Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Gülşen'in sahne kıyafetlerini eleştirenlere verdiği cevap

$
0
0

21.01.2022 

Ünlü popçu Gülşen, son dönemde giydiği iddialı kıyafetlerine gelen eleştirilere yanıt verdi. Instagram hesabından bir dizi açıklama yayınlayan şarkıcı, "Evet, ben bir anne babanın kızı, evet bir erkeğin eşi ve bir yavrunun annesiyim. Babasının kızı, bir erkeğin karısı, bir çocuğun annesi olmaktan öte ben aklı ve düşünme yeteneği olan, özgür iradeye sahip bir insanım. Hiçbir sıfatın kölesi değilim. Kimseye ait değilim. Ben kendimim. Kendime aitim" ifadelerini kullandı.

Şarkıcı Gülşen, son dönemde tercih ettiği sahne kıyafetleriyle ilgili hem meslektaşları hem de bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından eleştirilmişti. Son olarak eşi Ozan Çolakoğlu'ndan boşanacağına dair iddiaları yalanlayan Gülşen, kendisine gelen tepkilere yanıt verdi.

Pek çok sanatçının da destek olduğu Gülşen'in sosyal medya hesabından yayınladığı o açıklama şu şekilde: 'Bu kıyafet plajda giyilir ama sahnede giyilmez.’ ‘Bu kıyafeti sesi olmayan, şarkılarıyla gündeme gelemeyen giyer ama sanatkâr olan giymez.’ ‘Bu kıyafeti yabancılar giyer ama burası Türkiye.’ Giyemez.’ ‘Hadi giydi ama o dansı edemez.’ ‘Evliliği yolunda değilse, aldatılıyorsa, boşanıyorsa ve yeni bir erkek peşindeyse giyer ama her şeyi yolunda giden bir evliliği varsa giymez.’ ‘Şu ana kadar tamamdı ama bu sefer limiti aştı.’

"Şimdi tüm o ‘ama’ların sonrasındaki cümlelerinize cevaben: Ben bir kadın bedeninde dünyaya gelmiş bir insanım. İsmim Gülşen. 26 yıldır tek başıma ayaklarımın üzerinde duruyor ve arı gibi çalışıyorum. Hiç kimseye muhtaç değilim. Pop müziğe değer ve yenilik katabilmek adına sayısız şarkı yazdım. Tabii bu uzun yolculukta hiçbir şey bana altın tabakta sunulmadı. Düştüğüm, kalktığım, mücadelesini verdiğim, çok da yaralandığım oldu elbet. Ama bugün geldiğim noktada ve her zaman, ihtiyacım olan gücü hep kendi içimde buldum. Taştan duvardan olmadığımı, sadece bir insan olduğumu hep hatırlattım kendime."

"Mesleki hayatım boyunca hep zamanın ruhunu okumaya inandım. Müziğimin, bedenimin, zihnimin hep özgür ve bağımsız kalabilmesine gayret ettim. Var olanla yetinmeyip yenilenmeye, değişime açık kalmanın mesleğimi en doğru biçimde icra edebilmek için en önemli unsur olduğunu hep bildim."

"Meğer insan performansına gösterdiği özeni giyimine de gösterince sanatkârlığı yok oluyormuş. Vazgeçmem istenen şey, daha az göze batmak ya da daha çok onay görmek için kendimi, bedenimi, vizyonumu yok etmem mi? Yoksa asla inanmadığım belirli yaftalara itaat etmem mi?"

"Ben de bu satırları tam da o yüzden yazıyorum. Kıyafet üzerinden farklı farklı ‘ama’larla sırf beni ya da sizden olmayanları nasıl alaşağı ederiz diye düşünerek çıktığınız bu yolda aslında kendi ayaklarınıza, hemcinslerinizin ve evlatlarınızın ayaklarına takmaya çalıştığınız prangaların farkında mısınız?"

"Bir gün gelip kadını ya da kendinden olmayanı yok saymaya, baskılamaya ve gerektiğinde yok etmeye hevesli bu ataerkil sistemin sizin gibi düşünenlerden de aldığı güçle gelip sizi de boğabileceğini, hatta boğmakta olduğunu görmüyor musunuz?"

"Evet, ben bir anne babanın kızı, evet bir erkeğin eşi ve bir yavrunun annesiyim. Babasının kızı, bir erkeğin karısı, bir çocuğun annesi olmaktan öte ben aklı ve düşünme yeteneği olan, özgür iradeye sahip bir insanım. Bu sıfatlardan fazlasıyım. Hiçbir sıfatın kölesi değilim. Kimseye ait değilim. Ben kendimim. Kendime aitim."

"Kadınlara ‘anne’ olma, ‘evlat’ olma, ‘eş’ olma; erkeklere ‘erkek olma’, ‘hükmetme zorunluluğunda olma, aksi takdirde eksik olacağı’ üzerinden uygulanan tüm tahakkümün nasıl bir cehennem olduğunu ve bu tahakkümün en sonunda erk’lik taşımayanın ya da onun yasalarına uymayanın yaşamdan silinmesini meşrulaştırmaya hizmet etmekte olduğunu ne olur görelim artık hep birlikte. Bir insanın yaşam hakkı, yaşam tercihleri bir başkası tarafından belirlenemez. Bir cins ya da insan bir diğerinden üstün olamaz."

"Bana kıyafetim, yaşım, anneliğim, cinsiyetim, eşliğim ya da sanatkarlığım üzerinden kurulmaya çalışılan tüm baskılar gibi eğer çeşitli baskıların içine hapsedilmiş, nefessiz, umutsuz, çaresiz bırakılmaya çalışılmış tek bir kişi dahi varsa okuyup nefes bulsun, küçük sandığı dünyada aslında yalnız olmadığını, kabul görüldüğünü ve çok sevildiğini bilsin istedim. Çünkü yaşam, bu zihniyetler kadar küçük değil. Yaşam kocaman ve yaşamak çok güzel.”

CNN Türk

BBC News Türkçe
@bbcturkce
·
13s
Şarkıcı Gülşen, sahne kıyafetlerinin tartışılmasına yanıt verdi: “Kadını yok saymaya hevesli bu ataerkil sistemin sizi de boğmakta olduğunu görmüyor musunuz?”
14brass
@14brass
·
22s
Lol, Gülşen cevabında şakır şakır iç mantığı, gidiş yönü ve bütünlüğü olan koca 1 kompozisyon kurmuş? Türkçe pop "skandal" sonrası açıklamalarında yeni 1 zirve. Yanlış anlaşıldığını iddia etmemiş, toplumun sempati damarlarına çöreklenmemiş, starlığa sığınmamış... BAM BAM BAM.

çilem
@cilematas
·
16 Oca
#gülşen. Aaa bu şey değil mi "Sanane lan GAVAT" bu çıplaklığı övmek değil bu bir kadının kendi vücudu hakkında söz sahibi olduğunu düşünen geçmişi ve zihniyeti pislik olan bireylere cevabıdır. Bu bir direniştir Zafer el işareti
vardalcaniş
@vardalcanis
·
21s
kadınların kurtuluş savaşında gülşen’in samsun’a çıkışı Yelkenli

Zehra Celenk
@ZehraCelenk
·
7s
Çıplaklık ya da tersi “devrimci” değildir. Ama kadınlara ne yapıp yapamayacakları konusunda sürekli sallanan parmağa karşı durmak cesarettir. Gülşen’in “hiçbir sıfatın kölesi değilim” çıkışı, buradaki bilinç tüm kostümlerden daha anlamlı. 
Bir kadının kendini sevmesi devrimdir.Rüzgarla savrulan yaprak

Emirhan Yılmaz
@Emirhanyilmaz77
·
18 Oca
Burası Türkiye böyle giyinmemeli demişler. İşte sorun da bu, Türkiye İslam Cumhuriyeti değil. Bu kadın burası Türkiye olduğu için bugün böyle sahneye çıkabiliyor. Sizin dini kurallarınız dışarıda başkaları için geçerli olmak zorunda değil. Özgür Türkiye ! Özgür kadınlar ! #Gülşen

12 yaşındaki çocuğu istismar eden tarikat hocası: Şeytana uydum

$
0
0

Ordu'da tarikatçıların kursunda 12 yaşında çocuk cinsel istismara maruz bırakıldı. Suçunu itiraf eden kurs hocası "Dün gece tövbe ettim. Secdeye kapandım," dedi.

Ordu Fatsa’da bulunan Süleymancılara ait Özel Madenler Erkek Öğrenci Yurdu'nda 12 yaşındaki çocuk, kurs hocası Y.K. tarafından cinsel istismara uğradı. Çocuğun ailesiyle görüşen ve suçunu itiraf eden kurs hocası Y.K., "Şeytana uydum. Dün gece tövbe ettim. Secdeye kapandım” dedi. Y. K. hakkında "Çocuğun cinsel istismarı’", "Kişiyi hürriyetinden alıkoymak’" suçlarından dava açıldı.

Halk TV'den Seyhan Avşar'ın haberine göre olay B.K. isimli çocuğun yaşadıklarını annesine anlatması ile ortaya çıktı. Annesinin yanına giden B.K. onunla bir şey konuşmak istediğini ancak utandığını belirtti. Anne olayın üstüne giderek çocuğunun konuşmasını sağladı. B.K. yurt binasında yatılı kalan ve etüt hocası olan Y.K.’nin kendisine cinsel istismarda bulunduğunu anlattı. Büyük bir şaşkınlık yaşayan aile çocuklarını da alarak yurt binasına gittiler. B.K. burada kurs yöneticilerine de yaşadıklarını anlattı. Aile çocuklarına istismarda bulunan Y. K. ile baş başa görüştü. İddiaya göre Y.K. bu görüşmede aileye, “Şeytana uydum. Dün gece tövbe ettim. Secdeye kapandım” dedi.

Ailenin şikayetçi olması üzerine Y. K. polise teslim edildi. Savcılık ifadesinin ardından Y.K. çıkarıldığı mahkemede tutuklandı.

İDDİANAME

Soruşturmayı yürütülen Fatsa Cumhuriyet Başsavcılığı Y.K. hakkında iddianame hazırladı. İddianamede Y.K.'nin, "Çocuğun cinsel istismarı’" ve "Kişiyi hürriyetinden alıkoymak" suçlarından cezalandırılması istendi. İddianamede B.K.'nin yaşadıkları aktarıldı.

İddianame Fatsa Ağır Ceza Mahkemesi’nde tarafından kabul edildi ve dava görülmeye başlandı. Sanık Y.K. mahkemede yaptığı savunmasında suçlamaları reddetti. Y.K. savunmasında, "Fatsa Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği’nin üyesiyim. Yurtta tamir, tadilat işlerine bakarım. Bunun dışında 8. sınıf öğrencilerinin derslerine yardım ederim. İlahiyat mezunuyum. Yurtta bulunduğum zamanlarda mağdurla birebir görüşmem olmamıştır. Bazen çocukların sorularına cevap vermiyorum. Bu sebeple mağdur bana sinirlenmiş olabilir. Mağdurun yurtta kalmak istememesi bu şikayete neden olmuş olabilir" dedi.

Dosya kapsamında çok sayıda çocuk tanık sıfatıyla dinlendi. Çocuklar Y.K.’nin derslerine yardımcı olduğunu ancak yurtta yatmadığını belirtti. Tanık Y.Ç. isimli çocuk ise arkadaşı B.K.'nin bir gün kendisini çağırdığını ve etüt hocası tarafından cinsel istismara maruz kaldığını anlattığını belirtti.

https://www.birgun.net/haber/12-yasindaki-cocugu-istismar-eden-tarikat-hocasi-seytana-uydum-374466

Işın Karaca Gülşen'in Sahne Kostümlerini Eleştirdi:

$
0
0


"Ben de Kız Annesiyim, Gülşen Bu Ülkeye Göre Hareket Etmeli"

Bu ülkeye göre hareket edeceksek, sen de bu ülkeye göre hareket etmiyorsun. Bu ülkeye göre hareket edeceksek, yarın bıgün hareket ettiğimiz kadar da hareket edemeyiz. Bu ülkeye göre hareket edersek, kendimiz gibi yaşamış olmayız. Bu ülkeye göre hareket edeceksek, eşcinseller eşcnselliğini feda etmek zorundadır. Bu ülkeye göre hareket edeceksek, o zaman erkek egemen sistem kadına her türlü hareketi reva görecektir. Bu ülkeye göre hareet edeceksek, bu gün külotuna karışan yarın senin meme çatalına ve saçlarına da müdahale edecektir. Bu ülkeye göre hareket edeceksek, hani benim kızım var diyorsun ve Gülşen'in sahne kıyafetine karışıyorsun ya, kızının özgür bir eğitim koşulları bile olmayacak demektir. Bu ülkeye göre hareket edersek, bugün özgür olduğumuz kadar yarın özgür olamayacağız demektir. 20 yılda nereye geldiğimizi gerçekten göremiyor musun? Vesaire vesaire... Ok? Do you understand?

Işın Karaca Gülşen'in Sahne Kostümlerini Eleştirdi: Ben de Kız Annesiyim, Gülşen Bu Ülkeye Göre Hareket Etmeli

Geçtiğimiz günlerde kızı Mia ile Uludağ'da tatil yapan Işın Karaca, son günlerde sahne kıyafetleri ve kendisine yöneltilen eleştirilere yönelik yaptığı açıklamayla çok konuşulan Gülşen hakkında konuştu. Karaca açıklamasında 'ben de kız annesiyim o da belirli bir normun içerisinde bu ülkeye göre hareket etmelidir diye düşünüyorum.' sözlerine yer verdi.

Işın Karaca geçtiğimiz günlerde kısa bir kış tatiline çıktı.

Kızı Mia ile Uludağ'a tatile giden ünlü şarkıcı magazin muhabirlerinin dikkatinden kaçmadı tabii.

Karaca muhabirlerle sohbet ederek 'Karne sevinci ile hayatımızı donarak geçirdiğimiz 3 gün oldu.' dedi.

Basın muhabirleri Karaca'ya, son günlerde sahne kıyafetleriyle çok tartışılan Gülşen'i de sormadan geçmedi.

Işın Karaca ise meslektaşı hakkındaki soruyu 'Gülşen aslan gibi şarkıcı, efsane bir söz yazarı. Sadece ben de kız annesiyim o da belirli bir normun içerisinde bu ülkeye göre hareket etmelidir diye düşünüyorum. Son kostümünü görmedim, telefondan uzak durmaya söz verdim o yüzden bakmadım iyi çalışmalar.' diyerek soruyu cevapladı.

Işın Karaca Gülşen'in muhteşem açıklamasından da habersiz değildir diye düşünüyoruz.

https://onedio.com/haber/isin-karaca-gulsen-in-sahne-kostumlerini-elestirdi-ben-de-kiz-annesiyim-gulsen-bu-ulkeye-gore-hareket-etmeli-1039898

ÜniKuir’in Üniversiteli LGBTİ+ Öğrenci Toplulukları raporuna göz attınız mı?

$
0
0

UniKuir raporu, “Bu raporun üniversitelerde örgütlü LGBTİ+ öğrenci topluluklarının mücadelesini güçlendirmesini umut ediyoruz” notuyla paylaştı.

LGBTİ+ öğrenciler üniversitelerde kendilerini güvende hissetmiyorlar. LGBTİ+ öğrencilerin yüzde 56’sı üniversitede kendini yönelimi / cinsiyet kimliği sebebiyle güvende hissetmediğini ifade etti.

LGBTİ+ öğrenciler üniversitelerde ekonomik şiddete maruz bırakılıyor. LGBTİ+ öğrencilerin yüzde 49,3’ü yönelimleri / cinsiyet kimlikleri açığa çıkarsa burs, yarı zamanlı çalışma gibi ekonomik olanaklardan mahrum bırakıldıklarını veya bırakılmaktan çekindiklerini ifade etti.

LGBTİ+ öğrenciler üniversite atmosferini yüzde 32 oranında arkadaşça, yüzde 29 oranında açık fikirli, yüzde 33 oranında kapsayıcı ve yüzde 25,2 oranında toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetir şeklinde nitelendirdi.

Bulgular, ÜniKuir’in Üniversiteli LGBTİ+ Öğrenci Toplulukları raporundan.

Köklerini üniversite aktivizminden alan ÜniKuir Derneği, Türkiye’deki üniversiteli öğrenci örgütlenmeleri üzerine özenle çalışıyor, erişilebilir bir kaynak olmak ve sıkı bir dayanışma örmek için çabalıyor.

Tüm bu çabaların sonucunda ortaya çıkan “Üniversiteli LGBTİ+ Toplulukları Yıllık Raporu -2021-” başlıklı çalışma, Türkiye’de yürütülen hak mücadelesi açısından büyük öneme sahip üniversiteli LGBTİ+ örgütlenmeleri hakkında bu kapsamda hazırlanmış ilk rapor olma özelliği taşıyor.

"Yakın zamanda İngilizce de olacak"

ÜniKuir Derneği’den yapılan açıklamada rapora dair şöyle denildi:

“Sene boyunca öğrenci topluluklarıyla sürekli ve erişilebilir iletişimi ve dayanışmayı sürdürürken, onların sahadan aktardıkları bilgileri raporlaştırıp hem aktivist alan içinde dolaşımını sağlayarak örgütlenme faaliyetlerine ivme kazandırmayı hem de ilerideki çalışmalar için bir kaynak oluşturmayı amaçlayan bu raporu, sene boyu topladığı nitel ve nicel verileri derleyerek okuyucunun dikkatine sunuyor. 

"ÜniKuir Örgütlenme ve Dayanışma Programı Koordinatörü Şebin tarafından hazırlanan rapor, öznelerden gelen deneyim aktarımlarından Türkiye’deki üniversiteli LGBTİ+ topluluklarının listesine, Türkiye’deki LGBTİ+ örgütlenmelerin yaşadığı temel sorunlardan örgütlenme hakkının yasal kapsamına kadar geniş bir bilgilendirmeyi içermektedir. Hollanda Krallığı Dışişleri Bakanlığı’nın iş birliği ile hazırlanan bu çalışma, yakında zamanda İngilizce dilinde de erişilebilir olacaktır.”

“Lubunya beraberken güçlü”

“Bu raporun, Türkiye’deki LGBTİ+ öğrenci hareketinin gündemini, karşılaştığı yapısal sorunları ve mücadele yöntemlerini takip etmek isteyenlerin; üniversiteli topluluklarının bir parçası olduğu LGBTİ+ hareketinin diğer bileşenlerinin; üniversitelerde örgütlenme planı olan lubunyaların sorularına cevaplar sunmasını hedefliyoruz. Ayrıca, hareketin geleceği için büyük önem arz eden üniversitelerde örgütlü LGBTİ+ öğrenci topluluklarının dayanışmasına, aralarında iletişim ve koordinasyonun sağlanmasına katkı sağlamasını umut ediyoruz.”

“Rapor kapsamında mülakat yapılan öznelerden birinin dediği gibi: Çünkü “lubunya beraberken güçlü, lubunya dayanışarak hayatta kalıyor.” 

 (EMK)

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/256875-unikuir-in-universiteli-lgbti-ogrenci-topluluklari-raporuna-goz-attiniz-mi

Polisten saldırıya uğrayan trans kadınlara: 'Benim görevim seni korumak değil'

$
0
0

İzmir'de 4 kişinin çivili sopalarla saldırıp gasp etmeye çalıştığı trans kadınlar polisin yanına koşarak kurtuldu. Trans kadınlar, polisin “Benim görevim seni korumak değil” dediğini anlattı.

Olay Alsancak'ta bulunan ve transların yoğun olarak yaşadığı Bornova Sokak'ta yaşandı.

Cihan Başakçıoğlu

İzmir'de son 3 ayda trans kadınlara yönelik peşpeşe gerçekleşen nefret saldırılarında iki trans kadın öldürüldü, üçü ise ağır yaralandı. 17 Ocak gecesi ise Alsancak'ta bulunan ve transların yoğun olarak yaşadığı Bornova Sokak'ta bu saldırılara bir yenisi daha eklendi. Ellerinde çivili sopa ve bıçak bulunan dört saldırgan sokakta bekleyen seks işçisi transları darp ederek gasp etmeye çalıştı.

Saldırının ardından polislerin bulunduğu sokak başına doğru koşan trans kadınlar yardım istedi. Ancak anlatımlara ve kamera görüntülerine yansıyanlara göre polis ekipleri trans kadınlara, “Benim görevim seni korumak değil” şeklinde cevap verdi. Tartışmaların ardından olay yerine gelen başka ekipler ise trans kadınları, “polise mukavemet” suçlamasıyla gözaltına almak istedi.

'ÇİVİLİ SOPALARLA SALDIRDILAR'

Saldırıya uğrayan trans kadınlardan Elif o gece yaşananları Gazete Duvar'a anlattı. Gasp edilmeye çalışıldıklarını belirten Elif, şunları söyledi: “Pazartesi akşamı karşı komşumuz Damla ile beraber karşılıklı sokakta duruyorduk. Alt katta Ceyda isimli arkadaşım vardı. Ceyda kapıdayken konuştuk, selamlaştık. Üç kişi geldi. Biri Ceyda'nın boynuna doğru iki kez eliyle hamle yaptı. Kolyesini almaya çalıştı. Ceyda 'Gider misin ne yapıyorsun'şeklinde tepki gösterdi. Güvenlik kameralarını görünce benim durduğum kapının önüne geldi. 'Gider misin' dedim ve arkamı dönüp apartmana girdim. Apartmana girdikten üç dakika sonra çıktığımda dört kişinin ellerinde çivili sopalarla bize doğru geldiğini gördüm. Karşıda olan Damla'yı içeri girmesi için uyardım. Tekrar içeri kaçtım. Çıktığımda sopalarla Damla'yı darp ettiklerini gördüm. Mecburen müdahale etmek zorunda kaldım. Aralarına girdim. Bir çivili sopa kafamı sıyırdı. Darp edildik.”

'KADIN POLİSE 'ABLA BİZE YARDIM ET' DEDİK, ELİNDE ÇAYIYLA HİÇBİRŞEY YAPMADI'

Darp edildikten sonra 1460 ve 1469 Sokak'ta polislerin bulunduğu noktaya doğru kaçtıklarını anlatan Elif şöyle devam etti: “Orada duran bir kadın bir erkek ahlak polisi vardı. Kadın polise 'Abla bize yardım et, ellerinde bıçak var, darp edildik' dedim. Elinde çayıyla hiçbirşey yapmadı. Biz sesimizi yükseltince yanındaki görevli polis saldırganların peşinden koştu. Saldırganı yakaladı. Polis bizimle tartışmaya başladı. 'Ben sizin korumanız değilim, müşteri pazarlığında anlaşamadınız şimdi işi devlete mi sürüyorsunuz' dedi. 'Senin görevin çay içmek mi? Ben bir vatandaş olarak mağdurum. Beni kimliğimle cinsiyetimle yargılama. İnsan olarak senden yardım istiyorum'şeklinde tepki gösterdim. Bize hakaret ettiler. 'Tipinize bakın allah sizi affetsin. Siz bu tipinizle mi bizden yardım istiyorsunuz. Ben seni korumakla yükümlü değilim, özel koruman değilim' ifadelerini kullandı.” 

'SALDIRGANLAR 'SİZİ ÖLDÜRMEK SUÇ DEĞİL İBNELER' DEDİ'

Daha sonra olay yerine gelen polis ekibinin ise sokaktaki transları “polise mukavemet” iddiasıyla gözaltına almaya çalıştığını söyleyen Elif, “Daha sonra gelen ekiple birlikte saldırının olduğu evimizin önüne geldik. Ekip bizi polise mukavemet ettiğimiz gerekçesiyle gözaltına almaya çalıştı. Biz polise mukavemette bulunmadık. Biz mağdur olan tarafız. Saldırganları yakalamaya gitmediler, bizi gözaltına almaya çalıştılar” dedi.

Götürüldükleri Alsancak Polis Merkezi'nde de saldırganlar tarafından tehdit ve darp edildiklerini söyleyen Elif, “Şahısları karakolda tespit ettik. Şahıslar ifadeleri alınmaya başlamadan önce karakolun içinde 'Öldüreceğiz sizi, sizi öldürmek suç değil ibneler'şeklinde bizi tehdit ettiler. Damla arkadaşımızın ifadesi alınırken karakolun içerisinde tekrar saldırganlar tarafından darp edildik. Polis hiçbirşey yapmadı. Kolluk kuvvetlerinin içinde dayak yedik” diye konuştu.

'ÖLDÜRÜLMEK İSTEMİYORUM'

Tutanak tutulmadığını, olay yeri incelemesi yapılmadığını ve görgü tanıklarının dinlenmediğini belirten Elif, şikayetçi olmalarına rağmen saldırganların serbest bırakıldığını söyledi ve şöyle devam etti: “İfadelerimiz alındı. Şikayetçi olduk. Bizi darp ederek gasp etmek isteyen saldırganlar serbest bırakıldı. Karakolun önünden ayrılmadılar. Bizi kapının önünde tehdit ederek beklemeye başladılar. Avukatımıza can güvenliğimiz olmadığını söyledik. Avukatımız durumu polise bildirerek, polis ekibi ile eve bırakılmamızı istedi. Avukata 'Öyle şey olmaz, bekleyeceksiniz' dediler.

Alsancak Polis Karakolu'nun güvenlik kameraları görüntüleri izlendiğinde ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır. Ben faili meçhul bir şekilde öldürülmek istemiyorum. O sopa kafama gelseydi şu an ölmüştüm. Ben de insanım. Ben de bir anne ve babanın evladıyım. Öldürülmek istemiyorum. Şu anda da kendimi güvende hissetmiyorum” 

LGBTİ+ ÖRGÜTLERİ SOKAĞA ÇIKIYOR: TRANS YAŞAMLARIMIZ DEĞERLİ

İzmir'de bulunan LGBTİ+ örgütleri ise son dönemde artan saldırılara karşı sokağa çıkıyor. Bugün saat 18.00'de Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde “Trans yaşamlarımız değerli” sloganı ile düzenlenecek basın açıklamasına ilişkin LGBTİ+ örgütleri, tüm kamuoyuna çağrıda bulundu.

https://www.gazeteduvar.com.tr/polisten-saldiriya-ugrayan-trans-kadinlara-benim-gorevim-seni-korumak-degil-haber-1551012

12 yaşındaki çocuğu istismar eden tarikat hocası: Şeytana uydum

$
0
0

Ordu'da tarikatçıların kursunda 12 yaşında çocuk cinsel istismara maruz bırakıldı. Suçunu itiraf eden kurs hocası "Dün gece tövbe ettim. Secdeye kapandım," dedi.

Ordu Fatsa’da bulunan Süleymancılara ait Özel Madenler Erkek Öğrenci Yurdu'nda 12 yaşındaki çocuk, kurs hocası Y.K. tarafından cinsel istismara uğradı. Çocuğun ailesiyle görüşen ve suçunu itiraf eden kurs hocası Y.K., "Şeytana uydum. Dün gece tövbe ettim. Secdeye kapandım” dedi. Y. K. hakkında "Çocuğun cinsel istismarı’", "Kişiyi hürriyetinden alıkoymak’" suçlarından dava açıldı.

Halk TV'den Seyhan Avşar'ın haberine göre olay B.K. isimli çocuğun yaşadıklarını annesine anlatması ile ortaya çıktı. Annesinin yanına giden B.K. onunla bir şey konuşmak istediğini ancak utandığını belirtti. Anne olayın üstüne giderek çocuğunun konuşmasını sağladı. B.K. yurt binasında yatılı kalan ve etüt hocası olan Y.K.’nin kendisine cinsel istismarda bulunduğunu anlattı. Büyük bir şaşkınlık yaşayan aile çocuklarını da alarak yurt binasına gittiler. B.K. burada kurs yöneticilerine de yaşadıklarını anlattı. Aile çocuklarına istismarda bulunan Y. K. ile baş başa görüştü. İddiaya göre Y.K. bu görüşmede aileye, “Şeytana uydum. Dün gece tövbe ettim. Secdeye kapandım” dedi.

Ailenin şikayetçi olması üzerine Y. K. polise teslim edildi. Savcılık ifadesinin ardından Y.K. çıkarıldığı mahkemede tutuklandı.

İDDİANAME

Soruşturmayı yürütülen Fatsa Cumhuriyet Başsavcılığı Y.K. hakkında iddianame hazırladı. İddianamede Y.K.'nin, "Çocuğun cinsel istismarı’" ve "Kişiyi hürriyetinden alıkoymak" suçlarından cezalandırılması istendi. İddianamede B.K.'nin yaşadıkları aktarıldı.

İddianame Fatsa Ağır Ceza Mahkemesi’nde tarafından kabul edildi ve dava görülmeye başlandı. Sanık Y.K. mahkemede yaptığı savunmasında suçlamaları reddetti. Y.K. savunmasında, "Fatsa Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği’nin üyesiyim. Yurtta tamir, tadilat işlerine bakarım. Bunun dışında 8. sınıf öğrencilerinin derslerine yardım ederim. İlahiyat mezunuyum. Yurtta bulunduğum zamanlarda mağdurla birebir görüşmem olmamıştır. Bazen çocukların sorularına cevap vermiyorum. Bu sebeple mağdur bana sinirlenmiş olabilir. Mağdurun yurtta kalmak istememesi bu şikayete neden olmuş olabilir" dedi.

Dosya kapsamında çok sayıda çocuk tanık sıfatıyla dinlendi. Çocuklar Y.K.’nin derslerine yardımcı olduğunu ancak yurtta yatmadığını belirtti. Tanık Y.Ç. isimli çocuk ise arkadaşı B.K.'nin bir gün kendisini çağırdığını ve etüt hocası tarafından cinsel istismara maruz kaldığını anlattığını belirtti.

https://www.birgun.net/haber/12-yasindaki-cocugu-istismar-eden-tarikat-hocasi-seytana-uydum-374466?fbclid=IwAR2FCf7wT2uuUyexBlfPfQP7Z5ANSdhV71SjtQpGSMMKT3tM1fAeutO4Yfw

İzmir'de translara yönelik saldırılar protesto edildi

$
0
0

LGBTİ+ örgütleri ve insan hakları savunucuları, İzmir'de translara yönelik saldırıları protesto ederek, ayrımcılık ve şiddetin önlenmesini, etkin soruşturulmasını ve cezalandırılmasını talep etti.

İzmir'de bulunan LGBTİ+ örgütleri ve insan hakları savunucuları, son dönemde trans kadınlara yönelik artan saldırıları protesto etmek için basın açıklaması düzenledi.

Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde düzenlenen açıklamada, “Trans cinayetleri politiktir” yazılı dövizler taşınırken, açıklamaya 17 Ocak günü saldırıya uğrayan trans kadınlar da katıldı.

Grup adına açıklama yapan trans kadın Elif, 16 Ocak gecesi trans kadın Günay Özyıldız'ın, Üçkuyular’da yaşadığı apartmanın önünde transfobik bir nefret cinayetiyle öldürüldüğünü hatırlattı.

Henüz 2 ay önce trans kadın Berrak'ın bir nefret saldırısında katledildiğini, bir diğer nefret saldırısında ise 2 seks işçisi trans kadının hayati tehlike yaşayacak derecede ağır yaralandığını söyleyen Elif, aynı saldırıda bir başka trans kadının ise yaralandığını belirtti.

Günay’ın kaybı için üzgün ve öfkeli olduklarını dile getiren Elif, kamusal ve medyatik saldırılardan güç alan faillerin etkin ve şeffaf soruşturma yürütülerek nefret saikiyle işledikleri cinayetler için en üst sınırdan ceza almasını talep ettiklerini vurguladı.

'POLİS AÇIKÇA 'SİZİ KORUMAK ZORUNDA DEĞİLİM' DEDİ'

17 Ocak gecesi ise seks işçisi trans kadınların 4 kişi tarafından gasp edilmeye çalışıldığını ve kesici-delici aletlerle darp edildiğini söyleyen Elif, olay yerinde bulunan ve müdahale etmesi için çağrılan polis memurunun trans kadınlara açıkça ‘’Sizi korumak zorunda değilim’’ dediğini söyledi.

Polisin yaşanan saldırıya ilişkin tutanak tutmadığını, delil toplamadığını ve trans kadınlara kimlikte yazılan isimleriyle hitap ederek hak ihlalinde bulunduğunu belirten Elif, “Adli süreci işletmek için kolluk kuvvetlerince zorluk çıkarılan arkadaşlarımız karakolda da faillerin ölüm tehditleri ve fiziksel saldırısına maruz bırakılmış ve açıkça etkin bir soruşturma yürütülmemiş ve trans kadınlar kolluğun kötü muamelesine maruz bırakılmıştır” dedi.

'TRANS HAYATLARIMIZ DEĞERLİDİR'

Son dönemde translara yönelik giderek artan nefret saldırıları ve cinayetlerinin toplumsal ve politik olduğunu vurgulayan Elif, “Translara yönelik nefret saldırıları ve cinayetler, devletin adeta varlıklarını ve haklarını yok saydığı translara karşı yükümlülüklerini yerine getirmemesinin; ayrımcılık ve nefret suçlarına karşı önleme, koruma ve ceza politikası geliştirmemesi ve uygulamamasının; faillere uygulanan cezasızlık halinin, önlenmeyen her türlü ayrımcılığın sonucudur” diye konuştu.

Devleti görevini yapmaya davet eden Elif, son olarak şunları söyledi:

“Buradan bir kere daha sesleniyoruz: Trans cinayetleri ve nefret suçları önlenebilirdir! Devleti uluslararası sözleşme ve anayasal yükümlülüklerinden doğan her türlü ayrımcılık ve nefret suçunu önlemek ve cezalandırmak için görevini yapmaya; içinden geçtiğimiz ve yoğunluğu giderek artan nefret ve şiddet ikliminde, tüm kamuoyunu açık ve örtük şekilde translara yönelik gerçekleştirilen her türlü nefret saldırısına karşı ses çıkarmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz! Şiddet ve ayrımcılık politikalarına karşı translarla eşitlenmeyi ve insan haklarını savunmaya; ayrımcılık ve şiddetin önlenmesi, etkin soruşturulması ve cezalandırılmasını talep etmeye devam edeceğiz. Trans hayatlarımız değerlidir. Vardık, varız, var olacağız. Nefrete inat yaşasın hayat” (DUVAR)

https://www.gazeteduvar.com.tr/izmirde-translara-yonelik-saldirilar-protesto-edildi-haber-1551103

iPhone’un yeni “hamile adam” emojisi sosyal medyayı karıştırdı!

$
0
0

iOS 15.4 güncellemesiyle iPhone kullanıcıları yepyeni emojilere kavuşacak. Yeni sürümle birlikte kullanıma sunulacak emojiler arasında “hamile adam”ın yer alacak olması ise güncellemenin en dikkat çekecek konularından biri olmaya aday… Cinsiyetsiz figüre vurgu yapmak ve transseksüellerin hamile kalabilmesinin mümkün olduğuna dair farkındalık yaratmak amacıyla hazırlanan emoji şimdiden sosyal medyanın gündemine oturdu.

California merkezli Unicode Konsorsiyumu’nun bir parçası olan Emojipedia, hamile adamın “bazı transseksüel erkekler ve eşcinseller için hamileliğin mümkün olduğunu” kabul ettiğini vurguladı.

Ayrıca bu iki yeni “hamile erkek” emojisinin, çok yemek yemenin neden olduğu dolu bir mideyi göstermek için de kullanılabilme potansiyeline dikkat çekti.

Cinsiyetsiz figüre vurgu

Emojipedia’dan Keith Broni, “Satıcılar, 2019’dan beri tüm insanlara üç farklı cinsiyet varyantı – bir “Erkek”, bir “Kadın” ve cinsiyet belirtmeyen bir “Kişi” olmak üzere emojiler sunmak için önemli çaba sarf ediyor” dedi.

Broni, “Bu en son Apple beta güncellemesi, Taçlı Kişi ve Hamile kişi şeklinde iki yeni cinsiyetten bağımsız insan emojisi ekleyerek ve yeni bir Hamile Adam emojisi ekleyerek bu trendi sürdürüyor” ifadelerinde bulundu.

iOS 15.4 ne zaman çıkacak?

Yeni emojileri de beraberinde getirecek olan iOS 15.4’ün çıkış tarihine dair henüz kesin bir açıklama yapılmadı. Bununla birlikte, yeni emojiler kullanıcıları çıkış tarihi konusunda heyecanlandırdı.

Yine de son bir uyarı yapmakta fayda var: Apple çıkış tarihine kadar emojilerin bazılarında değişikliğe gidebilir. Nitekim bunlar henüz beta aşamasındaki sürümün bir parçaları. Apple emoji tasarımlarında bir ihtimal ufak değişimlere gidebilecek olsa da kuvvetli ihtimal temelde büyük bir dğeişiklik yapılmayacak.

https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/iphoneun-yeni-hamile-adam-emojisi-sosyal-medyayi-karistirdi/


Flee değerlendirmesi (İKSV galası, 2021)

$
0
0

Cannes seçkisinde yer alıp Sundance’den ödülle dönen, yapımcıları arasında Riz Ahmed ve Nikolaj Coster-Waldau gibi tanıdık simalar bulunan Flugt / Flee; bu seneki ödül sezonunun öne çıkan yarışçılarından. Akademi Ödülleri’nin Uluslararası Film kategorisi için Danimarka’nın temsilcisi olan, belgesel ve animasyon dallarında da eli güçlü yapımın yönetmen koltuğunda Jonas Poher Rasmussen var.

Bu yazı, Flee’yi henüz izlememişler için kimi sürprizleri bozabilir.

Zaman dilimi ve mekan

1976’da, küçük bir çocuğun pembe kulaklığı ve kız kardeşinden aşırdığı elbisesi ile Afganistan sokaklarında koşturmasını başlangıcı seçen öykü; Sovyetler Birliği’ne, soğuk kuzey denizlerine, İsveç’e ulaşmaya çalışan mühürlü kargo konteynerlerine ve oradan Danimarka’ya, konforlu bir eve uzanıyor.

Ne hakkında?

Yaşamının büyük bir bölümünde kaçak veya yasal belirsizlik içinde olan, köksüz kalan Amin’i merkeze alan Flee; Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinin ardından bir ailenin yeni bir hayata kaçışının, dehşete düşürücü biçimlerini ekrana yansıtıyor. İlk durakları Moskova’dan itibaren insan tacirleri ve yozlaşmış yerel yetkililer arasında yol almak zorunda kalındığından, nasıl parça parça dağıldıklarına tanıklık ediyoruz. 

Bu zaman atlamalı anlatıyı ısıtan Amin’in erkek arkadaşı Kasper, perdesiz, göz alabildiğine uzayıp giden bahçeli bir evde birlikte yaşamanın hayalini kuruyor. Amin ise bu birlikteliğe rağmen aidiyet ihtiyacı içinde yanıp tutuşuyor, geçmişin yükünü azaltmanın ve hikâyesini anlatmanın gerekliliğini hissediyor. Gerisi ise yerinden edilmenin kalıcı etkileri ile yoğrulmuş, oldukça travmatik bir geçmişe itiraz edebilme ve meydan okuyabilme cesareti.

İlk intiba?

-Ev kelimesi sana ne ifade ediyor?

-Güvenli…Gitmek…

-En eski hatıran hangisi?

Bu sorularla açılan belgesel boyunca nerede başladığı belirsiz, geçmişimizi oluşturup geleceğimizi şekillendiren, kimliğimizin en arkaik biçimi olan hatıraların; kendini yeniden inşa etme ve iyileştirme sürecindeki ezici etkisini izliyoruz.

LGBTİ+’ların “Onlar için bir kelime bile yoktu.” denecek kadar görünmez olduğu bir ülkede, âşık olmak için dövüş sanatları yıldızı Jean-Claude Van Damme’ı bulduğunu hatırlıyor Amin. Şimdilerde, hep “biraz farklı” olduğunu sezdiği o çocuk, hayallerine ortak olan partneriyle evlenmek üzere. Öncesinde, içine sığmayan geçmişini birilerine duyurmak, belki de duyulmak istiyor. Hikâye boğucu, can yıkıcı biçimde insanlık onurunun en dibine, sarmallar hâlinde ilerliyor. Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali, yıllar sonra bölgeyi terk edişinin ardından mücahit gerillalar ve köktendinci Taliban’ın yönetimi devralışı, Moskova’ya kaçış, berbat konut kompleksleri, insan kaçakçıları, yolsuz güvenlik güçleri…

Belgesel hangi yöntemler/malzemeleri kullanıyor?

El çizimi canlandırma sekanslar ile arşiv görüntülerinin bir araya getirildiği sunum boyunca; ayak sesleri kalem vuruşlarına karışıyor, kesik kesik soluk alış verişler ensede bitiyor. Görseller, günümüzü yansıtan canlı animasyondan, yakıcı bölümleri iletmek için seçilen kaba, tek renkli görüntülere kadar çeşitlilik gösteriyor. Yönetmen koltuğundaki Rasmussen, bu tekniklerin kombinasyonuyla, uzun süredir hayatında olan dostunun kimliğini ve mahremiyetini korumak niyetinde olduğunu söylüyor. 

Röportaj bölümlerinin çoğunda, sanki bir terapi seansı belgeleniyormuş gibi; kamera üstünde asılı şekilde, sırt üstü yatıyor Amin. Bütünüyle rotoskop kullanılan akışta, karakterin kendini ifşa etme konusundaki şüpheleri ve acı hikâyesi ön plana çıkarılırken, bakışlarından güç alınıyor.

En çok neyi sevdin?

Flee kuir sinemanın yapıtaşlarına kapsayıcılık ve incelikle yer veriyor. Öte yandan karakterinin bireysel mücadeleler, -mültecilerin yaşadıkları başta olmak üzere- küresel açmazlar, insanlık dışı devlet politikaları ve radikal dincilikten sebep sertleşmiş kabuğunu kırmanın; kolektif hafızadan ve yüzleşmekten geçtiğini vurguluyor. Ve soruyor: Bu düşmanca dünyada hayatta kalabiliyorsan, biraz da ayrıcalıkların sayesinde değil mi?

En az neyi sevdin?

Anlatım sırasında araya giren blok zamanlar, bazı bilgilerin kafa karıştırıcı olma ihtimalini doğuruyor. Ayrıca Moskova’da kaldığı sürede, kadınların bedenleri üzerinden kurulan tahakküm karşısında sessiz ve aciz kalmanın Amin’in en büyük vicdan muhasebesine dönüştüğünü duysak da kız kardeşlerinin İsveç’e kaçışları hakkında pek ayrıntı verilmemesi, -her şeye rağmen- içte garip bir eksiklik hissi bırakıyor. 

Modunu nasıl etkiledi?

Burun çekişler ve yer yer ağlama ritüelleri; Kasper’in varlığı ile hafif gülümsemelere, coming out’la ferahlamaya dönerek dindi neyse ki.

Kimler sever?

Belgesel türünün gerçekçiliği ile animasyonun gerçek dışılığını ikilik olarak görmeden, bu organik bağdan her daim haz alanlar ile teknik maharetleri bir yanda dursun; hikâye anlatımı sarkmasın diye düşünen, duru gerçeklikler peşinde koşanlar el ele versin.

Bunu seven şunları da sever

Akla gelen ilk örnek İran İslam Devrimi sonrası değişimi küçük bir kız çocuğunun gözünden aktaran Persepolis elbette. Bunun yanında Lübnan’da yaşanan iç savaşın ve katliamların nasıl kişisel ve toplumsal belleklerden silinebildiğini gösteren Waltz with Bashir, türe en yakın tercih olacaktır. 

Soru işaretleri, varsa açtığı tartışmalar

Mülteci krizinin yeri, zamanı değişse de yaşananlar neden biraz olsun değişmiyor? Politik aktörler zehir saçan cümlelerini duyarsızca havaya savururken, bunun vahim sonuçları ile ne zaman yüzleşecekler? Başka bir kişiyi anlamada sınıfta kaldığımız olduğumuz veya reddettiğimiz anlarda sınırları nasıl aşacağız? Bu durum nasıl şiddete, insanlıktan çıkmaya, ihmale, savaşa dönüşüyor? 

Formu dolduran: Esin Çalışkan

https://bantmag.com/flee-degerlendirmesi/

Erdoğan Medyayı 'Zararlı İçerik' Yayınlamaya Karşı Uyardı

$
0
0

Türk lider, 'milli manevi değerler'i zedeleyen hikayeler üreten örgütler hakkında yasal işlem başlatılacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk medyasını ülkenin temel değerlerine zarar veren içerikleri yayarlarsa misilleme yapmakla tehdit etti.

Resmi Gazete'de yayınlanan bildiride, Türkiye'nin "milli kültürünün" korunması ve "yazılı, sözlü ve görsel tüm medyalarda yer alan zararlı içeriklere maruz kalması sonucu çocukların gelişiminin olumsuz etkilenmemesi" için önlemler alınması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, bu içeriğin ne olduğunu belirtmezken, "Milli ve manevi değerlerimizi zedelemeye, aile ve toplum yapımızı bozmaya yönelik medya aracılığıyla yapılan açık veya örtülü faaliyetlere" karşı yasal işlem başlatılacağını söyledi

Türkiye'nin lideri yaklaşık 20 yıldır iktidarda ve AK Parti'nin benimsediği değerlere uymayan medya içeriğini sık sık eleştirdi.

Türkiye de son yıllarda medya gözetimini artırmak için harekete geçti ve büyük medyanın yaklaşık yüzde 90'ı artık devlete ait veya hükümete yakın.

Türk değerleri

RTÜK radyo ve televizyon gözlemcisi, tüm çevrimiçi içeriği kapsamlı bir şekilde denetlemektedir ve bu içeriği kaldırma yetkisine de sahiptir.

“Erotik” olarak etiketlediği müzik videoları, LGBTQ referansları veya cumhurbaşkanına hakaret ettiğini düşündüğü içerikler gibi Türk değerlerini ihlal ettiğini söylediği görüntüler için TV kanallarına para cezası verdi.

Geçen hafta Erdoğan'ın sarayıyla ilgili bir atasözünü Twitter hesabından yayınlayıp muhalif bir televizyon kanalında tekrarladıktan sonra tutuklanan tanınmış gazeteci Sedef Kabaş da dahil olmak üzere on binlerce kişi ikinci yasaya göre yargılandı.

Ece Erken Cinayet Gecesini Anlattı: “Keşke Ben Ölseydim”

Erdoğan Çarşamba günü Kabas'ın "suçunun" cezasız kalmayacağını söyledi.

Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olan cumhurbaşkanına hakaret suçunun kaldırılması yönündeki önerisini kınadı.

Türk gazeteciler birliği, Kabaş'ın tutuklanmasını "ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı" olarak nitelendirdi.

https://www.haber24.com/erdogan-medyayi-zararli-icerik-yayinlamaya-karsi-uyardi

LGBT gazileri: ‘sadist’ sorgulamadan sonra geriye dönüşler

$
0
0

Bir eşcinsel gazisi, bir RAF istasyonunda aç bırakılmış, uykusuz bırakılmış ve “sadist” iç sınavlara tabi tutulmuş olmanın, 35 yıl sonra onu geçmişe dönüşler ve depresyonla bıraktığını söyledi.

Simon Hinchley-Robson, Aids testi talep ettikten sonra 1986’da Pembrokeshire’daki RAF Brawdy’den terhis edildi.

Ancak Yüzbaşı Hannah Graf, 2013 yılında Ordudayken transseksüel olarak ortaya çıkma konusunda olumlu bir deneyime sahip olduğunu söyledi.

Savunma Bakanlığı, LGBT gazilerinden öğrenmenin önemli olduğunu söyledi.

2000 yılına kadar İngiliz ordusunda eşcinsel olmayı yasa dışı kılan bir yasanın etkisine ilişkin bir inceleme yapılıyor.

Kuralın yaklaşık 5.000 kişiyi etkilediği düşünülüyor.

Londra, Blackheath’ten Bay Hinchley-Robson, eski RAF uydu istasyonunda şef olarak çalışırken, hastalandı ve glandüler ateş teşhisi kondu.

Simon Hinchley-Robson, kocası Dave ile ayrıldı

Aids kampanyasının kötü şöhretli TV reklamlarını, düşen mezar taşlarını gördükten sonra, doktorundan bir AIDS testi istemeye karar verdi.

Ardından gelenlerin, 35 yıldan fazla bir süre sonra depresyon, kaygı ve geçmişe dönüşlerle yaşamasına neden olduğunu söyledi.

“Bu doktor kesinlikle balistik oldu – beni domuzdan köpeğe çağırdı” dedi.

Hemen sivil bir hastaneye nakledildiğini ve burada 10 gün kaldığını ve RAF Brawdy’ye geri gönderilmeden önce bir istasyon emri memuru tarafından kapılarda tutuklandığını söyledi.

AIDS testi isteyerek eşcinsel olduğunu kabul ettiği kendisine bildirildi.

Sonraki dört gün, yemek ve uykudan mahrum bırakılarak sorgulanmak, vurulmak, gülmek ve her dört ila beş saatte bir iç muayeneye tabi tutulmak için harcandığını söyledi.

Simon Hinchley-Robson, kendisine hava kuvvetleri için bir yüz karası olduğunun söylendiğini söyledi

“Korkunçtu,” dedi.

“Beni öyle bir durumda bıraktılar ki, fiziksel olarak kanamam oldu. Bunu sadist bir tatmin için yaptılar, başka bir şey için değildi.”

18 ay hapis cezası tehdidine rağmen, istasyon emri memurunun kamuoyu önünde rütbesini üniformasından söküp ona hava kuvvetleri için bir yüzkarası olduğunu söyleyerek sonunda taburcu edildiğini söyledi.

Evi, işi ve cinselliğini ailesine ifşa etmekten başka seçeneği yoktu.

Şimdi incelemeden cevaplar istiyor: “Kimin yetki verdiğini, neden izin verdiklerini ve ayağa kalkıp ‘yanılmışız, üzgünüm’ demelerini bilmek istiyorum.”

LGBT olarak ifşa edildikten sonra kendilerini öldüren kendisi ile aynı zamanda RAF’ta görev yapan dört ya da beş kişiyi tanıdığını iddia etti ve aileleri için adalet istediğini söyledi.

Aileleriyle iletişime geçip ‘Biz yanıldık, işte oğlunuzun emekli maaşı, işte kızınızın emekli maaşı’ demeleri gerekiyor” dedi.

Emekli maaşının iade edilmesini, anıt mezarda üniformasını giymesine izin verilmesini, tam bir özür ve yanlış yaptığını kabul etmelerini istiyor: “Ayağa kalkıp ‘yanıldık, özür dileriz ve düzelteceğiz’ demelerini istiyorum. ‘.”

https://nigdeanadoluhaber.com/2022/01/lgbt-gazileri-sadist-sorgulamadan-sonra-geriye-donusler/

Gay olduğunu düşünerek öldürüp, cinsel organını kesti!

$
0
0

 Antalya'da beyin yakan olay! Bir kadın, sevgilisini "erkek" arkadaşından kıskandı! Gay olduğunu düşünerek öldürüp, cinsel organını kesti!

Antalya'da, Elvan Küçükaltun isminde bir kadın, sevgilisini eve çağırdıkları erkek arkadaşından kıskandı. Erkek arkadaşının eş cinsel olduğunu düşünerek, sevgilisine ilgi duyduğunu hisseden kadının kıskançlıktan gözü döndü. Arkadaşını öldürerek, cinsel organını kesti.

Akıllara durgunluk veren olay, Antalya'nın Manavgat ilçesinde yer alan, Side Mahallesi'ndeki, Kiremithane Sokak'ta meydana geldi. Bir apart binasında Alman sevgilisi  Nadia Angela Grosser ile yaşam sürdüren Elvan Küçükaltun isimli kadın, Kadir Demir isimli arkadaşını akşam yemeğine çağırdı. Yemekte arkadaşı Kadir Demir'in, sevgilisi Nadia Angela Grosser'e ilgi duyduğunu hisseden kadın, Demir'i önce öldürdü, sonra cinsel organını kesti.

Antalya'da beyin yakan olay! Bir kadın, sevgilisini erkek arkadaşından kıskandı! Gay olduğunu düşünerek öldürüp, cinsel organını kesti!

EŞ CİNSEL OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜ

Sevgilisi Grosser'den şüphe duymayan ancak, arkadaşı Demir'in eş cinsel olabileceğinden şüphelenen Küçükaltun, gece yemek bitene dek sezgileriyle hareket etti. Arkadaşının her davranışını inceleyen kadın, gecenin sonunda Demir ile tartışmaya başladı. Tartışma kısa süre içerisinde alevlenerek kavgaya dönüştü. Küçükaltun, eline aldığı bıçak ile Kadir Demir'i göğüs bölgesinden bıçaklayıp öldürdükten sonra cinsel organını kesti.

MEZAR KAZARKEN JANDARMAYA YAKALANDI

Korkunç olayın  ardından yaşadıkları apart otelden çıkan Elvan Küçükaltun, Demir'in cansız bedenini ortadan kaldırmak için boş arazi aradı. Evin yakınlarında park bulan kadın, kazı çalışmalarına başladı. Park yakınlarından geçen mahalle sakinlerinin durumu Acil Çağrı Merkezi'ne ihbar etmesi üzerine ekipler adrese sevk edildi. 

Bölgeye sevk edilen jandarma ekipleri, olay yerinden kaçan Elvan Küçükaltun ile sevgilisi Nadia Angela Grosser'i gözaltına aldı.

Kadir Demir'in cansız bedeni ise otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu'nun morguna gönderildi.

https://www.bolgegundem.com/antalyada-beyin-yakan-olay-bir-kadin-sevgilisini-erkek-arkadasindan-kiskandi-gay-ol-3035125h.htm

New York'taki hayvanat bahçesi için bir ilk: Eşcinsel penguen çift yavru sahibi oldu

$
0
0

New York'taki The Rosamond Gifford hayvanat bahçesinde bir ilk yaşandı ve eşcinsel penguen çift bir yavruya ebeveynlik yapmaya başladı. Ancak çiftin bunun için bir testten geçmesi gerekti.

ABD New York'taki bir hayvanat bahçesinde Humboldt cinsi eşcinsel penguen çift bir yavruya 'koruyucu aile' oldu.

Erkek penguen çift Elmer ve Lima böylece The Rosamond Gifford hayvanat bahçesi için bir ilke imza atmış oldu. Hayvanat bahçesi yetkilileri, Elmer ve Lima'nın, yumurtalarını kırma eğiliminde bir penguen çiftten alınan ve yıl başında yumurtasından çıkan yavruya bakmakta bir hayli başarılı olduklarını söyledi.

Uzmanlar eşcinsel çiftin uygun ebeveyn olup olamayacağını görmek için önce deneme yaptı ve geçen üreme mevsiminde çiftin yuvasına sahte bir yumurta yerleştirdi. Penguen çiftlerin hepsi yumurta bakımında iyi olmasa da Elmer ve Lima bu konuda hayvanat bahçesi yetkililerini hayal kırıklığına uğratmadı. Ardından çifte bakmaları için gerçek yumurta verildi.

2018'de de Avustralya'da Sphen ve Magic adlı eşcinsel penguen çiftin bir yumurtaya başarılı bir şekilde ebeveynlik yapmaya başladıkları açıklanmıştı.

https://tr.sputniknews.com/20220131/new-yorktaki-hayvanat-bahcesi-icin-bir-ilk-escinsel-penguen-cift-yavru-sahibi-oldu-1053304387.html

İran’da 2 eşcinsel idam edildi

$
0
0

İran’da Mehrdad Kerimpur ve Ferid Muhammedi adlı iki erkek eşcinsellik suçundan dün idam edildi.

Sami Oğuz / Ajans Bizim / Iran / Marage

İran’da Mehrdad Kerimpur ve Ferid Muhammedi adlı iki erkek eşcinsellik suçundan bugün idam edildi.

Jeruselam Post’un haberine göre, İran İnsan Hakları İzleme örgütü attığı tweet mesajında iki kişinin eşcinsellikle ilgili suçlardan mahkum edilmelerinin ertesi günü idam edildiklerini bildirdi.

İki mahkumun 6 yıl önce tutuklandıkları ve idam edilene kadar Marage kentindeki hapishanede tutuldukları belirtildi.

https://www.haberhurriyeti.com/haber/9254747/iranda-2-kisiyi-idam-etti

“İHD, LGBTİ+’ların yaşadığı tüm hak ihlallerinin karşısında duracaktır”

$
0
0

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde LGBTİ+ Komisyonu kurulduğu deklare edildi

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde LGBTİ+ Komisyonu kurulduğu deklare edildi. Şubede yapılan açıklamada “Yaşadığımız coğrafyada LGBTİ+ mücadelesi 40 yıla yakın zamandır devam ediyor. Bu süreç içinde açılıp kapanan dernekler, küçük dayanışma grupları ve forumlar da bu mücadelenin temel taşlarındaki en büyük etkendir” denildi.

“Devletin en yetkin şahsı dahi çıkıp LGBTİ+’ları hedef göstermiş, terörist ilan etmiştir”

Türkiye’de tüm gündemlerin bir şekilde LGBTİ+ nefretine dönüşmekte olduğu söylenerek, “Her seferinde eli satırlı erkeklerin dillerinde ‘sapık’ olarak anılmaktayız. Özellikle Diyanet’in ‘Nefret Hutbesi’ ile başlayan LGBTİ+’lara yönelik cihat çağrısı, yandaş medyanın etkisi ile büyük bir şiddet sarmalına dönüşmüştür. Birbirini tetikleyen bu süreçler sonunda artık devlet kurumları da bu suçun ortağı olmuştur. Öyle ki devletin en yetkin şahsı (cumhurbaşkanı) dahi çıkıp LGBTİ+’ları hedef göstermiş, terörist ilan etmiştir” denildi. Açıklamanın devamında şunlar söylendi:

Bizler tüm bu saldırıların münferit olmadığını biliyoruz. İktidarın paramiliter çeteleri tarafından gerçekleştirilen bu dijital saldırılar LGBTİ+’ların katledilmesine ve intiharına giden yola zemin hazırlıyor. Cezasızlık politikası sonucu korunmasız olan LGBTİ+’lara dönük örgütlü yönetilen bu nefret sonucu ölümler “müstehak” olarak algılanıyor. Bu yüzden yıllardır “Nefret Cinayetleri ve İntiharları Politiktir” diyoruz, bu yüzden “ Trans Cinayetleri ve İntiharları Politiktir’’ diyoruz.

Bununla yetinmeyen iktidar varoluşlarımızı bahane ederek İstanbul Sözleşmesine saldırmış ve sözleşmeyi bir gece ansızın feshetmiştir. Haklarımıza, hayatlarımıza, kazanımlarımıza saldıran ve bunu LGBTİ+’ları yalnızlaştırma hamlesi olarak gören iktidara bir sözümüz var.

Bu ülkede milyonlarız, birbirinden vazgeçmeye niyeti olmayanlarız, her şeye rağmen güvenli alanlarımızı var ediyor, örgütleniyor, güçleniyor ve iyileşiyoruz.

Bu pratiğin bir örneği de İHD çatısı altında kurmuş olduğumuz LGBTİ+ Komisyonumuzdur.

“Ayrımcılığa ve nefrete uğrayan her bireyin hakkını koruyan, hak ve insan temelli olan tüm eksikliklerin karşısında olan İHD, LGBTİ+’ların yaşadığı tüm hak ihlallerinin karşısında duracaktır”

Komisyonun, erkek egemen toplumda filizlenen cinsiyetçiliğin, homofobi, transfobi, bifobi, erkeği güçlendirip kadını ve LGBTİ+’ları yok sayan ve bütün dışlayıcı söylemlerin bir ideolojiye dönüşmesinin önüne geçme amacıyla kurulduğu söylenerek açıklamaya şöyle devam edildi:

Ayrımcılığa ve nefrete uğrayan her bireyin hakkını koruyan, hak ve insan temelli olan tüm eksikliklerin karşısında olan İHD, LGBTİ+’ların yaşadığı tüm hak ihlallerinin karşısında duracaktır. Yaşanan tüm hak ihlalleri, devlet baskısı, mahalle baskısı, erk zulmü ve patriyarkanın işlediği suçlarda, görsel medya, yazılı medya ve sosyal medya ile körüklenen nefret söylemleri sonucu temaslı, veyahut dijital olarak yaşanan taciz, mobbing ve diğer tüm hak ihlalleri için komisyonumuza başvurular yapılabilir.

“LGBTİ+ hakları insan haklarıdır”

Açıklamanın sonunda şunlar söylendi:

Bizler Kız gibi koşan, karı gibi gülenler olarak anılanlarız. Kadın mıdır erkek midir belli değil denilenleriz. Kız Remzi’ler Erkek Fatmalar, Dönme Hasan’larız. Tüm dışlayıcı sözleri patriyarkanın suratına çarpanlarız. Stonewall’dan aldığımız direnci Ülker sokakta büyütüp tüm ülkeye yayanlarız. Güçleniyor örgütleniyor büyüyoruz. Çoğalmıyoruz özgürleşiyoruz.

Açıklama “LGBTİ+’lar yalnız ve yanlış değildir. LGBTİ+ hakları insan haklarıdır” denilerek sona erdi.

Sendika.Org

https://sendika.org/2022/01/ihd-lgbtilarin-yasadigi-tum-hak-ihlallerinin-karsisinda-duracaktir-645195/


Pandemi seks hayatını vurdu! Salgın döneminde sanal seks arttı. Çevrimiçi seks şantajı vakalarında patlama yaşandı

$
0
0

Koronavirüs salgını birçok alışkanlığı değiştirdi. İnsanların cinsel hayatları, sevişme tarzları da salgından etkilendi. İnsanlar koronavirüs nedeniyle sanal sekse yöneldi. Ancak bu dönemde, seks şantajı vakalarında patlama yaşandı.

Victims ve Offender’sin yayınladığı rapora göre, pandemi sırasında erkeklerin, kendileri hakkında müstehcen fotoğraflar, videolar ve bilgiler yayınlamakla tehdit eden çevrimiçi şantajların kadınlara göre iki kat daha fazla olduğu açıklandı.

ABD'de 2 binden fazla yetişkin üzerinde yapılan ankette, gençler, Siyahi ve Yerli Amerikalı kadınlar ve LGBTQ bireylerinin seks şantajı olarak bilinen suçların yüksek oranda arttığı açıklandı.

 Araştırmacılar, uzaktan çalışma ve sosyalleşme yoluyla dijital bir hayata önemli bir geçiş dönemi olan pandemi sırasında FBI'a yönelik şantaj raporlarının arttığını vurguladı.

Salgının başlangıcından bu yana, ABD'deki kar amacı gütmeyen kuruluşlar, devlet kurumları ve hukuk uzmanları da teknolojinin kolaylaştırdığı cinsel şiddette önemli bir artış olduğunu bildirdi.

Açıklanan verilere göre, rıza dışı, intikam amaçlı ya da pornografi gibi olayların teknoloji tarafından kolaylaştırılan cinsel şiddetin diğer biçimlerine göre son yıllarda giderek daha fazla şantaj amaçlı kullanıldığı bildirildi.

 Florida Uluslararası Üniversitesi'ne (FIU) ve Siber Sivil Haklar Girişimi'ne (CCRI) verilen bir Ulusal Bilim Vakfı (NSF) hibesi tarafından finanse edilen çalışmada, 2 bin 6 kişiye, "kendilerini tehdit etme eylemi" olarak tanımlanan seks şantajı kurbanı olup olmadığı soruldu. Bir kişiye daha fazla çıplak veya müstehcen resim göndermek, birine para ödemek veya cinsellik içeren hareketlerde bulunmak gibi eylemler yaptırmak için çıplak veya müstehcen bir resmi ifşa ettirdikleri açıklandı.

Araştırmada, erkeklerin yüzde dördü ve yüzde 2,3'ü, pandeminin başlangıcından bu yana şantaj yapma oranlarının arttığı açıklandı.

ERKEKLER CİNSEL ŞANTAJA DAHA AÇIK

FIU'da Psikoloji Doçenti ve CCRI Araştırma Başkanı Dr. Asia Eaton, “ABD'li erkeklerin pandemi sırasında kadınlardan daha sık cinsel şantaj mağduru olduklarını bildirmelerinin birkaç nedeni var. Son araştırmalar, pandeminin başlangıcından bu yana evle ilgili işlerde toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri mevcut. Dolayısıyla, Erkeklerin pandemi sırasında kadınlardan daha fazla çevrimiçi zaman geçirmesi dikkat çekiyor.” dedi.

 Ayrıca, Doktor Asia Eaton, erkeklerin genel olarak çevrimiçi aşk dolandırıcılıklarının kurbanı olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu açıkladı.

Araştırmada, erkeklerin flört ederken kadınlara göre “daha ​​az seçici” olma eğilimlerinden kaynaklı kadınlara göre cinsel şantajlara daha açık hale geldikleri vurgulandı.

Yapılan çalışmada, pandemi öncesinde partnerlerinden cinsel şiddete maruz kalan kişilerin, pandemi sırasında cinsel şantaj yaşama olasılığının daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

https://www.medyatava.com/haber/pandemi-seks-hayatini-vurdu-salgin-doneminde-sanal-seks-artti-cevrimici-seks-santaji-vakalarinda-patlama-yasandi_244513

HOMOFOBİ CEHALETTİR: Eşcinsel haklarına destek vermek günah mıdır?

$
0
0

* Selamun aleykum hocam, eşcinsel haklarına destek vermek günah mıdır?

- Bismillah… Eşcinsellik insan doğasına aykırıdır ve Rabbimiz tarafından haram kılınmıştır. Haram işleme hakkı olamayacağı gibi eşcinsellik hakkı da olamaz. Bu sebeple eşcinsellerin eşcinsellik haklarını savunmak eşcinsellik gibi haramdır ve günahtır.

https://www.mirathaber.com/escinsel-haklarina-destek-vermek-gunah-midir/

Erkeklere Karşı Cinsel Çekim Hissedip Kadınlara Karşı Duygusal Çekim Duyan Erkeklerin Hikâyeleri

$
0
0

Serhat

Onedio Üyesi

Bazı TikTok kullanıcıları videolar çekerek hissetleri çekim konusunda nasıl bölünme yaşadıklarını ifade etti ve bu konudaki düşüncelerini dünyayla paylaştı. Biz de bunları sizler için derledik ve videolara ek olarak bu konuda neler ifade edildiğinden bahsettik. İnsanların paylaştığı çekim bölümünün nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇

Bugün sizlere üç erkeğin kadınlara ve erkeklere duyduğu çekimlerde hissettikleri farklılıklardan bahsedeceğiz.

Söz konusu erkeklerden ilki olan Quin May, ABD’de yaşayan ve henüz 20 yaşında olan bir aşçı. Kendisi bu hissiyat farklılığı konusunda, “Büyürken hep benimle ilgili ters bir şeyler olduğunu düşündüm. Kadınlar bana hiçbir zaman erkek arkadaşlarımın anlattığı gibi çekici gelmedi.” diyor.

May, kadınlarından etkilendiğini, onları çekici bulduğunu ancak bunun diğer erkeklerin hissettiklerinden farklı olduğunu belirtiyor.

Kendisi, “Erkekler kızların fiziksel özelliklerini över dururdu. Ben de onlarla aynı fikirdeydim tabii. Çünkü, normal olan buydu ve aksini söylersem herkes benden şüphelenirdi. Lisede yaş aldıkça cinsel olarak erkeklere, duygusal olarak da kadınlara ilgi duyduğumu fark ettim.” diyor.

Malumunuz kişinin cinsiyetine ve ilgi duyduğu cinse göre farklı tanımlamalar yapılıyor…

Kendini heteroseksüel olarak tanımlayanlar karşı cinse, gay veya lezbiyen olarak tanımlayanlar ise aynı cinse ilgi duyuyor. Kendini biseksüel olarak tanımlayanlar iki cinse de, kendisini panseksüel olarak tanımlayanlar ise cinsiyetten bağımsız olarak insanlara ilgi duyuyor. Genellikle çekici bulunan kişilere karşı hem cinsel hem de duygusal anlamda hisler beslenir ama bu durum her zaman geçerli değildir.

May gibi insanlar için cinsel ve duygusal çekim, cinsiyetlere göre farklılık gösterebilir.

Böyle hisseden insanların birçoğu bu tür bir çekim algısına sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu TikTok aracılığıyla paylaşıp, beraberinde gelen karışıklığı, endişeleri, umutları ve sevinçleri de detaylıca anlatıyor. May’in bu konudaki videosu şu ana değin 3.2 milyondan fazla izlendi.

May’in çekiciliğin nüanslarını anlaması ve hislerini ifade etmesi bu videonun uzunluğundan çok daha uzun sürmüş.

Kendisi bu durumla ilgili olarak, “Kadınlarla daha derin bir düzeyde bağlantı kurabiliyorum, bu da genellikle onlara âşık olmama yol açıyor. Erkeklerde ise durum biraz farklı. Çünkü, erkekler genellikle kadınlar kadar açık değil. Aksine, genellikle başka erkeklerle temas hâlindeyim. Bu zevk almakla ilgili bir durum.” diyor.

Artık hissettiği çekimi tanımlayabiliyor olsa da hâlâ kafası oldukça karışık ve her zaman aynı düşüncede değilmiş.

Hem cinsel hem de duygusal çekim hissettiği bir avuç erkek ve kadın olduğunu belirtiyor ve bu durumla ilgili olarak, “Daha fazla seçeneğim olmasını seviyorum. Kadınlarla ilişki kurmam daha zor. Çünkü, kadınlar daha önce erkeklerle ilişkim olduğunu biliyor ve gey olduğumu düşünüyor.” diyor.

Gelelim benzer bir hissiyata sahip ikinci kişimize.

İspanya’nın Barselona kentinde yaşayan 23 yaşındaki içerik üreticisi Stephen Brenland hem erkeklerle hem de kadınlarla birlikte olmuş. Kendisi, birlikte olduğu kişilerin kendisine nasıl davrandığını düşünerek iki cinsiyete de neden ilgi duyduğunu anlamasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Konuyla ilgili çektiği TikTok videosu 290.000 kez izlendi.

Açıklamaları ise gerçekten ilginç.

Kendisi, “Kızlarla çıkmak daha hafif. Coşkulu olmasının yanı sıra sorumluluk hissediyorsunuz. Kız arkadaşınız sanki en yakın arkadaşınız gibi. Yol belli, toplum belli. Ne zaman kızlarla çıksam kendimi güvende hissettim. Her şey bana uygundu, ilişkinin düzenini ve yapısını seviyordum. Ancak erkeklerle çıkmak bambaşka bir şey. Her şeyi tüketen, eğlenceli ve tehlikeli bir durum. Erkeklere yönelik fiziksel bir çekim hissediyorum.” diyor.

Brenland çekimsel bölünmenin ne katı ne de sabit olduğunu ama hem cinsel hem de duygusal çekim hissettiği birini bulmanın kolay olmadığını söylüyor.

Bir gün ikisini de hissettiği biri karşısına çıkabilecek olsa da bunun gerçekten mümkün olup olmadığından emin olamamanın çok korkunç olduğunu ifade ediyor. Şu anda bu doğrultuda erkeklerle birlikteliği denemeyi ve aradığı kişiyi erkekler arasında bulmayı tercih ettiğini belirtiyor. Bu durumda, “Bu tercih sonsuza dek sürer mi bilmiyorum. Ne yazık ki duygusal bağlantı eksikliğinden dolayı çıktığım erkeklerle bağlantı kuramıyorum, onlara ilgi gösteremiyorum.” diyor.

Gelelim son konuğumuza.

Almanya’nın Münih kentinde yaşayan 27 yaşındaki İngilizce öğretmeni Luka Hauptmann için erkeklere ve kadınlara cinsel anlamda ilgi duyduğunun farkına varmak epey zor olmuş. Kendisi, “Heteroseksüel bir kadınken biseksüel olduğumu hissetmeye başladım. Kadınken erkeklerle çıkmak tuhaf geldiğinden sadece kadınlarla çıkıyordum. Sonrasında trans olduğumu fark ettim ve o günden beri artık erkek olarak kabul edildiğimden erkeklerle çıkmaya daha açık oldum.” diyor.

TikTok’ta çektiği video 121.000 izlenen Hauptmann hem erkekleri hem de kadınları çekici bulduğunu belirtiyor.

Ancak son zamanlarda iki cinsiyetin kendisine farklı şekillerde çekici geldiğini fark etmiş. Bu konuyla ilgili olarak, “Yalnızca erkeklere fiziksel olarak, kadınlara ise duygusal olarak ilgi duymuyorum. Sadece yeni biriyle tanıştığımda durum böyle. Fiziksel çekimden önce kadınlarla duygusal bağlantı kuruyorum, bunun tam tersi de erkeklerle oluyor.” diyor.

İki cinsiyete de farklı çekimler duyduğu için kendini daha özgür hissediyormuş.

Kendisi, “Herkese aynı şekilde çekilmek zorunda olmadığımı bilmek özgürleştirici bir etkiye sahip. İlgimi çeken her insana karşı farklı şeyler hissediyorum, herkes farklı zaten. Farklı insanlarla farklı türden atraksiyonları deneyimlemenin çok güzel olduğunu düşünüyorum.” diyor.

Yaşadıkları çekim bölünmesine rağmen, Hauptmann, May ve Brenland hem duygusal hem de cinsel çekim duydukları ve kararlı bir ilişki kurabilecekleri birini arıyor.

Bununla birlikte, Hauptmann ilişkiye başlamadan önce insanlarına başkalarına çekilebilecekleri yolları anlamaları ve kabul etmeleri gerektiğini düşünüyor. Kendisi, “Bence bu şeyler hakkında konuşmak önemli. Artık yalnızca heteroseksüel ve homoseksüel kavramları yok. Çok farklı çekim türleri var. Kendinizin hangisine dâhil olduğunu bilirseniz, ilişkilerden ne istediğinizi ve ne beklediğinizi de bilirsiniz.” diyor.

Kimileri cinsiyetlere göre farklı çekim hissetmenin biseksüellik olduğunu savunsa da bu üçlü kendilerine hangi etiketi yapıştıracağına karar veremiyor.

Etiket yapıştırmaları gerekip gerekmediği konusunda da kararsızlar ki Brenland, “Heteroseksüel değilim, bir miktar eşcinselim ama %100 eşcinsel değilim.” diyor. Biseksüel olabileceğini, çünkü seksten zevk almak için öncelikle duygusal bağlantı kurması gerektiğini söylüyor.

May ise mevcutta panseksüel sayılabileceğini ama herhangi bir şey olarak yaftalanmak istemediğini belirtiyor. Kendisi, “Konu ne zaman açılsa söylerim. Bir şeyle kısıtlı kalmak istemediğimden etiketleri sevmiyorum.” diyor. Hauptmann ise ne trans ne de heteroseksüel olmadığından kendisi için queer dendiğini, bazı insanların ise etiket uydurmayı sevdiğini belirtiyor.

https://onedio.com/haber/erkeklere-karsi-cinsel-cekim-hissedip-kadinlara-karsi-duygusal-cekim-duyan-erkeklerin-hikayeleri-1039159

Avukat Sena Yazıbağlı: Nefret dili trans cinayetlerini arttırıyor

$
0
0

İzmir'de artan trans cinayetleri ve saldırıları konuştuğumuz Avukat Sena Yazıbağlı, LGBT bireylerinin devlet eliyle hedef gösterildiğini söyleyerek, “Nefret dili trans cinayetlerini arttırıyor” dedi.

İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyesi Avukat Sena Yazıbağlı 

Eda AKTAŞ

İzmir

İzmir’de son üç ayda 2 trans kadın katledildi, 6 kadın ise nefret saldırısına maruz kalırken 2’si ağır yaralandı. Artan trans cinayetlerini ve nefret saldırılarını davaların avukatı ve aynı zamanda İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyesi Avukat Sena Yazıbağlı ile konuştuk.

Nefret odaklı saldırıların özellikle translara yapılmasına devlet eliyle LGBT bireylerin hedef gösterilmesinin neden olduğunu söyleyen Yazıbağlı, “Saldırıların, özellikle İçişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının düzenli olarak LGBTİ’leri ya da LGBTİ derneklerini hedefine almasından kaynaklandığını düşünüyoruz” dedi.

Yaşanan son saldırılara değinen Yazıbağlı, “Ölümle sonuçlanan iki saldırı dışında iki transın hayatta kalması olayında da biz kasten öldürme niyeti ile yaklaşıldığını düşünüyoruz. Şans eseri hayatta kaldılar. Zaten basit bir müdahale ile giderilemeyecek derecede yaralanmaları var her ikisinin. Bu olayların duruşmaları da mart ayı içerisinde 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek” diye konuştu.

"TOPLUMDA VAR OLAN NEFRET ALGISI KÖRÜKLENİYOR"

Genel ahlak ve dine aykırı bir tutum olduğu iddiasıyla kişilerin hedef haline getirildiğini ifade eden Yazıbağlı, “Bu tarz açıklamalar toplumda var olan nefret algısının da körüklenmesine neden oluyor. Normalde devlet yöneticilerinin insanları sakinleştirmesi ve herhangi bir nefret odağı haline getirmemesi gerekirken bunun aksine bunlar sergilendiğini görüyoruz. En son Hande Buse Şeker davasında da gördük. Bunu aslında devlet erkanının her tarafında görüyoruz. Yani hastanede de görüyoruz, mahkemede de görüyoruz işte Mecliste de sarf edildiğini görüyoruz. Bütün bunların ifade ediliş şeklindeki en önemli neden aslında toplumda buna ilişkin bir bilinçsizlik olması ve hepsinin dinle ilişkilendiriliyor olması” diye konuştu.

"TRANS CİNAYETİ DAVALARINDA KAMUOYU DESTEĞİ ÖNEMLİ"

Trans cinayeti veya nefret saldırısı davalarında suçlunun saldırıya uğrayan taraf gibi gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Yazıbağlı, dava süreçlerinde kamuoyu desteğinin önemli olduğunu dile getirdi. Polis memuru tarafından öldürülen Hande Buse Şeker davasında yaşananlardan örnek veren Yazıbağlı, davadaki birçok engellemenin basın ve kamuoyu desteğiyle aşıldığını hatırlattı.

HANDE BUSE ŞEKER DAVASI

Hande Buse Şeker'in öldürülmesine dair görülen davanın ardından Karabağlar Kent Konseyi Kadın Meclisi Şiddetle Mücadele Grubu üyelerinin yaptığı açıklamadan bir fotoğraf.

Yazıbağlı, “Davada en başta fobik bir tutum bir söz konusuydu. Zaten bu tutumun kendisinin hem hakimlerden hem de karşı tarafın avukatının sarf ettiği bazı sözler vardı. Bunların niyetine girmeden önce şunu da çok farkındayız ki, hukuk fakültelerinde asla herhangi bir insan haklarına yönelik ayrımcılığa ilişkin herhangi bir ders yok ya da cinsel yönelim, cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal cinsiyet rollerini ilişkin herhangi bir ders yok. Bu nedenle fakültelerden hayatın gerçekten en direkt içinden olan meseleden habersiz bir şekilde sadece toplumsal değer yargıları ile karşılarına gelen bir olayda toplumu taklit eden bir tepki veriliyor. Ancak biz o uzun süren yargılamanın sonunda hiçbir indirim olmaksızın müebbet hapis cezası almasına mahkeme takdir etmişti” diyerek Şeker davasında yaşananları anlattı.

Şeker davası kararının İstinaf Mahkemesi’nde bozulduğunu da hatırlatan Yazıbağlı, “Öncelikli olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bir trans cinayetinde mağdur olamayacağını, bu nedenle de katılma talebinin reddedilmesi gerektiğine ilişkin bir karar verdi. Bu açık bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin bir sonucudur” dedi.

"ŞEKER DAVASINDA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET VERİLMELİ"

Tekrardan yargılanmanın başladığı Şeker davasına ilişkin müebbet hapis cezasının yetersiz olduğunu, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi için gerekli savunmayı avukatlar olarak yapacaklarını söyleyen Yazıbağlı, “Çünkü biz bu cinayetin canavarca işlendiğini düşünüyoruz. Mağdur açısından da hayatta kalan ailesi açısından da adalete olan güvenin tesis edilebilmesi için adil bir yargılamayla bir ceza alıyor olması lazım. Dolayısıyla verilen müebbet hapis cezasını bu işlenen cinayetin canavarca hisle işlendiğine görmezden gelindiği bir noktada adil olmayacaktır. Bu nedenle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İstinaf Mahkemesi’nin olumlu bir yanı ise Hande Buse Şeker’in hayatta kalan arkadaşlarından bir tanesine yönelik gerçekleştirilen cinsel saldırı eyleminin cezasının az olduğu daha yüksek ceza verilmesi gerektiğine ilişkin bir görüş belirtmesi” dedi.

Şeker davasının bir sonraki duruşması ise 4 Nisan’da görülecek.

"NEFRET SALDIRILARINA KARŞI MÜCADELE EDECEĞİZ"

Translara yönelik artan nefret saldırılarına karşı mücadeleye her alanda devam edeceklerini belirten Yazıbağlı, “Gerek avukatlar, gerek aktivistler, gerek dernekler olarak mücadele edeceğiz, bir yandan da insanlarda bilinçlenme arıtıyor” diyerek pride yürüyüşlerinin artık yasaklara ve baskılara rağmen daha kalabalık olduğunu söyledi.

https://www.evrensel.net/haber/453946/avukat-sena-yazibagli-nefret-dili-trans-cinayetlerini-arttiriyor

Yeni Akit'ten homofobi: İnsan Hakları Derneği sapkınlar için komisyon kurdu! 'Bizler dönme Hasanlarız'

$
0
0

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, "LGBTİ+ Hakları Komisyonu" kurarak, sapkınların sesi oldu. İHD tarafından yapılan basın açıklamasında, insanlık dışı sloganlar atıldı.

İHD İstanbul Şubesi, dernek binasında düzenlediği basın açıklaması ile eşcinsel sapkınlar için komisyon kurduklarını açıkladı.

İHD tarafından yapılan basın açıklamasında, AK Parti iktidarını hedef alan sapkın savunucuları, kadın haklarını koruduğu iddia edilen İstanbul Sözleşmesi'ni gündeme getirerek, "İktidar varoluşlarımızı bahane ederek İstanbul Sözleşmesi'ne saldırmış ve sözleşmeyi bir gece ansızın feshetmiştir. Haklarımıza, hayatlarımıza, kazanımlarımıza saldıran ve bunu LGBTİ+’ları yalnızlaştırma hamlesi olarak gören iktidara bir sözümüz var." dedi.

'Dönme Hasanlarız'

İnsan Hakları Derneği tarafından yapılan açıklama, şu insanlık dışı sloganlarla sona erdi:

Bizler kız gibi koşan, karı gibi gülenler olarak anılanlarız.

Kadın mıdır erkek midir belli değil denilenleriz.

Kız Remziler, erkek Fatmalar, dönme Hasanlarız.

Güçleniyor örgütleniyor büyüyoruz. Çoğalmıyoruz özgürleşiyoruz."

LGBTİ+’lar Yalnız ve Yanlış Değildir.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/insan-haklari-dernegi-sapkinlar-icin-komisyon-kurdu-biz-donme-hasanlariz-1622732.html

Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>