Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

American Apparel ödemelerini erteliyor

$
0
0
Dünya devi moda zincirinde ödeme şoku

Noel öncesi satışlarda umduğunu bulamayan dünyanın en büyük hazır giyim moda zincirlerinden American Apparel, finansal güçlüğü nedeniyle tedarikçilerine ödemelerini geciktirmeye başladı.

The New York Post gazetesinin haberine göre, hazır giyimde "modaya yön veren şirket" olarak bilinen American Apparel, 2014 yılını önemli bir nakit sıkıntısı içinde tamamladı.

Haberde, şirketin ödeme güçlüğü nedeniyle tedarikçilerinin faturalarını ödemede 60 güne kadar ertelemeler yaptığı ve binlerce işçinin çalıştığı Los Angeles fabrikasında çalışma saatlerinin de azaltıldığı belirtildi.

Ödeme güçlüğünün Noel öncesi satışların zayıf geçmesinden kaynaklandığı da belirtilen haberde, buna karşılık şirketten nakit sorunu yaşanmadığı açıklamasının geldiği de vurgulandı.

Gazeteye adını vermeden konuşan bir şirket yetkilisi, "Mağazalarımızda stoklar en üst düzeylerde; oldukça başarılı bir tatil sezonunu geride buraktık" dedi.

American Apparel aynı zamanda politik ve sosyal haklar konularında da aktivistlere destek oluyor. Şirket, ABD’de göçmen ve gay-lezbiyen hakları konularında mücedele eden gruplara bilboard ve diğer açık hava reklam olanaklarını açıyor ve onların sloganlarını içeren yazılar basılmış tişörtler üretiyor.

Şirketin, Kanada, Meksika, Brezilya, Birleşik Krallık, İspanya, Fransa, Hollanda, Almanya, İsveç, İtalya, Avusturya, İsrail, Çin, Güney Kore, Japonya, Avustralya, Hong Kong ve İsviçre’de toplam 260 mağazası bulunuyor.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Cem Negrin, yakın zamanda, bazı Avrupalı hazır giyim devlerinin ödeme sıkıntıları nedeniyle, çok sayıda tedarikçinin zor duruma düştüğüne dikkat çekerek, ihracatçılara "sigorta" uyarısı yapmıştı.

Hürriyet

MARTINA NAVRATILOVA - JULIA LEMIGOVA

$
0
0
ONSUZ YAŞAYAMAZDIM


2014'ün en ünlü gelini ilk kez konuştu... Tenis yıldızı Martina Navratilova ile geçen yılın son günlerinde hayatını birleştiren Rusya eski güzeli Julia Lemigova, daha önce hiç eşcinsel bir ilişki yaşamamasına rağmen Navratilova'dan nasıl etkilendiğini anlattı.
1990'da ülkesinin en güzel kızı seçilen bir yıl sonra da Kainat Güzeli yarışmasında üçüncülük tacı giyen iki çocuk annesi Lemigova, özel hayatına ilişkin bilinmeyenleri de ilk kez gün yüzüne çıkardı.
Lemigova "Ben Rusya'da büyüdüm ve insanların böyle ilişkiler yaşayabileceğini bilmiyordum. Kimse bundan söz etmemişti" dedi.
Kraliçe seçildikten sonra Rusya'dan ayrılıp Londra'da giden bir süre de Paris'te yaşayan Julia Lemigova, Martina Navratilova ile bu dönemde karşılaşmış.
Çiftin ilk karşılaşması 14 yıl önce Paris'te bir partide oldu. Navratilova ve Lemigova uzun uzun sohbet etti. O sırada Lemigova, Paris'te modellik yapıyordu.
Lemigova o partide birbirlerini yakın hissetmelerinin nedenini "ikisinin de Doğu Avrupa kökenli olmasına" bağlıyor. Ama o partiden sonra Navratilova ve Lemigova'nın yolları uzun süre kesişmedi.
O partiden sekiz yıl sonra Navratilova ve Lemigova yine karşılaştı. O anları da Lemigova şöyle anlattı. "Geçen zamanda iki farklı ilişkiden iki kız çocuğu sahibi olmuştum. Bir restoranda yemek alıyordum ve döndüğümde Martina'nın orada olduğunu gördüm. Birbirimizi hatırladık. Onu kızlarımla tanıştırdım. Ve o gün 'ben bu insanı' bir daha görmek istiyorum' diye düşündüm."
Lemigova o güne kadar hiç eşcinsel ilişki yaşamadığını, bu tür eğilimleri olduğunu da bilmediğini söyledi.
Lemigova, Martina Navratilova ilişkisinin önceleri arkadaşça olduğunu anlattı: "Gelip kızlarımla tenis oynuyordu. Daha sonra ise farklı duygular hissetmeye başladık."
O sırada Julia Lemigova kızlarıyla birlikte Fransa'da yaşıyordu ve bir güzellik ürünleri firmasına sahipti. O dönemde kızlarıyla birlikte Navratilova'nın Miami'deki evini ziyarete bile gittiler.
Daha sonra da Navratilova ile aralarındaki ilişki başka bir boyuta geçti. Julia Lemigova iki kızının bu süreçte kendisine hiçbir soru sormadıklarını söyledi: "Beni mutlu görüyorlardı. Martina ailemizin bir parçası olmuştu ve kızlarım ona bayılıyordu. "
Fakat bir gün büyük kızı okuldan gelip Martina ve benim hakkında bazı şeyler konuşulduğunu söyleyip "Martina kim" diye sorunca Julia Lemigova da bütün gerçeği çocuklarına anlattı.
O anları da şöyle anlattı Lemigova: "Büyük kızım Martina'nın kim olduğunu sorunca 'Sevdiğim biri, onsuz yaşayabileceğimi düşünemiyorum' dedim. Sonra kızlarıma Martina'nın bizimle yaşamasını isteyip istemediklerini sordum. Bundan memnun olacaklarını söylediler. Zaten düğünden bir gün önce de hep birlikte sıradan bir aile gibi buz pateni yapmaya gittik."
Çek asıllı Martina Navratilova, Rus asıllı Julia Lemigova ve Lemigova'nın Fransa'da doğup büyüyen iki kızı 'çok dilli' bir aile oldu aynı zamanda. Hayatlarını Fransa ve ABD arasında gidip gelerek sürdürüyorlar. Lemigova ile Navratilova İngilizce anlaşıyor. Lemigova'nın kızları birbirleriyle Fransıçca, anneleriyle Rusça ve Navratilova ile İngilizce konuşarak anlaşıyor.
Her ne kadar Lemigova ve Navratilova birbirlerinin dilini öğrenmeye çalışmış olsa da bu pek işe yaramamış ve birbirleriyle İngilizce konuşarak anlaşıyorlar.
58 yaşındaki Martina Navratilova ile 42 yaşındaki Julia Lemigova, Florida'da evlendi. Çiftin düğününe ünlü oyuncu Brooke Shields de katıldı.

Hürriyet

MEHMET ASLAN: “EGOiSTLiK YÜZÜNDEN GAY’LiK ARTIYOR”

$
0
0
Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan’ın ‘Playboy’, yakışıklı, her istediğini elde eder, şımarık, umursamaz, eğlence düşkünü imajını veren oğlu Mehmet Aslan, bu durumdan rahatsız. Aslan, “Basın 24 saatimin iki saatini çekip yayınladı. Beni yakışıklı, zengin, eğitimli, çapkın içi boş gibi gösterdi” diyor



“EGOiSTLiK YÜZÜNDEN GAY’LiK ARTIYOR”
* Hayatınızda değişim yaşadığınız bir dönüm noktası oldu mu?
Tabii ki her insanın hayatının dönüm noktaları oluyor. Hayata bakış açımda ve felsefemdeki en büyük değişim; babamın vefatıydı. Ne kadar hazır olmaya çalışsanız da dünya o andan itibaren sizin için ters dönmeye başlıyor.

* Bu süreç size neyi öğretti peki?
Babamla aramızda 55’i geçen bir yaş farkı vardı. Ben 22 yaşındaydım. Babamla bir baba-evlattan ziyade hoca-talebe gibiydik. Aynı zamanda da arkadaş gibi. İnsanın babasını kaybetmesinin yaşı yok ama karakterinin oturacağı, hayata bakış açının şekilleneceği ve hayattaki planlarının yani hayata bineceğin uçağın tam kalkma anında babayı kaybetmek zor bir süreç. Bütün babalar çocuklarını o kötü güne hazırlar, benim babam da beni o güne hazırlıyordu.

* Bir ‘gazino kralı’ olarak sizi nasıl yetiştirdi?
Bunu iki başlık altında anlatabilirim. Ailem; ayaklarımın üzerine olabildiğince daha erken bir yaşta basmamı sağlayacak bir hayat sundu. Yani  10 yaşında tek başıma yurt dışına yolladı. Tabii ki ilk seneler annem sürekli geliyordu. Bu Türkiye’deki o şaşaalı hayattan çekip alma psikolojisiydi. Ait olduğun topraklardan ve kültürden çok daha uç bir hayat yaşamaya başlıyorsun. Benim yaşıtlarım ve benim ailemin gelir seviyesinde olan bir ailenin çocuğu 10 yaşından 20 yaşına kadar okula gitmek için metroya binmez. Bu süreçte yani 10 yıl boyunca sorunlarımı tek başıma çözmeyi öğrendim. Tabii bu kadar basit değil. Zamanla öğreniyorsun tüm bunları.

* Ama bambaşka bir imaj var: ‘Playboy’, yakışlı, her istediğini elde eder, şımarık, umursamaz, eğlence düşkünü vs.
Evet çok haklısınız ama bu imajı vermekte üç tane büyük etken var. Biri benim yaşadığım 24 saatin sadece iki saatini çekip alıyorlar. Doğrusu ben de buna çok karşı duracak hareketler yapmadım. Basın, Fahrettin Aslan’ın oğlu, yakışıklı, zengin, eğitimli bir çocuk portresini aldı ‘çapkın, içi boş’ gibi gösterdi. Bunu yanımdaki kız arkadaşımdan, bindiğim otomobilden ve eğlendiğim kulüplere kadar  ballandıra ballandıra yazdı.

* Peki hayat felsefeniz, yaşamdaki duruşunuz, yaşamdaki ilkeleriniz ve prensiplerinize diye toparlayalım öyleyse...
Bir kere aksini duymadım ki, “Mehmet Aslan biz seni farklı, içi boş, pervasız, dünyanın düz olduğuna inanan biri olarak tanıyorduk, ama yanıldık” demesin. Hep böyle şeylerle karşılaştım. Bugüne kadar kimse “Biz seni adam bilirdik, ama boş çıktın” demedi. Allah yüzümü hiçbir zaman kara çıkartmadı.

“Kalp kırarsam üzülüyorum”

* Gelelim aşka?
Ben bir erkeğin yaşadıklarıyla doğru orantılı  olarak, üç aşağı beş yukarı karakterinin ve hayattan beklentilerinin 30 yaş civarında oturduğunu düşünüyorum. Erkeğin psikolojik ve fizyolojik heykeli 30 yaşında sağlamlaşıyor. Önceden daha hamurumsu ama daha tatlı. Sonra heykel, taş oluşuyor.   30 yaşından önce yaşadığın aşk sadece heyecan   oluyor.

* Eskiye göre değişen ne?
Dejenerasyon var. İnsanlar birbirinden uzaklaşıyorlar. Evet fiziksel olarak yakınlaşıyorlar ama ruhsal olarak daha da uzaklaşıyorlar ve yalnızlaşıyorlar. Artık cinsiyetler gittikçe kendinden farklı bir boyuta bürünüyor. Adeta birbirleriyle gizli bir savaş içindeler. Aile bağları ve ilişkiler kopuk. Kadın erkek-ilişkileri her geçen gün çok daha yozlaşıyor. Şimdi feministler beni yanlış anlayabilir. Kadınlar özgürleştikçe yalnızlaşacaklar, gay’lik artacak.

* Peki erkeler ne durumda? Aşka da şüpheli yaklaşıyorsunuz galiba?
Bir insanla evlenip boşanabilirsin. Sadece aşık olduğun için bir insanla evlenirsen aşk bittiği zaman ne yapacaksın? Arkadaş olabileceğin ve hayatı paylaşabileceğin bir insanla evlenmelisin. Mantık önemlidir. Bakacaksın, ‘Bu kadın benim hayattaki en yakın arkadaşım olabilir mi’ diye.

* Kadınlar ne arıyor? Erkekler ne arıyor?
Kadınları çözemezsin. Çözmeye çalışırsan kafayı yersin. Sadece kadın değil ki erkek de şiddet görüyor. Cezaevlerinde tutuklu olan kadınların yüzde 90’ı kocalarını öldürmüşler. Şiddet gördükleri için bunu yapmış olabilirler ama bakın şiddet karşılıklı. Artık insanlar biri bin de yapıyorlar. “O beni dövdü, ağzımı kesti vs...” Kadına şiddet veya aldatılma bir moda oldu. Bu yozlaşmaya doğru gidiyor. Kimse kimseye tahammül edemiyor ve güvenmiyor.

“İş hayatım daha önemli”
* Bu da bahane!
Kadınlar arasında rekabet var. Erkekler birbiriyle daha dayanışma içindeler. Erkekler kadınlar kadar rekabet içinde değiller. Örneğin eski kız arkadaşımla benim dost dediğim arkadaşlarımın hiçbiri beraber olmaz. Ama kadınlar öyle değil. Kadınlar kendi arkadaşlarını çok çabuk satabiliyor, hainlik yapabiliyorlar. Örneğin kadınlar başka kadınlar için giyiniyorlar ve onlara üstünlük sağlamak için süsleniyorlar. Bir söz vardır: “Kadınlar kadınlara karşı giyinirler. Erkeklere karşı soyunurlar.”

* Siz ne arıyorsunuz peki?
Özel hayatımla ilgili bir şikayetim yok. Kız arkadaşlarım oldu, ama meşhur olmadıkları için duyulmadı. İş hayatımla ve oyunculukla ilgili farklı ideallerim var. Şu anda iş hayatım daha önemli.


“KENDiMLE BARIŞIĞIM VE MUTLUYUM”
Mutlu olmayı bileceksin. Bu, kendine güvenmek, kendini bilmek ve kendini sevmekle alakalı. Benden çok daha zengin ve yakışıklı bir adam olabilir. Bu beni komplekse sokmaz. Beni ilgilendirmez. Hayatımda kendimi iyi hissediyor muyum, önemli olan bu. Ben kendimle barışığım ve mutluyum. Kendimle ve olanla şükretmeyi bilen bir insanım. Para saadet getirseydi o kadar şöhret ve milyar dolarlık insanlar intihar etmezdi. Evin vardır köşk, yalı istersin. Yalın vardır, yandaki yalının rıhtımı beş metre büyüktür, mutsuz olursun. Kırmızı ışıkta en lüks arabanın içinde dertlisindir, ama taksi içinde şen şakrak arkadaş grubu vardır, onlara imrenirsin. Yani başkası için yaşarsan daima mutsuz olursun. Ben hayatımda önüme hep bir hedef koydum ve o hedefi geçince yeni bir hedef koydum. Hep hayal kurdum, hayal ettim ve gerçekleştirmek için çabaladım. Bugüne kadar da gerçekleştirdim. Pek ifade etmem ama inançlı bir insanım. Ben bir insanı sevmiyorsam Allah bana o insanı sevmeyecek unsurları göstermiştir. Şanslı olduğuma inanmakla birlikte temiz kalpliyimdir.

MİLLİYET

Mahalle Meclisi'nde LGBTİ Kontenjanı

$
0
0
Kent Konseyi Mahalle Meclislerinde LGBTİ’lere %5 Kontenjan Tanındı

Bodrum Kent Konseyi seçimsiz Genel Kurulu Bodrum Ticaret Odasında gerçekleşti. Genel Kurula Bodrum Mahalle Meclisleri yapılanmasında LGBTİ (Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseksüel) ’lere  %5 kontenjan tanınması damga vururken, Bodrum genelinde kurulacak olan Mahalle Meclislerinde kadın-erek dengesinin sağlanması adına fermuar sistemi kullanılacak.

Bodrum Ticaret Odası Konferans salonunda gerçekleşen toplantı yaklaşık beş saat sürdü.  Dokuz maddelik gündemle toplanan Bodrum Kent Konseyi seçimsiz genel kurula saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başlandı. Daha sonra toplantıyı yönetmek üzere Rüştü Tezcan’ın başkanlık yaptığı, Meral Saraçbaşı ve Alev Tekoğul’dan oluşan Divan Heyeti  seçimi gerçekleştirildi.

Topçuoğlu “Yaşadıkları Yer İçin Sözüm Var Diyenlerin , Emeği de Olmalı”

Toplantının açılış konuşmasını Bodrum kent Konseyi Başkanı Hamdi Topçuoğlu yaptı. Topçuoğlu Kent Konseyi olarak her zaman yerelden yana tavır takınacaklarını kaydettiği konuşmasında, yerelleşme ve küreselleşme arasında bir köprü kurmak gerektiğini, bunun da yerel ve   evrensel değerleri gözeterek değerlendirmekten geçtiğine vurgu yaptı. Topçuoğlu “Bunun için de; Yaşamın ahenginin gözetilmesi, Kaynakların dikkatli kullanımı, Toplumun talep ve beklentilerinin karşılanması, Bireysel emeğinin korunması öncelikler arasında olmalıdır. Bu kültürü hakim kılmak, devletten çok yerel yönetimlerin görevidir. Çünkü, Yerel Yönetim, öncelikle orada yaşayanlara aittir. Siyasetin, ayrı ve imtiyazlı kategori olmaktan çıkması, yeni değerlerin sahiplenilmesi ve bunlara uygun bir yönetim anlayışının geliştirilmesi, bu nedenle vazgeçilmezdir.  Bu noktalardan bakıldığında ülkemizde siyasetin özüne yerleşen ayrışma ve çatışmaların kaynaklarını rahatça görebiliriz.  Kuşkusuz bu ayrışmada yer aldığımız saf,  siyasetin neresinde yer aldığımızın da bir göstergesidir. Bizim durduğumuz yer bellidir. Kent Konseyleri yerel sivil toplum örgütlerinin bir ortak platformu olduğu kadar, bireylerin de yaşadığı yer için inisiyatif alabildiği kuruluşlardır. Kısacası Konseyler,  yaşadıkları yer için “sözüm var, emeğim olmalı” diyen insanların buluşma noktasıdır. Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın  – yerindenlik, yönetişim,  katılımcılık – ilkelerini hayata geçirmek için çalışmak konseylerin vazgeçilmezidir. Biz bu yüzden AVM’lerin değil, esnafı yaşatacak projelerin yanında yer alırız” dedi

Gündeme Engelliler Meclisi ve Kadın Meclislerinin bugüne kadar yapmış oldukları faaliyetleri ve önümüzdeki döneme ait hedeflerinin yer aldığı sunumlar gerçekleşti. Engelliler Meclisinin faaliyetleri ile ilgili sunumu Bodrum Belediyesinde meclis üyesi olan Mecit Poyraz yaptı.  Poyraz, engellilerin Bodrum’da yaşama dahil olmaları adına projeler yapılacağını ve onun da her platformda takipçisi olacaklarını kaydetti.

Belediye,  Mahalle Meclislerinin Kurulmasına Destek Vermelidir…

Gündemin 6. Maddesi olan Kurulan Meclislerin Onaylanması başlığında konuşan Erman Aras, Mahalle Meclislerinin gerçekten işlevsel hale gelmeleri durumunda bunun devrim niteliği taşıdığına dikkat çekti. Aras “Biz Bodrum’da bunu tam manasıyla anlatamadık.  Katılımcılık yerelde olacak, bu korkunç bir güç.  Mahalle Meclislerini doğru düzgün anlatmamız ve halkımızın da bunu anlamasını sağlamamız gerekiyor. Yürütme Kurulu işin sadece prosedür kısmını yani yürütmesini takip eder. Asıl iş mahallelinin semtine sahip çıkmasıdır. Kurulacak mahalle meclislerine hazırladığımız bu yönergenin yol göstermesini istedik.  Mahalleliye ulaşmanın yolu da basın toplantısı yapmak, sms atmak ve reklam panolarında yer almaktan geçer. Bunlar da ancak Belediyenin destek vermesi ile mümkündür. Turgutreis ve Gümüşlük’te kurduğumuz meclislerimizde biz bu destekleri belediyemizden alamadık. Her yerden Turgutreis’te ki  gibi bir Hülya Karatoprak çıkmaz her şeyi kendi imkanları ile gerçekleştiren. Bu işin olmazsa olmazı belediyenin destek vermesidir”  dedi.

Bodrum Kent Konseyi Seçimsiz Genel Kurulunda gündeminde en çok tartışılan maddesi  Bodrum Mahalle Meclislerinin yönergesinin onaylanması sırasında yaşandı. Özellikle Mahalle Meclisleri yönergesinin üçüncü bölümü olan Seçme ve Seçilme hakkının kimlerde olması ile dördüncü bölümdeki Mahalle Meclisleri Organlarının Oluşumu maddeleri yaklaşık 3 saat boyunca tartışma konusu oldu.  Yapılan görüşmeler neticesinde Mahallede 16 yaşına basmış ve muhtarlıkta kaydı olanların o mahalle için mecliste söz hakkı olacak. Ayrıca meclislerin oluşumu için 60 gün öncesinden Kent Konseyi tarafından ilan yoluyla mahalle halkının bilgilendirilmesi gerekecek.

Kent Konseyi Mahalle Meclislerinde Lgbti’lere  %5 Kontenjan Tanındı…

Mahalle Meclisleri Organlarının oluşumunda kadın erkek dengesinin korunması adına fermuar sistemi ile meclis yönetimi oluşturulmasına oy çokluğu ile karar verildi. Kararda ayrıca %5 LGBTİ (Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseksüel)‘lere kontenjan ayrılmasına da oy çokluğu ile karar verildi.  Böylece %5’lik LGBTİ kontenjanı ayrıldıktan sonra kalan oranda fermuar sistemi uygulanarak yönetimde kadın erkek eşitliği sağlanmış olacak. Ayrıca %20 gençlik kotası (16-26 yaş arası) ve %10 da engelli kotası uygulanacak.

Bodrum Kent Konseyi seçimsiz Genel Kurulu Toplantısında Kültür Sanat Meclisi, Turgutreis ve Gümüşlük Mahalle Meclislerinin kurulması da onaylandı.

http://www.muglasehir.com/haber/ilceler/mahalle-meclisinde-lgbti-kontenjani/9032.html

Uçakta Bülent Ersoy krizi

$
0
0
Bülent Ersoy, Antalya-İstanbul seferini yapan THY uçağında tüm uyarılara rağmen kemer takmak istemeyince kriz çıktı. Ersoy, kendisine tepki gösteren yolcuların yanısıra kabin memurlarıyla da tartışınca uçak pist başına döndü.

Antalya ’dan İstanbul ’a gitmek için THY uçağına binen Bülent Ersoy, kabin memurlarının uyarılarına aldırmayınca kriz çıktı. Uçağın ön tarafındaki 1A numaralı koltuğu oturan Bülent Ersoy, hosteslerin uyarılarına rağmen emniyet kemerini takmadı.

Airporthaber'deki habere göre, kabin memurları, Bülent Ersoy’a kemerini bağlaması konusunda uyarılarda bulunmaya başladı. Kabin ekibi, Ersoy’un ısrarla kemer takmak istememesi nedeniyle durumu kaptan pilota bildirdi. Bu sırada pist başına ilerleyen uçak, terminale geri döndü.

AMELİYAT GEÇİRDİĞİ İÇİN...

Uçağın geri dönmesiyle yolcular da Ersoy ile tartışmaya başladı. Yolcularla da tartışan Ersoy bir yolcuya bağırarak üstüne yürüdü. Yaklaşık bir saat süren tartışmaların ardından yer personelinin de araya girmesiyle ünlü sanatçı kemerini taktı ve Antalya-İstanbul seferi gecikmeli olarak gerçekleşti. Öte yandan Ersoy’un yakın zamanda ameliyat geçirdiği için kemer takmak istemediği öğrenildi.

GECİKMELİ SEFER

TK2933 sefer sayılı uçağın yolcuları ise imza toplayarak Ersoy’dan şikayetçi oldular.

Radikal

İki penisli adam anılarını kitaplaştıracak

$
0
0
Reddit'te 2 penisi olduğunu paylaşan ve kimliğini gizleyen genç adam, Rolling Stone dergisine konuştu.

Geçtiğimiz günlerde Reddit adlı paylaşım sitesindeki bir itiraf internet gündemini oldukça meşgul etmişti. Kimliğini gizli tutan 25 yaşındaki bir adam ‘2 penisi olduğunu ve ergenliğinin zor geçtiğini’ söylemiş, herkesin dikkati bir anda ‘Diphallia’ sendromuna yönelmişti. Şimdi de bu itirafçı Rolling Stone dergisine konuştu ve kitap yazmayı düşündüğünü açıkladı.
Tıpta Diphallia, yani ‘çift penisli’ olarak bilinen bir sendromla doğan adam, 6 milyonda bir görülen bu durumdan mustarip. Aslında bu vaka 1609 yılından beri görülen 1000 vakadan yalnızca 1 tanesi. Çok nadir görülen ve tıpta "Diphallia" yani "çift penis" sendromlu adam, şimdiye kadar 1000 kadın ve erkekle cinsel ilişkiye girdiğini belirtti.

ANILARINI KİTAPLAŞTIRIYOR
NTV’de yer alan ve Rolling Stone’a dayandırılan habere göre 25 yaşındaki adam anılarını "İki Penisli Yaşamım" başlığıyla kitaplaştırıyor. Genç adam Rolling Stones dergisine yaptığı açıklamada "biseksüel" olduğunu da ifade etti.
İki penisli genç adam, kitap yazma fikrinin nasıl doğduğunu şu sözlerle aktardı: "Reddit'e iki penisim olduğunu yazdıktan sonra bu konuda bilgi sahibi olmak isteyen meraklı, kadın ve erkek çok insan olduğunu gördüm. Her gün onlarca mesaj alıyorum. İnsanların bu merakını gidermek için anılarımı yazmanın iyi bir fikir olacağını düşündüm."
'BENİ OLDUĞUM GİBİ KABUL ETTİ'
Rolling Stone dergisine çocukluk ve gençlik yıllarıyla ilgili de açıklamalarda bulunan "Diphallia" sendromlu adam, "Babam şu anda hayatta olmadığı için kitabımda ona da yer verdim. Babam aziz gibi bir insandı. Yaşamımı kolaylaştırmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ne kadar saçmalasam da her zaman beni dinledi ve anlamaya çalıştı. Beni olduğum gibi kabul etti ve sevdi" dedi.
Şimdiye kadar "Diphallia" sendromu yaşayan kimseyle karşılaşmadığını belirten 25 yaşındaki adam, böyle bir sorunu olanlara, "Kendinizi sevin ve bu durumu kabul edin" tavsiyesinde bulunuyor.

Radikal

Filinta Onur Tuna: Ama hiçbirimiz tasarlanmış ürünler değiliz.

$
0
0


1985’te Çanakkale’de doğdum. Uzun zaman basketbol oynadım. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü’nü kazanınca İzmir’e taşındım. Bu arada Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde çalışmalara başladım. İstanbul’a geldikten sonra metot oyunculukları üzerine yoğunlaştım. Eric Morris ve aktör stüdyo eğitimleri aldım.

Ortaokul ve lisedeyken üst sınıftadaki kızlar hep sıkıştırırlardı. Sokağa çıkıp insanların ilgisini görünce de “demek iyi görünüyorum” dedim. Ama hiçbirimiz tasarlanmış ürünler değiliz.

Hakan Gence - Hürriyet

Bir trans daha öldü

$
0
0
Boğaziçi Köprüsü korkuluklarına çıkan bir trans, polis memurlarının ikna çalışmalarına rağmen köprüden atlayarak intihar etti.

Polis, kendisini köprüden aşağıya bırakmak isteyen 22 yaşındaki Eylül Cansın adlı transı ikna etmek için çalışmalara başladı. Deniz polisine ait bir tekne de köprünün bulunduğu alana gelerek güvenlik önlemi aldı. Polis memurları tarafından ikna edilemeyen Cansın,  kısa bir süre sonra kendisini aşağıya bıraktı. Büyük bir hızla denize düşen Eylül Cansın'ın hayatını kaybettiği belirlendi.

SON MESAJINI FACEBOOK SAYFASINDAN PAYLAŞTI

İntihar eden Cansın, intihardan saatler önce Facebook adresinden bir videolu mesaj paylaştı.

İnsanların kendisine çektirdiği sıkıntılardan şikayet eden bu yüzden hayatına son vermeye karar verdiğini söyleyen Cansın, "Yapamadım. Yapamadım çünkü insanlar bana izin vermedi. Çalışamadım. Bir şeyler yapmak istedim yapamadım. Bana çok engel oldular. Beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah'ıyla baş başa bırakıyorum." ifadelerini kullandı.

BİR MESAJ DA ANNESİNE

Ölmeden önce annesine de bir mesaj gönderen Cansın, ağlayarak ''Anne, benim evde küçük bir köpeğim var. Onu senin alacağını, ona çok iyi bakacağını biliyorum.Anne, onu sana emanet ediyorum.Ona her baktığında beni hatırla tamam mı? Sadece beni hatırla.Ve onu hiç kimseye verme.'' dedi.

Odatv.com

“Oğlum bir eşcinsel!”

$
0
0
Bu hikaye, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrenmesiyle beraber hayatın farklı bir yüzüyle tanışan iki çocuk annesi bir kadının hikayesi. Sema Yakar o andan itibaren yaşadığı hayatı, o güne kadar kendisine dayatılan tüm anlayış biçimlerini yeniden sorguluyor. Kendi deyimiyle o andan itibaren bir farkındalık yolculuğunun içinde. “Oğlum o sıralar 15 yaşındaydı. Ergenlik dönemindeyken birtakım huzursuzluklar yaşamaya başladı. Aslında çok rahat bir çocuktu ama içine kapandı. Kızlarla ya da cinsellikle ilgili konular açıldığı zaman hiç konuşmak istemiyordu. Önceden tanıdığım çocuk değildi artık” diyerek başlıyor hikayesini anlatmaya. Her annenin yaşayabileceği tanıdık endişeleri yaşıyor önceleri. Oğlunun kafasının karışık olduğunu, ergenliği zor geçirdiğini düşünüyor. Bu arada oğlunun okulda notları da düşmeye başlıyor. Öğretmenleri soruyor, “Oğlunuzun bir sorunu mu var?” diye. O güne kadar kızı ve oğlu her annenin olduğu gibi onun da her şeyi olmuş, hayatını onlar üzerine kurmuş. Ve her sabah rastladığımız komşumuz gibi sıradan bir kadın. Aile olarak çocukları için her şeyin en güzelini isteyen bir aile.

“Bir gün arkadaşlarıyla eve geldiğinde kız arkadaş konusunu açayım dedim. Ergenlikte cinsellik önemli olmalıydı... Arkadaşı ‘Amaan Sema Teyze, bizim de kız arkadaşımız olmasa olmaz mı sanki?’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim” diyerek sürdürüyor sözlerini. Oğlunun eşcinsel olabileceği fikri ilk o zaman kafasında canlanmış canlanmasına ama bir yandan da inanmak istememiş.

“Hayır, değildir. Sorunlu çocukların aileleri böyle olur” diyordum ama bu fikir kafamı kemirmeye başlamıştı bir kere. Önceleri eşime söyleyip söylememe konusunda tereddüt ettim ama sonunda tek başıma altından kalkamayacağımı anladım ve bir gün ona açıldım.” Kocası ise kuşkularının yersiz olduğunu, abarttığını, ergenlik döneminde böyle içe kapanmaların normal olabileceğini düşünmüş.

Sema Yakar yine de bu konunun üzerine düşmeye karar vermiş. Bir gün üçü oturup açık açık konuşmuşlar. Kendi ergenliklerinden, flört dönemlerinden başlayarak yavaş yavaş konuya girmişler. Söz cinselliğe geldiğinde oğullarının hep kestirme cevaplar verdiğini fark etmişler. Bir an gelmiş ve Sema Yakar dayanamamış, “Oğlum, eşcinsel olabilir misin?” diye soruvermiş. Oğlu önce reddetmiş, sonra ağlayarak itiraf etmiş ve kendisinin de ancak iki ay önce durumu kabul edebildiğini söylemiş.

O devreleri yaşarken, yaşadıklarını kendi kendine itiraf etmeye çalışırken, kim bilir hangi uçurumların kıyısında geziyordu oğlu? Son aylarda yaşadığı kafa karışıklığının nedeni de böylece su yüzüne çıkmış.

“Oğlum bir eşcinsel!” © Elele “Oğlum bir eşcinsel!”
Ertesi gün bir terapiye gittik

“O ağlarken biz de ağlamaya başlamıştık” derken, o günleri anımsıyor tekrar gözleri doluyor Yakar’ın. Birbirlerine sarılıp ağladıklarını bir yandan da rahatlatmaya çalıştıklarını söylüyor. Çünkü artık bulutlar dağılıyor. Artık çıplak gerçekle karşı karşıyalar. Evet bu, Yakar’ın aylardır kafasında kurup durduğu, ‘en kötü’ ihtimal olarak gördüğü şey... Ama sorunu öğrenmiş olmak da en azından çözüm yolları aramak için bir ön adım. Bir uzmandan yardım almaya karar veriyorlar. Oğlu odasına gidip bir uzmanın telefonunu getiriyor. Meğer bir süre önce okuluna gelip ergenlikle ilgili bir konuşma yapan bu uzmanı kendine yakın görmüş. Ertesi gün uzmana gidiyorlar ve altı aylık bir terapi dönemi başlıyor.

“Önce bir şok yaşıyor arkasından inkar ediyorsunuz. ‘Neden benim başıma geldi?’ diye sorguluyorsunuz. Ben de bazen kendimi bazen de eşimi suçladım. Çok yoğun çalıştığı için onunla çok zaman geçirmediğini söyledim. Sonra ‘Başına bir iş geldi de bize mi söyleyemiyor?’ dedim. O güne kadar çok iyi tanıdığımı sandığım çocuğumu bir an kaybettiğimi düşündüm. Karşımda duran başka biriydi sanki. Kayıp duygusu sardı beni ama bir yandan da onu tekrar tanımaya çalıştım. O da artık rahatlamıştı.”

Sema Yakar oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendiği andan itibaren çok yabancı olduğu bu konuyu öğrenmeye, konuyla ilgili bilgi edinmeye çalışmış. Önüne çıkan her kitapçıda konuyla ilgili kitapları bulmuş, okumuş. “Satır aralarında oğlumu arıyordum” diyor. Sonra fark ediyor ki oğlu aslında aynı kişi. Aynı yemekleri seviyor, alışkanlıkları aynı...

Ben kimim?

Anne, her ne kadar durumu kabullenme aşamasında zorlansa da, baba ve abla olayı daha kolay sindirmişler. Ama iş aileyle bitmiyor ki! Gay birinin kendini topluma kabul ettirmesi o kadar da kolay bir şey değil. Yakar’ın oğlu da kolay zamanlar geçirmemiş; özellikle de okul yıllarında. “Oğlum okul hayatında çok fazla sözel tacize maruz kaldı. Uzmanla bunun üzerine çok çalıştılar. Çünkü bu toplumda LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel) bireyi olmak demek hayata eksi başlamak demek. Bizler heteroseksüeller olarak hayata hep artı başlıyoruz ama insan bunu fark etmiyor bile. Rollerimiz belirli sınırlarla çizilmiş ama onlar için öyle değil. Kendilerini anlamlandıramadıklarında da kimlik bunalımına giriyorlar.”

Sema Yakar, terapiler sırasında psikoloğun onlara söylediği bir şeyi vurguluyor: “Bazı çocuklar eşcinsel doğuyor. Biz neden heteroseksüel olduğumuzu bilmiyorsak onların da neden eşcinsel oldukları bilinmiyor. Bu bir hastalık değil, dolayısıyla tedavi söz konusu değil. Yıllar sonra oğlumla konuştuğumda daha anaokulu çağında bu duygularını hissetmeye başladığını söyledi. Örneğin sınıfta bir oyun oynanırken o bir erkeğin elini tutmak istemiş ve buna anlam veremediği için çok korkmuş” diyor ve çok önemli bir noktaya daha parmak basıyor: “Çocuğum daha o küçücük yaşlarında bile ‘Ben kimim?’ sorusunu kendi kendine sorabilen bir çocuktu. Bense bu soruyu çocuğumun yönelimini öğrendikten sonra kendime sorabildim ancak. Önceleri bir namus idolüydüm toplumda. Evlendim, anne oldum, toplum bana bir kutsallık verdi. Hep birilerinin bir şeyi olmuşum o zamana kadar. Gelin olmuşum, eş olmuşum, anne olmuşum. Hep başkalarının bakış açısıyla kendini şekillendirmiş biriydim fakat o günden sonra uyanmaya başladım. ‘Ben kimim?’ sorusunu sormak insana gerçekten çok iyi geliyor.”

İlk kez kendim için bir şey yaptım

Sema Yakar bu kendini tanıma ve aydınlanma sürecinde kendisi için de bir şeyler yapabileceğini keşfediyor. Yeni Sema ona yabancı ama çok seviyor bu yeni kadını. “Bir gün Beşiktaş’a gittim ve kendime çiçek aldım. Çiçekleri evde hep salona koyardım, bu sefer mutfağa koydum. Dedim ki, bu çiçekleri kendime aldım. Ben buradayım, öyleyse bu çiçekler de burada durmalı.” Sema Yakar oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendikten sonra bir başkalaşma yaşıyor ve bu değişimden ne kadar mutlu olduğu da ortada. “Ben cinselliğimi bile bu dönemde öğrenmeye başladım. Hayata bakışım çok değişti. Önyargılı ve homofobik bir insan değildim ama artık insanları böyle yargılamamayı öğrendim” diyor.

Oğlum da benim gibi aktivist

Sema Yakar’ın oğlu şimdi 30 yaşında. Şişli Belediyesi’nde başkan danışmanı olarak LGBT bireylerinin yerel yönetimlerde eşit insan haklarından faydalanmaları için çalışıyor. “Oğlum 18 yaşındayken LGBT bireylerinin kültür merkezi Lambda’ya gitmeye başladı. Ben de onu yalnız bırakmamak için onunla gitmeye başladım” diyor Yakar.

Oğluyla Lambda’ya gittiği dönemde aileler olarak önceleri sadece dertleştiklerini ama bir gün bir grup kurmaya karar verdiklerini söylüyor. LISTAG LGBT Aileleri İstanbul Grubu 2008 yılında işte böyle kuruluyor. Türkiye’de ilk defa bir araya gelen aile ve yakınlarından oluşan bu toplulukta bir ‘ilk anne’ gibi olduğunu söylüyor. “Türkiye’de bir eşcinsel annesi olarak yıllarca kendi kendime mücadele verdim. Şimdi bize, ailesine açılmış çocukların yakınları ulaşıyor. Yaşadığımız deneyimleri paylaşıyoruz, çünkü biz yol aldık ama onlar bununla daha yeni tanışıyor. Biz ise korkuyu bilgiyle yendik.”

Sevgi cinsiyet tanımıyor

Yakar’a oğlunun sevgilileriyle tanışıp tanışmadığını sormaktan kendimi alamıyorum. “Evet, tanıştım elbette” diyor ve ekliyor: “Yıllar önce partnerini de bizimle tanıştırdı. Hatta hiç unutmuyorum, onlar koltukta otururken daha önce kızımla erkek arkadaşı da aynı koltukta oturuyordu, şaşırdım. Sonra dedim ki, ‘Neden olmasın?’. Sevgi cinsiyet tanımıyor. Ben sevgiyi görüyorum onların gözlerinde, çünkü ben de severek evlendim. Siz de çocuğunuza koşulsuz sevgiyle bakınca inanın her şey daha kolay oluyor.” Evet. Bu hikaye, başta da dediğim gibi oğlunun eşcinsel olduğunu öğrenmesiyle beraber hayatın farklı bir yüzüyle tanışan bir kadının hikayesi ama bugüne kadar bize dayatılan doğruların, toplumsal normların ve bu normların dışına çıkıldığı zaman olaylara, insanlara sandığımızdan ne kadar hoşgörüsüz ve önyargılı baktığımızı bize gösteren bir aynanın hikayesi aynı zamanda. Sema Yakar sözlerini şöyle bitiriyor: “Ben çocuğunu büyütürken önünden gidip yol açan biri gibiydim. Bir dönem o benim önüme geçti, bana yol açtı. Şimdi ise yan yana yürüyoruz. Onunla her şeyi paylaşıyoruz.”

ELELE Online
Yazı: Gülru İncu

Engincan Ural tarzı

$
0
0

Sibel Can’ın büyük oğlu Engincan Ural, önceki gün Etiler’deydi. Bir çorbacıdan çıkışta objektife takılan Ural, kıyafetiyle şaşırttı. Engincan Ural, önceki akşam arkadaşlarıyla Etiler’deydi. Önce halı sahada maç yapan grup, ardından Sarıhan Gusto’ya geçti. Ancak Ural’ın maç sonrası kıyafet değiştirmeye gerek duymaması, dondurucu soğukta ilginç bir tablo ortaya çıkardı. Çorbalar içildikten sonra yine arkadaşlarıyla birlikte mekandan ayrılan Ural, maçı kiminin kazandığı sorulunca gülerek şöyle dedi: “Tabii ki biz, aksi mümkün mü?”

Hürriyet

Eylül… Cansın…

$
0
0
Haydi bakalım, başlıyoruz. “Ver müziği” tutkunları şunu* açıp dinleyebilir bir yandan. “Yanarım” diyor bu şarkıda, hani bana sormuştun ya, sana ne dokunuyor diye... Al işte bu dokunuyor.

Eylül Cansın kendini köprüden attı. Bir masterpiece** bırakmış bana. Teşekkür ederim güzel, akıllı bebeğim... İçi dolu turşucuğum... Herkese öpücüklerini yollamış. Çok mutluyum*** demiş. “Ben artık yapamıyorum” demiş.

Ah bebeğim.. Bir bilsen... Nerelere gidip geliyorum ben de...

“Herkesin istediği şeyi yapıyorum” demişsin şekerparem... Beni çıkar o herkesten gözünü seveyim... “Bir şeyler yapmak istedim, bana çok engel oldular, izin vermediler, mağdur ettiler” demişsin... Allah’la başbaşa bırakmışsın bizi... Allah’a emanet etmişsin, sıcacığım...

Köpekciğini de “benim evde küçük bir köpeğim var” diyerek paylaşmışsın annenle... “Sadece, beni hatırla anneciğim” demişsin...

Ne çok istiyorum sevmek sevilmek... Sen de öyle miymişsin kuzucuğum? “Ona bakarken benim evladım de, ona kızma anneciğim” demişsin... Canım bebeğim... Miniğim... “Zaten kötü bir şey yapmıyor, onu kimseye verme, kakasını, çişini eve yapmıyor, hiçbir şey yapmıyor anneciğim” demişsin canımın ta içi... “Son haykırışım olacak” demişsin... Minnoşum, akıl küpüm, seksi kuşum, peri kızım...

'Eril, homofobik, transfobik küfürleriniz öldürdü'

Bir kızgınlık, bir bitkinlik, bir özdeşleşme... Bak neler yazdırmışsın**** canikom “onlara...”

- Destek olmadığı gibi destek olan LGBTİ gibi kurumları da topa tutar bu halk... Trans der yolda bıçaklar; lezbiyen der zorla erkeğe nikâhlar, altına yatırır; biseksüel der ırzına geçip mahallece sarkıntılık yapar; ibne der evlenmesine karışır, iş vermez, aş vermez, ev kiralamaz, kaldırımdan yola iter, üstüne araba sürer, ırzına geçer, tecavüz eder, aşağılar...

- Eşek, köpek beceren bir toplumda seni ölüme gönderen çok namuslu (!) insanların ülkesinde yaşamaya devam ediyoruz...

- Vazgeçemediğiniz eril, homofobik, transfobik küfürleriniz öldürdü mesela...

- Müslüman diye, eşcinsel diye, köylü, Yahudi, kel, siyah, konuşması bozuk, fakir, "tuhaf" diye ölmesinde bile sakınca görmüyor...

- Ben de dahilim bu tutucu topluma, ben de bu toplumda yaşıyorum ve bir işçiden, cahil bir seçmenden, odun kafalı bir muhafazakârdan hiçbir farkım yok. Ben ittim seni köprüden aşağı, hayır bu yazdıklarım kesinlikle sahte bir duyarlılık gösterisi değil, tam aksine gerçekleri olduğu gibi kabullenip kendimle yüzleşme...

- Aslında, "ötekiler" gibi olmadığı, "aykırı", "pis", "kaka", "bozuk", "sapık", "sapkın" ve daha nice türevleri olduğu düşünüldüğü için ötekileştirilmeye çalışılan "kendisine ayşe diyen ahmet", "çevresinde handan adıyla tanınan ibrahim" gibi tamlamaları... Hatta bildiğim kadarıyla "er kişi" diyerek cenaze namazları kılınır, aileler ya cenazeleri sahiplenmez ya da cenazeye transları kabul etmezler...

- Kaçımız şu an ateist, deist, agnostik olduğunu açıktan söyleyebiliyor? Kaçımız bakire olmadığını itiraf edebiliyor? Kaçımız aslında öğretmen, mühendis, avukat değil de arkeolog olmak istediğini anlatmaya çalıştı? Kaçımız puanı tutuyor diye işletme okumaya zorlandı da "hayır ben tekrar o sınava girip güzel sanatlara gideceğim!" diyebildi? Kaçımız mobbinge maruz kaldığı işleri yapmayı bırakmaya karar verebildi? En basiti kaçımız o nefret ettiği insana aynı ortamda bulunmak istemediğini söyleyebildi? Bayramlarda tiksindiğimiz akrabaları görmek istemediğimizi beyan etmeye cesaret bulabildik mi? Yolda şiddet uygulayan bir erkeği durdurmaya kim cesaret edebiliyor?

- Bir de açık mektup gibi yazıyor, "yapma, etme, pembe çiçek kokla" falan diye. Oğlum bu nası bi ego lan...

Bu ülkede her türlü azınlığa kötü davranıldığını bilmeyen insan var mı burada? Bu ülkede din, dil, ırk üzerinden siyaset yapıldığını bilmeyen var mı burada? Kadınların çoğalmak ve ev işlerini yapmak için gerekli objeler olarak görüldüğünü bilmeyen var mı burada?

- Hayır merak ediyorum kaçınız bir transa ters ters bakmadınız ya da "aaa şuna bak" demediniz?

- Ama asıl deli olduğum şey "bu tip videolara karşıyım, intihar edeceklere cesaret veriyor" goygoyu yapanlara. Hiçbir video ölümü göze almış olana cesaret vermez güzel kardeşim, bardağı da taşırmaz. Ölüm bu, geri dönmeksizin gidiyorsun, her şeyi arkanda bırakıyorsun ve emin ol bunu göze alan için bir video hiçbir şey. Eğer hayatına isteyerek son vermiş bir yakınınız varsa bunu bilirsiniz, o kararlılığı tanırsınız. Bunu göze alanların gitmeden bir çift lafının olması, belki ölümünün bir şeyleri değiştirebilir umudunu bile elinden almaya kalkışmayın insanların...

 'Önce sosyal ölüm gerçekleşir'

 Tatlı Eylül’cüğüm, bilir misin ki... Ben de bir girişimde bulunmuştum vaktiyle... Önce içimizde bir ölüm oluyormuş, sonra bedenden ayrılmak istermişiz, onu öğrenmiştim ben de, o dönemde... “Önce sosyal ölüm gerçekleşir” diye okumuştum. Cezalandırmak istediklerim vardı. “Bana bunu nasıl yapıyorsunuz” demek istediklerim... Ama biliyor musun, zaten varlığında içi acımayanlar, hani şu saçının teline kıyıp duranlar, sen gidince de acımıyor... Bunu gördüm ben de bebeğim... Yapamıyorum dediğinde elinden azıcık tutuverecek, iki gram ittirecek birilerine ihtiyaç oluyor. Ha, bir de, Çehov’un***** dediği o söz çok doğru bir tanem... “Neden yaşıyoruz? Neden acı çekiyoruz?” Tam bir muammayken...

Canım bebeğim, istediğini yapabilenlerin olduğu bir diyara inancım var hâlâ. Oraya doğru ilerliyorum. Gönlünce sevenlerin, sevişenlerin; tam da senin gibi öpücüklerini cömertçe paylaşan kalplerin ülkesine...

Beni senin gibilerin varlığı ayakta tutuyor. Biliyorum ki benim varlığım da öyle... Seni seviyorum. Gittiğin yerde çok ama çok iyi olmanı diliyorum boncuğum...

 Ne işe yarar bilmiyorum, belki…

 Aşağıdaki dileklere vesile oldu gidişin... Ne işe yarar bilmiyorum, korkuyorum da ama yazmamak daha ulvi yapmayacak beni. Belki bir iki kişinin işine yarar.

- Evde, işte, okulda Rıdvan abi, Hilmi baba, Fatma teyze, Okşan, Can, Berk ve Mayasu değerlerinize aykırı konuştuklarında, içinize bir “ah” düştüğünde, dişlerinizi sıkıp yumruklarınızı -çaktırmadan- kapata kapata bir hâl olmak yerine, o an, orada tepkinizi belli edin.

- Daha çok Kaos GL, SpoD (Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği) v.b. yayını, eylemi, haberleri takip edin, mümkünse aktif rol alın. Asla susmayın.

- Empati kurun. Hani, sizi de şöyle en hallicesinden dışlıyorlar ya zaman zaman, onu  hayal edin. “Bugün ona olanın, yarın bana da olması çok mümkün” deyiverin.

- İntihar birimi gibi bir şey kurulsun. Bakacağım şimdi, varsa, mevcut hattın görünürlüğü arttırılsın. Bu konuyu konuşamama tabusu aşılsın bir an önce. Ben buraya yazıyorum. O da, bu da, şu da yazsın.******

- “Benim Çocuğum” belgeseli ve benzerleri izletilsin, çekilsin. Herkes burnunun ucundaki “en az üç” kişiyle hava durumu yerine bu konuları konuşmaya başlasın.

- Bu madde en zoru... Herkes günde iki dakika kendi ile ya da bir başkasıyla sevişsin... Bir şeyleri sevsin... Daha özenle nasıl sevebilirim diye düşünsün... Düşündürsün... Of!

Hande Çayır - T24______________________________________________


* http://www.youtube.com/watch?v=SsVjQ_UZg4g

** Bunu cidden şu an anlatamayacağım. Armağan’la falan konuşurum. Çok merak eden, saldırmak ya da sarmalamak isteyen olursa özelden görüşelim.

*** Bu nasıl bir kontrast yarabbim...

**** Ekşi Sözlük yazarlarına saygılarımla...

***** Şu sade yazıya da Çehov’u soktum ya, başka bir şey demiyorum.

****** http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=18401

****** http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=18391

http://t24.com.tr/yazarlar/hande-cayir/eylul-cansin,10979

Eylül Cansın neden intihar etti?

$
0
0
Boğaziçi Köprüsünden atlayarak intihar eden genç Eylül Cansın (Mehtap Zengin) ardında bıraktığı vasiyet notuyla sosyal medyada gündem oldu. 24 yaşındaki Trans Eylül Cansın'ın intiharı ve ardındaki üzücü gerçekler haberimizde..

İstanbul Nişantaşı'nda 16 Ekim 2014 tarihinde intihar edeceğine dair video paylaştıktan sonra kendini asan Mehmet Pişkin'in ardından dün gece de Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar eden Trans Eylül Cansın'ın intihar öncesi çektiği video kaydı ortaya çıktı.

23 yaşında olduğu öğrenilen ve intihar videosunu çekerken sürekli ağlayan Zengin, intihar etmeden önce annesinden son bir istekte bulunarak, videoda intihar nedenini ve vasiyetini anlattı.

İşte o vasiyet:

“YAPAMADIM, ÇÜNKÜ İNSANLAR BANA İZİN VERMEDİ”

Sürekli ağlayan Zengin çektiği videoda, “Bugün benim en güzel günüm, çok mutluyum ama bugün benim için güzel bir gün daha olacak. Herkese teşekkür ediyorum, onları seviyorum. Birçok insan benim arkadaşımdı ama arkadaşım değilmiş. Herkesi vicdanı ile baş başa bırakıyorum. Ben artık yapamıyorum, bunu öğrendim. Herkesin istediği gibi istediği şeyi yapıyorum. Şu anda 24 yaşında olmam lazım ve 24 yaşımda hayatımı sonlandırıyorum. Yapamadım, çünkü insanlar bana izin vermedi, çalışamadım, bir şeyler yapmak istedim ama yapamadım, bana çok engel oldular ve beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah ile baş başa bırakıyorum ve şuan Boğaziçi Köprüsü’ne doğru gidiyorum. Yarın gazetelerin 3., 4., veya 1. sayfalarında benim adımı duyacaksınız. Hepinizi öpüyorum Allah’a emanet olsun” ifadelerine yer verdi.

“ONA HER BAKTIĞINDA SADECE BENİ HATIRLA VE ONU KİMSEYE VERME”

Zengin, “Tek isteğim, anne benim evde küçük bir köpeğim var. Onu senin alacağını ve çok iyi bakacağını biliyorum. Anne onu sana emanet ediyorum. Ona her baktığında sadece beni hatırla ve onu kimseye verme. O tuvaletini eve yapmıyor. Ona kızma, hiçbir şekilde hiçbir şey yapmıyor. Benim günahıma giren, vebalimi alan insanları Allah’a havale ediyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Sosyal Medyadan Yorumlar:

'tam da bugün ocak ayında düzenlenecek lgbti film festivaliyle ilgili bir yazı yazmışken ve hatta "eskisine göre ülke olarak bu konuda daha mı iyiyiz, biraz geliştik mi acaba?" diye düşünürken videosunu izleyip, intihar ettiğini öğrendiğim trans birey. kelimenin önünde ne olduğunun bir önemi yok kelime kendi başına anlatıyor : "birey". bu ülkede öğrenilmesi, kavranılması en zor kelimelerden biri. evet kendi kendime sorduğum soruyu geri alıyorum, hayır daha iyi değiliz, hayır azıcık da olsa gelişmedik. hala "normal" olmadığına karar verdiğimiz herkesi dışarıda ve yapayalnız bırakıyoruz, hala insan olduklarını unuturken ne kadar da hayvanca davrandığımızın farkına varmıyoruz.'

'yaklasık bir dakika önce izlediğim intihar video sunun sahibi, yapamadım, izin vermediler diyerek intihar etmiş gencecik bir insandır. video ne zaman çekilmiş bilmiyorum. ama izin vermedikleri için yapamadığını biliyorum. inanın bana, şu anda buraya ne yazacağımı da bilmiyorum. bu intiharların sebebinin biz olduğumuzu biliyorum sadece ve insan olmaktan utanıyorum. ötekileştirmekten, yakıp yıkmaktan bıkmadık, bıkacak gibi de durmuyoruz. '


'ÖLÜRKEN BİLE KÖPEĞİNİ DÜŞÜNEN BİRİ... İÇİ DIŞI GÜZEL ABLAM BENİM. SON HAYKIRIŞIN YÜREĞİMİ DAĞLADI AMA ÜZGÜNÜM BU ÜLKE DEĞİŞMEYECEK. NİCE TRANSEKSÜEL İNSAN GİZLENECEK, SAKLANACAK. İÇİNE GÖMECEK, HUZURSUZ YAŞAYACAK. EŞCİNSELLER VE BİSEKSÜELLER SUSACAK. OLMUYOR ÇÜNKÜ, KONUŞUNCA ÖLMEMİZ GEREKİYOR. RAHAT UYU... '


'Trans bir arkadasinin sayfasindan;
"DUYURU__Rahmetli #trans arkadaşımız #mehtap #zengin (eylül cansın ) emiyeten gelen mobese kamera görüntülerinde ticari taksiyle olay yerine gittiği ve taksici bu konuşmalara kayırsız kalmamış ve kesici alet zoruyla köprüden inip korkuluklara çıkmış ve polis olay yerine intikal ettiğinde bir çok bilgiyi polisle paylaşmıştır ___ lütfen kimse kimseyi suçlamasın ve töbet altında bırakıp kaos yaratmasın acı hepimizin acısı camia olarak başımız sağolsun sağduyulu olalım lütfen savcılık gereken araştırmayı yapmaktadır"??'

http://www.milliyet.com.tr/eylul-cansin-neden-intihar-etti--gundem-1994274/

Eşcinseller Hürriyet ve Milliyet’i özre davet etti

$
0
0
Sosyal medya kampanyası başlattılar

Doğan Haber Ajansı, Milliyet ve Hürriyet’te yayımlanan bir haberin kamuoyunu yanılttığını açıklayan Lambdaistanbul, haberin yayından kaldırılarak özür dilenmesini talep etti

Lambdaistanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, Doğan Haber Ajansı’nın Hürriyet ve Milliyet gazeteleri tarafından da yayımlanan bir haberine karşı sosyal medya kampanyası başlattı.

Kaosgl.org’un haberine göre Dernek, 29 Aralık 2014’te yayımlanan, “Oral seks yaparken yakalandılar” başlıklı haberde, habere konu olan iki erişkin bireyin kimliğini, yaşadıkları yerden mesleklerine, kaç yaşında olduklarından isimlerinin baş harflerine kadar tüm detaylarıyla aktararak bireylerin ifşa edilmesine, böylelikle hedef gösterilmesine neden olunduğunu belirtti.

“EŞCİNSELLİK BİR SUÇMUŞ GİBİ LANSE EDİLİYOR”

Ceza Kanunu’nun “hayasızca hareketler” konulu 225’inci maddesinde “erkek erkeğe” gibi bir ifade bulunmadığına dikkat çeken Lambdaistanbul, birliktelik yaşamış iki yetişkin insanın “erkek erkeğe hayasızca hareketlerde bulunma” gibi bir “suçtan” ötürü yargılanacaklarının belirtilmesinin, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğini ifade etti.

Söz konusu haberi hazırlayan muhabirin ve editörlerin içselleşmiş homofobik bakış açısı ve özensizlikle hareket ettiğini kaydeden Lambdaistanbul açıklamasında, “Bunda bir skandal yaratma, kamuoyunu kışkırtma isteği rol oynuyor. Böylelikle Türkiye’de suç olmayan eşcinsellik sanki bir suçmuş gibi sunuluyor, apaçık bir nefret söylemi sergileniyor” dedi.

Haberde temel medya etiği ilkelerinin çiğnendiğini belirten Lambdaistanbul açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Kamuoyunu bilgilendirme adı altında iki insanın mahrem sayılan tüm bilgilerini deşifre ettiği için, Doğan Haber Ajansı’nı, Hürriyet ve Milliyet gazetelerini, başta deşifre ettiği mağdurlar olmak üzere kamuoyundan ve tüm okurlarından özür dilemeye davet ediyoruz. Kamuoyunu da sosyal medya adreslerinden ajans ve gazetelere ulaşarak haberi kaldırıp, özür dilemeleri için baskı oluşturmaya çağırıyoruz.”

http://www.demokrathaber.net/lgbti/escinseller-hurriyet-ve-milliyeti-ozre-davet-etti-h43008.html

Bodrum Kent Meclisi'nde Lgbt'lere Kontenjan

$
0
0
Bodrum Kent Konseyi, genel kurul toplantısında, mahalle meclislerinin yapılanmasında lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel (LGBT) olan kişilere de yüzde 5 kontenjan hakkı tanınmasına karar verildi.

Bodrum Kent Konseyi, genel kurul toplantısında, mahalle meclislerinin yapılanmasında lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel (LGBT) olan kişilere de yüzde 5 kontenjan hakkı tanınmasına karar verildi. Konsey, mahalle meclislerinde kadın, erkek dengesini sağlamak için fermuar sisteminin uygulanması konusunda da görüş birliğine vardı.

Bodrum'nda yerel yönetim ile koordinasyon içinde çalışan Bodrum Kent Konseyi'nin seçimsiz genel kurul toplantısı Bodrum Ticaret Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Hamdi Topçuoğlu'nun başkanlığında düzenlenen ve yaklaşık beş saat süren toplantıya, mahalle meclisi sorumluları, genel kurul üyeleri ve vatandaşlar katıldı.

ESNAFI YAŞATACAK PROJELERİN YANINDA YER ALIRIZ

Toplantının açılış konuşmasını Bodrum Kent Konseyi Başkanı Hamdi Topçuoğlu yaptı. Topçuoğlu, Kent Konseyi olarak her zaman yerel yönetimlere destek vermek amacında olduklarını, yerelleşme ve küreselleşme arasında bir köprü kurmak gerektiğini, bunun da yerel ve evrensel değerleri gözeterek değerlendirmekten geçtiğini belirtti. Bunun için de yaşamın ahenginin gözetilmesi, kaynakların dikkatli kullanımı, toplumun talep ve beklentilerinin karşılanması, bireysel emeğinin korunması öncelikler arasında olması gerektiğini vurgulayan Topçuoğlu, "Bu kültürü hakim kılmak, devletten çok yerel yönetimlerin görevidir. Çünkü, yerel yönetim, öncelikle orada yaşayanlara aittir. Siyasetin, ayrı ve imtiyazlı kategori olmaktan çıkması, yeni değerlerin sahiplenilmesi ve bunlara uygun bir yönetim anlayışının geliştirilmesi, bu nedenle vazgeçilmezdir" dedi.

Toplantıda, Engelliler Meclisi ve Kadın Meclislerinin bugüne kadar yaptığı faaliyetler ve önümüzdeki döneme ait hedefler konusunda sunumlar gerçekleşti. Engelliler Meclisinin faaliyetleri ile ilgili sunumu Bodrum Belediyesinde meclis üyesi olan Mecit Poyraz yaptı. Poyraz, engellilerin Bodrum'da yaşama dahil olmaları adına projeler yapılacağını ve bunun da her platformda takipçisi olacaklarını kaydetti.

LGBT'LERE DE KONTENJAN

Mahalle Meclisleri organlarının oluşumunda kadın erkek dengesinin korunması adına fermuar sistemi (bir kadın bir erkek) ile meclis yönetimi oluşturulmasına oy çokluğu ile karar verildi. Kararda ayrıca yüzde 5'lik lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüellere de kontenjan ayrılması oy çokluğu ile kabul edildi. Yüzde 5'lik bu kontenjan ayrıldıktan sonra kalan oranda fermuar sistemi uygulanarak yönetimde kadın erkek eşitliği sağlanacağı belirtildi. Ayrıca yüzde 20'lik gençlik kotası (16-26 yaş arası) ve yüzde 10'da engelli kotası uygulanması kararı da alındı. Genel Kurul'da Kültür Sanat Meclisi, Turgutreis ve Gümüşlük Mahalle Meclisleri'nin kurulması da onaylandı.

CİNSEL KİMLİĞE BAKILMAKSIZIN KABUL EDİLMESİNİ ÖNERDİM

Toplantıdan sonra DHA muhabirine telefonla açıklamada bulunan Kent Konseyi Başkanı Hamdi Topçuoğlu, lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel kişilere de yüzde 5 kontenjan hakkı tanınmasıyla ilgili olarak, "Sanırım bu Türkiye'de bir ilk, böyle bir kontenjan oluşturulması yönünde teklif geldi ve genel kuruldaki 11 arkadaşımız bunu kabul etti. Ben ise çekincelerimi söyledim. Çünkü bana göre mahalle meclislerinde yüzde 5 kontenjan yerine görev almak isteyen kim olursa olsun, mahalle sorunlarına sahip çıkmak isteyen elini taşın altına koymak isteyenin cinsiyetine, cinsel kimliğine bakmadan sorgulamadan kabul edilmesini önerdim. Kapımız herkese açık. Çünkü bunun katılımcı demokrasinin gerçeği olduğuna inanıyoruz. Yüzde 5'lik kontenjan dolmaz ise o kontenjanın boş kalması yönünde kurul karar aldık" dedi. - Bodrum

http://www.haberler.com/bodrum-kent-meclisi-nde-lgbt-lere-kontenjan-6842235-haberi/

Çok mutuyuz, evleniyoruz

$
0
0
İngiltere'nin ünlü komedyenlerinden Stephen Fry (57), kendisinden 30 yaş küçük erkek arkadaşı Elliot Spencer ile evlenmeye karar verdi. İngiltere'nin ünlü komedyenlerinden Stephen Fry (57), kendisinden 30 yaş küçük erkek arkadaşı Elliot Spencer ile evlenmeye karar verdi. Çift, gelecek yıl dünya evine girecek.

İngiliz sunucu ve komedyen Stephen Fry, 27 yaşındaki sevgilisi Elliot Spencer ile ilk kez kasım ayında görüntülenmişti. Yaz boyunca fırtınalı bir ilişki yaşayan çift, bugün evleneceklerini duyurdu. Twitter üzerinden 'çok mutlu' olduğunu söyleyen Fry, iyi dilekler için de hayranlarına teşekkür etti. Aktörün menajeri yaptığı açıklamada, "Stephen çok mutlu. Evlenecekler ama henüz kesin bir tarih yok. İlginize teşekkür ederiz ama şu an için söylenecek başka bir şey yok" dedi.

İngiltere'nin ünlü komedyenlerinden Stephen Fry (57), kendisinden 30 yaş küçük erkek arkadaşı Elliot Spencer ile evlenmeye karar verdi. İngiltere'nin ünlü komedyenlerinden Stephen Fry (57), kendisinden 30 yaş küçük erkek arkadaşı Elliot Spencer ile evlenmeye karar verdi. Çift, gelecek yıl dünya evine girecek.

Fry, eski sevgilisi Daniel Cohen'den 2010 yılında ayrıldıktan sonra intihara kalkışmış ve uzun süre depresyon tedavisi görmüştü. Bipolar bozukluğu yaşayan ünlü komedyen, 10 yıllık ilişkisinin bir anda bitmesini kaldıramadı. Bir kutu hapı votkayla birlikte içerek kendisini öldürmek istedi. Fry, son anda menajeri sayesinde kurtarılmıştı.

Elliot Spencer'ın babası Robert, Stephen Fry ile aynı yaşta. Yaptığı açıklamada, "Eşim ve ben Elliot için çok mutluyuz. Bulutların üzerinde hissediyoruz" diyen çift, çocuklarını destekliyor.

http://www.haberinbizden.com/album-p5-aid,1915.html#galeri

'Toplumun intihara sürüklediği trans bireylerin ölümleri nefret cinayetidir'

$
0
0
İstanbul Boğaziçi Köprüsü'nden atlayarak intihar eden Eylül Cansın düzenlenen eylemlerde, transfobik nefretin ve şiddetin arttığına dikkat çekti

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar eden 23 yaşındaki Eylül Cansın için LGBTİ dernekleri İstanbul ve Ankara’da eş zamanlı eylem yaptı.

İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde düzenlenen eylemde LGBTİ aktivistleri Tünel’den Galatasaray Meydanı’na “Trans Seks İşçilerinden Haraç Alamaz Şiddet Uygulayamazsın” yazılı pankart, ellerinde dövizler ve sloganlarla yürüdü.

Ankara Yüksel Caddesi’nde de eş zamanlı yapılan eyleme Pembe Hayat LGBTİ, İstanbul LGBTİ, Kaos GL, Siyah Pembe Üçgen LGBTİ, Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Hayvan Hakları Koruma ve Geliştirme Derneği, Pembe Caretta LGBTQ, Kars Homofobi ve Transfobi Platformu, Malatya Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gençlik İnisiyatifi, Hevi LGBTİ, Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi ve Devrimci Liseliler katıldı.

Kötü hava koşullarına rağmen transfobik nefrete karşı yürüyen grup, Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal olaylara müdahale aracı olan bir TOMA ile İstanbul Çevik Polisi’nin aldığı geniş güvenlik önlemleri ise dikkat çekti.
Grup adına basın açıklamasını LGBTİ aktivisti Yağmur Beyrut okudu.

Son günlerde trans kadınlara yönelik şiddetin arttığına dikkat çeken Yağmur Beyrut, “Trans kadınların çoğunlukla tek seçeneği olan seks işçiliği alanı 19. Yüzyıl kömür madenlerinden daha güvenli değil. Seks işçileri her gün daha fazla güvencesiz, esnek ve iş cinayetlerine açık halde çalışmaya zorlanıyor. Alanların daraltılıp baskının artmasından kaynaklı daha fazla rekabet ve istihdam sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar” dedi.

23 yaşındaki trans kadın Eylül Cansın, geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar etmişti. İntihar öncesinde çektiği bir videoda “çalışmak istedim ama izin vermediler. Artık daha fazla dayanamıyorum” demişti. Eylül Cansın, sosyal paylaşım sitesi facebook üzerinden paylaştığı bu videoda son günlerde artan “trans çeteleri” ne işaret etmişti. Kadıköy Bağdat Caddesi’nde yalnız yaşayan Eylül Cansın, intiharından kısa bir süre önce Duygu Buket, Kumsal Güldiken, Elçin Canözü ve Ali Ercan Güldiken adlı kişiler tarafından şiddete maruz kalmış ve kendisini darp edenler hakkında İskele Polis Merkezi’nde suç duyurusunda bulunmuştu.

Eylül Cansın’ı intiharından önce köprü üzerinde kendisini ikna etmeye çalışan polis memurlarına yaşadığı sorunları anlattığı ve belli isimler verdiği öğrenildi. Polis yaptığı araştırma sonucunda İskele Polis Merkezi’ndeki tutanak kayıtlarında adı geçen Duygu Buket adlı trans kadını intihara azmettirme nedeniyle gözaltına aldı.

Yankı Bayramoğlu iddiaları yalanladı
Sosyal paylaşım sitesi facebook üzerinde Eylül Cansın’ın annesi Nurcan Zengin imzasıyla bir mektup yayımlandı. Bu mektupta Nurcan Zengin olduğunu iddia eden kişi Eylül Cansın’ı intihara iten nedenleri tek tek anlatıp belli isimler vererek çeşitli iddialarda bulundu.

Bu iddialar arasında Türkiye Trans Kraliçesi Yankı Bayramoğlu’nun ismi de yer aldı. Yaklaşık iki yıl önce Yankı Bayramoğlu,  Eylül Cansın’dan 6 bin 500 TL para aldığı ve kendisini darp ettiği iddia edildi. Bu iddiaların tamamen asılsız olduğunu söyleyen Yankı Bayramoğlu, “Bunların tamamı yalan yanlış. Sosyal medya üzerinden bana pek çok küfür içerikli mesajlar geliyor. Bu iddialar ile hedef gösterildiğimi ve annesinin yazdığı söylenen mektubun bence başkaları tarafından yazıldığını düşünüyorum. Rahmetli Eylül Cansın benim eski ev arkadaşımdı ve bir süre sonra anlaşamadık ayrıldık. Annesinin acısını anlıyorum benim annem ve  da çok ağladı Eylül için. En son yılbaşı gecesi Eylül Cansın bana kutlama mesajı yolladı whats app üzerinden” dedi. Bayramoğlu, Eylül Cansın’ı ölüme sürükleyenlerin trans çeteleri ve toplum olduğuna işaret ederek sorumluların biran önce yakalanmasını istediğini sözlerine ekledi.

'Eylül Cansın uyuşturucu kullanmaya başlamıştı'
İddialar arasında yer alan bir diğer isim ise Kumsal Güldiken. Eylül Cansın’ın eski ev arkadaşı olduğunu söyleyen Kumsal Güldiken, “Eylül Cansın son günlerde psikolojik bunalıma girmişti. Çeşitli sorunlar yaşıyordu. Alkol ve uyuşturucu kullanmaya başladığını öğrenmiştim” dedi.

Yaklaşık iki ay önce Bağdat caddesi üzerinde tartıştıklarını söyleyen Güldiken, “Bizim evimizin önüne geldi Eylül Cansın bir gece. Bağırmaya başladı o esnada da soyundu. Biz de kendisiyle münakaşa ettik ve kaçmaya başladı bir apartman boşluğuna yuvarlanarak düştü. Bizden şikayetçi olduğunu öğrendik ama karakolda barışmıştık kendisiyle” dedi.

Eylül Cansın’ın intihar etmesinde kimsenin payı olmadığını belirten Kumsal Güldiken, Cansın’ın yaşadığı sorunlardan dolayı girdiği bunalım sonucu intihar ettiğini sözlerine ekledi.

İstanbul LGBTİ Derneği ise son günlerde seks işçisi trans kadınlardan gelen şikayetler üzerine yaptıkları araştırma sonucu sözde iddia edilen trans çeteler ve üyeleri hakkında Avukat Eren Keskin aracılığıyla savcılığa suç duyurusunda bulunacağı öğrenildi.

Ege Üniversitesi Legebit Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Topluluğu da 07 Ocak 2015 tarihinde saat 18:30’da Alsancak Garı önünde Eylül Cansın anısına bir basın açıklaması düzenleyerek trans cinayet ve ölümleri protesto edecek.

http://www.politikgundem.com/haberdetay.php?hid=26195

2004'ten 2014'e David Gandy

LGBTİ Hapishanesi Projesine LGBTİ Örgütlerinden Tepki

$
0
0
LGBTİ dernekleri, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği ile ortak bir açıklamayla, 2017'de tamamlanması planlanan LGBTİ cezaevi konusunda endişeli olduklarını söyledi.

LGBTİ dernekleri, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği ile ortak bir açıklama yaparak Türkiye’de açılması planlanan LGBTİ cezaevleri konusunda endişeli olduğunu söyledi.

Adalet Bakanlığı, çeşitli bilgi edinme başvuruları ve soru önergelerine verdiği cevaplarda LGBTİ mahpuslara yönelik olarak özel bir hapishane inşa edeceğini açıklamıştı. Bir trans mahpusun bilgi edinme başvurusuna gelen cevapta ise LGBTİ cezaevinin 2015’te İzmir’de inşa edilmeye başlanacağı ve 2017’de tamamlanacağı belirtildi.

18 derneğin ortaklaşa yaptığı açıklamada, ayrı bir LGBTİ hapishanesinin yapılmasını olumsuz bir gelişme olduğu, bunun yerine mevcut hapishanelerde ayrımcılık ve güvenlik sorunlarını çözülmesi gerektiğini söyledi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bu projenin inşaatına başlamadan önce, konunun muhatapları olan STÖ’ler olarak Adalet Bakanlığı yetkilileriyle beraber LGBTİ mahpusları ziyaret etmek, bu projeyi onlara da anlatmak, konuya ilişkin onların da görüşlerini almak ve sonrasında kamuya da açık bir şekilde görüşlerin tartışılacağı bir süreç yürütmek istiyoruz. Demokratik tutum bunu gerektirmektedir. Adalet Bakanlığı’nı LGBTİ mahpusların yaşantısını doğrudan etkileyecek “LGBTİ hapishanesi” adımını atmadan önce bu tutumu almaya çağırıyoruz.”

“Kriterleri ne olacak?”

Bir LGBTİ hapishanesi açılmasının ayrımcılığı kurumsallaştırmak, devlet eliyle ve mimari aracılığıyla da ayrımcılık yapmak olduğunu söylenirken, LGBTİ hapishanesi projesiyle ilgili sorunlar şöyle özetlendi:

* Yargılamanın sağlıklı yürümesi ve aileleriyle, sosyal çevreleriyle bağlarının sürebilmesi için mahpusların tutuklandıkları yerde hapsedilmeleri önemlidir.

* Bir LGBTİ hapishanesi açmak, orada tutulacak bütün mahpusları damgalamaktır. Kendi cinsel yönelimini ailesine, çevresine açıklamayan insanlar tutuklandıklarında gönderilecekleri yer bu hapishane olduğunda cinsel yönelimleri devlet eliyle ifşa edilmiş olacaktır.

* LGBTİ hapishanesi yoluyla gerçekleştirilecek olan damgalama burada tutulacak mahpusların yanı sıra bu hapishaneye gidecek olan ziyaretçileri de kapsayacaktır.

* Güvenlik gerekçesi söz konusu ise LGBTİ mahpusların halihazırda hapishanelerde ayrı koğuşlarda tutuldukları, diğer mahpuslarla bir araya getirilmediği de hatırlanmalıdır. Bu nedenle LGBTİ mahpuslara yönelik taciz, tecavüz, kötü muamele vakalarının bilinenlerinin neredeyse tamamı mahpuslardan değil hapishane personelinden kaynaklıdır. Ayrı bir LGBTİ hapishanesi inşa etmek bu güvenlik kaygısını ortadan kaldırmayacaktır.

* Akla gelen bir diğer çekinceli durum ise hapishanelerde tecavüze uğrayan mahpusların ve tecavüzcülerinin de “farklı cinsel yönelim” iddiasıyla buraya gönderilip gönderilmeyeceğidir. Buraya gönderilmenin kriterlerinin ne olacağı bilinmemektedir.

Açıklamayı imzalayan örgütler: Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Flu Baykuş (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi), Hêvî LGBTİ, İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, KAOS GL, Kars Homofobi ve Transfobi Karşıtı Platform, Kırmızı Şemsiye Derneği, Lambda İstanbul LGBTİ, LeGeBİT Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları ve Dayanışma Topluluğu (Ege Üniversitesi), Lion Queer (Galatasaray Üniversitesi), LİSTAG, Malatya Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gençlik, Pembe Hayat, Queer Adana, Siyah Pembe Üçgen, Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPOD), Trans Danışma Merkezi Derneği, Zeug Madi LGBT. (ÇT)

Bianet

TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ Medya LGBTİ Bireylerin Yanında Durmalı

$
0
0
Türk Psikologlar Derneği LGBTİ bireylerin intiharlarında medyanın sorumluluklarını hatırlattı. Medyayı LGBTİ bireylerin yaşamın her alanında maruz kaldıkları şiddet ve ayrımcılığı haberleştirmeye ve LGBTİ politik hareketinin yanında durmaya çağırdı.

Türk Psikologlar Derneği (TPD) LGBTİ bireylerde yaşanan intihar düşüncesi riskinin LGBTİ olmayan bireylere göre daha yüksek olduğunu hatırlatarak bu kişilerin intiharlarının her zaman toplumsal birer olgu olduğuna dikkat çekti.

TPD 4 Ocak’ta intihar eden trans seks işçisi Eylül Cansın ile ilgili yaptığı açıklamasında, LGBTİ bireylerin yaşamı boyunca doğrudan veya dolaylı şekilde kültürel, yasal, fiziksel ve sosyal boyutlarda ayrımcılık ve şiddete maruz kaldığını vurguladı.

“Bir LGBTİ bireyin yaşadığı umutsuzluk ve çaresizlik, maruz bırakıldığı ayrımcılık ve şiddetin sonucudur.”

İntihar riski

TPD’nin verdiği bilgilere göre, araştırmalar ayrımcılığa maruz kalmanın, hak ihlaline uğramanın ve aileden dışlanmanın depresyon, kaygı, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sağlık bozulmalarına yol açtığını, bireylerin bağışıklık sistemlerini zayıflattığını ve iyileşmeyi geciktirdiğini ortaya koyuyor.

“Özellikle ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde LGBTİ bireylerin yaşayabileceği yalnızlık duyguları ve intihar düşüncesine yatkınlık riskinin, LGBTİ olmayan bireylerden daha yüksek olduğu yine araştırmaların ortak bulgusudur.”

Medyanın sorumluluğu

TPD kültürel, yasal, fiziksel ve sosyal ayrımcılık ve şiddet karşısında LGBTİ bireylerle dayanışmanın, toplumdaki homofobik ve transfobik tutum ve eylemlerin karşısında durmanın herkesin sorumluluğu olduğunu da hatırlattı.

Bu çerçevede medyanın sorumluluğuna da değindi.

İntiharı özendirici yayınlardan kaçınılmasının önemine değinen TPD, Cansın’ın intiharındaki intihar notu videosunun paylaşılmaması ve yayımlamaması gerektiğini belirtti.

“Bu yolla daha da yaygınlaşmasına katkıda bulunmamak önemlidir. Zira intihar sürecinin ve yöntemin detaylı tarifi, özellikle ergenler ve genç yetişkinler ile depresyona ve intihara eğilimli kişiler için tetikleyici ve alevlendirici bir rol model olabilir, taklit edilme olasılığını arttırır.

“Herhangi bir intihar olayı ana başlık ya da flaş haber olarak verilmemeli, mümkün olduğunca görselleştirilmeden ve dramatize edilmeden verilmelidir.

“Yayımlanan haberlerde, intiharın yöntemiyle ilgili detaylı tariflerden mümkün olduğu kadar kaçınılmalı; intiharın ardında bıraktığı izleri içeren görüntüler yayımlanmamalıdır.

Destek imkanları

LGBTİ bireylerin intiharlarında TPD’nin özellikle üzerinde durduğu noktalardan biri de bu tip haberlerde LGBTİ bireylerin erişebilecekleri hukuki, psikolojik, sosyal destek imkânlarına yer verilmesi oldu.

“İntihar davranışının altında yatan depresyon için destek ve tedavi imkanlarının bulunduğu ve bu imkanların ne kadar hayat kurtarıcı olabileceği vurgulanmalıdır.

“LGBTİ bireylerin erişebilecekleri hukuki, psikolojik, sosyal destek imkânlarına, parçası olabilecekleri örgütlere ve ruh sağlığı alanında yapılan psikososyal destek çalışmalarına yer verilmeli, bu örgüt ve kuruluşlara erişim bilgileri yaygınlaştırılmalıdır.” (YY)

Bianet

İKİ YAKIŞIKLI TURA ÇIKTI

$
0
0

Murat Boz ve Burak Özçivit önceki akşam birlikte balıkçıdaydı.

Boz, stilisti Senem Sensilay’la aşk yaşadığı haberlerine sitem etti. “Senem altı yıllık çalışanım. İş toplantısı yapıyorum, aşk yazılıyor” diyen Boz, Sensilay’la görüntülendiğinde otomobilini gazetecilerin üzerine sürmesine de espriyle açıklık getirdi: “Aksi-yon filmi . Ona hazırla-nıyorum.”

EMRAH AKÇAAY

Vatan
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>