Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Eşcinsel ilişki teklifine 28 bıçak darbesi

$
0
0
Eşcinsel ilişki teklif eden arkadaşını 28 yerinden bıçakladı
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde bir şahıs, cinsel ilişkiye girmek isteyen arkadaşını 28 yerinden bıçaklayarak öldürdü.

Eşcinsel ilişki teklif eden arkadaşını 28 yerinden bıçakladı

Edinilen bilgilere göre, S.Ç. (35) evinin balkonunda otururken, yoldan geçen arkadaşı E.Y.’yi (32) evine davet etti. İddiaya göre, evde belli bir süre Alkol aldıktan sonra S.Ç., arkadaşı E.Y.’ye cinsel ilişki davetinde bulundu. Bu duruma kızan E.Y., yerinden kalkarak mutfağa gitti ve arkadaşı S.Ç.’yi de mutfağa çağırdı. E.Y., mutfakta bulunan ekmek bıçağını alarak arkadaşını 28 yerinde bıçaklayarak öldürdü.

Olay yerine gelen polis ekipleri incelemelerde bulundu. Polis ekiplerinin çalışmaları neticesinde E.Y., çalıştığı tekstil atölyesinde yakalandı. Emniyetteki ilk ifadesinde cinayeti işlediğini itiraf ettiği öğrenilen E.Y., adliyeye sevk edildi.

IHA

Ceyda Karan'a hakaret; travesti surat

$
0
0
CNN Türk ekranlarında Cumhuriyet yazarına 'hakaret': 'Hadsiz, çapulcu, ezik'

Cumhuriyet yazarı Ceyda Karan'ın Köşk seçimleriyle ilgili değerlendirmesine bir twitter kullanıcısı hakaretlerle cevap verdi

Cumhuriyet yazarı Ceyda Karan'ın Köşk seçimleri için yaptığı analize tepki Yenişafak muhabiri Çetiner Çetin'den geldi.

Karan'ın "seçmenin eline pusula verdiler" sözlerine Çetin, "seçmeni aptal yerine koymayın" diyerek karşı çıktı.

CNN Türk'te Şirin Payzın'ın çözüm sürecine ilişkin sorularını cevaplayan Ceyda Karan, söylemediği söz nedeniyle twitter'da hakarete uğrayınca, tepki gösterdi.

Köşk seçimlerinde alınan oy oranının yüzde 52'lerde olmadığını, katılımdaki düşüklük nedeniyle Türkiye'nin böyle bir sonuçla karşılaştığını anlatan Karan, bazı bölgelerde seçmenin eline oyuncak gibi seçmen pusulası verildiğini iddia etti.

"SEÇMENİ APTAL MI SANDINIZ"

Karan'ın bu sözlerine karşı çıkan Yenişafak muhabiri Çetiner Çetin, "seçmenin yüzde 52'si aptal mı?" diye çıkıştı! Karan ise Çetin'e "bu sözler bana ait değil siz kullandınız" diyerek tepki gösterdi.

HAKARET MESAJLARI

Ekrandaki bu "aptal" tartışmasının ardından twitter'dan Karan'a tepki yağdı. Kendisine yöneltilen hakaret dolu mesajların bir kısmını canlı yayında izleyicilerle paylaşan Karan, aptal kelimesini kendisinin kullanmadığını ve düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

Ceyda Karan, Noyan Barlas AK RTE adlı kullanıcının mesajını canlı yayında okudu.


Medya Radar

MAHALLEDEKİ KIZ GİBİ OĞLAN BENDİM

$
0
0
Chanel'in as adamı Lagerfeld, Eurovision şampiyonunu övdü Wurst, moda endüstrisine yabancı değil. Geçtiğimiz ay, Jean Paul Gaultier’in 2014 sonbahar-kış defilesinde de boy göstermişti. Wurst’e CR Fashion Book için olan çekimlerde hamile olan model Ashleigh Good da eşlik etti. 21 Ağustos 2014 Bu ikiliye dikkat!

İpek çoraplar, seksi iç çamaşırları… ve sakal! 25 yaşındaki ‘Draq queen’ Conchita Wurst’ün kendine olan güveni, Lagerfeld’i çok etkiliyor.

MAHALLEDEKİ KIZ GİBİ OĞLAN BENDİM


Gerçek adı Tom Neuwirth…  Conchita ise onun alter egosu. ‘Conchita benim hayat hikâyem…
Küçük bir Avusturyalı kasabada büyüdüm. Muhafazakar bir yerdi ve ben her zaman kız gibi giyinen o ‘garip’ oğlan çocuğu oldum.’
Wurst’ün en büyük patlaması ise şans eseri oynadığı bürlesk (vodvil tiyatro) bir sahnenin ortasında kendini bulması olmuş.

‘Bir kadını canlandırma işi benim için 14 yaşından beri var.  2010 yılında bir arkadaşım kendi bürlesk tiyatro grubunu kurmuş ve buraya dahil olması için birini aramaktaydı.
Bir partide mikrofonu elime aldım, saçmasapan şeyler söyledim ve bu anlamsız gösteri sonrası arkadaşım bana kendi şov grubunda yer almamı teklif etti.
Bundan sonra artık düzenli olarak kendimi bu şovun içinde buldum. Artık her hafta sonu bunu iş için yapmaya başlamak bana yepyeni kapılar açtı.’

SAKALLI GERÇEK BİR KADIN GİBİ


Karl Lagerfeld ise şöyle diyor: ‘Conchita’yı seviyorum çünkü sadece muhteşem bir sesi yok.
Aynı zamanda daha önce hiç yapılmamış bir şeyi yapıyor… Hep ‘sakallı hanımlar’ görüyoruz ama hiçbiri daha önce gerçek bir kadın gibi poz vermemişti.
Bu da ‘drag’ kültürüne yeni bir anlam kazandırıyor…

‘Onun fotoğraflarını çekmek istedim çünkü hamile bir modelin yanında incecik bir müzisyenin görünmesi bence harika oldu, bu oyuna bir hareket kattı!’

Hürriyet

Son dönemlerin en sıradışı romanı

$
0
0
On parmağında yirmi marifet olan insanlar vardır ya, Can Çavuşoğlu böyle biri. Aktivist, aynı zamanda başarılı bir yazar, çokça okur ve okuduklarını düşünür, geri kalan zamanlarda ise gördüklerini fotoğraflar. Uğur Dershaneleri ve Bahçeşehir Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak yer aldı ve yöneticilik yaptı. Öncesinde Batı Florida Üniversitesinden yüksek lisans derecesi ile mezun oldu. 2006-2009 yılları arasında Çin Halk Cumhuriyeti’nde misafir akademisyen olarak bulundu. Türkiye’nin ilk eşcinsel belediye başkanı adayı olarak bir anda dikkatleri üzerine çekti. Hâlihazırda Amerika’da yaşıyor.
Can Çavuşoğlu, kendini gerçekleştirme yolunda önemli adımlar atmış cesur, güçlü ve “başarmış” bir kişilik. Bu da, çevresindekiler için örnek teşkil ediyor. Burnu havada bazı yazarların aksine samimi duruşuyla insanların kalbini kazanıp güven veriyor. Demem o ki, ulaşılmazları oynamıyor efendim, insanlara, onları görerek bakıyor. Bununla birlikte oldukça neşeli… Tabir yerindeyse, adeta rengârenk!
Can Çavuşoğlu ile Bağımlı & Bağımsız romanı hakkında güzel bir röportaj yaptık. Keyifli okumalar dilerim.
- Bağımlı‘da yavru aslan ve baba aslanın gizli oyunu sürecinde, ensest bir hikâye olmasını göz önünde bulundurursak, şefkat duygusunun yer almasını okurlarınız olarak hangi açıdan değerlendirmeliyiz?
- Yavru Aslan bölümü, romandaki duygu akışının başlangıcını temsil eder. Buradan hareketle “Ebeveynlerin kendi çocuklarını böyle bir ilişkiye nasıl yönlendirebilir?” sorusunu kurcaladım. Zorlama olamazdı… Böylece çocuğun anne veya babasına duyduğu güveni aktarmaya çalıştım. Romanda Yavru ve Baba Aslanın ensest ilişkisi güvene dayalı bir oyun mahiyetinde başlıyor. Farkındaysan zaten baba bu oyunu kendi babasından öğrenmiş. Yani aile içi ensest, tipik vakalarda olduğu gibi, bir diğer kuşağa geçiyor. Yavru Aslan, büyüyünce romandaki ana karaktere, soğukkanlı bir katile, dönüşeceği için hissettiklerini onun çocuksu ve masum duygularıyla yansıttım. Acaba okur, acımasız bir katile sempati besleyebilir miydi?
Romanım bir üçleme olarak kurgulandığı için Yavru Aslan üçlemenin sonuncusuna bir girişti. Diğer yandan LGBTİ okurlardan özellikle bu bölüm konusunda eleştiriler aldım. Toplumda yerleşik algılar söz konusu olunca, kişinin çocukluğunda yaşadığı bir tecavüz, travma veya ensest ilişki sonrasında eşcinsel olduğuna inanılması biraz tat kaçırmış olabilir. İki noktanın altını çizmek istiyorum, birincisi; bu bölümü yazarken okuyucularımın çoğunluğunun heteroseksüel olacağını düşündüm. Yaşanan ensest ilişki neticesinde kişinin eşcinsel olacağı savını desteklemiyorum aksine bir katilin geçmişinde yaşadığı derin acıyı yansıtıyorum. Bu acı sanılanın aksine enset ilişki değil, Baba Aslanın hayatından bir anda çıkmasıdır. Nitekim ensest ilişki mağduru, eşcinsel veya seri katile dönüşmeyen pek çok insan var. İkinci husus; önem verdiğim karakterleri şekillendirirken hikâyeye gelişigüzel dâhil olmalarını istemiyorum. Başrol oyuncularının karakterlerine yansıyan geçmişleri ve o geçmişte yaşanmış enteresan deneyimler olmalı.
- Askerliğinde tim komutanlığı yapmış biri olarak o döneminizdeki ruh halinizle, romandaki seri katil Melih’in ölümle hesaplaşıp ona kafa tuttuğu ruh halinin örtüştüğünü gözlemliyorum. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Romanın ilk bölümünde böyle bir kurgu yer alıyor. Özellikle “Format” kısmında askerlik adı altında insanların nasıl kolayca birer savaş makinasına dönüştürüldüğünü aktardım. Tabi kişisel deneyimlerimden yola çıkarak… Savaş durumunda insanın realitesi değişir. Bazı anlar olur, farklı bir boyuta adım atarsınız; öncelikleriniz, algılarınız, zevkleriniz, seçtiğiniz renkler bile başkalaşır. İşin enteresan tarafı, yaşanan yeni gerçeklikte siz normalsinizdir, diğer her şey ise anormal. O ince çizgiyi geçen pek çoğumuz geri dönmeyi başardı ama bir kısmımız orada kalmayı tercih etti. Haliyle yeni gerçekliklerinde daha mutlular, bunu sadece tahmin edebiliyorum çünkü sormadım. Romana dönecek olursak, yaşadığı gerçeklikte kendisini ölü kabul eden birini tekrardan öldüremezsiniz. Yenemezsiniz de… Böylece yaşamı veya yaşamamayı katilin varoluşuyla bütünleştirdim. Ölümle tekrar yüzleşmek için birinin ölmesi gerekiyordu. Ruh çağırmak gibi düşünün, sanki ölümü çağırmak adına gerçekleştirilen bir tören.
- Anlatımda okuyucuların görsel-işitsel-dokunsal algı sistemlerine eşit derecede hitap eden kelime dağılımını çok başarılı buldum. Sizce kitabın akıcılık açısından da daha geniş kitleye hitap edebilmesinin nedenlerinden biri bu eşit dağılım olabilir mi?
- Doğru iletişimin yapı taşlarıdır bunlar. Ders aktarırken, sunum ve konuşma yaparken, iş toplantılarında, kişisel ilişkilerimde hep buna dikkat etmişimdir. Romanı yazarken de aynı tekniği kullanmak istedim. Biliyorsunuz istenilen mesajı doğru verebilmek için her birimizin algı aralığında yer alan işitsel, dokunsal ve görsel alanlara hitap etmemiz gerekir. Anlatımlarımda edebi cümleler kurmak yerine görselliği ön plana çıkardım, ayrıca web sitemde yer alan referans videolarla hem görselliği hem de işitselliği destekledim. Zaten tarz olarak polisiye, içerisinde ancak gereken miktarda edebiyat barındırabilirdi. Çok ağdalı cümleler kullanırsanız okur dönüp tekrar okuduğunda önceden yakaladığı ritmi kaçırabilir. Hikâyenin içerisine anlamı dolayısıyla karakterlerin önem atfettiği şarkılardan bağlantılar koydum. Son olarak da dokunsallığı pekiştirmek adına aralara yoğun duygu devinimleri kattım. Bir mutluluk resmi hayal ederken aniden nereden geldiği belli olmayan bir şok yaşayabilirsiniz.
- İnsan olarak yapmamız gereken en önemli şeyin, kendimizi gerçekleştirmek olduğunu düşünüyorum. Kendinizi gerçekleştirme yolunda, Bağımlı & Bağımsız ile kendi puzzle’ınızın hangi parçalarını bir araya getirip bütüne dâhil ettiniz? Sizi özgürleştirdiği ruhsal durumlar var mıydı?
- İlk romanım aynı zamanda bir dolaptan çıkma projesidir. Bu zamana kadar gizlemek zorunda kaldığım cinsel kimliğimin bütünüyle dışa vurumu diyebiliriz. Kimisi yakınlarından başlar açılmaya, gazeteye ilan da verebilirsiniz, bense roman yazmayı tercih ettim. Bu zamana kadar takmak zorunda kaldığım o korkunç maskeleri ait oldukları yere, yani tuvalete tıkıştırdım, romanımın her sayfasında bir sifon çektim. Kendimi daha önce hiç bu kadar sevmemiştim. Yıllar öncesinden cinselliğimi irdelerken okuduğum, incelediğim pek çok referansı ve araştırmayı da romanın hikâyesine yerleştirdim. Böylece heteroseksüel okurun, eşcinselliğin genetikliğinden tutun da tanışma platformları ve çark (gezi) alanlarına kadar pek çok konuda bilgi edinmesini sağlamayı amaçladım. Romanım bu yönüyle ayrıca “Eşcinsellik 101” görevi görüyor diyebilirim.
- Melih, ilk işlediği cinayette iç hesaplaşması esnasında içinde biriktirdiği nefreti çağırırken, bunu yapabilmek için aynı zamanda nelere evet, nelere hayır diyor?
- Bir cinayet işleyebilmek için ilk önce motivasyon, bir dürtü oluşması gerekir. Bu motivasyon kişiye göre psikolojik, fiziksel veya her ikisi birden olabilir. Melih’inki daha çok duygusal… Kurbanını seviyor ama verdiği sevginin karşılığını alamıyor. Kurban, erkek bir seks işçisi ve iki tarafın beklentisi haliyle farklı… İşin içine bir de şantaj girince film kopuyor. Katil, askerliği esnasında öldürmeye alışkın, dolayısıyla önceden tanıştığı Azrail’i hayatına geri çağırması kolay oluyor. Detaylı bir planlamadan sonra da hedefine ulaşıyor. Hayır dedikleri ise; öncelikle geride kanlı bir tablo bırakmak istemiyor çünkü kendisini bir cani olarak görmüyor. Karşısında uzanmış yatan bedene saygı duyuyor. Ama ilerleyen sayfalarda işler tabi çığırından çıkıyor.
- Bağımsız’da, hikâyeye Bağımlı’nın yazarı olarak ortaya çıkıp, siz de dâhil oluyorsunuz ki bence en hoş sürprizlerden biriydi. Kitabı yazarken buna hangi aşamada ve nasıl karar verdiniz? Bu size kendinizi nasıl hissettiriyor?
- Bağımlı’yı bitirdiğim zaman Bağımsız’ın hikâyesi, akış şeması ve karakterleri hazır, bir tek yazıya dökmek kalmıştı. Kıyasladığımda birbirlerinden çok farklı olduklarını gördüm. Bir anda aklıma çıldırmak geldi. Yani okura şunu hissettirmek istedim; Bağımlı’yı bitirdiğinde “Acaba bu yaşananlar gerçek olabilir mi? Yok canım…” derken, hayal ve gerçek ikilemindeyken Bağımsız’da hikâyeye bizzat karakter olarak girerek yeni bir gerçeklik algısı yarattım. Ortada anlatılan bir hikâye var, sonra gerçeğe dönüşüyor ama sonunda hepsi gene bir romandan ibaret oluyor. Ayrıca yazarın kendi romanında önemli bir karaktere dönüşmesi zevkli oluyormuş. Bunu yazmayı bitirdiğimde anladım.
- Bağımsız’da bireysel bağımsızlığımızı kimlik boyutunda irdelerken, doğumumuzdan itibaren toplum tarafından yapıştırılan etiketlerden birini de bize verilen isimlerimiz olarak belirtiyorsunuz. Sizce doğduklarında her bireye birer isim verilmiyor olsaydı bu nasıl bir dünya modeli oluştururdu?
- Bağımsızlık noktasında isteğimiz dışında üzerimize yapıştırılan pek çok etiketi sorguladım. Yaşadığımız ülke, milliyetimiz, konuştuğumuz dil, cinsiyetimiz ve hatta ismimiz… Kendimizi ait hissetmediğimiz her türlü etiketi reddetme hakkımız olduğuna inanıyorum. Öncesinde bunlara karar veren ailemiz veya toplum olabiliyor ama böyle sürdüreceğimiz anlamına gelmemeli. İsim konusuna gelince, biliyorsun Amerikalı şarkıcı Prince ismini bir işarete dönüştürdü. Romanda da kendimden örnekler veriyorum; Türkiye’de Can ismini taşıyorum, sevenlerim Cancan der, Kürtçede Cano, Çin’de yaşarken ismim Kın Katı, Amerika’da ise Kan (Ken okunuyor). Bu değişimi yaşadığım anda aslında ne kadar da özgür ve şanslı olduğumu anladım. Her saniye vücut hücrelerimiz değişirken “Ben böyleyim” mantığını öncelikle kendimde kabul etmiyorum. Ayrıca değişimin bir keşif, bir macera, bir yenilenme olduğuna inanıyorum. “Hamdım-Piştim-Yandım” sözünde bile değişimi görebiliyoruz. Değişim hücrelerimizde, doğada, çevremizde, kısacası değişim her yerde.
Can Çavuşoğlu’na bu söyleşi için teşekkür ederim.
Büşra Köse @UyuyanPeri

Metrosfer

Eşcinsel ilişki yaşayan ünlü aktör

$
0
0
"ALAÇATI’da herkes ünlü bir dizi oyuncusunun çarpık ilişkilerini konuşuyor. Ünlü aktörün Tilkici Koyu’nda erkeklerle yaşadığı ilişki herkesin dilinde. Öyle ki, birçok kişi 'İnsanlar bunun yaşadıklarını duysa şoke olur. Ama böyle giderse çok kötü olayları çıkacak yakında' diyor."

Esin Övet - Habertürk

Matias Santos

İlk trans oyuncu Ayta Sözeri: Çok güzel sevişir ve öpüşürüm

$
0
0
Ayta Sözeri dizilerde oynayan ilk trans birey. Sıkı bir insan hakları aktivisti. Uzun zamandır sahnelerde gördüğümüz bir şarkıcı. Sezen Aksu’nun gözbebeği. Yeni albümü için harıl harıl çalışıyor. Bir yandan ‘Ulan İstanbul’da rol kesiyor. Onunla hayat hikâyesinden yaşadığı ayrımcılıklara her şeyi masaya yatırdık. 

Hakan GENCE / Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU 


Sizi ekrandan ve sahneden tanıyoruz. Hikâyenizi başa sararsak. Çocukken kendini gay sananlardan mıydınız?

- Başka ne zannedebilirdim. O zamanlar internet yok. Halk kütüphanesine gidip “Bana eşcinsellikle ilgili bir kitap verir misiniz?” diyemezdim herhalde. Önümde iki rol model vardı. Ya Zeki Müren’sin, ya Bülent Ersoy’sun. Yıllar içinde aslında ikisinin birbirine ne kadar benzediğini öğrendim.

Kaç yaşında tercihlerinizdeki farklılığı anladınız?

- Ortaokul bitmek üzereydi. Çevremdeki kızlar hoşlandıkları çocuklardan bahsediyordu. Ben de kendimi sorguluyordum. Mesela okulda benimle dalga geçen bir çocuk vardı. En çok onu görüyordum erkek olarak. “Lan ben bu çocuktan niye hoşlanıyorum” diye düşünüyordum.

Peki bunları yaşarken nasıl bir ailenin içindeydiniz?


- Almanya doğumluyum. 1982’de Türkiye’ye geldik. Babam elektrikçiydi. Ama Almanya’dan sonra hiçbir iş yaptığını görmedim. Ne zengin, ne fakirdik. Bir kız kardeşim, iki ablam vardı.

Hissettiklerinizi ailenize ne zaman söylediniz?

- Liseden önce anneme anlattım. “Bu nedir bana yardım edin” dedim. Beni arka arkaya psikiyatristlere götürmeye başladılar. En son bir doktor “Bu bir hastalık değil. Aklı başında bir çocuk, ileride belki trans birey olacak” dedi. O zaman hissettiklerimin kötü şeyler olmadığını düşündüm. Ailem ne kadar ısrar etse de bir daha psikiyatriste gitmedim.

Peki babanız?

- Ondan saklamamı istediler. Ama yalan söylemeyi sevmiyorum. Bu yüzden bana sorduğunda doğruyu anlattım. Tabii her ataerkil toplumda yaşayan baba gibi evden ayrılmamı istedi. Kibarca beni kovdu yani. Üniversite sınavına girmiş, sonuçları bekliyordum. Bir yandan da hamburgercide çalışıyordum. Ege Üniversitesi’nin işletme bölümünü kazandım. O dönemde bir doğum günü partisinde çok güzel oynadığımı keşfettiler. Ve zenne oldum. Bir gün çalıştığım bir yerde solist gelmeyince sahneye çıktım ve şarkıcılık serüvenine başladım. Bunlar yaşanırken bir yandan da üniversiteyi bitirdim.


Peki ne zaman ameliyat oldunuz?

- Ben zaten trans birey olarak doğdum. Oturup yeter gay olduğum deyip artık ameliyat olmazsın. O ameliyata verecek parayı biriktirdiğin zaman oluyorsun. Ben de 20’li yaşlarımda ameliyat oldum.

Cinsel organ değişimi de yapıldı mı?

- Evet. Bir gün Hülya Avşar bana “Bir cinsel organının olmamasına ne zaman karar verdin” demişti. Oysa ben cinsel organımın olmamasına değil, değiştirmeye karar verdim.

Ailenizle aranız nasıl?

- Babamı 10 sene önce kaybettik. Şimdi ekrandan tanınıyor olmamla birlikte herkes anneme beni soruyor. Başlarda biraz problem yaşıyordu. Artık bu ülkede birçok insana bazı şeylerin yanlış olduğunu gösteren bir çocuk yetiştirmişim diyor.

SAHNEDE TACİZİ YAŞADIM

Karşılıksız yaşadığım ilk aşk Küçük Emrah’aydı. Çünkü ekranda onu görüyorduk. Emrah için Hey dergisi alırdım.

Yıllardır şarkı söylüyorsunuz. Uzun süredir dizilerde de boy gösteriyorsunuz. Şimdi de ‘Ulan İstanbul’da Umay karakterini canlandırıyorsunuz. Oyuncu yönünüz nasıl keşfedildi?

- İstanbul’da Boncuk Restoran’da çalışıyordum. ‘Hayat Bağları’ dizisinin set yemeğini bizim mekânda yaptılar. Program sonunda beni çok sevmişler. Yönetmen “Mutlaka seni bir yerde oynatacağım” dedi. İlk rolüm hapishane müdiresiydi. Bunu ‘Arka Sokaklar’, ‘Dudaktan Kalbe’, ‘Kuzey Rüzgarı’, ‘Dadı’ ve ‘Kayıp Şehir’ gibi diziler takip etti.

Oyunculuk sektöründe ayrımcılık var mı?

- Karşılaşmadım. Veya oyuncu oldukları için çok iyi oynadılar ve bana hissettirmediler. Bir tek setteki çocuk oyunculardan korkuyorum. Onların dillerinin kemiği yok, algıları farklı çalışıyor.

Peki hiç tacize uğradınız mı?

- Ben galiba güzel değilim Hakan! Kimse beni taciz etmiyor. Sen sorunca düşünüyorum şimdi niye kimse beni taciz etmiyor. Ya da hiç hissetmedim. Ama sahne programlarımda birçok kez yaşadım.

“Ekranda sevişmem, öpüşmem” kurallarınız var mı?

- Yok canım. Rolün gerektirdiği her şeyi yapabilirim. Çok güzel sevişir, çok güzel öpüşürüm!

SEZEN AKSU BÜTÜN EVRENİN ANNESİ

Sezen Aksu’nun sahnesine çıktınız. Onun size verdiği destek hep konuşuldu, yollarınız nasıl kesişti?

- Geceleri uyuyamayıp gündüzleri uyurum. O zaman da‘Kayıp Şehir’de oynuyordum. Bir sabah telefonum çaldı. Setin olmadığı bir gün. “Acaba açmasam mı?” derken belki setten arıyorlardır diyerek telefonu açtım. “Ayta, Sezen ben. Sezen Aksu. Seni bir bulayım mıncıklayacağım” dedi. Ya hâlâ uyuyorum ya da öldüm diye düşündüm. Üç gün boyunca işletildiğimi düşünerek yeniden aramasını bekledim. Sonra Sezen Hanım konserinde beni sahneye çıkardı. Bir albüm hazırlıyoruz. Yaşar Gaga Aralık ayında albümün çıkacağını söyledi.  Sezen Aksu’yu bütün evrenin annesi olarak tanımlıyorum. Hepimiz için bir şarkı yapmış. Benim de en sevdiğim Sezen şarkısı “Bir Çocuk Sevdim”.

Mekan: Trump Towers
Makyaj: Özgür Denk (MAC)

Hürriyet

“İlk Öpücük” için 10 bin başvuru aldı

$
0
0
Yönetmen Damla Yolaç, internette tıklanma rekorları kıran “First Kiss” (İlk Öpücük) videosunun Türkiye versiyonunu çekeceği duyulunca çok kısa sürede 10 bin başvuru aldı, hepsini tek tek yanıtladı.

İnternette dolaşan “First Kiss” (İlk Öpücük) isimli videoyu görmüşsünüzdür; Tatia Pilieva’nın çektiği bu videoda 20 kişiden kamera önünde, hayatlarında ilk kez gördükleri biriyle öpüşmeleri isteniyor. Youtube’da yaklaşık 90 milyon tık alan bu videonun, sonradan pek çok ülkede “yeniden çevrim”leri yapıldı. Geçtiğimiz günlerde de sessiz sedasız bir Türkiye versiyonu çıktı. Melis Özdil’in çektiği bu videoya yakında bir yenisi eklenecek. Supersekiz Yapım’ın sahibi, yönetmen Damla Yolaç 10 bin başvuru arasından seçtiği kişilerle 31 Ağustos’ta bir “İlk Öpücük” videosu çekecek.

Damla Yolaç’la röportaj yapmak istediğimi ekibindekilere ilettiğimde “Röportaj vereceğini sanmıyoruz ama gelin, kapısı herkese açıktır” gibi bir yanıt aldım. Ne demek istediklerini ertesi gün tanıştığımda anladım. Damla “Ben seni anlatmak için birkaç ay yanında yaşayacağım” desem bunu hiç garipsemeyecek ama “Hadi anlat, kimsin sen?” diye sorduğumda “Nereden çıktı şimdi bu? Ne anlatayım?” diyecek biri. Sekiz yaşından beri film yapmak istiyor. Bahçeşehir Üniversitesi’nde sinema okumuş. Kariyerini, ona “Evden buraya çok güzel yürüyüş yaparım ben sabahları” dedirten yerlerde çalışarak ilerletmiş. Sonra bir gün çok sıkılmış ve gitmiş Fransa’ya yerleşmiş. Sık sık Türkiye’ye gelip gitmesinin nedeni aile ve iş ilişkileri, bir de İstanbul’a duyduğu aşk... Tokat’ın elyazmalarıyla Denizli’nin peştamalını bir araya getirdiği, başlı başına bir röportaj konusu olan projesinin yanı sıra bu aralar hayatını büyük ölçüde “İlk Öpücük” kaplıyor...

Nereden çıktı bu video fikri?
Bir arkadaş meclisinde videoyu izledik. Cast yapılmış, sadece beğenilen tipler koyulmuş gibi geldi. Böyle olmayanını yapmak istedim.

“Hiç öpüşmemiş biri de başvurdu, ünlüler de...”

Sen hiç tanımadığın biriyle öpüşebilir misin?
Arkadaşlarım “dokunmatik” bir insan olmadığımı söylerler. Fransa’dan gelirim, kapıda annemi öpmek aklıma gelmez mesela. Tek gecelik ilişki de yaşayamam. Muhabbette sınırım yoktur ama tanımadıklarıma dokunamam. Bu durum değişiyor artık. Bir arkadaşım var; Ayman Şanlıtürk. Eşini kaybetti geçen yıl. Bana eşiyle yaşadıkları evi gezdirdi. Çok ilginç bir psikoloji geldi sonra bana. Sarılmayı, dokunmayı falan öğrendim o psikolojiyle.

Bu videoyu çekmeye karar verdiğinde ne vardı kafanda?
Asla bir eşcinsel başvurmaz diyordum. “Radikal işler yapıyorum sanıp artık bana iş yaptırmazlar” gibi düşüncelerim vardı.

Başvurulardan hangileri aklında?
Hepsi! Manyak oldum Güliz. Ayakkabı numaralarına kadar biliyorum bazılarını. Herkese tek tek cevap verdik. Gözüm görmüyor artık. Birçoğuyla yüz yüze de görüştüm. Göğsünü açıp “Yeni yaptırdım, nasıl olmuş?” diyen trans birey de var içlerinde, kalp nakli olmuş, kalbini aldığı kişinin İngiltere’deki ailesine bu videoyla ulaşmak isteyen Tayfun da... Eşcinsel olduğunu duyurmak isteyen Eyüp de var, ünlüler de... Hayatında hiç öpüşmemiş de var, “Seni öpebilir miyim?” diyen de...

Bu saydıkların olacak mı videoda?
Tayfun’un o aileye ulaşması için farklı bir proje yapacağız. Eyüp de olmayacak ama ailesiyle birlikte konuşacağız. Benim hayat felsefem bu; sakin sakin, seve seve, konuşarak halletmeliyiz meselelerimizi. Eşinin kendisini aldattığını öğrenen bir kadın başvurdu. Öpüşüp hareket çekmek istiyor. O da olmayacak bu yüzden.

“İsteyene müzik, yemek, viski var”

Eleme yapmak zor oluyor mu?
Çok! Ama burada olmaz, başka yerde olur; bir şekilde hayatımda, o başvuru yapanlar artık.

Neye göre eşleştirilecekler?
“Kadınla/erkekle öpüşmek isterim” tercihlerine göre ayırıp kura çekeceğiz. Yaş ve cinsiyet açısından dengesizlik olursa biraz müdahale ederim.

Çekim sırasında müdahalelerin olacak mı?
Hayır; az öptün, çok öptün demeyeceğim. Erotik ya da in-yer-face bir şey istemiyorum. Estetik olarak bir bütünlüğü olsun yeter. Müzik isteyene müzik açacağız, yemek isteyene yemek olacak. Önden viski çakayım diyene viski olacak.

Senden önce biri çıkıp bir Türkiye versiyonu yayınladı. Ne hissettin?
Hiçbir şey. Birbirimizin fikrini çalma gibi bir durum yok ki... Ama keşke önceden tanışsaydık. Belki birbirimize bir faydamız olurdu.

GÜLİZ ARSLAN - MLLİYET

Tuğba Ekinci yeni sevgilisiyle görüntülendi

$
0
0




Tuğba Ekinci böyle görüntülendi!
Mayo altı, topuklu ayakkabı...
Şarkıcı Tuğba Ekinci yeni bir aşka yelken açtı. Bir ay önce tanışıp ders aldığı oyuncu koçu Ahmet Yıldırım’la ilişki yaşamaya başlayan Ekinci, Çeşme’de objektiflere takıldı. Aya Yorgi Koyu’nda bulunan bir teknede gününü gün eden Ekinci, mayosunun altına giydiği topuklu ayakkabılarıyla dikkat çekti.

Yunus Emre ÇINAR / HT MAGAZİN

Bir Facebook hesabıyla bütün hayatı karardı

$
0
0
Adına sahte olduğunu söylediği bir Facebook profili açıldı, TSK’ya bir ihbar mektubu gönderildi. Bunun üzerine Hava Kuvvetleri’nde sorguya alındı, grup seksten uyuşturucuya özel sorulara maruz kaldı. 





İpek İZCİ / Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27059104.asp

Fahriye Evcen - Burak Özçivit

$
0
0
BURAK Özçivit ve Fahriye Evcen, “Aşk Sana Benzer” filminin Bodrum’daki çekimlerine devam ediyor.


Hürriyet

70’LERiN ŞARKILARI BU ÜÇLÜDEN...

$
0
0
Çağan Irmak’ın Kerem Bürsin ve Mehmet Günsür’lü filmi ‘Unutursam Fısılda’ 29 Ekim’de vizyonda...


Çağan Irmak’ın merakla beklenen filmi ‘Unutursam Fısılda’nın vizyon tarihi belli oldu. Aşık iki gencin, müziğin ve aşkın peşinde verdikleri mücadeleyi konu alan film, 29 Ekim’de izleyicisiyle buluşacak.

Çekimleri İzmir Ödemiş’te tamamlanan filmde, 70’li yıllardaki iki rockçıyı canlandıran Kerem Bürsin ve Mehmet Günsür’ün performansı şimdiden çok konuşuluyor. (Milliyet)





Rusya’dan alternatif Eurovision

$
0
0
Ukrayna krizi ile patlak veren Rusya-Avrupa gerilimi, karşılıklı ambargo restleşmelerinin ardından Eurovision’a da sıçradı.

Mayıs ayında Danimarka’daki Yarışmada sakalları ve kadın giysileri ile sahneye çıkan Avusturyalı şarkıcı Conchita Wurst’ün kazanması da Rusya’daki sağ eğilimli parti ve sivil toplum örgütlerinin tepkisine yol açmıştı. Gelişmeler üzerine Rus yetkililer, Soğuk Savaş döneminden kalma Intervision Şarkı Yarışması’nı düzenlemek için kolları sıvadı. Bu yıl ekimde, Kış Olimpiyatları’nın da düzenlendiği Soçi kentinde yapılması planlanan yarışmaya, eski Sovyet ülkeleri, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Şangay İşbirliği Örgütü üyeleri katılabilecek. Şimdiye kadar Çin’in de içinde bulunduğu 6 ülke yarışmaya katılacağını açıkladı.

Soğuk Savaş’a dönüş
1961’den itibaren Polonya’nın kuzeyinde bulunan Sopot kentinde düzenlenen Sopot Şarkı Yarışması, soğuk savaş döneminde Eurovision’a alternatif olması için Sovyetlerce Intervision Şarkı Yarışması’na çevrilmişti. Bu yarışma Eurovision’dan farklı olarak her yıl şehir değiştirmiyor, ve Sopot kentinde düzenleniyordu. 1977-1980 arasında dört yıl boyunca düzenlenen yarışma, 1956’dan beri düzenlenen Eurovision kadar izlenme oranlarını yakalayamamış ve Sovyetler Birliği’nce Polonya’da yükselen Sovyet karşıtı hareketler nedeniyle sonlandırılmıştı. Rusya’nın Intervision’u yeniden hayata geçirme planlarında da Wurst’ün yalnızca bir simge olduğu, asıl nedenin Avrupa ile yaşanan kutuplaşma olduğu Rus ve Avrupa basınında dile getiriliyor. Son yarışmada da Rus şarkıcının Ukrayna’da yaşananlar nedeniyle yuhalanması, Rusya’nın kararında etkili oldu.

Milliyet

Trans aktivist Figen yaşamına son verdi

$
0
0
Yıldız Tar - Kaos GL

Mersin’de sokak ortasında polis işkencesine maruz kalan trans aktivist Figen yaşamına son verdi.

Mersin 7Renk LGBT üyesi trans aktivist Figen dün gece denize atlayarak intihar etti. Bir dönem Pembe Hayat yönetim kurulu üyeliği de yapan Figen, bugün (24 Ağustos) akşam saatlerinde yaşamını yitirdi.

Mersin’de polisin ve çetelerin transfobik saldırılarına maruz kalan trans kadınlar; var olma mücadelelerini zor koşullar altında sürdürmeye çalışıyor. Son zamanlarda iyice artan transfobik saldırılar yaşam alanlarını yok ediyor.

Sokak ortasında işkence!
Geçtiğimiz günlerde Figen’in de aralarında olduğu trans kadınlar polisin sokak ortasında işkencesine maruz kalmıştı. Bir durakta oturan trans kadınlara polis, “İnsanları rahatsız ediyorsunuz. Defolun gidin lan” diyerek biber gazı ve coplarla saldırmış, ardından zorla karakola götürmüştü.

Karakolda polis herhangi bir işlem yapmazken; trans kadınların tutanak tutulması talebini de reddetmişti. Karakolu arayan Mersin 7 Renk ve Pembe Hayat yetkililerine ise polis “Öyle bir vaka yok burada. Nereden çıkarıyorsunuz?” ifadeleriyle yalan söylemiş ve işkencenin üstünü örtmeye çalışmıştı.

Bir yandan polisin saldırıları ile mücadele ederken; abisini Soma katliamında kaybeden Figen, aile baskısından ötürü abisinin cenazesine gidememişti.

LGBTİ örgütleri cenazeye sahip çıkacak
Mersin 7Renk, Pembe Hayat ve Kaos GL yetkilileri bütün bu transfobik baskılara dayanamayıp yaşamına son veren Figen’in cenazesini sahiplenmesi için ailesine ulaşmaya çalışıyor. Kaos GL’den Evren Çakmak ve Pembe Hayat’tan Buse Kılıçkaya ile Gani Met, ailenin sahiplenmemesi durumunda cenazeyi sahiplenmek üzere Mersin’e yola çıktı.

“Katil devlet demek sadece içimizi rahatlatır!”
Kaos GL Derneği’nden Umut Güner LGBTİ intiharlarını KaosGL.org’a şöyle değerlendirdi:

“Sadece şiddet değil; heteroseksist kültür ve toplumsal yapının ta kendisi yaşamı dayanılmaz kılıyor. ‘Ben homofobik, transfobik değilim’ laflarının hiçbir anlamı yok! LGBTİ’ler de homofobik ve transfobik. Farkındalık çalışmaları gibi çalışmalar artık yeterli değil. Alternatif dayanışma ağlarını örgütlememiz lazım. ‘Katil devlet’ sloganıyla sadece ve sadece kendi içimizi rahatlatırız. Figen’e rahat uyu diyemiyorum. Çünkü son iki senedir yaşadıklarına şahidim. Rahat yaşamadı ki rahat uyusun. Başımız sağolsun.”

C-In2


2014 MTV Video Müzik Ödülleri

$
0
0
2014 MTV Video Müzik Ödülleri sahiplerini buldu 2014 MTV Video Müzik Ödülleri, Pazar gecesi California eyaletine bağlı Inglewood kentindeki 'Forum' gösteri merkezinde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. 

MILEY ÖDÜLÜNÜ ALMAYA EVSİZ BİR ADAMI GÖNDERDİ

Geçen yıl MTV Müzik Ödülleri töreninde Robin Thicke ile birlikte yaptığı seksi dansla eleştiri konusu olan Miley Cyrus bu yılki törene de damgasını vurdu. Ama tamemen başka bir şekilde...
'Wrecking Ball'şarkısının video klibiyle Yılın Videosu dalında ödül kazanan Cyrus, plaketini almaya Jesse adında bir evsiz genç adamı sahneye gönderdi.

Törene Cyrus ile birlikte giden ve sahneye çıkıp genç şarkıcının ödülünü onun adına alan 22 yaşındaki Jesse bir de konuşma yaptı.
Sunucu Jimmy Fallon'ın kendisine uzattığı mikrofona konuşurken gergin olduğu gözlenen genç "Benim adım Jesse. Bu ödülü ABD'deki açlıktan kıvranan, hayatlarını kaybeden, korku içindeki 1.6 milyon genç evsiz adına kabul ediyorum. Biliyorum çünkü ben de onlardan biriyim" dedi.

Miley Cyrus, kendisi adına ödülü kabul eden Jesse'nin konuşmasını izlerken gözyaşlarını tutamadı.
Cyrus, Jesse adındaki bu evsiz genci bu tür insanlara yardım elini uzatan My Friend's Place adlı vakfa yapılan yardımları çoğaltmak amacıyla geceye davet etti.

2014 MTV Video Müzik Ödülleri’ni kazanan isimler:

Yılın Videosu: Miley Cyrus / Wrecking Ball
En İyi Video (Kadın): Katy Perry / Dark Horse ft. Juicy J
En İyi Video (Erkek): Ed Sheeran / Sing
En İyi Pop Video: Ariana Grande / Problem ft. Iggy Azalea
En İyi Hip-Hop Video: Drake / Hold On [ft. Majid Jordan
En İyi Rock Video: Lorde / Royals
Gelecek Vaad Eden Sanatçı: Fifth Harmony / Miss Movin’ On
Sosyal Mesaj İçerikli En İyi Video: Beyonce / Pretty Hurts
En İyi Sinematografi: Beyonce / Pretty Hurts
En İyi Kurgu: Eminem / Rap God
En İyi Koreografi: Sia / Chandelier
En İyi Klip Yönetimi: DJ Snake & Lil Jon / Turn Down For What
En İyi Görsel Efekt: OK Go / The Writing's On the Wall
En İyi İşbirliği: Beyonce ft. Jay Z / Drunk In Love
MTV Clubland Ödülü: Zedd ft. Hayley Williams / Stay the Night
MTV Clubland Ödülü: Zedd ft. Hayley Williams / Stay the Night
En İyi Sanat Yönetimi: Arcade Fire / Reflektor

Hürriyet

Patricia Yurena lezbiyenmiş!

$
0
0
İspanya güzeli lezbiyen olduğunu açıkladı...
24 yaşındaki İspanya güzeli Patricia Yurena, kız arkadaşıyla çektiği fotoğrafı Instagram hesabından paylaştı.
Bu fotoğrafla lezbiyen olduğunu açıklayan Yurena, şarkıcı sevgilisi Venesa Cartes'la büyük bir aşk yaşadığını söyledi.
Fotoğrafın altına 'Romeo ve Juliet' yazan Patricia Yurena, ülkenin bilinen ilk eşcinsel güzeli oldu.
Yurena, 2008 ve 2013'de Miss İspanya seçilmişti.

Habertürk

Tucker des Lauriers & Kolos Balazs nous font voyager dans Coitus

"En büyük Fener, şampiyon Fener, alkışlayın ulan i......"

$
0
0
Fenerbahçeli futbolculardan küfürlü tezahürat!

Manisa 19 Mayıs Stadı'nda penaltılar sonucunda Süper Kupa'yı kazanan Fenerbahçeli futbolcuların yaptığı tezahürat şaşkınlık yarattı.


Ezeli rakibi Galatasaray 'ı penaltılar sonucu mağlup edip Süper Kupa 'yı kazanan Fenerbahçe , maçın ardından büyük sevinç yaşadı. Başta Volkan Demirel olmak üzere tüm futbolcular kazandıkları şampiyonluğu doyasıya kutladı.

"Volkan Demirel'i zehirlemek istiyorum"

Sarı-lacivertli oyuncular, daha sonra taraftarlarının yer aldığı tribünlere giderek kupayı birlikte kutladı. Bu sırada futbolcuların yaptığı küfürlü tezahürat dikkati çekti.

Taraftarlarının önünde toplanan futbolcuların, "En büyük Fener, şampiyon Fener, alkışlayın ulan i......" demesi şaşkınlık yarattı. (skorer.com)

HDP'de 'marjinal' tartışması: LGBTİ zaten hiç sorgusuz sualsiz kabul edilmedi ki

$
0
0
'HDP'nin Beyoğlu'ndaki marjinallerden kurtulması tartışması' PKK yöneticisi Cemil Bayık'ın açıklamalarının ardından Ertuğrul Kürkçü gibi isimlerin değerlendirmeleri ile sürüyor. Partili LGBTİ aktivist Mehmet Tarhan ise tartışmadaki bir 'kaza'ya dikkat çekiyor.
BARIŞ AVŞAR - RADİKAL 

PKK yöneticisi Cemil Bayık’ın, Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır’a geçen hafta içerisinde verdiği röportajın ardından en çok öne çıkan açıklama HDP’den bahisle, “ Türkiye ’nin en büyük muhalefet gücü haline gelebilir. Bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarmalı. Mesela Beyoğlu’nda bir grup var... İsmini vermek istemiyorum. Herhalde anlaşılıyor” şeklindeki sözleriydi.

Açıklamanın ardından özellikle sosyal medyada sözü edilen grubun parti içinde yer alan LGBTİ hareketi olduğu öne sürüldü. Konu hakkında partinin kurucu genel başkanlarından Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de açıklamalar yaptı ve böyle bir ‘kurtulma’ çabası içerisinde olunmaması gerektiğini ifade etti.


Ezgi Başaran yazdı. "Kandil'in bu hissiyatını aşırı bulsam da anlıyorum "


HDP’li LGBTİ aktivistlerden Mehmet Tarhan’a tartışmaya ilişkin düşüncelerini sorduk:

Böyle bir tartışmanın gündeme gelmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle meselenin ne olduğu sorgulanmalı. Çünkü LGBTİ hareketi açısından hiçbir zaman ‘sorgusuz sualsiz kabullenilme’ söz konusu olmadı. HDP çeşitli muhalif hareketlerin bir araya gelerek daha etkin bir muhalefet oluşturma çabası sonucu ortaya çıkmış bir partidir. Bu kadar farklı kesimlerin bulunduğu bir parti içinde de çeşitli konularda çatışma yaşanır. Biz de buna dahiliz. O tartışma sınıfsal da olur, etnik de olur…

HDP’nin bir ‘muhalefetler birliği’ olarak taktik anlamda bazı dönemlerde bunlardan bazılarını öne çıkarabileceği, örneğin IŞİD’le mücadele edilirken LGBTİ taleplerinin geri tutulabileceği gibi bir yaklaşım söz konusu olabilir mi?
LGBTİ hareketi doğal olarak büyük şehirlerde gelişmiştir ama 90’lardan bu yana da Kürt hareketi ile ilişkisi olmuştur. Ancak yine de zorluklarla karşılaşılması doğaldır. Kürt hareketi içinde kadın hareketi de güçlenirken dirençlerle karşılaştı. Ayrıca evet: Dönem dönem bazı siyasi birlikler öne çıkar. Ancak zaten LGBTİ’nin ilgilendiği tek mesele de LGBTİ talepleri değildir ki… Bizim gündemimizde de her zaman diğer kimliklerin ve bu kimlikler nedeniyle ezilenlerin talepleri oldu ve olmaya da devam edecek…

Peki böyle bir tartışma yürütülecekse sizce nasıl yapılmalı?

Bu tartışmalar parti içinde elbette yapılmalıdır ve partililer tarafından da takip edilmelidir. Ancak tartışmayı yürütürken bu son kazada olduğu gibi LGBT meselesi ile ilgili partinin resmi tutumunu ve açıklamalarını da yok saymamak gerekir. Kaza derken Cemil Bayık’ın açıklaması değil sonrasında Twitter’da yürütülen tartışmalar sırasında yazılıp çizilenleri kast ediyorum.

Viewing all 15059 articles
Browse latest View live
<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>