Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Türk Edebiyatından En İyi 10 LGBT Romanı

$
0
0
PARAMPARÇA/DUYGU ASENA
Duygu Asena bu kez farklı bir erkek dünyasına parmak basıyor. Bu dünyanın içinde kadınlar da acı çekiyor. Kimilerinin hiç bilmediği ya da bilmek istemediği, kimilerinin yok saydığı, ayıpladığı ve yargıladığı gerçek bir dünya bu. Onlarca erkek gizlilik içinde, suçluluk duygusuyla boğulmuş bu parçalanmışlığı yaşıyor.


AŞKIN TEKİL HALİ / CAN YILMAZ
"Hissettiklerimi anlamlandıramıyordum. Heyecanlı mıydım, endişeli mi, yoksa sadece meraklı mı? Cinsiyetlerin özünü birbirinde kaybetmiş bir haldi. Kendine özgü, ama yine de her birinden bir parça taşıyordu. Güzelliğinin tanrının bir armağanı olduğu gün gibi ortadaydı, ama yanlış zamanda ve yanlış şekilde verilmiş cömert bir armağan." Can Yılmaz, sorgulayan, olaylara felsefik yaklaşan ama yine de bir aşk tadında romanıyla kalplere dokunuyor.


ADRESİNDE BULUNAMADI / MEHMET BİLAL
Adresinde Bulunamadı, bir aşk romanı. Bütün aşıklar gibi imkânsız bir aşkın geciken, ulaşamayan, döne döne sahibini arayan mektubunun peşine takılalım diye yazılmış. Bütün aşklarda olduğu gibi iki yabancının hikayesini anlatıyor. Birbirine erişemeyen, birbirinde uzun boylu soluklanamayan iki hayatın iki yabancısı. Dolayısıyla aşk romanı olduğu kadar yabancılığın, yalnızlığın, korkunun da romanı.


VOLKAN'IN ROMANI / AHMET TULGAR
Hiçbir şeye dokunmadan geçen ama her şeyin ortasında tutuklu kalan bir roman: Volkan'ın Romanı…"Telefonu kapadıktan sonra Başkomiser, ahizeyi kaldırmadan önce ellerini sildiği kolonyalı mendille başlayarak ve birkaç paket daha yırtarak ayaklarını silmeye başlıyor. Ve bunu yaparken bu sırada babasının işe gidişlerini hatırlayan, birazdan Başkomiser'in de çekip gideceğini kestiren Volkan'a, Başkomiser aniden şu soruyu soruyor: "Otogarın altında ne arıyordun biraz önce oğlum sen?"


SEVİŞEN ÇOCUKLAR MATİNESİ / ÇAĞLAR YERLİKAYA
Uykudan uyanmamış bir Beyoğlu sabahı... Çocuk, seviştiği bedeni bırakıp, gitmeyi öğrenmiştir artık. Gece içki parası bulamayan kediler uyanıktır, bir de hediye edildiği kızın kaprisleri yüzünden yere fırlatılmış bir demet papatya. Beyoğlu’nda bu saatte eşinden erken boşanmışlar ve sevgilisinden erken boşalmışlar gezer. Beyoğlu’nda pazar sabahı bütün gazetelerin tirajı düşer. Çünkü Beyoğlu için cumartesiden sonra pazartesi gelir... .


BİRBİRİMİZE / AHMET TULGAR
Çağdaş edebiyatımızın gerçekten özgün olan seslerini merak edenler, Ahmet Tulgar'ın yazısını izleyenler için Birbirimize bulunmaz ipuçlarıyla dolu bir öykü kitabı."Lavabonun sabunluğundan aldığım sabunla ellerimi bir kez daha küvetin armatürünün altında yıkadım. Ancak şimdi sevişmemizi başından sonuna, elden geldiğince, mümkün mertebe hatırlamaya çalışabilir, hatırladıklarımı bu hayattan aldıklarımın defterine kaydedebilirdim...."


AŞKIN "L" HALİ / KOLEKTİF
Herkes aşkı başka türlü yaşıyor. Bu yasak aşklar, hiç değilse her akşam, televizyon dizileri aracılığıyla evlerimize doluyor. Ya da romanlarda okuyoruz zengin kızları, yoksul erkekleri; aileleri yüzünden birbirlerine kavuşamayan gençleri…Ya eşcinsel aşklar? Hele iki kadın arasındaki aşkı görebiliyor musunuz bir yerde? Aşkın “L” Hali, görünmeyeni görünür kılan, kadınlar arasında yaşanan aşkı yine onların ağzından anlatan öykülerden oluşuyor. Türkiye’de ilk kez böyle bir kitap yayınlanıyor


ALİ İLE RAMAZAN / PERİHAN MAĞDEN
Toplumun ittiği, itelediği iki genç erkek… Yoksulluk ve İstanbul onları tüketirken, kendine gazetelerin üçüncü sayfasından başka gidecek yer bulamayan derin bir aşk!..
Ali ile Ramazan…
Kısa ama acı yaşadılar…
Ve sonuna kadar gerçekti yaşadıkları.


HERGELE AŞIKLAR / NİYAZİ ZORLU
Sinsi yada açık politikaların, aile, okul gibi kurumların, -kısacası hayatın- yalanlarına isyan eden iki gencin öyküsü... Tanrının verdiği harfleri dilediklerince kullanmaya karar verince başlarına gelenler...


GİZLİ ANLARIN YOLCUSU / AYŞE KULİN
Gizli Anların Yolcusu, pek çoğumuzun anlamakta zorlandığı, yargılamakta ısrar ettiği bir aşkın romanı. Ayşe Kulin her zamanki ustalığıyla yaklaşmaya korkulan bir konunun üstüne giderek tabuları yıkmayı deniyor.
Bu romanda sadece aşkı değil, toplumun zorladığı hayatları, harcanmış çocuklukları, kendi içindeki sırlarla en yakınlarını yaralayan ailelerin öykülerini soluk kesen bir tempoyla okuyacaksınız.

http://onedio.com/haber/turk-edebiyatindan-en-iyi-10-lgbt-romani-432907

Engincan’ın favori montu!

$
0
0

İlginç giyim tarzıyla dikkat çeken Sibel Can’ın büyük oğlu Engincan Ural’ın son dönemde attığı her adım olay oluyor. Geçen günlerde halı saha maçı sonrası şortunun üzerine mont giydiği görüntüsüyle yine gündeme gelen Engincan, bu kez Bebek’teki bir mekandaydı. Arkadaşlarıyla girdiği mekanda yaklaşık iki saat oturan Engincan’ın aynı kürk yakalı montunun giydiği dar eşforman gözlerden kaçmadı. Engincan, soruları yanıtsız bırakıp, ardından annesinin yeni aldığı cipe bindi.

SEÇKİN ŞENVARDAR / MAKARON

Suudi Kral’dan hediye!

$
0
0
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Salman Bin Abdülaziz el-Suud Bülent Ersoy’a 22 ayar altından Kuran-ı Kerim muhafazasıyla, Kabe’nin örtüsünden bir parça gönderdi. Ersoy, hediyelerini geçtiğimiz günlerde yenilediği ofisinin baş köşesine koydu.

SEÇKİN ŞENVARDAR / MAKARON

Kıvanç Tatlıtuğ Hollanda'dan ev almış

$
0
0

Galatasaraylı yıldız Wesley Sneijder, sıkı dostu Kıvanç Tatlıtuğ'u Hollandalı yaptı. Geçen gün Sneijder'in evinin bulunduğu Utrecht şehrine giden Tatlıtuğ'un buradan ev aldığı söyleniyor.

Akşam

İlyas Salman: Herkes kendine benzesin isteniyor.

$
0
0
Zor ve de ‘tehlikeli’ bir işe girişeceksiniz yani...
- Bana diyorlar ki, “Çok sivri konuşuyorsun, içeri gireceksin ve bu kez hiç çıkamayacaksın. Metris küçük hapishane, Türkiye büyük hapishane. Hangisinde yatarsan yat fark etmiyor. Önemli olan bileğimize taktıkları kelepçe, attıkları zindanlar değil. Kendi hapishanemizde beynimize kelepçe takılması, asıl kötü olan bu. Ben kendi beynime kelepçe takmadığım için çok rahatım. Gelsinler götürsünler, Metris mi, Silivri mi, Muş Kapalı Cezaevi mi hiç umurumda değil.

Gezi sizin için bir umut ışığı mıydı?
- Ben şunu savunuyorum: Orada yüzbinlerce Mustafa Kemal vardı. Daha önce bir şey yazmıştım: Yıl 2003, Mustafa Kemal tekrar Türkiye’ye gelir. Çok iyi karşılanır, dolaştırılır ve Meclis’e götürülür. Buradaki tartışmalara tanık olur. Gece kendisini lüks bir otele götürürler kalması için reddeder; Ankara’da Samanpazarı’nda küçük, ahşap bir oteli tercih eder. Sabah bakarlar ki, Mustafa Kemal yok ama bir not bırakmış: “Efendiler, ben önce İstanbul’a gidiyorum, orada bir vapur bulup tekrar Samsun’a çıkacağım. Çünkü bu memleketin yeni bir Kurtuluş Savaşı’na ihtiyacı var.” Gezi’de böyle bir hava gördüm işte.

İyi ama orada sadece Kemalist gençler yoktu, kendini böyle addetmeyen başka sol gruplar da vardı.
- Addetmiyorlar da Hasan İzzettin Dinamo’nun ‘Kutsal Mücadele’sini okumuşlar mı? Çetin Yetkin’in ‘Türk Halk Hareketleri’ni okumuşlar mı? Nutuk’u okumuşlar mı? Bu ülkeyi hangi şartlarda kurtardılar, para yok pul yok, silah yok, top tüfek yok... Gerçek anlamda Mustafa Kemal’in hikâyesini biliyorlar mı? 15 yaşında Selanik Sosyalist Hareketi’ne katıldığının farkındalar mı? İttihat Terakki’ye neden girip çıktı, meseleye vâkıflar mı? Alfabeyi okumadan bazı sosyalist kitaplara dalıyorlar ve sonrasında Mustafa Kemal’i reddediyorlar. Hepsini okuyun sonra gideceğiniz yola karar verin. Bizde inkâr ve eleştiri sürekli birbirine karıştırılıyor.

Yani Gezi sizde umut ışığı doğurdu.
- Bu ülkede gerçeği görenler var ama sindirilmişlerdi. Gezi bir silkinişti. Bu silkiniş bile benim yıllarca mutlu olmama yeter. Bu, yarınların güzelleşeceği anlamına gelir. Bu gençlik benim için umut ışığı oldu.

Gelelim eski filmlerinize... Onları nasıl bir hissiyatla izliyorsunuz?
- O filmlerde bugünü görmüşüz. Sanatla hayat akrabadır. Biz o günlerden başta Ertem Eğilmez olmak üzere Sadık Şendil, İhsan Yüce, Yavuz Turgul, Münir (Özkul) abi, Şener Şen, Ayşen Gruda, Adile Naşit, hep beraber o hayattan öyküleri kotarırdık. Fakirlik fukaralık o günlerde de vardı, şimdi boyutlar değişti. ‘Kibar Feyzo’, ‘Banker Bilo’, ‘Sefil Bilo’, ‘Çiçek Abbas’ işte o dönemlerden bu günlere sesleniyordu. Şimdiki filmleri ertesi yıl kimse hatırlamıyor.

Bu ülkede en çok rahatsız olduğunuz şey ne?
- Bizde şöyle bir şey var: Herkes bana benzesin isteniyor. Düşünsenize, dünyada 7.5 milyar insan var, herkes birbirine benzese ne olur? Hele hele 7.5 milyon insanın bana benzediğini düşünsenize, dünya ne kadar ‘çirkin’ olurdu!.. Farklılıklara tahammül edebildiğimiz sürece insanlığımızla övünebiliriz.

Uzun bir suskunluk döneminiz var, sanki popüler kültür sizi görmezden geliyordu.
- Aslında beni baştan beri görmezden geliyorlardı çünkü beni ‘asi’ olarak görüyorlardı. Ben normal adam değilim, normal adamları da sevmem. Bu düzende normal olan anormaldir. Herkesin ‘Evet’ dediği bir ortamda ben ‘Hayır’ diyenlerin çoğalması için uğraşırım. Mesela Turgut Özal, Ankara’da ‘Sarı Mercedes’ dolayısıyla bana ödül verecekti. Geldi elini uzattı, “Kusura bakma sizinle tokalaşmak istemiyorum. Çünkü bu ülke değerlerini özellikle bizim deyimimizle emperyalist güçlere peşkeş çeken insanlara sonuna kadar karşıyım” dedim. Ki ben bunu tiyatroya başladığım günden beri söylüyordum. Söylediklerime bozuldu ve uzaklaşarak  gitti.
Bu ülkede kötülükler yaşanıyorsa ve sen karşı çıkıyorsan hemen ‘Devlet düşmanı’ yaftasını yiyorsun. Bu durumda da ne yapıyorlar? Sana iş vermiyorlar. İş verilmeyince ne yapacaksın?  Kendi işini kendin yapacaksın. Üç kitap yazdım, yayımladım, onları imzalayarak kitap fuarlarını dolaştım. İlerici, Kemalist, demokrat gecelere gittim, üç-beş kuruş aldım oralardım. Böyle yaşadım. Yoksulluk edebiyatı da yapmıyorum, evim var, çocuklarımı büyüttüm, onların da evleri var, yazlığım var, arabayı vurduk, iki haftadır arabamız yok ama o da var. Ayrıca Türkiye kaza yaptı, bir tek ben mi kaza yapıyorum?
Neyse, ana meselemize dönersek yapımcılar bana hep mesafeli baktı. Sinema çevresinde, oyuncu arkadaşlarımda, eleştirmenlerde, basında elbette böyle bir tavır yoktu ama ben sermaye düşmanıydım. Sermaye de bana iş yaptırmadı, bunu açıklıkla söylüyorum. Çünkü ben sosyalistim. Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar derler ama milyarlarca yıldır birileri yiyor. Birileri bakıyor ama kıyamet bir türlü kopmuyor.

Erdoğan’a gelirsek bu konuda neler söylersiniz?
- Bu aslında Menderes’le başlayan bir gerileme. Mustafa Kemal’in dışında kim gelirse gelsin Amerika’nın tedrisatından geçti, Cumhuriyet’in değerlerine sırt çevrildi. Tayyip Erdoğan’a gelirsek. Bir halkın inancını kullanarak iktidarda kalamazsın. Allah’la koalisyon yapılmaz. Bu ülkede inanan hiçbir insana saygısızlık etmedim. Benim annem babam da inanırdı. Ayrıca “Ben yaptım” demek hiç doğru değil, yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya kadar her şeyden vergi topluyorsun. Benim paramla yapıyorsun. Sonra karşıma çıkıp ben yaptım diyorsun. Hayır efendim, asıl ben yaptım. Sen sadece konuştun. Gelsin tartışalım. Ben Zebur’u, Tevrat’ı, Kuran’ı, İncil’i okudum, hem de üç-dört kez. Kendisine bir yıl süre veriyorum, bu sürede çalışsın. Ve sonrasında oturup tartışalım: Dinle devletin ne ilişkisi var?

Uğur Vardar - Hürriyet

'LGBTİ'lere yönelik bir sosyal politikanın olmamasından dolayı kaygı duyuyoruz'

$
0
0
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği: LGBTİ yurttaşlarımızın, kendileri için verilebilecek kamusal hizmetler politikasızlık nedeniyle kısıtlı kalıyor

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği "İnsanlara kendi bulundukları yerden, kendi inançlarına göre değil herkese insan hakları temelinde sosyal politika üretmenin kamusal bir zorunluluk olduğunu' söyledi. Dernek yayınladığı yazılı açıklamada İstanbul’da geçtiğimiz Cumartesi gecesi Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak hayatına son veren trans kadın Eylül Cansın’ın intiharıyla ilgili olarak, "Türkiye’de LGBTİ’lere yönelik ayrımcılıkla mücadeleye ilişkin bir sosyal politikanın olmamasından dolayı kaygı duyduklarını" belirtti.

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi'nin LGBTİ’lerin sosyal haklarına ilişkin ilk açıklaması olan metnin satırbaşları şöyle:

'Ayrımcılıkla mücadele meslekî sorumluluğumuz'

“LGBTİ bireylerin ihtiyaç duydukları tüm psikososyal destek hizmetlerini alabilmeleri için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere çoğu kamu kuruluşunda hizmet veren sosyal hizmet uzmanlarına ve Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’ne başvurmalarını bekliyoruz.

“Bilindiği üzere sosyal hizmet mesleği insan hakları ve sosyal adaleti temel alan bir meslektir. Bu çerçevede insan haklarının bir gereği olarak ırk, etnik ve ulusal köken, renk, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş medeni durum, siyasi görüş, dinsel inanç, zihinsel ya da fiziksel engel başta olmak üzere insana insan gibi davranılmasını engelleyen her türlü ayrımcılıkla mücadelenin mesleki sorumluluğumuz olduğunun farkında olarak;

'Her türlü ortak çalışmaya açığız'

“Ülkemizde ilk kez yaşanmadığını bildiğimiz fakat son günlerde medyatik bir malzeme haline getirilen trans bir bireyin intiharı nedeniyle kamuoyunda daha fazla gündeme gelen LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılıkla mücadeleye yönelik ülkemizin bir sosyal politikasının olmamasından dolayı büyük bir kaygı duymaktayız. Kendi bulundukları yerden, kendi inançlarına göre değil herkese insan hakları temelinde sosyal politika üretmenin kamusal bir zorunluluk olduğunu hatırlatarak yasa koyucu ve uygulayıcılardan LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılığın önlenmesi, LGBTİ bireylerin toplumda cinsel yönelimleriyle yaşamalarının önündeki tüm engellerin kaldırılmasına yönelik bir sosyal politika talep ediyoruz. Talebimizin gerçekleştirilmesi için daha önce meslek örgütümüzden katkı istendiğinde destek verdiğimiz çalışmalara ek olarak meslek örgütü olarak toplum düzeyinde çalışmalar, meslek elemanlarının LGBTİ bireylere yönelik destek kapasitesini arttırmaya yönelik eğitim programları başta olmak üzere mesleki çalışmalar yürüteceğimizi ve her türlü ortak çalışmaya açık olduğumuzu gerek Kamu Kuruluşlarına gerek sivil toplum örgütleriyle paylaşmak istiyoruz.

“LGBTİ yurttaşlarımızın, kendileri için verilebilecek kamusal hizmetler  politikasızlık nedeniyle kısıtlı olmakla beraber, LGBTİ bireylerin ayrımcılığa uğramasının önlenmesine yönelik model geliştirilene kadar, ihtiyaç duydukları tüm psikososyal destek hizmetlerini alabilmeleri için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere çoğu kamu kuruluşunda hizmet veren sosyal hizmet uzmanlarına ve Derneğimize başvurabileceklerini, haklarının korunması ve geliştirilmesi için sosyal hizmet uzmanlarının mesleki sorumluluk çerçevesinde yardımcı olabileceklerini belirtmek istiyoruz.”

T24

Arınç'ın ''trans ve lezbiyen'' açıklamasına HDP'den cevap geldi

$
0
0
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamalarına HDP cephesinden çok ağır bir cevap geldi

Bülent Arınç'ın, ''Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 'lezibiyen, trans ve biseksüeller oy aldı'' iddiasına HDP'li Hasip Kaplan'dan çok sert yanıt geldi.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan yaptığı açıklamada Bülent Arınç'ın bu ifadelerinin nefret söylemi olduğunu belirtti. Bület Arınç'ın oyu onların oyundan makbul değildir'' diyen Kaplan sert açıklamalarda bulundu.

Hasip Kaplan'ın açıklamalarından satırbaşları şu şekilde;

'' Kendisine bu ifadeler yakışmıyor. Toplumu yöneten ve söyledikleri ile etkisi altından bırakan bir siyasetçi. Böyle bir dili kullanmaması gerekirdi. Bülent Arınç'ın toplumun her kesimden insana saygılı olması gerekiyor''

'' Bizim artık baraj sorunumuz yok. Kendisinin bizim barajı aşamamız hakkındaki ifadelerinin nedeni nedir anlamadım. Her parti dönem dönem barajın altında kalıyor. Ama biz bundan sonra barajın altında kalmayacağımızı düşünüyoruz''


''Şimdiden HDP'nin korkusu yüreklerini sarmış durumda. ilk başta oy hırsızlığı ve beleş milletvekiliği ne kadar ahlaki onu söylesinler''

http://www.sayfala.com/politika/arincin-trans-ve-lebiyen-aciklamasina-hdpden-cevap-geldi-1214

“Arınç’ın oyu LGBT’lerin oyundan daha makbul değil!”

$
0
0
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “HDP lezbiyenler, biseksüeller, translar da dahil olmak üzere farklı seçmen gruplarının oylarını da almıştır” dedi. HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise, “Sayın Arınç’ın oyu LGBT’lerin oyundan makbul değildir” diye cevap verdi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AKP’nin Bursa İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmasında Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) genel seçimlere bağımsız adaylarla değil parti olarak girmesi üzerine konuştu.

HDP’nin barajı aşamayacağını iddia eden Arınç konuşmasının bir yerinde alaycı bir ifadeyle şunları kaydetti:

“Benim HDP’ye söylediğim budur, barajı aşamazsan kendinde ara, bize kabahat bulma, ortalık şöyle olur böyle olur diye tehditte bulunma. Siz yüzde 9 aldınız buna güvenerek seçimlere girmek istiyorsunuz ama unutmayın, sizin aldığınız oyun içinde en az üç puan CHP’den gelen oyu var. CHP’nin klasik tabanı, ‘Ekmek İçin Ekmeleddin’i tutmadı, bize de gelmedi. Size oy verdi. Yüzde 3 buradandır. CHP’den ekmeği beğenmeyenler değil Ekmeleddin’i beğenmeyenlerin oyları vardır. Bir de farklı temsil gruplarının oyunu almıştır HDP. Yani lezbiyenler, biseksüeller, translar da dahil olmak üzere, Türkiye’de ben herhangi bir partide temsil imkanı bulamıyorum diyen farklı seçmen gruplarının oylarını da almıştır.”

HDP’den Arınç’a yanıt

Arınç’ın ifadelerine cevap gecikmedi. Hürriyet’e konuşan HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, “Sayın Arınç’ın oyu, onların oyundan makbul değildir” dedi.  Arınç’ın ifadesinin bir “nefret söylemi” olduğuna vurgu yapan Hasip Kaplan:

“Nefret söylemi yakışmıyor. Böyle bir dili kullanmaması gerekiyordu. Çok deneyimli bir siyasetçi. Toplumu refüze eden, insanları farklılaştıran bir nefret söylemi yakışmıyor. Çünkü kendisi yöneten durumunda” dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’den büyük bir kesimin de Demirtaş için oy kullandığını belirten Kaplan, “Sayın Demirtaş’ın aldığı oy oranı ve miktarı belli. Millettin iradesine saygılıyım diyen insanların, toplumun her kesimine karşı da saygılı olması lazım” diye konuştu.

Arınç daha önce de CHP’li Tanal ve LGBT çalışmalarına ilişkin konuşmuştu

Arınç’ın kendi partisi LGBT hakları konusunda ısrarla adım atmaz ve partili bakan ve milletvekilleri meclis kürsüsünden LGBT’leri hasta ilan ederken; LGBT haklarını savunan parti ve milletvekillerine ilişkin bu alaycı sözleri ilk değil.

Arınç daha önce de LGBT haklarını savunan CHP Milletvekili Mahmut Tanal’a ilişkin alaycı bir ifadeyle, “Mahmut Tanal Bey, translarla basın toplantısı yaptı, arkadaşımız, onların hakkını savundu. Yani Meclis kürsüsüne veya basın toplantısına herkesi çıkarmak mümkün ama böylesi cesaret ister” demişti.

Kaos GL

Danilo Fonseca photographed by Lucas Menezes for Sax Magazine

Bir intiharın anatomisi ya da kötülüğün sıradanlığı

$
0
0
Bazılarımızın Mehtap Zengin olarak da bildiği Eylül Cansın geçtiğimiz günlerde hayatına son verdi. Boğaz Köprüsü’nden kendini atan Eylül intiharı öncesinde bir de video yayınladı sosyal medyada. 

Yıldız TAR

Bazılarımızın Mehtap Zengin olarak da bildiği Eylül Cansın geçtiğimiz günlerde hayatına son verdi. Boğaz Köprüsü’nden kendini atan Eylül intiharı öncesinde bir de video yayınladı sosyal medyada. Bu video çok hızlı bir şekilde ülke gündemine oturdu. Haber kanalları videoyu servis etti, sosyal medya çalkalandı. Herkes birdenbire Eylül’den ve trans kadınların yaşadığı sıkıntılardan bahsetmeye başladı. Gariptir ki yaşarken sosyal medya tabiriyle “top trend” olamayanlar; öldüklerinde listelerin en başına yerleşiverdi.
Eylül’ün hikayesi hepimizin yüreğini dağladı. Ne kadar üzüldüğümüzü anlatmaya koyulduk. Yazılar yazıldı, yazılmaya da devam ediyor. Acıdan gözlerimizin kör olduğunu, bütün bedenimizde hissettiğimizi şiirsel ifadelerle anlattık. Anlatmaya da devam ediyoruz. Şiirin korunaklı, hisli dünyasında hülyalara dalıyoruz tuhaf bir şevkle. Ah ve vahlarımız göklere yükseliyor…

CEFALI HAYATLAR VE TRANS KADINLAR

Ama acıdan görmediğini iddia ettiğimiz gözlerimiz esasında çok önceden beri kapalı. Üçüncü sayfaların güzel kızları soframızda bir meze, yazımızda bir çerez, insan hakları ihlalleri raporlarında şık duran biblolar… Kadınlar, trans kadınlarımız… Cefalı, zorlu hayatlardaki kahraman kadınlarımız! Öldüklerinde değerlenen, kıymetleri piyasaları zorlayan, her bir parçasından çektiğimiz kadınlarımız!
Yahudi Soykırımı’ndan sağ kurtulan düşünür Hannah Arendt, “kötülüğün sıradanlığı” kavramını Kudüs’te yargılanan Nazi subayı Adolf Eichmann’ın duruşmasının ardından ortaya atar. Metafizik bir sır perdesinin ardına saklanan kötülük kavramının hiç de insan dışı bir şey olmadığını söyler Arendt. İşkenceci Nazi subayı Eichmann “kötü bir insan” değildir. Kariyerist vasat bir bürokrattır. Kendisine verilen emirleri sorgulamadan yerine getirir. Astlarının üstüne basar, üstlerinin eteğini öper, yeri geldiğinde de üstlerini tepe taklak etmek için türlü kumpaslar düzenleyebilir. Eichmann kötü olduğu için kötü değildir; faşizme giden yol ise gizemli bir anomali hali hiç değildir. Kötülük olanca sıradanlığı ve insanlığı ile tekrar eden ritüellerimizde, görev bilincinde ve tabi ki en önemlisi menfaatte gizlidir.
Heteroseksizm ve cem-i cümle normatif ideolojinin yarattığı kötülüğü de belki böyle görmek gerekiyor. En tehlikelisinden sıradan, en korkuncundan insan bir kötülükten bahsediyoruz. 1992 doğumlu bir genç kadını intihara sürükleyen, gözyaşları içerisinde şu cümleleri kurduran kötülük hiç de alışılmadık ve dışarıda değil:
“Ben 1992 doğumluyum. Şu an 24 yaşımda olmam lazım ve 24 yaşımı sonlandırıyorum. Herkesi öpüyorum. Yapamadım. Yapamadım çünkü insanlar bana izin vermedi. Çalışamadım, bir şeyler yapmak istedim, yapamadım... Anladınız mı? Bana çok engel oldular, beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah ile baş başa bırakıyorum ve şu an Boğaz Köprüsü’ne doğru gidiyorum. Hepinizi öpüyorum, Allah’a emanet olun.”

YÜZLEŞMENİN ACİLİYETİ

Kocaman Ah’lar yükseliyor benim de içimden göklere. Her ne kadar eleştirsem de şiirselliğin dışına çıkamıyor anlatımım. Eylül’ün annesinin cenazede yaktığı ağıtlar kulaklarımdan gitmiyor. “Oy benim gülüm, kadersiz yavrum, çileli yavrum” sözleri geceleri uykularımı bölüyor. Bir kişiyi daha yaşatamamanın ağırlığı ruhumu paramparça ediyor. Ama başka intiharların önüne geçmek için bu Ah’larımızdan sıyrılmak, yanı başımızdaki ve hatta içimizdeki kötülükle yüzleşmemiz gerekiyor. Normalin faşizminin; her alanda olduğu gibi seks işçiliği piyasasında da hüküm süren kariyer ve menfaat hırsının yarattığı bizlerle yüzleşmemiz gerekiyor. Başkalarına, dışarıya, dış dünyaya, “kötülere” hesap sorar gibi kendimizden hesap sormamız gerekiyor. Alengirli laflara başvurmadan, tüm yalınlığıyla bazı soruları yanıtlamazsak eğer; gökkuşağından darağaçları boynumuzu sıkmaya devam edecek.
Her zaman tekrarladığımız bir lakırdı var. LGBTİ’ler de bu toplumun bir parçası. Mayamız belli, diyoruz. Bu mayanın belli olma halini böylesi bir meselede bir kez daha görmek çok üzücü. Doğru, mayamız belli. Bu toplumun bütün sıradan kötülüğü bizlerde de mevcut. Heteroseksist abluka hepimizi içine alıyor. Dışında, çeperinde, karşısında kurulan sözler ise itinayla marjinalleştiriliyor. Marjinale itilen trans kadınlar, topluma has söz ve değerlerle tekrar içeri çağrılıyor. Aile, eğitim, istihdam, sağlık başta olmak üzere birçok alanda sosyal destek hizmetlerinden yoksun bırakılmanın yanında kendi başlarına ayakta kalmaya, hayata tutunmaya çalışan trans kadınlara dayanışma yerine rekabet telkin ediliyor.
Trans kadınlar 19. yüzyıl kömür madenlerindeki çalışma koşulları kadar güvensiz koşullarda çalışmaya zorlanıyor. Seks işçileri her gün daha fazla güvencesiz, esnek ve iş cinayetlerine açık halde çalışmak durumunda kalıyor. Daraltılan alanlar ve baskı daha fazla rekabeti daha fazla istihdamı çağırıyor. Menfaatler ağır basıyor. Menfaatlerle döşenen taşlar herkesi vasat, bürokratik yaratıklara dönüştürüyor. Hiç kimsenin kendi kimliğini var etmesine izin vermeyen heteroseksizm, hepimizi bir yönümüz ile kendine benzetiyor.

BEN’LER VE MENFAATLER EVRENİNDEN SIYRILIP...

LGBTİ örgütlerinin çabaları, dayanışma ve sosyal ağlar kurma mücadeleleri yetersiz kalıyor. Gökyüzündeki yıldızlar kadar çeşitli ve çok LGBTİ’ler ve özelde trans kadınlar yalnızlık iklimine doğuyor. Ayrımcılığın her safhası dışarıda sürerken; bunun yarattığı tahribatın önüne geçebilecek ağlar ise okyanustaki çakıl taşları gibi kalıyor…
Bu durumun önüne geçebilmek ise, kötülüğün sıradanlığına teslim olmamaktan geçiyor. Translar arasındaki dayanışmayı bu sefer çeperi biraz daha genişleterek, tüm LGBTİ’leri ve dahası LGBTİ olmayanları da kapsayacak şekilde örmekten geçiyor. Ben’ler ve menfaatler evreninden sıyrılıp, normalleşmeye meydan okumaktan geçiyor. Normalleşmek, oyunu kurallarına göre oynamak ölümleri, intiharları çağırıyor. Oyunun kurallarını bozmak, öğretilen ve beklenen yerine paylaşmak; acıyı ve sevinci olduğu kadar ekmeği, suyu da paylaşmak ise hayatı yeşertiyor. Küçümsediğimiz, arkaik bulduğumuz, Yeşilçam klişelerine hapsettiğimiz değerleri hatırlamak gerekiyor. Sıradanlaşan kötülükten hesap sormak için; yeni rekabetçi, baş ezmeye, birbirinin üzerinden yükselmeye dayanan sistemin zehirlerini her bir hücremizden atmak için…

http://www.evrensel.net/haber/101867/bir-intiharin-anatomisi-ya-da-kotulugun-siradanligi

Bieber’in vücudunu yeniden yaratmışlar!

$
0
0

Kanadalı ünlü şarkıcı Justin Bieber’in Calvin Klein modaevinin reklam kampanyası için çektirdiği iç çamaşırlı fotoğrafların tamamen photoshoplu olduğu ortaya çıktı. Breatheheavy.com internet sitesi tarafından yayınlanan orjinal fotoğraflarda Bieber’in çok daha zayıf ve ince olduğu görüldü. Ayrıca fotoğraflarda Bieber’in penisinin de oldukça büyütüldüğü dikkat çekti.

Birce BORA / LONDRA Hürriyet

Rüzgar Erkoçlar, Bu Tarz Benim'le televizyona dönüyor

$
0
0
Cinsiyet değiştirdikten sonra önce oyunculuk kariyeri biten Rüzgar Erkoçlar, yılın popüler yarışmasını ekibine katılıyor. Geçtiğimiz aylarda çalıştığı pastaneden de ayrılmak zorunda kalan Erkoçlar, Bu Tarz Benim'in kamera arkasında görev alacak.

Cinsiyet değiştirdiği için bir yandan yoğun eleştirilere maruz kalan, diğer yandan oyunculuk kariyeri bittiği için uzun süredir iş bulamayan Rüzgar Erkoçlar , tekrar televizyona dönüyor.
Ancak bu sefer kamera önünde değil, arka planda çalışacak. Üstelik de yıla damgasını vuran Bu Tarz benim yarışmasının ekibiyle.

Radikal

Roberto Mancini'yi top devirdi

$
0
0




Geçen sezon Galatasaray'ı çalıştıran Inter Teknik Direktörü Roberto Mancini, kendi oyuncusunu Bonetti'nin sert biçimde vurduğu topun başına isabet etmesi sonucu yere yığıldı. Olay sonrası bir süre yerde kalan Mancini, daha sonra gülerek ayağa kalktı.


Paris'te Cumhuriyet Yürüyüşü

$
0
0
Fransa'daki saldırıları protesto etmek için Paris'te düzenlenen Cumhuriyet Yürüyüşü başladı.50'ye yakın ülkeden devlet ve hükümet başkanının katılımıyla başlayan yürüyüşe her geçen dakika katılım artıyor.


Yürüyüşün en ön safında devlet ve hükümet başkanları yer aldı. Kimi liderler kol kola girerken, bazı liderler de el ele yürüdü. Davutoğlu'nun İsveç Başbakanı Stefan Löfven'le elini tuttuğu görüldü.

Radikal

Tiffany & Co. reklamında gay çifte yer verdi

$
0
0
Dünyanın en meşhur kuyumculuk markalarından biri olan Tiffany & Co., son reklamında gerçek hayatta da beraber olan eşcinsel bir çifte yer verdi

Dünyaca ünlü kuyumculuk markası Tiffany & Co., son reklamında gay bir çifte yer verdi. Alamet-i farikası küçük yeşil kutuları olan 178 yıllık kuyumculuk markası, böylece değişen zamana uyum sağladığını göstermiş oldu.
Peter Lindbergh’in görüntülediği ve gerçek hayatta da beraber olan gay bir çiftin kullanıldığı reklam posterinde şu sözlere yer verildi: “Cümlelerimi tamamlamayı asla bırakmayacağına söz verir misin? Ya da biraz fazla sık yaptığın gibi, detone şekilde şarkı söylemeyi bırakmayacağına? Ve bugünün, asla ve asla bitmeyecek, uzun bir hikayedeki ilk cümle olmasını kabul eder misin?”
Tiffany’nin sözcüsü Linda Buckley USA Today’e konuşarak, kampanyanın “ aşk ve romantizme modern bir yaklaşımı ifade ettiğini” söyledi ve şöyle dedi; “Bugünlerde evliliğe giden yol artık dümdüz değil. Gerçek aşka dair hikayeler ise pek çok farklı formda karşımıza çıkabiliyor.”
Ünlü kuyumculuk markası yaklaşık 1 yıl önce de bir reklam filmi hazırlamış, filmde yine gerçek hayatta da beraber olan bir çifte yer verilmişti.

Radikal

Rober Hatemo: Askerde sünnet oldum

$
0
0

Uzun zamandır ortalıkta görünmeyen Ermeni asıllı Türk vatandaşı şarkıcı Rober Hatemo, Posta gazetesine konuştu. Hatemo, röportajında 1994'te Adana'da askerlik yaparken nasıl sünnet olduğunu anlattı. Hatemo, "Sünnet olmayan bir arkadaşım daha vardı. İkimizi birlikte kestiler. Adana'da bizi sünnet çocuğu gibi giydirdiler ve sünnet arabasına koyup sokakta gezdirdiler. Ailem tutucu değildir. Hatta komutanım babamı arayıp 'sizinki sünnet olmak istiyor' deyip onayını aldı" dedi.

Radikal

Kadir İnanır Batman'da

$
0
0

BATMAN Belediyesi tarafından düzenlenen, ’5’inci Yılmaz Güney Kürt film festivali’ne katılan sinema oyuncusu ve bir dönem Akil İnsanlar Heyeti üyeliği yapan Kadir İnanır 1972 yılında ’Azap yolu’ filminin çekimleri için bulunduğu tarihi Hasankeyf İlçesi’ne 43 yıl aradan sonra bir kez daha geldi. Jülide Kural ile birlikte Hasankeyf’i gezen Kadir İnanır, "Hasankeyf sular altında kaldıktan sonra turist modern bir barajı görmeye mi gelir? Buraya yazık olur" dedi. Daha sonra İnanır’la Dicle kenarında sarmaş-dolaş objektiflere poz veren Kural, Hasankeyf’in Güneydoğu’nun Kapadokyası olduğunu söyledi.

Hürriyet

Felipe Melo ve eşi Brezilya'da aşk tazeliyor!

$
0
0

Melo çifti, fit vücutlarını sergilemeyi de ihmal etmedi. Habertürk

'The Stereotypes Are True' by The W

LGBTİ'ler: Devlet, evlenmeyen herkesi doğrudan dışlıyor

$
0
0
LGBTİ aktivistlerinden Hükümet'in 'çeyiz hesabı' uygulamasına tepki geldi

Bireysel emeklilik benzeri kurulacak “çeyiz hesabı” uygulamasına LGBTİ aktivistlerinden tepki geldi. ‘Çeyiz hesabı’ uygulamasının kendilerini kapsamadığını, bunun aleni ayrımcılık olduğunu belirten LGBTİ aktivistler “Sistemin her zaman dışında bırakıldığımız gibi bunun da dışında bırakıldık” diyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması” programı kapsamında geçtiğimiz hafta Bireysel emeklilik benzeri ‘çeyiz hesabı’ kurulacağını açıkladı. Davutoğlu, “18 yaşından sonra çocukların kullanabileceği bir tasarruf hesabı açacağız. Ebeveyn ne kadar yatırmışsa yüzde 15 civarında devlet katkı yapacak. Aile 18 yılda 100 bin TL biriktirmişse devlet ona 15 bin TL ekleyecek. Her evlilikte çeyiz hesabına yüzde 15 civarında yapacağımız katkıyla hayırlı nesiller için katkıda bulunacağız” dedi.

Davutoğlu’nun açıklamalarına LGBTİ aktivistleri ve örgütlerinden tepkiler geldi. Milliyet'ten Burcu Karkaş'ın görüştüğü aktivistlerin tepkileri şöyle:

‘KANUNLAR ÖNÜNDE EŞİTLİK OLSUN’

Günseli Dum (LGBTİ Aileleri ve Yakınları Grubu (LİSTAG) üyesi): “Aile deyince LGBTİ’lerin aileleri söz konusu olmuyor. Sistemin her zaman dışında bırakıldığımız gibi bunun da dışında bırakıyorlar. Çocuklarımızın evlenmesi söz konusu değilken onlarla ilgi geleceğe yönelik böyle bir şey de düşünmüyoruz. Ancak başka ülkelere giderek evlenirler diye bakıyoruz. Bizim çocuklarımızın temel insan hakları sağlanmadı, değil ki evlilikle ilgili hakları olsun. Kanunlar önünde eşit olmalarını istiyoruz.”

‘EVLİLİK HAKKI TANINMIYOR’

Volkan Yılmaz (Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) Yönetim Kurulu Başkanı): “Türkiye’de evlilik herkese tanınan bir hak değil. Eşcinsellerin evlilik hakkı tanınmıyor. Çoğunlukla aileleri tarafından zorla heteroseksüel evlilik yapmaya zorlanıyorlar. Bu çerçevede evliliğe bağlanan bütün haklar evlenemeyen eşcinselleri ve evlenmeyi tercih etmeyen herkesi doğrudan dışlıyor. Evliliğe gelen yeni kamusal destekler evlenmenin olduğu kadar boşanmanın da bir hak olduğu görmezden gelindiğine işaret ediyor.”

‘AYRIMCILIĞIN ÇOK AÇIK KANITI’

Barış Sulu (Trans Danışma Merkezi kurucu üyesi): “Bir eşcinsel olarak devlet politikalarını değiştirecek ve eşcinsel evliliğe izin mi verecek diye düşündüm. Ben de bu ülkenin vatandaşıyım. Bizi teşvik eden yok, tam tersine her şekilde evlenmemizi engellemeye çalışıyorlar. Heteroseksüelliği norm kabul eden zihniyetten çekiyoruz, yok sayılıyoruz. En büyük ayrımcılık bu. Bu düzenlemede devlet, ‘Doğan her çocuk heteroseksüeldir’ diyor. Eşcinsel vatandaşlarının farkında bile değil. ‘Çeyiz hesabı’ devletin heteroseksüel zihniyette olduğunun ve eşcinsellere ayrımcılık yaptığının çok açık bir kanıtı. Bir eşcinsel olarak bu zihniyet yüzünden evlenemeyeceğim ve bu gibi düzenlemelerden yararlanamayacağım. Vatandaşlarınızı sistemin dışına iterek bir şey kazanamazsınız.”

http://www.demokrathaber.net/lgbti/lgbtiler-devlet-evlenmeyen-herkesi-dogrudan-disliyor-h43242.html
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>