Türkiye’nin batısında bulunan küçük bir kasaba olan Soma’daki maden faciası her açıdan şok edici bir trajedi. Uluslararası Af Örgütü, konuyla ilgili beyanında bu facianın önlenebilir olduğunu açıkça belirtiyor.
Hayatını kaybedenlerin kesin sayısının belirlenmesi bir süre daha mümkün görünmese de yaklaşık 300 kişinin hayatını kaybettiği doğrulanmış bulunuyor.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan trajedinin ardından karışık mesajlar verdi. Arnavutluk’a seyahatini iptal etti, üç günlük milli yas ilan etti ve soruşturma yapılacağına dair söz verdi. Daha sonra, yükselen eleştiriler daha çok hükümet üzerinde toplanmaya başlayınca, savunmaya geçerek, “madenlerde buna benzer patlamalar sürekli oluyor. Bunlar dünyanın diğer bölgelerinde olmuyor değil” dedi.
Bir başka deyişle, Erdoğan bu hafta Soma’da gerçekleşen maden kazasının – trajik olsa da – o “öngörülemez ve engellenemez olaylardan sadece biri” olduğunu öne sürdü. Fakat aslında, maden faciası ve takip eden saatlerde hükümetin gösterdiği tepki endişelenmek için en az üç önemli sebep olduğunu gösteriyor.
1. Türkiye’nin sanayi işçilerinin iş güvenliğindeki kötü sicili: Türkiye AKP yönetiminde dikkate değer bir ekonomik büyüme yaşadı. Ne yazık ki, bu büyümenin önemli bedelleri oldu. Ekonomik eşitsizlik arttı. Bu arada, Türkiye’nin hiçbir zaman iyi olmayan sanayi işçilerinin iş güvenliğindeki sicili daha da kötüleşti. 1941’den bu yana Türkiye’nin madenlerinde hayatını kaybeden 3000 madencinin üçte birinden fazlası 2002’den bu yana, AKP iktidara geldikten sonra hayatını kaybetti. Reuters’ın bu facia ile ilgili makalesinde de değinildiği gibi:
“ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) 2012’de Türkiye’nin Avrupa’daki en yüksek, dünyada da en yüksek üçüncü işçi ölümü oranına sahip olduğunu söylemişti. ILO’nun en son istatistiklerine göre madencilik sektöründe, 2012’de 61 kişi hayatını kaybetmişti. 2002 ve 2012 arasında Türkiye’deki madenlerde ölenlerin sayısı 1000 kişiden fazla.”
2.Hükümetin denetimle ilgili açık başarısızlığı: Türkiye hükümeti bu madenin, en sonuncusu Mart ayında olmak üzere, geçen iki yıl boyunca birden fazla teftiş de dahil olmak üzere, düzenli denetime tabi tutulduğunu iddia ediyor. Bunun yanı sıra, Wall Street Journal’da da belirtildiği üzere, madenin güvenlik sicili kamuoyunda tartışmalara yol açmış:
Salı günü gerçekleşen kazanın olduğu Soma bölgesinde, geçen yıl gerçekleşen bir dizi kazanın ve ölümlerin ardından, ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nden bölgeyi temsil eden milletvekili Özgür Özel, Ekim ayında daha önceki kazaların soruşturulması ve sorumluların belirlenmesi için bir önerge vermişti. Öneri 29 Nisan’da iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından mecliste reddedilmişti.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner konuyla ilgili açıklamasında:
Bu önlenebilecek bir trajediydi. Türkiye’de madenlerde ölenlerin tarihi, işçilerin güvenliğine dair ürpertici soruları gündeme getiriyor. Hükümetin, millet vekillerinin yakın zamanda, iş kazalarının soruşturulması için yaptığı çağrıları reddetmesi de şoke edici.
3.Barışçıl protestoların polis tarafından bastırılması: Bu facianın ardından Türkiye’nin birkaç şehrinde protesto gösterileri başladı. Ve bir kez daha protestocular TOMA, biber gazı ve cop ile müdahaleye maruz kaldı.
Bu blogu yazarken Gardner ile Skype üzerinden konuşuyorum. İstanbul’daki Uluslararası Af Örgütü ofisinden, sokaklarda yoğun şekilde biber gazı olduğunu, polisin ve TOMA ların göstericileri kovaladığını gördüğünü söylüyordu. Ofisin hemen önünde, bir kişinin “bağırdığı” için yakın mesafeden plastik mermi ile vurulduğuna tanık olmuştu.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye hükümetine acilen bir faciaya neden olan kömür madeni patlamasını ve maden sektöründeki tehlikeli çalışma koşullarını soruşturması için çağrıda bulunuyor. Bunun yanı sıra, bir kez daha Uluslararası Af Örgütü Türkiye yetkililerine, vatandaşlarının temel insan haklarından ifade ve toplanma özgürlüğü haklarına saygı göstermeleri için çağrıda bulunuyor.