Olayların ve konuların ağır bir kuşatması altındayız, soluk alamıyoruz. Hangi konuya yetişeceğimizi bilemiyoruz. Medeniyetimizi, düşüncemizi, kültürümüzü anlatmaya fırsat bulamıyoruz.
HDP’lilerin İstiklâl Marşı cehaletini yazmayı düşünüyordum. Kendileri kavmiyetçi oldukları, yıllardır bunun savışını verdikleri hâlde İslâm milletinin marşına karşı çıkıyorlar. Orada ırk millet anlamındadır, kavim anlamında değil. Bu ayrı bir konu.
Suriye konusu var gündemde. Parçalanmışlığımız giderek büyüyor ve artıyor.
Günümüzün en sıcak konusu LGBTİ. Kur’an’da lânetlenen ve bu yüzden kavimlerin helâkına neden olan bir hayat anlayışı egemen kılınıyor. Ve buna da en muhafazakârından en uçlara kadar herkes katkı sağlıyor. Nedense siyasal geleceklerini riske etmeyen, etmeyi göze alamayanlar tepkisiz kalıyorlar.
Saadet Partililer karşı gösterilerde bulundu diye Milli Görüşçüleri faşist olarak nitelendirdiler, karşı gösteride bulundular. Kaldı ki faşizm onların ruhunda ve genlerinde var. Batı’nın ruhunda olan bir durum.
Batıcı ruhlu siyasa adamları veya partileri açık açık onlara destek veriyorlar.
Medya gündemini işgal eden en taze ve en vahim konu LGBTİ yürüyüşü, özgürlük talebi. Sapkınlıkların bile artık bir özgürlük alanı olarak kabullenildiği bir zamandayız. Özgürlükçü dünya, hümanist dünya en sapkın görüşlere sınır tanımazlıklara özgürlük alanı seçerken, Müslümanları ise yok etmekle, kıymakla meşgul. Filistin olayı bunun en somut örneği.
Taze bir haber Abede Yargıtay’ı “Eşcinsel evliliklerin bir hak olduğuna” dair bir hüküm verdi. Erkek erkeğe, kadın kadına evlilikler haber oldu.
Bundan bir süre önce Yargıtay, eşcinsellere “sapık” dediği için Yeni Akit gazetesine ve yazarına ayrı ayrı tazminat cezası verdi.
LGBTİ İstiklâl’den Taksim Meydanı’na büyük bir yürüyüş düzenlendi, görüntülerde iki başörtülü bayan da var. Polis ile gerilim ve çatışma, arada cılız destekli gösteriler ve gerilimli bakışlar arasında.
Gel de çık işin içinden.
2005 AB ile uyum yasası düzenlendi. Büyük bir coşku yaşandı. Ev ödevleri arasında cins farklılıkları konusu da vardı, domuz eti vardı zina serbestîsi vardı. Yaşasın özgürlük, postallılardan kurtuluş şarkıları söyleniyordu başkentin göbeğinde. Muhafazakârlar büyük bir zaferin coşkusunu yaşıyor, bayram ediyordu. Liberaller memnundu. Karşıtlar kıskançlık içinde, bu bizim görevimizdi bizden kapıldı endişesi içindeydi. Sonuçta büyük bir çılgınlık ve sarhoşluk hali yaşanıyordu.
Ajanslardan taze bir haber düştü, daha yeni: “ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, başkent Washington’da düzenlediği basın toplantısında, bir soru üzerine, İstanbul’da dün düzenlenen LGBTİ yürüyüşünde polisin neden şiddet kullandığını anlayamadıklarını dile getirdi. Türkiye’de insan hakları uygulamalarına ilişkin kaygıları olduğunu, bunu daha önce de dile getirdiklerini belirten Toner, ABD’nin barışçıl toplantıları ve düşünce özgürlüğünü her zaman desteklediğini söyledi.”
Yaşasın özgürlükler, sınır tanımazlık.
Büyük göz ses verdi. Susma zamanı, yoksa başımıza çok iş açılabilir.
Böyle mi düşüneceğiz onurlu duruşumuz ve kişiliğimizle karşı durmaya devam mı edeceğiz? Sorun burada.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan köşe, yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Milsan Basın Sanayii A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazıların bir kısmı sadece Milli Gazete tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak ve milligazete.com.tr’ye aktif link verilerek alıntılanabilir.
Ali Haydar Haksal
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Muslumanlara_olum_LGBTIlere_ozgurluk/25353#.VZPKi_ntlBc
HDP’lilerin İstiklâl Marşı cehaletini yazmayı düşünüyordum. Kendileri kavmiyetçi oldukları, yıllardır bunun savışını verdikleri hâlde İslâm milletinin marşına karşı çıkıyorlar. Orada ırk millet anlamındadır, kavim anlamında değil. Bu ayrı bir konu.
Suriye konusu var gündemde. Parçalanmışlığımız giderek büyüyor ve artıyor.
Günümüzün en sıcak konusu LGBTİ. Kur’an’da lânetlenen ve bu yüzden kavimlerin helâkına neden olan bir hayat anlayışı egemen kılınıyor. Ve buna da en muhafazakârından en uçlara kadar herkes katkı sağlıyor. Nedense siyasal geleceklerini riske etmeyen, etmeyi göze alamayanlar tepkisiz kalıyorlar.
Saadet Partililer karşı gösterilerde bulundu diye Milli Görüşçüleri faşist olarak nitelendirdiler, karşı gösteride bulundular. Kaldı ki faşizm onların ruhunda ve genlerinde var. Batı’nın ruhunda olan bir durum.
Batıcı ruhlu siyasa adamları veya partileri açık açık onlara destek veriyorlar.
Medya gündemini işgal eden en taze ve en vahim konu LGBTİ yürüyüşü, özgürlük talebi. Sapkınlıkların bile artık bir özgürlük alanı olarak kabullenildiği bir zamandayız. Özgürlükçü dünya, hümanist dünya en sapkın görüşlere sınır tanımazlıklara özgürlük alanı seçerken, Müslümanları ise yok etmekle, kıymakla meşgul. Filistin olayı bunun en somut örneği.
Taze bir haber Abede Yargıtay’ı “Eşcinsel evliliklerin bir hak olduğuna” dair bir hüküm verdi. Erkek erkeğe, kadın kadına evlilikler haber oldu.
Bundan bir süre önce Yargıtay, eşcinsellere “sapık” dediği için Yeni Akit gazetesine ve yazarına ayrı ayrı tazminat cezası verdi.
LGBTİ İstiklâl’den Taksim Meydanı’na büyük bir yürüyüş düzenlendi, görüntülerde iki başörtülü bayan da var. Polis ile gerilim ve çatışma, arada cılız destekli gösteriler ve gerilimli bakışlar arasında.
Gel de çık işin içinden.
2005 AB ile uyum yasası düzenlendi. Büyük bir coşku yaşandı. Ev ödevleri arasında cins farklılıkları konusu da vardı, domuz eti vardı zina serbestîsi vardı. Yaşasın özgürlük, postallılardan kurtuluş şarkıları söyleniyordu başkentin göbeğinde. Muhafazakârlar büyük bir zaferin coşkusunu yaşıyor, bayram ediyordu. Liberaller memnundu. Karşıtlar kıskançlık içinde, bu bizim görevimizdi bizden kapıldı endişesi içindeydi. Sonuçta büyük bir çılgınlık ve sarhoşluk hali yaşanıyordu.
Ajanslardan taze bir haber düştü, daha yeni: “ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, başkent Washington’da düzenlediği basın toplantısında, bir soru üzerine, İstanbul’da dün düzenlenen LGBTİ yürüyüşünde polisin neden şiddet kullandığını anlayamadıklarını dile getirdi. Türkiye’de insan hakları uygulamalarına ilişkin kaygıları olduğunu, bunu daha önce de dile getirdiklerini belirten Toner, ABD’nin barışçıl toplantıları ve düşünce özgürlüğünü her zaman desteklediğini söyledi.”
Yaşasın özgürlükler, sınır tanımazlık.
Büyük göz ses verdi. Susma zamanı, yoksa başımıza çok iş açılabilir.
Böyle mi düşüneceğiz onurlu duruşumuz ve kişiliğimizle karşı durmaya devam mı edeceğiz? Sorun burada.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan köşe, yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Milsan Basın Sanayii A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazıların bir kısmı sadece Milli Gazete tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak ve milligazete.com.tr’ye aktif link verilerek alıntılanabilir.
Ali Haydar Haksal
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Muslumanlara_olum_LGBTIlere_ozgurluk/25353#.VZPKi_ntlBc