İnsan Hakları Haftası'nın içinden geçildiği şu günlerde en çok insan hakkı ihlaline maruz kalan kesimlerden birisi de trans bireyler
Transgender Europe raporuna göre, 2013 yılında dünyada 238, Türkiye'de 34 trans birey katledildi. Trans Blok'tan Şevval Kılıç, nefret cinayetleri konusunda 80'lı ve 90'lı yıllardan daha kötü bir dönem yaşandığını söyledi.
10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası'nın çeşitli etkinliklerle gerçekleştirildiği bu günlerde trans bireylerin yaşadıkları insan hakkı ihlalleri de gündemden düşmüyor. Hâkim olan erkek egemen zihniyetin ayrımcılık ve nefret suçlarına maruz kalan, karakollarda şiddet gören, sokak ortasında katledilen trans bireyler sadece şiddet ve kötü muamele ile değil aynı zamanda ötekileştirme ile de karşı karşıya. Transgender Europe (Avrupa Trans Ağı) verilerine göre 2013 yılında dünyada 238, Türkiye'de 34 trans birey nefret cinayetleri sonucu katledildi.
'Hızlı örgütlenen bir hareketiz'
rans Blok'tan trans birey Şevval Kılıç, LGBT bireylerin arasında da ötekisinin ötekisi durumunu yaşayan trans bireylerin, Türkiye'de yaşadıkları insan hakları ihlallerini ve maruz kaldıkları şiddete ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıç, Türkiye'deki örgütlemelere bakıldığı Kürt özgürlük hareketinden sonra en hızlı gelişen ve en heyecan verici toplumsal hareketin LGBT özgürlük hareketi olduğunu söyledi. LGBT hareketine karşı solun ve feministlerin kendi içinde hesaplaşarak LGBT bireylere yönelik, ön yargıların aşılmaya başladığına dikkat çeken Kılıç, LGBT hareketinin artık bir görünürlük kazanarak insan haklarında yer aldığını belirtti.
'Ötekinin ötekisi'
LGBT bireylerin içinde bile trans bireylerinin 'ötekisinin ötekisi' durumunun yaşadığını vurgulayan Kılıç, dünyanın her yerinde trans bireylerin sosyal ekonomik hiyerarşinin en altında olduğunun bunun nedeninin ise sınıfsal olduğunu söyledi. 2002 yılından beri artan nefret cinayetlerinin kendileri için birincil öncelikleri olduğunu söyleyen Kılıç, nefret cinayetleri noktasında en kötü dönemlerini yaşandığını 80'lı ve 90'lı yıllardan daha kötü bir dönem yaşandığını kaydetti. Kılıç, "Bu bir savaş, LGBT hareketiyle bilhassa trans bireylerle devletin savaşı. Topla tüfekle silahla değil ama bir savaş çünkü direniyoruz" dedi. Eskiden "zorunlu seks işçiliği" tanımı kullandıklarını belirten Kılıç, artık "survivor seks" (hatta kalabilmek için yapılan seks işçiliği) tanımı kullanıldığını, çünkü trans bireylerin sistem tarafından zorunda bırakılmış tek alanın bu alan olduğunu söyledi. Muhafazakâr eşcinsellerin bir oluşum oluşturduğundan bahseden Kılıç, bunun LGBT toplumun heterojenliğine güzel bir göstergesi olduğunu belirtti.
' Devlet suçu örgütleyen bir yapı'
Devletin bugün nefret suçları yasasını kullanıma soksa dahi trans cinayetlerinin bu yasadan faydalanmayacağını düşündüğünü ifade eden Kılıç, TCK'nın 216. maddesinin A ve B fıkralarının nefret suçlarını çok iyi tanımladığını, yani aslında böyle bir maddenin var olduğunu ama işlevsiz kaldığını belirtti.
Devletin suçu örgütleyen yapı olduğunu düşündüğünü aktaran Kılıç, LGBT hareketinin ikiye bölündüğünü ve bir grubun anayasal çalışmaların yapılması gerektiğine inandığını, bir tarafın ise anayasayla değil sosyal değişimin lazım olduğunu savunduğunu söyledi. Gezi direnişinin ardından bir kutuplaşma başladığını dile getiren Kılıç, LGBTİ bireylere karşı tarafsız olan kimsenin kalmadığını ifade etti. "Devlet sürekli olarak transfobik, ırkçı ve faşist söylemlerde bulunuyor 'kızlı erkekli yaşanılmaz' diyen hükümet translar için neler demez" diye soran Kılıç, LGBT bireylerin geleneksel olan her şeye alternatif bir karşı duruş sergilemeye başladığı zaman saldırıya maruz kaldığını söyledi.
DİHA
Transgender Europe raporuna göre, 2013 yılında dünyada 238, Türkiye'de 34 trans birey katledildi. Trans Blok'tan Şevval Kılıç, nefret cinayetleri konusunda 80'lı ve 90'lı yıllardan daha kötü bir dönem yaşandığını söyledi.
10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası'nın çeşitli etkinliklerle gerçekleştirildiği bu günlerde trans bireylerin yaşadıkları insan hakkı ihlalleri de gündemden düşmüyor. Hâkim olan erkek egemen zihniyetin ayrımcılık ve nefret suçlarına maruz kalan, karakollarda şiddet gören, sokak ortasında katledilen trans bireyler sadece şiddet ve kötü muamele ile değil aynı zamanda ötekileştirme ile de karşı karşıya. Transgender Europe (Avrupa Trans Ağı) verilerine göre 2013 yılında dünyada 238, Türkiye'de 34 trans birey nefret cinayetleri sonucu katledildi.
'Hızlı örgütlenen bir hareketiz'
rans Blok'tan trans birey Şevval Kılıç, LGBT bireylerin arasında da ötekisinin ötekisi durumunu yaşayan trans bireylerin, Türkiye'de yaşadıkları insan hakları ihlallerini ve maruz kaldıkları şiddete ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıç, Türkiye'deki örgütlemelere bakıldığı Kürt özgürlük hareketinden sonra en hızlı gelişen ve en heyecan verici toplumsal hareketin LGBT özgürlük hareketi olduğunu söyledi. LGBT hareketine karşı solun ve feministlerin kendi içinde hesaplaşarak LGBT bireylere yönelik, ön yargıların aşılmaya başladığına dikkat çeken Kılıç, LGBT hareketinin artık bir görünürlük kazanarak insan haklarında yer aldığını belirtti.
'Ötekinin ötekisi'
LGBT bireylerin içinde bile trans bireylerinin 'ötekisinin ötekisi' durumunun yaşadığını vurgulayan Kılıç, dünyanın her yerinde trans bireylerin sosyal ekonomik hiyerarşinin en altında olduğunun bunun nedeninin ise sınıfsal olduğunu söyledi. 2002 yılından beri artan nefret cinayetlerinin kendileri için birincil öncelikleri olduğunu söyleyen Kılıç, nefret cinayetleri noktasında en kötü dönemlerini yaşandığını 80'lı ve 90'lı yıllardan daha kötü bir dönem yaşandığını kaydetti. Kılıç, "Bu bir savaş, LGBT hareketiyle bilhassa trans bireylerle devletin savaşı. Topla tüfekle silahla değil ama bir savaş çünkü direniyoruz" dedi. Eskiden "zorunlu seks işçiliği" tanımı kullandıklarını belirten Kılıç, artık "survivor seks" (hatta kalabilmek için yapılan seks işçiliği) tanımı kullanıldığını, çünkü trans bireylerin sistem tarafından zorunda bırakılmış tek alanın bu alan olduğunu söyledi. Muhafazakâr eşcinsellerin bir oluşum oluşturduğundan bahseden Kılıç, bunun LGBT toplumun heterojenliğine güzel bir göstergesi olduğunu belirtti.
' Devlet suçu örgütleyen bir yapı'
Devletin bugün nefret suçları yasasını kullanıma soksa dahi trans cinayetlerinin bu yasadan faydalanmayacağını düşündüğünü ifade eden Kılıç, TCK'nın 216. maddesinin A ve B fıkralarının nefret suçlarını çok iyi tanımladığını, yani aslında böyle bir maddenin var olduğunu ama işlevsiz kaldığını belirtti.
Devletin suçu örgütleyen yapı olduğunu düşündüğünü aktaran Kılıç, LGBT hareketinin ikiye bölündüğünü ve bir grubun anayasal çalışmaların yapılması gerektiğine inandığını, bir tarafın ise anayasayla değil sosyal değişimin lazım olduğunu savunduğunu söyledi. Gezi direnişinin ardından bir kutuplaşma başladığını dile getiren Kılıç, LGBTİ bireylere karşı tarafsız olan kimsenin kalmadığını ifade etti. "Devlet sürekli olarak transfobik, ırkçı ve faşist söylemlerde bulunuyor 'kızlı erkekli yaşanılmaz' diyen hükümet translar için neler demez" diye soran Kılıç, LGBT bireylerin geleneksel olan her şeye alternatif bir karşı duruş sergilemeye başladığı zaman saldırıya maruz kaldığını söyledi.
DİHA