DİLARA Gönder GQ Türkiye’de Aramızda Kalsın dizisinin Civan’ı Caner Cindoruk’u ters köşeye yatırdı. Çocukluğundan bu yana tiyatroyla iç içe yaşayan Caner Cindoruk, 6 yıl önce geldiği İstanbul’daki hayatını, dizi setlerinin görünmeyen yüzünü ve hepsi sanatla bağlantılı uğraşlarını GQ Türkiye’nin ocak sayısında anlattı.
Mesleğine karar vermen nasıl oldu?
Aslında ben çocuk yaşlarda başladım tiyatroya. Amcam Adana Şehir Tiyatrosu’nda sanat yönetmeniydi. O yüzden 11-12 yaşlarım çocuk oyunları izleyerek geçti ve sahnenin o büyüsünden etkilendim tabii. O vesileyle şehir tiyatrolarında sahne gerisinde çıraklık yapmaya başladım. Boya yaptım, çivi çaktım, dekor hazırladım, çay getirdim... Yani mutfağa dair her şeyi o küçük yaşlarda öğrendim ve 17 yaşında ilk profesyonel oyunuma çıktım. 10 yıl boyunca neredeyse 30 oyunda görev aldım. Bu arada Çukurova Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nü kazandım.
Okumak için tiyatro yerine neden işletmeyi tercih ettin?
Biraz maddi sıkıntılardan... O yaşlarda Adana’da kalmam gerekiyordu. Aslında konservatuvara gitmeyi çok istiyordum ama zaten alaylı başladığım ve Adana’da kalmam gerektiği için konservatuvar sınavına giremedim. Derslerimde de çok başarılıydım. Bu yüzden benden hep tıp fakültesini kazanmamı beklediler mesela. Üniversiteye kimlik edinmek için girmiştim, girdiğim andan itibaren de tiyatro yapmayı kafama koymuştum. Üniversite benim tiyatro kariyerimi de çok geliştirdi. Orada amatör topluluklarla çalışıp işin teorisini de öğrenme fırsatı yakaladım. Deneysel tiyatro yapmaya başladık. Üniversite öğrencisi olduğumuz için daha sert, oynanamayan, Devlet Tiyatrosu’nun, Şehir Tiyatroları’nın cesaret edemediği oyunları denemeye başladık. 7-8 oyunun da rejisini yaptım. Alaylılık üzerine gelen bu üniversite deneyimi bende büyük bir tiyatro aşkı oluşturdu. Hep daha iyisini aramaya başladım. Başka bir iş yapamayacağımı da gördükten sonra benim gibi düşünen 3 arkadaşımla 6 yıl önce İstanbul’a geldik.
Kim o 3 arkadaş? Tanıyor muyuz?
Necip Memili, Hanımın Çiftliği’nde beraber oynuyorduk, Zaloğlu’nu oynardı orada, şimdi de Dila Hanım’da Azer rolünde. Diğer ikisi de Gürsu Gür ve Ergun Doğmacı.
Aynı eve mi çıktınız?
Tabii ki. İlk 2 yıl dördümüz beraber yaşadık. Sonra yavaş yavaş ayrıldık. Ama hâlâ birer sokak yakınlıkta oturuyoruz.
Ajanslara mı başvurdunuz önce?
Evet. Para kazanmamız gerekiyordu, önce seslendirme yapmaya başladık. O zaman dublaj sektörü daha yaygındı ve para kazanılabiliyordu. Dublajla kendimizi birkaç yıl idare ettirdik. Daha sonra ben bir işe başladım, sonra da Necip. Dördümüz Yaprak Dökümü’nde oynadık. Hatta Hanımın Çiftliği’nde de oynadık.
Tesadüf mü peki? Yoksa 4 arkadaş birbirinizi tutarak mı ilerlediniz?
Biraz tesadüf oldu. Diğer 3 arkadaşım daha önce de oynuyordu ama benim beklediğim projeler vardı. Bir gün Necip’le bir yere giderken yolda Yaprak Dökümü’nün yönetmen yardımcısı Çağrı Lostuvalı’yla karşılaştık. Onlar muhabbet ederken ben de tanıştım kendisiyle. O sırada Gökçe Bahadır’a bir partner aranıyormuş. Çağrı beni hemen yönetmenine söylemiş. Gökçe’yle Yaprak Dökümü’nde nişanlıyı oynadık.
Ve seneler sonra, yine yeniden zaman...
Evet, 4 yıl sonra yeniden.