Komedi dizilerinin kadrolu komiği Levent Tülek, bu kez ‘Ağlatan Dans’ adlı dizide ezber bozan bir rolle karşımızda. Ulaşmak istediği hedefe doğru yürürken ahlak tanımayan, hırslı ve kaba bir adamı öyle başarılı bir oyunculukla sergiliyor ki bu yüzden sosyal medyada ona küfürler ediliyor, ölmesi isteniyor. Ama o bu durum için “Ne garip bir meslek yapıyoruz, küfredildiği zaman hoşuma gidiyor” diyor.
DÜNYAYI KADINLAR KURTARACAK
Peki, siz nasıl bir ailede büyüdünüz?
Dört kardeştik. Kitap meraklısı ve yazan bir baba ve ağabeyler. Birbirine çok saygılı, çok sevecen bir ailede büyüdüm. Dördümüz de annemize düşkündük. Anaerkil bir evde büyüdüm. Annem daha baskındı. Böyle bir yapıda büyüdüğün zaman hayata daha yumuşak daha kadınsı bakıyorsunuz ki bu da çok iyi. Çünkü erkeklerin hayata dişi bakması gerektiğine inanıyorum. Şu anda oynadığım Rauf karakterinin tam zıddı bir adamım. Yumuşak, her şeyi diyalogla çözen, kavga etmekten hatta tartışmaktan dahi hoşlanmayan, acayip toleranslı biriyim.
Twitter’da “Dünyayı kadınlar kurtaracak. Biz erkeklerden bir şey olmaz” diye yazmışsınız. Bunu bir erkek olarak ne zaman idrak ettiniz?
Babam hükümet tabipliğinde çalışırdı. O zamanlar İzmit Belediye Başkanı bir kadındı; Leyla Atakan. İlk kadın belediye başkanının olduğu bir kentte ilkokulu okudum. Bu büyük bir şanstı. İzmit pırıl pırıl bir kentti. İnsanlar belli haftalarda sokaklara masalar dizip üzerine beyaz örtüler serip piknik yaparlardı caddenin ortasında. Kentte dişil algı farkı belli oluyordu. Bence bütün yöneticilerin kadın, erkeklerin de kadınların yardımcısı olması lazım. Kadın aileyi, çocuğunu, evinin temizliğini yönetiyor, erkek yönetemiyor. Erkek sadece para kazanıp geliyor, bir de bu çok önemliymiş gibi görünüyor. Hiç öyle bir şey yok. Yapımcım da kadın, tiyatronun genel sanat yönetmeni ve müdürü kadın. Kadınlarla çalışmak bana iyi gelmiştir. Birbirimizi daha iyi anlarız. Erkeklerde hep sorun var. Yolum bir yerde hep kadınlarla çakışıyor. Mahallemin muhtarı da kadın. Bence dünyayı kadınlar kurtaracak.
Erkekler kadınlardan ne öğrenmeli?
Sabrı. Hamile kalıyor, 9 ay sabrediyor. Çocuğunu büyütürken, kocasını beklerken hep sabrediyor. Gördüğü haksızlıklar karşısında sabır gösteriyor. Erkekler sabırsız. Trafikteki kavgalardan belli, erkekte tolerans yok. Erkeklerin bilmediği birtakım hayatta kalma yöntemlerini biliyorlar. Yaşadığım mahallede çok dul kadın var. Eşleri ölmüş ya da boşanmış kadınlar yaşamaya devam ediyor. Ayrılan erkek kolay kolay hayata devam edemiyor. Kadın bir şekilde yaşar. Çünkü kadın yemek yapmasını, alışverişi bilir, daha kolay arkadaş edinir.
Komşusunun kapısını çalar, kahve içmeye gider. Erkeklerin ki yalan arkadaşlıktır. Maça gideriz, maç bitince muhabbet de biter. Kadının dayanışması çok kuvvetlidir. Kadın kadının yanında ağlar ama erkek birinin yanında ağlamaz. Ve her seferinde kadın hep haklı çıkar. Annem de Pelin Su da tabii...
ERKEKLERİ DE BATIRMAYALIM
Sizden öğreneceğimiz pek bir şey yok galiba...
(Kahkahalar) Yok canım, o kadar da batırmayalım erkekleri. Gül gibi hemcinslerimiz var. Maalesef kötü örnekler görünür ya görünürde olmayan çok şahane insanlar var.
Kadın-erkek ilişkileri üzerine ne söylersiniz?
Âşık olmayı da bilmiyoruz. Eskiden biliyormuşuz. Yoksa bu kadar güzel şiirler, müzikler, edebiyat nasıl çıkardı. Demek güzel aşklar yaşanıyormuş. Şimdi bir saçmalık var. Kadınlar da maço. ‘Ölene kadar seninim’, ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ gibi bir düşünce biçimi var. Ölümle aşk hep yan yana anılıyor. Kadınların hayatının bir erkek üzerine kurulması çok tehlikeli. Amaç sadece evlenmek ve gelinlik giymek olmamalı. Küçük kızlara “Ne olacaksın?” diye sorunca “Gelin olacağım” diyor. Erkeğe endeksli bir hayatın sonu hep hüsrandır. Bir gün bütün kadınlar bunu anlayacak. Kadının özgürlük alanını muhafaza etmesi gerekiyor.
Sibel Ateş Yengin - Akşam
DÜNYAYI KADINLAR KURTARACAK
Peki, siz nasıl bir ailede büyüdünüz?
Dört kardeştik. Kitap meraklısı ve yazan bir baba ve ağabeyler. Birbirine çok saygılı, çok sevecen bir ailede büyüdüm. Dördümüz de annemize düşkündük. Anaerkil bir evde büyüdüm. Annem daha baskındı. Böyle bir yapıda büyüdüğün zaman hayata daha yumuşak daha kadınsı bakıyorsunuz ki bu da çok iyi. Çünkü erkeklerin hayata dişi bakması gerektiğine inanıyorum. Şu anda oynadığım Rauf karakterinin tam zıddı bir adamım. Yumuşak, her şeyi diyalogla çözen, kavga etmekten hatta tartışmaktan dahi hoşlanmayan, acayip toleranslı biriyim.
Twitter’da “Dünyayı kadınlar kurtaracak. Biz erkeklerden bir şey olmaz” diye yazmışsınız. Bunu bir erkek olarak ne zaman idrak ettiniz?
Babam hükümet tabipliğinde çalışırdı. O zamanlar İzmit Belediye Başkanı bir kadındı; Leyla Atakan. İlk kadın belediye başkanının olduğu bir kentte ilkokulu okudum. Bu büyük bir şanstı. İzmit pırıl pırıl bir kentti. İnsanlar belli haftalarda sokaklara masalar dizip üzerine beyaz örtüler serip piknik yaparlardı caddenin ortasında. Kentte dişil algı farkı belli oluyordu. Bence bütün yöneticilerin kadın, erkeklerin de kadınların yardımcısı olması lazım. Kadın aileyi, çocuğunu, evinin temizliğini yönetiyor, erkek yönetemiyor. Erkek sadece para kazanıp geliyor, bir de bu çok önemliymiş gibi görünüyor. Hiç öyle bir şey yok. Yapımcım da kadın, tiyatronun genel sanat yönetmeni ve müdürü kadın. Kadınlarla çalışmak bana iyi gelmiştir. Birbirimizi daha iyi anlarız. Erkeklerde hep sorun var. Yolum bir yerde hep kadınlarla çakışıyor. Mahallemin muhtarı da kadın. Bence dünyayı kadınlar kurtaracak.
Erkekler kadınlardan ne öğrenmeli?
Sabrı. Hamile kalıyor, 9 ay sabrediyor. Çocuğunu büyütürken, kocasını beklerken hep sabrediyor. Gördüğü haksızlıklar karşısında sabır gösteriyor. Erkekler sabırsız. Trafikteki kavgalardan belli, erkekte tolerans yok. Erkeklerin bilmediği birtakım hayatta kalma yöntemlerini biliyorlar. Yaşadığım mahallede çok dul kadın var. Eşleri ölmüş ya da boşanmış kadınlar yaşamaya devam ediyor. Ayrılan erkek kolay kolay hayata devam edemiyor. Kadın bir şekilde yaşar. Çünkü kadın yemek yapmasını, alışverişi bilir, daha kolay arkadaş edinir.
Komşusunun kapısını çalar, kahve içmeye gider. Erkeklerin ki yalan arkadaşlıktır. Maça gideriz, maç bitince muhabbet de biter. Kadının dayanışması çok kuvvetlidir. Kadın kadının yanında ağlar ama erkek birinin yanında ağlamaz. Ve her seferinde kadın hep haklı çıkar. Annem de Pelin Su da tabii...
ERKEKLERİ DE BATIRMAYALIM
Sizden öğreneceğimiz pek bir şey yok galiba...
(Kahkahalar) Yok canım, o kadar da batırmayalım erkekleri. Gül gibi hemcinslerimiz var. Maalesef kötü örnekler görünür ya görünürde olmayan çok şahane insanlar var.
Kadın-erkek ilişkileri üzerine ne söylersiniz?
Âşık olmayı da bilmiyoruz. Eskiden biliyormuşuz. Yoksa bu kadar güzel şiirler, müzikler, edebiyat nasıl çıkardı. Demek güzel aşklar yaşanıyormuş. Şimdi bir saçmalık var. Kadınlar da maço. ‘Ölene kadar seninim’, ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ gibi bir düşünce biçimi var. Ölümle aşk hep yan yana anılıyor. Kadınların hayatının bir erkek üzerine kurulması çok tehlikeli. Amaç sadece evlenmek ve gelinlik giymek olmamalı. Küçük kızlara “Ne olacaksın?” diye sorunca “Gelin olacağım” diyor. Erkeğe endeksli bir hayatın sonu hep hüsrandır. Bir gün bütün kadınlar bunu anlayacak. Kadının özgürlük alanını muhafaza etmesi gerekiyor.
Sibel Ateş Yengin - Akşam