TÜTÜN DİZEN BİR KADINDIM
Eskilere dönsek. Mucize diye bir arkadaşınız sayesinde şarkı söylemeye başlamışsınız...
Sen bana hiç sorma olur mu? Kafamız karışmasın, ben sana baştan anlatayım. Önce Allah sonra da Mucize bana mucizeler yarattı. Sana şimdi doğruları söyleyeceğim. Okula gitmedim ama okul çıkışında tanışmıştım Mucize’yle. Akhisarlıyım. Meğer o da Akhisar’dan İzmir’e gelirmiş. Pavyonda çalışıyormuş ama sadece şarkıcı olarak. Benim ne sesimi bilir ne yaptığım işi. Ailemle tütün kırar, pamuk ve zeytin toplardık. Tütün kırıp tütün dizen bir kadındım ben. Mucize de bir gün gelmek istedi. “Gel kız, sen de öğrenirsin” dedim. Görünce “Ben bunları yapamam” dedi. “Al bakayım eline iğneyi, yarın bir gün aç kalırız, bu işleri yaparız” dedim. Bak, aynen böyle, ben de yalan yok. Tütün dizerken bir de şarkı okudum. Orada duydu sesimi ilk kez.
Hangi şarkıyı okumuştunuz?
Gencebay. ‘Batsın Bu Dünya.’ O zamanlar ‘Kaderimin Oyunu’, ‘Yarabbim Sen Büyüksün’, ‘Kara toprak’ meşhurdu. Mucize sesimi duyunca “Aa, manyak mısın? Manyak kadın. Ne işin var burada oturmuş tütün kırıyorsun, gel kız seni Çağlayan’a sokayım” dedi. Anlamadım, “Çağlayan da ne?” diye sordum. Çağlayanları göl zannederdim. Anacım, hakikaten bak bunlar gerçek. “İyi, bir bakayım neymiş burası” dedim. Annemlerden gizli kaçtım.
İyi ki kaçmışsınız…
Dedem, ninem İzmir’de Roman Mahallesi’nde oturuyor. Bindim minibüse. Zaten bütün Akhisar sesime hasta, benden para da almadılar. Kıyak yaptılar. Mucize beni aldı. Elbisesini verdi, bir güzel yaptı beni. Hayatımda ilk makyajım o zaman oldu. Fönün ne olduğunu o zaman öğrendim. Kuranlar çarpsın yalan söylüyorsam. Evime gitmek nasip olmasın. Bir gittik. Anam bir baktım, kalabalık. Kadınlı erkekli herkes masalarda oturuyor. Önce korktum. Mucize “Sen şarkını söyle, gerisini boş ver” dedi. Bu arada da perdenin arkasından şarkıyı okumamı istediler. “Bunu sahneye çıkarmayalım, güzelliği yok. Halk bunu tutmaz” dediklerini duydum. Hakikaten perdenin arkasından okuttular. Çok gücüme gitti. Sesime bakacaklarmış! Şarkıya bir başladım, millet alkış alkışa gidiyor. Acayip bir istek var. Seyirci “Çıksın çıksın” dedikçe çıkarmadılar. Ertesi gün “Gitmem” dedim. Mucize beni ikna etti. Ben de ne yapıp edip nineme gittim yine.
KORKU FİLMİ MİYİM, ÖCÜ MÜYÜM!
Nineye ne söylüyordunuz giderken?
O ne bilecek nereye gittiğimi. Kandırıyorum onu. Garibimin de paraya ihtiyacı var, beş lira veriyordum, o da yemeklik alıyordu. Bir yandan da “Niye geç geliyorsun baban dayaktan öldürecek. Kızoğlan kızsın” diyordu. Sonra yine gittim Çağlayan’a. “Yine mi beni perdenin arkasına koyacaksınız? Çok gücüme gitti, çok ağlattınız. Öcü müyüm, maymun muyum, korku filmi miyim, dişlerim mi bozuk, ağzım burnum mu yok? Allah’ın yarattığı bir kulum. Allah’ın gücüne gidiyor, hey!” dedim. Bu laflarım bunlara koydu. Çıkardılar sahneye. Ayağımda bir tane yırtık, dandik kot, üzerimde de babamın gömleği. Çıktım. Orhan Gencebay’ın ‘Kaderimin Oyunu’nu okudum, hiç unutmuyorum. Gönül Akkor’un da ‘Tanrım Beni Baştan Yarat’ şarkısını okudum. Bakın, kızlar dikkatinizi çekerim. Millet sallıyor mu beni, millet beni istiyor mu? Bebek gibi kadınlar alıyorlar gazinoya, feriştahları geliyor ama beni istiyorlar. Gidin, araştırın. Hâlâ o pavyon durur.
Aileniz ne zaman öğrendi?
Babama birkaç ay söylemedik. Sonra duymuş. “Kızın pavyonda çalışıyor” demişler. Kemeri aldı eline, unutulmaz bir dayak yedim. Çok canım yandı. Bir gece bodrum katında yatırdı, o korku bana yetti. Şimdi düşünüyorum da babam haklıydı, namusum için yapmış. Daha sonra “Bu işi bırakmayacağım, kaçar giderim evden” dedim. Babam da “Bu evden kaç da göreyim. Seni öldürürüm” deyince korktum, gitmedim.
Para yerine çikolata verirlermiş size…
Altı sene bedava çalıştım, bedava. Dört çikolataya. Sonra artık imza atmaya korktum, korku geldi. İnan bana, postacı bir zarf getirse aklıma gelirdi. Daha sonra çok güzel paralar kazandım, Allah bin bereket versin. Haram yemeden, yedirmeden, namusumla, şerefimle çalıştım. Mucize’den sonra Seda (Sayan) arkadaşım oldu. Mucize sonra kanserden öldü. Seda da şantözdü, beraber çalışırdık. Allah karşıma Seda’yı çıkardı. Benden daha akıllı daha kurnazdı. Akıllı kız olmasa bu yerlerde olur muydu? Allah için o da geçmişini inkâr etmez. Çok paralar kazandırdım, kazanmadım ama. Arabam, lüksüm olmamıştı ama sonra Allah “Yürü kulum” dedi. Akıllandım artık. Kendim için çalışmaya başladım, geç kazandım parayı ama şükürler olsun kimseye muhtaç olmadım. Aileme ve kimseye haram yedirmedim.
İlk maaşınızla ne almıştınız?
Yemekleri koyduğumuz tel dolabımız vardı. Yemekler orada bozulurdu. Anneme buzdolabı almıştım önce. Çok acırdım anneme. Odama çekilip ağlardım. Neyse dolabın içini de doldurdum. Soğan, patlıcan, domates, balık almıştım. Hiç unutmam; o balıkların üzerinde annemin gözyaşları vardı. Onun o hali bana çok koymuştu. Çok çektim ama değdi. Bak, bir laf söyleyeceğim, bu lafı kimse unutmasın ‘Koşan kazanır’ ama dürüst yollarla, haram yemeden, yedirmeden. Ben koştum, yoruldum, merdivenimi çıktım ama Allah beni merdivenimden düşürmedi. Sadece ses de yeterli değil. Doğallık, hanımlık çok önemli.
Sonra şans nasıl yüzünüze güldü?
Allah bana kimleri gönderdi biliyor musun? İzmir’de, Fuarda kimler çalışmıyor ki. Gönül Akkor, Muazzez Abacı, Emrah, Müslüm Gürses, Zerrin Egeliler, Müjde Ar aklına kim gelirse… O zamanın babaları Ferdi Tayfurlar. Krallar çalışıyor. Ve ben Çağlayan’da çalışırken hepsi oraya geldi. Nasip kısmet işte. İstanbul’da dedikodum yapılmış; “Kibariye diye kara kuru bir kadın var ama ne ses” demişler. Sonra İstanbul’da Stardust diye bir mekân var. O gece Gönül Yazar çıkacakmış. Ama “Kibariye’yi çıkaralım” demişler. Turgut Akyüz de “Kadının reklâmı yok, kimse tanımaz, olmaz” demiş. Karikatür resimler olurdu ya ‘çitlembik’ derdik hani, işte o zaman öyle bir resmimi yaptılar. İşte o zaman Gönül Akkor lacivert, üzerinde beyaz taşları olan elbisesini verdi. Ay ne sevinmiştim. Hiç unutamam. O gece bir çıktım, pir çıktım.
Sibel Ateş Yengin - Akşam