Okyanus Efe Özyavuz’un kız arkadaşı İpek: “... ‘Babam ne dedi biliyor musun, ‘as kendini de hepimiz kurtulalım artık’ dedi ve beni dün gece o kadar çok zorladılar ki şu an nasıl buradayım hâlâ bilmiyorum’ diye başladı anlatmaya. ...”
Bazı (çoğu da diyebiliriz aslında) LGBTİ bireylerin neredeyse toplum genelinden daha homofobik ya da transfobik, kısaca “feminen”fobik diyelim, olduğunu içim acıyarak gözlemliyorum. Nasıl oluyor? Şöyle ki; biseksüeller kendileri haricinde diğer tüm eğilimleri; erkeksi eşcinseller görece daha feminen eşcinselleri; feminen eşcinseller travestileri; travestiler transseksüelleri bakışları, tavırlarıyla aşağılamaya, dalga geçmeye bütün güçleriyle devam ediyorlar. Toplumsal erkeklik merdivenleri her yerde tüm gücüyle yeniden üretiliyor, anlayacağınız. Maalesef.
LGBTİ eğilimli bireyleri, parmağında nişan yüzüğü ya da yanında üç çocuğu ile gördüğüm an yemin ederim bütün kan beynime çıkıyor. Burada iğrenç bir ikiyüzlülük hissediyorum. Efe’nin cenazesini bu iğrenç ikiyüzlü ahlâk anlayışımız kaldırdı ya zaten.
Yalnız şu da var, rastladığım LGBTİ eğilimli anne ve özellikle de “babaların” büyük kısmının, çocuklarıyla ve eşleriyle olan iletişimlerinde (empati güçlerinin görece daha yüksek oluşuyla da alakalı sanırım) çok daha iyi olduklarını da görüyorum. Üstelik burada toplumsal erkekliğe gedik açan bir durum da var esasında. Ama madalyonun diğer yüzü de var, en azından biseksüel eğilimli olduğuna emin olduğum bir babaya rastladım yıllar önce, tesadüfen beş çocuğuyla birarada da görmüştüm. Yıllar geçti üzerinden ama o an, hâlâ aklımda. Babanın “yarı-feminen” bakış ve jestleri olduğu gibi çocukları tarafından özümsenmişti. Çocuklar bu taklit, hissedip özümseme hususunda mükemmeldir, bilirsiniz. O an sarsılmıştım, bu çocukların, karısının ya da başka örneklerde kocasının sorumluluğunu (“günahı” demeyeceğim bu sözcük bile LGBTİ eğilimleri ötekileştirmeyi üretir çünkü) kim çekecek bir ömür?
Bir yas tutamadan başka bir yas koşup geliyor. Ben İsa için yazmıştım, o yazı yayımlandığı gün Efe’nin cenazesinin kalktığını öğrendim. Muhtemelen sessizce... Böyle içimde tortularla oturup bir şey yapamamak çok kötü. Çok tuhaf bulduğum, LGBTİ bireylerdeki yaygın muhafazakârlık eğilimini de başka bir yazıya hatta başka yazarlara bırakalım, o da çetrefilli, zor bir konu.
“AMA O EVLİ” / “AMA O NORMAL”
Hem ormanı hem rastladığım ağaçları birarada düşünmeye çalışıyorum, elbette yanlış ve eksik düşündüğüm noktalar vardır. Kendi rastladığım insanlardan yola çıkarak bu yorumları yapıyorum ama çok güç bir mevzu bu. Ama gerçek olan tek bir şey var, Kınık’tan sessizce kalkan Efe’nin cenazesi.
Bu arada samimi olalım, hangimizin babası, transseksüel çocuğunu destekleyecek kadar uygar? Bu konuda ağaçlar da orman da sinirimi bozuyor. Ama burada düpedüz, o baş tacı etmelere doyamadığımız “aile”, çocuğu öldürdü. İçim soğumuyor. Öyle bir kolektif bilinç oluşturabilmeliyiz ya da öyle caydırıcı cezalar olmalı ki, o baba, çocuğuna böyle diyememeliydi, diyememeli. Aileniz de toplumunuzu da başınıza çalın, on yedi yaşında güzelim bir insanı hem de kendi elleriyle öldürdükten sonra. Kendileri karıştırmadıkları halt kalmaz, “ama o evli”/ “ama o normal”. Başka Efe’lerin intiharına engel olmamız lazım.
(*) 2 Temmuz 2014 öğle saatlerinde, Okyanus Efe Özyavuz adlı bir trans erkek hayatına son verdi. ... Okyanus Efe Özyavuz’un kız arkadaşı İpek, Okyanus’u intihara sürükleyen baskıları anlattı. İpek’in, kaosGL.com’daki yazısında, şunlar belirtildi: “... ‘Babam ne dedi biliyor musun, ‘as kendini de hepimiz kurtulalım artık’ dedi ve beni dün gece o kadar çok zorladılar ki şu an nasıl buradayım hâlâ bilmiyorum’ diye başladı anlatmaya. ...”
(http://www.baskahaber.org/2014/07/17-yasndaki-trans-erkek-okyanus-efe.html)
Kaynak: Başka Haber, erişim tarihi 7 Temmuz 2014
*Şair- Yazar
kahramancayirli@gmaiy.com
Kahraman Çayırlı - Taraf
Bazı (çoğu da diyebiliriz aslında) LGBTİ bireylerin neredeyse toplum genelinden daha homofobik ya da transfobik, kısaca “feminen”fobik diyelim, olduğunu içim acıyarak gözlemliyorum. Nasıl oluyor? Şöyle ki; biseksüeller kendileri haricinde diğer tüm eğilimleri; erkeksi eşcinseller görece daha feminen eşcinselleri; feminen eşcinseller travestileri; travestiler transseksüelleri bakışları, tavırlarıyla aşağılamaya, dalga geçmeye bütün güçleriyle devam ediyorlar. Toplumsal erkeklik merdivenleri her yerde tüm gücüyle yeniden üretiliyor, anlayacağınız. Maalesef.
LGBTİ eğilimli bireyleri, parmağında nişan yüzüğü ya da yanında üç çocuğu ile gördüğüm an yemin ederim bütün kan beynime çıkıyor. Burada iğrenç bir ikiyüzlülük hissediyorum. Efe’nin cenazesini bu iğrenç ikiyüzlü ahlâk anlayışımız kaldırdı ya zaten.
Yalnız şu da var, rastladığım LGBTİ eğilimli anne ve özellikle de “babaların” büyük kısmının, çocuklarıyla ve eşleriyle olan iletişimlerinde (empati güçlerinin görece daha yüksek oluşuyla da alakalı sanırım) çok daha iyi olduklarını da görüyorum. Üstelik burada toplumsal erkekliğe gedik açan bir durum da var esasında. Ama madalyonun diğer yüzü de var, en azından biseksüel eğilimli olduğuna emin olduğum bir babaya rastladım yıllar önce, tesadüfen beş çocuğuyla birarada da görmüştüm. Yıllar geçti üzerinden ama o an, hâlâ aklımda. Babanın “yarı-feminen” bakış ve jestleri olduğu gibi çocukları tarafından özümsenmişti. Çocuklar bu taklit, hissedip özümseme hususunda mükemmeldir, bilirsiniz. O an sarsılmıştım, bu çocukların, karısının ya da başka örneklerde kocasının sorumluluğunu (“günahı” demeyeceğim bu sözcük bile LGBTİ eğilimleri ötekileştirmeyi üretir çünkü) kim çekecek bir ömür?
Bir yas tutamadan başka bir yas koşup geliyor. Ben İsa için yazmıştım, o yazı yayımlandığı gün Efe’nin cenazesinin kalktığını öğrendim. Muhtemelen sessizce... Böyle içimde tortularla oturup bir şey yapamamak çok kötü. Çok tuhaf bulduğum, LGBTİ bireylerdeki yaygın muhafazakârlık eğilimini de başka bir yazıya hatta başka yazarlara bırakalım, o da çetrefilli, zor bir konu.
“AMA O EVLİ” / “AMA O NORMAL”
Hem ormanı hem rastladığım ağaçları birarada düşünmeye çalışıyorum, elbette yanlış ve eksik düşündüğüm noktalar vardır. Kendi rastladığım insanlardan yola çıkarak bu yorumları yapıyorum ama çok güç bir mevzu bu. Ama gerçek olan tek bir şey var, Kınık’tan sessizce kalkan Efe’nin cenazesi.
Bu arada samimi olalım, hangimizin babası, transseksüel çocuğunu destekleyecek kadar uygar? Bu konuda ağaçlar da orman da sinirimi bozuyor. Ama burada düpedüz, o baş tacı etmelere doyamadığımız “aile”, çocuğu öldürdü. İçim soğumuyor. Öyle bir kolektif bilinç oluşturabilmeliyiz ya da öyle caydırıcı cezalar olmalı ki, o baba, çocuğuna böyle diyememeliydi, diyememeli. Aileniz de toplumunuzu da başınıza çalın, on yedi yaşında güzelim bir insanı hem de kendi elleriyle öldürdükten sonra. Kendileri karıştırmadıkları halt kalmaz, “ama o evli”/ “ama o normal”. Başka Efe’lerin intiharına engel olmamız lazım.
(*) 2 Temmuz 2014 öğle saatlerinde, Okyanus Efe Özyavuz adlı bir trans erkek hayatına son verdi. ... Okyanus Efe Özyavuz’un kız arkadaşı İpek, Okyanus’u intihara sürükleyen baskıları anlattı. İpek’in, kaosGL.com’daki yazısında, şunlar belirtildi: “... ‘Babam ne dedi biliyor musun, ‘as kendini de hepimiz kurtulalım artık’ dedi ve beni dün gece o kadar çok zorladılar ki şu an nasıl buradayım hâlâ bilmiyorum’ diye başladı anlatmaya. ...”
(http://www.baskahaber.org/2014/07/17-yasndaki-trans-erkek-okyanus-efe.html)
Kaynak: Başka Haber, erişim tarihi 7 Temmuz 2014
*Şair- Yazar
kahramancayirli@gmaiy.com
Kahraman Çayırlı - Taraf