Cinsiyetin önemi yok
![]()
Ona benzemek için üç ayrı koçla birden çalıştı, günlerce kulağında onun sesiyle yaşadı. ‘Yves Saint Laurent’ filminin başrol oyuncusu Pierre Niney efsanevi tasarımcıya nasıl dönüştüğünü anlattı: “Bu bir dâhinin hikâyesi”.
Yves Saint Laurent gibi bir deli dâhi sizin içinize nasıl kaçtı?
-Çok çalıştım. Kendime güvenmem için onu setteki herkesten daha iyi tanımalıydım. Elime geçen, onun hakkında yazılmış her şeyi okudum, videolarını izledim, günlerce sesini dinledim. Onun gibi konuşmak, düşünmek espri yapmak için ne gerekiyorsa yapım. Üç farklı koçla çalıştım. Biri bana çizim yapmayı öğretti, bir tanesi moda dünyasının terminolojisini öğretti. Diğeri de beni bedensel olarak benzetti. Silüetimin aynı olması için çalıştık. Vatkalı omuzlarla gezişi, o her daim dik hali...
Rol için kilo verdiniz mi?
- Filme başladığımda hemen hemen aynı kiloydum. Bir tek göğsümün daha geniş gözükmesi için biraz vücut çalıştım.
Sizce bu film ne anlatıyor?
-Bu çok az rastlanan bir insan türüne ait bir hikâye. Gerçekten bu bir dâhinin hikâyesi... Çok hassas bir bir yaratıcının aşk hikâyesi...
Evet ve bu bir eşcinsel aşk... Beyazperdede iki erkek öpüşüyor. Ama daha çok öpüşen iki kalp görüyoruz.
-Bunu söylediğiniz için çok mutluyum bu amacımıza ulaştığımızın göstergesi... Sizinle hemfikirim, hayatımda ilk defa bir homoseksüeli oynadım, başarmak konusunda endişelerim vardı. Evet burada iki erkeğin aşkı anlatılıyor ama amaç asla bir gay filmi yapmak değildi, zaten gerçek buydu. Bu aşkı yaşandığı gibi vermek ana amacımızdı.
Profesyonel bir oyuncu olarak kameranın karşısında bir kadınla sevişmek de aynı bir erkekle sevişmek de diyebilir misiniz?
-Başlarken diyemezdim. Nasıl olacağı konusunda çok endişeliydim. Ama set başladığında Pierre Bergé’yi oynayan Guillaume Gallienne de ben de olayı özümsemiştik. Karakterler arasındaki aşk ve tutkudan o kadar çok etkilenmiştik ki iki erkek olmalarının hiç önemi yoktu. Tek amacımız bu aşkı ve tutkuyu yaşatmaktı. Hikâyeyi özümseyip birebir yansıtabildikten sonra kamera karşısında seviştiğimin kadın ve erkek olmasının hiç önemi yok. Önemli olan o aşkı seyirciye geçirebilmek.
Moda dünyası Pierre Bergé ve Yves Saint Laurent aşkı konusunda ikiye bölündü. Bir kısmı Bergé’nin Laurent’i çok daha fazla üzmüş, hırpalamış, olduğunu söylüyor...
- Esasında bazı sahnelerde Yves daha çok fiziksel şiddete başvuruyor. Kafasına bir şeyler fırlatıyor falan... Bu kadar tutkulu bir aşk hikâyesinde zaman zaman şiddetin olması normal. Bu çiftin birbirlerine gerçekten ihtiyacı var. Zaman zaman birbirlerini sömürdüklerini kabul ediyorum. Mesela Pierre, Yves’in idolü ilham kaynağı olan tek kadın Victoria’yla sevişiyor. Pierre’in dediği gibi bu ilişkide bir kurban yoktu bir cellat yoktu. İki kurban iki cellat vardı.
İçinize yerleştirdiğiniz, Yves Saint Laurent’den kurtulmak çok zaman aldı mı?
-Ondan kurtulmam iki ayımı aldı. Onun gibi yürümekten, konuşmaktan davranmaktan kurtulmak için Avustralya’ya kaçtım. Bol bol surf yaptım. Sadece takıldım.
Hürriyet
Ona benzemek için üç ayrı koçla birden çalıştı, günlerce kulağında onun sesiyle yaşadı. ‘Yves Saint Laurent’ filminin başrol oyuncusu Pierre Niney efsanevi tasarımcıya nasıl dönüştüğünü anlattı: “Bu bir dâhinin hikâyesi”.
Yves Saint Laurent gibi bir deli dâhi sizin içinize nasıl kaçtı?
-Çok çalıştım. Kendime güvenmem için onu setteki herkesten daha iyi tanımalıydım. Elime geçen, onun hakkında yazılmış her şeyi okudum, videolarını izledim, günlerce sesini dinledim. Onun gibi konuşmak, düşünmek espri yapmak için ne gerekiyorsa yapım. Üç farklı koçla çalıştım. Biri bana çizim yapmayı öğretti, bir tanesi moda dünyasının terminolojisini öğretti. Diğeri de beni bedensel olarak benzetti. Silüetimin aynı olması için çalıştık. Vatkalı omuzlarla gezişi, o her daim dik hali...
Rol için kilo verdiniz mi?
- Filme başladığımda hemen hemen aynı kiloydum. Bir tek göğsümün daha geniş gözükmesi için biraz vücut çalıştım.
Sizce bu film ne anlatıyor?
-Bu çok az rastlanan bir insan türüne ait bir hikâye. Gerçekten bu bir dâhinin hikâyesi... Çok hassas bir bir yaratıcının aşk hikâyesi...
Evet ve bu bir eşcinsel aşk... Beyazperdede iki erkek öpüşüyor. Ama daha çok öpüşen iki kalp görüyoruz.
-Bunu söylediğiniz için çok mutluyum bu amacımıza ulaştığımızın göstergesi... Sizinle hemfikirim, hayatımda ilk defa bir homoseksüeli oynadım, başarmak konusunda endişelerim vardı. Evet burada iki erkeğin aşkı anlatılıyor ama amaç asla bir gay filmi yapmak değildi, zaten gerçek buydu. Bu aşkı yaşandığı gibi vermek ana amacımızdı.
Profesyonel bir oyuncu olarak kameranın karşısında bir kadınla sevişmek de aynı bir erkekle sevişmek de diyebilir misiniz?
-Başlarken diyemezdim. Nasıl olacağı konusunda çok endişeliydim. Ama set başladığında Pierre Bergé’yi oynayan Guillaume Gallienne de ben de olayı özümsemiştik. Karakterler arasındaki aşk ve tutkudan o kadar çok etkilenmiştik ki iki erkek olmalarının hiç önemi yoktu. Tek amacımız bu aşkı ve tutkuyu yaşatmaktı. Hikâyeyi özümseyip birebir yansıtabildikten sonra kamera karşısında seviştiğimin kadın ve erkek olmasının hiç önemi yok. Önemli olan o aşkı seyirciye geçirebilmek.
Moda dünyası Pierre Bergé ve Yves Saint Laurent aşkı konusunda ikiye bölündü. Bir kısmı Bergé’nin Laurent’i çok daha fazla üzmüş, hırpalamış, olduğunu söylüyor...
- Esasında bazı sahnelerde Yves daha çok fiziksel şiddete başvuruyor. Kafasına bir şeyler fırlatıyor falan... Bu kadar tutkulu bir aşk hikâyesinde zaman zaman şiddetin olması normal. Bu çiftin birbirlerine gerçekten ihtiyacı var. Zaman zaman birbirlerini sömürdüklerini kabul ediyorum. Mesela Pierre, Yves’in idolü ilham kaynağı olan tek kadın Victoria’yla sevişiyor. Pierre’in dediği gibi bu ilişkide bir kurban yoktu bir cellat yoktu. İki kurban iki cellat vardı.
İçinize yerleştirdiğiniz, Yves Saint Laurent’den kurtulmak çok zaman aldı mı?
-Ondan kurtulmam iki ayımı aldı. Onun gibi yürümekten, konuşmaktan davranmaktan kurtulmak için Avustralya’ya kaçtım. Bol bol surf yaptım. Sadece takıldım.
Hürriyet