↧
Berk Oktay
↧
Cliff Richard'ın 15 yaşındaki bir genci cinsel taciz ettiği iddiası
Ünlü şarkıcı, 71 yaşındaki Sir Cliff Richard'ın 30 yıl önce 15 yaşındaki bir genci cinsel taciz ettiği iddiası ardından, yeni bilgilerin polise verilmesine bugünkü İngiliz gazeteleri geniş yer ayırdı
Mahkeme tarafından Pop efsanesinin isminin basına verilmesi taraftarları tarafından eleştirilirken, İngiliz polisi Sir ünvanlı şarkıcının evine yaptığı baskını savundu. Cliff Richard'ın taraftarları 10 bin imza toplayarak şarkıcının masum olduğunu ve polisin onun söhretiyle oynadığını ileri sürdü. The Daily Telegraph Gazetesi “"olis televizyona çektirdiği Sir Cliff'e yaptığı baskını savundu" manşetli haberinde, dedektiflerin şarkıcının boş evine yaptığı baskını BBC ile işbirliği yapmakta haklı olduklarını savunduklarına dikkat çekti. Polis, yapılan yayın sayesinde şarkıcının cinsel tacizine uğrayan yeni kişilerin ortaya çıktığını söyledi. The Sun "Cliff: Daha fazla kişiler polisi aradı" manşetli haberinde bilgi sahibi daha fazla kişinin polisi aradığına dikkat çekerken, bu yeni bilgilerin aynı iddia mı yoksa yeni iddialarla mı ilgili olduğunu polisin açıklamadığını yazdı. Gazete, cinsel taciz ile suçlandığı için ABD'de orada evi olmasına rağmen Cliff Richard'ın Ağustos ayı sonunda yapılan her yıl gittiği ABD Açık tenis turnuvasına gidemeyeceğini, uçağa binerken Nigella Lawson olayında olduğu gibi görevliler tarafından uçağa alınmayacağını bildirdi. ABD, uyuşturucu, cinsel taciz gibi ciddi suçlardan suçlanan kişileri ülkesine almıyor. Normal koşullarda İngiliz vatandaşları vizesiz ABD'ye uçabiliyor. Daily Express, 'Sir Cliff Şoku: polise yeni telefonlar' başlıklı manşet haberinde ünlü pop şarkıcısının evine perşembe günü yapılan baskından sonra yeni bilgilerin polise yağdığına dikkat çekti.
Habertürk
Mahkeme tarafından Pop efsanesinin isminin basına verilmesi taraftarları tarafından eleştirilirken, İngiliz polisi Sir ünvanlı şarkıcının evine yaptığı baskını savundu. Cliff Richard'ın taraftarları 10 bin imza toplayarak şarkıcının masum olduğunu ve polisin onun söhretiyle oynadığını ileri sürdü. The Daily Telegraph Gazetesi “"olis televizyona çektirdiği Sir Cliff'e yaptığı baskını savundu" manşetli haberinde, dedektiflerin şarkıcının boş evine yaptığı baskını BBC ile işbirliği yapmakta haklı olduklarını savunduklarına dikkat çekti. Polis, yapılan yayın sayesinde şarkıcının cinsel tacizine uğrayan yeni kişilerin ortaya çıktığını söyledi. The Sun "Cliff: Daha fazla kişiler polisi aradı" manşetli haberinde bilgi sahibi daha fazla kişinin polisi aradığına dikkat çekerken, bu yeni bilgilerin aynı iddia mı yoksa yeni iddialarla mı ilgili olduğunu polisin açıklamadığını yazdı. Gazete, cinsel taciz ile suçlandığı için ABD'de orada evi olmasına rağmen Cliff Richard'ın Ağustos ayı sonunda yapılan her yıl gittiği ABD Açık tenis turnuvasına gidemeyeceğini, uçağa binerken Nigella Lawson olayında olduğu gibi görevliler tarafından uçağa alınmayacağını bildirdi. ABD, uyuşturucu, cinsel taciz gibi ciddi suçlardan suçlanan kişileri ülkesine almıyor. Normal koşullarda İngiliz vatandaşları vizesiz ABD'ye uçabiliyor. Daily Express, 'Sir Cliff Şoku: polise yeni telefonlar' başlıklı manşet haberinde ünlü pop şarkıcısının evine perşembe günü yapılan baskından sonra yeni bilgilerin polise yağdığına dikkat çekti.
Habertürk
↧
↧
Türkiye'de model yarışmasında ilk defa bir trans yarışacak
Türkiye’de ilk kez düzenlenecek olan "Perfect Models of Turkey" yarışmasının yarı final elemeleri geçtiğimiz günlerde Bostancı The Gren Park Hotel’de gerçekleştirildi.
Yapımcılığını Kemal Topuz’un, organizasyonunu ise Media4x4 Organizasyon'dan Engin Taşkıran’ın üstlendiği yarışmanın elemelerinde adaylar göz doldurdu.
"Perfect Models of Turkey" bir ilke örnek olarak imza atarak ilk 16'da 2013 trans güzeli Çağla Akalın'a yer veriyor.
Perfect Models of Turkey 2014’ün jürisinde Biray Dalkıran, Ali Eşitmez,Tamer Kurter, Lee Alex, ve Engin Taşkıran yer aldı.
Çağla Akalın, "Bu yarışma ile birlikte hem model, hemde örnek model olacağım" dedi.
↧
Halit Ergenç: Karım rol gereği tabiki de öpüşecek
-İkimiz de oyuncuyuz, ikimiz de mesleğimize büyük bir aşkla bağlıyız. Tabii ki rolümüzün gereğini yapacağız. Ben nasıl, “Öpüşmeyeceksin!” derim ona. Böyle bir şey mümkün mü? Bu, “Sana güvenmiyorum!” demektir ki, o zaman niye berabersin? Dahası dersem ve ondan şüphe edersem, onun da etmesi lazım. Ben de rol gereği bir sürü kadınla öpüştüm. O zaman toptan mesleğe bakış açımızı sorgulamamız lazım. Kenan’la sahneleri oluyor mesela, millet başlıyor saldırmaya, “Zaten bu kadın şöyledir, böyledir!” Benim umurumda değil, tamamen karımın arkasındayım, sonuna kadar da desteğim.
Ayşe ARMAN / Fotoğraflar: Cem TALU 17 Ağustos 2014
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27015082.asp
↧
Skyler Bothum by Michael del Buono
↧
↧
Acıların Kadını Bergen'in film gibi hayatı
Samsun’dan yola çıkan genç kadın takip edildiğini polise bildirmiş, tedbir alınacağı söylenince de yoluna devam etmişti. Ama kaçtığı Azrail’i, iki adım ötesinde belirmişti işte. Gerçi kadın böyle badirelere alışmıştı ama bu sefer iş gerçekten ciddiydi. Aralarındaki tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Genç adam silahını çekip tam altı kurşun sıktı.
“Acıların Kadını” Bergen’in ölümü böyle olmuştu. Annesi Sabahat Çakar ise vücuduna isabet eden üç kurşuna rağmen hayatta kalmayı başarabilmişti.
Belgin Sarılmışer’in öyküsü, ateşinden kavrulup öleceğini bile bile mumun etrafında dönmekten vazgeçemeyen pervanenin hikayesini andırıyordu.
Altı kardeşin en büyüğü olan genç kız, ailesinin kısıtlı imkanlarına rağmen konservatuvarda okuduktan sonra, Ankara Feyman Kulüp’te Bergen ismiyle sahneye çıkmaya başlamıştı.
Ardından Adana’ya geçen genç kadın bir gazinocu tarafından dolandırılınca, hayatının “kahramanı” yardımına yetişti. Uzun boylu, bıyıklı, yakışıklı, genç bir adamdı Halis Serbes... Bergen ile gazino arasındaki sorunu çözdüğü sırada genç kadın, kurtarıcısına aşık oldu.
Nişanlanıp Adana Kozan’a yerleşen çiftin arasındaki ilk bomba 1979 yılında patladı. Halis evliydi ve üç çocuğu vardı. Cicim ayları geçtikten sonra ilişkilerinde kavgalar artmış, dayaklar başlamıştı.
Bergen, bu ilişkiden kurtulup hayatını yeniden düzene sokmak için Ankara’ya kaçtı. Gazinolarda sahne aldı... Bir ara Osman Hattat ile sevgili olduğu bile söylendi. Tam kendine bir yol çizmişken her şey Halis’in yeniden ortaya çıkmasıyla tepe taklak olacaktı.
Bu arada ilk albümünü piyasaya sürmüş, Bülent Ersoy ve Müjde Ar’la birlikte Başkent Gazinosu’nun kadrosunda sahne almaya başlamıştı. O günlerde eşinden boşanan Halis Serbes, yeni vaatlerlerle tekrardan gönlünü çalmıştı genç kadının. Ve sonunda evlendiler.
Ancak Bergen’in kariyerinin sürekli yükselişte olması yeni kıskançlıkları ve sonu gelmez dayak fasıllarını da beraberinde getirmişti. Genç kadın bu evliliğe nokta koymak istiyordu ve kendince bunu başardı da... Uzun tartışmalar sonucunda Halis’i hayatından çıkardı. Ya da o günlerde öyle sanıyordu...
3 Ekim 1982 gecesi İzmir’deki New York gece kulübünün neonlarında ismi en üstte parlıyordu. Genç kadın acı dolu geçmişini artık geride bırakmıştı. O gece, sahnesini bitirip dışarı çıktığında kim bilir neler vardı hayallerinde. Ama hain pusu az ötede bekliyordu onu. Karanlıklar arasından çıkan bir adam, elindeki kezzap kovasını genç kadının üzerine fırlattı. Yüzünün ve vücudunun büyük bir kısmı yanan Bergen’in iki gözü de o anda kör olmuştu.
Halis Serbes’in şoförü olduğu anlaşılan saldırgan hemen yakalandı. Gözü dönmüş eski eş ise, azmettirmekten Buca Cezaevi’ne kondu ama artık çok geçti. Bergen bir yıl boyunca tedavi gördü; yüzü ve vücudu yanıklar içinde kaldı, tek gözünü ancak kurtarabildiler.
Hayatın ne garip bir cilvesidir ki bu trajik olayın ardından Bergen’in yıldızı daha da parladı. Kör olan gözünü saçından bir perçemle kapadı ve dinleyici kitlesi daha da artan bir ikon haline geldi. “Acıların Kadını” albümü altın plak aldıktan sonra aynı isimle çektiği film gişe rekorları kırdı. Aşk ona bir göze mâl olmuştu ama bu trajedinin ardından da bir star doğmuştu.
İşte o günlerde Bergen hiç beklenmedik bir şekilde kocasını affetti ve Niğde Cezaevi’nde onu ziyarete gitti. Davasından da vazgeçmişti artık. Halis Serbes’in hapisten çıkmasına dört ay kala onun isteğiyle sahneyi bırakıp şu açıklamayı yaptı: “Kocam cezasını zaten çekti ama asıl cezayı bir ömür çekecek. Kendi yarattığı eserle hayatı boyunca yaşayacak, bundan büyük ceza mı olur ona? O beni anlar. Kendi etti, kendi çeksin...”
Kısaca, tam bir kısır döngüydü yaşadıkları. Kocası hapisten çıkınca Adana’da bir ev alan Bergen bir süre daha bu evliliği sürdümeye çalıştı. Ama kavgalar ve dayaklar bitmek bilmiyordu. Son çare yine ayrılıktı. 20 Nisan 1989 günü boşandılar.
Çamalan Yaylası’nda bulunan Aspava Lokantası’nın önündeki Halis Serbes, önce elindeki silaha, sonra da Mercedes’te kanlar içinde yatan Bergen’in ölü bedenine baktı. Uzun zamandır peşinde olduğu avını kıstırmıştı. Ancak onun hikayesi burada bitmeyecekti. Yakalanacak, tekrar cezavine düşecek; sonradan çıkan bir afla serbest kalacaktı.
Bergen’in naaşı ise Tarsus Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Ertesi gün hiçbir sanatçı dostunun katılamadığı, 3-5 kişinin huzurunda düzenlenen cenaze töreniyle toprağa verildi.
Aslında yarım kalan Bergen’in hikayesiydi ve karanlıkta patlayan altı kurşun, bir starın ölümünden çok kaybedenlerin hüzünlü rüyasını resmediyordu...
İzzet Çapa - Hürriyet
↧
Borsa zilini ilk defa bir gay bankacı çaldı
O zili kimse böyle çalmadı
NEW York Borsası’nda bu defa ‘açılış zilini’ bir bankanın ‘gay CEO’su çaldı. Borsa tarihine geçen 41 yaşındaki Trevor Burgess, Amerika’da halka açık bir bankanın ilk gay CEO’su olarak ünlendi.
NEW York Borsası, bu hafta tarihi bir ana tanıklık etti. Trevor Burgess borsa binasının merdivenlerini ağır ağır çıkarken içinde büyük bir başarı duygusu vardı. Burgess, halka açılan, CEO’su olduğu C1 Bank için borsanın açılış zilini çaldı. Daha önce pek çok takım elbiseli adam bu zili çalmıştı. Fakat bunların hiç biri eşcinsel bir bankacı değildi. Borsa tarihine geçen Burgess Amerika’da ilk kez halka açık bir bankanın gay CEO’su oldu. ABD’deki C1 Bank büyük bir banka değil. Bankanın Florida’da 29 şubesi var. Ancak banka Amerika’nın ilk 1000 şirketi arasında yer alıyor. 42 yaşındaki Trevor Burgess Bu işi yapmadan önce 10 yıl köklü yatırım bankası Morgan Stanley’de çalışmış. İş dünyasında eşcinsel olmanın büyük bir handikap olduğunu biliyor. Fakat cinsiyetini hiç saklamamış. Onu özel yapan şey ise dünya tarihinde ilk kez borsaya açılan bir bankanın başında bulunan bir eşcinsel olması. Burgess’in kocası Gary Hess de C1 Bank’ın hissedarlarından. Çift, eşcinsel evliliğin yasal olmadığı Florida’da oturuyor. Burgess’in başarısıyla ilgili olarak Huffington Post’a konuşan Out Leadership isimli LGBT örgütünün temsilcisi Todd Sears, “Şirketlerin eşcinseller hakkında nasıl ayrımcılık yaptığı artık dünyanın konuştuğu bir konu değil. Önemli olan şirkette ne kadar üst düzey yöneticinin eşcinsel olduğudur” diyor.
BAŞARIYA TAŞIR
Apple’ın yayımladığı ‘farklılık’ raporunda da görüldüğü üzere beyaz ve heteroseksüel olmayan kimliklerin firmalarda kariyer yapma şansı oldukça düşük. Örnek olarak Amerika’da çalışan Apple yöneticilerinin sadece yüzde 3’ü siyahi. ABD’de Şirkete alınan elemanların ise toplamda sadece yüzde 7’si siyahi. HSBC’nin CEO’su Irene Dorner da, “Cinsel tercihleriyle ilgili olarak açık olanlar daha üretken” dedi.
(Bu yazı New York Times ve Huffington Post’taki makalelerden derlenmiştir)
Can MUMAY - HÜRRİYET
NEW York Borsası’nda bu defa ‘açılış zilini’ bir bankanın ‘gay CEO’su çaldı. Borsa tarihine geçen 41 yaşındaki Trevor Burgess, Amerika’da halka açık bir bankanın ilk gay CEO’su olarak ünlendi.
NEW York Borsası, bu hafta tarihi bir ana tanıklık etti. Trevor Burgess borsa binasının merdivenlerini ağır ağır çıkarken içinde büyük bir başarı duygusu vardı. Burgess, halka açılan, CEO’su olduğu C1 Bank için borsanın açılış zilini çaldı. Daha önce pek çok takım elbiseli adam bu zili çalmıştı. Fakat bunların hiç biri eşcinsel bir bankacı değildi. Borsa tarihine geçen Burgess Amerika’da ilk kez halka açık bir bankanın gay CEO’su oldu. ABD’deki C1 Bank büyük bir banka değil. Bankanın Florida’da 29 şubesi var. Ancak banka Amerika’nın ilk 1000 şirketi arasında yer alıyor. 42 yaşındaki Trevor Burgess Bu işi yapmadan önce 10 yıl köklü yatırım bankası Morgan Stanley’de çalışmış. İş dünyasında eşcinsel olmanın büyük bir handikap olduğunu biliyor. Fakat cinsiyetini hiç saklamamış. Onu özel yapan şey ise dünya tarihinde ilk kez borsaya açılan bir bankanın başında bulunan bir eşcinsel olması. Burgess’in kocası Gary Hess de C1 Bank’ın hissedarlarından. Çift, eşcinsel evliliğin yasal olmadığı Florida’da oturuyor. Burgess’in başarısıyla ilgili olarak Huffington Post’a konuşan Out Leadership isimli LGBT örgütünün temsilcisi Todd Sears, “Şirketlerin eşcinseller hakkında nasıl ayrımcılık yaptığı artık dünyanın konuştuğu bir konu değil. Önemli olan şirkette ne kadar üst düzey yöneticinin eşcinsel olduğudur” diyor.
BAŞARIYA TAŞIR
Apple’ın yayımladığı ‘farklılık’ raporunda da görüldüğü üzere beyaz ve heteroseksüel olmayan kimliklerin firmalarda kariyer yapma şansı oldukça düşük. Örnek olarak Amerika’da çalışan Apple yöneticilerinin sadece yüzde 3’ü siyahi. ABD’de Şirkete alınan elemanların ise toplamda sadece yüzde 7’si siyahi. HSBC’nin CEO’su Irene Dorner da, “Cinsel tercihleriyle ilgili olarak açık olanlar daha üretken” dedi.
(Bu yazı New York Times ve Huffington Post’taki makalelerden derlenmiştir)
Can MUMAY - HÜRRİYET
↧
Aydın'dan Zeki Müren devrimi
↧
Eşcinsel ve trans bireylere baskı ve şiddet
Son yıllarda eşcinsel ve transseksüel bireyler üzerindeki toplum baskısı giderek artmış durumda. Her geçen yıl, bu bireylerin maktul olduğu onlarca cinayet haberine şahit olmaktayız. Özen’in durumu da aslında bu sürecin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Biz de bunun üzerine Uzman Psikolog Erkin Ünalan’a sorduk.
Bursa’daki Gökkuşağı Derneği Başkanı olan transseksüel Öykü Evren Özen, fuhuş için çıkar amaçlı örgüt kurmak ve zorla fuhuş yaptırmak suçlamasıyla 35 yıl hapis cezası aldı.
Cezanın Yargıtay tarafından da onanmasının ardından Özen’den bir süre haber alınamadı. Osmangazi ilçesi belediye meclisi üyeliğine de CHP’den aday olan Özen, sosyal medyadaki hesabından Rio de Janeiro’dan yer bildirimi yaparak bir mesaj yayınladı. Mesajında özetle şunları söyledi:
“Seçim yapmam gerekiyordu. Ya bu ülkeden gidecektim ya da tutuklanıp hak arayacaktım. Ne yazık ki ülkemde artık adalet kalmadığı için tekrar dönmek üzere ülkemi terk ediyorum. Travesti ve transseksüelleri fuhuşa iten de bu toplum ve bu devlet. İnsan haklarının ve ayrımcılığın olmadığı bir Türkiye diliyorum.”
Eşcinsel ve trans bireyler üzerindeki baskıyı neye bağlıyorsunuz?
Yaşanılan coğrafya ne olursa olsun, toplum bilmediği, anlam veremediği, toplum normlarının dışında olarak algıladığı bireyleri dışlama eğiliminde. Bunun arka planında toplum kültürü, inançları, toplumdaki liderler ve kanaat önderlerinin söylemleri ve görüşleri de son derece etkili olabiliyor. Netice itibariyle onlar da toplumun içinden gelen bireyler.
Bunun psikolojik açıklaması nedir sizce?
İnsan bilmediği şeyden korkar, korktuğu şeye de zamanla öfke beslemeye başlar. Öfkenin sonucunda ise cinayetler vs. malumunuz. Bu yalnız trans bireylerle ilgili bir durum değil. Toplumumuzda bir azınlığın parçası olan her bireyin baskı altında yaşadığı reddedilemez bir gerçek. İlkel toplumlarda görülen “bizim klanımızdan olmayanı, o bizi öldürmeden öldürmeli” kuralı maalesef bizim toplumuzda hala geçerliliğini koruyor. Kendisinden farklı olanı tanımlayamamak, ondan korkmak, onu canavarlaştırmayı beraberinde getiriyor. Bir bireyi ve grubu kafanızda böyle tanımlarsanız, kin ve düşmanlık duyguları beslemeniz kaçınılmaz hale geliyor. Eşcinsel ve trans bireyler özelinde şunu eklemek istiyorum. Bazen kişi kendinde var olan kimi yönelimleri inkar eder ve bilinçdışına bastırır. Ona o bilinçdışı arzularını çağrıştıran birini gördüğünde, bastırılmış düşünceleri yeniden bilinç düzeyine çıkar. Kişi bunun olmasını istemediğinde, çağrışım yapan kişiyi bulunduğu çevreden kaçırma ve hatta o kişiyi yok etme noktasına gelebilir. Biz buna psikolojide kendinde olanı yansıtma diyoruz. Nefret cinayetlerinin altında yatan nedenlerden birinin de bu olduğunu düşünüyorum.
Baskı anlamında eşcinsel ve trans bireyler arasında bir farklılık görüyor musunuz?
Eşcinsel bireyler genellikle dışarıdan cinsel yönelimlerini açığa vuran görünüme sahip olmadıkları için ilk bakışta toplumda çok fazla baskı görmeyebiliyorlar. Yolda yürürken insanlar kafasını çevirip onlara bakmıyor. Ancak okul, işyeri, hastane gibi kamusal alanlarda yoğun damgalamalara maruz kalabiliyorlar. Trans bireyler için durum daha da zor. Çünkü onlar, görünümleri itibariyle yönelimlerini belli ettikleri için, kamusal alanda var olmak, görünür olmak inanılmaz derecede zor. Kamusal alanda var olmak bu kadar zorken bir işe girmek, çalışmak daha da zor hale geliyor.
Bu durumda Özen’in Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bursa’daki Gökkuşağı Derneği Başkanı olan Özen, yerel seçimlerden CHP’den aday olarak, toplum ile trans bireyler arasında karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı sağlam köprüler kurabilirdi. Trans bireylere yönelik nefret cinayetlerinin sona ermesi yönünde somut adımlar atmak için büyük bir şans olabilirdi. Ancak ne yazık ki toplum ve bazı kanaat önderleri, bu konuda tabularından arınamadığı için bu fırsatı kaçırdık. Türkiye’de trans birey olarak yaşamak hali hazırda zaten çok zorken bir de hapis cezasının gelmesi, bu topraklarda yaşamayı onun için imkansız hale getirdi. Ancak ben Özen’in bu konuda önemli adımlar attığını düşünüyorum. Bugün olmasa da gelecekte toplumun bu konuda somut gelişmeler kaydedeceğine inanıyorum.
Erkin Ünalan kimdir?
Uzman Psikolog Erkin Ünalan, Pertevniyal Lisesi’nden mezun olduktan sonra, bir dönemi Belçika’daki Gent Üniversitesi’nde olmak üzere, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Psikoloji bölümünü onur derecesiyle bitirdi. Sonrasında Okan Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programından mezun oldu. Ünalan, özel bir psikoterapi merkezinde, ağırlıklı olarak madde bağımlılığı, diyet, egzersiz gibi sağlığı doğrudan ilgilendiren konuların yanı sıra kaygı ve duygu durum bozuklukları alanında ergen ve yetişkin bireylere psikoterapi hizmeti vermektedir.
Uzman Psikolog / Erkin Ünalan
34VOLT
Bursa’daki Gökkuşağı Derneği Başkanı olan transseksüel Öykü Evren Özen, fuhuş için çıkar amaçlı örgüt kurmak ve zorla fuhuş yaptırmak suçlamasıyla 35 yıl hapis cezası aldı.
Cezanın Yargıtay tarafından da onanmasının ardından Özen’den bir süre haber alınamadı. Osmangazi ilçesi belediye meclisi üyeliğine de CHP’den aday olan Özen, sosyal medyadaki hesabından Rio de Janeiro’dan yer bildirimi yaparak bir mesaj yayınladı. Mesajında özetle şunları söyledi:
“Seçim yapmam gerekiyordu. Ya bu ülkeden gidecektim ya da tutuklanıp hak arayacaktım. Ne yazık ki ülkemde artık adalet kalmadığı için tekrar dönmek üzere ülkemi terk ediyorum. Travesti ve transseksüelleri fuhuşa iten de bu toplum ve bu devlet. İnsan haklarının ve ayrımcılığın olmadığı bir Türkiye diliyorum.”
Eşcinsel ve trans bireyler üzerindeki baskıyı neye bağlıyorsunuz?
Yaşanılan coğrafya ne olursa olsun, toplum bilmediği, anlam veremediği, toplum normlarının dışında olarak algıladığı bireyleri dışlama eğiliminde. Bunun arka planında toplum kültürü, inançları, toplumdaki liderler ve kanaat önderlerinin söylemleri ve görüşleri de son derece etkili olabiliyor. Netice itibariyle onlar da toplumun içinden gelen bireyler.
Bunun psikolojik açıklaması nedir sizce?
İnsan bilmediği şeyden korkar, korktuğu şeye de zamanla öfke beslemeye başlar. Öfkenin sonucunda ise cinayetler vs. malumunuz. Bu yalnız trans bireylerle ilgili bir durum değil. Toplumumuzda bir azınlığın parçası olan her bireyin baskı altında yaşadığı reddedilemez bir gerçek. İlkel toplumlarda görülen “bizim klanımızdan olmayanı, o bizi öldürmeden öldürmeli” kuralı maalesef bizim toplumuzda hala geçerliliğini koruyor. Kendisinden farklı olanı tanımlayamamak, ondan korkmak, onu canavarlaştırmayı beraberinde getiriyor. Bir bireyi ve grubu kafanızda böyle tanımlarsanız, kin ve düşmanlık duyguları beslemeniz kaçınılmaz hale geliyor. Eşcinsel ve trans bireyler özelinde şunu eklemek istiyorum. Bazen kişi kendinde var olan kimi yönelimleri inkar eder ve bilinçdışına bastırır. Ona o bilinçdışı arzularını çağrıştıran birini gördüğünde, bastırılmış düşünceleri yeniden bilinç düzeyine çıkar. Kişi bunun olmasını istemediğinde, çağrışım yapan kişiyi bulunduğu çevreden kaçırma ve hatta o kişiyi yok etme noktasına gelebilir. Biz buna psikolojide kendinde olanı yansıtma diyoruz. Nefret cinayetlerinin altında yatan nedenlerden birinin de bu olduğunu düşünüyorum.
Baskı anlamında eşcinsel ve trans bireyler arasında bir farklılık görüyor musunuz?
Eşcinsel bireyler genellikle dışarıdan cinsel yönelimlerini açığa vuran görünüme sahip olmadıkları için ilk bakışta toplumda çok fazla baskı görmeyebiliyorlar. Yolda yürürken insanlar kafasını çevirip onlara bakmıyor. Ancak okul, işyeri, hastane gibi kamusal alanlarda yoğun damgalamalara maruz kalabiliyorlar. Trans bireyler için durum daha da zor. Çünkü onlar, görünümleri itibariyle yönelimlerini belli ettikleri için, kamusal alanda var olmak, görünür olmak inanılmaz derecede zor. Kamusal alanda var olmak bu kadar zorken bir işe girmek, çalışmak daha da zor hale geliyor.
Bu durumda Özen’in Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bursa’daki Gökkuşağı Derneği Başkanı olan Özen, yerel seçimlerden CHP’den aday olarak, toplum ile trans bireyler arasında karşılıklı saygı ve anlayışa dayalı sağlam köprüler kurabilirdi. Trans bireylere yönelik nefret cinayetlerinin sona ermesi yönünde somut adımlar atmak için büyük bir şans olabilirdi. Ancak ne yazık ki toplum ve bazı kanaat önderleri, bu konuda tabularından arınamadığı için bu fırsatı kaçırdık. Türkiye’de trans birey olarak yaşamak hali hazırda zaten çok zorken bir de hapis cezasının gelmesi, bu topraklarda yaşamayı onun için imkansız hale getirdi. Ancak ben Özen’in bu konuda önemli adımlar attığını düşünüyorum. Bugün olmasa da gelecekte toplumun bu konuda somut gelişmeler kaydedeceğine inanıyorum.
Erkin Ünalan kimdir?
Uzman Psikolog Erkin Ünalan, Pertevniyal Lisesi’nden mezun olduktan sonra, bir dönemi Belçika’daki Gent Üniversitesi’nde olmak üzere, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Psikoloji bölümünü onur derecesiyle bitirdi. Sonrasında Okan Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programından mezun oldu. Ünalan, özel bir psikoterapi merkezinde, ağırlıklı olarak madde bağımlılığı, diyet, egzersiz gibi sağlığı doğrudan ilgilendiren konuların yanı sıra kaygı ve duygu durum bozuklukları alanında ergen ve yetişkin bireylere psikoterapi hizmeti vermektedir.
Uzman Psikolog / Erkin Ünalan
34VOLT
↧
↧
Rory Hjelmaa By Michael Del Buono!
↧
PAKİSTAN’DA İKİ BİSEKSÜEL KADIN!
BBC Türkçe’nin haberine göre Pakistan’ın bir köyünde muhafazakar ve dar gelirli bir aileye doğmuş bir kadın olarak Azra Ahmet çok başarılı. Okumuş, iyi bir mesleği var.
Fakat işleri çok da yolunda gitmiyor.
29 yaşındaki Azra Ahmet, Lubna Cemal ile eşcinsel bir ilişki sürdürüyor ve homofobi yani eşcinsel düşmanlığının yaygın kabul gördüğü bir ülkede yaşıyor.
Güvenliklerini tehlikeye atmamak için iki kadın da, bu yazıda gerçek isimleriyle anılmıyor.
Azra Ahmet çocukluğundan beri ameliyatla cinsiyet değiştirmek istemiş fakat yaşadığı yerde bunu yaptırma imkanı olmamış.
Aynı sebeplerle kız arkadaşıyla yasal olarak evlenebileceği bir ülkeye göçme yollarını da zorlayamamış.
Şu anda kendisine çok fazla ekonomik gelecek vaadetmeyen küçük bir kasabada, satış müdürü olarak, partneriyle birlikte sessiz bir yaşam sürdürüyor.
İnternet kampanyası
Azra Ahmet ile partneri Lubna Cemal’in hikayesi, pek bilinmeyen bir Pakistan insan hakları grubu, çift için internet üzerinden destek çağrısı yaptığında duyuldu.
Çağrı gerçi insan hakları gruplarının çoğunun dikkatini çekmedi ama, kampanyanın arkasındaki kişi, eski gazeteci Erşad Sulari, kimliklerini açıklamayan kişilerin kendisini arayarak “eşcinselliği teşvik etmemesi” yolunda uyardıklarını anlatıyor.
Bu tehditlerden yılmayan Sulari şu sıralarda Pakistan’da hadım edilen insanları da üyelik formunda ayrı bir toplumsal cinsiyet grubu olarak anan ilk partiyi kurmuş bulunuyor.
Partisinin şimdi lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks lgbti bireyleri de içine alarak genişlemesini hedefliyor.
‘Büyük tehlike’
İnternetten açılan yardım kampanyası Azra Ahmet ve Lubna Cemal’i önce heyecanlandırmış, umutlandırmış ama bir süre sonra ne kadar tehlikeli bir şey yaptıklarının ayrımına varmışlar.
Azra Ahmet, “Çağrıda isimlerimizin açık açık yazdığını düşündükçe hala tüylerim ürperiyor. Neyse ki adresimiz ve diğer ayrıntılar verilmemişti. Sanırım bizi bu kurtardı” diyor.
Azra Ahmet, küçük toprak sahibi, çiftçilikle geçinen bir aileden geliyor. İki erkek iki kız kardeşi var. Hepsi de evlenip çocuk sahibi olmuşlar.
Hiç biri liseden sonra okumamış. Ama Azra Ahmet köyünde liseden sonra meslek okulunu bitiren ilk kız olmuş.
Çocukluğundan beri, “kız bedenine hapsolmuş bir oğlan” gibi hissettiğini ve özgürleşmeye çalıştığını anlatıyor.
Büyüdükçe, diğer kızları cazip bulmaya başlamış ve bir dizi kadın sevgilisi olmuş.
Aşk acısı
Üniversiteye devam etme hevesinden, o sıradaki kız arkadaşı Ammara Tahir (gerçek adı değil) ailelerinden ayrı birlikte bir yaşam sürmek için dahiyane bir plan yaptığında vazgeçmiş.
“Ammara küçük bir kasabada bir bilgisayar kursuna devam etme ve özel bir yurtta kalma konusunda ailesini ikna etmişti. Halalarından biri çok yakındaki bir kasabada yaşadığı ve onu her hafta ziyaret edebileceği için, ailesi razı olmuştu” diyor.
Azra Ahmet de kendi ailesini ikna ederek aynı kursa yazılıyor. Yedi yıl birlikte yaşıyorlar. İşlere giriyor ve ailelerinden giderek daha bağımsızlaşıyorlar.
Azra, Pakistan’da tamamen erkek mesleği sayılan satış elemanlığı alanına giriyor ve başarılı oluyor.
Ne var ki, 2012 yılının sonlarında ailesi tarafından eve çağrılan Ammara Tahir bir tuzağa düşüyor ve onbeş gün içinde bir uzak akrabasıyla evlendiriliyor.
Azra, “Eşyalarını toplamaya bir takım erkek akrabaları geldi. Yıkıldım. Sürekli ağlıyordum. Geceleri uyuyamıyordum” diye anlatıyor.
“Sanırım Ammara da şoktaydı. Beni arada ve geri geleceğine söz verdi, ama gelmedi. Ona ‘yalancısın’ dedim. ‘Çaresizim’ dedi” diyor.
İki ihtimal var
Bir kaç ay sonra beden eğitimi konusunda yüksek lisans yapmaya gelen ve aynı yurtta kalan Lubna Cemal ile tanışan Azra kendini toparlamaya başlıyor.
Lubna’nın eğitimini tamamlamasına 10 ay var. Ondan sonra bütün genç Pakistanlı kadınlar gibi evine dönmesi ve ailesinin kendisi için seçtiği biriyle evlenmesi bekleniyor.
Azra şimdi iki olasılık üzerinde düşündüklerini söylüyor. “Ya eşcinsel evliliklerine izin veren bir ülkeye iltica edeceğiz, ya da ameliyatla cinsiyet değiştireceğim ve Lubna ile evleneceğiz.”
Her iki ihtimal de sorunlu.
Çiftin iltica edebilmek için insan kaçakçıları ve avukatlarla anlaşacak paraları ve bağlantıları yok.
Cinsiyet değişikliği ameliyatına gelince, Azra’ya bu konuda destek ve danışmanlık sağlayan psikiyatrist Dr. Fida Malik (gerçek ismi değil) bunun çok karmaşık bir süreç olduğunu anlatıyor.
“Bu yıllar alan bir süreç ve cerrah, endokrinolog, psikiyatrist gibi bir çok farklı uzmanlık alanından doktorun müdahalesi gerekiyor. Pakistan gibi bir ülkede ayrıca bunun sosyal olarak kabul edilmesini istiyorsanız bir de din adamının onayını almanız gerekir” diyor.
İlk denemeler
Azra Ahmet aslında 2009 yılında cinsiyet değişikliği için ilk adımları atmış.
Kendisini inceleyen heyet, ilk aşamada hormon tedavisine başlatmayı uygun bulmuş.
Dr. Malik, “Erkek olduğuna dair inancı çok kuvvetli ve dolayısıyla bir kadın olarak yaşamaktan duyduğu acı çok büyüktü. Bu nedenle sakallarının çıkmasını sağlayacak ilk hormon tedavisini yapmaya karar verdik ve sonrası için de göğüs düzleştirme ve muhtemel rahim alma ameliyatı için bir takvim çıkardık” diyor.
Azra Ahmet, erkeklik organına sahip olmak için faloplasti de istiyormuş ama bunu yaptırmak için Hindistan’a gitmesi gerektiği anlatılmış.
Ameliyatlar hukuki olarak da sorunlara yol açabiliyor. Pakistan’da 2007′de ilk kadından erkeğe geçiş sürecinde rol alan doktorlar hakkında dava açılmış.
Ama doktor Malik “Biz hastanın çıkarlarını da korumak zorundayız” diyor.
Doktoru, o sırada Azra Ahmet’e, cinsiyet değişikliği tamamlandıktan sonra bile partneriyle birlikte gizli bir hayat sürmek zorunda kalabileceklerini, çünkü ailelerinin peşlerine düşüp aile şerefine leke sürdükleri gerekçesiyle onları öldürmek isteyebileceğini anlatmış.
“Yine de ilk adım olarak Pakistan’da mümkün olan herşeyi yaptırmaya karar verdim” diyor.
Azra Ahmet o sırada partneri Ammara’nın gidişiyle süreci yarım bırakmış ve iki yıldır askıya almış.
Şimdi yeni bir ayrılık tehlikesi karşısında ve istediği hayatı sürmek istiyorsa her biri birbirinden çetin kararlar vermesi gerekiyor.
BBC Türkçe
↧
'Bu ailenin büyümesini istiyoruz'
Türkiye’nin ilk LGBTİ mağazası olan Limbo Consept Beyoğlu’nda açıldı. Kurucu Çarmaklı: Bu mağaza ihtiyaç ve bir sosyal proje. Burada LGBTİ bireyler de çalışacak
Türkiye'nin ilk LGBTİ mağazası olan Limbo Consept, Beyoğlu Aznavur Pasajı'nda açıldı. Limbo Consept'in amacı LGBTİ bireylerin alışveriş yapabilecekleri bir yer yaratmanın yanı sıra, ötelenen ve nefrete uğrayan LGBTİ'lerin yaşamlarını göz önüne çıkarmak. Limbo Consept'in bir sosyal proje olduğunu hatırlatan Çakmaklı projenin devamlılığı sağlanırsa, birçok LGBTİ bireyi istihdam etmek istediklerini belirtiyor.
‘EROTİK SHOP’ DEĞİLDİR’
Ticari bir faaliyetten ziyade, Limbo Consept'in bir proje olduğunu vurgulayan projenin yaratıcısı Arzu Çakmaklı fikrin çıkış noktasını şöyle anlatıyor:
''17 yıldır LGBTİ yürüyüşlerine katılıyorum. Bu yürüyüşlere katılırken, arkadaşlarımızla aklımızda hep şu vardı: Neden bir bayrak taşımıyoruz, neden bir rozet alamıyoruz ya da neden LGBTİ bireylere has hediyeler alamıyoruz? Sonraki süreçte ise LGBTİ arkadaşlarım yurtdışına çıkışımda benden bileklik ya da rainbow ürünlerinden istiyorlardı. Bu ürünlerin hepsi ya Amsterdam ya da Madrid yazıyor. Kendilerine has mekanlar ve yerleri de görmek istiyorlar.
Gay Bar var evet ama gay shop yok. Gay shop denince de akla hemen 'erotik shop' geliyor. İstanbul bir marka dünyada, fakat alışveriş yapmak istediğinde bir tabaka, bir kültablası ya da kar küresi alabileceği rainbow ürünlerinin satışa sunulduğu bir alan mevcut değildi. Bu talebe karşılık ortaya çıkmış projeydi Limbo Consept.''
LGBTİ İSİMLİ TEK MAĞAZA
Kuruluş aşamasında, vergi dairesinde LGBTİ olarak kayıt yaptırdıklarını ve ürün alımında fişte LGBTİ Shop yazdığını belirten Çakmaklı şöyle devam etti:
''Uzun süredir aklımda olan bu projeyi, yaklaşık olarak 2 ay önce Limbo Consept'in tasarımlarını da yapan yol arkadaşım Semih ile hayata geçirdik. Kuruluş aşamasında vergi dairesi başvurusunda, biraz zorlayarak LGBTİ Shop olarak kayıt yaptırdık. Bu ilk kez yapılan bir şey. Bizden bir ürün aldığınızda, fişinizde LGBTİ Shop yazıyor.''
NEDEN BİR ŞEY YAPMAYALIM?
Bu projenin kendi için bir gönül borcu olduğunu belirten Çakmaklı, ''Bu proje bir ihtiyaç ve bir görevdi benim adıma. Çünkü kendimi borçlu hissediyordum. Birarada yaşıyoruz. Neden bir şeyler yapmaktan çekinelim ki? Beyoğlu'nda herkes eşcinsellerden para kazanıyor. Ama bunu açık ve net yapmıyor. Yurtdışında mağaza ya da kafeler bir bayrak asıyor ve LGBTi bireylere de kapılarının açık olduğunu gösteriyor. Burada ise ya seçerek alıyorlar ya da almıyorlar. Beyoğlu esnafının bu uygulamayı artık kaldırmasını istiyorum.’’ dedi.
‘SOSYAL PROJEYE DÖNÜŞMELİ’
Türkiye'de ilk kez LGBTİ bireylere yönelik bir mağaza açıldığını belirten Çakmaklı, bu projenin devamlılığı konusunda oldukça kararlı. Sosyal bir proje olarak devam etmesine gerektiğine inandığını belirten Çakmaklı şöyle devam etti:
''Ticari bir kaygım yok bu projede.. Bu nedenle manevi anlamda olumlu dönüşler ne kadar doğru bir iş yaptğımızı kanıtlar nitelikte. Bunun bir sosyal projeye dönüşmesini de istiyorum. Bu ailenin büyümesini, birçok arkadaşımızla bunu paylaşmayı istiyorum. Sonraki süreçte şubeleri açılabilir ve o aşamada bu projeyi LGBTİ bireylere devredebilirim. Geçtiğimiz günlerde Trans bir birey mağazaya geldi ve böyle bir hayali olduğundan bahsetti. Buna cesareti olmadığını, bu nedenle hayata geçiremediğini; fakat bizden cesaret alıp, bu konseptin internet ayağını kurmak istediğini dile getirdi.''
UMUT VERİYOR
Mağazanın 3 aydır açık olduğu fakat birçok ilden LGBTİ bireyin heyecan ve merakla kendilerini ziyaret ettiğini belirten Çakmaklı şöyle devam etti:
''Limbo Consept'in yeri konusu bizi çok düşündürdü. Çok göz önünde, tarihi dokusu olan ve aynı zamanda Beyoğlu insanının uğrak alışveriş mekanlarından biri olmalıydı. Aynı zamanda LGBTİ hareketinin Beyoğlu'ndan çıktığını da hatırlarsak, bu mağazanın Beyoğlu'nda olması daha da anlamlı bir hal alıyor. Hiçbir şey almasalar dahi, girip gözatabilecekleri, bir merhaba diyip fikir sahibi olabilecekleri bir yer. Adana, Urfa ve Bodrum gibi kentlerden çok kişi bizleri ziyaret edip, ne kadar mutlu olduklarını dile getirdi. Adana'dan gelen, fakat yanındaki arkadaşından çekindiği için mağazaya uğrayamayan bir arkadaşımız, cinsel kimliğini ailesinden gizlediğini ve ruhsal bunalım yaşadığı bir dönemde Limbo Consept’ten haberdar olduğunu belirtti. Başka bir şeyi bahane ederek, mağazayı görmeye geldiğini dile getirdi. Mağazamızın sitesine duygusal bir yazı yazmıştı. Mağazaya giremediğini, ama önünden geçtiğini ve böyle bir yerin ona umut verdiğini belirtmiş.''
Rabia Yılmaz - BirGün
http://birgun.net/news/view/bu-ailenin-buyumesini-istiyoruz/4060
Türkiye'nin ilk LGBTİ mağazası olan Limbo Consept, Beyoğlu Aznavur Pasajı'nda açıldı. Limbo Consept'in amacı LGBTİ bireylerin alışveriş yapabilecekleri bir yer yaratmanın yanı sıra, ötelenen ve nefrete uğrayan LGBTİ'lerin yaşamlarını göz önüne çıkarmak. Limbo Consept'in bir sosyal proje olduğunu hatırlatan Çakmaklı projenin devamlılığı sağlanırsa, birçok LGBTİ bireyi istihdam etmek istediklerini belirtiyor.
‘EROTİK SHOP’ DEĞİLDİR’
Ticari bir faaliyetten ziyade, Limbo Consept'in bir proje olduğunu vurgulayan projenin yaratıcısı Arzu Çakmaklı fikrin çıkış noktasını şöyle anlatıyor:
''17 yıldır LGBTİ yürüyüşlerine katılıyorum. Bu yürüyüşlere katılırken, arkadaşlarımızla aklımızda hep şu vardı: Neden bir bayrak taşımıyoruz, neden bir rozet alamıyoruz ya da neden LGBTİ bireylere has hediyeler alamıyoruz? Sonraki süreçte ise LGBTİ arkadaşlarım yurtdışına çıkışımda benden bileklik ya da rainbow ürünlerinden istiyorlardı. Bu ürünlerin hepsi ya Amsterdam ya da Madrid yazıyor. Kendilerine has mekanlar ve yerleri de görmek istiyorlar.
Gay Bar var evet ama gay shop yok. Gay shop denince de akla hemen 'erotik shop' geliyor. İstanbul bir marka dünyada, fakat alışveriş yapmak istediğinde bir tabaka, bir kültablası ya da kar küresi alabileceği rainbow ürünlerinin satışa sunulduğu bir alan mevcut değildi. Bu talebe karşılık ortaya çıkmış projeydi Limbo Consept.''
LGBTİ İSİMLİ TEK MAĞAZA
Kuruluş aşamasında, vergi dairesinde LGBTİ olarak kayıt yaptırdıklarını ve ürün alımında fişte LGBTİ Shop yazdığını belirten Çakmaklı şöyle devam etti:
''Uzun süredir aklımda olan bu projeyi, yaklaşık olarak 2 ay önce Limbo Consept'in tasarımlarını da yapan yol arkadaşım Semih ile hayata geçirdik. Kuruluş aşamasında vergi dairesi başvurusunda, biraz zorlayarak LGBTİ Shop olarak kayıt yaptırdık. Bu ilk kez yapılan bir şey. Bizden bir ürün aldığınızda, fişinizde LGBTİ Shop yazıyor.''
NEDEN BİR ŞEY YAPMAYALIM?
Bu projenin kendi için bir gönül borcu olduğunu belirten Çakmaklı, ''Bu proje bir ihtiyaç ve bir görevdi benim adıma. Çünkü kendimi borçlu hissediyordum. Birarada yaşıyoruz. Neden bir şeyler yapmaktan çekinelim ki? Beyoğlu'nda herkes eşcinsellerden para kazanıyor. Ama bunu açık ve net yapmıyor. Yurtdışında mağaza ya da kafeler bir bayrak asıyor ve LGBTi bireylere de kapılarının açık olduğunu gösteriyor. Burada ise ya seçerek alıyorlar ya da almıyorlar. Beyoğlu esnafının bu uygulamayı artık kaldırmasını istiyorum.’’ dedi.
‘SOSYAL PROJEYE DÖNÜŞMELİ’
Türkiye'de ilk kez LGBTİ bireylere yönelik bir mağaza açıldığını belirten Çakmaklı, bu projenin devamlılığı konusunda oldukça kararlı. Sosyal bir proje olarak devam etmesine gerektiğine inandığını belirten Çakmaklı şöyle devam etti:
''Ticari bir kaygım yok bu projede.. Bu nedenle manevi anlamda olumlu dönüşler ne kadar doğru bir iş yaptğımızı kanıtlar nitelikte. Bunun bir sosyal projeye dönüşmesini de istiyorum. Bu ailenin büyümesini, birçok arkadaşımızla bunu paylaşmayı istiyorum. Sonraki süreçte şubeleri açılabilir ve o aşamada bu projeyi LGBTİ bireylere devredebilirim. Geçtiğimiz günlerde Trans bir birey mağazaya geldi ve böyle bir hayali olduğundan bahsetti. Buna cesareti olmadığını, bu nedenle hayata geçiremediğini; fakat bizden cesaret alıp, bu konseptin internet ayağını kurmak istediğini dile getirdi.''
UMUT VERİYOR
Mağazanın 3 aydır açık olduğu fakat birçok ilden LGBTİ bireyin heyecan ve merakla kendilerini ziyaret ettiğini belirten Çakmaklı şöyle devam etti:
''Limbo Consept'in yeri konusu bizi çok düşündürdü. Çok göz önünde, tarihi dokusu olan ve aynı zamanda Beyoğlu insanının uğrak alışveriş mekanlarından biri olmalıydı. Aynı zamanda LGBTİ hareketinin Beyoğlu'ndan çıktığını da hatırlarsak, bu mağazanın Beyoğlu'nda olması daha da anlamlı bir hal alıyor. Hiçbir şey almasalar dahi, girip gözatabilecekleri, bir merhaba diyip fikir sahibi olabilecekleri bir yer. Adana, Urfa ve Bodrum gibi kentlerden çok kişi bizleri ziyaret edip, ne kadar mutlu olduklarını dile getirdi. Adana'dan gelen, fakat yanındaki arkadaşından çekindiği için mağazaya uğrayamayan bir arkadaşımız, cinsel kimliğini ailesinden gizlediğini ve ruhsal bunalım yaşadığı bir dönemde Limbo Consept’ten haberdar olduğunu belirtti. Başka bir şeyi bahane ederek, mağazayı görmeye geldiğini dile getirdi. Mağazamızın sitesine duygusal bir yazı yazmıştı. Mağazaya giremediğini, ama önünden geçtiğini ve böyle bir yerin ona umut verdiğini belirtmiş.''
Rabia Yılmaz - BirGün
http://birgun.net/news/view/bu-ailenin-buyumesini-istiyoruz/4060
↧
Ayrımcılık Araştırması İçin Katılımcılar Aranıyor
LGBTİ’lerin uğradığı ayrımcılık ve damgalanmanın, bireylerin sosyal hayatlarına nasıl yansıdığına da ortaya çıkarmayı amaçlayan ruh sağlığı araştırması için tüm dünyadan katılımcılar aranıyor.
LGBTİ’lerin maruz kaldıkları ayrımcılık nedeniyle heteroseksüellere göre bir buçuk kat daha fazla depresyona girme riski olduğu söyleniyor.
Kings College London, bu iddiayı açıklığa kavuşturmak ve ruh sağlığı problemlerindeki etkenleri ortaya çıkarmak için bir araştırma projesi düzenliyor.
Doktora öğrencisi Liam Timmins, toplumsal cinsiyet alanında bilinen profesörlerden Qazi Rahman ve klinik psikolog Kate Rimes , projeyle LGBTİ’lerin uğradığı ayrımcılık ve damgalanmanın, bireylerin sosyal hayatlarına nasıl yansıdığına da ortaya çıkarmayı amaçlıyor.
Ruh sağlığı anketi
Proje ekibi, araştırma kapsamında internet üzerinden bir ruh sağlığı anketi düzenliyor ve ankete katılım çağrısı yapıyor.
Anket, 16 yaş üzeri her cinsel kimlikten (heteroseksüeller de dahil) ve cinsel yönelimden bireylerin katılımına açık. Yaklaşık olarak 30 dakikada doldurulan yazılı anket, demografik bilgi, cinsiyet, cinsel kimlik ve katılımcıların deneyimlerini duygu ve düşüncelerini öğrenmeye yönelik sorular içeriyor.
Anket boyunca LGBT+ adlandırmasını kullandıklarını belirten proje ekibi, adlandırmanın LGBTİ’ler dışında queer, aseksüel, paraseksüel ve diğer kimlikleri kapsadığını ifade ediyor.
Bu araştırmadan elde edilen veriler, LGBTİ dostu sosyal programlar ve LGBTİ’lerin ruh sağlığı alanlarında kullanılacak. (MF/ÇT)
LGBTİ’lerin maruz kaldıkları ayrımcılık nedeniyle heteroseksüellere göre bir buçuk kat daha fazla depresyona girme riski olduğu söyleniyor.
Kings College London, bu iddiayı açıklığa kavuşturmak ve ruh sağlığı problemlerindeki etkenleri ortaya çıkarmak için bir araştırma projesi düzenliyor.
Doktora öğrencisi Liam Timmins, toplumsal cinsiyet alanında bilinen profesörlerden Qazi Rahman ve klinik psikolog Kate Rimes , projeyle LGBTİ’lerin uğradığı ayrımcılık ve damgalanmanın, bireylerin sosyal hayatlarına nasıl yansıdığına da ortaya çıkarmayı amaçlıyor.
Ruh sağlığı anketi
Proje ekibi, araştırma kapsamında internet üzerinden bir ruh sağlığı anketi düzenliyor ve ankete katılım çağrısı yapıyor.
Anket, 16 yaş üzeri her cinsel kimlikten (heteroseksüeller de dahil) ve cinsel yönelimden bireylerin katılımına açık. Yaklaşık olarak 30 dakikada doldurulan yazılı anket, demografik bilgi, cinsiyet, cinsel kimlik ve katılımcıların deneyimlerini duygu ve düşüncelerini öğrenmeye yönelik sorular içeriyor.
Anket boyunca LGBT+ adlandırmasını kullandıklarını belirten proje ekibi, adlandırmanın LGBTİ’ler dışında queer, aseksüel, paraseksüel ve diğer kimlikleri kapsadığını ifade ediyor.
Bu araştırmadan elde edilen veriler, LGBTİ dostu sosyal programlar ve LGBTİ’lerin ruh sağlığı alanlarında kullanılacak. (MF/ÇT)
Birgün
↧
↧
Christian Hogue by Harol Baez
↧
LGBTİ'lerle İlgili Ayrımcılık Araştırması İçin Katılımcılar Aranıyor
LGBTİ’lerin uğradığı ayrımcılık ve damgalanmanın, bireylerin sosyal hayatlarına nasıl yansıdığına da ortaya çıkarmayı amaçlayan ruh sağlığı araştırması için tüm dünyadan katılımcılar aranıyor.
LGBTİ’lerin maruz kaldıkları ayrımcılık nedeniyle heteroseksüellere göre bir buçuk kat daha fazla depresyona girme riski olduğu söyleniyor.
Kings College London, bu iddiayı açıklığa kavuşturmak ve ruh sağlığı problemlerindeki etkenleri ortaya çıkarmak için bir araştırma projesi düzenliyor.
Doktora öğrencisi Liam Timmins, toplumsal cinsiyet alanında bilinen profesörlerden Qazi Rahman ve klinik psikolog Kate Rimes , projeyle LGBTİ’lerin uğradığı ayrımcılık ve damgalanmanın, bireylerin sosyal hayatlarına nasıl yansıdığına da ortaya çıkarmayı amaçlıyor.
lgbti semsiye
Ruh sağlığı anketi
Proje ekibi, araştırma kapsamında internet üzerinden bir ruh sağlığı anketi düzenliyor ve ankete katılım çağrısı yapıyor.
Anket, 16 yaş üzeri her cinsel kimlikten (heteroseksüeller de dahil) ve cinsel yönelimden bireylerin katılımına açık. Yaklaşık olarak 30 dakikada doldurulan yazılı anket, demografik bilgi, cinsiyet, cinsel kimlik ve katılımcıların deneyimlerini duygu ve düşüncelerini öğrenmeye yönelik sorular içeriyor.
Anket boyunca LGBT+ adlandırmasını kullandıklarını belirten proje ekibi, adlandırmanın LGBTİ’ler dışında queer, aseksüel, paraseksüel ve diğer kimlikleri kapsadığını ifade ediyor.
Bu araştırmadan elde edilen veriler, LGBTİ dostu sosyal programlar ve LGBTİ’lerin ruh sağlığı alanlarında kullanılacak.
İngilizce ankete katılmak için tıklayın.
Kaynak: bianet
LGBTİ’lerin maruz kaldıkları ayrımcılık nedeniyle heteroseksüellere göre bir buçuk kat daha fazla depresyona girme riski olduğu söyleniyor.
Kings College London, bu iddiayı açıklığa kavuşturmak ve ruh sağlığı problemlerindeki etkenleri ortaya çıkarmak için bir araştırma projesi düzenliyor.
Doktora öğrencisi Liam Timmins, toplumsal cinsiyet alanında bilinen profesörlerden Qazi Rahman ve klinik psikolog Kate Rimes , projeyle LGBTİ’lerin uğradığı ayrımcılık ve damgalanmanın, bireylerin sosyal hayatlarına nasıl yansıdığına da ortaya çıkarmayı amaçlıyor.
lgbti semsiye
Ruh sağlığı anketi
Proje ekibi, araştırma kapsamında internet üzerinden bir ruh sağlığı anketi düzenliyor ve ankete katılım çağrısı yapıyor.
Anket, 16 yaş üzeri her cinsel kimlikten (heteroseksüeller de dahil) ve cinsel yönelimden bireylerin katılımına açık. Yaklaşık olarak 30 dakikada doldurulan yazılı anket, demografik bilgi, cinsiyet, cinsel kimlik ve katılımcıların deneyimlerini duygu ve düşüncelerini öğrenmeye yönelik sorular içeriyor.
Anket boyunca LGBT+ adlandırmasını kullandıklarını belirten proje ekibi, adlandırmanın LGBTİ’ler dışında queer, aseksüel, paraseksüel ve diğer kimlikleri kapsadığını ifade ediyor.
Bu araştırmadan elde edilen veriler, LGBTİ dostu sosyal programlar ve LGBTİ’lerin ruh sağlığı alanlarında kullanılacak.
İngilizce ankete katılmak için tıklayın.
Kaynak: bianet
↧
WNBA'de birbirine rakip lezbiyen çift evlilik kararı aldı
Amerikan Kadınlar Basketbol Ligi WNBA'de Phoenix Mercury oyuncusu Brittney Griner, Tulsa Shock'ta forma giyen Glory Johnson'a evlilik teklifinde bulundu
Amerikan Kadınlar Basketbol Ligi WNBA'de rakip takımlarda oynayan lezbiyen çift Brittney Griner ve Glory Johnson evlenme kararı aldı.
hürriyet.com.tr'nin haberine göre, Phoenix Mercury takımı oyuncusu Griner, sevgilisi Johnson’a evlilik teklifi yaparken çekilen bir kareyi Instagram hesabından paylaştı.
23 yaşındaki Griner iki aydır birlikte olduğu Tulsa Shock takımı oyuncusu 24 yaşındaki Johnson’a pırlanta yüzük ile evlilik teklifinde bulundu.
Çift böylelikle basketbol tarihinde nişanlanan ilk rakip takım oyuncuları oldu. Griner ve Johnson nerede ve ne zaman evleneceklerini henüz açıklamadılar.
http://www.habertoplam.com/tr/53f3649389e6270d40976efb-index/WNBA_39_de_birbirine_rakip_lezbiyen_cift_evlilik_karari_aldi_Spor_T24.html
Amerikan Kadınlar Basketbol Ligi WNBA'de rakip takımlarda oynayan lezbiyen çift Brittney Griner ve Glory Johnson evlenme kararı aldı.
hürriyet.com.tr'nin haberine göre, Phoenix Mercury takımı oyuncusu Griner, sevgilisi Johnson’a evlilik teklifi yaparken çekilen bir kareyi Instagram hesabından paylaştı.
23 yaşındaki Griner iki aydır birlikte olduğu Tulsa Shock takımı oyuncusu 24 yaşındaki Johnson’a pırlanta yüzük ile evlilik teklifinde bulundu.
Çift böylelikle basketbol tarihinde nişanlanan ilk rakip takım oyuncuları oldu. Griner ve Johnson nerede ve ne zaman evleneceklerini henüz açıklamadılar.
http://www.habertoplam.com/tr/53f3649389e6270d40976efb-index/WNBA_39_de_birbirine_rakip_lezbiyen_cift_evlilik_karari_aldi_Spor_T24.html
↧
Fobik yön!
Anam bacım; ben yaklaşık bir hafta önce, Sekizinci İzmir Tiyatro Buluşması’na Yırtık Bohça adlı oyunumla, davetli olarak katılmıştım. Etkinlikler Seferihisar Sanatbahçesi ve Sığacık Kaleiçi’nde çeşitli atölye, söyleşi, oyun ve performans gösterileriyle çok iyi bir katılımla gerçekleşti.
Etkinliğin ikinci günü Can Yücel anması vardı. Sığacık Kaleiçi’ndeki etkinliğe ben de izleyici olarak katıldım. Yanıma on sekiz yaşlarında bir çocuk geldi. Gülüyordu ama gözleri dolu doluydu. “Ablacığım” dedi, “seninle biraz konuşabilir miyiz?” “Elbette” dedim. “Abla biliyor musun, ben on yaşında ağabeyim tarafından tecavüze uğradım” dedi. Gözlerimin içine bakıyordu. Anlatmaya devam etti. Çok şaşırdım ve bir an ne diyeceğimi bilemedim. Hoş, yabancı değildim böyle hikâyelere ama birinci ağızdan dinlemek epey terletti beni. “Peki” dedim, “şu an durum ne?” “Abla halen devam ediyor” dedi. Biraz durdu, “Annem bizi bastı bir keresinde” dedi. “Tepkisi ne oldu” diye sorduğumda cevabı “‘Şu an pazara gidiyorum, sonra sizinle konuşurum’ dedi” oldu.‘Nasıl yani’ diyecektim ki; “Abla ben tecavüze uğramışım, hem de ağabeyim tarafından, annem hiçbir şey söylemeden pazara gidiyor”. “Peki ya sonra” dedim. “Akşam ağabeyimle konuşmuşlar, sanki hiçbir şey olmamış gibi olayın üzerini örtmeye çalıştılar.” İnsan böyle bir durumda ne diyeceğini bilemiyor. “Kaç yaşındasın” diye sordum. “On sekiz” dedi. “Ağabeyim beni sürekli tehdit ediyor. Ama on sekiz yaşıma girdim artık. Yenikapı Tiyatrosu’na katıldım. Bana destek vereceklerinden eminim. Evden ayrılmayı düşünüyorum kesinlikle” dedi ve gitti yanımdan.
Bu hikâye bana hiç yabancı değil. Olay ensest, tecavüz, vahim, çaresizlik sadece o an aklımdan geçen bunlardı. Hani derler ya, gecem haram oldu.
Etrafımızı saran heteroseksizm ve sadece cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden dolayı nefes almaya çalışan bizler... Annam bacım yazmakla bitmez. Böyle örnekler çok fazla. Bu cephede bunlar yaşanırken, gelelim olayın başka bir boyutuna.
İstanbul’a döndükten birkaç gün sonra, Yanki Bayramoğlu, transeksüel bir kadın arkadaşımız. Bir gece arkadaşlarıyla, Taksim’de bulunan Tekyön Gay Bar’a eğlenmeye gitmişler. Dışarıdaki korumalar içeri almak istememiş. “Burası gay bar. Sizi almıyoruz” demişler. Yanki de “o zaman işletmeciyle görüşmek istiyorum” demiş. İşletmeci gelmiş. “Burası gay bar, sen travestisin. Hiçbir travesti benim mekânıma giremez” demiş ve bir de öneride bulunmuş: “Bir sürü travesti bar var. Onlardan birine git.” Yanki tekrardan sormuş: “Gay bar olduğu için kadın mı almıyorsunuz.” “Hayır, normal kadın alıyoruz. Sen travestisin, seni almıyoruz.”
Ayol, normal kadın ne demek? Lafa bak şimdi. Kimin normali? Neyin normali? Bu arada, işletmeci arkadaşımız da bir gay. Tencere dibim kara, seninki benden kapkara. Böyle düz heteroseksizm kendi içimizde olunca, insanın canınI daha bir ayrı acıtıyor. Ne demek normal kadın alıyoruz? Cinsiyetçiliğin ve ayrımcılığın bu kadarına da pes doğrusu.
Homofobi ve transfobi nereden gelirse gelsin karşı duralım. Özellikle, homofobik ve transfobik mekânları teşhir edelim. Hiçbir şey, hiç kimsenin tekelinde değildir. İşletme tüm kamuya açıktır. Nedir bu mafyavari transfobik hareketler. Evet, ben Esmeray olarak üzerime düşeni yapıyorum. Tekyön transfobik bir mekândır. Duyuralım ve teşhir edelim.
Esmeray - Taraf
http://www.taraf.com.tr/yazilar/esmeray/fobik-yon/30607/
Etkinliğin ikinci günü Can Yücel anması vardı. Sığacık Kaleiçi’ndeki etkinliğe ben de izleyici olarak katıldım. Yanıma on sekiz yaşlarında bir çocuk geldi. Gülüyordu ama gözleri dolu doluydu. “Ablacığım” dedi, “seninle biraz konuşabilir miyiz?” “Elbette” dedim. “Abla biliyor musun, ben on yaşında ağabeyim tarafından tecavüze uğradım” dedi. Gözlerimin içine bakıyordu. Anlatmaya devam etti. Çok şaşırdım ve bir an ne diyeceğimi bilemedim. Hoş, yabancı değildim böyle hikâyelere ama birinci ağızdan dinlemek epey terletti beni. “Peki” dedim, “şu an durum ne?” “Abla halen devam ediyor” dedi. Biraz durdu, “Annem bizi bastı bir keresinde” dedi. “Tepkisi ne oldu” diye sorduğumda cevabı “‘Şu an pazara gidiyorum, sonra sizinle konuşurum’ dedi” oldu.‘Nasıl yani’ diyecektim ki; “Abla ben tecavüze uğramışım, hem de ağabeyim tarafından, annem hiçbir şey söylemeden pazara gidiyor”. “Peki ya sonra” dedim. “Akşam ağabeyimle konuşmuşlar, sanki hiçbir şey olmamış gibi olayın üzerini örtmeye çalıştılar.” İnsan böyle bir durumda ne diyeceğini bilemiyor. “Kaç yaşındasın” diye sordum. “On sekiz” dedi. “Ağabeyim beni sürekli tehdit ediyor. Ama on sekiz yaşıma girdim artık. Yenikapı Tiyatrosu’na katıldım. Bana destek vereceklerinden eminim. Evden ayrılmayı düşünüyorum kesinlikle” dedi ve gitti yanımdan.
Bu hikâye bana hiç yabancı değil. Olay ensest, tecavüz, vahim, çaresizlik sadece o an aklımdan geçen bunlardı. Hani derler ya, gecem haram oldu.
Etrafımızı saran heteroseksizm ve sadece cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden dolayı nefes almaya çalışan bizler... Annam bacım yazmakla bitmez. Böyle örnekler çok fazla. Bu cephede bunlar yaşanırken, gelelim olayın başka bir boyutuna.
İstanbul’a döndükten birkaç gün sonra, Yanki Bayramoğlu, transeksüel bir kadın arkadaşımız. Bir gece arkadaşlarıyla, Taksim’de bulunan Tekyön Gay Bar’a eğlenmeye gitmişler. Dışarıdaki korumalar içeri almak istememiş. “Burası gay bar. Sizi almıyoruz” demişler. Yanki de “o zaman işletmeciyle görüşmek istiyorum” demiş. İşletmeci gelmiş. “Burası gay bar, sen travestisin. Hiçbir travesti benim mekânıma giremez” demiş ve bir de öneride bulunmuş: “Bir sürü travesti bar var. Onlardan birine git.” Yanki tekrardan sormuş: “Gay bar olduğu için kadın mı almıyorsunuz.” “Hayır, normal kadın alıyoruz. Sen travestisin, seni almıyoruz.”
Ayol, normal kadın ne demek? Lafa bak şimdi. Kimin normali? Neyin normali? Bu arada, işletmeci arkadaşımız da bir gay. Tencere dibim kara, seninki benden kapkara. Böyle düz heteroseksizm kendi içimizde olunca, insanın canınI daha bir ayrı acıtıyor. Ne demek normal kadın alıyoruz? Cinsiyetçiliğin ve ayrımcılığın bu kadarına da pes doğrusu.
Homofobi ve transfobi nereden gelirse gelsin karşı duralım. Özellikle, homofobik ve transfobik mekânları teşhir edelim. Hiçbir şey, hiç kimsenin tekelinde değildir. İşletme tüm kamuya açıktır. Nedir bu mafyavari transfobik hareketler. Evet, ben Esmeray olarak üzerime düşeni yapıyorum. Tekyön transfobik bir mekândır. Duyuralım ve teşhir edelim.
Esmeray - Taraf
http://www.taraf.com.tr/yazilar/esmeray/fobik-yon/30607/
↧
↧
Jonathan Keith
↧
Bir gay Terminatörümüz oldu!..
Sadece Terminatör de değil..
O müthiş Conan.. Yarı insan yarı ilah, Herkül.. Yani Arnold Schwarzenegger'den söz ediyorum, Kaliforniya valiliğinden emekli..
Bizim Maço Arnie, son filmi The Expandables 3'te, gay rolünde iyi mi?. Yok canım gene Maço.. Gene İtalyan Boğası Sylvester Stallone'nin İhtiyarlar Çetesi'nde müthiş aksiyon sahnelerinde müthiş işler yapıyor ama, özelinde gay..
Sinema tarihinde ilk defa, bir ünlü maço aktör, hem de ne maço bir aksiyon filmi rolünde gay!..
The Expandables 3 / Cehennem Melekleri filminin en büyük sürprizi işte bu..
Bazı Amerikan eleştirmenleri "Bu film sonunda bir şaka" diye geçiştirdiler.
Siz gidin, kendiniz karar verin.
Hala gitmediyseniz, gidin yani.. Çok neşeli bir yaz filmi.. Kimi ararsanız var.. Tüm ünlüleri yan yana dizen filmin afişi, bu yüzden "En İyi Yaz Filmi Afişi Ödülü" adlı zaten..
Filmin öteki sürprizi, Braveheart ile gönülleri fetheden Mel Gibson, burada acımasız kötü adam rolünde ve filmi de süpürüyor. Bir başka müthiş de Antonio Banderas..
Sly'ın çetesi, eski filmlerden biliyorsunuz.. Amerika'nın kirli işlerini yapan CIA için bile kirli işleri para karşılığı yapan ihtiyarlardan kurulu. Bu defa Mel Gibson öyle zorlu çıkıyor ki, ihtiyarlar yetmiyor, Sly gençleri de alıyor ekibe.. Falan filan.. Orası önemli değil zaten.. Önemli olan, bu sıcaklarda klimalı bir salonda hoşça vakit geçirmek..
Hıncal Uluç - Sabah
O müthiş Conan.. Yarı insan yarı ilah, Herkül.. Yani Arnold Schwarzenegger'den söz ediyorum, Kaliforniya valiliğinden emekli..
Bizim Maço Arnie, son filmi The Expandables 3'te, gay rolünde iyi mi?. Yok canım gene Maço.. Gene İtalyan Boğası Sylvester Stallone'nin İhtiyarlar Çetesi'nde müthiş aksiyon sahnelerinde müthiş işler yapıyor ama, özelinde gay..
Sinema tarihinde ilk defa, bir ünlü maço aktör, hem de ne maço bir aksiyon filmi rolünde gay!..
The Expandables 3 / Cehennem Melekleri filminin en büyük sürprizi işte bu..
Bazı Amerikan eleştirmenleri "Bu film sonunda bir şaka" diye geçiştirdiler.
Siz gidin, kendiniz karar verin.
Hala gitmediyseniz, gidin yani.. Çok neşeli bir yaz filmi.. Kimi ararsanız var.. Tüm ünlüleri yan yana dizen filmin afişi, bu yüzden "En İyi Yaz Filmi Afişi Ödülü" adlı zaten..
Filmin öteki sürprizi, Braveheart ile gönülleri fetheden Mel Gibson, burada acımasız kötü adam rolünde ve filmi de süpürüyor. Bir başka müthiş de Antonio Banderas..
Sly'ın çetesi, eski filmlerden biliyorsunuz.. Amerika'nın kirli işlerini yapan CIA için bile kirli işleri para karşılığı yapan ihtiyarlardan kurulu. Bu defa Mel Gibson öyle zorlu çıkıyor ki, ihtiyarlar yetmiyor, Sly gençleri de alıyor ekibe.. Falan filan.. Orası önemli değil zaten.. Önemli olan, bu sıcaklarda klimalı bir salonda hoşça vakit geçirmek..
Hıncal Uluç - Sabah
↧
CHP’li Melda Onur: Mutlaka LGBTi PM üyemiz olsun
CHP’li Melda Onur: Partinin en sağında sosyal demokratlar olsun. Mutlaka LGBTI PM üyemiz olsun. CHP Kurultayı öncesi parti yönetimine 10 madde manifestosu sunuyorum!
CHP’li Melda Onur’dan 10 maddelik kurultay manifestosu!
“Partinin en sağında sosyal demokratlar olsun. Mutlaka LGBTI PM üyemiz olsun. Gezi Ruhu ile anılan toplumsal muhalefetin bedel ödemiş yüzlerini PM’de görelim.”
CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, CHP Kurultayı için 10 maddelik bir manifesto hazırladı. Onur manifestosunda kadın erkek sayısının eşit olmasını ve eşbaşkanlık sistemini önerdi. Ayrıca Gezi ruhunu ve LGBTİ dünyasını temsil eden Parti Meclisi üyeleri görmek istediğini de söyledi. Melda Onur, partinin en sağında sosyal demokratların olması gerektiğini de söyledi. Genel Başkan için isim önermeyen Onur, “10 maddelik manifestomun karşılığını en yüksek derecede gördüğüm adaya oy veririm” dedi.
CHP’de yaklaşan kurultay öncesi hazırlıklar sürerken CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 10 maddelik bir manifesto hazırladı. Onur’un ilerihaber.org için kaleme aldığı yazı şöyle:
“CHP Kurultaylar Partisidir” deyip kiminin burun kıvırdığı, kiminin önemsizleştirmeye çalıştığı, hatta müstehzi eleştirdiği bu gerçeklik, CHP’nin 90 yıldır varoluşunun önemli bir besin kaynağı bence…
Parti içi demokrasi, ön seçim, eğilim yoklaması, kurultay dendiğinde CHP’nin üyelerinden delegelerine, tüm örgütlerine bir heyecan gelir. Bir hareketlilik başlar; kulisler yoğunlaşır, ortamlarda parti eleştirileri yapılır, eski kurultay anıları anlatılır. Ne yapmak gerektiği, nasıl olmak gerektiği konuşulur.
Olması gereken de budur…
12 yıldır yaldızlı parlak kağıda sarılmış içi son derece kalitesiz, kötü üretilmiş bir çikolata gibi tabakta sunulan AKP’nin dayattığı gibi olmamalıdır siyasal partilerde işleyiş. Dayakçı koca, dayakçı baba, dayakçı öğretmen, dayakçı komutan, azarlayan patron kıvamında bir liderin “partimiz kararlarını istişare ile alır” sözüne inanacak değiliz. “Parti dediğin böyle olur” “Beyefendi neylerse güzel eyler” aldatmacasına kanıp partide farklı sesle çıkmasını “kaos” olarak tanımlayanlara itibar etmemekteyim.
İşte bu sebeple CHP Olağanüstü Kurultayı öncesi parti yönetimine 10 madde manifestosu sunuyorum:
1- Öyle bir yönetim istiyorum ki partiyi 2015 seçimlerine taşısın.
2- Öyle bir yönetim istiyorum ki, “Ahmet’e hangi koltuğu verelim” değil “Bu koltuğu en iyi kim doldurur” mantığıyla oluşturulsun.
3- Parti Meclisinde isme odaklanmaktan ziyade; meslek, uzmanlık, temsiliyet esas olsun; isim nasılsa yazılır.
4- Tüzükteki yüzde 33 kadın kotasını minimum sayıp, kadın – erkek sayısı eşit olsun ve eşbaşkanlık için tüzük çalışmaları başlasın.
5- Tüzükteki yüzde 10 gençlik kotasını minimum sayıp, gençlik oranı yüzde 25′e yükseltilsin.
6- Gezi Ruhu ile anılan toplumsal muhalefetin bedel ödemiş yüzlerini PM’de görelim.
7- Mutlaka LGBTi PM üyemiz olsun.
8- Muhafazakar kesimin oyunu sağdan siyasetçi katmak yerine, muhafazakar kesimin sorunlarını yaşam hakkı bakış açısıyla çözecek sol-sosyal demokrat katılımlara öncelik verilsin
9- Tüzük değişikliği ve Parti Programı değişikliği için karar alınsın.
10- Partinin en sağında sosyal demokratlar olsun.
Şimdi akıllara “Bu tamam da Genel Başkanlık yarışından söz etmemiş” diye bir nokta takılabilir. Benim işim isimlerle değil programlarla. 10 maddelik manifestomun karşılığını en yüksek derecede gördüğüm adaya oy veririm.”
http://www.turuncutime.net/index.php/chpli-melda-onur-partinin-en-saginda-sosyal-demokratlar-olsun-mutlaka-lgbti-pm-uyemiz-olsun-chp-kurultayi-oncesi-parti-yonetimine-10-madde-manifestosu-sunuyorum/
CHP’li Melda Onur’dan 10 maddelik kurultay manifestosu!
“Partinin en sağında sosyal demokratlar olsun. Mutlaka LGBTI PM üyemiz olsun. Gezi Ruhu ile anılan toplumsal muhalefetin bedel ödemiş yüzlerini PM’de görelim.”
CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, CHP Kurultayı için 10 maddelik bir manifesto hazırladı. Onur manifestosunda kadın erkek sayısının eşit olmasını ve eşbaşkanlık sistemini önerdi. Ayrıca Gezi ruhunu ve LGBTİ dünyasını temsil eden Parti Meclisi üyeleri görmek istediğini de söyledi. Melda Onur, partinin en sağında sosyal demokratların olması gerektiğini de söyledi. Genel Başkan için isim önermeyen Onur, “10 maddelik manifestomun karşılığını en yüksek derecede gördüğüm adaya oy veririm” dedi.
CHP’de yaklaşan kurultay öncesi hazırlıklar sürerken CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 10 maddelik bir manifesto hazırladı. Onur’un ilerihaber.org için kaleme aldığı yazı şöyle:
“CHP Kurultaylar Partisidir” deyip kiminin burun kıvırdığı, kiminin önemsizleştirmeye çalıştığı, hatta müstehzi eleştirdiği bu gerçeklik, CHP’nin 90 yıldır varoluşunun önemli bir besin kaynağı bence…
Parti içi demokrasi, ön seçim, eğilim yoklaması, kurultay dendiğinde CHP’nin üyelerinden delegelerine, tüm örgütlerine bir heyecan gelir. Bir hareketlilik başlar; kulisler yoğunlaşır, ortamlarda parti eleştirileri yapılır, eski kurultay anıları anlatılır. Ne yapmak gerektiği, nasıl olmak gerektiği konuşulur.
Olması gereken de budur…
12 yıldır yaldızlı parlak kağıda sarılmış içi son derece kalitesiz, kötü üretilmiş bir çikolata gibi tabakta sunulan AKP’nin dayattığı gibi olmamalıdır siyasal partilerde işleyiş. Dayakçı koca, dayakçı baba, dayakçı öğretmen, dayakçı komutan, azarlayan patron kıvamında bir liderin “partimiz kararlarını istişare ile alır” sözüne inanacak değiliz. “Parti dediğin böyle olur” “Beyefendi neylerse güzel eyler” aldatmacasına kanıp partide farklı sesle çıkmasını “kaos” olarak tanımlayanlara itibar etmemekteyim.
İşte bu sebeple CHP Olağanüstü Kurultayı öncesi parti yönetimine 10 madde manifestosu sunuyorum:
1- Öyle bir yönetim istiyorum ki partiyi 2015 seçimlerine taşısın.
2- Öyle bir yönetim istiyorum ki, “Ahmet’e hangi koltuğu verelim” değil “Bu koltuğu en iyi kim doldurur” mantığıyla oluşturulsun.
3- Parti Meclisinde isme odaklanmaktan ziyade; meslek, uzmanlık, temsiliyet esas olsun; isim nasılsa yazılır.
4- Tüzükteki yüzde 33 kadın kotasını minimum sayıp, kadın – erkek sayısı eşit olsun ve eşbaşkanlık için tüzük çalışmaları başlasın.
5- Tüzükteki yüzde 10 gençlik kotasını minimum sayıp, gençlik oranı yüzde 25′e yükseltilsin.
6- Gezi Ruhu ile anılan toplumsal muhalefetin bedel ödemiş yüzlerini PM’de görelim.
7- Mutlaka LGBTi PM üyemiz olsun.
8- Muhafazakar kesimin oyunu sağdan siyasetçi katmak yerine, muhafazakar kesimin sorunlarını yaşam hakkı bakış açısıyla çözecek sol-sosyal demokrat katılımlara öncelik verilsin
9- Tüzük değişikliği ve Parti Programı değişikliği için karar alınsın.
10- Partinin en sağında sosyal demokratlar olsun.
Şimdi akıllara “Bu tamam da Genel Başkanlık yarışından söz etmemiş” diye bir nokta takılabilir. Benim işim isimlerle değil programlarla. 10 maddelik manifestomun karşılığını en yüksek derecede gördüğüm adaya oy veririm.”
http://www.turuncutime.net/index.php/chpli-melda-onur-partinin-en-saginda-sosyal-demokratlar-olsun-mutlaka-lgbti-pm-uyemiz-olsun-chp-kurultayi-oncesi-parti-yonetimine-10-madde-manifestosu-sunuyorum/
↧