Hedonistliğiyle nam salmış Lord Henry Wotton can sıkıntısından kıvrandığı bir gün ressam arkadaşı Basil Hallward’u ziyarete gider. Stüdyoda daha önce hiç görmediği eşsiz güzellikte bir genç erkek model vardır. “Hazinesini” sadece kendine saklamak isteyen ressam, arkadaşının habersiz gelişinden pek hoşlanmaz. Genç Dorian ikisi arasındaki tartışmaya tanık olup gençliğine, ışıltısına, masumiyetine düzülen methiyeleri işittikçe önce heyecanlanır, sonra kederle mırıldanır: “Ne acı! Yaşlanıp çirkinleşecek, iğrenç biri olacağım. Ama bu resim hep genç kalacak. Şu haziran günü kaç yaşındaysa o yaşta duracak. Ah keşke tersi olsaydı! Genç kalan ben olsaydım da resim yaşlansaydı! Bunun için neler vermezdim!”
RUHUN PORTRESİ NEYE BENZER?
Dorian Gray’in Portresi’nden bahsediyorum. Zekâsı, yeteneği, cüretkârlığıyla yıllar önce kalbimi çalmış bulunan büyük şair, denemeci, masalcı, oyun yazarı ve nüktedan Oscar Wilde’ın tek romanından. Dünyanın en tuhaf, en sihirli, en tekinsiz hikâyesinden. Hikâyenin devamında ürpertici bir şeyi; Dorian’ın dileğinin gerçekleşmesini okuyoruz. O hep yakıcı derecede genç ve güzel kalır, kışkırtıcı bir biçimde masum görünürken, portresine olanları. Dorian kendiyle yüzleşmenin en dehşet veren halini yaşıyor. Kendisi hep aynı gibi. Ama yıllar geçtikçe portresi çirkinleşiyor; zalim, kötü kalpli ve sefih birini göstermeye başlıyor. Dorian’ın her hareketi, işlediği her cürüm, kırdığı her kalp portreye yeni bir fırça darbesi ekliyor. Renkler dağılıyor, şekiller bulanıklaşıyor... O artık Dorian’ın değil, ruhunun portresi. Oscar Wilde’ın bu harikulâde romanı ilk kez edebiyat dergisi Lippincott’da tefrika edilmiş ve yayınlandığı günden itibaren edebiyat eleştirmenleri tarafından yerden yere vurulmuştu. Biri romanı, “sıkıcı ve kirli” diye tanımladı; bir diğeri “Fransız sefihlerinin cüzzam saçan zırvalarına benziyor” yazdı. “Ahlaki ve ruhsal çürümenin zehirli kanıtı” diyenler oldu. Gerçekte katlanamadıkları, Wilde’ın, eşcinsellikten açıkça bahsetmesiydi. Zaten İngilizce’de “eşcinsellik” terimi, ilk kez bu romanın yayınlanmasından iki yıl sonra kullanılabildi. Her neyse, neticede yazarın izniyle roman kısaltıldı ve cinsellikle ilgili cümlelerden “arındırılarak” kitaplaştırıldı. Ve Dorian’ın Gray’in Portresi’ni herkes 120 yıldır hep sansürlenmiş olarak okudu. Wilde’a dönersem; ona yönelik saldırılar arttıkça arttı, sonunda eşcinsellik suçundan hapse mahkûm edildi. Reading Zindanı’ndaki cezası bittiğinde “büyük aşkı” Lord Alfred Douglas’ın ihanetine uğramış yaşlı ve yorgun bir adamdı. Fransa’ya yerleşip adını değiştirdi ve beş parasız öldü.
‘HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ’
En ünlü şiiri Reading Zindanı Baladı’nın şu dizeleri unutulmaz: “Oysa herkes öldürür sevdiğini, bu böylece bilinsin. Kimi bir bakışıyla yapar bunu, kimi okşayıcı sözlerle. Korkak, bir öpücükle öldürür, yüreklisi kılıçla!” Hatırladınız değil mi, Ezel dizisinde Tuncel Kurtiz’den dinlemiştik. Sadede geliyorum; size güzel bir haber vereceğim... Romanın 120 yıldır bekleyen sansürsüz nüshası şimdi nihayet bizde de çıktı. Hem de çok sevdiğim Ülker İnce’nin kusursuz çevirisiyle. Everest Yayınları masraftan kaçmamış, romanı açıklamalı notlar, fotoğraf ve illüstrasyonlarla zenginleştirerek yayınlamış. Dorian Gray’in Portresi’nin yeni baskısı cildi ve kâğıt kalitesiyle de müthiş. Emeği geçen herkesi kutluyorum.
Gülenay Börekçi - Habertürk
RUHUN PORTRESİ NEYE BENZER?
Dorian Gray’in Portresi’nden bahsediyorum. Zekâsı, yeteneği, cüretkârlığıyla yıllar önce kalbimi çalmış bulunan büyük şair, denemeci, masalcı, oyun yazarı ve nüktedan Oscar Wilde’ın tek romanından. Dünyanın en tuhaf, en sihirli, en tekinsiz hikâyesinden. Hikâyenin devamında ürpertici bir şeyi; Dorian’ın dileğinin gerçekleşmesini okuyoruz. O hep yakıcı derecede genç ve güzel kalır, kışkırtıcı bir biçimde masum görünürken, portresine olanları. Dorian kendiyle yüzleşmenin en dehşet veren halini yaşıyor. Kendisi hep aynı gibi. Ama yıllar geçtikçe portresi çirkinleşiyor; zalim, kötü kalpli ve sefih birini göstermeye başlıyor. Dorian’ın her hareketi, işlediği her cürüm, kırdığı her kalp portreye yeni bir fırça darbesi ekliyor. Renkler dağılıyor, şekiller bulanıklaşıyor... O artık Dorian’ın değil, ruhunun portresi. Oscar Wilde’ın bu harikulâde romanı ilk kez edebiyat dergisi Lippincott’da tefrika edilmiş ve yayınlandığı günden itibaren edebiyat eleştirmenleri tarafından yerden yere vurulmuştu. Biri romanı, “sıkıcı ve kirli” diye tanımladı; bir diğeri “Fransız sefihlerinin cüzzam saçan zırvalarına benziyor” yazdı. “Ahlaki ve ruhsal çürümenin zehirli kanıtı” diyenler oldu. Gerçekte katlanamadıkları, Wilde’ın, eşcinsellikten açıkça bahsetmesiydi. Zaten İngilizce’de “eşcinsellik” terimi, ilk kez bu romanın yayınlanmasından iki yıl sonra kullanılabildi. Her neyse, neticede yazarın izniyle roman kısaltıldı ve cinsellikle ilgili cümlelerden “arındırılarak” kitaplaştırıldı. Ve Dorian’ın Gray’in Portresi’ni herkes 120 yıldır hep sansürlenmiş olarak okudu. Wilde’a dönersem; ona yönelik saldırılar arttıkça arttı, sonunda eşcinsellik suçundan hapse mahkûm edildi. Reading Zindanı’ndaki cezası bittiğinde “büyük aşkı” Lord Alfred Douglas’ın ihanetine uğramış yaşlı ve yorgun bir adamdı. Fransa’ya yerleşip adını değiştirdi ve beş parasız öldü.
‘HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ’
En ünlü şiiri Reading Zindanı Baladı’nın şu dizeleri unutulmaz: “Oysa herkes öldürür sevdiğini, bu böylece bilinsin. Kimi bir bakışıyla yapar bunu, kimi okşayıcı sözlerle. Korkak, bir öpücükle öldürür, yüreklisi kılıçla!” Hatırladınız değil mi, Ezel dizisinde Tuncel Kurtiz’den dinlemiştik. Sadede geliyorum; size güzel bir haber vereceğim... Romanın 120 yıldır bekleyen sansürsüz nüshası şimdi nihayet bizde de çıktı. Hem de çok sevdiğim Ülker İnce’nin kusursuz çevirisiyle. Everest Yayınları masraftan kaçmamış, romanı açıklamalı notlar, fotoğraf ve illüstrasyonlarla zenginleştirerek yayınlamış. Dorian Gray’in Portresi’nin yeni baskısı cildi ve kâğıt kalitesiyle de müthiş. Emeği geçen herkesi kutluyorum.
Gülenay Börekçi - Habertürk