Eylül sonunda ‘Hedwig and the Angry Inch’in Broadway’de
Belasco Tiyatrosu’nda sahnelenen tiyatro müzikalindeydim. 2014’te yeniden start alan bu kült müzikal, bana kalırsa 2001’deki sinema uyarlaması için beliren ‘zamanının ötesinde bir başyapıt’ tanımını üzerine alamıyor. Artık her şey kısıtlı bir kitleyi hedefleyen, zamanla iğnelediği şeyleri arttıran transseksüel şarkıcının fantezisine, stand-up gösterisine dönüşmüş gibi. Açıkçası sinema uyarlaması ile Broadway temsilini karşılaştırınca zıtlıklar çok belirgin.
Sinemada yeni milenyumun başında “Kırmızı Değirmen” (“Moulin Rouge!”, 2001) ile postmodern müzikal devrimi yaşandığı muhakkak. Ama işin ‘karşıt kültür’ tarafında da işler yolundaydı. New Line tarafından aynı yıl piyasaya sürülen “Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı” (“Hedwig and the Angry Inch”, 2001), türde zamanının ötesinde bir başyapıt tanımı yaratıyordu. 1998’de Off-Broadway’de sahnelenen ve John Cameron Mitchell’in başrol performansıyla ünlenen tiyatro müzikali, perdeye sıçrıyordu.
‘ROCKY HORROR’IN TAHTINA KURULDU
Açıkçası bu yapıtın kültleşen ‘travesti bilimkurgu müzikali’ “The Rocky Horror Picture Show” (1975) ile bir arada anılıp 2000’lerde onun tahtına kurulması uzun sürmedi. Ama kitsch (bayağılık estetiği) öğelerin fazlalığına karşın John Cameron Mitchell’in kitaplaştırdığı tiyatro eserinden uyarlanan film, daha ciddi bir punk rock müzisyeni hikayesine uzanıyordu.
İlk olarak planlanan ünlü eşcinsel şarkıcı Tommy Gnosis’in (filmde onu Michael Pitt canlandırıyor) öne çıkması idi. Oyunun şarkılarını besteleyen ve yazan Stephen Trask’in arzusuyla, Gnosis’in yanında bir süreliğine çalışan transseksüel Doğu Almanyalı Hedwig başrole taşınmıştı. Aslında bu tipleme, Mitchell ailesinin yanında hizmetçilik yapmış, hayat kadını olarak bilinen gerçek bir insandı. Eser ise Broadway’in arka sokaklarındaki bir işi gözlemleyip, ötekileştirilen bir müzik zekasının, bir bar şarkıcısının yaşadığı ‘şarkımı çaldılar’ meselesinin içyüzünü aydınlatıyordu.
SİNEMA FİLMİ MÜZİKALİN SINIRLARINI ZORLADI
Zira 1961’de Batı ile Doğu Almanya’nın arasına duvar gerilmesiyle aynı yıl dünyaya gelen Hedwig, her zaman zıtlaşmalar arasında kalmıştı. ‘Doğu-Batı’, ‘Kadın-Erkek’ gibi kararını veremediği tercihler, kendi deyimiyle onun ‘narin bir erkek’ benliğinin etrafındaydı. Ama 70’lerde siyahi bir Amerikan subayının evlenme teklif etmesi ve ameliyat isteğiyle, ‘transseksüel’e dönüşmüştü. Bu acımasız ve absürd adamın, Hedwig’i hayat kadını ve hizmetçi olarak kullanması, karakterin bir anda kendisini rock piyasasının ortasında bulmasını sağladı.
David Bowie, Lou Reed ve Iggy Pop’u örnek aldığını söyleyen bir tarihi tipleme, Doğu Almanya komünizmini üzerine alan, ondan çeken, köşeye sıkıştırılmış babasız bir şahıstı. Gerçek bir savaş mağduruydu aslında. Mitchell, filmde bar sahnesinde şarkı söyleyen Hedwig’in geçmişinde karaoke, el çizimi animasyon, uyum kesmesi ve başka platforma atlama gibi tekniklerle gezip, müzikalin sınırlarını zorlamıştı.
ZAMANININ ÖTESİNDE BİR BAŞYAPIT
Böylece Off-Broadway’den Boston, Los Angeles ve West End’e sıçrayan eser, doğru bir perde temsili buldu. Zamanının ötesinde postmodern bir biyografik punk rock müzikali üredi. Mitchell’in Tommy Gnosis’in yani bahsi geçtiği kadarıyla ‘bir elmanın iki yarısı’ olarak andığı ve aşık olduğu ahlaksız rock şarkıcısının yerine gelmesi her şeyi değiştirdi.
‘The Origin of Love’, ‘Wig in a Box’, ‘I Put on Some Make-Up’ gibi şarkılar fenomen oldu. Böylelikle “Bütün O Caz” (“All That Jazz”, 1979), “Yankee Doddle Dandy” (1942) gibi biyografik müzikaller ya da “Tommy” (1975) ile aşama atlayan rock müzikali yeni bir kıyafet giydi. “Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı”, “20 Santimetre” (“20 Centimetros”, 2005) gibi sinemada izini süren eserlerle değerini taçlandırıp, kıtalararası bir şana erişti.
SEVİN YA DA SEVMEYİN
Aslında 2014’de ‘Spring Awakening’ dışında önemli bir Broadway müzikali yönetmenliği olmayan Michael Mayer’in bu işe soyunmasıyla Mart’ta Broadway’de Belasco Tiyatrosu’nda ‘yeni nesil Hedwig and the Angry Inch’ başladı. Yerini bilmeyenler için söyleyelim; Belasco Tiyatrosu, 44. Sokak’ta, Times Square’in göbeğinden hemen sağa girince karşımıza çıkan bir etkinlik salonu. Üç katlı ve çok büyük… Genelde de çabucak kalkacak tiyatro müzikallerinin oynadığı bir mekan.
Başlangıçta Neil Patrick Harris’in başrol performansıyla orada büyüyen, ‘Sevin veya sevmeyin, Hedwig Belasco Tiyatrosu’nda’ t-shirt’leri ve kupalarıyla daha da ileriyi gören bir eser var. Toronto’da da aynı anda açıldı. Açıkçası ben Harris’in daha coşkulu olduğu söylenen, işi Tim Rice’a ders vermeye kadar götüren alaycı sahne temsilini yakalayamadım. Ama 20 Ağustos-16 Ekim arasında ‘The Book of Mormon’ ile anılan Andrew Rannells’ın sahneye çıktığı versiyonu seyrettim.
RANNELLS, KONTROLÜ KAYBETMİŞ
Rannells meselenin iyiden iyiye kontrolden çıktığı bir noktada. 100 dakikalık arasız oyunu, kendi stand-up gösterisine çevirmiş. Dilinden kurtulamayanlar arasında Gwyneth Paltrow ve “Ölümcül Tuzak” (“The Hurt Locker”, 2008) da var. Sürekli esas dünyanın arka bahçesinde olduğunu göstermek için sahnesinin arkasındaki kapıdan Broadway’den gelen sesleri dinlemeyi ihmal etmiyor. ‘Angry Inch’ meselesini abartmış, ‘stand-up müzikali’ yaratmak istiyor.
Artık müzikalin kült olduğunu bilen, ama kişisel bir yaklaşım. Tiyatro eserinden ziyade sinema başyapıtını izleme arzusu yaratıyor. Arada yukarıya doğru gerilen tentelerde kimi ekstra görüntüler akıyor. Ama Tommy’si de, Amerikalı subayı da, Hedwig’in ailesi de sözle geçiştiriliyor. Yan karakter olarak sadece Yitzhak yani Hedwig’in eşi var.
SİNEMAYA DAHA UYGUN
Bu sebeple de bu yeni Broadway müzikali fazlasıyla kısıtlı bir kitleyi hedef alıyor. Trask-Mitchell ikilisinin yeniden para kazanma arzusu sonuç veriyor mu? Hayır. Ama halen Hedwig’i destekleyen bir karşıt kültür kitlesi var. Bunu da görmezden gelmek mümkün değil.
Fakat geçmişe geçişlerden finaldeki arkası beyaz tonlu ‘karanlık dünya’ yansıtma numarasına kadar hiçbir şey sinemadaki gibi camp bir görsel şölen vaat etmiyor. Sene başındaki Neil Patrick Harris’li veya Ekim sonunda başlayan Michael C. Hall’lu versiyonu bilemem. Ama bu sahne uyarlamasında ortada koşuşturan Hedwig’in kontrolü kaybettiğini söylemek gerek…
Kerem Akça
http://www.haberturk.com/yazarlar/kerem-akca/1008268-sinemada-basyapit-tiyatroda-kult-gosteri
Belasco Tiyatrosu’nda sahnelenen tiyatro müzikalindeydim. 2014’te yeniden start alan bu kült müzikal, bana kalırsa 2001’deki sinema uyarlaması için beliren ‘zamanının ötesinde bir başyapıt’ tanımını üzerine alamıyor. Artık her şey kısıtlı bir kitleyi hedefleyen, zamanla iğnelediği şeyleri arttıran transseksüel şarkıcının fantezisine, stand-up gösterisine dönüşmüş gibi. Açıkçası sinema uyarlaması ile Broadway temsilini karşılaştırınca zıtlıklar çok belirgin.
Sinemada yeni milenyumun başında “Kırmızı Değirmen” (“Moulin Rouge!”, 2001) ile postmodern müzikal devrimi yaşandığı muhakkak. Ama işin ‘karşıt kültür’ tarafında da işler yolundaydı. New Line tarafından aynı yıl piyasaya sürülen “Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı” (“Hedwig and the Angry Inch”, 2001), türde zamanının ötesinde bir başyapıt tanımı yaratıyordu. 1998’de Off-Broadway’de sahnelenen ve John Cameron Mitchell’in başrol performansıyla ünlenen tiyatro müzikali, perdeye sıçrıyordu.
‘ROCKY HORROR’IN TAHTINA KURULDU
![](http://4.bp.blogspot.com/-hDoBJ6YeKlE/VGKPSkj55BI/AAAAAAABI98/t0E4FDrAWL4/s1600/1008268_15065d742fc556c0f3a46cb638e9b34a.jpg)
İlk olarak planlanan ünlü eşcinsel şarkıcı Tommy Gnosis’in (filmde onu Michael Pitt canlandırıyor) öne çıkması idi. Oyunun şarkılarını besteleyen ve yazan Stephen Trask’in arzusuyla, Gnosis’in yanında bir süreliğine çalışan transseksüel Doğu Almanyalı Hedwig başrole taşınmıştı. Aslında bu tipleme, Mitchell ailesinin yanında hizmetçilik yapmış, hayat kadını olarak bilinen gerçek bir insandı. Eser ise Broadway’in arka sokaklarındaki bir işi gözlemleyip, ötekileştirilen bir müzik zekasının, bir bar şarkıcısının yaşadığı ‘şarkımı çaldılar’ meselesinin içyüzünü aydınlatıyordu.
SİNEMA FİLMİ MÜZİKALİN SINIRLARINI ZORLADI
Zira 1961’de Batı ile Doğu Almanya’nın arasına duvar gerilmesiyle aynı yıl dünyaya gelen Hedwig, her zaman zıtlaşmalar arasında kalmıştı. ‘Doğu-Batı’, ‘Kadın-Erkek’ gibi kararını veremediği tercihler, kendi deyimiyle onun ‘narin bir erkek’ benliğinin etrafındaydı. Ama 70’lerde siyahi bir Amerikan subayının evlenme teklif etmesi ve ameliyat isteğiyle, ‘transseksüel’e dönüşmüştü. Bu acımasız ve absürd adamın, Hedwig’i hayat kadını ve hizmetçi olarak kullanması, karakterin bir anda kendisini rock piyasasının ortasında bulmasını sağladı.
David Bowie, Lou Reed ve Iggy Pop’u örnek aldığını söyleyen bir tarihi tipleme, Doğu Almanya komünizmini üzerine alan, ondan çeken, köşeye sıkıştırılmış babasız bir şahıstı. Gerçek bir savaş mağduruydu aslında. Mitchell, filmde bar sahnesinde şarkı söyleyen Hedwig’in geçmişinde karaoke, el çizimi animasyon, uyum kesmesi ve başka platforma atlama gibi tekniklerle gezip, müzikalin sınırlarını zorlamıştı.
ZAMANININ ÖTESİNDE BİR BAŞYAPIT
Böylece Off-Broadway’den Boston, Los Angeles ve West End’e sıçrayan eser, doğru bir perde temsili buldu. Zamanının ötesinde postmodern bir biyografik punk rock müzikali üredi. Mitchell’in Tommy Gnosis’in yani bahsi geçtiği kadarıyla ‘bir elmanın iki yarısı’ olarak andığı ve aşık olduğu ahlaksız rock şarkıcısının yerine gelmesi her şeyi değiştirdi.
‘The Origin of Love’, ‘Wig in a Box’, ‘I Put on Some Make-Up’ gibi şarkılar fenomen oldu. Böylelikle “Bütün O Caz” (“All That Jazz”, 1979), “Yankee Doddle Dandy” (1942) gibi biyografik müzikaller ya da “Tommy” (1975) ile aşama atlayan rock müzikali yeni bir kıyafet giydi. “Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı”, “20 Santimetre” (“20 Centimetros”, 2005) gibi sinemada izini süren eserlerle değerini taçlandırıp, kıtalararası bir şana erişti.
SEVİN YA DA SEVMEYİN
Aslında 2014’de ‘Spring Awakening’ dışında önemli bir Broadway müzikali yönetmenliği olmayan Michael Mayer’in bu işe soyunmasıyla Mart’ta Broadway’de Belasco Tiyatrosu’nda ‘yeni nesil Hedwig and the Angry Inch’ başladı. Yerini bilmeyenler için söyleyelim; Belasco Tiyatrosu, 44. Sokak’ta, Times Square’in göbeğinden hemen sağa girince karşımıza çıkan bir etkinlik salonu. Üç katlı ve çok büyük… Genelde de çabucak kalkacak tiyatro müzikallerinin oynadığı bir mekan.
Başlangıçta Neil Patrick Harris’in başrol performansıyla orada büyüyen, ‘Sevin veya sevmeyin, Hedwig Belasco Tiyatrosu’nda’ t-shirt’leri ve kupalarıyla daha da ileriyi gören bir eser var. Toronto’da da aynı anda açıldı. Açıkçası ben Harris’in daha coşkulu olduğu söylenen, işi Tim Rice’a ders vermeye kadar götüren alaycı sahne temsilini yakalayamadım. Ama 20 Ağustos-16 Ekim arasında ‘The Book of Mormon’ ile anılan Andrew Rannells’ın sahneye çıktığı versiyonu seyrettim.
RANNELLS, KONTROLÜ KAYBETMİŞ
Rannells meselenin iyiden iyiye kontrolden çıktığı bir noktada. 100 dakikalık arasız oyunu, kendi stand-up gösterisine çevirmiş. Dilinden kurtulamayanlar arasında Gwyneth Paltrow ve “Ölümcül Tuzak” (“The Hurt Locker”, 2008) da var. Sürekli esas dünyanın arka bahçesinde olduğunu göstermek için sahnesinin arkasındaki kapıdan Broadway’den gelen sesleri dinlemeyi ihmal etmiyor. ‘Angry Inch’ meselesini abartmış, ‘stand-up müzikali’ yaratmak istiyor.
Artık müzikalin kült olduğunu bilen, ama kişisel bir yaklaşım. Tiyatro eserinden ziyade sinema başyapıtını izleme arzusu yaratıyor. Arada yukarıya doğru gerilen tentelerde kimi ekstra görüntüler akıyor. Ama Tommy’si de, Amerikalı subayı da, Hedwig’in ailesi de sözle geçiştiriliyor. Yan karakter olarak sadece Yitzhak yani Hedwig’in eşi var.
SİNEMAYA DAHA UYGUN
Bu sebeple de bu yeni Broadway müzikali fazlasıyla kısıtlı bir kitleyi hedef alıyor. Trask-Mitchell ikilisinin yeniden para kazanma arzusu sonuç veriyor mu? Hayır. Ama halen Hedwig’i destekleyen bir karşıt kültür kitlesi var. Bunu da görmezden gelmek mümkün değil.
Fakat geçmişe geçişlerden finaldeki arkası beyaz tonlu ‘karanlık dünya’ yansıtma numarasına kadar hiçbir şey sinemadaki gibi camp bir görsel şölen vaat etmiyor. Sene başındaki Neil Patrick Harris’li veya Ekim sonunda başlayan Michael C. Hall’lu versiyonu bilemem. Ama bu sahne uyarlamasında ortada koşuşturan Hedwig’in kontrolü kaybettiğini söylemek gerek…
Kerem Akça
http://www.haberturk.com/yazarlar/kerem-akca/1008268-sinemada-basyapit-tiyatroda-kult-gosteri