi çoğu seçkin şair için onursuz olmanın yanında kötü zevkin göstergesidir. Bu açıdan Schick, cinsiyet ayrımının görece daha az olduğu kırsalda gelişen sözel halk edebiyatının daha fazla kadına odaklı olduğunu belirtir.[34]Benzer şekilde Andrews ve Kalpaklı Osmanlı toplumunda özgür müslüman kadınlarla ilişkilerin mahrem sayılması nedeniyle, Osmanlı yüksek edebiyatında doğrudan kadına yönelmenin ahlaksızlık olarak görüldüğünü söyler. Şiirsel aşk için uygun olan aşk erkekler arasında olandır.[35] Karşıt bir yaklaşım olarak Schmidt, Osmanlı şiirlerinde kullanılan oğlan imgelerinin mahbubperestlik veya oğlan sevicilik olarak değerlendirilmesini kabul etmez. Ona göre bu tür imgeler modern batılı dinleyicilerin erkeklerin kızlar ve kadınlara yönelik aşklarını duymak istemeleri gibi, modern öncesi müslüman dinleyicilerin oğlanlar hakkında şiir ve şarkılar duymayı istemelerinden öte bir anlam taşımaz.[36] Kuru, Osmanlı şiirinde erkeklere ya da oğlanlara yönelik romantizmi, on beşinci yüzyıl ortasında bir moda haline gelen ancak on altıncı yüzyıldan sonra görülmeyen gazellerdeki erkek isimli redif kullanımı üzerinden tartışır. Kuru özellikle gazelin, erkek ismi anılsın ya da anılmasın ideal güzel olarak benimsenen oğlanlar için yazılan aşk şiirleri olduğunu söyler.[37] Bu açıdan mahbub, mahbubperest, civan, gulampare (kulampara- erkek sever zampara), zenpare (kadın seven zampara) Osmanlı romantik ve erotik edebi retoriğinin sık kullanılan sterotipleridir.[38]Gazali’nin bahnamesi, Enderunlu Fazıl’ın hubannamesi (güzel erkekler kitabı) veya hamse-i Atâyî gibi eserler erkeklere olan romantik ve erotik arzunun öne çıkan temsilleridir.Özellikle manzum olarak yazılan, bir tür Osmanlı seksoloji kitabı olan bahnamelerde sıklıkla erkekler arasında homoseksüel ilişkiler geçer. Bu tür eserlerin resimli kopyalarında cinsel pozisyonlar erkek erkeğe göredir ve neredeyse bütün poziyonlarda “pasiflik” daha genç olan ya da oğlanların bir özelliği olarak resmedilmiştir.[39] Öte yandan Osmanlı resim sanatı bağlamında on yedinci yüzyılda görünür hale gelen herhangi bir metine dayanmayan albüm resimleri, İplikçizade Mustafa’nın Fevaid Mecmuası’nda civanların nasıl görünmesi gerektiğine ilişkin söylediklerinin tasviri gibidir (Res.9-10). İplikçizade’ye göre civanlar, ister sakalsız ister sakalları yeni çıkmaya başlamış olsun, serpuşları başlarında eğri durmalı, sarığındaki tülbendi perişan şekilde olmalıdır ki başında kavak yelleri estiği anlaşılsın.Yaz ya da kış fark etmeksizin gömleklerinin düğmesi açık olmalı, nazara karşı düğmeler mavi olmalıdır. Kıyafetleri ise kırmızı veya süt mavi, kuşakları ise al olmalıdır. Değirmenci İplikçizade’nin söylediklerinin civanların toplum tarafından nasıl algılandığıyla ilişkili olarak civanlara toplumsal olarak biçilen rolün mahbubluk olduğunu söyler.[40]

Ze’evi erkek sevgisiyle ilgili betimlemelerin aynı zamanda toplumdaki katı ahlakçılığı veya dini bağnazlığı eleştirmek için kullanılan mecazlar olduğunu söyler ancak her durumda egemen erkek profilinin bir sesi olan edebi gelenek toplumdaki hakim cinsel kategoriler ve seksüel arzuya ilişkin toplumsal algıları yansıtır.[41] Bu açıdan erkekler arasında yaşanan eşcinsel ya da biseksüel ilişkilerin doğası günümüz konseptlerinden oldukça farklı ve karmaşık ilişkiler ağına sahiptir. Cinsel bir yönelimden çok maskülen bir hedonizmin çeşitli düzeylerde görünümlerini içeren Osmanlı eşcinselliği, merkezinde arzu nesnesi olarak çocukların bulunduğu bir pedofilidir.[42]Daha önce vurgulandığı gibi Osmanlı toplumunda eşcinsellik bugünkü kavramsal anlamının dışında erkeğin cinsel gelişiminin bir parçası olarak olağan görülen sosyo-kültürel bir olgudur. Kadın kimliğine ilişkin ön yargılarla beslenen bu eğilimler, kadınların görünmezliğe itildiği eril kamusal alanda erkekler arasında hakimiyet ilişkilerinin bir yansımasıdır. Doğal olarak “pasiflik” yada “edilgenlik” toplumsal hiyerarşide en zayıfı temsil eden genç oğlanların bir özelliğidir. Andrews ve Kalpaklı, antik dünyada seksin, erkeklerin sosyal olarak kendilerinden aşağı olan kadınlara, oğlanlara, köle ya da kullara yaptığı penetratif bir edim olarak görüldüğünü söyler. Bu açıdan seks diğer egemenlik ve itaat ilişkileri gibi sosyal hiyerarşiyi tanımlar. Dolayısıyla eril sosyo-politik yapının hakimi erkek sterotipi aktif olanı temsil eder ve aktif olarak kendisinden fiziksel, entelektüel ve sosyal olarak daha zayıf olan ve çoğu durumda birbirinin yerine geçebilen oğlanlar ya da kadınlarla ilişki kurmasının erkeğin seksüel konumu açısından herhangi bir olumsuz çağrışımı yoktur. Kuru, bu durumun on dokuzuncu yüzyıl ortalarında değiştiğini söyler. Batılılaşma ile Osmanlı düşün ve kültür yaşamına nüfuz eden yeni ideal, etik değerler ve kültürel formlar Osmanlı toplumsal yapısını değiştirdiği gibi cinsellik ve edebi kültürün değişmesinde önemli rol oynar.[43] Bu dönemde politik ve ekonomik bir güç olarak ortaya çıkan bürokratik elitler Osmanlı kültür yaşamının ana hatlarını belirlemiştir. Kadınlar özellikle 1909 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarı almasından sonra yayınlarda daha fazla öne çıkar.[44] Schick, bu dönemde edebiyat konularının kadın haklarından, ev kadınlığı, aile ve cinselliğe kadar kadınlarla ilişkilendiğini söyler. Cumhuriyet yönetiminin birbirinden özerk meslek ve tarikat gruplarından oluşan Osmanlı toplumsal yapısına düzleyici müdahalesi toplumsal yaşamda çoğu hiyearşik ilişki biçimlerini ortadan kaldırır. Cumhuriyet iktidarı seküler bir ulusçuluk üzerinden cinsiyet kategorilerini yeniden yapılandırmaya çalışır. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren batı etkisinde hetoronormal hale gelen cinsellik, bugünkü eşcinsel-karşıcinsel dikotomisine yol açan batının modernist, olgucu, çift cinsiyet modelli çerçevesine sahip olur.

Hüseyin Hakan Gazioğlu

https://gaiadergi.com/osmanli-toplumunda-erillik-escinsellik-oglancilik/

Ceylan Ertem,: Bir kadınla aşk yaşamayı çok isterim

$
0
0
Ünlü şarkıcı Ceylan Ertem’in açıklamalar magazin gündeminde konuşuluyor. Kadınları aşağılayan şarkılardan insanların çok sıkıldığını belirten Ceylan Ertem, “Bir kadınla aşk yaşamayı çok isterim” dedi. Peki Ceylan Ertem kimdir? Açıklamaları nedir? Biseksüel ne demek? Merak edilen detaylar haberimizde…


Ceylan Ertem, geçen çarşamba günü İstanbul Kadıköy’de bulunan eğlence mekânı Mecra’da sevenleriyle ‘Misafir Odası’ isimli söyleşi etkinliğinde buluştu.

Ceylan Ertem, söyleşide alternatif müzik yapan kadın sanatçıların şarkı sözlerinin ‘ince şeyleri anlamaya yönelik’ olduğuna yönelik bir yoruma, “Hepimiz var olan kabadayı erkek dilinden, ya da erkek şarkı sözü yazarlarının ‘Deli Kadın’ gibi istemeden de olsa kadınları aşağılayan şarkılarından çok sıkıldık” dedi.

Sanatçı, “Şarkıların hep kadının erkeğe yazdığı şarkılar mı? Kadının kadına duyguları da var mı?” sorusuna 2017’de söylediği ‘Nilüfer’ şarkısını örnek göstererek şöyle yanıt verdi:

“Hayalimde bir kadın canlandırdım. O kadına aşık olduğumu düşünerek o şarkıyı yazdım.”

Ceylan Ertem, aşk şarkısı yazarken düşünmenin yeterli olup olmadığına yönelik soruya da, “Hepimizin içinde kadınları arzulayan bir yan var. Bunu kimse inkâr etmesin. Ben kadınları da erkekleri de çok seviyorum. İnşallah, Allah’ım, senden tek bir isteğim var: Bir kadınla aşk yaşamak. Ama şu an erkekleri hâlâ çok seviyorum. Erkeklerden vazgeçemedim ama…” diyerek yanıt verdi.

CEYLAN ERTEM

Müzik hayatına 1992’de Adapazarı Belediyesi çocuk ve gençlik korosu’na katılarak başlayan Ertem, 1995’te piyano ve gitar eğitimi almaya başladı. 1999’da müzik eğitimine devam etmek için İstanbul’a taşındı ve Akademi İstanbul’ da 1 sene müzikal şarkıcılığı eğitimi aldı. Ardından Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne girdi ve Batı müziği bölümünde 2 sene eğitimine devam etti. 2000 yılında Tuncay Korkmaz ile birlikte Anima’yı kurdu. Ardından 2007 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nde duysal sanatlar bölümünde müzikoloji eğitimi aldı.

2006’da “Animasal” albümünü çıkaran Anima’nın 2007’de dağılmasından sonra 2008 yılında 26 hafta süren Açık Radyo’da ŞubidaP programını hazırlayıp sundu. 2008 yılında Berlin’de temelleri atılan “Octophone” projesinde Philipp Gropper ve Wanja Slavin ile birlikte kayıtlara başladı. Çalışma sonucunda Berlin’de bir sıra konser verdi. Projeyle Avrupa’da ismini duyuran sanatçı, 2010 yılı şubatında Fransız alternatif gruplarından United Fools ile konser için, misafir sanatçı olarak Fransa’ya çağrı edildi. Yine 2010 yılının ilk aylarında da Hollandalı alternatif öbek Barana ile yaklaşık 1 aylık Hollanda turnesini gerçekleştirdi. 2010’da 40’ı aşkın müzisyen’in katkısı ile ilk albümü Soluk’u çıkardı.

BİSEKSÜEL NE DEMEK?

Biseksüelliğin tanımı üzerine yazılanlar, söylenenler bir kavram kargaşasının yaygınlığını gösteriyor. Romantik ve cinsel olarak sadece kendi cinsiyetindeki kişilere alaka duyan kişiler eşcinsel olarak tanımlanır. Karşı cinsiyete alaka duyan kişiler ise heteroseksüel olarak tanımlanır ve çoğunluktadırlar. Bu iki kategoriye iç olmayan, hayatlarının belirli dönemlerinde her iki cinsiyetten kişilere karşı cinsel olarak alaka duyan veya romantik münasebet içine girme potansiyeli yaşayan kişileri ise biseksüel olarak tanımlanır.

Biseksüel olan kişiler her iki cinse de aynı ölçüde alaka duymayabilir, bu ilginin derecesi vakit ve koşullara göre değişebilir. Bir dönem tamamen eşcinsel olarak yaşayıp daha sonra her iki cinsiyetle ani münasebet kurabilir. Diğer taraftan şahıs her iki cinsiyetten olan kişilerle de cinsel ilişkiye girebilir ama kendini biseksüel olarak tanımlamayabilir.

Biseksüellik, heteroseksüellik ve eşcinsellikle ilgili geliştirilmiş bazı envanter ve ölçekler çalışılmıştır. Kinsey ölçeği ve Klein cinsel yönelim ölçeği cinsel çekim ve cinsel yönelimle ilgili ölçümler sağlamaktadır. Bu çalışmalara göre cinsel yönelimde 7 farklı faktör rol oynamaktadır. Bu faktörler cinsel çekim, cinsel davranış, cinsel fantaziler, romantik seçimler, sosyal seçimler, hayat tarzları ve kendini tanımlamadır.

KİŞİ BİSEKSÜEL OLDUĞUNU NASIL DÜŞÜNÜR?

Cinsel kimliğin oluşması ve sağlamlaşması devam eden bir süreçtir. Bazı kişilere göre biseksüellik geçilen bir evredir. Aslında heteroseksüel olarak toplumsallaştığımız için şahıs kendi eşcinselliğini kabullenmeden önce, her iki cinsiyete karşı da romantik ve cinsel çekim hissettiğini ya da etkilendiğini düşünebilir. Bu aşama eşcinsel olduklarının farkına varmalarından önceki bir aşamadır. Oldukça uzun bir gay erkek veya lezbiyen kimlik sürecinin ardından kendilerini biseksüel olarak tanımlayan kişiler de mevcuttur. Biseksüellik, eşcinsellik ve heteroseksüellik gibi cinsel keşif sürecinde geçici bir basamak olabilir ya da uzun dönemli kalıcı bir kimlik de olabilir.

BİSEKSÜELLİĞİN ÖZELLİKLERİ VE NEDENLERİ

Biseksüellik eşcinsellikten daha yaygındır.

Biseksüellik kadınlarda daha yaygındır. Ya da kadınlar daha basit biseksüel olduklarını kabul etmektedir.

Biseksüellerin çoğu toplumda reddedilme endişesiyle kimliğini gizlemeyi tercih etmektedir.Eşcinsellik sonrası biseksüel olan ya da biseksüellik sonrası eşcinsel şekilde hayatını devam ettiren çok sayıda şahıs vardır. Biseksüellik kimi bir basamak olabilir.Biseksüel olmak, kadına ve erkeğe aynı oranda alaka duyulacağı anlamına gelmez. Kadına da erkeğe de alaka duyma potansiyeliniz olduğunu, ama alaka duyduğunuz iki cinsiyetten birinin daha üstün istek uyandırabileceğini gösterebilir.

Biseksüelliğin ve eşcinselliğin oluşumuyla ilgili çok sayıda araştırma mevcuttur. Cinsel kimlik kişinin kendi cinsel kimliğini nasıl algıladığıdır. Eşcinselliğin nasıl tanımlandığı da bu noktada önemlidir, çünkü biseksüel münasebet aslında içinde eşcinsellik barındırır. Eşcinselliğin biyolojik ve hormonal kökenli olduğunu savunan çok sayıda araştırma vardır. İlk görüş eşcinselliğin sebebinin hormonal olduğunu düşünür. İkici görüşe göre ise cinsel kimlik bir seçimdir. Neden olarak sadece hormonal ya da seçim demek yeterli değildir. Çünkü istek ve çekim gücü içten gelen bir dürtü ve duygudur. Genetik yatkınlık, hormonal bozukluklar, çocukluk döneminde şiddete maruz kalmak, tacize ve tecavüze uğramak, çocuklukta karşı cinsle yaşanmış kötü bir deneyim, ağırbaşlı aile sorunları, baba ve otorite figürlerinin çocuğun hayatında var olmaması, çok otoriter bir ebeveyn veya babanın varlığı, erkek çocuğu gibi yetiştirilen kız çocukları, kız çocuğu gibi yetiştirilen erkek çocukları, eşcinsel eğilimleri olan kişilerin model alınması, medyanın eşcinselliği özendirici yayınları, eşcinselliği veya biseksüelliği tetikleyen nedenler arasında sayılabilir. Burada biseksüelliği içine almamızın nedeni, biseksüelliğin, eşcinselliğin bir basamağı ya da eşcinselliğin biseksüelliğin bir basamağı olarak görülmesidir.

 http://www.royalhaber.com/gundem-haberleri/ceylan-ertem-kimdir-biseksuel-ne-demek-14386.html

Rami Malek’in Oscar konuşmasına Çin’de sansür

$
0
0
En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanan Rami Malek’in Oscar konuşması Çin’in yayıncı kuruluşu tarafından sansüre uğradı. Bohemian Rhapsody filminde, eşcinsel kimliğiyle tanınan Freddie Mercury’yi canlandıran Rami Malek’in konuşmasındaki “eşcinsel erkek” ifadesi yayında kesildi.


91. Oscar Ödülleri’nde (Oscar 2019) En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan oyuncu Rami Malek’in sahnedeki teşekkür konuşması Çin’in popüler yayıncı kuruluşu tarafından sansürlendi.

Bohemian Rhapsody filminde Queen grubunun efsanevi solisti Freddie Mercury’ye hayat veren Malek’in, konuşmasında yer alan “eşcinsel erkek” sözü Mango TV yayınında kesildi.

Malek, Oscar konuşmasında, “Hayatını özür dilemeyerek yaşayan eşcinsel bir erkek, bir göçmenle ilgili film çektik” dedi.

Mango TV, internet yayınında konuşmada geçen “eşcinsel erkek” yerine, “özel grupta biri” ifadesine yer verdi.

Bu, Çinli kanalın ilk sansürü değildi. 2018 yılında da Eurovision Şarkı Yarışması’nda LGBTİ bireyleri temsil eden gökkuşağı bayrağını taşıyan seyircileri blurlamıştı. Bunun üzerine Avrupa Yayın Birliği, Mango TV’yi Eurovision Şarkı Yarışması yayıncıları arasından çıkarmıştı.

https://www.ntv.com.tr/galeri/yasam/rami-malekin-oscar-konusmasina-cinde-sansur,YbwSb9faOEeXtrewMt0V2Q/qBHEvMaYpUiIIBK9qLdmqw

Hugh Jackman, ‘gay ikonu’ olmaktan memnun

$
0
0
Oyuncu Hugh Jackman, gay ikonu olmaktan memnun olduğunu belirtti.


Hollywood’un ünlü yıldızlarından Hugh Jackman Yeni Zelanda’daki Auckland Teknoloji Üniversitesi’ne bir ziyaret gerçekleştirerek Ocenia Voices korosu öğrencileriyle beraber performans gerçekleştirdi.

Jackman’a basın toplantısında ‘gay ikonu’ olarak edindiği görünümü sağlamlaştırmak için daha fazla ne yapabileceği soruldu. Soruya gülerek yanıt veren Jackman, ”Kesinlikle bir fikrim yok. Hikâyeler anlatmayı seviyorum. Peter Allen’ı oynamak benim için bir ayrıcalıktı” yanıtını verdi.

Jackman, 2003 yılında ‘The Boy from Oz’ müzikalinde Peter Allen isimli gay bir müzisyeni canlandırmış ve bu performansıyla Tony ödülüne layık görülmüştü.

Jackman verdiği yanıtta LGBT+ haklarının yanı sıra, kadın hakları, azınlık hakları ve ötekileştirilen tüm grupların haklarına yönelik desteğini belirtti.

“Benim için sorun yok”
Jackman’ın cinsel yönelimi ile ilgili söylentiler kariyeri boyunca aktörün peşini bırakmadı. CBS yöneticisi Vinny Favale, Jackman’ın eşcinsel olduğunu iddia ederek Deborra-lee Furness ile evliliğini ‘sahte’ olarak nitelendirmişti.

Jackman ise 2009 yılında konu ile ilgili verdiği bir demeçte eşcinsel olmadığını ve farklı cinsel yönelimleri yaşamanın utanılacak bir şey olmadığını belirtmişti.

2018 yılında verdiği bir röportajda ise Jackman, “Bazı kişiler (gay iddiaları ile ilgili) üzülür, bazıları ise ‘gay olduğumu söylemeyin’ der; benim için ise bir sorun yok” ifadesini kullanmıştı.

Aktör eşcinsel haklarının ve evliliğinin bir destekçisi olarak biliniyor. Jackman ve eşi 2017 yılında Avustralya’da gerçekleştirilen eşcinsel evliliğine dair referandumda ‘evet’ oyu kullanmışlardı.

http://www.ekomonitor.com.tr/kultur-sanat/hugh-jackman-gay-ikonu-olmaktan-memnun/

Yeni Akit'ten homofobi: Hollanda’dan Türkiye’de tuhaf proje destekleri

$
0
0
Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliği, “LGBTİ hakları, bilgi edinme özgürlüğü, inanç özgürlüğü” gibi alanlarda proje destekleri ile çok tartışmalı bir uygulamaya imza attı.


Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliği, İnsan Hakları Programı Fonu (Human Rights Programme Fund) ve Matra Sosyal Dönüşüm Programı Fonu (Matra Social Transformation Programme Fund) için başvuru çağrısına çıktı. Hollanda Büyükelçiliğinin Türk sivil toplumuna, eğitim kurumlarına ve yerel yönetimlere yönelik düzenlediği İnsan Hakları Programı Fonu birbirinden tartışmalı başlıklar içeriyor. Sivil toplum alanında desteklenen projeler için belirlenen altı alan arasında LGBTİ haklarının yanısıra “insan hakları, kadın hakları, insan hakları savunucularına destek, kurumsal sosyal sorumluluğu teşvik/iş ve insan hakları, bilgi edinme özgürlüğü/inanç özgürlüğü” konuları bulunuyor. Geçen yıl Aralık ayında başlayan proje desteklerine başvurular bugün itibarıyla son buluyor.

Tartışmalı proje konuları hakkında bilgi almak isteyenler Hollanda Dışişleri Bakanlığının sayfasındaki ‘Herkese Adalet ve Saygı’ isimli rapora yönlendirilirken, yapılan başvurularda her bir başvuru için ayrılan bütçenin 25 bin-300 bin avro arasında olduğu duyuruldu. Her bir proje başına 300 bin avroya varan desteklerin Türkiye’deki insan haklarını ve temel özgürlükleri adeta hedef alan ve geride gösteren şekilde başlıklar içeriyor olması soru işaretlerini beraberinde getirdi.

Hollanda Büyükelçiliğinin başvuru kabul ettiği ‘Matra Sosyal Dönüşüm Programı Fonu’ programının da Türkiye’nin AB katılım sürecine somut ve sürdürülebilir projelerle destek vermeyi amaçladığı belirtiliyor. Bu çerçevede belirlenen alanlar ise “mevzuat ve hukuk, devlet, kamu düzeni ve polis, insan hakları ve azınlıklar” olarak duyuruldu. Projelerde ‘insan hakları adı altında uzunca yıllardan beri kimi art niyetli çevrelerin Türkiye’yi zan altında bulundurarak ön plana getirmeye çalıştığı başlıkların yanı sıra Türk toplumunun değer ve ahlak anlayışıyla çelişen LGBTİ gibi bir konunun özellikle ve öncelikli temalar arasında seçilme nedeni, son derece ciddi bir meblağ oluşturan proje desteklerinin nasıl ve neye göre dağıtılacağı gibi hususlar merak konusu oldu. Bu destekler AB sürecinde insan hakları adı altında Türkiye’yi zanaltında bırakan ve zaman zaman geri göstermek için yürütülen çalışmaları hatırlattı.

Her bir başvuru için 300 bin avroya varan desteklerin Türkiye’deki insan haklarını ve temel özgürlükleri adeta hedef alan ve geride gösteren şekilde başlıklar içeriyor olması soru işaretlerini beraberinde getirdi. Söz konusu başlıklarda LGBTİ gibi Türk toplumunun ahlak ve değer yargılarını gündeme taşıyacak konuların olması da eşcinsel evlilik gibi hususlarla son yıllarda dünya kamuoyunda olan Hollanda’nın proje çağrısına dair tartışmalar doğuracak gibi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/hollandadan-turkiyede-tuhaf-proje-destekleri-634014.html

Simge: Gau Onur Yürüyüşü'ne Zevkle katılırım. Sizi çok seviyorum!

$
0
0

LGBT magazin dergisi Gmag, Simge Sağın için en büyük destekçimiz dedi. Kendisini onur yürüyüşüne davet eden dergiye Simge’den cevap gecikmedi. Ünlü popçu bu teklife, ‘Zevkle katılırım. Sizi çok seviyorum’ dedi.

Gmag: ‘Simge Gay İkonu Adayı’

Sosyal medyadan gelen soruları yanıtlayan Gmag dergisi, Simge Sağın’la ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Gmag, ‘ Birçok eşcinsel erkeğin Simge’yi ne kadar sevdiğini biliyoruz.  Şahidiz. Gay ikonu olmak çok kapsamlı, herkese göre değişir. Simge’nin makyajı, stili, topuklu ayakkabıları, seksiliği böyle uzar gider. Bizim için bu zamanın en iddialı gay ikonu adayı Simge’

https://muzikonair.com/gay-ikonu-adayi-gosterilen-simge-onur-yuruyusune-katilacak/

İrem Derici’den LGBT’i Destekleyen Post

$
0
0
Gmag İnstagram hesabından paylaştığı gönderisinde LGBT destekleyicisi ünlüleri paylaştı.


Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseks (LGBTİ) bireylerin ünlü destekçilerini paylaşan Gmag, İrem Derici’yi unutmadı. İrem Derici gönderinin altına esprili bir dille “Sol üstteki benim” yazdı. Başarılı şarkıcı verdiği bir röportajda “Çalışma hayatımda da normal hayatımda da LGBTİ bireylerin hayatıma kattığı bir kamyon güzellik var” demişti.

http://muzikonair.com/irem-dericiden-lgbti-destekleyen-post/

Osmanlı'da Bir Eşcinselİ Aktivisti: Devlet Yöneticisi ve Divan Şairi Enderunlu Fazıl Bey

$
0
0

Yaşadığı dönemde akıllara dahi gelemeyen sorulara cevap vermeyi görev edinmiş, eş cinsel olduğu için zor zamanlar yaşasa da bunu hiçbir zaman saklamamış ve hatta bununla övünmüş divan şairi, devlet yöneticisi Enderunlu Fazıl Bey'in hayatını sizler için derledik.

Osmanlı'da eş cinsellik denilince akla gelen ilk isimlerden biri, belki de Enderunlu Fazıl Bey'dir.

18. yüzyılda yaşayan Fazıl Bey, hareketli ve zor bir hayat yaşar.

Akka'da başlayan bir isyana katılmaları üzerine dedesi ve babası idam edilince o da İstanbul'a getirilir.

Padişahın emri ile kabul edildiği Enderun'da kendi cinsleri ile yaşadığı aşklarla "hedef" olur. Üçüncü aşkı da okuldan atılmasına neden olur.

Eş cinsel olması daima ona karşı bir tepki ve düşmanlık nedeni olsa da o pes etmez. Hatta bunu daha da vurgulayıp üzerine güzellemeler yapar.

Saray sonrası hayatı tam anlamıyla sefalet içinde geçer. İstanbul sokaklarında geçirdiği yıllarda Galata meyhanelerinde tanıştığı bir genç ile yedi aylık ilişkisi olur.

3. Selim'e yalvarmaları sonucu Anadolu'da idari görevlere verilse de umduğunu bulamaz ve borçlarıyla İstanbul'a döner.

Sürüldüğü Rodos'ta üzüntüden gözleri kör olsa da nasıl olduysa on yıl sonra yeniden açılır.

Enderunlu Fazıl, devlet yöneticiliğinin yanında ünlü bir Divan şairidir. Beş adet kitabı bulunan Fazıl eş cinsellik, aşk, diğer ulusların kadın ve erkekleri hakkında yazmaya özen gösterir.

Konularını özenle devam ettiren şairin yazarken pek de özenli davrandığını söyleyemeyiz...

Edebiyat tarihçileri Enderunlu Fazıl'dan bahsederken hayatın en içinden ancak sanatsallığa en uzak şairlerden olduğunu söyler.

Sanatsallığa uzak olmasının nedeni de dilinin kemiğinin olmamasıdır.

Fazıl'ın sanattan ziyade bilgi içerikli eserleri de vardır: Hubanname ve Zenname.

Diğer önemli eserleri de Defter-i Aşk ve Çenginame'dir. Defter-i Aşk'ta başından geçen aşkları anlatırken, Cenginame'de dönemin ünlü erkek dansçılarını konu alır.

Hubanname'de sevgilisinin isteği üzerine diğer ulusların erkeklerini anlatır. Bu eserinde erkeklerden "güzeller" olarak bahseder.
.
Zenanname'de ise aynı ulusların kadınlarını anlatır. Ancak ölümünden 28 yıl sonra basılan kitap, dönemin Dışişleri Bakanı Mustafa Reşid Paşa tarafından yasaklanır.

Padişah, sadrazam, dahiliye bakanı dururken neden dışişleri bakanı? Hoşlaşmadıysa demek...

1810 yılında İstanbul'da sefalet içinde yaşarken hayatını kaybeden şairden geriye, onu en iyi anlatan sözü kalmıştır...

https://onedio.com/haber/osmanli-da-bir-lgbti-aktivisti-devlet-yoneticisi-ve-divan-sairi-enderunlu-fazil-bey-863466

Türkiye Aile Meclisleri'nden nefret: Toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşcinsellik terörü insanlık suçudur

$
0
0
"Türkiye Aile Meclisleri" adlı bir gruptan skandal 8 Mart çağrısı

"Türkiye Aile Meclisleri" adlı bir grup, "Aile yıkan yasalar kaldırılsın" başlığıyla 8 Mart'ta cami önlerine çağrı yaptı.


Türkiye Aile Meclisleri adlı bir hesaptan Twitter'da skandal bir çağrı yapıldı. "Aile yıkan yasalar kaldırılsın" başlığıyla 8 Mart'ta tüm camilerde "basın açıklaması dua"çağrısı yapan grubun kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik yasaları, çocukları ve eşcinselleri hedef alan ifadeleri dikkat çekti.

Türkiye Aile Meclisleri adlı bir grubun sosyal medyada yaptığı paylaşımlarda "Zulüm Konuları" denilerek "İstanbul Sözleşmesi iptal olsun", "6284 sayılı yasa kalksın", "Toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşcinsellik terörü insanlık suçudur" gibi ifadeler yer aldı. 8 Mart'ta camilere çağrı yapılan paylaşımda "Fuhuş Yasaklansın", "Nafaka Hapsi kalksın", "Süresiz Nafaka zulmü son bulsun", "Ailede reis olsun", "Genç Akran Evlilik Yasağı Kalksın" denilerek kadın ve çocuk haklarına saldıran, tecavüze affı savunan ve nafakayı sınırlandırmaya yönelik ifadeler öne sürüldü.

Nafaka hakkı, 6284 ile verilecek tedbirlerin 15 güne düşürülmesi, aile mahkemelerinin gizlilikle yürütülmesi, aile mahkemelerinde arabuluculuk ve uzlaşma gibi kadınları ve çocukları koruyan 6284 yasası ve İstanbul Sözleşmesinin de içinde yer aldığı haklar ve yasalar hedef haline getiriliyor.

https://www.evrensel.net/haber/374799/turkiye-aile-meclisleri-adli-bir-gruptan-skandal-8-mart-cagrisi

2018 televizyonda eşcinsel-gay rollerinde rekor büyüme kaydetti

$
0
0

2018, politikadaki LGBTQ topluluğu için kötü bir yıl oldu, ancak GLAAD’ın yıllık TV çeşitliliği raporuna göre, medyada rekor kıran bir yıl oldu. Televizyondaki LGBTQ temsili bu yıl rekor bir rekor kırdı, gay, trans veya queer spektrumunda olduğu gibi açık bir şekilde yayınlanan TV’de 857 serisi düzenli yayınların yüzde 8,8’ini oluşturdu. Ve ilk defa, LGBTQ renkli insanlar ekran üzerinde beyaz LGBTQ karakterlerini yüzde 50 ila 49 oranında geride bıraktılar.

GLAAD, TV’de 26 trans karakter saydı. Bu, geçen yıldan dokuz kez daha fazla. Bu ilerlemenin önemli bir yüzdesi, Ryan Murphy’nin yeni dizisi Pose on FX’in yeni dizisi olan yeni dizisi Pose tarafından gerçekleştirildi.

Üç yıl içinde ilk kez biseksüel + erkeklerin sayısı arttı, 33 2017’de 18’e kıyasla. (Biseksüel +, biseksüelin eski tanımını kadın ve erkeğin yanı sıra diğer cinsiyet kimliklerini cezbetmek için genişleten yeni bir terimdir.) Televizyondaki Biseksüel + karakterler, genellikle, kullanma gibi olumsuz tropik çizgilerle tasvir edilen kadınlar olma eğilimindedir. manipülatif bir araç olarak seks. Ama bu yıl, GLAAD’ın çalışması bi + erkekleri tasvir etmenin ve bi + kadınların daha nüanslı hikayelerini anlatırken bir artış gördü. Netflix hala çeşitlilikle Hulu ve Amazon Prime’ı yeniyor

Çalışma Netflix’in hala en iyi akış platformu olduğunu söylüyor LGBTQ karakterlerin farklı gösterimi için, Hulu ve Amazon Prime gibi baskın çıkışlar. Özellikle, Netflix’in animasyonlu karanlık komedisi BoJack Horseman, GLAAD’ın akış platformlarında bulunan tek aseksüel karakterini sunuyor: Todd Chavez, BoJack’in güvenilir yardımcısı.

Bu sayıların ötesinde, LGBTQ karakterlerinin nüanslı ve elverişli tasvirleri artmaya devam ediyor. . Steven Universe, bu yıl çocuk televizyonunda ilk aynı cinsten düğünü paylaştı. Adventure Time, Prenses Bubblegum ve Vampir Kraliçesi Marceline arasında uzun süredir devam eden bir queer ilişkisini doğruladı. Netflix’teki Queer Eye’ın yeniden başlatılması, trans sorunlarını ele alan bir bölüm de dahil olmak üzere ikinci sezonunu yayınladı. Süper kahraman şovu Black Lightning, aynı zamanda süper insan gücüne sahip bir queer kadına da sahip. Filmde LGBTQ gösterimi, daha sonradan hissediliyor

Film yapımcıları ve yapımcıları, yine de LGBTQ karakterlerini dahil etmeyi başaramıyorlar. iş. Yaptıkları zaman bile, roller genellikle ince ve sonradan gelenlere benziyor. Mayıs ayında, GLAAD’ın 2018 film araştırması, 109 filmin sadece yüzde 12,8’inin geçen yıl yüzde 18,4’lük bir düşüşle LGBTQ karakterini içerdiğini ortaya koydu. Bu rollerin çoğu “yetersiz” olarak kabul edildi, Get Out’da temizlikçi Georgina’nın eşcinsel olabileceğine dair hızlı bir referans ve Alien’deki iki karakterin bir postmortem açığa çıkarılması: Covenant eşcinsel bir çiftti.

At En azından televizyonda ilerleme kaydediyoruz gibi görünüyor. 2017 ve 2016 yıllarında gösteriler de rekor kırdı. 2017 yılında yüzde 4’lük bir oranla 2017’de yüzde 4,4’lük bir oranla LGBTQ olarak belirlendi. İlerleme aşamalı, ancak en azından televizyon şovcuları sosyal medya ve Hollywood’un devam eden çağrılarını dinliyor gibi görünüyor. çeşitlilik için, film geride kalsa bile.

https://sinema.news/2018-televizyonda-lgbtq-rollerinde-rekor-buyume-kaydetti/

Arap liderlere LGBTİ dersi verdi

$
0
0
Arap Ligi ile Avrupa Birliği (AB) arasında ilk kez geçen hafta Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenen zirveye, Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel’in Arap ülkelerindeki LGBTİ haklarıyla ilgili konuşması damga vurdu.


[Haber görseli]AFP’nin haberine göre Bettel, konuşmasında kendisinin eşcinsel olduğunu belirterek bunun kimi Arap ülkelerinde ölümle cezalandırıldığını söyledi. Alman gazetecilere dayandırılan habere göre, Bettel’in “Bir erkek ile evliyim” demesi üzerine Arap liderlerin de bulunduğu salonda derin bir sessizlik yaşandı. Danimarka Maliye Bakanı önceki gün attığı tweet’te “Bettel’in bu zirvede eşcinsel haklarına ilişkin açık konuşmasından dolayı gösterdiği cesarete büyük saygı duyuyorum” ifadesini kullandı. Almanya’nın AB ilişkiler Bakanı Michael Roth da “Onurlu adam. Teşekkürler Bettel” tweet’ini paylaştı.


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1273481/Arap_liderlere_LGBTi_dersi_verdi.html

Katoliklerin çoğu cinsel istismar yüzünden kiliseden ayrılmayı düşünüyor

$
0
0
Katolik Kilisesi'nde yaşanan cinsel istismar vakaları Almanları kiliseden soğuttu. Katoliklerin yüzde 52'si Katolik Kilisesi'nden ayrılmayı düşündüğünü söylüyor.


INS - BILD işbirliği ile yapılan son ankete göre Katoliklerin yüzde 82'si kilisedeki cinsel istismarın uzun dönemde kendilerini olumsuz etkileyeceği görüşünde.

Yüzde 33'lük kesim şu anda kiliseden ayrılmayı düşünüyor, yüzde 22 ise 'bunu yapmaya kararlı' olduğunu kaydediyor.

Katoliklerin büyük çoğunluğu cinsel taciz vakalarından sonra Kilise'ye bakışlarının değiştiğini söylüyor.

Ankete bini Katolik olmak üzere toplam 4 bin Alman vatandaşı katıldı.

Kilisenin cinsel istismara yönelik sıfır tolerans sözüne inananların oranı sadece yüzde 19. Yüzde 53 buna inanmadığını söylüyor, yüzde 27 ise kararsız. Bütün katılımcıların ise sadece yüzde 9'u bu söze inanıyor.

Zorunlu bekarlık kaldırılsın
İstismarı teşvik edebilecek faktörler hakkında bekarlık yani rahibin evlilik sözleşmesinin en büyük etkiye sahip olduğu düşünülüyor. Onu kilise otoritesi ve eşcinsellik takip ediyor.

Katılımcıların üçte ikisinden fazlası zorunlu bekarlığın kaldırılmasını ve Katolik Kilisesi'nin kadın rahiplere izin vermesi gerektiğini söylüyor.

Ayrıca ankete katılanların yarısı Papa Francis'in istismar skandalları sonrası ortaya çıkan durumu iyi yönetemediğini düşünüyor. Ancak sadece yüzde 11'lik kesim onun istifasını istiyor. Yüzde 42'lik kesim onun reformlarına güvenmiyor.

https://tr.euronews.com/2019/03/02/katoliklerin-cogu-cinsel-istismar-yuzunden-kiliseden-ayr-lmay-dusunuyor
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live
<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>