Evet, Yves Saint Laurent’den bahsediyorum. Bu cuma moda dünyasının duayenlerinden biri olan ve tasarımlarıyla fark yaratmayı başaran, moda tasarımcısı Yves Saint Laurent’in hayatını konu alan film gösterime girdi. Film, izleyiciyi tarihte bir yolculuğa çıkartırken günümüzde de değişen çok bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.
![]()
Aslında onun hayat hikâyesi de birçok sanatçı gibi başlıyor; küçük yaşlardan itibaren modaya ilgi duymak, bulduğu her fırsatta kağıda bir şeyler çizmek… Şu anda dünyanın en önemli ve en saygın markalarından biri, moda markası demiyorum çünkü günümüzde sadece kıyafetlerin yer aldığı bir markadan çok fazlası haline geldiği için. Parfümden, makyaj malzemesine geniş bir yelpazesi var, Yves Saint Laurent’in. Günümüzde ‘YSL’ işareti kalitenin ve lüksün sembolü. Peki, Bay Laurent başarı basamaklarını nasıl tırmandı? Şanslı mıydı yoksa zengin mi ya da tamamen tesadüf müydü? Hem hepsi hem de hiçbiri…
İŞTE HİKÂYENİN ASLI
Yves Saint Laurent, 1936 yılında o dönem halen bir Fransız sömürgesi olan Cezayir’de doğdu. 18 yaşındayken bir moda tasarım yarışmasını kazandı ve böylece Christian Dior’un dikkatini çekmeyi başarır. Dior’un yanında çalışmaya başlamasıyla da hayatı değişir. Dior, bir elbise provası esnasında bir soru sorar; “Bu elbiseye öyle bir şey yap ki olduğundan daha ince bir görünüme sahip olsun.” Ürkek bir oğlan çocuğu gibi kenarda duran 18 yaşındaki Laurent, belki de ondan hiç beklenilmeyen bir cesaretle elbiseye müdahale eder. Bunu yaparken öyle rahattır ki, kumaşları yırtar, büyükçe bir parça alıp modelin beline bağlar. Tam da Dior’un istediğini yaptığında kenara çekilir. Bu kıvrak moda zekâsı sayesinde Dior, vasiyetinde baş tasarımcısı olarak onun ismini yazar. Henüz 21 yaşında, Paris modasının mihenk taşı Dior özel dikimevinin baş tasarımcısı olur.
Laurent’in Dior ile yaşadığı o anın bütün hayatının özeti gibi görmek de mümkün. İçine kapanık, çekingen bir görüntünün altında ne fırtınalar koptuğunu ve aslında ne kadar büyük bir cesaretin hatta bazen ukalalığa kadar giden bir özgüvenin yattığını anlıyorsunuz.
Tabii bu dediklerim söz konusu moda olunca ortaya çıkan canavara ait.
Zaten bu yüzden de Saint Laurent’in tasarımları o yıllarda toplum içinde henüz çok fazla söz sahibi olmayan kadının özgüvenini dışarı vuran cinsten. Özellikle kadınlar için tasarladığı smokinleri o dönem için bir devrim niteliğindeydi.
YETENEK DEĞİL AMA EMEK ONDAN
Yves Saint Laurent’i Yves Saint Laurent yapan Pierre Bergefuture’den bahsetmeden geçmek olmaz. Kendi başına bir marka kurmasından tutun da o markayı ayakta tutabilmesinin temel direği Pierre olduğunu filmi izlerken çok iyi anlayacaksınız. Saint Laurent, evet, bir deha ama bir işletmeci, bir işadamı, bir iletişimci ya da bir pazarlamacı kesinlikle değil. Hatta bu şemaların her biri onun için sinir bozucu. Düşünmek ve yapmak istediği tek şey ‘yeni bir koleksiyon’. Bu yüzden bu markayı tek başına ona mal etmek ve Pierre’i saf dışı bırakmak büyük bir haksızlık olacaktır. Aralarında geçen diyalog bu anlattıklarımı doğrular nitelikte olduğu için sizlerle paylaşmak istedim. Saint Laurent, bir antikacının vitrininde bir Buda heykeli beğenir ve satın alır. Eve yerleştirdiği sırada Pierre’nin ilk sorusu “Buna ne kadar ödedin?”olur. Cevap; “Faturayı gönderecekler.” İşte bu kadar hesap kitaptan bir haberdir…
HÂLÂ DESTEK OLMAYA DEVAM EDİYOR
Yves Saint Laurent, Catherine Deneuve ve Grace Kelly gibi dünyanın en ünlü kadınlarını giydirdi. Ancak 1990’ların sonlarında, moda evinin kârları düştü ve 2002 yılında atölyeleri kapandı. Fakat Fransız Hükümeti çok değer verdiği bu markayı hiçbir zaman yüzüstü bırakmadı ve desteğini esirgemedi. Laurent Paris’te 2 Haziran 2008 tarihinde, 71 yaşında öldü. Pierre Bergefuture hâlâ hayatta ve filmin yapım aşamasında çok büyük destekleri oldu.
İNCEDEN İNCEDEN GÖNDERMELER
- Dior’dan kovulan Laurent, kendi markasını kurmaya karar verdiğinde ilk başvurdukları mecra medya oluyor. O dönemde de ‘bir şöhreti en iyi sunan ve parlatan’ yine medya.
- Ama sonra devran dönüyor. Şöhreti yakalayan Saint Laurent’in gazetecilere samimi açıklamalarda bulunmasından Pierre rahatsız oluyor. Çünkü o artık ünlü biri ve üst perdeden açıklamalarda bulunmalı.
- O yıllarda özel dikim evleri yerine hazır giyim daha popüler olmaya başlıyor. Şimdilerde özel dikim kıyafetlerin tekrar popülerliğine bakınca modada tarihin tekerrürden ibaret olduğuna kanaat getirmemek elde değil.
- Bir arkadaş meclisinde Laurent’e soruyorlar; “Savaş çıkarsa ne yaparsın?” cevabı o kadar net ki “Tek bildiğim şeyi yaparım, dikmeye devam ederim” diyor. Hayatındaki bütün çalkantılı dönemlere, büyük sarsıntılara rağmen hep dikmeye devam ediyor. Çünkü onun yaşam enerjisi de hayata geliş amacı da ‘dikmek’.
Pınar Hiçdurmaz. - Akşam
İŞTE HİKÂYENİN ASLI
Yves Saint Laurent, 1936 yılında o dönem halen bir Fransız sömürgesi olan Cezayir’de doğdu. 18 yaşındayken bir moda tasarım yarışmasını kazandı ve böylece Christian Dior’un dikkatini çekmeyi başarır. Dior’un yanında çalışmaya başlamasıyla da hayatı değişir. Dior, bir elbise provası esnasında bir soru sorar; “Bu elbiseye öyle bir şey yap ki olduğundan daha ince bir görünüme sahip olsun.” Ürkek bir oğlan çocuğu gibi kenarda duran 18 yaşındaki Laurent, belki de ondan hiç beklenilmeyen bir cesaretle elbiseye müdahale eder. Bunu yaparken öyle rahattır ki, kumaşları yırtar, büyükçe bir parça alıp modelin beline bağlar. Tam da Dior’un istediğini yaptığında kenara çekilir. Bu kıvrak moda zekâsı sayesinde Dior, vasiyetinde baş tasarımcısı olarak onun ismini yazar. Henüz 21 yaşında, Paris modasının mihenk taşı Dior özel dikimevinin baş tasarımcısı olur.
Laurent’in Dior ile yaşadığı o anın bütün hayatının özeti gibi görmek de mümkün. İçine kapanık, çekingen bir görüntünün altında ne fırtınalar koptuğunu ve aslında ne kadar büyük bir cesaretin hatta bazen ukalalığa kadar giden bir özgüvenin yattığını anlıyorsunuz.
Tabii bu dediklerim söz konusu moda olunca ortaya çıkan canavara ait.
Zaten bu yüzden de Saint Laurent’in tasarımları o yıllarda toplum içinde henüz çok fazla söz sahibi olmayan kadının özgüvenini dışarı vuran cinsten. Özellikle kadınlar için tasarladığı smokinleri o dönem için bir devrim niteliğindeydi.
YETENEK DEĞİL AMA EMEK ONDAN
Yves Saint Laurent’i Yves Saint Laurent yapan Pierre Bergefuture’den bahsetmeden geçmek olmaz. Kendi başına bir marka kurmasından tutun da o markayı ayakta tutabilmesinin temel direği Pierre olduğunu filmi izlerken çok iyi anlayacaksınız. Saint Laurent, evet, bir deha ama bir işletmeci, bir işadamı, bir iletişimci ya da bir pazarlamacı kesinlikle değil. Hatta bu şemaların her biri onun için sinir bozucu. Düşünmek ve yapmak istediği tek şey ‘yeni bir koleksiyon’. Bu yüzden bu markayı tek başına ona mal etmek ve Pierre’i saf dışı bırakmak büyük bir haksızlık olacaktır. Aralarında geçen diyalog bu anlattıklarımı doğrular nitelikte olduğu için sizlerle paylaşmak istedim. Saint Laurent, bir antikacının vitrininde bir Buda heykeli beğenir ve satın alır. Eve yerleştirdiği sırada Pierre’nin ilk sorusu “Buna ne kadar ödedin?”olur. Cevap; “Faturayı gönderecekler.” İşte bu kadar hesap kitaptan bir haberdir…
HÂLÂ DESTEK OLMAYA DEVAM EDİYOR
Yves Saint Laurent, Catherine Deneuve ve Grace Kelly gibi dünyanın en ünlü kadınlarını giydirdi. Ancak 1990’ların sonlarında, moda evinin kârları düştü ve 2002 yılında atölyeleri kapandı. Fakat Fransız Hükümeti çok değer verdiği bu markayı hiçbir zaman yüzüstü bırakmadı ve desteğini esirgemedi. Laurent Paris’te 2 Haziran 2008 tarihinde, 71 yaşında öldü. Pierre Bergefuture hâlâ hayatta ve filmin yapım aşamasında çok büyük destekleri oldu.
İNCEDEN İNCEDEN GÖNDERMELER
- Dior’dan kovulan Laurent, kendi markasını kurmaya karar verdiğinde ilk başvurdukları mecra medya oluyor. O dönemde de ‘bir şöhreti en iyi sunan ve parlatan’ yine medya.
- Ama sonra devran dönüyor. Şöhreti yakalayan Saint Laurent’in gazetecilere samimi açıklamalarda bulunmasından Pierre rahatsız oluyor. Çünkü o artık ünlü biri ve üst perdeden açıklamalarda bulunmalı.
- O yıllarda özel dikim evleri yerine hazır giyim daha popüler olmaya başlıyor. Şimdilerde özel dikim kıyafetlerin tekrar popülerliğine bakınca modada tarihin tekerrürden ibaret olduğuna kanaat getirmemek elde değil.
- Bir arkadaş meclisinde Laurent’e soruyorlar; “Savaş çıkarsa ne yaparsın?” cevabı o kadar net ki “Tek bildiğim şeyi yaparım, dikmeye devam ederim” diyor. Hayatındaki bütün çalkantılı dönemlere, büyük sarsıntılara rağmen hep dikmeye devam ediyor. Çünkü onun yaşam enerjisi de hayata geliş amacı da ‘dikmek’.
Pınar Hiçdurmaz. - Akşam