Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Estonya LGBTİ Partnerliği Tanıyan İlk Eski Sovyet Ülkesi Oldu

$
0
0
Cinsel yönelim ayrımı gözetmeyen Birlikte Yaşama Yasa Tasarısı Estonya meclisinde onaylandı. Tasarı Birlikte yaşayan çiftlerin evli çiftlerle tanınan finansal imtiyazlardan yararlanmasını öngörüyor.

Birlikte yaşayan çiftlerin evli çiftlerle tanınan finansal imtiyazlardan yararlanmasını öngören Birlikte Yaşama Yasa Tasarısı Estonya meclisinde 38’e karı 40 oyla kabul edildi. Cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı yapılmayan yasa, evli olmayan çiftlerin evlat edinme hakkını da kapsıyor.

Cumhurbaşkanı Toomas Hendrik tasarıyı onaylarsa, yasa 2016’da yürürlüğe girecek.

Birlikte Yaşama Yasası’nda çiftlerin cinsel yönelimine bakılmıyor ancak Estonya’nın Aile Yasası’na göre evlilik hala “bir erkek ve bir kadın arasında” olarak tanımlanıyor.

1991'de bağımsızlığını ilan eden Estonya, 2002’de Avrupa Birliği ile müzakereleri tamamladı ve birliğe üye oldu. (ÇT)

Bianet

17 yaşındaki erkek çocuğuna tecavüz

$
0
0
Gece yarısı parktan geçen erkek çocuğuna iki kişi tecavüz etti.

İngiltere'nin Salford bölgesindeki bir parkta yaşanan olayda 17 yaşında bir erkek çocuğuna iki kişi tecavüz etti.

Independent gazetesinin haberine göre, İsmi açıklanmayan çocuğun gece saat 12:50'de Buille Hill Park'ından geçtiği ve ona biri önden, biri arkadan yaklaşan iki kişinin saldırdığı belirtildi. 25-30 yaşlarında olduğu tahmin edilen saldırganlar, çocuğu yere itip tecavüz etti.

Büyük Manchester Bölgesi Polisi, olayla ilgili tanık arandığını açıkladı. Psikolojik tedavi gören çocuğun sağlık durumu iyi olarak açıklandı.

Vatan

Daniel Garofali

Ünlü sunucu kadına dönüştü!

$
0
0


Instagram'ın yeni fenomeni Paolo Ballesteros adlı 31 yaşındaki aktör ve TV sunucusu. Ballesteros, mesleğinin de sağladığı imkanları kullanarak, yani makyaj, peruk ve kontakt lensler yardımıyla kendini gösteri dünyasının kadın ünlülerine benzetiyor. Sonra da çektiği pozları Instagram'da paylaşıyor. İşte Ballesteros'un o paylaşımları:

Ballesteros, bu fotoğrafta kendini Ariana Grande'ye benzetmiş.

Megan Fox
Katy Perry
Madonna
jennıfer Lawrence
julia Roberts
Beyonce
Taylor Swift
Taht oyunlarında Emilia Clark'ın canlandırdığı Daenerys Targaryen
Miley Cyrus
Kim Kardashian
Demi Moore
Drew Barrymore
Cameron Diaz

Habertürk

Sanat Güneşi‘nin Mehmetçik rüyası

$
0
0
Zeki Müren, vefatından 6 ay önce kayda alınan ve 18'inci ölüm yıldönümünde yayımlanan ses kaydında, bir gece gördüğü rüya üzerine mirasını Mehmetçik Vakfı'na bağışlama kararı aldığını anlatıyor.


Türkiye'nin Sanat Güneşi Zeki Müren'in vasiyetiyle ilgili ses kaydı, mirasını bağışladığı Türk Eğitim Vakfı (TEV) tarafından 18'inci ölüm yıldönümünde yayınlandı. Zeki Müren'in vefatından 6 ay önce yapılan kayıtta ilginç ifadeler dikkat çekiyor. Müren, kendisinden "Zekicik" diye bahsettiği kayıtta, 26 Mart 1996 sabaha karşı bir rüya gördüğünü ve böylece mirasını Mehmetçik Vakfı'na bırakmaya karar verdiğini anlatıyor. Ses kaydında Zeki Müren şunları söylüyor:

BÜYÜK RUHLARIYLA NÖBETTE

"Türk Eğitim Vakfı'nın ve de Mehmetçik Vakfı'nın vefakâr dostları var. 26 Mart 1996 sabaha karşı gördüğüm bir rüyanın, rüya değil hakikatti galiba, etkisiyle yıllarca ciğerimde, kalbimde, kanımda, beynimde, böbrek taşımı sahnede düşüren, müspet, menfi bin türlü insanı yola getirmeye çalışan Zekicik, o an bir karara varmıştı. Sınır boylarımızda vatanımız için, bizim için, seve seve can vermeye yüce yürekleriyle, büyük ruhlarıyla nöbet bekleyen ve düşmana karşı yurdumuzu koruyan Türk askerlerinin bir armağan mahiyetinde, candan dualarımla birlikte Mehmetçik Vakfı'na miras olarak bırakışım. Bu tarih henüz yeni sayılır... 26.3.1996 sabahı Bodrum'daki vasiyetimi imzalattıktan sonra kendimi hür bir martının denizi yalayarak uçuşu gibi hissettim hem de beyaz kanatlar üstünde. Duygularımı anlatacak kelimeyi bulamıyorum. Ama sizlerin hissettiğine inanıyorum."

BİR DE VİDEO YAYIMLANDI

Zeki Müren, aynı ses kaydında, Türk Eğitim Vakfı'nın naçiz bir üyesi olmanın şerefini taşıdığını da belirtiyor. Müren, ses kaydını "Size daima saygı duyacak Zeki Müren'iniz" diyerek bitiriyor. TEV, ayrıca, Zeki Müren'in daha önce yayımlanmamış fotoğraflarından oluşan bir de video yayımladı. Videoda, Müren, kendi hayatından bir kesidi kendi üslubuyla anlatıyor. Ünlü sanatçı, 24 Eylül 1996 günü, TRT İzmir Televizyonu'nda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. TEV ve Mehmetçik Vakfı, Zeki Müren'i ölümünün 18'inci yılında 27 Eylül günü Bodrum'da anmıştı.

18 YILDA 2 BİN 452 ÖĞRENCİYE BURS

Sanat Güneşi'nin vefatının ardından oluşturulan Zeki Müren Fonu'ndan bugüne kadar 2 bin 452 öğrenciye burs verildi. 2014- 2015 öğretim yılında da TEV Zeki Müren Burs Fonu ile 210 öğrenciye ayda 400 TL burs sağlanacak. Zeki Müren mal varlığının yarısını da TSK Mehmetçik Vakfı'na bağışladı. TSK Mehmetçik Vakfı bu bağışlar sayesinde şehit olan veya herhangi bir nedenle hayatını kaybeden bir Mehmetçik'in ailesine bir defaya mahsus olmak üzere 40 bin TL, birinci derece bir gaziye aylık 1060 TL, üniversite öğrencisi Mehmetçik çocuğuna ise ayda 700 TL yardımda bulunuyor. TEV bağışçısı olan Safiye Ayla Targan ile TEV ve Mehmetçik Vakfı bağışçısı Zeki Müren'in hatıralarının yaşatılması ve Türk musikisine genç sesler kazandırılması amacıyla her 3 yılda bir de ses yarışması düzenleniyor.

Akşam

AB İlerleme Raporu'ndan: Türkiye'de LGBTİ'lere karşı işlenen suçlar cezasız kalıyor

$
0
0
Anayasa Mahkemesi ilk kez bir kararında cinsel yönelime dayalı nefret söyleminin cezai işlem gerektiren bir suç olduğunu bulgulayarak kabul etmiştir.

Ülkenin büyük kentlerinde düzenlenen lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks kişilerin Onur Yürüyüşleri ve etkinlikleri, toplanma hakkı ihlal edilmeden ve herhangi bir kargaşa yaşanmadan gerçekleşmiştir.

Yetkililer takdir haklarını kullanırken, "genel ahlak", "Türk aile yapısı", "ulusal güvenlik" ve "kamu düzeni" gibi kavramları son derece geniş yorumlamış; bu örgütlenme özgürlüğünün uygulanması önünde engel teşkil etmiştir. İki LGBTİ örgütü, "genel ahlak"ın böylesi bir yorumu nedeniyle kapatılma tehdidi ile karşılaşmıştır.

Lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks kişilerin temel haklarına saygı geliştirilmelidir. Yaşam hakkına dair, geçtiğimiz sene 4 transın nefret suçu olduğundan şüphelenilen cinayetler sonucunda öldürüldüğü bildirilmiştir.

Nefret suçlarının failleri, mahkemeler tarafından sıklıkla "haksız tahrik" veya "iyi hal" indirimlerinden yararlandırılmıştır. Buna ek olarak, farklı cinsel yönelimlerden veya cinsiyet kimliklerinden kişilere karşı işlenen suçlar birçok durumda cezasız kalmıştır. Suçların soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki eksikliklerin yanında, LGBTİ kişilerin şikâyet mekanizmalarını kullanmada isteksiz davrandıkları gözlenmiştir.

İşyerinde ayrımcılık vakaları yaşanmıştır. Cinsel kimliklerinin ifşasının ardından, işlerinden atılan kamu görevlilerine ilişkin bildirimlerde bulunulmuştur. Cinsel yönelim temelli ayrımcılığa dair üç dava mahkemelerde görülmeye devam etmektedir. Bir polis memurunun cinsel yönelimi nedeniyle işten atılmasına ilişkin dava duruşma gününü beklemektedir.

Trans kişiler cinsiyet değiştirme operasyonlarından sonra bürokratik sorunlarla ve sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. LGBTİ seks işçileri, "genel ahlak" veya "toplum sağlığını" koruma gerekçesi ile polis şiddetine, idarenin keyfi müdahalelerine, cezalara ve ayrımcı tedbirlere maruz bırakılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, bir eşcinsel erkeğin 2012 yılında Türkiye’de hapishanede gördüğü işkence ve kötü muameleye dair şikayetine ilişkin kararının gereği, Türk makamlarınca henüz uygulanmamıştır (X, Türkiye’ye karşı davası).

Türk Silahlı Kuvvetleri disiplin sistemi, eşcinselliği "doğa dışı" olarak tanımlamaya ve "düşük ahlaklı" personele ihraç öngörmeye devam etmiştir. TSK’nın Sağlık Yeteneği Yönetmeliği, eşcinselliği ve transseksüelliği "hastalık" olarak ifade etmeyi sürdürmektedir.

Kaos GL

"Gay misin?" diye sorulunca...

$
0
0
Ayrılmak istemeyen sevgilisi bağ evine kaçıran ve öldürme iddiasıyla yargılanan sanığa mahkeme tahrik olduğu gerekçesiyle verdiği hapis cezasını bozdu.

Zonguldak'ta kendisinden ayrılmak isteyen Sibel Yılmaz'ı bağ evine kaçırıp basit tıbbi müdahale ile iyileşebilir şekilde yaraladığı iddiasıyla hakkında dava açılan Anıl Tezcan, 14 Aralık 2011'deki duruşmaya tabanca ile geldi.

Anıl Tezcan, adliye önünde Sibel Tezcan'ı tabanca ile öldürürken, akrabası Özkan Öztürk'ü de yaraladı.

Zonguldak'ın Alaplı İlçesi'nde, eski sevgilisi 32 yaşındaki Sibel Yılmaz'ı adliye önünde öldüren, bir yakınını da yaralayan minibüs şoförü 29 yaşındaki Anıl Tezcan'a, yerel mahkemenin olayda ağır tahrik olduğu gerekçesiyle indirim uygulayarak verdiği 21 yıl 8 ay hapis cezası kararını Yargıtay bozdu.

Yargıtay'ın tahrik olmadığına hükmetmesi üzerine yeniden hakim karşısına çıkan sanık Tezcan, bu kez ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Ağır tahrik indirimi

Anıl Tezcan, Zonguldak 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 'Tasarlayarak adam öldürmek' ve 'Adam öldürmeye teşebbüs' suçundan biri ağırlaştırılmış 2 kez ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılandı.

Sibel Yılmaz ve yakınlarıyla yaşadığı husumet nedeniyle cep telefonuna bilinmeyen numaralardan, "Sen gay misin? Sen topsun" yazılı mesajlar gönderildiğini ileri süren Anıl Tezcan, cinayeti ağır tahrik altında işlediği kanaati ve duruşmalardaki iyi hali nedeniyle 20 yıl, Özkan Öztürk'ü yaralamaktan ise 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Yargıtay bozdu

Ancak Yargıtay 1'inci Ağır Ceza Dairesi, Sibel Yılmaz'ın öldürülmesinde tahrik olmadığına hükmederek mahkemenin verdiği 20 yıl hapis kararını bozdu. Tutuklu sanık Anıl Tezcan, 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmada, ölen Sibel Yılmaz'ın yakınları ve avukatlar da hazır bulundu.

"Hedef almadan ateş ettim"

Son sözü sorulan sanık Anıl Tezcan, adliyeye girmeden önce üzerindeki eşyaları yakındaki kafeye bıraktığını belirterek, "Duruşmadan sonra alacaktım. Öldürme planım yoktu. Ben maktul ve yakınlarına arkamı dönerek ateş ettim, yüzlerini görmeye dayanamadığım için. Özellikle hedef almadım. Hedef almadan ateş ettim. Pişmanım" dedi.

Ömür boyu hapis

Önce tasarlayarak adam öldürmekten ağırlaştırılmış müebbet verilen sanığın cezası, duruşmalardaki iyi hali nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çevirilirken, tahrik indirimi uygulanmadı.

http://www.haberinadresi.com/gay-misin-diye-sorulunca-h63423.html

Çorum’da silahlı saldırıya uğrayan trans seks işçisine barodan ayrımcılık!

$
0
0
Çorum’da silahlı saldırıya uğrayan trans seks işçisi Serap, adliyedeki baro çalışanlarının “biz travestilere avukat atamıyoruz” yanıtıyla karşılaştı.

Saldırı, Çarşamba akşamı şehir dışındaki ormanlık arazide yaşandı. Pembe Hayat Derneği’nin haberine göre, Serap adlı trans seks işçisi tanıdığı kişilerin silahlı ve bıçaklı saldırısına uğradı.

Gözaltına alınan 3 kişi serbest bırakıldı

Serap, saldırganları tanıdığını, saldırganlardan birinin telefonlarına cevap vermediği için önce sözlü şiddete maruz kaldığını, aynı kişi tarafından buluşma için davet edildiğini ve saldırganlar tarafından araca bindirilerek Melikgazi Tepesi’ne götürüldüğünü anlattı. Saldırganların önce bıçak ve tekmelerle özellikle kafasını hedef alarak saldırdığını, ardından bacağına ateş edildiğini söyledi.

Bir anlık kargaşadan yararlanarak kaçmayı başaran Serap, aynı ifadeleri polise de verdi. Serap’ın kan örneğinin ve bacağına isabet eden kurşunun kovanının saldırganların aracında bulunması üzerine, üç kişi polis tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar bugün serbest bırakıldı.

Çorum Barosu: “Biz travestilere avukat atamyoruz”

Saldırıya ilişkin yasal süreç başlatmak için Çorum Adliyesi’ne giden Serap, Çorum Barosu’ndan kendisine bir avukat atanmasını talep etti.

Adliyedeki baro çalışanları tarafından "Biz travestilere avukat atamıyoruz" yanıtıyla karşılaşan Serap için Pembe Hayat Derneği Çorum’da çalışan bir avukatla iletişime geçti. Ancak avukat davaya bakamayacağını belirtti. Serap’ın avukat arayışı sürüyor.

“Ayağında kurşun yarası, kafasında bıçak izi var”

Çorum Devlet Hastanesi’ndeki tedavisinin ardından taburcu edilen Serap’ın arkadaşı Atakan, arkadaşının sağlık durumunu kaosGL.org’a anlattı: “Serap’ın durumu şimdi iyi. Pansuman yapıldı. Ayağında kurşun yarası, kafasında bıçak izi var. Yüzüne gelen tekmelerden sonra gözleri mor. Ayrıca bir parmağını kaybetti.”

Kaos GL

Trans Çingene Gül öldürüldü

$
0
0
  Çiçek Tahaoğlu 

Çingene Gül adlı trans kadın, kendisinden iki gündür haber alamayan arkadaşları tarafından Kurtuluş Son Durak’taki evinde ölü bulundu.

İstanbul’da Çingene Gül adlı trans kadın, Kurtuluş Son Durak’taki evinde öldürüldü. Gül’den haber alamayınca dün evine giden arkadaşı tarafından cesedin bulunmasının ardından polis olay yeri incelemesini gerçekleştirirken sokak kalabalık. Mahalleli kadınlar Gül’ü tanıyor. “Güleryüzlüydü, yoldan geçerken hep selam verirdi. Kimseye zararı yoktu” diyor.
Gül’ün trans arkadaşları, Gül’ü son kez görmek için polisle tartışıyorlar. Polis sarılıp ağlamamak, dokunmamak, olay yerini bozmamak şartıyla ikişerli bir-iki grup halinde içeri girebileceklerini söylüyor.

Arkadaşları, trans seks işçilerinin genellikle müşterileri tarafından öldürüldüğünü, Gül’ün de başına böyle bir şey geldiğini düşünüyor. Ama Gül’ün eve müşteri getirmediğini, otele veya başka bir yere gitmeyi tercih ettiğini anlatıyorlar. Bir de gasp iddialarından bahsediyorlar. Ancak polis gasp olup olmadığını henüz bilemeyeceklerini söylüyor.

Gül’ü taksiciler de tanıyor. Bizim durağın müşterisiydi, diyorlar. Bir taksici anlatıyor: “Gül iyi bir insandı. İyi de müşteriydi. Normalde Tarlabaşı 7 lira yazar, 10 lira verirdi. Çok makara yapardık. Kurtuluş’ta bu işi yapan çok var. Gece 12’den sonra bizi arayanlar genelde bu işi yapıyor. Ama ben Gül’ün eve birini getirdiğini hiç görmedim, yalnız dönerdi. Erkek arkadaşı falan yok muymuş? Belki kıskançlıktır?”

Polis ise “Bize sadece birinin ex olduğu [öldüğü] bilgisi geldi. Kesici aletle öldürülmüş. Suratında ve vücudunda kesikler var” diyor.

Gül’ün öldürüldüğü apartmanın hemen yanındaki tek katlı binanın girişinde, apartmana dönük iki kamera var ama komşular çalışmadığını anlatıyor. Kadınlar mahalledeki hırsızlıktan şikâyetçi, o yüzden kameraların çalışmasını istiyor, “Çalışsaydı, kimin öldürdüğünü bilirdik” diyorlar.

Komşusu Melek Emir: “İki gece önce apartmandan sesler geldi. Gül hiç gürültü yapmaz. Önce kapı zorlanıyormuş gibi geldi ama kısa bir süre sonra kapının açılıp kapanma sesini duyunca, Gül’ün anahtarını bulamadığını düşündüm. Böyle bir şey olduğunu hiç tahmin etmedim”.

Gül’ün cesedini bulan arkadaşı Utku: “Haber alamayınca evine geldim. Cama vurdum, zili çaldım cevap vermedi. Sonra üst komşusu apartmanın kapısını açtı. Gül’ün evine bahçeden kapıyı kırarak girdim. Yatak odasında yoktu. Oturma odasına girdiğimde yerde yattığını görünce çığlık atarak çıktım.”

"Suçlu devlet çünkü yakalansa bile 3-5 yıl yatıp çıkacak"

İstanbul LGBTT’den Ebru Kırancı ise kamera olsa da olmasa da ortaya çıkan cezasızlığa dikkat çekiyor:

“Trans cinayetleri politiktir, suçlusu da devlettir. Çünkü biliyoruz ki katil yakalansa bile 3-5 yıl yatıp çıkacak. Her cinayette olduğu gibi ‘Ben onun erkek olduğunu bilmiyordum” deyip ceza indirimlerinden faydalanacak. Katil, LGBTİ’lerin yaşam hakkını koruyan yasalar yapmayan devlettir”.

Çağla Joker (25) 22 Nisan 2014’te Beyoğlu’nda, Sevda Başar Antep’te 19 Şubat’ta sevgilisi tarafından öldürülmüştü.

Transgender Europe raporuna göre 1 Ocak 2008 – 31 Ekim 2013 arasında dünyada 60 ülkede toplam 1374 trans birey nefret cinayetleri nedeniyle hayatını kaybetti. Türkiye de listeye en çok trans cinayetinin yaşandığı Avrupa ülkesi olarak girdi. 2008-2013 arasında Türkiye’de 34 trans birey öldürüldü.

bianet

Türkiye 1-2 Çek Cumhuriyeti

İnci Aral: Kahramanım biseksüel, çünkü...

$
0
0
“Bütün hikâyeler ancak anlatılarak özgürleşir”

İnci Aral’ın yeni romanı Kendi Gecesinde, kişisel hesaplaşma olduğu kadar karmaşık bir aşk romanı. Yazar, kahramanı Hayali’nin İstanbul’dan Londra’ya uzanan hikâyesini anlatıyor.

*Romanda anne oğul, baba oğul arasındaki dokunaklı sevgi- nefret ilişkileri, yetişmekte olan bir erkek çocuğun her iki cinse de yakın gelişen karmaşık cinsel kimliğine yol açmış olabilir mi?
-Bunu sorguladım ama kesin kanıya varmaktan çok insanların çoğunun biseksüel olduğunu hatırladım. Karmaşa Hayali’nin seçimlerinde değil, duygu dünyasında. Bu yüzden gerçek aşkı, olgunluk yaşında zor ve yaralı genç bir erkekle yaşıyor. Bu gerilimli ve incelikli aşk, romanın temel izleklerinden biri. Aşkın tek bir biçimi olamayacağının da göstergesi.


*İstanbul Bebek’te büyümüş, iyi yetişmiş bir
genç adamı, olmadık yerlerde görüyoruz. Örneğin o tuhaf sahilde. Bu bir fantazya mı yoksa gerçekten öyle bir yer var mı?
-Toplumun genel geçer cinsellik algısı dışında kalanlara önyargısız bakışı ve ikiyüzlü cinselliğe karşı duruşu götürüyor Hayali’yi oraya ve o kimliksiz, sorgusuz, hikayesiz ilişkilere. Cinsellikte bile tektipleştirme dayatmalarına aykırı düşen gerçekten de tuhaf böyle bir yer vardı. Farklılıklarını gizlemek için geceleri ortaya çıkıp hayaletleşen her kesim ve sınıftan insanın buluştuğu şehrin göbeğinde bir hayaletler sahili. Belki de sürprizlerle dolu bu koca İstanbul şehrinde birden çokturlar da bilen biliyordur.

http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/butun-hikayeler-ancak-anlatilarak-ozgurlesir-407623

Perihan Özcan - Radikal


KENDİ GECESİNDE
İnci Aral
Kırmızı Kedi Yayınları
2014, 360 sayfa, 20 TL.

Benim içimde gay bir erkeğin ruhu var

$
0
0
Edda SÖNMEZ / SÖZCÜ

“Bitli Pileyboy” romanıyla bir anda tüm dikkatleri üzerine çeken Arzum Uzun “Kitabının adını neden böyle bir şey koydun’ dedikleri zaman espiri olarak “Kadın bedenimde gay var” derim.

Ar­zum Uzun, son dö­nem­le­rin en çok ko­nu­şu­lan ve çok sa­tan ki­tap­la­rın­dan bi­ri olan ‘Bit­li Pi­ley­bo­y’­un ya­za­rı. O, çar­pı­cı ka­le­miy­le biz­le­ri et­ki­le­me­yi ve ge­niş bir kit­le edin­me­yi ba­şar­dı… Ta­bir uy­gun­sa, dur­du­ğu yer­de du­ra­mı­yor, kı­pır kı­pır. Ki­ta­bı ise şe­hir­de yal­nız bir ka­dın ol­ma­yı, ün­lü­ler ale­min­de aşk ve in­san iliş­ki­le­ri­ni bü­tün çıp­lak­lı­ğıy­la göz­ler önü­ne se­ri­yor. İyi kur­gu­lan­mış ki­tap, su gi­bi akı­yor. Uzu­n’­la ye­ni ki­ta­bı­nı ko­nuş­tuk. Şim­di si­zi onun çıl­gın dün­ya­sı ile baş ba­şa bı­ra­kı­yo­rum…
- Kim­dir Ar­zum Uzun?
Ar­zum Uzun 1984 An­tal­ya di­ye baş­la­ya­lım… Mar­ma­ra İle­ti­şim Fa­kül­te­si me­zu­nu­yum. 10 yıl ka­dar ga­ze­te­ci­lik de­ğil der­gi­ci­lik yap­tım. Yan­lış bi­li­nen bir şe­yi de bu­ra­dan dü­zel­te­yim. Ben ha­ya­tım bo­yun­ca ga­ze­te­ci­lik yap­ma­dım. Der­gi­le­r ha­ri­cin­de köşe yazmadım. İki­si fark­lı iş. 2012’de ya­yın yö­net­men­li­ği ya­par­ken ikin­ci ki­ta­bı­mı yaz­mak için der­gi­ci­li­ği bı­rak­tım. Bu yıl da dör­dün­cü ki­ta­bım “Bit­li Pi­ley­bo­y”.
- “Ne­re­de­sin Aş­kı­m” ki­ta­bı­nız Ge­zi sü­re­cin­den mi esin­len­di?
Onu şöy­le an­la­ta­yım. “Sü­per Ze­ki Bir Ka­dı­nın Über Sa­lak Hi­ka­ye­si­” bir se­ri sü­per-über se­ri­si ve onun ikin­ci ki­ta­bı ola­cak­tı, yaz­mış­tım. Bir ev­le­ne­ne­me hi­ka­ye­si an­la­tı­lı­yor­du. Ama ara­ya Ge­zi sü­re­ci gir­di. Ora­da LGBT’­nin bir­leş­ti­ri­ci tav­rı­na se­lam çak­mak is­te­dim.

Dost­luk var…

- Ge­zi­’de bir çok si­vil top­lum ku­ru­lu­şu var­dı ama se­nin ön pla­na çı­kar­dı­ğın LGBT…
LGBT be­nim ne­re­dey­se ço­cuk­lu­ğum­dan be­ri iç içe ol­du­ğum bir olu­şum. Sü­per-Über se­ri­sin­de Er­dem di­ye bir ka­rak­te­r var. Pa­ra­lel hi­ka­ye­de gay iliş­ki, bir er­kek­le, bir ka­dı­nın çok ya­kın dost­lu­ğu an­la­tı­lı­yor.

Kıskanç değilim çok takıntılıyım
- Ta­kın­tı­la­rı­nız var mı?
Çok… Ben Ob­se­sif Kom­pül­si­fim. Ra­po­rum var. Cid­di ta­kın­tı­lı bi­ri­yim ya­ni. Her­ şey kö­tü ge­le­bi­lir. Ama çok ça­buk iğ­re­ti olu­rum. Nor­mal­de bir in­sa­nın 10 se­ne son­ra iğ­re­ti ola­ca­ğı şe­ye ben ilk gö­rüş­te iğ­re­ti ola­bi­li­rim. Böy­le bir du­rum var.
- Kıs­kanç­lık var mı?
Kıs­kanç de­ği­lim ama say­gı­sız­lı­ğı kal­dı­ra­mı­yo­rum. Ben çok sa­ğa-so­la oy­na­yan er­kek­le­ri sev­mi­yo­rum.

Çocukluğum yalnız geçti

- Ço­cuk­luk­tan iti­ba­ren var mıy­dı ile­ri­de bir ki­tap çı­kar­ma dü­şün­ce­si…
Ben ken­di­mi şöy­le ha­tır­lı­yo­rum. Çok uzun sü­re tek ço­cuk­tum, zor­la kar­deş yap­tı­ra­na ka­dar. Az ön­ce zor­la yap­tır­dım di­ye söy­le­mem on­dan. Ben çok yal­nız bir ço­cuk­tum. An­ne­an­nem ve ba­ba­an­nem bü­yüt­tü be­ni. An­nem, ba­bam ça­lış­tı­ğı için. On­la­rı gö­rüp bir ye­tiş­kin gi­bi bü­yü­düm. Ya­şıt­la­rı ile uyum sağ­la­mak­ta zor­la­nan bir ço­cuk­tum. Oku­ma-yaz­ma­yı ken­di ken­di­me öğ­ren­mi­şim.

Aşka inanmam

- Aşk ilişkisine gelelim… Sevgiliniz var mı?
Maalesef yok… İki senedir düzenli bir ilişkim yok. Tabii ki flört ettiğim insanlar oldu. Ben aşk ilişkisine inanan biri değilim.

Beyoğlu herkes için yetimhane!
 Be­yoğ­lu­’nu ‘her­ke­sin bir­bi­ri­nin es­ki­si­ni giy­di­ği bir ye­tim­ha­ne­ye ben­ze­ti­yor­su­nuz. Ger­çek­ten böy­le mi?
İn­san­lar­da ye­tim psi­ko­lo­ji­si di­ye bir şey var gör­dü­ğüm. Şöy­le bir şey­:
Anadolulu mantık
Ba­na bu­nu yap­tı­lar, ben mağ­du­rum psi­ko­lo­ji­si, ya­ni baş­la­rı­na ge­lenlerin so­rum­lu­lu­ğu­nu al­mak ye­ri­ne kar­şı­sın­da­ki­ne yan­sıt­mak is­te­yen in­san pro­fi­lin­den bah­se­di­yo­rum. Do­la­yı­sıy­la ye­tim­ha­ne­ye ben­zi­yor ben­ce. Ben An­tal­ya­’da bü­yü­düm. İn­san kız ar­ka­da­şı­nın es­ki er­kek ar­ka­da­şıy­la çık­maz. Bu çok Ana­do­lu­lu bir man­tık ola­bi­lir.

Ger­çek, maalesef gü­zel şey de­ğil

 Ki­tap­ta an­lat­ma­dı­ğı­nız özel bir olay var mı?
Bir sü­rü hi­ka­ye var. Ki­tap­ta bi­re bir an­lat­tı­ğım hiç­bir şey yok. Eğer an­lat­mış ol­say­dım Tür­ki­ye­’de bir çok in­san evin­de otu­ra­maz­dı. Ki­tap­ta da ya­zı­yor za­ten “Ger­çe­ği is­te­me­yen bi­ri­ne ve­rir­se­niz ko­ya­cak yer bul­ma­z”. Ger­çek, gü­zel bir şey de­ğil­.
n Gü­nü­mü­ze yaptığınız bir
gön­der­me var mı?
Bü­tün ya­zar­lık ka­ri­ye­ri­mi şe­kil­len­di­ren bir şey var as­lın­da. Ben bu­gü­nü ta­ri­he not dü­şü­yo­rum tek­nik ola­rak. İn­san­lar bu­gün ne ol­du­ğu­nu bu ki­tap­la öğ­re­ne­cek.

O Leman Sam'dır

$
0
0

http://www.radikal.com.tr/hayat/selale_sam_uslubu_yanlis_annemle_gorusmuyorum-1218246

Kocasının eşcinsel olduğunu 10 yıl sonra anladı

$
0
0
Kadın büyük şok yaşadı.

Sarah Bowles adındaki bu kadın bir adam tarafından kocası tarafından terkedildi.
10 yıllık kocasının eşcinsel olduğunu yeni anlayabilen saf kadın hayatının en büyük şokunu yaşadı. Evlenmeden önce 4 yıl da sevgili kaldıkları adamın eşcinsel olduğunu öğrenince hemen boşanma davası açtı.
Karısını karşısına alan Peter Bowles, kendisinin bir eşcinsel olduğunu belirterek bir adamla birlikte olmak için evi terkedeceğini söyledi.
Duydukları sözler kadını perişan etti. İngiliz medyasına konuşan Sarah Bowles, "Son 3 yılda eşcinsel olabileceğine yönelik bazı şüphelerim vardı. Gay arkadaşları vardı ve onlarla çok samimi görünüyordu. Hatta onlarla ilişkiye girmiş olabileceğini düşünüp HİV virüsü kapmamak için kendisiyle beraber olmamaya başladım. 10 yıl boyunca beni bir yem gibi kullanmış olmasına çok kızgınım" dedi.

www.habervitrini.com

'LGBTİ dernekleri kapımı bile çalmadı'

$
0
0
Yaklaşık 8 ay önce bir ticari taksinin kendisine çarpması sonucu artık yürüyemeyen trans aktivist Ece Devrim, LGBTİ derneklerine sitem etti

Kazadan sonra tek bir dernekten yardım görmediğini söyleyen Ece Devrim, “LGBTİ dernekleri bana yardımcı olmadı kapımı bile çalmadılar” dedi. Tekerlekli sandalyesiyle İstiklal Caddesi’nde düdük satarak yaşamını idame ettirmeye çalışan trans kadının tek isteği var giriş katı bir eve taşınmak.

Köpeğim için hastaneden ayrıldım

Ece Devrim bundan tam 8 ay önce bir trans kadın arkadaşı ile gece geç saatte bir şeyler yemek için gittiği Halaskar Gazi Caddesi’nde hızla gelen bir ticari taksinin kendisine çarpması sonucu kaza geçirdi. Kaza sonrası iç kanama geçiren trans aktivist kazadan 3 gün sonra ameliyata alındı. Ece Devrim doktorların ısrarlarına rağmen ameliyattan 9 gün sonra kendi isteğiyle hastaneden ayrıldı. Pangaltı’da 15 yıldır aynı evde yalnız yaşadığını söyleyen Ece Devrim, “evde köpeğim vardı ve uzun süre yalnız kaldı onu daha fazla yalnız bırakmamak için hastaneden tedavim tamamlanmadan ayrılmak zorunda kaldım” dedi.
Genelev kadınları masraflarımı karşılıyor
Kaza sonrası yürüyemediği için çalışamayan Ece Devrim, maddi olarak sıkıntılı günler yaşadığına işaret eden trans aktivist hastane masraflarını, evin kirasını ve günlük ihtiyaçlarını genelevde çalışan seks işçisi trans kadınların karşıladığını söyledi.
Emekçi Hareket Partisi benim kahrımı çekiyor

Geçirdiği kaza sonucu yürüme yetisini kaybeden trans aktivist Ece Devrim, üyesi olduğu EHP’nin kendisine yardımcı olduğunu belirtti. Devrim, “Başta EHP İstanbul İl Başkanı Özge Akman ve İl Gençlik Kolları üyelerine benim kahrımı çektikleri için teşekkür ederim” dedi.
Ece Devrim, aşırı hızlı araç kullandığı için kendisine çarpan taksi sürücüsü hakkında avukatı Eren Keskin aracılığıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu.

http://www.haber24.com/LGBTi-dernekleri-kapimi-bile-calmadi_168553.htm

Her gün başka bir erkekle kamusal alanda eşcinsel ilişkiye girecek

$
0
0
‘Ermeniler olarak cinsel devrime ihtiyacımız var’

‘Save the date’ (takvimi işaretleyin) projesinde bir yıl boyunca her gün başka bir erkekle kamusal alanda ilişkiye girecek olan Ermeni sanatçı Mischa Badasyan,sanmayın ki bu projeyi sadece ailesine, homofobiklere, Nazilere karşı bir tavır olarak yapıyor; onun amacı tek gecelik ilişkilerinin yalnızlığını ve aşkın yokluğunu, her gün başka biriyle sevişerek atmak ve böylece aşkı paylaşmak.

LORA SARI

2011 yapımı ‘The Weekend’ (Haftasonu) filminde, birlikte olduğu erkeklerin sesini, ilişkiye girdiklerinin sabahı kaydeden ve bunu bir sanat projesi olarak sergilemek isteyen kurmaca bir karakter vardı. Bir de, bu filmden kesinlikle haberi olmadığını söyleyen, ‘save the date’ (takvimi işaretleyin) projesinde bir yıl boyunca her gün başka bir erkekle kamusal alanda ilişkiye girecek olan Ermeni sanatçı Mischa Badasyan var. Bu aralar, Amerika kıtasından, Avrupa’ya kadar herkes bu projeyi ve bunun sanat olup olmadığını, Badasyan’ın niyetini sorguluyor. Onlar ‘sanat mı değil mi?’ diye tartışadursun, hayatında neredeyse hiç Ermeni bir eşcinsel tanımayan ben, Badasyan’ın, özellikle Ermeni olarak, böylesine ‘cesur’ bir işe kalkışmasının arkasındaki hikâyeyi merak ediyorum. Çünkü onun da dediği gibi ‘Ermeniler fazla muhafazakâr olabiliyor’. Hikâyesi sert; eşcinsel olduğu için işkence görmüş, eşcinselleri kendi eliyle öldürebileceğini söyleyen bir babayla büyümüş ve ‘save the date’ yüzünden ölüm tehditleri almış. Ama sanmayın ki Badasyan bu projeyi ailesine, homofobiklere, Nazilere karşı bir tavır olarak yapıyor, onun amacı tek gecelik ilişkilerinin yalnızlığını ve aşkın yokluğunu, her gün başka biriyle sevişerek atmak ve böylece aşkı paylaşmak. Ne demek istediğini tam anlamasam da, sanırım tek gecelik ilişkiler araya sanat girdiğinde aşka dönüşebiliyor.
*Mischa, öncelikle Rusya’da sekiz Neonazinin sana elektroşoklarla saldırdığı o talihsiz olayı sormak istiyorum. Neler oldu?
-Son altı yıldır Almanya’da yaşıyorum ve geçen Noel’de ailemi ziyaret etmek için bir haftalığına Rostov-na-Donu’ya döndüm. mamba.ru adındaki sosyal medya sitesi aracılığıyla biriyle tanıştım, ısrarla beni evine davet etti. Gittim, tuzakmış. Kısa bir muhabbetten sonra garip bir şeyler olduğunu hissettim ve gitmek istediğimi söyledim, tavırları hemen değişti ve gitmemi engelledi, o sırada evdeki diğer Neonaziler ortaya çıktı, ellerinde elektroşoklar ve coplar vardı. Beni resmen sorguya çektiler, yarı çıplak halde utanç verici bir videomu çekip internetten yayımladılar. Tüm arkadaşlarıma gösterip, eşcinsel olduğumu açıklamam için baskı yaptılar. Nazilerin, arkadaşlarımın, çok fazla insanın saldırısına uğradım. Eşcinsel ve Ermeni olduğum için aşağılandım. Tam bir delilikti. Herkes inanılmaz agresif, homofobik ve ırkçı davrandı. Bu olay başıma gelmeden önce, Rusya’da Neonazilerin eşcinsel avına çıkmasıyla ilgili haberleri okuduğumda olayların abartıldığını, konunun medya tarafından şişirildiğini düşünenlerden biriydim ben de…
*Eşcinseller için hayat epey zor, sence Ermeni bir eşcinsel olmak daha da mı zor?
-Azınlık olmak çok ilginç. Rusya’da sokakta ya da toplu taşımada annemle Ermenice konuşurken rahat hissedemedim hiçbir zaman. Rusya’da bugün hâlâ, hatta eskisine göre daha da fazla milliyetçi saikle ortaya çıkan gerginlikler var. Orada Ermeni ve eşcinsel olmak başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biri. Almanya’da, en azından büyük şehirlerde, nereden geldiğinizi ve kim olduğunuzu kimse umursamıyor - küçük köylerde hâlâ homofobi var elbette. Öte yandan Ermenistan’da cinsellik üzerine konuşmak bile korkuttu beni. İnsanların nasıl tepki vereceklerinden emin olamadım ve özel hayatımla ilgili her türlü sorudan kaçınmaya çalıştım. Öte yandan sayıları az da olsa, Ermenistan’da, birlikte cinsiyet ve cinsellik üzerine sanat üretebildiğimiz açık fikirli, ‘cool’ ve alternatif da insanlar var.
*Bugüne kadar eşcinsel bir Ermeniye neredeyse hiç rastlamadım ve elbette Ermeniler arasında eşcinsellerin olmama ihtimali bana absürd geliyor. Sence Ermeni toplumu içinde eşcinsel kimlikle ortaya çıkmak daha mı zor?
-Mesela ben de Rusya’da tek bir ermeni eşcinselle bile tanışmadım. Ermenistan’da da bir stratejim vardı: Ne sor, ne de söyle. Ermeniler olarak cinsel bir devrime ihtiyacımız var. Fazla muhafazakâr ve dar kafalı olduğumuzu kabul etmemiz gerek. Evlilik öncesi seks yakışıksız bulunduğu için, kız arkadaşları olan erkeklerin, sevgilileri yerine seks işçileriyle birlikte olmalarını anlamsız ve sapıkça buluyorum… Eşcinsellere özel chat sitelerinde, çok fazla erkek tanınmaktan ve dışlanmaktan korktuğu için fotoğrafını koymaktan kaçınıyor. LGBTİQ aktivistleri, gizlenerek yaşıyor. Mesela Ermeni bir Neonazi Facebook ve email aracılığıyla beni taciz ediyor. Bu projeyi durdurmazsam beni 30 gün içinde öldüreceğini söyledi. Rusya’dakinden bile kötü olabiliyor bazen durum.
*Ne hissettin bunu duyunca?
-Şaşırdım, biraz ciddiye de aldım ama korkmuyorum. Sadece hâlâ ‘kültürünü ve milletini’ öldürerek korumaya çalışanlar olduğunu bilmek üzücü.
*Bu arada ailene henüz söylememişsin eşcinsel olduğunu…
-Nasıl tepki vereceklerini kestiremiyorum. Benden nefret edebilirler, üzülebilir veya kızabilirler. Babamın bir gün televizyonda eşcinselleri gördükten sonra her eşcinseli kendi eliyle öldürebileceğini söylediğini hatırlıyorum. Geçen Noel açıklamaya niyetlenmiştim ama Neonazilerle olan bu olaydan sonra kötü hissettim ve vazgeçtim.

‘Save the date’ projesiyle, bir yıl boyunca her gün başka bir erkekle kamusal alanda ilişkiye girecek olan Mischa Badasyan partnerlerine Gay Romeo, Grindr, Scruff gibi eşcinsellerin eşleştirildiği sitelerden ulaşmaya çalışıyor. (fotoğraf: Andrea Linss)
*‘Save the date’ projesi dünyanın her yerinde konuşuluyor. Sanırım bu saatten sonra ailenden saklaman kolay olmayacak.
-Artık hiç umursamıyorum. Saklamaktan gerçekten yoruldum. Üstelik bu şekilde açıklamış olmak da güzel olabilir.
*Eşcinsel olduğunu öğrenmeleri şöyle dursun, bir de üstüne her gün başka biriyle sevişeceğini öğrenmeleri fazla gelebilir… Sahi, nedir bu projenin amacı?
-Ben hayatım boyunca aşık olmadım. Rastgele sevişmek ve tek gecelik ilişkiler beni bütünüyle yalnızlığa sürükledi. Ben de aşkı beklemek yerine onu başkalarıyla paylaşma kararı aldım. Tanıştığım her kişi bana yeni hikâyeler anlatıyor ve hepsinden yeni bir şey öğreniyorum.
*Her gün başka biriyle sevişerek, aşkı nasıl paylaşacaksın? Bu da yine seni yalnızlığa sürükleyen, tek gecelik ilişkilerden biri olmuyor mu?
-Biriyle tanışmak, vücuduna dokunmak, hikâyeler paylaşmak, onunla aranda bir tür bağa sebep oluyor. Bu bağ oluştuğunda aşkı paylaşmaya başlıyorsun. Aşk bir şiir gibi; bir dizesini okursun, aklında yer eder, sürekli tekrar etmeye başlarsın o dizeyi ve uçuyormuşsun gibi gelir.
*Her güne bir erkek bulmayı nasıl planlıyorsun?
-Çoğunlukla sosyal medya, Gay Romeo, Grindr, Scruff gibi eşcinsellerin eşleştirildiği sitelerden ulaşmaya çalışacağım. Eğer internetten bulamazsam da seks kulüpleri, bar, ‘cruising’ alanlarına (seks partneri bulmak için yapılan gezinti alanları) gidebilirim.
*Partnerlerine bunun bir sanat projesi olduğunu da söylemeyeceğim diyorsun… Bu da pek mümkün gözükmüyor artık değil mi?
-Evet, internet üzerinden çok fazla insan tanıyor beni. Mesela üç gün önce biriyle birlikte oldum. Ertesi gün ismimi internette aratmış ve karşısına hemen proje çıkmış. Fikir çok hoşuna gitmişti, parçası olmaktan mutluluk duydu.
*Biz nasıl göreceğiz bu projeyi? Filme mi çekiyorsun?
-Hayır filme çekmek fazla sıkıcı. Eşcinsellerin seks yaptığı kamusal alanlarda partnerlerimle buluşup, her buluşmanın sesini kaydediyorum. Daha erotik, gizemli ve heyecanlı geliyor böyle.
*Ne demek eşcinsellerin seks yaptığı kamusal alanlar? Öyle alanlar olduğunu bilmiyordum…
-Evet, parklar, umumi tuvaletler, hatta müze ve kütüphaneler. Yaratıcı ol Loracan!
Heteroseksüeller de sapkın olduklarını itiraf etsin
*Eşcinseller stereotipik olarak ‘seks bağımlısı’ olarak görülüyor ve çokeşliliğe karşı daha açık olduklarına dair genel bir algı var. Sence bu neden kaynaklanıyor?
-Bence herkes seks bağımlısı – bazen daha fazla bazen daha az. Heteroseksüeller de artık kendi arzu ve sapkınlıklarını itiraf etmeliler. Onların da üstünde çok fazla baskı var ve cinselliklerini yaşarken rahat hissetmiyorlar. Öte yandan LGBTİQ’ler ‘konsept’ dışı kaldıkları için daha açık olabiliyorlar, toplumun muhafazakârlaşma baskıları bize pek işlemiyor.

http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=ermeniler-olarak-cinsel-devrime-ihtiyacimiz-var&haberid=8340

Coming Out Day

$
0
0
Coming Out Day, coming out için uluslararası kutlanan medeni farkındalık günüdür ve lezbiyen, biseksüel, aseksüel, eşcinsel ve transseksüel (LGBTT) sorunları hakkında tartışmadır. LGBT toplulukları ve bunların destekçileri tarafından her yıl 11 Ekim gününde (Birleşik Krallık'ta 12 Ekim gününde) kutlanılmaktadır.

Coming out / "açılmak"
National Coming Out Day'in (NCOD) kurucuları Rob Eichberg ve Jean O'Leary, tüm cinsel yönelimlere sahip olan tüm insanları, 11 Ekim gününde açıkça ve güçlü bir şekilde "bir sonraki adımı atmaya" teşvik etti.

Bu güne katılanların kıyafetlerinde ve mücevherlerinde pembe üçgen (eşcinsel erkekler), siyah üçgen (lezbiyenler), Yunan harfi lambda, Gökkuşağı bayrağı gibi eşcinsel gururu sembolleri giymeleri teşvik edilmektedir.

Tarihi
Gün, 1988 yılında örgütleri, The Experience (www.ExperienceYourPower.com) ve National Gay Rights Advocates, adına hareket etmesi için Dr. Robert Eichberg ve Jean O'Leary tarafından kuruldu National Coming Out Day, genel halk içinde LGBTT hareketlerine aşinalık sağlamak için LGBT toplum bilincinin yükseltilmesi hedeflemektedir.

Vikipedi, özgür ansiklopedi

"İngilizlerin Huysuz Virjin'i"öldü

$
0
0
Yüksek tansiyon hastası Daniels, İçmeler Mahallesi'ndeki evine yakın bir yerde yürüdüğü sırada rahatsızlandı. Düşerek başını kaldırımın kenarına vuran Daniels, bilincini kaybetti.

İngiltere'nin ardından yerleştiği Marmaris'te de kadın kılığıyla kabare gösterileri sunan Michael John Daniels hayatını kaybetti.

Marmaris'te kadın kılığına girerek sahne aldığı eğlence yerlerinde özellikle İngiliz turistlerin ilgisini çeken 48 yaşındaki kabare sanatçısı Michael John Daniels, hayatını kaybetti.

Alınan bilgiye göre, yüksek tansiyon hastası Daniels, İçmeler Mahallesi'ndeki evine yakın bir yerde yürüdüğü sırada rahatsızlandı. Düşerek başını kaldırımın kenarına vuran Daniels, bilincini kaybetti. Devriye görevi yapan polis ekibi, Daniels'in hareketsiz yattığını fark ederek 122 Acil Servise haber verdi.

Beyin kanaması geçirdiği belirlenen Daniels, Marmaris Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan Daniels, doktorların çabasına rağmen kurtarılamadı.

Adli Tıp Kurumu Muğla Şubesindeki otopsinin ardından cenazenin toprağa verilmek üzere İngiltere'ye gönderildiği açıklandı.

- İngiliz turistlerin gözdesiydi

Kabare gösterilerinde kadın kılığına girerek şarkı söyleyen ve ünlü sanatçıların taklitlerini yaparak şovlar sunan Daniels'in, İngilitere'de "Funny Girls" isimli grupra yer aldığı, bu sayede üne kavuştuğu belirtildi. İngiltere'de televizyon şovlarına da katılan Daniels'in 2003'te tatile gelerek çok beğendiği Marmaris'e yerleştiği ve sanatına burada devam ettiği öğrenildi.

İlçedeki bazı eğlence yerlerinde sahne alan Daniels'e, İngiliz turistlerin yoğun ilgi gösterdiği kaydedildi. İngilizlerin, sanatçının şovunu izleyebilmek için kişi başı 60 avro ödedikleri ve günler öncesinden rezervasyon yaptırdıkları bildirildi.

İngiliz Daniels'ın, Türk sahne sanatçısı Seyfi Dursunoğlu tarafından canlandırılan "Huysuz Virjin" karakterine benzerliği nedeniyle, ilçede "İngilizlerin Huysuz Virjin'i" olarak adlandırıldığı öğrenildi.

Milliyet

Mustafa Sandal'ın "sonradan gereksiz oldu" dediği şarkısı: Top

Perihan Mağden: Türk toplumu ihbarcılık hastalığına yakalandı

$
0
0
Ben Radikal’den kovulmadım. Bu unutuluyor. Radikal’den istifa ederek gittim. İstifa etmemin nedenleri Türkiye’de hâlâ var ve artıyor. Türkiye’de ifade özgürlüğü yok ki. Mesela, Hürriyet Gazetesi’ne röportaj verdim. Röportajdan yola çıkarak Acun bana dava açtı. Bu normal mi artık? Bir de “hocam bana taktı” gibi çok takılan biri olduğumu düşünüyorum. Beni mahkemeye vermeye başbakan doyamıyor. Radikal’de yazarken de vermişti, Taraf’ta kısacık yazdım yine verdi. Sen hukukçu olduğun için daha iyi bilirsin. Eleştirinin sınırının nerede bitip hakaretin sınırının nerede başladığı son derece muğlak. Bu hakim ve savcıların yargısına kalmış ve onlar her şeyi hakaret olarak görme eğilimindeler. Son 3, 5 yıldır farklı kararlar çıkmaya başladı. Taraf’taki yazım için Recep Tayyip Erdoğan hem ceza hem tazminat davası açtı. Beraat ettim. Yine de bu kaderin cilvesi gibi. Rulet gibi. Masada nerede duracağı da belli değil hukukumuzun. Mahkemelenmekten bezdim. Ben mesela kendi kendime yazarsam, avukat işlerimle ve mahkeme işlerimle kim uğraşacak? Benim Radikal’den gitmemin bir nedeni birlikte yazdığım insanlardan hoşlanmamamdı. Öyle bir can ciğer kuzusu olduğum insanlar da yok ki internet’te yazayım. Bir de psikolojik olarak yazdığım zamanlar siyasi bir hayvana dönüşüyorum ya da gündemin hayvanına dönüşüyorum. Sürekli gündem içinde yaşıyorum. Aşırı sinirli bir hayat sürüyorum. Bunun karşılığı da yok benim için. Bütün bu nedenler yok olmadı ki döneyim.

Ben popüler kültürü elimden geldiğince yine takip ediyorum. O bir müptelalık. Benim popüler kültür tutkum bir adamın futbol tutkusu gibi. Artık eskisi kadar önemli ve sansasyonel star çıkmıyor, çıkmasına da imkan yok. İş ne de düğümlendi? Artık sahne hayatı yok. Sinema da yok. Nuri Bilge Ceylan bir oyuncuyu oynatıyor. Onun için disposable oyuncular. Bir sonraki filminde asla onu oynatmıyor. Şimdi televizyon dizilerinin başrol oyuncuları çok önemli. Onlar da o kadar seviyeli, dikkatli, özenli ki artık herkesin Çanakkale geçilmez gibi menajerleri var. O menajerler imajlarını o kadar vahşi canavarlar gibi koruyorlar ki… Mesela Çağatay Ulusoy’un bir röportajını okusan ne olur, okumasan ne olur. Serenay Sarıkaya hakeza. Beren Saat arada bir daha dürüst bir iki laf ediyor. Bu çocuklar robot çocuk gibi röportaj veriyorlar. Sorular önceden onlara gidiyor. Verecekleri cevaplar belli. Son derece prefabrik röportajlar veriyorlar. Bütün dünya starlarının yaptığı gibi, gündeme gelmek istedikleri zaman, mesela, Meryem Uzerli Almanya’dan işini süper idare etti. Ne yapıyorlar? Facebook’a bir fotoğraf yolluyor “bebeğim bebeğim, bebeğim ve ördeği” diyor. Bütün gazeteler bunu manşetten girebiliyor. Böylece Meryem Uzerli göz önünde oluyor ama son derece kontrollü bir şekilde göz önünde oluyor. Bebeğiyle ilgili kötü bir laf duymadan bize poposunu gösteriyor. Yeni kuşak televizyonda ünlü olan çocukların hepsi konservatuardan, Bilkent’ten çok daha üst orta sınıf, hatta üst sınıf çocukları. Ünlü olmak için başı gözü dağıtma niyetinde değiller. Televizyondan tıkır tıkır paralarını kazanıyorlar ve imajlarını da inanılmaz sıkı bir şekilde koruyorlar. Onun için de kalkıp da Ciciş’leri takip edecek halimiz yok. Şu an kendini expose etmeye hazır olan tiplerin zaten hiçbir değeri yok. Öbür tiplerde Instagram, Facebook, menajer, danışman ve röportajlarla kendini feci derece koruduğu için ilgi çekecek insan kalmadı Türkiye’de.

Starın rezil olma potansiyeli de önemlidir. Mesela, Amerika sürekli Lindsay Lohan’la uğraşıyor. Lindsay Lohan’ın hiç doğru düzgün bir filmi yok ama kendini rezil etmekle meşgul. Amanda Bynes diye bir kız var o da çocukken yıldız olanlardan. O da sürekli içkili ve deli deli peruklar takıp yakalanıyor. Bu ikisini takip ediyorlar çünkü bu ikisi sadece ‘fucked up’ durumda. Britney Spears bir zamanlar yapıyordu. Delirmişti, saçını kazıtıyordu. Aslında insanların ilgilendiği insani zaafiyetler sansasyonel skandal davranışları hiç kimse sergilemiyor artık. Hollywood’da da sürekli birinci bebeğim oldu, üçüncü bebeğim oldu. Gey adamlar da öyle. İşte ikinci çocuğumuzu evlat edindik, ikizlerimizle fotoğraf çektirdik. Herkes artık o kadar siyasetten doğrucu ve imajı o kadar mükemmel ki. Bu boşluğu mesela Kardashian ailesi dolduruyor. ‘White trash’ bir ‘reality’ show yürüterek. Bütün dünyada popüler kültürde böyle bir eksiklik var.

Kimse artık kendini arzu etmediği tarzda teşhir etmek istemiyor. Mesela, Leonardo Dicaprio Instagram hesabı açtı. “aaa Leonardo Dicaprio Instagram hesabı açtı” diye herkes büyük coşkuya kapıldı. Ne koydu Instagram’a? Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’yle görüşmesisin fotoğraflarını koydu çünkü çevreci. Aşırı çevreci. Bize yalnızca çevreciliğini teşhir etmek istiyor. Yazın Capri adasında koca göbeğiyle denize atlarken resim koymak istemiyor. Çevreci mesajlarını paylaşmak istiyor. Çok sıkıcı. Aslında siyaseten doğruculuk öldürdü bence popüler kültürü. Artık herkes aşırı derecede siyaseten doğruculuğa meraklı. Bence benim köşe yazarlığımın özlenen bir tarafı varsa benim siyaseten yanlışçı olabilme potansiyelimdir. Çünkü ben kişisel kin ve intikam içinde ne mücadeleler yürüttüm. Benim için siyaseten doğruculuktan daha önemli olan o anda hissettiklerim. Artık kimse siyaseten yanlışçılığı köşe yazarlığında da, artistlikte de göze almak istemiyor.

Türk toplumu o kadar acayip bir neo muhafazakar krizde ve ihbarcılık hastalığına yakalandı ki… Herkes her şeyi ihbar ediyor. Kimse hiçbir şeyi kabul etmeyecek düzeyde. Yani artık muhafazakarlaştığımız için değil. Delirdiğimiz ve ihbarcılığı ileri safhalara götürdüğümüz için yapamayacağız. Mesela şu Niran Ünsal olayı nedir Allah aşkına. Yeni bir muhafazakarlığın bayraktarlığını yapmaya çalışıyor. “Çok okudum ben. İngiltere’de de böyley, çok okudum çok” diye konuşuyor. İngiltere’de George Michael bir klip yapmıştı. Blair’le Bush’u aynı yatağa koydu ve Blair’i Bush’un köpeği olarak çizdi. İngiltere’de böylesine bir ifade özgürlüğü var. Sen neden bahsediyorsun hanım? “Vay efendim Demek Akalın klibinde kalçasını gösteriyor” diye yola çıkarak muhafazakarlıkta sınıf birincisi olmaya çalışıyor. “Hocam bana bakın asıl muhafazakar benim” krizine girdi herkes. Çok sinir bozucu.

Bizim halkımız bizi bu koşullarda yaşatmaya çalışan bir hükümete oy veriyorsa bu bizim için her gün depresan almak gibi bir şey değil mi? Birde 17 Aralık soruşturmasında ortaya dökülen şeyler olmamış gibi yapıldı. Hadi Gezi’yi atlattın diyelim. 17 Aralık’ı nasıl atlatacaksın? Kolay mı atlatmak? Ya da Kabataş olayları. Mesela, o Kabataş olayları inanılmaz bir şeydi. “Cami’de içki içtiler, Cami’de haçlı insanlar dolaştı” deniliyor. İmam çıkıyor “hayır böyle bir şey olmadı” diyor. İmam sürgüne yollanıyor. Artık o kadar sansürcü ve baskıcı bir hakikat sevmezliğe geçiş yaptık ki… Zaten benim Türkiye’yle ilgili, hayatla ilgili en büyük sorunum bu; hakikat sevmezlik. Bir yazı kitabı daha yazarsam, üçüncünün adını “Yalanlarla Yaşayanlar” koymak istiyorum. Yalanlarla yaşayanlar beni çok rahatsız ediyor. İnsanların yalanlarla yaşaması beni çok çok müşteki ediyor. Türkiye’de bunun her gün siyasi arenada dozu arttırılıyor. Biz buna mağruz bırakılıyoruz. Bu çok acıklı bir şey. Ben bu kadar hakikat sevmez siyasetçilerin yönettiği bir ülkede yaşamak istemiyorum. Nokta. Ama başka yere gitmeyeceğim burası benim ülkem.

O zaman ki koşullarda AK Parti bugünkü kıvamını almadan bana yeni bir anayasa sunsaydı ve anayasa da demokratikleşmeyi ve AB standartlarına yaklaşmamızı önermişken benim evetçi olmamdan daha doğal bir şey olamaz. O gün evetçi olduğum için pişman falan değilim. Kendimi oradan oraya da atmayacağım. Aksine, Türkiye’de yaşayan muhtelif halkların ve benim bu kadar müşteki olduğum ve 12 Eylül vesayet anayasasını değiştirmeye gönlü el vermeyen başka unsurlar utansın. Böyle bir değişikliği bana vadeden kişiyi, partiyi, oluşumu benim desteklememden daha doğru bir şey olamaz. Bugün AK Parti bu şekilde ortaya çıksa kesinlikle yanında yer almam çünkü bu değişimi yapmayacağına eminim. O gün emin değildim, ümit ediyordum.

Sezen Aksu Türk siyasi tarihinde o kadar çok doğru zamanda kendini tehlikeye atarak o kadar doğru hareketler yaptı ki. “Hadi sen oradan Fethullahçı” falan demek ayıptır ve günahtır. Sezen Aksu yetmez ama evetçiyken de samimiydi, bugün AKP hükümetini eleştirirken, Berkin için şarkı yaparken, yazı yayımlarken de samimi. Bence ülkesindeki demokrasinin iyileşmesi için elini taşın altına sokmuş insanları bu kadar kara koyunlaştırmanın alemi yok. Bunu yapanlar da yine ulusalcılar ya da AKP fanatikleri. Onlar çünkü aşırı derecede kin ve intikam dolular.

Gülben Ergen’in imanının kaç desibel olduğunu sürekli izlemek zorunda mıyız? İlk defa hacda geçen bir reklam filmi izliyoruz.

Armağan Çağlayan - Radikal
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>