Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği ya da kısaca SPoD LGBTİ, LGBTİ’ler için umut vaat eden bir dernek. Hem ‘masa başında‘, hem sokakta mücadelesini sürdüren SPoD bu haftasonu 3’üncü yaşını özel bir partiyle kutluyor…
SPoD, LGBTİ Blok’la beraber Gezi Parkı’nda da, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da yerini almış. Akademik ve politik çalışmalarıyla LGBTİ hakları mücadelesinde yeni alanlar açmayı hedefliyorlar. Engelli, yoksul, göçmen ve mahpus LGBTİ’lerin haklarının hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütürken, bir taraftan da sosyal politikalar ve akademi üzerine yoğunlaşıyorlar.
Bunlar LGBTİ mücadelesine nefes aldıran adımlar, ki kısa zamanda da önemli işler yaptılar. Ancak SPoD, zaman zaman ‘beyaz‘ olmakla da eleştirilmiş. Fakat ‘herkesin içi rahat olsun‘; diğer tüm LGBTİ dernekleri gibi mali sıkıntılar yaşıyorlar…
Bu cumartesi Roxy’de 3’üncü yılını bitiren hikayelerini kutlayacaklar. Gerçekten de eğlenceli bir parti vaat ediyorlar. Bu yaş günü öncesinde Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Yılmaz ve Siyasi Temsil Alan Koordinatörü Sezen Yalçın’la SPoD’un kısa tarihçesinden başlayıp LGBTİ’lerin siyasi, hukuki ve medyadaki mücadelesini konuştuk. Ortaya ne toz pembe ne de antidepresanlık bir tablo çıktı. Volkan Yılmaz’ın da altını çizdiği gibi; ‘Umut her zaman var’…
Sezen Yalçın (solda), Volkan Yılmaz (ortada), Serkan Zihli (sağda)
Halihazırda Kaos GL, Lambdaistanbul, Pembe Hayat, İstanbul LGBTT gibi dernekler vardı, SPoD nasıl ortaya çıktı? Diğerlerinden farkı ne olacaktı?
Volkan Yılmaz: Daha önce LGBTİ haklarına ‘değmemiş‘ kişilere bu mücadelede yeni alanlar açmak için ortaya çıktık. Özellikle profesyonellerle bir araya gelip psikologlar, psikiyatristler, akademisyenler, öğretmenler ve avukatlardan LGBTİ hakları için aktif mücadele edecek insanlara ulaşmayı istedik.
Ayrıca LGBTİ’lerin sorunlarını ortaya çıkaran yeterli bir akademik birikim olmadığını görmüştük. Bu nedenle araştırma temelli çalışmalar yapmayı da hedefledik. Böylece politika anlamında atacağımız adımları araştırmalara dayandırabilecektik. En temelde LGBTİ’lerin siyasi ve sosyal haklarına vurgu yapacak bir savunuculuk stratejisi oluşturmayı hedefledik.
Hem özgürlük, hem eşitlik!
Eşitlik miydi ilk hedef özgürlük mü?
Sezen Yalçın: SPoD, Türkiye’deki tüm LGBTİ’lerin özgürlüklerini kullanabileceği bir eşitlik zemini istiyor aslında. Bunun içinde LGBTİ’lerin aile kurma özgürlüğü de var, yalnız başına hayatını sürdürme özgürlüğü de; iş yerinde açık kimliğiyle var olabilme özgürlüğü de var, güvenli çalışma alanlarında seks işçiliği yapma özgürlüğü de.
Ancak içinde olduğumuz koşullarda, LGBTİ’lerin en temel yaşama hakkının bile güvence altına alınmadığı, şiddetin LGBTİ’lerin hayatlarında giderek sıradanlaştığı bir ortamda biz de politikalarımızı buna göre belirleyip adım adım gitmeye çalıştık. Dernek olarak kurulduğumuzda da kucağımızda yeni Anayasa sürecini bulduk ve işe oradan başladık.
Eşcinseller Anayasa görüşmelerini kilitledi
Ne oldu tam olarak o süreçte? ‘Bir kazanım elde edebildik’ diyebiliyor musunuz?
SY: SPoD olarak, süreç boyunca Anayasa Uzlaşma komisyonuyla çok yakın temas halindeydik. Meclis’in sivil toplumdan görüş toplamak üzere oluşturduğu internet sitesinde taleplerimizin yayınlanmasını sağladık. Ardından diğer LGBTİ hakları derneklerinden de görüşler geldi. ‘Cinsel yönelim‘ ve ‘cinsiyet kimliği‘ ifadeleri Anayasa’ya girmemiş olsa da, o dönem yürüttüğümüz kampanyanın önemli kazanımlar getirdiğini düşünüyorum.
LGBTİ hareketi için Anayasa meselesi ciddi bir gündem olarak ortaya çıktı. Bu anlamda SPoD’un diğer LGBTİ örgütlerini bu sürecin içine çektiğini de söyleyebiliriz. Bunun da ötesinde Anayasa tartışmalarını takip eden kamuoyunun LGBTİ’lerin anayasal taleplerinden haberdar olması sağlandı.
VY: Bir diğer büyük kazanım da LGBTİ’lerin eşit yurttaşlığı tartışmasının Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu üç kez kitlemesi oldu. Bu süreçte LGBTİ hareketi olarak hem BDP’nin hem de CHP’nin LGBTİ’lerin eşit yurttaşlığını savunmasını sağlamayı başardı. AKP ve MHP’nin karşısında durum ikiye iki oldu. ‘Eşcinseller Anayasa görüşmelerini kilitledi‘ manşetleri bile kazanılan siyasi alanı göstermesi açısından önemliydi.
Peki bundan sonra siyasette LGBTİ hareketinin elde edebileceği somut kazanımlar ne olacak?
VY: Bundan üç-dört yıl önce parlementer siyaset içerisinde BDP’den birkaç vekil dışında temas kurabildiğimiz kimse yoktu. Şimdiki duruma bakınca müttefiklerin önemli ölçüde genişlediği bir dönem görüyoruz. Bundan sonrası biraz ülkenin siyasi konjonktürüne bağlı ama biz AKP ve MHP üzerine de çalışmaya devam edeceğiz. Kapıların şimdilik pek de açık olmadığını söyleyebiliriz. Fakat LGBTİ hakları insan hakları ise, o zaman bu meseleye hiçbir siyasi parti sessiz kalamaz, kalmamalı.
AKP’li vekilin Tiran’a gitmesi bir kazanımdır
‘Milli Gazete’nin günlerce açık açık hedef göstermesine rağmen, AKP’li Nursuna Memecan’ın Arnavutluk’taki LGBTİ toplantısına katılması bile bir kazanımdır’ diyebilir miyiz? AKP ve MHP bu konuda umut vaat ediyor mu?
VY: Tabii ki de bu bir kazanımdır ve umut her zaman var. Bundan beş yıl önce CHP de umut vaat etmiyordu. Bunlar yavaş yavaş gelişiyor. Belki dinamikler çok farklı ama İngiltere’de şu an Muhafazakar Parti LGBTİ haklarını savunuyor. MHP ve AKP’yle asgari düzeyde anlaşabiliriz diye düşünüyorum. En azından bir insanın cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğinden dolayı öldürülmemesi konusunda anlaşabiliriz diye düşünüyorum. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, kimsenin birinin nefret nedeniyle öldürülmesini savunmayacağına inanmak istiyorum.
SY: Derneğin hiçbir siyasi partiyle bağı yok ama bu hiçbir siyasi partiyle görüşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor elbette. Yasal değişiklik taleplerimizin muhattabı elbette siyasi partilerdir, buna AKP ve MHP de dahil. Çünkü istediğimiz ve beklediğimiz yasalar bu mecliste temsil edilen siyasi aktörlerin atacağı adımlara bağlı, bunu yok sayamayız. Öte yandan siyasi savunuculuk çalışmaları, LGBTİ hareketi bağımsızlığını koruyabildiği ölçüde anlamlıdır. LGBTİ hareketi bu duruma 20 yılda nasıl bağımsız olarak geldiyse öyle de yürümeye devam edecektir.
Yerel seçimler öncesinde ‘LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokol Metni’ hazırladınız. Nasıl tepkiler aldınız?
SY: Bu protokol metnini aslında adayların LGBTİ hakları konusunda bir tavır almaya zorlamak için hazırladık ve elimizden geldiğince tüm partilere ulaştırmaya çalıştık. HDP, BDP, CHP, DSP ve TKP’den adaylar metne imza koydular ve biz bu çalışmayı görünür kılarak kamuoyuna kimlerin LGBTİ haklarından yana olduğunu da duyurduk.
Kadıköy, Şişli ve Beşiktaş’ta bu protokol metnini imzalamış olan CHP’li adaylar kazandı. Beşiktaş ve Şişli’de Sedef Çakmak ve Boysan Yakar açık eşcinsel kimlikleriyle başkan danışmanlığı görevlerini sürdürüyorlar. Mersin Akdeniz Belediyesi de İstanbul dışında bu protokolü imzalayıp kazanan tek belediye. Orada da BDP’li aday kazandı ve trans aktivist arkadaşımız Elif Tuna Şahin kent konseyi içinde istihdam edildi. Bunlar yaptığımız çalışmaların bir yerlere ulaştığını bir şeyleri dönüştürdüğünü gösteriyor bize.
Yakın geçmişte sizin de yakından takip ettiğiniz davalarda önemli hukuki kazanımlar da oldu…
VY: Roşin Çiçek ve Michelle Demishevich davaları bu açıdan çok önemli. Birinde iki amca ve baba cinsel yöneliminden dolayı nefret saikiyle işlenmiş cinayetten müebbet hapis cezası alırken, diğerinde yine nefret söylemi kullanılmasına vurgu yapılarak verilebilecek en yüksek ceza verildi. Bunlar homofobi ve transfobi açısından da ileride emsal olacak kararlar. Her iki davada da SPoD LGBTİ’nin avukatları aktif rol aldılar. Roşin’in karar duruşmasına SPoD LGBTİ’nin davetiyle Türkiye’nin her yerinden LGBTİ hakları aktivistleri geldiler.
Medya ‘cinsel tercih’ demekte ısrarlı
Tüm bu gelişmelere rağmen medyada hâlâ zaman zaman bir pespayelik de söz konusu olabiliyor. Daha geçen hafta 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde birçok sitede ‘Phelps’in sevgilisi erkek çıktı’ başlığını gördük. Öyle ki bu siteler intersekslerden bir haberdi. Siz genel olarak medyada LGBTİ’leri nasıl görüyorsunuz?
SY: Aslında bu tam da meslek gruplarıyla neden iletişime geçmemiz gerektiğini gösteren bir durum. Medya konusunda editörlerden muhabirlere kadar geniş çaplı bir LGBTİ haberciliği çalışma planı yapmayı hedefliyoruz. Bu durum LGBTİ mücadelesinin güçlenmesiyle de doğru orantılı. Hak haberciliği yapma iddiasında olan kişilerin, LGBTİ hakları konusunda bilgi sahibi olmaması ve doğru LGBTİ haberciliği konusunda fikirlerinin olmaması bu noktadan sonra kabul edilemez diye düşünüyorum.
VY: Bu sene LGBTİ Onur Haftası’nın teması ‘temas‘tı mesela. Teması doğru kurmak önemli. Hareketin ana işlevlerinden biri de bu zaten. Temas etmek ve bu insanları kazanmaya çalışmak durumundayız. Doğru dil kullanımının gerekliliğini ‘cinsel tercih‘ ifadesinin ısrarla kullanılmasında da görüyoruz ve cinsel yönelim kavramını tanıtmaya çalışıyoruz. Rüzgar Erkoçlar’ın açılması sonrasında medyanın yanlış tutumunu da gördük. LGBTİ’ler sadece renkli bir tık malzemesi de olmamalı.
‘Clublar’ ve uygulamalarda binlerce kişi var ama sokakta ve dernekte yoklar
Türkiye’de bir jenerasyon için sadece Zeki Müren ve Bülent Ersoy vardı. Şimdi ise başkalarıyla temas edebilecekleri barlar, clublar ve telefon uygulamaları var. Bu tabloda LGBTİ’ler sosyalleşme açısından daha şanslı gibi gözükse de bu sefer de az sayıdaki mekana ve sanal sohbetlere mi hapsedildiler?
VY: Bu durum biraz da sosyal haklarla ilgili. LGBTİ’ler bu ülkede diğer herkes gibi işsizlik ve yoksullukla boğuşuyor. Eğer bağımsız bir hayatınız yoksa büyük riskler alamıyorsunuz. Bizler bir şekilde bu konuda ‘yırtmış‘ kişileriz. Biz de o gece mekanlarına clublara gidiyor ve o internet temelli arkadaşlık uygulamalarını kullanıyoruz. Görüyoruz ki binlerce kişi var ama ‘sokakta‘ ya da ‘dernekte’ yoklar. Belki bu yüzden de herkesi bizim gibi LGBTİ dernekleriyle temasa çağırıyoruz. Kendilerini daha az yalnız hissetmeleri için çalışıyoruz, gelsin birlikte çalışalım.
Son olarak partiye gelelim. SPoD bu haftasonu 3’ncü yaşını kutlayacak ve hatırı sayılır bir çoğunluk artık SPoD partilerini bekler oldu…
VY: Evet artık 3’üncü yaşımıza giriyoruz ve bunu da yine herkesle kutlamak istiyoruz. Bu bir dayanışma partisi, dolayısıyla girişte bir ücret alınır ve derneğe gelir sağlanır. Ancak bilen bilir, SPoD partilerinde insanlar gerçekten eğlenir.
SY: İstanbul’da LGBTİ gece hayatı da aslında son zamanlarda iyice daraldı, birçok bar kapandı. Bazıları çok yüksek ücretlerle içeri alıyor, bazıları trans kadınları ya da lezbiyenleri dışlıyor. Dolayısıyla insanların kendilerini rahat hissedecekleri, güzel müzik dinleyebilecekleri partiler giderek azalıyor. “Bir dahaki SPoD partisi ne zaman olacak?” sorusunu daha sık duymaya başladık mesela. Madem kitle istiyor, yapalım bir parti daha dedik biz de. Bu cumartesi de kapımız yine herkese açık.
BURAK ŞAHİN
http://www.diken.com.tr/spod-lgbti-hem-ozgurluk-hem-esitlik-istiyoruz-evet-parti-de-yapiyoruz/
SPoD, LGBTİ Blok’la beraber Gezi Parkı’nda da, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da yerini almış. Akademik ve politik çalışmalarıyla LGBTİ hakları mücadelesinde yeni alanlar açmayı hedefliyorlar. Engelli, yoksul, göçmen ve mahpus LGBTİ’lerin haklarının hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütürken, bir taraftan da sosyal politikalar ve akademi üzerine yoğunlaşıyorlar.
Bunlar LGBTİ mücadelesine nefes aldıran adımlar, ki kısa zamanda da önemli işler yaptılar. Ancak SPoD, zaman zaman ‘beyaz‘ olmakla da eleştirilmiş. Fakat ‘herkesin içi rahat olsun‘; diğer tüm LGBTİ dernekleri gibi mali sıkıntılar yaşıyorlar…
Bu cumartesi Roxy’de 3’üncü yılını bitiren hikayelerini kutlayacaklar. Gerçekten de eğlenceli bir parti vaat ediyorlar. Bu yaş günü öncesinde Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Yılmaz ve Siyasi Temsil Alan Koordinatörü Sezen Yalçın’la SPoD’un kısa tarihçesinden başlayıp LGBTİ’lerin siyasi, hukuki ve medyadaki mücadelesini konuştuk. Ortaya ne toz pembe ne de antidepresanlık bir tablo çıktı. Volkan Yılmaz’ın da altını çizdiği gibi; ‘Umut her zaman var’…
Sezen Yalçın (solda), Volkan Yılmaz (ortada), Serkan Zihli (sağda)
Halihazırda Kaos GL, Lambdaistanbul, Pembe Hayat, İstanbul LGBTT gibi dernekler vardı, SPoD nasıl ortaya çıktı? Diğerlerinden farkı ne olacaktı?
Volkan Yılmaz: Daha önce LGBTİ haklarına ‘değmemiş‘ kişilere bu mücadelede yeni alanlar açmak için ortaya çıktık. Özellikle profesyonellerle bir araya gelip psikologlar, psikiyatristler, akademisyenler, öğretmenler ve avukatlardan LGBTİ hakları için aktif mücadele edecek insanlara ulaşmayı istedik.
Ayrıca LGBTİ’lerin sorunlarını ortaya çıkaran yeterli bir akademik birikim olmadığını görmüştük. Bu nedenle araştırma temelli çalışmalar yapmayı da hedefledik. Böylece politika anlamında atacağımız adımları araştırmalara dayandırabilecektik. En temelde LGBTİ’lerin siyasi ve sosyal haklarına vurgu yapacak bir savunuculuk stratejisi oluşturmayı hedefledik.
Hem özgürlük, hem eşitlik!
Eşitlik miydi ilk hedef özgürlük mü?
Sezen Yalçın: SPoD, Türkiye’deki tüm LGBTİ’lerin özgürlüklerini kullanabileceği bir eşitlik zemini istiyor aslında. Bunun içinde LGBTİ’lerin aile kurma özgürlüğü de var, yalnız başına hayatını sürdürme özgürlüğü de; iş yerinde açık kimliğiyle var olabilme özgürlüğü de var, güvenli çalışma alanlarında seks işçiliği yapma özgürlüğü de.
Ancak içinde olduğumuz koşullarda, LGBTİ’lerin en temel yaşama hakkının bile güvence altına alınmadığı, şiddetin LGBTİ’lerin hayatlarında giderek sıradanlaştığı bir ortamda biz de politikalarımızı buna göre belirleyip adım adım gitmeye çalıştık. Dernek olarak kurulduğumuzda da kucağımızda yeni Anayasa sürecini bulduk ve işe oradan başladık.
Eşcinseller Anayasa görüşmelerini kilitledi
Ne oldu tam olarak o süreçte? ‘Bir kazanım elde edebildik’ diyebiliyor musunuz?
SY: SPoD olarak, süreç boyunca Anayasa Uzlaşma komisyonuyla çok yakın temas halindeydik. Meclis’in sivil toplumdan görüş toplamak üzere oluşturduğu internet sitesinde taleplerimizin yayınlanmasını sağladık. Ardından diğer LGBTİ hakları derneklerinden de görüşler geldi. ‘Cinsel yönelim‘ ve ‘cinsiyet kimliği‘ ifadeleri Anayasa’ya girmemiş olsa da, o dönem yürüttüğümüz kampanyanın önemli kazanımlar getirdiğini düşünüyorum.
LGBTİ hareketi için Anayasa meselesi ciddi bir gündem olarak ortaya çıktı. Bu anlamda SPoD’un diğer LGBTİ örgütlerini bu sürecin içine çektiğini de söyleyebiliriz. Bunun da ötesinde Anayasa tartışmalarını takip eden kamuoyunun LGBTİ’lerin anayasal taleplerinden haberdar olması sağlandı.
VY: Bir diğer büyük kazanım da LGBTİ’lerin eşit yurttaşlığı tartışmasının Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu üç kez kitlemesi oldu. Bu süreçte LGBTİ hareketi olarak hem BDP’nin hem de CHP’nin LGBTİ’lerin eşit yurttaşlığını savunmasını sağlamayı başardı. AKP ve MHP’nin karşısında durum ikiye iki oldu. ‘Eşcinseller Anayasa görüşmelerini kilitledi‘ manşetleri bile kazanılan siyasi alanı göstermesi açısından önemliydi.
Peki bundan sonra siyasette LGBTİ hareketinin elde edebileceği somut kazanımlar ne olacak?
VY: Bundan üç-dört yıl önce parlementer siyaset içerisinde BDP’den birkaç vekil dışında temas kurabildiğimiz kimse yoktu. Şimdiki duruma bakınca müttefiklerin önemli ölçüde genişlediği bir dönem görüyoruz. Bundan sonrası biraz ülkenin siyasi konjonktürüne bağlı ama biz AKP ve MHP üzerine de çalışmaya devam edeceğiz. Kapıların şimdilik pek de açık olmadığını söyleyebiliriz. Fakat LGBTİ hakları insan hakları ise, o zaman bu meseleye hiçbir siyasi parti sessiz kalamaz, kalmamalı.
AKP’li vekilin Tiran’a gitmesi bir kazanımdır
‘Milli Gazete’nin günlerce açık açık hedef göstermesine rağmen, AKP’li Nursuna Memecan’ın Arnavutluk’taki LGBTİ toplantısına katılması bile bir kazanımdır’ diyebilir miyiz? AKP ve MHP bu konuda umut vaat ediyor mu?
VY: Tabii ki de bu bir kazanımdır ve umut her zaman var. Bundan beş yıl önce CHP de umut vaat etmiyordu. Bunlar yavaş yavaş gelişiyor. Belki dinamikler çok farklı ama İngiltere’de şu an Muhafazakar Parti LGBTİ haklarını savunuyor. MHP ve AKP’yle asgari düzeyde anlaşabiliriz diye düşünüyorum. En azından bir insanın cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğinden dolayı öldürülmemesi konusunda anlaşabiliriz diye düşünüyorum. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, kimsenin birinin nefret nedeniyle öldürülmesini savunmayacağına inanmak istiyorum.
SY: Derneğin hiçbir siyasi partiyle bağı yok ama bu hiçbir siyasi partiyle görüşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor elbette. Yasal değişiklik taleplerimizin muhattabı elbette siyasi partilerdir, buna AKP ve MHP de dahil. Çünkü istediğimiz ve beklediğimiz yasalar bu mecliste temsil edilen siyasi aktörlerin atacağı adımlara bağlı, bunu yok sayamayız. Öte yandan siyasi savunuculuk çalışmaları, LGBTİ hareketi bağımsızlığını koruyabildiği ölçüde anlamlıdır. LGBTİ hareketi bu duruma 20 yılda nasıl bağımsız olarak geldiyse öyle de yürümeye devam edecektir.
Yerel seçimler öncesinde ‘LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokol Metni’ hazırladınız. Nasıl tepkiler aldınız?
SY: Bu protokol metnini aslında adayların LGBTİ hakları konusunda bir tavır almaya zorlamak için hazırladık ve elimizden geldiğince tüm partilere ulaştırmaya çalıştık. HDP, BDP, CHP, DSP ve TKP’den adaylar metne imza koydular ve biz bu çalışmayı görünür kılarak kamuoyuna kimlerin LGBTİ haklarından yana olduğunu da duyurduk.
Kadıköy, Şişli ve Beşiktaş’ta bu protokol metnini imzalamış olan CHP’li adaylar kazandı. Beşiktaş ve Şişli’de Sedef Çakmak ve Boysan Yakar açık eşcinsel kimlikleriyle başkan danışmanlığı görevlerini sürdürüyorlar. Mersin Akdeniz Belediyesi de İstanbul dışında bu protokolü imzalayıp kazanan tek belediye. Orada da BDP’li aday kazandı ve trans aktivist arkadaşımız Elif Tuna Şahin kent konseyi içinde istihdam edildi. Bunlar yaptığımız çalışmaların bir yerlere ulaştığını bir şeyleri dönüştürdüğünü gösteriyor bize.
Yakın geçmişte sizin de yakından takip ettiğiniz davalarda önemli hukuki kazanımlar da oldu…
VY: Roşin Çiçek ve Michelle Demishevich davaları bu açıdan çok önemli. Birinde iki amca ve baba cinsel yöneliminden dolayı nefret saikiyle işlenmiş cinayetten müebbet hapis cezası alırken, diğerinde yine nefret söylemi kullanılmasına vurgu yapılarak verilebilecek en yüksek ceza verildi. Bunlar homofobi ve transfobi açısından da ileride emsal olacak kararlar. Her iki davada da SPoD LGBTİ’nin avukatları aktif rol aldılar. Roşin’in karar duruşmasına SPoD LGBTİ’nin davetiyle Türkiye’nin her yerinden LGBTİ hakları aktivistleri geldiler.
Medya ‘cinsel tercih’ demekte ısrarlı
Tüm bu gelişmelere rağmen medyada hâlâ zaman zaman bir pespayelik de söz konusu olabiliyor. Daha geçen hafta 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde birçok sitede ‘Phelps’in sevgilisi erkek çıktı’ başlığını gördük. Öyle ki bu siteler intersekslerden bir haberdi. Siz genel olarak medyada LGBTİ’leri nasıl görüyorsunuz?
SY: Aslında bu tam da meslek gruplarıyla neden iletişime geçmemiz gerektiğini gösteren bir durum. Medya konusunda editörlerden muhabirlere kadar geniş çaplı bir LGBTİ haberciliği çalışma planı yapmayı hedefliyoruz. Bu durum LGBTİ mücadelesinin güçlenmesiyle de doğru orantılı. Hak haberciliği yapma iddiasında olan kişilerin, LGBTİ hakları konusunda bilgi sahibi olmaması ve doğru LGBTİ haberciliği konusunda fikirlerinin olmaması bu noktadan sonra kabul edilemez diye düşünüyorum.
VY: Bu sene LGBTİ Onur Haftası’nın teması ‘temas‘tı mesela. Teması doğru kurmak önemli. Hareketin ana işlevlerinden biri de bu zaten. Temas etmek ve bu insanları kazanmaya çalışmak durumundayız. Doğru dil kullanımının gerekliliğini ‘cinsel tercih‘ ifadesinin ısrarla kullanılmasında da görüyoruz ve cinsel yönelim kavramını tanıtmaya çalışıyoruz. Rüzgar Erkoçlar’ın açılması sonrasında medyanın yanlış tutumunu da gördük. LGBTİ’ler sadece renkli bir tık malzemesi de olmamalı.
‘Clublar’ ve uygulamalarda binlerce kişi var ama sokakta ve dernekte yoklar
Türkiye’de bir jenerasyon için sadece Zeki Müren ve Bülent Ersoy vardı. Şimdi ise başkalarıyla temas edebilecekleri barlar, clublar ve telefon uygulamaları var. Bu tabloda LGBTİ’ler sosyalleşme açısından daha şanslı gibi gözükse de bu sefer de az sayıdaki mekana ve sanal sohbetlere mi hapsedildiler?
VY: Bu durum biraz da sosyal haklarla ilgili. LGBTİ’ler bu ülkede diğer herkes gibi işsizlik ve yoksullukla boğuşuyor. Eğer bağımsız bir hayatınız yoksa büyük riskler alamıyorsunuz. Bizler bir şekilde bu konuda ‘yırtmış‘ kişileriz. Biz de o gece mekanlarına clublara gidiyor ve o internet temelli arkadaşlık uygulamalarını kullanıyoruz. Görüyoruz ki binlerce kişi var ama ‘sokakta‘ ya da ‘dernekte’ yoklar. Belki bu yüzden de herkesi bizim gibi LGBTİ dernekleriyle temasa çağırıyoruz. Kendilerini daha az yalnız hissetmeleri için çalışıyoruz, gelsin birlikte çalışalım.
Son olarak partiye gelelim. SPoD bu haftasonu 3’ncü yaşını kutlayacak ve hatırı sayılır bir çoğunluk artık SPoD partilerini bekler oldu…
VY: Evet artık 3’üncü yaşımıza giriyoruz ve bunu da yine herkesle kutlamak istiyoruz. Bu bir dayanışma partisi, dolayısıyla girişte bir ücret alınır ve derneğe gelir sağlanır. Ancak bilen bilir, SPoD partilerinde insanlar gerçekten eğlenir.
SY: İstanbul’da LGBTİ gece hayatı da aslında son zamanlarda iyice daraldı, birçok bar kapandı. Bazıları çok yüksek ücretlerle içeri alıyor, bazıları trans kadınları ya da lezbiyenleri dışlıyor. Dolayısıyla insanların kendilerini rahat hissedecekleri, güzel müzik dinleyebilecekleri partiler giderek azalıyor. “Bir dahaki SPoD partisi ne zaman olacak?” sorusunu daha sık duymaya başladık mesela. Madem kitle istiyor, yapalım bir parti daha dedik biz de. Bu cumartesi de kapımız yine herkese açık.
BURAK ŞAHİN
http://www.diken.com.tr/spod-lgbti-hem-ozgurluk-hem-esitlik-istiyoruz-evet-parti-de-yapiyoruz/