Bir Siyasi Partiye Yakıştırmadıklarım!Zaman zaman HDP hakkında sıra dışı değerlendirmeler yapılınca parti kimliğini yansıtan en önemli metinlerden biri olan HDP’nin parti programını gözden geçirdim.
Bu mütalaa esnasında dikkatimi çeken bazı paragrafları sizinle paylaşmak isterim.
Olabildiğince kadını programına konu edip, sokağa çeken, mücadeleye çağıran, sözüm ona özgürlük vaad eden programda anne, ev hanımı ve evlenme kavramını bulamadım.
Ülkemizde yaşan bir çok inanç türlerine vurgu yapan HDP’nin Programında İslam ve Müslüman kavramına rastlamadım.
Son yıllarda olabildiğince geniş anlamı ile hayatı zehir eden cinsel şiddet konusunda şu ifade yer almaktadır. ‘kadına yönelik cinsel şiddetin tanınması ve soruşturulmasında kadının beyanı esastır’ İstanbul Sözleşmesinin aynısı burada yer alıyor.
Dünyanın illellah ettiği, bir milyonu aşkın farklı inanç ve dinlere mensup kimselerin anti cander hareketi olarak ortaya çıkıp bu yaşam tarzının insanlığın yüz karası kabul edip ona karşı mücadele ettikleri, açık adıyla eşcinseller ve diğer sapkın ilişki türleri parti programında güvence altına alınmıştır.
Konunun hassasiyetine binaen programda yer alan LGBT’ler hakkındaki paragrafı aynen yazıyorum.
“Partimiz, heteroseksizmi bir tür ırkçılık olarak görür. Lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüellerin (LGBT) maruz kaldıkları homofobi ve transfobi temelli ayrımcılığa ve şiddete karşı mücadele eder. LGBT bireylerin özgürleşmesinin heteroseksüelleri de özgürleştireceğini savunan Partimiz, heteroseksüelliği zorunluluk olarak gösteren ve dayatan nefret söylemine ve nefret suçlarına karşı mücadele eder.”
Rusya’nın, Macaristan’ın,Eermenistan’ın reddettiği bu sefil heriflerin taleplerinin siyasi bir parti olan HDP nezdinde değer bulması hiç yakışık durmuyor. Bir vatandaş olarak bu ifadenin programlarından çıkarmalarını ivedi ile bekliyorum.
https://www.guneydoguguncel.com/bir-siyasi-partiye-yakistirmadiklarim/
Prof. Bayraktar: LGBT lobisi insanlığın geleceğini tehdit ediyorÖğretim Üyesi Ürolog Prof. Zeki Bayraktar: Artık bu aktivite eşcinsel bireylere karşı ayrımcılıkla mücadele zemininden çıktı. Bunun çok ötesine geçerek, eşcinsel kimliği dayatan bir lobi haline döndü. Sabah Gazetesinden İsa Tatlıcan'ın Öğretim Üyesi Ürolog Prof. Zeki Bayraktar ile yaptığı röportajı yayımlıyoruz.
Prof. Bayraktar: LGBT lobisi insanlığın geleceğini tehdit ediyor
Eşcinsellik tartışmasının binlerce yıllık bir geçmişi var. Ancak sosyal medyanın, dizilerin, sinema filmlerinin ve STK'ların etkisi ile heralde insanlık tarihi boyunca bu kadar görülür olmamıştı. Bunda elbette tüm dünyayı etkisi altına alan LGBT lobisinin de büyük payı var. Peki nedir bu eşcinsellik meselesi? Doğuştan gelen bir özellik mi yoksa doğumdan sonra insanın peşini bırakmayan bir hastalık mı? LGBT lobisi son yıllarda nasıl bu kadar güçlendi? Sabah Gazetesi, "Interseks - Hermafrodit Ve Eşcinsel" kitabını yazan ve yazdığı makalelerle LGBT lobisinin hedefi haline gelen Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Ürolog Prof. Zeki Bayraktar ile uzun süredir üzerinde çalıştığı bu konunun tüm detayları sordu.
EŞCİNSELLİK GENİ YOKTUR
-Hocam en çok merak edilen soru ile başlayalım. Eşcinsellik doğuştan mı gelir, doğumdan sonra çevre şartları ile edinilen bir hastalık mıdır?
Eşcinselliğe zemin hazırlayan birkaç faktörden bahsetmek mümkün ama eşcinselliğin pratikteki en sık nedeni cinsiyete özgü cinsel kimlik geliştirememektir. Bebeğin ya da çocuğun cinsel kimlik karmaşasına, cinsel kimlik hoşnutsuzluğuna veya bozukluğuna sürüklenmesidir. Bunun nedeni de hatalı anne-baba modelleridir, bireyin erken çocukluk döneminden itibaren cinsiyetine özgü cinsel kimlik geliştirememesidir.
EŞCİNSELLİK DOĞUŞTAN GELDİĞİNİN KANITI YOK
-Eşcinselliğin doğuştan geldiği yönünde bilimsel bir kanıt var mı?
Eşcinselliğin doğuştan geldiğine yani genetik olduğuna dair bilimsel bir kanıt yoktur. Bu sadece dile getirilen bir hipotezdir ama asla kanıtlanabilmiş değildir. Aksine 2019 yılında yapılan bir çalışma ile -ki bu konuda bugüne kadar yapılmış en kapsamlı çalışmadır- eşcinselliğin genetik olmadığı gösterilmiş, genetiğin eşcinselliğin gelişiminde bir rolünün bulunmadığı kanıtlanmıştır. Eşcinsellik geni yoktur ve eşcinsellik genetik değildir.
EŞCİNSELLİK DEĞİŞTİRİLEMEZ TEZİ DOĞRU DEĞİL
-Eşcinsellik tedavisinin mümkün olmadığını düşünen uzmanların sayısı da çok fazla. Siz bunun tedavi edilebilir olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet güncel psikiyatriyi domine eden psikiyatri dernekleri olaya genelde böyle bakıyorlar. Ancak talep üzerine terapi yapan psikoterapistler de var. Ve eğer bireyin bu konuda motivasyonu varsa olumlu sonuçlar da alınıyor. Ancak burada önemli olan bireyin bunu talep etmesi, eğer birey bunu talep etmiyorsa tedavi yapamazsınız, zaten böyle bir durumda sonuç da alamazsınız. Burada asıl olan bireyin neyi talep ettiğidir. Ama tabi onun da doğru bilgilendirilmesi, yanıltılmaması gerekiyor. Lakin eşcinsel bireyler bu konuda yanıltılıyorlar. ''Eşcinsellik doğuştandır ve değiştirilemez'' tezleri ile yanıltılıyorlar. Bu doğru değil.
ANNE BABA SORUMLU
-Ailelerin her zaman "çocuğum eşcinsel olur mu" korkusu vardır. Bu insanlara ne yapmalarını önerirsiniz?
Aslında bu konuda üzerinde durulması gereken en önemli konu budur. Ebeveynlerin çok bilinçli olması gerekiyor. Çünkü bireyi eşcinselliğe sürükleyen çoğunlukla anne-babalar oluyor, evet yanlış ifade etmedim, çoğunlukla anne-babalar oluyor. Nasıl mı? Şöyle;
Eşcinselliğin kökeninde -ağırlıklı olarak- cinsiyete özgü cinsel kimlik geliştireme sorunu bulunduğunu az önce ifade etmiştim. Bunu biraz daha detaylandırmam lazım;
Hepimizin biyolojik bir cinsiyeti olur, erkek veya kız. Bunu, yani bedenimizi bilgisayar kasasına benzetebiliriz. O halde bu kasaya (bedenimize) bir de program (cinsel kimlik) yüklememiz gerekiyor. Cinsel kimlik de tıpkı bir bilgisayar programı gibi, onu bedenimize yüklüyoruz; Erkek isek erkek, kız isek kız olduğumuzu kabulleniyor, bunu özümsüyor, bundan dolayı bir rahatsızlık duymuyor ve romantik ve erotik olarak ilgi duyduğumuz cinsel hedefimizi buna göre belirleyerek erişkin dönemimizde de cinsiyetimizin gerektirdiği rollerimizi tatbik ediyoruz.
KRİTİK EVRE 1-6 YAŞ
-Bu özellik ne zaman oluşmaya başlıyor?
Her birey cinsel kimliğini hayatın olağan akışı içinde erken çocukluk döneminden itibaren kazanmaya başlar. Bunun için kritik evre 1-6 yaştır, ama özellikle çekirdek cinsel kimliğin geliştirildiği 1-3 yaş, her şey büyük oranda bu aşamada yani bebeklik/erkek çocukluk döneminde şekillenir. Bu aşamadaki bir duraksama/engellenme ciddi sonuçlara neden olur. Freud'un deyimiyle nasıl ki bir tohuma atılan minik bir çizik ağaçta büyük bir yarık olarak karşımıza çıkar, bu dönemde bebeğin cinsel kimliği ile ilgili oluşturulan çizikler de erişkin dönemde büyük bir yarık/sorun olarak karşımıza çıkar.
Her bebek/çocuk cinsel kimliğini, erkek ise babasını, kız ise annesini modelleyerek, yani onlarla özdeşim kurarak geliştirir. Özdeşim, anne veya babanın veya onlar yerine geçen bir modelin bilinç dışı olarak kopya edilmesidir, bilinç dışı taklittir.
CİNSEL KİMLİK BOZUKLUĞUNA DİKKAT
-Yani cinsel kimlik oluşurken anne ve baba mı model alınıyor?
Çocuk, cinsiyetine özgü cinsel kimliğini anne-babasından aldığı mesajları yorumlayarak geliştirir. Daha doğrusu bedenine hangi cinsel kimliği yükleyeceğine bu mesajlara bakarak karar verir. Ebeveynler bu dönemdeki bebeklere/çocuklarına hatalı mesajlar gönderirlerse çocuk -kendi hemcinsinden olan- ebeveyni ile özdeşim kuramaz ve bedensel cinsiyetine özgü cinsel kimlik de geliştiremez. Cinsel karmaşaya, cinsel kimlik hoşnutsuzluğuna sürüklenir. Erkek ise kız gibi, kız ise erkek gibi olmak ister, öyle davranır. Bu durum Cinsel Kimlik Bozukluğu (CKB) olarak nitelenir. CKB, ergenlik öncesi dönemde tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Eğer tedavi edilmezse büyük oranda eşcinsellikle sonuçlanır.
ÇOCUKLAR CİNSEL KARMAŞAYA İTİLİYOR
-Ebeveynler ne yapmalı peki?
İşte bu nedenle tüm ebeveynlerin bu konularda bilinçli olması gerekiyor. Ama maalesef çocuklarının heteroseksüellikle ilgili filizlerini -bebeklik döneminden itibaren- kırarak onları eşcinselliğe sürükleyen bir çok anne-baba var, bunu tabi ki farkında olmadan yapıyorlar, çünkü hangi davranışların hatalı olduğunu bilmiyorlar.
Mesela adaletsiz güç dağılımının bulunduğu bir aile ortamında -emekleyen- bir kız çocuğu ve zalim bir baba tarafından ezilen, horlanan, aşağılanan bir anne varsa, bu kız çocuğu dişiliğin tehlikeli olduğu mesajını alacak ve annesinin temsil ettiği feminenlikle özdeşimi reddedecektir. Yani annesi gibi olmak istemeyecektir. Erkeksi ve güçlü kadınlara karşı hayranlık duyacak, maskülen alana yönelecektir. Aynı mesajı sürekli olarak depresif halde bulunan, kararsız ve silik bir anne modeli de verebilir. Böyle bir annesi olan bir kız çocuğu da annesi gibi bitip tüketen endişeler yaşamak yerine maskülenlikle savunmacı bir özdeşim kuracak ve annesinin çaresizliği ile özdeşim kurmayı tercih etmeyecektir.
Yani bu çocuklar sırf ebeveynlerinden gelen bu ve benzeri hatalı mesajlarla cinsel karmaşaya itilmiş olurlar. Elbette ki başka hatalı mesajlar da var, bunlar sadece bazı örneklerdi. Özetle bu sorunuz çok önemlidir, eşcinsellik konusunda üzerinde durulması gereken asıl konu budur, çünkü bunun somut bir karşılığı-katkısı var. Ve ne yazık ki hatalı mesajlarla çocuklarını karmaşaya sürükleyen çok anne-baba var, ama hiç farkında bile değiller.
ÇOCUKLARI EŞCİNSEL OLARAK DAMGALAMAK SUÇTUR
-LGBT lobisi son yıllarda "LGBT'li çocuklar unutulmasın" diyerek tartışmaya cinsel kimliği henüz oturmamış çocukları da dahil ettiler. Bu söylem hakkında ne söylemek istersiniz?
Bu gerçekten çok büyük bir hadsizlik, çünkü cinsel kimlik erken çocukluk döneminde oluşmaya başlar ise de ancak ergenlik sonrasında yani 21-22 yaşlarında stabilleşir. Cinsel kimliği stabilleşmeyen bir çocuğa eşcinsel muamelesi yapmak ve onları eşcinsel olarak damgalamak büyük bir hadsiz1iktir. Üstelik bu güncel psikiyatrik yaklaşıma da aykırıdır. Çünkü 18 yaş altındaki bireyler çocuk olarak kabul edilir. Bir çocuk ancak Cinsel Kimlik Bozukluğu içinde olabilir. Bu eşcinsellik demek değildir. Tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Güncel psikiyatri de bunu hastalık olarak kabul eder. ''Evet bu bir hastalıktır ama tedavi edilmemelidir'' demek, hasta bir bireyin tedavisini engellemek demektir ki, bu hadsizliğin ötesinde açık bir suçtur.
EŞCİNSELLERİN HAKLARI İLE LGBT HADSİZLİĞİNİ AYIRMAK GEREKİR
-LGBT Onur Yürüyüşüne bu yıl aşırı bir ilgi var. Eşcinsel olmayanlar da sosyal medya profil resimlerini değiştirerek yürüyüşe destek veriyor. Bu aşırı ilgiyi nasıl yorumlamak gerekir?
LGBT lobisinin aktif bir lobi olduğunu ifade etmiştim. Çok organize çalışıyorlar. Ama bu durum biraz da eşcinselliğe ilişkin olan bir husustur, çünkü eşcinsel bireylerde kimlik gururu olur. Hatta belli dönemlerde eşcinsel olmayan bireylerle çatışmayı hedeflerler. Onur yürüyüşlerinde yaşanan abartılı davranışlar biraz da bunların yansımaları. Bu yürüyüşler belki ilk aşamada bir hak talebi şeklinde ve ayrımcılığa karşı mücadele zemininde başladı. Yani kısmen bir haklılığı vardı. Ama artık gelinen noktada böyle bir gerekçe kalmadı. Ve açıkçası LGBT lobisi birçok alanda haddini aşmaya başladı. Artık bu aktivite eşcinsel bireylere karşı ayrımcılıkla mücadele zemininden çıkmış, bunun çok ötesine geçmiş, eşcinsel kimliği dayatan bir lobi haline dönüşmüş durumda. Bu nedenle eşcinsel bireylerin hakları ile LGBT aktivitesini ayırt etmek gerekiyor.
EŞCİNSELLER LGBT LOBİSİNE MUHTAÇ OLMAMALI
-Eşcinsellerin hakları bir özgürlük meselesi değil midir?
Eşcinsel bireylerin temel insan hakları güvence altına alınmalı, ayrımcılığa uğramaları engellenmeli, bu konuda LGBT lobisine muhtaç bırakılmamalı ama buna karşı haddini aşan LGBT aktivitesi de yasaklanmalıdır. Veya en azından haddini aşan konularda kısıtlanmalıdır. Çünkü değişmek isteyen eşcinsellerin önünü kapatarak onların ideal sağlık hizmetine erişimlerini engelledikleri gibi -yani homofobik bir sonuca neden oldukları gibi- hadsizlikleri nedeniyle eşcinsellere karşı olan çevrelerde de ajitasyona neden oluyorlar. Yani homofobik bir atmosfer oluşumuna katkı yapıyorlar. LGBT lobisi bunu fark etmiyor olabilir ama toplumda böyle bir gerilimin gelişmeye başladığını gözlemlemek mümkün.
EŞCİNSELLERE PSİKİYATRİK DESTEK OLMAK YASAK!
-Dünya Sağlık Örgütü'nün bu konudaki kuralları çok katı. Birçok ülkede eşcinsellere Psikiyatrik destek vermek yasak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet bu da kritik bir soru, daha doğrusu kritik bir tespit. Bizler tüm tıbbi disiplinlerde birbirine zıt görüşleri dahi bilimsel çerçevede dile getirebiliyor iken -ki bilim de zaten bunu gerektirir- eşcinsellik konusunda bunun böyle olmadığını görüyoruz. Neden? Çünkü psikiyatri camiası eşcinsellik konusunda maalesef bilimsel bir disiplin olmaktan çıkmış, dogmatik bir camia haline dönüşmüştür. Buna itiraz eden psikiyatristler de var elbette ama camiaya hakim değiller, Amerikan Psikiyatri Derneği gibi dernekler buna müsaade etmiyor. Ve eşcinsellik konusunda araştırmalar dahi yapılamıyor. Böyle bir bilim olur mu?
DEĞİŞMEK İSTEYEN BİREYİ ENGELLEYEMEZSİNİZ
-Bu yasakçı tutum psikiyatrik destek almak isteyen eşcinsellere ve ailelerine bir haksızlık değil mi?
Kesinlikle öyle, aslında bu bir homofobi, çünkü bu bireylerin optimal sağlık hizmetlerine erişimi bu şekilde engellenmiş oluyor, yanıltılıyorlar, ama maalesef durum böyle. Eşcinsel kimliği ile barışık olan bir bireyi tedaviye zorlamak ne kadar hatalı ise eşcinsel dürtülerinden rahatsız olan ve değişmek isteyen bir bireyi engellemek de aynı şekilde hatalıdır. Ama her iki hata da yaygın bir şekilde yapılıyor ne yazık ki...
FİLM VE DİZİLERDE EŞCİNSELLİK DAYATMASI
-Sinema filmlerinde, dizilerde eşcinsellik vurgusu olmazsa olmaz hale geldi. Bunun zararlı olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, çünkü bu durum hayatın olağan akışı içindeki olgularla birebir örtüşmüyor, yani günlük pratikte çevremizde bu kadar eşcinsel görmüyoruz, dolayısıyla bu yapılan artık bir kimlik dayatması, bu durum özellikle cinsel kimliğini geliştirememiş, karmaşa içinde bulunan ve özdeşim öznesi arayan ergenler için olumsuz bir tablo oluşturuyor. Buna dikkat etmek gerekiyor.
GENÇLERİN CİNSELLİK ALGISI HASAR GÖRÜYOR
-Gençlerin cinsellik algısında bir değişim gözlemliyor musunuz?
Evet görüyorum ve bunu fırsat buldukça da ifade ediyorum. Günümüzdeki cinsellik etik ve estetikten mahrum; aşk ve sevgi barındırmayan, romantik ve erotik donatılardan mahrum -pornografik- bir cinsellik yaşanıyor.
Gençler internetin sağladığı imkanlarla hiç tanımadıkları bir partnerle anlık ilişki yaşayabiliyorlar, bu çok partnerli ilişkiler demek, tabi bu ilişkiler, cinsel yolla bulaşan hastalıkların yoğun bir şekilde kapıldığı ilişkiler, bunu biz üroloji pratiğimizde çok sıklıkla görüyoruz, dolayısıyla gençler bu ilişkilerle aslında sadece bedenlerini/kendilerini değil cinsel hayatlarını da öldürüyorlar. Ne var ki bunun farkında değiller. Farkına vardıkları zaman da ne yazık ki iş işten geçmiş olacak. Çünkü kalıcı bedensel ve ruhsal hasarlar çoktan gelişmiş olacak...
Eskiden ancak evlilik veya romantik bir ilişki sonrasında ulaşılabilen cinsellik, artık gençler arasında ''takılma'' olarak nitelenen ve sadece cinsel birliktelik yaşamak için buluşmak manasına gelen ilişkilerle yaşanıyor. Aşk yok, sevgi yok, romantizm yok, erotizm yok yani aslında cinsellik yok. İşin kötüsü gençler cinselliği artık internet üzerinden böyle öğreniyor ve böyle yaşıyorlar. İnternetten öğrendikleri pornografik görüntüleri cinsellik sanıyorlar.
CİNSİYETSİZ TOPLUMUN KARŞILIĞI YOK
-Son yıllarda cinsiyetsiz toplum söylemleri de yaygınlaştı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Bu başta LGBT lobisi olmak üzere muhtelif çevrelerce dile getirilen bir söylem. Ama ben bu söylemin etkisinin ifade ettiğim hususlara dikkat edilmesi koşulu ile çok yaygın olacağı kanaatinde değilim. Çünkü reel bir karşılığı yok. Ayrıca insanlık tarihi evrensel ölçekte erkek-kadın deseni üzerinde yaşanmıştır ve bundan sonra da böyle yaşanacaktır. Çünkü biyolojik realiteler, fıtrat, aile ve üreme içgüdüsü gibi temel faktörler nedeniyle bu mecburen böyle olacaktır. İlaveten üretim ve reklam piyasası da erkek kadın deseni üzerinden çalıştığı için cinsiyetsiz bir topluma izin vermez. Çünkü pazarları daralmış olur.
https://www.memurlar.net/haber/915377/prof-bayraktar-lgbt-lobisi-insanligin-gelecegini-tehdit-ediyor.htmlLGBT lobileri devrede: Gökkuşağı figürünü kullanmama kararı alan LC Waikiki'ye boykot başlattılarTürkiye'de hemen her alanda faaliyet gösteren LGBT lobileri, gökkuşağı ve tek boynuzlu at gibi figürleri kullanmama kararı alan giyim markası LC Waikiki'ye karşı boykot başlattı. LGBT akımları bu tür sembolleri kullanarak uzun süredir giyim ve moda sektöründe yer edinmeye çalışıyor. Dünya genelinde LGBT tasarımcıları, dergi editörler, fotoğrafçılar, makyaj sanatçıları bu tür trendlere yön verme peşinde. Bu akımın en büyük destekçileri ise eşcinsel modacılar, müzisyenler ve sinema yıldızlarından oluşuyor..
Türkiye'de giyimden modaya, eğitimden film sektörüne kadar birçok alanda aktif rol almaya çalışan LGBT lobileri LC Waikiki'ye boykot kampanyası başlattı.
LC Waikiki yönetimi, LGBT sembollerini çağrıştıran gökkuşağı ve tek boynuzlu at gibi figürleri kullanmama kararı almıştı.
Bu durumdan rahatsız olan LGBT lobileri, sosyal medyada boykot çağrıları yaptı. LGBT akımları uzun süredir giyim sektöründe yer edinmeye çalışıyor ve bu sektörde kadın-erkek etiketlerinin kaldırılarak reyonların birleştirilmesi gerektiğini savunuyor.
LC WAİKİKİ'Yİ HEDEF ALAN LGBT'NİN İLK HEDEFİ ÇOCUK REYONLARI
LGBT sembollerini andıran figürleri kullanmama kararı aldığı için LC Waikiki'ye boykot kampanyası başlatan bu tür lobilere bağlı çalışan mağazalar, uzun süredir 'kız çocuk ve erkek çocuk' tabelaları yerine bebekler, arabalar, kostümler ve oyuncak türlerini temsil eden figürler koyuyor.
LGBT akımının en büyük destekçisi markalar ve topluluklar trendler üstü olan bu toplum mimarlığının zeminini çocuk giyim bölümündeki cinsiyetleri kaldırarak ve cinsiyetsiz bir biçimde satış yaparak sağlamlaştırıyorlar.
LGBT AKIMLARI GİYİM SEKTÖRÜNÜ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR
LGBT toplulukları moda endüstrisinden her geçen gün daha önemli roller üstlenmeye çalışıyor. Dünya genelinde LGBT tasarımcıları, dergi editörler, fotoğrafçılar, makyaj sanatçıları bu tür trendlere yön vermeye çalışıyor. Bu sektörün en büyük destekçileri ise eşcinsel modacılar, müzisyenler ve sinema yıldızlarından oluşuyor.
LGBT SPONSORU YAYINEVLERİ 'EŞCİNSELLİK' PROPAGANDASI YAPIYOR
Toplumsal cinsiyet kavramını yerle bir etmeyi amaçlayan, erkek ve kadın arasındaki biyolojik farklılıkları yok sayarak, sapkın ilişkileri meşrulaştıran ve cinsiyetsiz bir toplum hedefleyen LGBT’nin Türkiye’deki faaliyetlerine çok sayıda önemli marka sponsor oldu.
Giyim markaların kullandığı renkler, filmlerde sunulan alt metinler, mobilya reklamlarında annesiz aile tabloları derken gıda ürünlerinde dahi cinsiyetsizlik sloganlarını görür olduk.
KÜLTÜR YAYINCILIĞINDAN LGBT LOBİSİNE
LGBT akımlarının toplum nezdinde meşrulaşması için kültürel bir zemin oluşturma çabaları açısından bazı yayınevleri de ön plana çıktı. Kitle kültürüne yön verme konusunda Netflix gibi dijital platformlar planlı bir strateji uygularken, söylem ve teorik alt yapı ise yayınevleri vasıtasıyla kültür endüstrisi tarafından üretiliyor. Kültür yayıncılığı alanında önemli paya sahip yayınevlerinden; Sel Yayıncılık, İletişim Yayınları, Ayrıntı Yayınevi, Epsilon, Can Yayınları ve Everest Yayınevi eşcinsellik lobisinin sponsorları arasına katıldı.
LGBT devşirecek çocuk arıyor
Modern dünyanın toplumsal cinsiyet projesi 'cinsiyetsizleştirmek' temelleri üzerinde kuruluyor. Cinsiyetsizlik dayatması yapan LGBT lobileri, her geçen gün 'ideolojik çete' haline dönüşüyor. Sosyal hayatta kadın ve erkek arasında farklılıkların olmadığını savunan bu görüş, bireylere özgü rol ve vazifeleri reddediyor. Bu projenin temel hedefinde ise çocuklar var. Batı ülkelerindeki bazı eğitim kurumlarında çocukları cinsiyetsizleştirme mühendisliğinden geçiren LGBT lobilerinin amaç ve hedeflerini 'Neler Oluyor'da anlattık:
https://www.yenisafak.com/hayat/lgbt-lobileri-devrede-gokkusagi-figurunu-kullanmama-karari-alan-lc-waikikiye-boykot-baslattilar-3548473
ÖNDER ve TÜGVA: İstanbul Sözleşmesi cinsel yönelim dayatması yapıyor ve eşcinselliği makulleştiren yaklaşımlar var
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasını doğru bulmadığını belirterek, usulüne uygun sözleşmeden çıkılabileceğinin sinyallerini verdi. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla imzalan sözleşme, suistimaller sebebiyle sık sık gündeme gelmekle beraber, eşcinsel evliliklerin önünü açarak Türk aile yapısının temellerini sarsmasıyla bilenen sözleşmeye bir tepki de ortak bir metin yayınlayan ÖNDER ve TÜGVA'dan geldi. Her iki derneğin sosyal medya hesaplarından yayınlanan yazılı açıklamada, "Sözleşmenin temel ahlaki değerlerimizle örtüşmeyen “toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim” konusundaki dayatmaları kesinlikle kabul edilemez. Sözleşmenin eşcinselliği yaygınlaştırıcı ve makulleştirici yaklaşımına karşı çıkmak insan neslinin korunması açısından vazgeçilmezdir" ifadeleri kullanıldı.
LGBT lobilerinin Türkiye'de hızlandırdıkları çalışmaları sonrası gündemden düşmeyen bir konu da İstanbul Sözleşmesi. AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz günlerde sözleşme ile ilgili konuşarak “İstanbul Sözleşmesi’nin üzerinde çalışmış biri olarak, sözleşmenin imzalanmasını doğru bulmuyorum. Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var. Dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan. Bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi ve cinsel yönelim tercihi. Sözleşmenin içerisinde yer alan ’sözde namus, ahlak gibi konularla mücadele etmek hükümetlerin meselesidir’ diye bir kavram geçiyor. Bunlar asla kabul edilebilir konular değildir. Birtakım aile değerlerindeki zedelenmelerin ortaya çıkması tek başına İstanbul Sözleşmesi’nden kaynaklanan bir durum değildir. İstanbul Sözleşmesi yanlış bir şeydir. İstanbul Sözleşmesi olmazsa kadına karşı şiddet artar tezi de yanlıştır. Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulünü yerine getirerek bu sözleşmeden çıkılır” ifadelerini kullanmıştı.
İstanbul Sözleşmesi nedir? Neden imzalandı? Niçin iptal edilmek isteniyor?
Sözleşmenin sadece kadın beyanını esas almasından dolayı sık sık suistimallerin yaşanması ve eşcinsel evliliklerin önünü açmasında dolayı gündemden düşmeyen İstanbul Sözleşmesi'nin kabul edilmez olduğunu ÖNDER İmam Hatipliler Derneği ve Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA ortak bir metin yayınlayarak "İstanbul Sözleşmesi'nin dayatmalarını reddediyoruz" dedi.
ÖNDER, açıklamayı twitter hesabından "İstanbul Sözleşmesinin dayatmalarını reddediyoruz" ifadeleri ile yayınlarken, TÜGVA ise metni, "Kadına yönelik şiddetin her daim karşısında olduk, olmaya devam edeceğiz.İstanbul Sözleşmesi ile ilgili duruşumuz ve tavrımız nettir" ifadeleri ile duyurdu.
https://www.yenisafak.com/hayat/onder-ve-tugva-istanbul-sozlesmesi-cinsel-yonelim-dayatmasi-yapiyor-ve-escinselligi-makullestiren-yaklasimlar-var-3548612
Mehmet Akif Yılmaz: İstanbul Sözleşmesi'nin asıl niyeti ayrıntıda gizli!AK Parti Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz, İstanbul Sözleşmesi hakkında çarpıcı detayları sosyal medya hesabından paylaştı. Yılmaz, İstanbul Sözleşmesi'nin esas niyeti ayrıntıda gizli vurgusunda bulundu.
Hayata geçtiği günden beri tartışma konusu olan İstanbul Sözleşmesi hakkında AK Parti Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz dikkat çeken detaylar paylaştı.
ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR
''Bu sözleşmeyi okuduğunuzda “Kadına Şiddet” vurgusu sizi aldatmasın. Her türlü şiddetin önlenmesi için gerekli kanuni düzenlemeler yapmak TBMM’nin en asli görevidir.'' ifadelerini kullanan Yılmaz, İstanbul Sözleşmesi hakkında 'Şeytan ayrıntıda gizlidir'' vurgusunda bulundu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN 12. VE 14. MADDESİ
Madde 12 – Genel yükümlülükler
1. Taraflar, ... Kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.
Madde 14 – Eğitim
1 Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, TOPLUMSAL KLİŞELERDEN ARINDIRILMIŞ TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ, .... gibi konuların ... dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır.”
DİN, KÜLTÜR, GELENEK VE NAMUS KADINA ŞİDDET OLARAK SUNULUYOR
Yılmaz, İstanbul Sözleşmesi'nin 12. ve 14. maddesini işaret ettiği açıklamada, ''Sözleşme, amacını “Kadına Şiddet” maskesi altında net ifade ediyor; Toplumsal değerlerin kökünü kazımak, kadın-erkek dışında cinsiyet rollerini meşrulaştırmak istiyor. Kadına şiddeti engelleyecek kültür, din, gelenek ve namus gibi mukaddes kavramlarımızı Kadına Şiddetin gerekçesi olarak sunuyor. Sadece bu iki madde, bu sözleşmenin iptali için yeter sebeptir. Sözleşmenin iptalinin veya bu maddelerin kaldırılmasının gerekli olduğunu ifade eden Genel Başkan Vekilimiz Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'u tebrik ediyor, bu konuda atılacak her adımı destekliyoruz.'' ifadelerini kullandı.
https://www.habervakti.com/dosya/mehmet-akif-yilmaz-istanbul-sozlesmesi-nin-asil-niyeti-ayrintida-h116511.htmlAK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'den Kadın derneklerine çağrıAK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin İstanbul Sözleşmesi İçin Tüm Kadın Derneklerine Çağrıda Bulundu 'Biraraya gelelim' dedi
Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, İstanbul Sözleşmesi tartışmasıyla ilgili değerlendirmede bulundu. İstanbul Sözleşmesini savunduklarında yeteri kadar dindar olmadıkları eleştirisi yapıldığını da söyleyen Zengin, yapılan itirazların ''Terminoloji ile ilgili itirazlar olabilir'' olarak değerlendirdi. AK Partili bazı isimlerin de "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmalıyız" açıklamalarını değerlendiren Zengin:"Türkiye'de hiçbir konu İstanbul Sözleşmesi kadar hem parçalanmaya hem de tarafgir tartışmaya sahne olmadı diye düşünüyorum. İstanbul Sözleşmesi'nin lehine söylediğimizde yeteri kadar dindar olmamakla itham ediliyoruz. Lut kavmiyle yanyana durmaktan tutun da eşcinsel evlilikleri savunmaya kadar ağır ithamlarla karşılıyoruz. Bu konuya dair en ufak eleştiri kadın özgürlüğünü kısıtlamak adım gibi algılıyor. Çok sıkışmış bir alanda kalıyorsunuz. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili sağlıklı bir konuşma yapacak zemine gelmediğimizi düşünüyorum. Demek ki toplumumuzda bu sözleşmeden rahatsız bir grup insan var. Ama onların rahatsız olduğu şeyler bu sözleşmede yazmıyor. Nafaka şikayetleri yazmıyor. Eşcinsel evliliklerin onaylandığı yazılıyor bu sözleşmede. Belki 20 defa okudum yazmıyor. Terminoloji ile ilgili itirazlar olabilir. Bunu anlıyorum." ifadelerini kullandı.Türkiye'de kadın meselesi için çalışan, hayatları farklı olan fakat muazzam benzerlikleri olan çok sayıda kadın olduğunun altını çizen Zengin, çağrıda bulunarak 'Biraraya gelelim' dedi. Zengin açıklamasının devamında şöyle devam etti:"Artık İstanbul Sözleşmesi içindekilerden bağımsız olarak bütün itirazların toplandığı havuza dönüştü. Benim arzum sağlıklı zeminde konuşalım. Bu sözleşmenin varlığı, yokluğu kadınlarla alakalı meselede asla geri gidişe sebep olmayacak diye düşünüyorum. Bugün İçişleri Bakanımızın çok iyi bir açıklaması vardı. Kadın cinayetlerinde ne kadar geriye gidiş olduğunu anlattı. Koruma tedbirleri anlattı. Bu konuda bütün birimler muazzam hassasiyet gösteriyor. Burada bütün meselem bu konuları konuşurken ne olur hacmi kadar konuşalım. Neyse hakettiği onu konuşalım. Bu sözleşmeden çıkarsak Türkiye'deki kadınların bütün problemler ortadan kalkacak, tam karşı kesimde bütün haklar geri gidecek. Gerçekten çok üzülüyorum. Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye'de kadın meselesi için çalışan çok fazla kadın varız. Hayatımız farklı olabilir ama muazzam benzerliklerimiz var. Biraraya gelelim." dedi.Kaynak: AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'den Kadın derneklerine çağrı
https://www.ulusalturk.com/ak-parti-grup-baskanvekili-ozlem-zenginden-kadin-derneklerine-cagri-47875h.htm
“Aileyi sapkınlara çiğnetmeyeceğiz”
Aileyi dinamitleyip, sapkın oluşumlara zemin hazırlayan İstanbul Sözleşmesi’nin iptali yönündeki çalışmalar, feministleri kudurttu. Kırkyama Kadın Dayanışması ve FeminAmfi’li kadınlar, İstanbul Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünü işgal edip, feminist sloganlar attı.
AK Parti’nin Süresiz Nafaka gibi haksız uygulamayı içerisinde barındıran, ailenin temelini dinamitleyen İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edileceğine yönelik açıklamaları feminist dernekleri çıldırttı.
Allahtan korkmazlar
Konuya ilişkin konuşan Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu Başkanı İlhan Ergincan, şunları dile getirdi: “Kadına şiddet adı altında algılar ile çıkarılan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edileceğini duyan ahlaksızlıkta sınır tanımayan 3 beş çapulcu feminist kadın, İstanbul Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nü işgal edip pankart astılar. Binaya ‘Artık yeter! Kadınlar yaşam güvencesi istiyor’ pankartı asan kadınlar, sık sık ‘Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz’ ‘sesimizi kısamayacaksınız’ diyen feminist gruplar evet Allah’tan korkmazlar, her türlü sapkınlığı savunur bunu özgürlük diye adlandırırlar”..
Feminist grupların algı peşinde olduklarını belirten Ergincan, şöyle devam etti:
Sesleri o kadar iğrenç ki!
“Sözde son günlerde artan kadına yönelik şiddet karşısında hiçbir önlem alınmayan, kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlanmayan bir algı oluşturan Avrupa menşeli ve yurtdışından fon alan ahlaksız feminist gruplar; sevgilisi ile bir olup erkeği öldürten kadınlara kör, aldatan kadınlara sağır, çocuklarını döven kadınlara karşı dilsizdirler. Kadınların sesini kısamayacaksınız diyorlar. Sesleriniz o kadar iğrenç ki, lezbiyen ilişkileri savunan, erkek erkeğe ilişkiyi özgürlük sayan, aldatmayı en doğal hak gören iğrenç seslerinizi sonsuza dek kısacağız. Aile gibi kutsal kurumu sizin azgınlaşmış, ahlak dışı emellerinize alet etmeyeceğiz. Süresiz nafaka, çocuk haczi, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 kadının sözlü beyanı son bulana kadar mücadelemiz devam edeceğiz.”
https://www.yeniakit.com.tr/haber/aileyi-sapkinlara-cignetmeyecegiz-1325872.htmlMetin Külünk LC Waikiki'nin LGBTİ+ kararını destekledi: Şirketin duyarlılığını iş dünyasından da bekliyoruzTema Grubu'nun sahibi olduğu tekstil firması LC Waikiki’nin LGBT’yi andırdığı gerekçesiyle “bu sembollerin kesinlikle kullanılmaması“ ve “mutlaka renk sayısının azaltılması” yönünde kararına AKP'li Metin Külünk'ten destek geldi.
Külünk "LC Waikiki’yi insanın doğasına sahip çıkan dikkati, duyarlılığı ve duruşundan dolayı tebrik ediyoruz ve teşekkür ediyoruz" dedi.
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Külünk, benzer "duyarlılığı ve dikkati iş dünyasından beklediklerini" söyledi.
LC Waikiki'nin bu kararının iktidarın LGBTİ+'lara yönelik açıklamalarından sonra gelmesi dikkati çekti.
LC Waikiki'nin bu kararı sosyal medyada LCWaikikiBoykot etiketi açılmasına neden oldu.
Sosyal medyada şirketin kararını destekleyenler de oldu.
LC Waikiki
Şirket 1988 yılında Fransa'da çıktığı marka yolculuğuna, 1997 yılından beri LC Waikiki Mağazacılık Hizmetleri Ticaret A.Ş. çatısı altında Türk markası olarak devam ediyor.
47 ülkede 1015 mağazada faaliyet gösteren LC Waikiki, Dizdar ve Küçük aileleri tarafından yönetilmektedir.
https://t24.com.tr/haber/metin-kulunk-lc-waikiki-nin-lgbti-kararini-destekledi-sirketin-duyarliligini-is-dunyasindan-da-bekliyoruz,889623Destek çığ gibi büyüyor! LC Waikiki’den ibnelere Osmanlı şamarıSapkın LGBTİ’lerin sembollerinin yer aldığı ürünleri satmama kararı alan LC Waikiki’ye destek çığ gibi büyüdü. Sapkınlara avukatlık yapan birtakım gruplar markaya yönelik cılız bir boykot çağrısı yapsa da, Müslüman Anadolu halkı LC Waikiki’nin bu anlamlı tavrı karşısında desteğini esirgemedi.
Türkiye’de giyim sektörünün önde gelen firmalarından LC Waikiki, LGBTİ sembollerini çağrıştıran gökkuşağı ve tek boynuzlu at gibi figürleri kullanmama kararı aldı.
Türkiye’de aktif bir şekilde kültürel yapıyı bozmaya çalışan LGBTİ lobileri, LC Waikiki’nin hamlesi sonrası sudan çıkmış balığa döndü. Dev firmaları etkilemeyi adet edinen ve adeta vesayet mantığıyla iş yapan sapkınlar, ket vuramadıkları LC Waikiki’ye karşı nefret kusmaya başladı.
Sosyal medyada dev markaya yönelik boykot çağrıları yapıldı.
Müslümanlar sessiz kalmadı! Boykota karşı destek mesajlarıLGBTİ lobilerinin linç kampanyasına karşı, Müslüman Anadolu halkı da sesini çıkararak Türkiye’nin ve yerli markaların sahipsiz olmadığını gösterdi. Twitter’da LC Waikiki’ye yönelik on binlerce destek mesajı yayınlandı.
AK Parti eski Milletvekili Metin Külün yayınladığı bir mesajında, “LC Waikiki’yi İnsanın doğasına sahip çıkan dikkati, duyarlılığı ve duruşundan dolayı tebrik ediyoruz ve teşekkür ediyoruz. @LCWaikiki’nin duyarlılığını ve dikkatini İş Dünyasından da bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Ersin Çelik ise, “Türkiye'nin tekstil devi LC Waikiki LGBT lobisinin baskılarına boyun eğmedi. Sosyal medyada eşcinselliği destekleyen paylaşımlar yapan markaların aksine LGBT'yi çağrıştıran ve meşrulaştıran renk kombinasyonlarını da kullanmama kararı almış. Helal olsun. #TebriklerLCWaikiki” mesajını paylaştı.
Ahmet Yesevi Derneği ise, "Her yıl, bakmakta olduğumuz yetim yavrularımıza kıyafet yardımı da yapan LC Waikiki’ye, LGBT gibi oluşumlara karşı sergilediği tutumla milli, manevi ve ailevi değerlerimize sahip çıktığı için teşekkür ediyoruz. #TebriklerLCWaikiki" ifadelerini kullandı.
Yazar Sevda Türküsev de sosyal medya hesabından, "Tebrikler" yazarak LC Waikiki'ye destek oldu.
LC Waikiki’ye verilen destek mesajları on binleri bulurken, “#LCWaikikiBoykot” etiketine karşı, “#TebriklerLCWaikiki”, “#YanındayızLCWaikiki” ve “#LCWaikikiDestek” etiketleri açıldı.
https://m.yeniakit.com.tr/haber/destek-cig-gibi-buyuyor-lc-waikikiden-ibnelere-osmanli-samari-1326459.html