Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Zeki Müren'in yeni kitabı çıkmış, gördünüz mü?

$
0
0

BİR MUHABBET KUŞU- POSTMODERN GÖSTERGELER IŞIĞINDA ZEKİ MÜREN

Türkiye tarihinin en sevilen sanatçılarından Zeki Müren’in sanat yaşamının incelendiği bu kitapta, cinsiyet kuramları, postmodern kavramlar ve semiyolojik okumaların beslediği teorik içeriğe eşlik etmek üzere, Müren’in radyo, plak ve gazino solistliği gibi farklı dönemlerini kapsayan icra ve repertuvar analizlerinede ihtiyaç duyuldu. Bu amaçla, Zeki Müren’in söylemlerini ve toplumsal bir figür olarak varlığını, müzikal kimliğini ve sosyokültürel alanda temsiliyetini açıklamak üzerealternatif bir monobiyografi modeli oluşturuldu. Yazılı, görsel ve işitsel kaynak incelemeleri, süreli yayınlardaki taramalar ve derinlemesine görüşmeler aracılığıyladönemin koşulları değerlendirildi, sosyoloji, felsefe, tarih ve kültür teorilerinin müzikolojik saha ile bağlamlandığı, geliştirilmeyeaçık bir yol haritası çizildi.

Türkiye’de hemen herkesin hakkında fikir sahibi olduğu bir sanatçı olan Zeki Müren’in müzikal “temsil”ini yorumlayan Bir Muhabbet Kuşu, kuramsal çerçevesiyle akademisyenlere hitap ettiği kadar, müzikseverlerin de ilgisini çekecek bir çalışma...

http://dukkan.tarihvakfi.org.tr/index.php?route=product%2Fproduct&product_id=655&fbclid=IwAR27Ct8-YUMiLZr2NBMGgStpvsS5fAoMHjqL477oJNU15LkHPwyaKg2d9zM

Fatih Ürek kesenin ağzını açtı; bir şarkı için Gülşen'e üçyüzbin lira ödedi!

$
0
0
Bir şarkı için Gülşen ve Ozan Çolakoğlu’nun kapısını çalan şarkıcı, çiftle 300 bin liraya anlaştı.


Sunuculuğunu üstlendiği 'Gelinim Mutfakta' yarışmasıyla bir süredir televizyon kariyerine odaklanan Fatih Ürek, müzik çalışmalarına yeniden start verdi. 2019 yazına damga vuracak bir şarkı arayışına giren Ürek, bu uğurda kesenin ağzını açtı.

Geçen yıl çıkardığı Gülşen imzalı 'Tak Tak' single’ıyla beğeni toplayan Fatih Ürek, ünlü popçunun kapısını tekrar çaldı. Gülşen, meslektaşına söz ve müziği kendi imzasını taşıyan yeni bir şarkı verdi. Fatih Ürek, şarkı karşılığında Gülşen’e 150 bin lira ödedi.

Şarkının aranjesi de 'Tak Tak'ta olduğu gibi yine Gülşen’in eşi Ozan Çolakoğlu’na emanet edildi. Fatih Ürek, ünlü aranjöre de 150 bin lira ödeme yaptı. (Posta)

http://www.gazetevatan.com/fatih-urek-kesenin-agzini-acti--1255519-magazin/

ABD’deki TV kanalı, çizgi dizi Arthur’un eşcinsel evlilik sahnesi içeren bölümünü yayınlamadı

$
0
0
ABD’deki kısa adı ‘APT’ olan Alabama Public Television, Marc Brown’un kitaplarından esinlenerek hazırlanan ‘Arthur’ adlı çizgi dizinin eşcinsel evlilik sahnesi olan bölümünü yayınlamadı.


Alabama eyaletinde yayın yapan TV kanalı, çizgi dizinin ‘Bay Ratburn’le hayat arkadaşı Patrick’in evlendiği’ sahneyi içeren bölümü yerine eski bir bölüm yayınladı.

Program direktörü Mike McKenzie, “O bölümü yayınlasaydık anne-babaların güvenini sarsardık” dedi. McKenzie, ebeveynlerin çocuklarının onların gözetimi olmadan kanalı izleyebileceklerini düşündüklerini belirterek, bu güveni sarsmak istemediklerini söyledi.

Kanada-ABD ortak yapımı olan Arthur 1996’dan beri yayınlanıyor. APT, 2005 yılında da ‘Buster’ adlı bir tavşanın iki annesi olan bir kızı ziyaret ettiği bölümü yayınlamamıştı.

2018’de, Gallup tarafından yapılan bir ankette Alabama nüfusunun yüzde 46’yla ABD’nin en muhafazakar eyaletler listesinde Mississippi’den sonra ikinci sırada yer aldığı belirlenmişti.

http://www.diken.com.tr/abddeki-tv-kanali-cizgi-dizi-arthurun-escinesl-evlilik-sahnesi-iceren-bolumunu-yayinlamadi/

Homofobik İLKA: Hükümet İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamakta neden ısrarcı?

$
0
0
Hükümetin, halkın inanç değerlerine aykırı ve ailenin temelini dinamitleyen İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamakta ısrarcı olması tepkilere neden oluyor.

11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan ve 12 Mart 2012'de onaylanarak Türkiye'de yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi tepkilere rağmen uygulanmaya devam ediliyor.

İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin güdümünde topluma dayatılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesinin uygulanmaya devam edilmesi ve kimi vekillerin de buna sahip çıkması tepkilere neden oluyor.

Ailenin temelini dinamitleyen İstanbul Sözleşmesi'ne sahip çıkan TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Alt Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kayseri Milletvekili Hülya Nergis, 6 Mayıs'ta verdiği bir demeçte, toplumsal cinsiyet eşitliği projesine yönelik eleştirilere karşı çıkıp projeyi savundu.

Nergis: Cinsiyet eşitliğinden rahatsız olanlar, neden kendi kız çocuklarını okutuyor

AK Partili Nergis, "Toplumsal cinsiyet eşitliğinden rahatsız olanlar, neden kendi kız çocuklarını okutuyor veya iş hayatına girmesi için çaba harcıyor?" diyerek adeta insanların aklıyla alay etti.

"İstanbul Sözleşmesi'nde geçen 'toplumsal cinsiyet eşitliği' kavramının aileye zarar verdiğiyle alakalı söylemler var, ancak ben buna katılmıyorum." diyen Nergis, "Bu kavramı farklı yerlere çekmek doğru değil. Biz ne LGBT'lerden ne de aile dışı başka yaşantılardan bahsediyoruz. Aileyi ortadan kaldırmaya dönük bir düzenleme ve hedefimiz olamaz. İstanbul Sözleşmesi'nin arkasında başka şeyler aramayı ben maksatlı ve yanlış buluyorum." dedi.

İstanbul Sözleşmesi LGBTİ'leri de koruyor

Konuya ilişkin birçok uzman tarafından yapılan beyanatlarda, İstanbul Sözleşmesi'nin, LGBTİ bireylerden açıkça söz etmemesine rağmen, taraf devletlerce Sözleşme'de öngörülen korumanın (toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği dâhil), hiçbir ayrıma yer vermeksizin bütün gruplara sağlanması gerektiğini öngördüğünden, ev içi şiddet mağduru LGBTİ sapkınların da Sözleşme'nin sağladığı korumanın kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Yapılan bu tespitlere rağmen sözleşmenin aileye zarar vermediğini ve LGBTİ'leri savunmadığını iddia eden Nergis'in beyanatları sonrası akıllara, "Ya neyi savunduklarını bilmiyorlar ya da toplumu kandırıyorlar" ifadelerini getirdi.

16 Mayıs'ta gerçekleştirilen İstanbul Sözleşmesi'nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonunun 6. Toplantısı da sözleşme gereklerinin yerine getirilmesi çalışmalarının tüm tepkilere rağmen aksatılmadan devam ettiğini gösteriyor.

Nergis, Twitter hesabından toplantıya ilişkin şu paylaşımlarda bulundu:

"İstanbul Sözleşmesi'nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonunun 6. Toplantısını üyelerimizin de katılımlarıyla gerçekleştirdik. Toplantımızın gündeminde İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasında ve Kadına yönelik şiddetle mücadelede üniversitelerin rolünü değerlendirdik.

Bu bağlamda; Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Sayın Prof.Dr Aysun Bay Karabulut, Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr Şevkat Bahar Özvarış, Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr Fatma Ayanoğlu Şişman ve Ankara Üniversitesinden Prof. Dr Güliz Uygur hocalarımızın sunumlarını komisyon olarak dinledik."  (İLKHA)

https://ilkha.com/haber/97501/hukumet-istanbul-sozlesmesini-uygulamakta-neden-israrci

Dünya Kadınlar Voleybol Ligi'ni LGBTİ'lerin seyretmesi için bir neden var!

$
0
0
Dünya Kadınlar Voleybol Ligi (Şampiyonası) VNL'de Güney Kore'yi 3-0 yenerek başladığımız turnuvadaki ilk maçta, gururumuz ve "bizden" olan Ebrar 19 sayı üretti.


Lautaro Gonzalez

Nazan Kesal'dan bir oyun: Yaralarım aşktandır!

$
0
0
İranlı kadın şair Füruğ Ferruhzad'ın anlatıldığı oyunuda Füruğ'u Nazan Kesal canlandırıyor...

Rocketman, Elton John ve Taron

$
0
0
Siz bu satırları okurken ben Londra’da müziğin yaşayan efsanesi Sir Elton John ile buluşmuş olacağım...


Buluşma sebebimiz, bu yılın en çok merak edilen filmlerinden bir tanesi “Rocketman...”
“Kingsman” serisinden tanıdığımız Taron Egerton’un Elton John olarak karşımıza çıktığı filmi geçen gün Los Angeles’taki özel gösteriminde izledim.
Film Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yaptı.
Gösterimin sonunda dakikalarca ayakta alkışlanınca hem Elton John hem de başrol oyuncusu Taron Egerton gözyaşlarına hakim olamadı.
Peki “Rocketman”in geçen sene 903 milyon dolar gişe yapan ve dört Oscar kazanan, Queen’in biyografisi de diyebileceğimiz “Bohemian Rhapsody”den farkı nedir?

Filmde, Freddie Mercury’nin gay değil biseksüel olarak gösterilmesi büyük tepki çekmişti.
“Rocketman”de Elton’ın cinsel seçimi açık seçik göz önüne seriliyor.
Hatta filmden önce dağıtılan notlarda beyazperdede ilk defa büyük bir Hollywood stüdyosunun (Paramount Pictures) yapımcılığını yaptığı bir filmde gay seks sahnesinin gösterildiği yazıyordu.
Cinselliğin yanı sıra Elton John’un süperstarlığa doğru ilerlerken yaşadığı mutsuz hayat, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı da detaylı olarak anlatılıyor.
Taron Egerton, filmde tüm şarkıları kendi söylemiş...
Elton’un sesinden playback yapmamış.
Taron’un oyunculuğu kadar şarkıcılığı da kusursuz.
Hatta tesadüf şu ki Egerton daha 17 yaşında drama
okuluna kabul edilmek için girdiği seçmelerde Elton John şarkısı söylemiş ve okula kabul edilmiş.

31 Mayıs’ta gösterime girecek müzikal-biyografiyi izlerken gençlik yıllarım aklıma geldi.
Eski Elton John hit’leri...
“Bohemian Rhapsody”yi izledikten sonra uzun süre
sadece Queen dinlemiştim, şimdi de Elton John dinlemeye başladım.
Sinemadaki hakimiyetim maalesef müzikte yok...
Sevdiğim filmleri tekrar tekrar izlerim.
Vizyona girecek filmleri takip ederim.
Ama müziğe sıra gelince özellikle yeni çıkan albümler ya da şarkılarda iyi bir rehbere ihtiyacım oluyor.
Allah’tan her perşembe Kelebek’in arka sayfasında Sinem Vural’ın müzik yazıları ve tavsiyeleri var...


Dünya devinden eşcinsellere sanal manken özrü

$
0
0

Calvin Klein Bella Hadid ve sanal model Miquela Sousa ile çektiği reklam sonrası LGBT tarafından gelen tepki üzerine özür diledi.
Calvin Klein'ın Bella Hadid ile sanal model Miquela Sousa ile çektiği son reklam filmi LGBT topluluğu tepki aldı.
The Weeknd ile birlikte olduğu bilinen ünlü Hadid'in, sanal model Miquela Sousa ile öpüştüğü sahneye, LGBT topluluğu "Eşcinselliğin yanlış yöne çekilmesi" gerekçesiyle tepki gösterdi.
Eşcinselliği 'tık tuzağı' olarak kullanmakla ve querness'ı başkalaştırmakla suçlanan ünlü marka, bu yanlış anlaşılmadan dolayı, çok geçmeden özür mesajı yayınladı.
Yapılan açıklamada yanlış anlaşıldığı vurgulanarak "Uzun süredir LGBT haklarını savunan bir şirketiz ve onları yanlış bir şekilde tanıtmak asla istemezdik" denildi.

https://www.ntv.com.tr/galeri/yasam/dunya-devinden-sanal-manken-ozru,tAyJlGimsUW4d0yBxeRrIA/Zk0E15f81keylDRQWRk3YA

Yozgat Çamlık gazetesi'nden homofobi: Eşcinsellik yaygınlaştırılıyor

$
0
0

Bu gidiş nereye diye başlamak isteriz? Bu ahlaksızlık bu çıplaklık ve bu rezalet nereye?..
Sokakta alabildiğince açık saçık gezip fuhşa davetiye çıkaran toplumda manevi bir çöküntü oluşturan gençlerimizin başıboş hareketleri bizleri tedirgin etmeye başladı. Bu sorumsuz yaşantı nereye kadar dostlar?
Mübarek Ay Ramazan geldi gidiyor! Sokakta zannediyorsunuz ki Ramazan ayı değil! Tam bir rezalet!...Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur’ atasözünde belirtildiği gibi bu kötü örnekler bütün gençlerin olumsuz etkilemesine  sebep oluyor.
Kimileri istatistik rakamları verince hemen “çağdaşlık” martavalı okuyor ve Avrupa’nın ahlaksız olduğunu söyleyemeyiz diyor...
Sadece Avrupa’nın “ahlaksızlığını değil İslam dünyasının rezilliğini de sorgulamak gerekmez mi?... Evet, Avrupa ahlaksız olmanın bedelini kendi nesillerini kısırlaştırarak ve insani değerlerini yok ederek ödüyor.
Ahlaksızlık sadece Avrupa’yı değil, geçmiş çağlarda yaşayan kavimler de ahlaksızlığın cezasını kendi neslini yok ederek ve helak olarak ödediler.Yüce Allah’ın azabından kendi nesillerini kurtaramadılar!
 İnsanlığın gereği olan Namus, şeref  haysiyet gibi kavramlar yok olmaya yüz tutmuş...
Din ve ahlakdan uzak bir yaşantının sonucunda vicdanlar köreldi, adalet, merhamet, sadakat ve vefa gibi ahlaki özellilere rastlanamaz hale geldik. Ahlaksızlığa karşı duyarsızlaştık!
Avrupa ülkesinde gençlerin yüzde 50’ye yakını tecavüzü normal karşılamakta... Ya Türkiye de durum? Meşru olmayan birliktelik normal hale geldi! Aileler dağılıyor yuvalar bozuluyor. Kuşkusuz bu durum, toplumların din  ve ahlakdan uzaklaşmalarının sonuçlarından yalnızca biri.
Ahlaksızlığın bir göstergesi de sapkın yaşam... Erkek erkeğe, kadın kadına cinsellik normal gösterilerek; Eşcinsellik yaygınlaştırılıyor ve  toplum katmanlarına nüfuz eder hale geliyor. Yani artık sıradanlaşıyor. Dün tepki gören, alay edilen ve hatta taşlanan sapkın ilişkiler bugün çok normal görülüyor hatta “evlilik”le noktalanıyor. Ne rezil ne ahlaksız bir yaklaşım!
Bu ne sapık bir çelişkidir... Bir yandan evlilik değerlerine karşı çıkılıyor, bir yandan da eşcinsel ilişkiyi meşru göstermek için evlilik gerçekleştiriyorlar.  Evet ey insanlık bu gidiş nereye diyoruz!
İslam ahlakına dayanan bir toplum olmaktan yavaş yavaş uzaklaşıyoruz. Ahlak aslında dini bir olgunluğun göstergesidir. Hayvani hayattan insani hayata yükseliştir.Din ile ahlakı birbirinden ayrı düşünmek aptallık olur. İnsandan ahlakı çeker alırsanız geriye hayvani bir yaşam kalır!
Din ahlaktan veya ahlakı dinden ayırmak ve görmek ahlaksızlığın başlangıcıdır. Müslüman olmak, daha doğrusu mü’min olmak aynı zamanda İslam ahlakına sahip olmaktır; onu kendi hayatımızda yaşamak ve yaşatmaktır.
Peygamber Efendimizin “huy güzelliği” diye tarif ettiği Müslümanlık, bu durumu apaçık bir şekilde ortaya koymuştur.
İslam ahlakının sabır, şükür, af, adalet ve eşitlik gibi birçok prensibi olduğunu biliyoruz.
Bunlar üç temel ilkeye ayrılır: hürmet, merhamet ve hizmet.
Bizi ancak ebediyetin mutlu yolcusu yapacak İslam ahlakının esasını ararsak onu mutlak varlığa aşk ile yönelişte buluruz. Ahlak bizi yücelişe, ahlaksızlık ise çöküşe götürür.
İslami Ahlakla başlayıp Mutlak varlıktan bütün eşyaya ve kainata sıçrayan aşkımız, her sahada sevgi- saygı oluyor. İşte bu sevgi dünyayı cennet yapmaya ve hayatı değerli kılmaya kafidir.
“Her varlığa çevrilen sevginin bizi bize ulaştırdığı hal, hürmet durumudur. Ahlak yapımızın ilk ve temel mayası hürmettir” der:
Nurettin Topçu.
Dinin esası ve ahlakın temel duygusu sayılan hürmet duygumuz mu azaldı acaba?.. Toplumu çepeçevre saran bu ahlaki çöküntü, hiçbir ahlaki değeri olmayan, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamayan, sadece kendini düşünen bir toplumsal yapı oluşmasına neden oluyor! İşte bu insani bitişin başlangıcıdır.
Dürüstlük, saygı, sevgi, dostluk, yardımseverlik, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlar anlamını ve önemini yitirmişse, insani değerler bitmiş, ahlaki çöküntü başlamış demektir.
Ahlak çöküntüsünün temelinde yatan neden, insanların manevi değerlerini kaybetmeleridir. Manevi değerlerini kaybeden insanlar da dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve dünyada kendileri için çıkar sağlamaya, kendi arzu ve isteklerini tatmin etmeye, mümkün olduğunca mala ve statüye sahip olmaya çalışırlar. Onlar için tek bir hayat vardır: o da bu dünya hayatı; ebedi olan ahiretten habersiz yaşar ve ahlaki değerlerini kaybederler.
Manevi çöküntü içerisindeki ahlaki değerlerin yitirildiği bir toplumda sapkın cinsel ilişkilerin ve fuhuşun kısacası her türlü ahlaksızlığın yaygınlaşması ise çok normaldir.
Ama bu bitiş insanlığın bitişidir!
Hızla yaygınlaşan ahlaksızlıkla mücadele etmek ve ahlakı topluma hâkim kılmak dini, insani ve vicdani bir sorumluluk gerektirir. Bu hepimiz için bir insani- milli ve  İslami bir görevdir. Unutmayınız ki  siz ahlaksızlığı yok etmezseniz  ahlaksızlar sizi yok eder ve tarihin çöplüğüne gömer!
Bu gidiş insanlığın helakıdır! Ey arkadaş, bu rezaletle mücadele etmek senin görevin-vazifen değil midir?

http://www.yozgatcamlik.com/yazi/1673/ey-insanoglu-bu-gidis-nereye-

Kimlere motor denir?

$
0
0
Camiada aniden herkesin gözüne perde iniverir, geçmişe sünger çekilir, hatta ciddi bir hafıza kaybına uğrar insanlar. Niye? Çünkü bizim “motor” artık bir hanımefendi olmuştur.

Senelerdir asla anlayamadığım konulardan birisi de erkeklerin neden günümüz tabiriyle “motor” sevdikleridir.

Nedir Motor? Kime motor denir? Motorlar ne yerler? Ne içerler? Nerelerde yaşarlar? Neyle beslenirler?

Gelin Motorları masaya yatıralım.

EE hep başka yere yatacak değiller di mi ama ya...

Şimdi şöyle; genellikle çalışmazlar, üretmezler ve de okumazlar.. Ellerinde Instagramda hikaye atmak için bazen kitap olabilir. Sakın inanmayın!..

Bu bir sonraki entellektüel yapıdaki  bir av için kurulmuş tezgah olabilir.

 Öğlen uyanıp spor veya güzellik merkezleriyle başlayan hayat koşturmalarına, ardından kuaförlerini de ekleyerek. Güne başlarlar.

Yaşadıkları Şehrin önemli lokasyonlarını ezbere bilerek; öğlen yemeklerinde, akşam yemeklerinde ve tabiki club saatlerinde asla es geçmeden tüm hızlarıyla nereye gideceklerini gayet iyi bilerek ona göre yol alırlar.

Bütün yatırımlarını sadece kendilerine yaparlar. (Köfte dudak, 2 adet voleybol topunu anımsatan meme, nasıl nefes alabildiklerini asla anlayabilmenize imkan olamayan burun deliklerine sahip estetikli burunları, botokstan alın hizasına kadar yükselmiş olan kaşları, altlarında muhtemelen o şehirde yeni parayı bulmuş veya orada doğmuş ama aç bir beyimizden küçük bir armağan son model arabası, bazen çakma, bazen baya baya gerçek marka çantaları, yine aynı şekilde saatleri ve mutlaka olmazsa olmazları; gökdelen misali topuklu ayakkabılarıyla, Ava çıkarlar!!....

Bu kadınların aslında zaten avları önceden bellidir. Mutlaka belli bir strateji içinde yol alırlar.

Avlarına, ”ürkütme ceylanı” tarzıyla; masum, cici kız rolüyle veya ortak bir arkadaş vasıtası ya da çevresinde fazlaca zengin kodaman barındıran gay bir kanka aracılığıyla yaklaşırlar.

Uzun seneler işletmecilik yapıp gece hayatının içinde biri olarak gözlemlediklerimden bir kaçı bu şekildedir.

Saçmalama ne alakası var? diyecek varsa eğer, lütfen bu tezimi çürütsün.. Hodri meydan:)

Aynı mekanda ne kadar asil, ne kadar düzgün, ne kadar efendi kız varsa; o kızlar yalnızdır. Diğer motorların etrafında daireler şeklinde bir sürü erkek vardır. Hatta bu şekilde işletmeciliği kendilerine menfaat sayan bazı mekanlar önceden rezerve durumuna göre en baba locanın önüne serpme motor dizerek ağa babamızın seç seç al politikasında eğlenmesini sağlar.

Yalan mı? hayır değil.. Bunu yapanlar olduğunu gayet iyi hepimiz biliyoruz, birbirimizi kandırmayalım lütfen.

Uzun ömürlü mü olur böyle mekanlar sizce? Hayır kesinlikle de olmaz.

Herşeyden önce, zaten eninde sonunda başında bu giden gerçekten eğlenmek için sokağa çıkan, kaliteli kesim de herşeye uyanır ve ayağını keser bu tarzı benimseyen mekanlardan.

Gelelim bu “motorlar nasıl beslenir?”

Şimdi bu motorlar genellikle kan emerek beslenir diyeceğim inanmayacaksınız. Evet evet bunlar kan emerek beslenirler. Direkt adamların kanını emerler, emerler sonrada posalarını tıpkı vampir filmlerindeki gibi tükürüp atarlar.

“Kan” burada “para” oluyor. Bu tarz kadınları aynı zamanda adeta maymun gibi bir dalı bırakmadan evvel, mutlaka diğer dala tutunarak garantiyle hareket ederler yaşamları boyunca.

Aksi takdirde alıştıkları hayatı yaşayamazlarsa, sonları intihara kadar gidebilir.
Bu kanları emilip, posası atılan adamlar ise genellikle  bu durumdan şikayetçi değillerdir.

Çünkü onlar aslında bu kadınların yanlarında birer “dekor” olarak “porselen süs bebeği” olarak durmalarından gayet hoşnutturlar.

Çoğunlukla fazla gidecekleri mekanı dahi aslında bilmeyen, evvelinde fazla mekana gitmemiş olan, çevreleri de olmayan ancak paraları olan, kendince tanınmak isteyen bu modellerin tercihleri motorlardır.

Çünkü motorlar nerede ne var gayet iyi bilirler. Hangisi hangisini gezdirir bilinmez ama para tabiki fazlasıyla adamdan çıkar.

Bunlar senelerce böyle yaşarlar, yaşarlar. Sonra avlarından birisi (muhtemelen en saf olanı) bunlara aşık olur, tüm red edilmelere rağmen alır nikahını basar ve karısı yapar.

Sonra ne mi olur?

Motor kızımız “hanım" olur...

Hayatta herşeyi örtebilen en mühim şey “PARADIR”.

Camiada aniden herkesin gözüne perde iniverir, geçmişe sünger çekilir, hatta ciddi bir hafıza kaybına uğrar insanlar. Niye? Çünkü bizim “motor” artık bir hanımefendi olmuştur.

İçeri alınmadığı mekanlarda dahi saygıyla karşılanır, cemiyet dergilerinde boy gösterir, yardım kuruluşlarından bahsetmeme gerek yok zaten.

Yani eninde sonunda zamanında beraber olduğu adamlardan birinin eşiyle bile kanka olabilir, (kadın da bilmesine rağmen en yakın dostu ilan eder kendisini.)

Çünkü bizim kalitesiz, amaçsız, eğitimsiz, kalitesiz motorumuz artık neredeyse bir lady olmuştur.

İlikleyin ceketleri arkadaşlar!….

Bu arada takipçilerimin ve yakın çevremin de bildiği gibi, kendime Alaçatı’da kullanabilmek için, evden otele, otelden eve gidip gelmek için motor almaya niyetliyim:)

Haftalardır  konuya hakim olanlardan cevap almak için soruyorum; “ne model alsam diye...”

Instagram’da ciddi merak konusu olan hala edinemediğim “pembe motorum”
“Soru sor” kısmında da bir takipçimin “motor geldi mi” sorusuyla benim gülme krizime girmeme sebep oldu. Kıza verdiğim cevap da “Hangi motor?

Alaçatı’ya motor çok geliyor ama benim pembe motor hala gelmedi” diyince bu sefer DM'den gelen alkışları da asla unutamıyorum :)

Neyse bu haftalık bu kadar..

Artık ben de gidip şu motorumu alsam fena olmayacak..

Sevgilerimle

İrem Moralı

http://www.medyafaresi.com/kose-yazisi/zengin-avcisi-bir-motor-nasil-hanimefendi-olur/909843

Geri zekalı Yeni Akit, eşcinsellere sapık demeye devam ediyor: İmamoğlu’nun İzmirli versiyonu... CHP’li Soyer sapkınları ağırladı

$
0
0
CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, sapkın eşcinselleri makamında kabul etti. Soyer, “LGBTİ+ Dostu Belediyecilik Protokol Metni” imzalayan belediye başkan adaylarından biriydi. CHP'li Ekrem İmamoğlu da mazbata işgali sırasında, eşcinsellerin ekmeğine yağ süren “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” için komisyon kurmaya çalışmıştı.


31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’nden önce, “Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD)” ve “Genç Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Gençlik Çalışmaları ve Dayanışma Derneği (Genç LGBTİ+)”, seçime giren belediye başkan adaylarına “LGBTİ+ sapkınlarının sözde haklarının hayata geçirilmesindeki sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla”, “LGBTİ+ Dostu Belediyecilik Protokol Metni” hazırlamıştı. Metin, 10 şehirden 27 belediye başkan adayı tarafından imzalanmıştı. CHP’li Tunç Soyer de, söz konusu metni imzalayan başkan adaylarından birisiydi.

Seçilince makamında ağırladı
Soyer, seçimlerden galip çıktıktan sonra sapkınlara kucak açtı. 21 Mayıs’ta Genç LGBTİ+ Derneği’nden birkaç sapkın, Soyer’e ziyarete gitti. Kaos GL’nin internet sitesindeki habere göre Soyer, “LGBTİ+’ların kentte daha huzurlu ve mutlu yaşaması için elimden geleni yapacağım.” açıklamasını yaptı.

Şaşırtmadı
İzmirlilerin kullandığı “Şato”yu kendine konut olarak tahsis eden Tunç Soyer, Genç LGBTİ+'li "sapkın" gençleri makamında kabul etti ve İzmir'de eşcinselleri daha mutlu ve huzurlu yaşatacaklarının sözünü verdi... CHP’li Soyer’in ilk icraatlarından biri olan sapkın sevicilik şaşırtmadı.

İmamoğlu da sapkın proje için komisyon kurmak istedi
CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun 18 günlük mazbata işgali sırasında İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde gerçekleştirmeye çalıştığı ilk proje, cinisiyetsiz toplum amaçlayan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi” için komisyon kurmaya çalışmak olmuştu. İmamoğlu'nun tek icraatı olan bu komisyon teklifi, AK Partililerin oyuyla reddedilmişti.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/imamoglunun-izmirli-versiyonu-chpli-soyer-sapkinlari-agirladi-767995.html

Birmingham'da İlkokullarda Eşcinsel İlişki ve Lgbti Konularının Anlatılması Protesto Edildi

$
0
0

İngiltere'nin Birmingham kenti ve çevresindeki okullarda eşcinsel ilişkiler ve cinsiyet geçiş operasyonlarının anlatılması nedeniyle, son birkaç aydır veliler ilkokulların önünde protesto eylemi düzenliyor, çocuklar sınıflardan alınıyor ve okul müdürleri tehdit ediliyor.

"No Outsiders" adlı proje, Birmingham'daki Parkfield Community Okulu'nda müdür yardımcılığı yapan Andrew Moffat'ın fikriydi.

Moffat bu projeyi, çocuklara 2010 tarihli Eşitlik Yasası ve Britanya değerlerini öğretmek için yarattı. Aynı zamanda öğrencilerinin "farklılık ve çeşitlilikleri kutlarken, kimliklerinden gurur duymalarını" istiyordu.

Projede, kendisini çevresine ait hissetmeyen bir köpek, birlikte bir yavru büyüten iki erkek penguen ve denizkızı gibi giyinmeyi seven bir erkek çocuğu vardı.

Moffat "Anasınıfında ve birinci sınıftaki çocuklara farklı olduğumuzu öğretiyoruz. Çalışma tamamen bu. Farklı olmaktan ve arkadaş olmaktan bahsediyoruz." dedi.

Projenin pilotu 2014'te o dönem çalıştığı, kentin Alum Rock bölgesindeki bir okulda yapıldı ve kısa süre sonra ülke çapındaki okullara yayıldı.

Üç yıl sonra Moffat, eğitimde eşitlik ve çeşitliliğe yaptığı katkılar nedeniyle ödüllendirildi. Tartışma nasıl çıktı? Ocak ayında çocukları Parkfield okuluna giden bir anne, okulda öğretilenlerin İslam inancıyla bağdaşmadığını öne sürerek, dilekçesine imza toplamaya başladı.

Maraim Ahmed "Bu yaştaki çocuklar, bırakın cinsel yönelimlerini, nereye gidip geldiklerini bile bilmiyorlar." dedi.

Moffat ve endişeli aileler arasında toplantılar yapıldı, ancak okuldan yapılan açıklamada bazı velilerin "şahsi ve saldırgan" davrandıkları belirtildi.

Günler içinde, aileler okulun önünde eylemlere başladı ve bazı öğrenciler okula gönderilmedi. Okul büyüyen öfkeye nasıl tepki verdi? Moffat, projesi kapsamındaki derslerin "velilerle yeniden angaje olana dek" durdurulduğunu söyledi.

Okuldaki dört okulda bu dersler durdu. Ancak protestolar durmadı ve günlük yapılmaya başlandı.

Kendisi de eşcinsel olan Moffat, BBC'ye yaptığı açıklamada "kişisel inançlarını" yaymaya çalışmakla suçlandığını ve "kötü e-postalar" ile tehditler aldığını, birinde "çok fazla yaşamayacağının" söylendiğini belirtti.

Protestolar Birmingham'daki diğer okullara yayıldı.

Anderton Park İlkokulu'nun müdürü Sarah Hewitt-Clarkson, Ulusal Okul Müdürleri Derneği konferansında protestocuların ellerinde "Adem ile Havva, Adem ile Steve değil", "Ne öğrenecekleriyle ilgili söz sahibiyiz" yazılı pankartlar taşıdıklarını söyledi. Eylemlere kim öncülük ediyor?

Birmingham'daki yeni ilkokulda yapılan eylemleri Amir Ahmed yönlendiriyor ve megafonlarla velilere konuşmalar yapıyor. Ahmed'in bu okullarda okuyan çocuğu olmasa da, dini inançlarının kendisini motive ettiğini söylüyor,

Ahmed BBC'ye yaptığı açıklamada "Biz geleneksel bir topluluğuz. Geleneksel aile değerleriniz var ve eşcinselliği gerçerli bir cinsel ilişki çeşidi olarak kabul etmiyoruz. Biz eşcinselliğe inanmıyoruz ve bu bizi homofobik yapmıyor." dedi. Eylemler nerelere yayıldı? BBC Newsnight programının araştırmasına göre, bazı okullara ilişki, cinsel eğitim ve LBGT eşitliği derslerine karşı çıkan mektuplar yollandı.

Birmingham, Bradford, Bristol, Croydon, Ealing, Manchester, Northampton ve Nottingham'daki okullar, muhafazakar Müslümanlar'dan gelen bu tür mektuplar aldı.

Kent bölgesinde de Hristiyan anne ve babalardan mektuplar alındığı ve kaygılı velilerin Bristol'daki okullardan çocuklarını aldıkları belirtildi.

Eğitim yetkilileri ne diyor? İngiltere'de okulları denetleyen Ofsted adlı kurumun Müdürü Amande Spielman, tüm çocukların dini öğretileri ne olursa olsun eşcinsel çiftleri öğrenmesi gerektiğini söyledi.

Spielman, çocukların toplumdaki farklılıkların gösterilmesi gerektiğini ve çocukların "iki anneli ve iki babalı ailelerin de olduğunu" bilmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Ofsted'in raporunda ayrıca, Parkifeld Okulu'nda LGBTİ meselelerine çok fazla odaklanılmadığı ve bilgilerin çocukların yaşlarına uygun bir şekilde aktarıldığı kaydedildi.

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48380112

Muhafazakar ailenin lezbiyen kızı!

$
0
0

“Alacakaranlık Efsanesi” serisiyle ünlenen ve son yıllarda birçok önemli bağımsız filmde izlediğimiz başarılı aktris Kristen Stewart ve “Halt and Catch Fire” dizisiyle tanınan ve son olarak geçtiğimiz sene “Tully”de boy gösteren Kanadalı oyuncu Mackenzie Davis’in başrollerini paylaştığı romantik komedi filmi “Happiest Season” vizyon tarihine kavuştu. Merakla beklenen filmin 20 Kasım 2020 tarihinde sinema salonlarına konuk olacağı açıklandı.

Hikaye detayları henüz tam olarak bilinmeyen “Happiest Season”, kız arkadaşına evlenme teklifi etmeyi planlayan genç bir kadına odaklanıyor. Kız arkadaşının ailesinin her yıl bir araya geldiği günü kafasına koyan kadının planları beklenmedik bir gelişmeyle altüst olur. Kız arkadaşının ailesi muhafazakardır ve kızlarının lezbiyen olduğundan haberleri yoktur.

Filmin yönetmenliğini 2016 yapımı komedi ve drama filmi “The Intervention” ile tanınan Clea DuVall üstlenirken, senaryoyu yönetmen DuVall ve ilk senaryosuna imza atan oyuncu Mary Holland kaleme alıyor. Çekimlerine önümüzdeki yılın ilk aylarında başlanması beklenen filmin yapımcı kadrosunda ise Marty Bowen, Isaac Klausner ve Jaclyn Huntling yer alıyor.

http://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-89370/

Tayvan eşcinsel evlilik yasasını kabul eden ilk Asya ülkesi oldu.

$
0
0

Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılan geleneksel LGBT 'onur' yürüyüşünde Tayvanlılar da vardı. Peki diğer Asya ülkeleri eşcinsel evlilik hakkında ne düşünüyor? Çin, Singapur, Vietnam, Hong Kong, Hindistan ve Tayvan'dan Avrupa'ya seyahat ya da okumak için gelenlere sorduk.

Avrupa ve Asya arasında kültürel farklara dikkat çeken gençler, Tayvan'ın bölgede 'öncü bir rol'üstlendiğini ve kendi ülkelerinin de aynı adımı atması temennisini dile getiriyor.

Asya ülkelerinde eşcinsel evlilik

Tayvan ile yönetim krizi yaşayan Çin'de eşcinsel evlilikler yasadışı kabul ediliyor. Pekin yönetimi ülkede eşcinselliği 1997'de suç olmaktan çıkarttı. 2000 yılında da eşcinselliği akıl hastalıkları listesinden kaldırdı.

Vietnam 2015'te eşcinsel evliliklerin kutlanmasını kabul etti. Fakat ülkede bu evliliklerin yasal statüsü bulunmuyor.

Hindistan, 2018'de eşcinsel ilişkiyi suç kapsamının dışına çıkardı.

Hong Kong 2022 Eşcinsel Oyunlarına ev sahipliği yapacak.

Asya'da eşcinsellere yönelik en sert uygulama Brunei'de. 2014’ten beri şeriatın anayasal düzen olarak uygulandığı ülkede eşcinsel ilişkiye ve zinaya recm cezası kabul edildi. Ancak dünyadan gelen tepkiler üzerine yönetim yasayı geri çekerek cezanın uygulamaya konulmasının ertelendiğini duyurdu.

Nüfusun üçte ikisi Müslüman olan Brunei'de eşcinsellere 10 yıla kadar hapis cezası veriliyor.

Tayvan'ın kabul ettiği yasada neler var?

23 milyon nüfuslu Asya ülkesinde 2017'de Anayasa Mahkemesi, eşcinsel çiftlerin evlenme hakkı olduğuna ve iki yıl içinde bu konuda düzenleme yapılmasına hükmetti.

Tayvan Parlamentosu 17 Mayıs'ta eşcinsel evliliklerin yasallaşmasını kabul etti.

Mecliste 27'ye karşı 66 oyla kabul edilen, kısıtlı da olsa eşcinsellere çocuk evlat edinme hakkı veren tasarı, Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen'in imzasından sonra yasalaşacak.

Asyalılar Brüksel'de geleneksel LGBT yürüyüşüne katıldı

Belçika'nın başkenti Brüksel'de 18 Mayıs'ta yapılan 23. LGBT yürüyüşüne on binlerce kişi katıldı. Şehrin ana caddelerinde dans ve müzik eşliğinde gösterilerini yapan grup, günün sonundaki konserin ardından dağıldı. Yürüyüşe dünyanın farklı bölgelerinden kente gelen LGBT+ üyeleri de destek verdi.

https://tr.euronews.com/2019/05/22/asyalilar-escinsel-evliligin-kitada-ilk-kez-tayvan-da-kabulunu-nasil-degerlendiriyor-lgbt

Kıbrıs'ta eşcinsellik: Kıbrıs’ta Sokağa Çıkmamızı Engelleyen Otoriteler Yok

$
0
0
“17 Mayıs LGBTİ+ Farkındalık Haftası” kapsamında, Kıbrıs’ta LGBTİ+ hareketi üzerine konuştuğumuz Kuir Kıbrıs Derneği Başkanı Fezile Osum, “Kıbrıs’ta örgütlenmemizi, sokağa çıkmamızı, etkinlikler yapmamızı doğrudan otoriteler tarafından engelleyen bir durum hiç olmadı. Türkiye’deki arkadaşlarımızın yaşadığı durumda ise sivil toplum ve insan hakları savunucularının üzerinde çok ciddi bir baskı ve yıldırma politikası uygulandığını görüyoruz” dedi.


Eşcinselliğin, Dünya Sağlık Örgütü tarafından akıl hastalıkları listesinden çıkarılışının yıl dönümü olan 17 Mayıs, 1990’dan itibaren her yıl “Uluslararası Homofobi, Transfobi ve Bifobi Karşıtı Gün” olarak kutlanıyor. Kıbrıs’ta, 2014 yılı itibari ile yapılan Ceza Yasası değişikliği kapsamında; eşcinsel, biseksüel ve translara yönelik fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddetin hiçbir şekilde kabul edilmeyeceği açıkça belirtilmiştir. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlere, her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı ses çıkarmak için kurulan Kuir Kıbrıs Derneği öncülüğünde kurulan “17 Mayıs Organizasyon Komitesi” “Açık ve Onurlu” sloganıyla 18 Mayıs’ta LGBTİ+ yürüyüşü düzenlendi.

Kıbrıs’ta gerçekleşen LGBTİ+ yürüyüşü yerinde izledik ve Kuir Kıbrıs Derneği Başkanı, Avukat ve İnsan Hakları Aktivisti Fezile Osum ile Kıbrıs’taki LGBTİ+ hareketini ve ada halkının tutumunu konuştuk.

Fezile Osum / Kuir Kıbrıs Derneği Başkanı – Avukat

Kuir Kıbrıs Derneği ile yollarınız nasıl kesişti?
Ben öncelikle feminist aktivist olarak örgütlendim ve feminizm aslında hayatta birçok meseleyi ele alış biçimimi yeniden şekillendirdi. Kuir Kıbrıs’ı var olduğu günden beri yollarımın kesiştiği bir örgüt olarak değil, beraber yol yürüdüğüm ve ortak meselelere itiraz ettiğim bir örgüt olarak gördüm. Bunun yanında, insan hakları alanında çalışmalar yürüten bir hukukçu olarak ayrımcılık temelinde yapılan muamelelerin ne denli hak ihlallerine yol açabildiğini deneyimleme fırsatım oldu. Kuir Kıbrıs’ta yer alan aktivistleri de alandan tanıyor, çalışmalarını her zaman takip ediyordum. Kuir Kıbrıs ortaya koyduğu çizgide ikili cinsiyet sisteminin dayattığı heteroseksizmin ataerkil sistem, kapitalizm ve militarizmi besleyen yegane norm biçimlerinden olduğunu her zaman dillendiriyordu. İnsan hakları alanına biraz ilginiz varsa, insanların doğuştan eşit olduğuna ve doğumlarıyla birlikte vazgeçilemez haklara sahip olduklarını kabul ediyorsanız, bugün LGBTİ+’ların maruz kaldıkları ağır insan hakları ihlallerini görmemeniz ve bunların değişmesi için adım atmamanız mümkün değilmiş gibi geliyor bana. Her anlamda baskılanan, hepimiz üzerinde çeşitli yönlerde baskılar kuran, ifade alanımızı daraltan, sözümüzü çalan, özgürleşmemizin önünü tıkayan bu heteronormatif cinsiyetçi yapıya karşı bugünden mücadele vermemek, inanıyorum ki bugün uğranılan hak ihlallerini daha da katmanlaşarak ileride önümüze getirecektir.

Kuir Kıbrıs Derneği’ni kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Dernek olarak ne tür faaliyetlerde ve çalışmalar bulunuyorsunuz?
İlk olarak Homofobiye Karşı İnsiyatif (HOKİ) olarak 2007 yılında bir araya gelindi ve hemen ardından o dönem Ceza Yasası altında yer alan “doğaya karşı cinsi münasebet” suçuna ilişkin ilgili maddelerin değiştirilmesi için bir mücadele başlatıldı. Ceza yasası altında bu suç bağlamında eşcinsel erkeklerin cinsel ilişkiye girmeleri suç olarak değerlendiriliyor, bu da toplum içinde eşcinsellerin gördüğü baskıyı yasal anlamda meşrulaştırıyor, kişilerin soruşturulmasını ve bu suç altında yargılanmalarına yol açıyordu. Toplum içinde ifşa edilen, bu da yetmezmiş gibi özel hayatları ihlal edilerek, ciddi şekilde ayrımcılığa maruz kalan kişilerin mahkemelerde yargılanıyor veya yargılanmasalar dahi bu risk ile yaşamak zorunda bırakılıyorlardı.

2014 yılında ilgili maddeler Ceza Yasası’nda yapılan bir takım değişikliklerle kaldırıldı. 2015 yılında ise Kuir Kıbrıs Derneği “Konuşulmayanlar” isimli ilk projesine başladı. Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen ve 2 yıl süren proje toplumda o döneme kadar görülmeyen, konuşulmayan ve aslında bir nevi yok sayılan LGBTİ+’lar ile ilgili toplumdaki farkındalığı arttırmak, cinsel yönelik ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığa karşı mücadele etmek ve temelde LGBTİ+’ların görünürlüğünü sağlamayı hedefliyordu. 2018 yılında “Renklerin Çeşitliliği” isimli, AB tarafından desteklenen bir diğer projeye başlandı. Bu proje kapsamında da bir yandan derneğin kapasitesini arttırarak kurumsal yapısını güçlendirmek, bir yandan da sistematik olarak hak ihlalleri ve ayrımcılığa maruz kalan LGBTI+’ların insan haklarını erişimini sağlamayı hedefleniyor. Bunun yanında çok yeni başlayan AB destekli “Sömürüden özgür LGBTİ+lar (Hayat)” isimli proje altında da LGBTI+’ların insan ticareti bağlamında uğradığı hak ihlalleri için çeşitli çalışmalar yapılması öngörülüyor.

Hayata geçirmek istediğiniz yeni projeleriniz var mı?
LGBTİ+’ların aileleriyle ilgili bir çalışma yapmak istiyoruz. Yaşadığımız coğrafyada LGBTİ+’lar genellikle ilk önce ailelerinden şiddet görebiliyor ve ciddi anlamda izole edilebiliyorlar. Ayrıca toplumda hakim olan “kim ne der” bakış açısı nedeniyle ailelerin çocuklarının yerine civardaki insanların görüşlerini daha fazla öncelediği biri durum söz konusu. Bizler LGBTİ+’lar yanlış ve yalnız olmadıklarını her fırsatta hatırlatmaya çalışıyoruz. Ayni şekilde LGBTİ+ çocuğu olan aileler de ne yanlış, ne de yalnızlar. Bu nedenle aileler arası diyalog oluşturabilecek, ailelerin bu anlamda farkındalıklarını arttırabilecek bir ağ oluşturmayı arzuluyoruz. Umarız ki ilerleyen dönemde buna yönelik somut adımlarımızı atacağız.

Kıbrıs’ta bir LGBTi+ derneği olmak nasıl? Türkiye’deki LGBTİ+ yürüyüşlerinin yasak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Örgütlenme anlamında bir kıyas yapacak olursak; Kıbrıs’ta örgütlenmemizi, sokağa çıkmamızı, etkinlikler yapmamızı doğrudan otoriteler tarafından engelleyen bir durum hiç olmadı. Türkiye’deki arkadaşlarımızın yaşadığı durumda ise sivil toplum ve insan hakları savunucularının üzerinde çok ciddi bir baskı ve yıldırma politikası uygulandığını görüyoruz. Örgütlerinin kendilerini ifade etmeleri engellenmeye çalışıyor ve hareket için büyük önem taşıyan onur yürüyüşleri bile yasaklanabiliyor. Ancak diğer yandan Türkiye’de senelerdir süregelen örgütlü bir mücadele varken, bizler Kıbrıs’ın kuzeyinde, 2007 yılında örgütsel anlamda bir mücadele ortaya koymaya başladık. Bunun erkekler arası cinsel birlikteliği suç olarak gören hukuk sistemi ve küçük bir toplum olmamızdan kaynaklanan baskılar ile ilişkili olabileceğini düşünüyorum. Fakat tabii ki tek etkenler bunlar da değil, Kıbrıs’ın kuzeyinde hak temelli, ataerkil ve cinsiyetçi sistemi ifşa eden, bununla mücadele etmeye kararlı örgütlenmeler de aslında bu dönemde yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Örneğin ilk feminist örgütlenmeyi başlatan Feminist Atölye (FEMA)’da çalışmalarında 2008 yılında başlamıştı. Bu nedenle o dönemin içinde homofobiye karşı örgütlenilerek ortaya konulan mücadelenin de 2007 yılına denk gelmesinin bir tesadüf olmadığını düşünüyorum.

Kıbrıs halkının LGBTİ+ hareketlerine karşı genel yaklaşımı nasıl?
Kıbrıs aslında bulunduğumuz bölgenin gerçekliklerinden çok uzak bir yapıya sahip değil. Toplumda gözle görülür şekilde homofobi, bifobi ve transfobi var ve bunlar devletin ikili cinsiyet üzerine kurulu geleneksel cinsiyet rollerini benimseyen sistemi, yetersiz yasaları ve LGBTI+’ların haklara eşit erişimini sağlayabilecek bir yapıda olmaması nedeniyle sürekli şekilde besleniyor. Bugün işyerinde, hastanede, okulda, sokakta, evde yani kamusal veya özel alan diye tanımladığımız her yerde LGBTI+’ların ayrımcılık görmesi ve bu temelde şiddete maruz kalması mümkün. Örneğin daha geçen hafta onur yürüyüşünden bir gün önce iki arkadaşımız sokakta ilk önce sözlü homofobik saldırıya uğrayıp, ardından darp edildiler. Buna karşı hukuki bir mücadele başlattık ve bu yönde olacak gelişmeleri de kamuoyu ile paylaşacağız.

KKTC eşcinsellere nasıl bakıyor? Mevcut yasalardan memnun musunuz? Görünürde yeni yasal düzenlemeler var mı?
Mevcut yasalar arzuladığımız durumdan çok uzak. Hali hazırda mevcut birçok yasamız İngiliz sömürgesi döneminden günümüze gelmesi nedeniyle yasaların ele alınış biçimleri çift cinsiyet sistemini benimseyen bir yerden oluşturulmuş. Son dönemde Ceza Yasası ve Aile Yasası’nda yapılan bir takım değişiklikler ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasasının oluşturulması umut verici gelişmeler olsa da, henüz yasalarda ciddi boşluklar yer alıyor. Örneğin LGBTİ+’ların günlük olarak maruz kaldıkları çeşitli biçimlerdeki ayrımcılıklara karşı etkili, hızlı ve güvenilir bir hukuki çare teşkil etmesi amacıyla ayrımcılığa karşı özel bir yasanın oluşturulmasını önemsiyoruz. Bunun yanında sivil birliktelik veya evlilik eşitliğini sağlayacak yasaların olması da evlilik hakkının eşit şekilde toplumdaki bütün bireylerin hakkı olarak kullanılabilmesi açısından önemli. Ayrıca transların geçiş süreçlerine dair uygulanacak yasal usullerde ciddi bir boşluk var. Bu anlamda oluşturulacak yasal mevzuatın kişilerin özel hayat haklarını güvence altına alan, ayrımcı usuller içermeyen ve insanlık onuruna uygun bir biçimde düzenlenmesi gerekiyor.

Dernek olarak temsil edilen insanlar adına KKTC’den beklentiniz nedir?
Devletin homofobi, bifobi ve transfobi içeren pratiklerinden vazgeçmesi gerekir. Bugün devlet için çalışan tüm kişilerin, örneğin polis kurumu içerisinde, adalet sisteminde, sağlık veya eğitim sektörlerinde bir şekilde çalışan herkesin kişilere eşit ve adil muamelede bulunması gerekir. Bu sayacaklarımı çoğaltabiliriz ancak devletten temelde beklentimiz eşit muamele görebilmek, görülmediği durumlarda etkin hukuk yolları ile hakkımızı savunabileceğimiz yapıların oluşturulması, LGBTİ+’ları kapsamayan ve ayrımcılık içeren yasaların yeniden düzenlenmesi, ayrımcılık karşıtı ayrıca özel bir yasanın yapılması ve cinsiyet uyum sürecine giren arkadaşlarımız için devlet tarafından sosyal destek sağlanması olarak sıralayabiliriz.

“17 Mayıs LGBTİ+ Onur Yürüyüşü” esnasında tatsız olaylar yaşandı mı?
Onur yürüyüşü bu sene epeyi renkli ve çeşitliliğimizi ortaya koyan bir biçimde gerçekleşti. Yürüyüş esnasında hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadık. Yürüyüş sonrasında düzenlenen etkinlikte bazı sözlü tacizlerin olduğunu biliyorum. Bunlar elbette ki bir yandan üzücü, bir yandan da bizler görünür oldukça bizlere duyulan ve fobilerle beslenen nefretin yüzümüze tekrardan vurması demek aslında.

Nefretten beslenen kişiler aslında oturdukları mahallede, gittikleri barlarda, yemek yedikleri restoranlarda, yani kısacası her yerde bizim olabileceğimizi ve birlikte olunca ne kadar güçlü durabildiğimizi gördüler. Cumartesi günü özellikle yürüyüş sonrası gece yarısına kadar Lefkeliler Hanı’nda düzenlenen etkinliğimizin birçok kişiyi hayretler içinde bıraktığını duyuyorum ve bundan özellikle keyif alıyorum. İnanıyorum ki bilgi ve farkındalık artırıcı çalışmaların önemi kadar, bunun gibi kendimizi korkmadan ifade edebildiğimiz ve özgürce kendimiz olabildiğimiz anlar da içinde bulunduğumuz cinsiyetçi ve homofobik döngüleri kırmak adına büyük önem taşıyor.

Kıbrıs’ta 17 Mayıs LGBTİ+ Farkındalık Haftası nasıl geçti?
17 Mayıs LGBTİ+ Farkındalık Haftası kapsamında Kıbrıs’ta 15 güne yayılan bir dizi etkinlik düzenlendi. Türkiye’nin tek LGBTİ+ temalı sanat festivali olma özelliği taşıyan “Pembe Hayat KuirFest” bu yıl Kıbrıs’ta gerçekleşti. KuirFest Kıbrıs Film Festivali kapsamında, toplumsal alanda temsil edilmeyen gruplara alan açmak amacıyla birçok film gösterimi yapıldı. Halkın Partisi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi’nin davetiyle İstanbul’dan gelen Dramaqueer Sanat Kolektifi’nin sergisi Lefkoşe Arabahmet Kültür Evi’nde yer aldı. Baraka Kültür Merkezi’nde söyleşiler düzenlendi. Kuir Kıbrıs Derneği’nin düzenlediği “Pankart ve Slogan Atölyesi”nde, birbirinden güzel sloganlar üretildi. Akdeniz Avrupa Sanat Derneği (EMAA) ve Kuir Kıbrıs Derneği olarak EMAA- Başkent Sanat Merkezi’nde “Açık ve Onurlu” adlı bir sergi düzenlendi.

17 Mayıs Organizasyon Komitesi’nde hangi STK’lar ve gruplar yer aldı?
Kıbrıs’ta Leşkoşa’da gerçekleşen Onur Yürüyüşü’ne katılan 17 Mayıs Organizasyon Komitesi Bileşenleri şöyleydi: Kuir Kıbrıs Derneği, Bağımsızlık Yolu, Baraka Kültür Merkezi, CTP Gençlik Örgütü, Halkın Partisi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi, Kadın Eğitimi Kolektifi, Toplumcu Demokrasi Partisi TOCEK ve Gençlik Örgütü, Akdeniz Avrupa Sanat Derneği (EMAA), Mesarya Kadınları İnisiyatifi, MAGEM, NEDA ve bağımsız aktivistler.

http://www.sivilsayfalar.org/2019/05/23/kibrista-sokaga-cikmamizi-engelleyen-otoriteler-yok/

Ivan Claudiu

Kerimcan Durmaz'ın ifadesindeki ayrıntı

$
0
0

Ali Eyüboğlu, Milliyet Cadde'deki köşesine Kerimcan Durmaz'ın uçağın tuvaletinde çekip Instagram’da paylaştığı müstehcen video için verdiği ifadenin detaylarını taşıdı.
Sosyal medya fenomeni Kerimcan Durmaz, uçağın tuvaletinde çekip Instagram’da paylaştığı müstehcen video için İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği’nde ifade verdi. Hakkındaki suç duyuruları nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Çocuğun cinsel istismarı”, “Genel ahlaka karşı hayasızca hareketler” ve “Genel ahlaka karşı müstehcenlik” suçlarından soruşturma açtığı Durmaz’ın medyaya yansıyan ifadesi şöyle: 
“Yurt dışındaydım, o videoyu sosyal medya hesabından bir arkadaşıma atacaktım. Yanlışlıkla videoyu Instagram hesabımın hikaye bölümünde paylaştım. Uçakta telefonu kapatmak zorunda kaldığım için durumun farkına varamadım. Uçaktan indikten sonra gelen mesajlar üzerine hatamı fark edip, sildim ama geç kalmıştım.” 

http://www.gazetevatan.com/kerimcan-durmaz-in-ifadesindeki-ayrinti-1255906-magazin/

Morrissey - California Son

$
0
0
22 Mayıs doğumlu olan Morrissey, doğum gününe ithafen cover şarkılardan oluşan 12 şarkılık yeni bir albüm yayınladı...


Morning Starship (Jobriath)
Don’t Interrupt The Sorrow (Joni Mitchell)
Only A Pawn In Their Game (Bob Dylan)
Suffer The Little Children (Buffy Sainte Marie)
Days Of Decision (Phil Ochs)
It’s Over (Roy Orbison)
Wedding Bell Blues (Laura Nyro)
Loneliness Remembers What Happiness Forgets (Dionne Warwick)
Lady Willpower (Gary Puckett & the Union Gap)
When You Close Your Eyes (Carly Simon)
Lenny’s Tune (Tim Hardin)
Some Say I Got Devil (Melanie)

Rusya'da eşcinsellere hoşgörü

$
0
0
Rusya'da kamuoyu araştırmaları toplumda eşcinsellere yönelik önyargıların azaldığına işaret ediyor. Levada Center'ın son anketi, Rusya halkının LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender) bireylere karşı hoşgörüsünün arttığını gösterdi. 


Ankete göre halkın yüzde 47'si eşcinsellerin de heteroseksüellerle aynı haklara sahip olması gerektiğini savunuyor. Aksi fikirdekilerin oranı yüzde 43.

RBC, Rusya'da eşcinsel haklarına hoşgörülü yaklaşanların oranının son 14 yılda ilk kez bu kadar yüksek olduğuna dikkat çekti. "Eşcinseller heteroseksüellerle eşit haklara sahip olmalı" diyenlerin oranı en son 2005 yılında yüzde 51 olarak tespit edilmiş, sonra düşüşe geçmişti.

Levada Center analisti Denis Volkov, eşcinsellere karşı hoşgörüdeki artışı, Rusya devletinin 2013 yılında "eşcinsellik propagandasına" karşı başlattığı kampanyanın etkisinin azalmasına bağlıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Rusya parlamentosunun bu konudaki "propaganda yasağı" kararının ayrımcı olduğuna hükmetmişti.

Siyaset bilimci Aleksey Makarin, devletin yetkili ağızlarının yeniden homofobik bir söylem takınması durumunda eşcinsel haklarına hoşgörünün bir kere daha düşüşe geçeceğini düşünüyor.

Levada'nın anketinde sorulan "Eşcinsel tanıdığınız var mı?" sorusuna "Evet" cevabını verenlerin oranı, 2016'dan bu yana iki puan artarak yüzde 8'e yükseldi. Bu kişiler aynı zamanda toplumun eşcinsel haklarına en hoşgörülü yaklaşan kesimini oluşturuyor (yüzde 80).

25 yaşın altındakilerin, büyük şehirlerde yaşayanların, iyi eğitimli ve yüksek gelir grubuna mensup bireylerin de eşcinsellere karşı daha hoşgörülü oldukları görülüyor.

http://www.turkrus.com/775978-rusyada-escinsellere-karsi-hosgorulu-olanlar-cogunluga-gecti-xh.aspx
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live
<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>