Çağan Irmak'ın iki kayıp ruhu birbirine yapıştırdığı filmi 'Tamam mıyız?', mesaja odaklanıp iyice içe kapanan bir hikâye anlatıyor.
TAMAM MIYIZ? **
Yönetmen: Çağan Irmak
Oyuncular: Deniz Celiloğlu, Aras Bulut İynemli, Sumru Yavrucuk, Zuhal Gencer Erkaya, Aslı Enver, Gürkan Uygun
Süre: 92 dk.
Çağan Irmak’ın filmografisinde ‘yeni’ bir adım ‘Tamam mıyız?’, yönetmenin romantik bakışının da zirve yaptığı. ‘İhtiyaçtan doğan’ bir dostluğun peşinden koşuyor Irmak bu filminde, ki her çalışmasında bu çıkış noktasından öyle ya da böyle beslendiği de bir gerçek.
İki ‘kaybeden’ karakter üzerinden hareket ederek, onları birer ‘kazanan’a dönüştürme isteği öne çıkıyor hikâyede. Karakterlerden birinin eşcinsel olması, diğerininse kolları ve bacaklarından mahrum bir hayat sürmesi, onların ‘istenmeyenler’ kabilesine dahil edilip bir köşeye atıldıklarını gösteriyor. Tipik bir Türkiyeli ötekileştirmesi var burada anlayacağınız. İki ötekinin birbirlerine yaklaşmasıysa, dibe vurmuş karakterlere yeniden yaşama isteği aşılıyor. Babaların ‘öcü’, annelerinse ‘mükemmel’ olduğu aile portreleri de bu görünümdeki yerlerini alıyor, oğulların yaşadıkları sınavda etkin (olduğu kadar) bir rol üstleniyorlar.
‘Tamam mıyız?’, bir yandan memleketin homofobik doğasına nefretini kusarken, öte yandan da sınıfsal uçurumların yarattığı çarpıklığa dikkat çekmeye çalışıyor. Ancak bunların asıl mesele değil, tıpkı çatırdayan aile yapısı gibi ana hat için destekleyici unsurlar olduğu açık. Çağan Irmak, kaybolup gitmenin eşiğindeki iki karakterin birbirlerini ‘tamamlama’ motivasyonlarına dikiyor gözünü. Bu durum, yok olmaya doğru hızla yol alan iki ruhu ‘bir’ yapabiliyor en nihayetinde. Mesele ‘dostluğun gücü’ falan da değil aslında, ruhlarda oluşan derin yarıkları bir başkasıyla onarmaya çalışmak denebilir belki. Farklı kulvarlardan gelip aynı patikaya sıkışan iki adamın hikâyesi, onları daha da zayıflatabilir, yüzeye doğru çıkışlarını imkânsızlaştırabilirdi. Ama böylesi bir ‘siliniş’e izin vermiyor Çağan Irmak ve karakterlerini giderek güçlendirmeyi tercih ediyor, patikalarında yan yana yürüyebilecekleri bir alan açıyor onlara.
Bu filmin ‘mesaj’la fazlasıyla içli dışlı olması, bir yandan da eksiltici bir işlev üstleniyor. İki adamın yolculuğunu takip ederken, özellikle yan karakterlerin (anneler, babalar) alabildiğine ‘köşeli’ olduğunu görüyor ve hikâyede üstlendikleri rolün bir duvara hapsedildiği izlenimini ediniyoruz. Tabii ki oğullarının serüvenine ilk elden müdahale ediyorlar, ama bunun derinleşemediği, çok boyutlu bir noktaya taşınamadığı da açık. Dediğimiz gibi, mesaja odaklanıp iyice içe kapanıyor hikâye, koşup oynayacağı büyük bir saha olmasına karşın. Yönetmenin tercihi de denebilir buna, ama bir ‘damar’ yakalayıp ona gerekli yüklemeyi yapmadığınızda eksik kalıyor bir şeyler, resmi tamamlamak mümkün olmuyor. ‘Tamam mıyız?’ da işte böylesi bir eksiklikle vücut buluyor, hevesimizi kursağımızda bırakıyor...
Murat Özer - Radikal
TAMAM MIYIZ? **
Yönetmen: Çağan Irmak
Oyuncular: Deniz Celiloğlu, Aras Bulut İynemli, Sumru Yavrucuk, Zuhal Gencer Erkaya, Aslı Enver, Gürkan Uygun
Süre: 92 dk.
Çağan Irmak’ın filmografisinde ‘yeni’ bir adım ‘Tamam mıyız?’, yönetmenin romantik bakışının da zirve yaptığı. ‘İhtiyaçtan doğan’ bir dostluğun peşinden koşuyor Irmak bu filminde, ki her çalışmasında bu çıkış noktasından öyle ya da böyle beslendiği de bir gerçek.
İki ‘kaybeden’ karakter üzerinden hareket ederek, onları birer ‘kazanan’a dönüştürme isteği öne çıkıyor hikâyede. Karakterlerden birinin eşcinsel olması, diğerininse kolları ve bacaklarından mahrum bir hayat sürmesi, onların ‘istenmeyenler’ kabilesine dahil edilip bir köşeye atıldıklarını gösteriyor. Tipik bir Türkiyeli ötekileştirmesi var burada anlayacağınız. İki ötekinin birbirlerine yaklaşmasıysa, dibe vurmuş karakterlere yeniden yaşama isteği aşılıyor. Babaların ‘öcü’, annelerinse ‘mükemmel’ olduğu aile portreleri de bu görünümdeki yerlerini alıyor, oğulların yaşadıkları sınavda etkin (olduğu kadar) bir rol üstleniyorlar.
‘Tamam mıyız?’, bir yandan memleketin homofobik doğasına nefretini kusarken, öte yandan da sınıfsal uçurumların yarattığı çarpıklığa dikkat çekmeye çalışıyor. Ancak bunların asıl mesele değil, tıpkı çatırdayan aile yapısı gibi ana hat için destekleyici unsurlar olduğu açık. Çağan Irmak, kaybolup gitmenin eşiğindeki iki karakterin birbirlerini ‘tamamlama’ motivasyonlarına dikiyor gözünü. Bu durum, yok olmaya doğru hızla yol alan iki ruhu ‘bir’ yapabiliyor en nihayetinde. Mesele ‘dostluğun gücü’ falan da değil aslında, ruhlarda oluşan derin yarıkları bir başkasıyla onarmaya çalışmak denebilir belki. Farklı kulvarlardan gelip aynı patikaya sıkışan iki adamın hikâyesi, onları daha da zayıflatabilir, yüzeye doğru çıkışlarını imkânsızlaştırabilirdi. Ama böylesi bir ‘siliniş’e izin vermiyor Çağan Irmak ve karakterlerini giderek güçlendirmeyi tercih ediyor, patikalarında yan yana yürüyebilecekleri bir alan açıyor onlara.
Bu filmin ‘mesaj’la fazlasıyla içli dışlı olması, bir yandan da eksiltici bir işlev üstleniyor. İki adamın yolculuğunu takip ederken, özellikle yan karakterlerin (anneler, babalar) alabildiğine ‘köşeli’ olduğunu görüyor ve hikâyede üstlendikleri rolün bir duvara hapsedildiği izlenimini ediniyoruz. Tabii ki oğullarının serüvenine ilk elden müdahale ediyorlar, ama bunun derinleşemediği, çok boyutlu bir noktaya taşınamadığı da açık. Dediğimiz gibi, mesaja odaklanıp iyice içe kapanıyor hikâye, koşup oynayacağı büyük bir saha olmasına karşın. Yönetmenin tercihi de denebilir buna, ama bir ‘damar’ yakalayıp ona gerekli yüklemeyi yapmadığınızda eksik kalıyor bir şeyler, resmi tamamlamak mümkün olmuyor. ‘Tamam mıyız?’ da işte böylesi bir eksiklikle vücut buluyor, hevesimizi kursağımızda bırakıyor...
Murat Özer - Radikal