Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Eşcinsel babalardan teşekkür

$
0
0
Eşcinsel Evliliği Destekleyen CEO'ya Homoseksüel Babalardan Gelen Sımsıcak Teşekkür


Aden Kahyaoğlu

Qantas CEO'sunun eşcinsel evliliğe verdiği destekten ötürü teşekkür etmek amacıyla içimizi böyle güzel ısıtan bir gönderi paylaşan homoseksüel babaların haberini Daily Mail'den sizler için derledik.


İki eşcinsel baba, Qantas adlı hava yolu şirketinin CEO'su Alan Joyce'un desteği için aynı hava yolunun bir jetinde içinde iki çocuklarını kucaklarında taşıdıkları bir fotoğraf paylaştılar.

Instagram'da Inz_Tribe adıyla bilinen Sydney'li çift, kendilerini "iki baba, iki erkek çocuğu ve tüylü bir çocuk" olarak tanımlıyor.

Çift Pazartesi günü Göçmen Bakanı Peter Dutton, Joyce'un eşcinsel evliliğe destek verici konuşmasını eleştirdikten sonra bir fotoğraf paylaştı.


"@qantas'a ve CEO'su Alan Joyce'a Avustralya'da eşcinsel evliliğe verdiği destekten ötürü teşekkürler."şeklinde bir yazıyla paylaştılar bu fotoğrafı.

"Günün birinde ben de iki çocuğumun elini tutarak mihraba doğru hayatımın aşkıyla evlenmek için yürüyebileceğim. Bu, sizlerin desteğiyle gerçek olacak."

"Qantas, aile olabilme hayalimizin şimdiden bir parçası olmuş durumda. Daha geçen yıl Eylül ayında iki aylık ikizlerimi alarak Los Angeles'ı terk ettik ve hayatlarımızın yeniden başlayacağı Sydney'e geldik."

"Bu yolculuğumuz konusunda gergindik, fakat Qantas kabin memurları tarafından çok güzel ağırlandık."

"İlişkimizin diğer ilişkilerle eşit görüldüğü, çocuklarımızın sorularla zorlanmadığı veya ebeveynlerinin ilişkilerini savunmak zorunda kalmadıkları bir geleceğin hayalini kuruyoruz."
Fotoğraf, Qantas personeliyle aynı şekilde deneyimler yaşayan insanların da aralarında bulunduğu 2.000 kişi tarafından beğenildi.

"Gönderine hayran kaldım. Siz ve bütün LGBTI üyesi arkadaşlarım için evlilik eşitliğinin Avustralya'ya kısa sürede getirilmesini gönülden istiyorum. Bu muhteşem ailenizi her zamankinden daha çok sevin."

"Daha şimdi Instagram fotoğraflarınıza baktım ve birbirinden değerli iki çocuğunuzun da ne kadar sevildiği o kadar belli oluyor ki."

Qantas patronu Joyce, Başbakan Malcolm Turnbull'a açık mektup yazıp imzalayarak eşcinsel evliliğin yasal olması konusunda katkıda bulunan 30 en iyi CEO arasında yer alıyor.

https://onedio.com/haber/escinsel-evliligi-destekleyen-ceo-ya-homoseksuel-babalardan-gelen-simsicak-tesekkur-762793

Güzel ve Çirkin’e bir ‘eşcinsel’ yasağı daha

$
0
0
Emma Watson ve Dan Stevens’ın başrollerini üstlendiği Disney uyarlaması ‘Güzel ve Çirkin’ animasyon filmi, Malezya’dan sonra Kuveyt’te de “eşcinsel hareketler içerdiği” gerekçesiyle yasaklandı.

Disney’in LeFou (Josh Gad) karakterinin balo salonunda bir erkekle de dans ettiği görüntüyü “eşcinsel hareket” olarak yorumlayanlara filmin yönetmeni Condon “Tolerans gösterilerek öyle de değerlendirilebilir” yanıtını vermiş ve filmin Malezya’da yasaklanmasına neden olmuştu. ABD’nin Alabama eyaletinde de protestolara neden olan film, açılış haftasında 170 milyon dolar hasılatıyla gişe rekoru kırdı.

http://www.milliyet.com.tr/guzel-ve-cirkin-e-escinsel-yasagi-magazin-2418858/

Lezbiyen çiftin beklenen çocuğu dünyaya geldi

$
0
0
Bekleyiş sonra erdi, Domonic dünyaya geldi!

Lezbiyen Youtuber çift Domo ve Crissy’nin, daha doğmadan nefretle mücadele etmeye başlayan Domonic’i dünyaya geldi!

Domo, çektiği bir videoda Crissy’e hamile olduğunu söylüyordu. İkili, uzun zamandır bekledikleri için bu haberi takipçileriyle paylaşırken, sonraki videolarda sürekli olarak nefret yorumlarıyla karşılaşmışlardı. Bunun üzerine Domo, İnstagram hesabından bir fotoğraf paylaşarak “Stereotipleriniz kim umurunda?” demişti.

Domo’nun doğumu geçtiğimiz hafta gerçekleşti ve Domonic dünyaya geldi. Ertesi gün Domo, Crissy ve Domonic doğum videosuyla karşımıza çıktı. Videoda, hastaneye gidiş yolu, doğum öncesi hazırlıkları ve doğum anını izleyebilirsiniz.

Doğum videosunun ardından Domonic’in ilk günü, Domonic’in ilk banyosu, Domonic’in ilk fotoğraf çekimi ve Domonic’in evde ilk günü videoları kanalı ele geçirmiş durumda. Görünüşe göre çiftin bir süre Domonic’in ilkleriyle dolup taşacak olan Vlog kanalına buradan ulaşabilirsiniz.

http://www.detaykibris.com/bekleyis-sonra-erdi-domonic-dunyaya-geldi-145704h.htm

Jakuzi'nin – "Lubunya"lı Fantezi Müzik'i çıktı

$
0
0

İstanbullu synth pop grubu Jakzui’nin Fantezi Müzik isimli ilk albümü, bugün City Slang tarafından genişletilmiş versiyonuyla plak, CD ve dijital formatlarda yayınlandı.
Kutay Soyocak, Taner Yücel ve Can Kalyoncu’dan oluşan Jakuzi’nin geçtiğimiz yıl Domuz Records’tan yayınlanan ilk albümü Fantezi Müzik, yılın en dikkat çeken albümlerinden biri olmuştu. Kataloğunda Gold Panda, To Rococo Rot, Caribou ve HEALTH gibi isimlerin yer aldığı Berlin merkezli plak şirketi City Slang’in yayınladığı genişletilmiş versiyonda geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Geriye Dönemiyor” ve “İstediğin Gibi Kullan” parçalarının yanı sıra iki yeni Jakuzi şarkısı daha bulunuyor.
Albümün lansman partisi, bu pazar Arkaoda’da olacak. Kutay Soyocak ve Taner Yücel’in DJ kabinine geçeceği gecede Fantezi Müzik albümünü önceden sipariş eden dinleyiciler de albümlerini grup üyelerinden alacak.
City Slang ekibinden Les Savy Sev, yarın akşam Sound Ports Festival kapsamında Bant Mag. Havuz / Bina’da weird disco seçkisiyle DJ kabininde olacak. Öncesinde de TSU! ve Duo: Gölgesiz konserlerinin olacağını da hatıralatalım!
Albümü aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz.


http://bantmag.com/jakuzinin-fantezi-muzik-albumu-4-yeni-sarkiyla-city-slang-tarafindan-yayinlandi/






Kral-içe oğlanlar!

1960’ların İstanbul’unda bir siyahi eşcinsel: James Baldwin

$
0
0
Amerikalı romancı, öykücü, oyun yazarı ve aktivist James Baldwin, 1960’larda ABD’nin ırkçı ve homofobik atmosferinden kurtuluşu İstanbul’da buldu.


Eleştirmen dostu Zeynep Oral’a bir keresinde Amerika’daki yaşantısıyla ilgili şöyle demişti James Baldwin: “Nefes alamıyorum. Dışarıdan bakmam lâzım.” O zamanlar Türkiye’nin politik atmosferi de oldukça karmaşıktı, yine de Baldwin Türkiye’yi bir sığınak olarak görüyordu. Yaşar Kemal’e “Türkiye’de özgür hissediyorum.” dediğinde, Kemal’den “Çünkü Amerikalısın Jimi!” cevabını alacaktı.


CEZZAR, SURURİ, BALDWİN. / KAYNAK: EBONY, MART 1960
Amerika’nın kültürel simgelerinden biri, romancı, oyun yazarı, öykücü ve aktivist James Baldwin tiyatro yönetmeni Engin Cezzar’la 1957’de, Giovanni’nin Odası’nı yayımladıktan sonra tanıştı. İkili sonrasında bu romanı New York’ta oyunlaştırdı ve dostlukları başlamış oldu. Birkaç yıl sonra, Baldwin Amerika’daki ırkçı ve homofobik atmosferden oldukça sıkıldı ve Cezzar’ın davetiyle İstanbul’a geldi. İstanbul Baldwin için bir kaçış noktası olacaktı: Amerikan edebiyatında oldukça önemli yer tutan aktivist edebiyatının zirveye ulaşacağı; kendini bulacağı ve oldukça verimli üreteceği yılları İstanbul’da geçirecekti.


1960’LAR, JAMES BALDWİN / FOTOĞRAF: SEDAT PAKAY
Tiyatro yönetmeni Engin Cezzar, eşi Gülriz Sururî ve altmışlı yılların Türk entelijansiyası Baldwin’i oldukça sıcak karşıladı. Baldwin kendi çevresinin ‘Arap Jimi’si oluverdi bir anda. 1962’de yayımladığı Başka Bir Ülke (Another Country) isimli romanını İstanbul’da, Cezzar ve Sururî çiftinin evinde tamamladı.


1960’LAR, JAMES BALDWİN / FOTOĞRAF: SEDAT PAKAY
Başat sorunlar düzensiz periyotlarda tekrarlansa da, İstanbul yıllar içinde çok değişti. Baldwin’in yönettiği “Düşenin Dostu” isimli oyunun sergilendiği tiyatro kapandı. Baldwin’in kitaplarına kitapçılarda rastlamak zor. Baldwin’in izleri giderek belirsizleşti. Bir süre yaşadığı Park Otel’in lobisinde bir plakada oteli ziyaret eden ünlüler arasında adı geçmiyor. Sedat Pakay artık yok, Cezzar da öyle. Yine de İstanbul başka sürgünlerin, başka göçmenlerin umudu hâlâ.

Geçtiğimiz yaz yaşama veda eden fotoğraf sanatçısı Sedat Pakay tarafından çekilen bu fotoğraflar, Baldwin’in altmışların İstanbul’unda geçirdiği zamanları, entelektüel çevresini, gündelik yaşantısını estetik biçimde belgeliyor.



Mehmet Şimşek

http://bonpurloryan.com/2017/03/25/james-baldwin-engin-cezzar-istanbul-10704/

Basın Mensuplarına Yönelik LGBTİ Duyarlılık Çalıştayı’nın İkincisi Gerçekleşti

$
0
0
Kıbrıs Türk Toplumunda LGBTİ Haklarıyla İlgili Diyaloğu Güçlendirmek başlıklı proje kapsamında “Basın Mensuplarına Yönelik LGBTİ Duyarlılık Çalıştayı” BRTK, Genç TV, Kıbrıs Gazetesi ve Detay Gazetesi olmak üzere,basın kuruluşlarında gerçekleştirildi.


(Lefkoşa, 24/03/17) Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Kıbrıs Toplum Medyası Merkezi (CCMC) tarafından Kuir Kıbrıs Derneği ve Thomson Vakfı ortaklığıyla yürütülen “Konuşulmayan: Kıbrıs Türk Toplumunda LGBTİ Haklarıyla İlgili Diyaloğu Güçlendirmek” başlıklı proje kapsamında “2. Basın Mensuplarına Yönelik LGBTİ Duyarlılık Çalıştayı” 20 ve 21 Mart Pazartesi ve Salı günlerinde BRTK, Genç TV, Kıbrıs Gazetesi ve Detay Gazetesi olmak üzere, 4 farklı basın kuruluşunda gerçekleştirildi.

Konuşulmayan (Unspoken) projesi kapsamında 2.Basın Mensuplarına Yönelik LGBTİ Duyarlılık Çalıştayı 20-21 Mart tarihlerinde gerçekleşti. Birincisi 27-28 Ekim 2016 tarihlerinde gerçekleşen çalıştayda, toplumdaki çeşitliliğin kapsayıcı bir şekilde haber yapılması, farkındalığın artırılması ve medyada temsil şekillerinin geliştirilebilmesi adına pratik çalışmalara, uygun dil ve görsel kullanımına, kişisel değerlendirmelere ve eleştirel medya analizlerine yer verilmişti.

Kıbrıs Toplum Medyası Merkezi (CCMC) tarafından Kuir Kıbrıs Derneği ve Thomson Vakfı ortaklığıyla yürütülen Konuşulmayan (Unspoken) projesi kapsamında Basın mensuplarına yönelik düzenlenecek LGBTİ farkındalık çalıştayları 3 başlıkta toplanacak olan bir seriden oluşmaktadır.

İkincisi gerçekleşen çalıştayın ilk gününde Bayrak Radyo Televizyon Kurumu ve Genç TV,  ikinci günde ise Kıbrıs Gazetesi ve Detay Gazetesi olmak üzere 4 farklı yerel basın kuruluşu ziyaret edildi.  Çalıştay süresince uzman Sue Caro medya mensuplarının farkında olmadan, önyargılarla hareket edilebileceğini ve bunun da profesyonel alandaki çalışmaları olumsuz yönde etkileyebileceğine vurgu yaparken, aynı zamanda bunların önüne nasıl geçilebileceği konusunda da bilgiler aktardı. Bunların yanı sıra, basın mensuplarına LGBTİ temalı haberlerde uygun dilin nasıl olabileceğine dair pratik örnekler sunuldu. Özellikle de yerel basında, basın mensuplarının onlara gelen haberlerde gazetecilik ilkelerine ve etik değerlere uygun habercilik yapmaları gerektiği üzerine vurgu yaptı.

http://www.detaykibris.com/basin-mensuplarina-yonelik-lgbti-duyarlilik-calistayinin-ikincisi-gerceklesti-145742h.htm

Haluk Bilginer: Hepimiz katiliz!

$
0
0

Uzun süre sonra ekrandasınız... Neydi ‘Kara Yazı’da sizi cezbeden?

- Senaristler; Sema (Ergenekon) ve Eylem (Canpolat) Hanım’lar... Daha önce yaptıkları işleri biliyordum. Sıradan televizyon işlerinden farklı işlerdi. ‘Kara Yazı’nın birinci bölümünü okuduğumda da “Bravo” dedim. Hikâye; -kendi karakterim üzerinden gidersem- sevgisiz büyüyen bir insanın başkalarına karşı da sevgisiz davrandığını, eğer şanslıysa bir gün sevgiyi yakalayabileceğini anlatıyor. Her insan sevemez, her insan âşık olamaz. Çünkü herkes o kadar şanslı değildir.

Oysa aşk kelimesini günümüzde çok kolay kullanıyoruz...

- Zordur aşkı bulmak... Aşkın dilde değil, yürekte olması önemlidir. Egolarınızı evde bırakmanız gerekir. Bazı insanlar hiç âşık olmadan, sevmeden, sevmeyi beceremeden ölmüş olabilir. Bu büyük şanssızlık. Çünkü görmemişlerdir. Hayatta ne gördüysek onu yaşayıp yaşatıyoruz. Bilmediğiniz bir duyguyu da nasıl kendi hayatınızda kullanırsınız ki?

Peki siz gerçek aşkı yaşadınız mı?

- Ben aşk için hayatımı 180 derece değiştirebildim. Bunu becerebilen bir insan olduğumu gördüm. Zaten sevmeyi, sevilmeyi, aşkı tecrübe etmemişsen oyunculuk da yapamazsın.

Aşkı nasıl tanımlarsınız?

- Kendinize olan sevginin karşınızdakine yansımasıdır aşk. Kendinizi sevmezseniz âşık da olamazsınız.

Babalık diye bir şey yok

Canlandırdığınız Oğuz karakteri sevgisiz bir ailede büyüyor. Sizin çocukluğunuz nasıldı?

- Sevgi doluydu. Biz yakın ve birbirine sahici sevgi duyan bir aileyiz. Ama şunu da söyleyeyim; babanızı da sadece babanız olduğu için sevmek zorunda değilsiniz. O insanı severseniz, seversiniz. Önemli olan insanı sevmek. Mesela annelik duygusu için de bu böyle...

Biraz açar mısınız?

- Kadınlara hamileyken “Doğurunca onu çok seveceksin” gibi laflar söylenir. Ama doğurunca her anne çocuğunu sevmez, sevemez... Kadınların kafasını böyle şeylerle doldurmamak lazım. Çünkü sonra kendilerini suçlu hissederler. Tamam, annelik duygusu vardır ama sonuçta içinden buruşuk suratlı bir şey çıkıyor. Sevgi; ilişki ve emektir. Bu konularda fetva vermemek önemli.

Peki babalık?

- Aslında babalık diye bir şey yok.

Nasıl yani?

- Çünkü babalık sonradan öğrenilen bir şey. Siz o insanın doğumu için -sevişmeden aldığınız zevk dışında- bir şey yapmış değilsiniz. Çaba sarf eden kadındır. Dokuz ay taşıyor, ağrılar çekiyor, süt veriyor... Baba-evlat ilişkisi emek isteyen, zamanla alışılan bir şey.

Biz baba figürüne bağımlı bir toplum muyuz?

- Çok. Çünkü korkarız babadan. Bakın Türk toplumuna... Bir yandan da bayılırız. Baba; buyuran, iktidar sahibi, “Şöyle yapılacak, böyle yapılacak” diyendir. Anneler de “Seni akşam babana şikâyet edeceğim” diye korkutur. Neden? Canavar mı geliyor eve sanki!Benim şiddetle sorunum var Dizide canlandırdığımız karakter, sözünü geçiremediği her noktada oğluna manevi şiddet uyguluyor.

Sizin şiddetle nasıl bir ilişkiniz var?

- Benim şiddetle sorunum var.  Ne gibi?- Bakamıyorum şiddete, seyredemiyorum. Bir filmde aşırı şiddet varsa o filmi izlemeye biriyle gitmem lazım. Mesela Jodie Foster’ın oynadığı ‘The Accused’ (‘Sanık’) filmini uzun süre seyredemedim.

Ama şiddet gösteren bir karakteri canlandırıyorsunuz. Oynarken zorlanmıyor musunuz?

- Biz hepsini oynarız. Katili oynamamız için adam öldürmemiz gerekmiyor, mesleğimiz bu... Bu arada Hakan, siz de bir katilsiniz...

Nasıl yani? Birini öldürsem, bilirdim herhalde...

- Haberin yok henüz. Hiç cinayet işlememiş olmanız, katil olmadığınız anlamına gelmiyor. Hepimiz katiliz. Stanislavski örneğini vereyim size, “Eğer bir şeyi yaşamadıysanız, başka şeylerle bağlantı kurun, o duyguyu anlarsınız” diyor. Çok yorgun olduğunuz bir yaz günü, tatlı bir uykuya dalmışsınız ve bir sinek sesi duyuyorsunuz. Şak! Onu öldürdünüz, katilsiniz. O duygu sizde de var.

Haluk Bilginer: Son zamanlarda şiddeti çok sevmeye başladık; asalım, keselim, kıralım, dökelim, bayılıyoruz... Bu çok tehlikeli...

Mutsuzluk korkuyu getirir

Ne kadar şiddet toplumuyuz?

- Çok... Hele son zamanlarda şiddeti çok sevmeye başladık. Asalım, keselim, kıralım, dökelim, bayılıyoruz... Bu duygu artarsa da...

Nereye varır?

- Çok tehlikeli. Ölüme varır.

Neden böyle olduk?

- Mutlu değiliz. Mutluluk sıralamasında Norveç birinci, biz 69’uncu sıradayız. Mutsuzluk korkuyu, korku şiddeti getirir. İnsanlar korktukları için de öldürür.

Bir de kadına şiddet mevzuu var...

- O felaket.

Bunun sebebi ataerkil yapımız mı?

- Aslında bütün toplumlar öyle geldi. Ama akıllarını kullanıp değiştirebildiler. Biz de bunu başarırsak daha mutlu bir ülke olacağız. Bugün 14 yaşındaki bir kızın hamile olduğu haberini okuduk. İki yıl önce “Amcam bana tecavüz ediyor” diye jandarmaya gitmiş, şimdi sekiz aylık hamile. Kadına bakış açımız değişmediği; kadını bir mal, ikinci sınıf vatandaş olarak gördüğümüz sürece kadına şiddet bitmeyecektir. Şiddet fiziksel olmak zorunda da değil. Türkiye’de kadın rektör sayısı şu anda üç. Kadına ne kadar değer veriyoruz, önce ona bakmalıyız.

Kendi torunumu kendim yaptım

Kızınız Nazlı 10 yaşında. Onunla nasıl bir ilişkiniz var?

- Ben kendi torunumu kendim yaptım. Nazlı, neredeyse torunum yaşında... Onu çok seviyorum. Evlat sevgisi öğrenilen bir şey. Çocuğu; insanın egosunu bırakıp kendinden daha çok sevdiği tek yaratıktır.

Babalık sizi nasıl değiştirdi?

- Kendinizi tehlikeye atacağınız bir an, kendinizden çok çocuğunuzu düşünüyorsunuz. Nazlı doğduğunda Ankara’ya turneye gittik. Dönerken araba buzda kaydı ve 360 derece döndük. O sırada aklımdan tek geçen şey, ‘Nazlı babasız kalacak’ oldu.

Geleceğiyle ilgili hayalleriniz ne?

- Büyük kaygı duyuyorum. Onun mutlu olabilmesi için elimizden geleni yapmak ve onu seçimlerinde özgür bırakmaktan başka yapacağımız bir şey yok. Gerekli sevgiyi, empatiyi öğretebildiysek o kendini mutlu edecek şeyi seçecektir.

Yemek yapmayan erkeklere üzülürüm

Dünya görüşünüzü az çok biliyoruz. Ama sizi pek yakından tanımıyoruz. Sizce hakkınızda bilinen en büyük yanlış ne?

- Şöhret dediğiniz şey sizi tanımayan insanların sizin hakkınızda uydurduğu şeylerin tamamıdır. Çok önemli de değildir.

Şöhret olmadığınız bir hayat ister miydiniz?

- Anonim olmayı çok isterdim ama yaptığım meslek bunu engelliyor. Yapacak bir şey yok.

Peki sizi neler üzer?

- Samimiyetsizlik... Haksızlık, adaletsizlik...

Kadında, zekâ ve yetenek etkiler

Nelere gülersiniz?

- Gülünçlük beni güldürmez. Hatta üzer. Ama bir şeyin komik olması için zeki olma zorunluluğu vardır. Fırlama zihinleri, ince detayları görenleri severim.

Ağlar mısınız?

- Çok ağlarım. En son anneciğime ağladım. Çocukların çaresizliğine çok üzülüyorum. Çünkü onlar bizim sorumluluğumuzda. Onlara acı çektirmek çok büyük alçaklık olarak gelir bana.

Kendinizle ilgili ne söyleseniz şaşırırız?

- Çok iyi yemek yaparım. Yapmadığım yemek yoktur. Londra’dayken Çin ve Hint mutfağına takmıştım bir ara. Mutfak benim için terapi alanı gibidir. Yemek yapmayan erkeklere üzülürüm.

Bir kadında sizi çeken nedir?

- Zekâ ve -büyük harflerle yaz- YETENEK. Güzellik görecelidir. Bazı insanların çok güzel bulduğu kadınlar arasında benim güzel bulmadıklarım vardır. Ya da fotografik olarak güzel olan bir kadınla beş dakika oturduktan sonra Allahım bir bahane bulsam da kalksam dediğim çok olmuştur.

Canlandırdığınız karakter için en önemli şey itibar... Sizin için?

- Sevgi, mutluluk...

Peki sizin sektörde herkes sevgi dolu gibi. Ne kadar samimiyet var?

- Bilmem. Ben mesleki olarak değil, insan olarak değerlendiriyorum. Sonra gelen özellikleri hatta siyasi düşüncesi bile beni ilgilendirmiyor.

Tiyatronuzda siyasi düşüncesi ne olursa olsun iyi bir oyuncu rol alabilir mi?

- Siyasi düşünce hayatını belirliyorsa oynayamaz. O siyasi düşüncenin hayatını belirlemesine izin veriyorsa, o düşünce ona bazı şeyleri yapmasını yasaklıyorsa, oyuncu olamaz zaten.

Hakan Gence - Hürriyet

Hakan Ummak

$
0
0
“Adı Efsane”de Sadık karakterini canlandıran Hakan Ummak, dizinin beğenilmesini herkesin işini severek yapmasına bağlıyor. Genç oyuncu bunu, “İstediğiniz kadar profesyonel olun, belki olanı iyi yaparsınız ama sevgi olmadan bir adım ileri gidemezsiniz” sözüyle açıklıyor.



Rus Büyükelçiyi öldüren Mevlüt Mert Altuntaş eşcinsel siteye üyeymiş

$
0
0
Hedef şaşırtmak için gay sitelerine hesap açmışlar

Ankara Başsavcılığı 19 Aralık'ta Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde katıldığı sergide Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'u öldüren Mevlüt Mert Altıntaş'ın bağlantılarına dair soruşturmayı çok yönlü sürdürüyor. Savcılık, suikast tarihinden başlayarak geriye doğru olayın faili FETÖ'cü polis Altıntaş'ın nerelere gittiğini, kimlerle irtibat kurduğunu ve bağlantılarını araştırıyor. Ancak soruşturmanın ilerlemesi ve suikastin ardındaki güçlerin ortaya çıkmasının önüne geçmek için hedef şaşırtılmaya çalışıldığı ortaya çıktı.

HTS OYUNUYLA HEDEF ŞAŞIRTMA

Suikastin ardından Altıntaş'ın kullandığı numara deşifre edilerek internet ortamında paylaşıldı, hatta gay sitesinde “Mevlüt Mert Altıntaş” adına hesap açıldı. Yüzlerce kişinin aradığı Altıntaş'ın HTS kaydına çok sayıda numara düştü. Savcılığın Altıntaş'ın HTS kaydını araştıracağını ve söz konusu numaraları tek tek inceleyeceğini değerlendiren suikastin ardındaki güçler, bu sayede hedef şaşırtmayı planladı.

KİMLİK BİLGİLERİ İNTERNETE

Altıntaş'ın ölümünden saatler sonra adına bankada hesap açıldığı tespit edildi. Yapılan araştırmada, hesabın telefon bankacılığı yöntemiyle açıldığı anlaşıldı. Telefondan İzmir'de yaşayan S.A.'ya ulaşıldı. Şüpheli, Altıntaş'ın kimlik bilgilerini kullanarak onun adına hesap açtığını itiraf etti. Suikast sonrası Altıntaş'ın kimlik bilgilerinin vakit kaybetmeden internete düşmesi dikkat çekmişti.

Yeni Şafak

Eşcinsel tiyatro oyunları

$
0
0
Yaşasın queer tiyatro!

Dünya Tiyatrolar Günü'ne özel LGBTİ temalı tiyatro oyunlarını sizler için derledik.

Bugün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü… Uluslararası Tiyatrolar Birliği (International Theatre Institute) çağrısıyla 1961’den beri her sene 27 Mart günü kutlanan Dünya Tiyatro Günü etkinlikleri kapsamında her sene bir tiyatrocunun kaleme aldığı bildiri bu sene Isabelle Huppert imzasını taşıyor.

Isabelle Huppert kaleme aldığı bildiride, “benim için tiyatro ötekidir, diyalogdur, kinin, hıncın yok olmasıdır” diye not düşmüş. Tiyatronun, koruduğunu, barındırdığını, bir araya getirdiğini ifade etmiş. Bizde “aşk kazanacak” mottosuyla 27 Mart’a özel sizler için LGBTİ temalı tiyatro oyunlarını derledik. İşte dünyanın farklı coğrafyalarından tiyatro metinlerini cinsiyet ikiliğinden kurtaran, LGBTİ’leri de koruyan, barındıran, yaşatan tiyatro oyunları…

Tiyatronun ve aşkın kazanması dileğiyle…

80’lerde Lubunya Olmak


Siyah Pembe Üçgen Derneği’nin LGBTİ sözlü tarih projesi kapsamında dokuz trans kadınla görüşerek kitaplaştırdığı 80’lerde Lubunya Olmak isimli kitap daha sonra tiyatroya uyarlandı. “80’lerde Lubunya Olmak” oyununun mekânı 1980’lerden bir pavyon… Dokuz trans kadın sırayla sahne alarak kendi hikâyelerini, dönemin politik arka planıyla anlatıyor.

Burning Blue


David Milne Willard Greer tarafından 1992 yılında yazılan Burning Blue, militarzim ve eşcinsel aşk konulu bir oyun. Greer bu oyunu Amerikan ordusunda havacı olarak çalıştığı yıllardaki gözlemlerine ve deneyimlerine dayanarak yazmış. Oyun, Amerikan ordusunda eşcinselliğe karşı yürütülen sessiz mutabakat olarak adlandırılan "Don't Ask, Don't Tell" dönemini mizahi bir üslupla konu ediniyor.

Her Naked Skin


2008 yılında Rebecca Lenkiewicz tarafından kaleme alınan “Her Naked Skin” isimli oyun farklı sınıflardan iki feminist kadının aşkını konu ediniyor. Oyun, 1900’lü yıllarda kadınların oy hakkı mücadelesi ile başlıyor ve 1. Dünya Savaşı başladığında sona eriyor.

90’larda Lubunya Olmak


Siyah Pembe Üçgen Derneği’nin ikinci LGBTİ sözlü tarih projesi olan 90’larda Lubunya Olmak bu defa, 90'ların karmaşası içinde LGBTİ’lerin örgütlenmesine, Ülker Sokak'a, dönemin baskılarına ve ilk onur yürüyüşünün hazırlıklarını anlatıyor.

Love! Valour! Compassion!


Terrence McNally’nin 1994 yılında yazmış olduğu “Love! Valour! Compassion!” sekiz gey arkadaşın şehirdışında birlikte geçirdikleri yaz tatilini anlatıyor. Oyundaki karakterlerin Amerika’da kutlanan “Şehitleri Anma Günü -Memorial Day-, 4 Temmuz ve İşçi Bayramına denk gelmesiyle açılan konular etrafında şekillenen oyunda; sadakat, flört, AIDS, dürüstlük konuları tartışılıyor. “Love! Valour! Compassion!” seyircilerine drag performanslarda sunan komedi türünde bir oyun.

Kadınlar, Aşklar, Şarkılar


Şamil Yılmaz’ın yazdığı “Kadınlar, Aşklar, Şarkılar”, trans kadınların çocukluklarına, aşklarına ve ölümlerine adanmış tek kişilik bir oyun. Oyuncu Ahmet Melih Yılmaz, “Kadınlar, Aşklar, Şarkılar”da tek başına sahnede üç farklı kadını canlandırıyor ve anlattığı hikâyeleri aşk şarkılarıyla süslüyor.

Stop Kiss


Diana Son’un 1988 yılında kaleme aldığı “Stop Kiss” iki lezbiyenin sokakta öpüşmelerinin ardından yaşadıkları saldırı ve toplumsal baskıyı anlatıyor.

My Big Gay Italian Wedding


Anthony J. Wilkinson’ın 2003 yılında yazmış olduğu “My Big Gay Italian Wedding” eşcinsel evlilikleri konu ediniyor. “My Big Fat Greek Wedding” filmine başlığıyla bir selam veren oyun komedi türünde.

Küründen Kabere


Seyhan Arman’ın kaleminden bir oyun Küründen Kabare. Küçük bir çocukken başarılı bir öğrenci olan Serpil’in kendisindeki farklılığı ağabeyi, babası ve çevresindekilerin fark etmesiyle yaşadığı psikolojik ve fiziksel şiddete odaklanan Küründen Kabere, bir trans kadın hikâyesi anlatıyor.

Soho Cinders


Queer tiyatro seçkimizi bir müzikalle sonlandıralım. Müzikleri George Stiles’e ait metini ise Anthony Drewe ve Elliot Davis’in yazdığı Soho Cinders, karikatürize edilmiş bir Sindirella hikâyesi. Müzikal; vali adayı James Prince ile üniversite harcını nasıl ödediği belirsiz yoksul Robbie arasındaki eşcinsel aşkı konu ediniyor.

http://www.detaykibris.com/yasasin-queer-tiyatro-145906h.htm

Elton John 70 yaşında

$
0
0
Elton John'un doğum gününe akın ettiler!

Dünyaca ünlü İngiliz şarkıcı Elton John, önceki gün 70 yaşına girdi.


Önceki gün 70 yaşına giren müziğin yaşayan efsanesi Elton John için düzenlenen doğum günü partisine Lady Gaga'dan Katy Perry'ye, Neil Patrick Harris'ten Heidi Klum'a pek çok ünlü isim katıldı.

1970'lerden günümüze 450 milyondan fazla albüm, 110 milyondan fazla single kopyası sattırarak gelmiş geçmiş en büyük şarkıcılar arasına giren John için Los Angeles’taki RED Studios Hollywood’da yapılan doğum günü partisine ünlüler akın etti.

Rob Lowe’un sunuculuğunda gerçekleşen törende elde edilen gelir, Elton John AIDS Vakfı’na ve UCLA Hammer Müzesi’ne bağışlandı.

Vatan Gazetesi

Umut Akyürek'e homofobik söyleminden dolayı suç duyurusu

$
0
0
Umut Akyürek’le ilgili çok sayıda kişi savcılığa şikâyette bulunmuş ve tutanakları bana atıyorlar! Gönüllü olarak LGBTİ derneğine katkılarda bulunan ve sosyal medyada Alim Atlı ismini kullanan bir aktivist arkadaşımız, Pembe Hayat Derneği avukatı Rıza Yalçın Koçak aracılığı ile, arkadaşım ve meslektaşım Umut Akyürek’ten şikâyetçi oldu. Geçtiğimiz yıllarda benimle de bir televizyon programına konuk olan, TV programcısı Turgut Ayaydın’da Umut’tan şikâyetçi oldu. Umut, o paylaşımında modernlik ve medeniyetten bahsetmişti… Oysa, Lüksemburg Başbakanı, “Yaşayacak tek hayatım var, onu da saklamak istemiyorum” demişti.

Onur Akay

Türkiye Moldova: 3-1

Emre Mor Fenerbahçe'de!?


Paul Walker

$
0
0

Paul Walker ABD'li sinema oyuncusu. Eskiden modellik yapan aktör 2001 yapımı The Fast and the Furious filminde canlandırdığı polis memuru Brian O'Conner rolüyle üne kavuştu. 
Doğum: 12 Eylül 1973, Glendale, Kaliforniya, ABD
Ölüm: 30 Kasım 2013, Valencia, Kaliforniya, ABD (trafik kazası)
Boy: 1,88 m
Vikipedi

Türkiye gazetelerinden ortaya karışık eşcinsel haberler

$
0
0

Bu hafta gastelerde kültür sanattan bilime, iş hayatından sağlığa birçok farklı alanda LGBTİ haberlerine rastladık. Kimi günümüzü keyiflendirdi kimi yüzümüzü buruşturdu. İşte haftanın özeti… Keyifli okumalar.

Haftaya Niran Ünsal ile başlayalım. Korkusuz Gazetesi, bir dönem türban takan ve bu dönemde LGBTİ’lere yönelik nefret söyleminde bulunan Niran Ünsal’ın, ekonomik gerekçeleri ile türbanı çıkardıktan sonra gey barda sahne almasını haberleştirdi. “Tesettürü attı, gay barda sahne aldı” başlıklı haber Türkiye LGBTİ Birliği’nin sosyal medya üzerinden, Niran Ünsal konserine gitmeme çağrısına yer veriyor.

Eşcinsellik hastalık değildir!

Hafta ortasında bir haberin birçok yerel gazetede aynı şekilde yer aldığını gördük. Haber, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Çukurova Şube Başkanı Dr. Obengül Ejde’nin narsistik kişilik bozukluğu üzerine yaptığı bir açıklamadan ibaret. Bu açıklama geyler hakkındaki önyargıyı besleyecek ve bilimsel nitelikten yoksun veriler içeriyor. Erkeklerin %80’inin narsistik kişilik bozukluğu yaşadığını ifade eden Dr. Ejde, bu bozukluğun bir takım cinsel sorunlara yol açtığını ifade ediyor ve eşcinsel yönelimi de cinsel bir sorun olarak işaretliyor. Adana’da yayınlanan Yenigüney, Son Saat, Haber Eksperss ve Güney Haber gazetelerinde basılan bu haber eşcinselliğin hastalık olduğu kabulüyle yazılmış.

Bir köşede çoklu nefret

Güneş Gazetesi ile devam edelim. Medyum Memiş olarak hatırlayacağınız “Memiş Hoca” Güneş Gazetesi’ndeki köşesinde, Almanya'da ve Hollanda'da yaşayan Türk ailelerin çocuklarını eşcinsel ailelere verme paranoyasını sürdürüyor. Avrupa düşmanlığının, LGBTİ nefretiyle harmanlandığı bir yazı daha… Avrupa vatandaşlarını, Hristiyanları ve lezbiyenleri aynı köşede hedef alan Memiş şöyle yazmış: “Sapık ailelerin elinde büyüyen çocukların ismi Muhammed iken bir bakmışsınız Marcus olmuş. Türk ve Müslüman olan çocuklar sapık lezbiyen aileler tarafından Hristiyan olarak yetiştiriliyor.” Yazısını bir dua ile bitiren Memiş öyle görünüyor ki şiddet eğilimini bu gazetedeki köşesinden sürdürüyor.

Bağzı gasteler çok güzel

Perşembe günü için Özgürlükçü Demokrasi Gazetesinden bir haber seçtik. Bu habere haftaiçinde yer vermiştik, burada yeniden hatırlatalım.


Ankara’da, Hacettepe Üniversitesi Hastanesine cinsiyet tespiti için mahkeme tarafından yönlendirilen trans kadın doktorun kötü muamelesi ile karşılaşmıştı. Özgürlükçü Demokrasi bu haberi, trans kadının karşılaştığı kötü muameleyi ve ayrımcılığı kayda geçirmek için oldukça doğru bir yöntem kullanarak okuyucularına sunmuş. Hayat bayram olsa, gasteler Özgürlükçü Demokrasi gibi olsa…

Erkek eli

Cuma günü haftalık mizah dergisi Penguen’den bir çizgi ile devam edelim. Penguen Dergi, Korkusuz Gazete’ninde gündeme aldığı Niran Ünsal haberini mizahla sayfasına taşımış.

Gündeme getirilen konu, LGBTİ’lerin yaşadığı ayrımcılığı ön plana çıkarsa da İlker ve Rewhat’ın imzasını taşıyan Niran Ünsal çiziminde yine de rahatsız edici bir şey olduğunu düşünüyorum. Niran Ünsal’ın yüzünü okşayan, had bildiren erkek eli... Herhalde serbest piyasanın görünmez eli gibi, ataerkinin görünmez eli de eleştirel çalışmalarda bile kendine yer bulacak kadar çevik…

“Hayal-i Celâl” ile tanışmak ne hoş

Sıradaki haberimiz Hürriyet Kitap’tan Çağlayan Çevik’in Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) ile yaptığı röportajdan. Çağlayan Çevik’in röportajı KÜY’ün edebiyat serisini müjdeliyor hem de eşcinsel olduğu için unutulan Türkiye’nin ilk romancısının eseri ile… Haber, Koç Üniversitesi Yayınları’nın eşcinsel yazar Recaizade Mehmet Celâl’in “Hayal-i Celâl” isimli eserini de tanıtıyor. Yayınevinin editörü Cem Akaş Hürriyet Kitap’tan Çağlayan Çevik’e verdiği röportajda Recaizade Mehmet Celâl’in unutulmasını onun erken yaştaki ölümüne, dönemin edebiyat dergilerinde yer almamasına ve eşcinsel yönelimini açıkça ifade etmesi ile açıklıyor.

Satırlı saldırgan sinirlerine hâkim olamamış!


Cumartesi gününün ilk haberi Türkiye Gazetesi’nden. Gazete, Düzce’de Arif M. isimli saldırganın bir trans kadını satırla yaraladığı nefret saldırısına sebep arıyor ve saldırganı “iyi” göstermeye çalışıyor.

Türkiye Gazete’si, saldırgan Arif M.’den “sinirlerine hâkim olamayan” kişi olarak bahsederken, nefret saldırısı sonucunda satırla yaralanan C.S.’yi “travesti olduğu iddia edilen” kişi olarak ifade etmeyi tercih etti. Gazete haberinde, satırla gerçekleşen saldırının nedeni olarak ise saldırgan Arif M.’nin C.S.  ile “tartışmasının büyümesi üzerine” gerçekleştiğini yazdı.

Yeni Akit’ten Mehtap Yılmaz ile devam edelim. Mehtap Yılmaz köşesine bir takım iddialar taşımış. “Fetocu” olarak ifade ettiği kişilerin halktan topladığı paraları “LGBT eğlencelerinde çatır çatır” yediklerini yazan Yılmaz, Fettullah Gülen’i “Homo-Feto” olarak ifade etmiş. Mehtap Yılmaz’ın homofobik yazısında, “homo” olmanın mı “Feto” olmanın mı daha kötü bir şey olduğu belirsiz, ancak kendisi oldukça popüler bir iş olan iktidarın “düşmanına” düşman olma becerisinden yoksun kalmıyor ve düşmana LGBTİ nefretinden gelen cümleleriyle saldırıyor. Kendi çirkin ilişkilerine keşke eşcinselleri karıştırmasalar ama bunun bugün için en kuvvetli ikna aracı olacağını umuyorlar. Bizde nefreti yenmenin mümkün olduğuna inanıyoruz, hadi bakalım…

İşyerinde LGBTİ’ler vardır!


Akşam Gazetesi Cumartesi ekinden Arzu Akyol’un haberi ile cumartesi gününü sonlandıralım.

“’Erkek sözü’ mü yoksa ‘söz mü’” başlıklı yazısı ile iş yaşamında cinsiyetçi kalıplardan kurtulmanın ipuçlarını köşesine taşımış Arzu Akyol. Akyol köşesinde, ayrımcı dilin eğitimli ya da eğitimsiz herkes tarafından kullanıldığını ve dili dönüştürmekteki asıl hedefin yaşam tarzı, etnik kimlik, cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik veya yaş gibi unsurların iş yaşamında ayrımcılık ve tahakküm unsuruna dönüşmemesi olarak ifade etmiş. İş yaşamında LGBTİ’lerin varlığını da gözeten açıklamaları çoğalması, dili de dönüştürmesini umuyoruz.

Haftayı iş dünyasından bir haberle sona erdirelim. Burcu Özçelik Sözer’in Hürriyet Gazetesi İnsan Kaynakları ekinde yer verdiği yönetici pozisyonundaki çeşitliliğin artması için yapılan çalışmalar umut verici. Yönetici pozisyonlarındaki çeşitliliği değerlendiren bir kuruluş olan 3M’nin hedeflerini sayfasına taşıyan Burcu Özçelik; “cinsiyet, uyruk, cinsel tercih, özürlülük” durumlarının yönetici pozisyonlarında temsil edilmelerinin önemini tartıştırıyor.

Kaos GL Derneği’nin 2016 yılı kamu ve özel sektörde LGBTİ çalışanlarının durumunu ortaya koyduğu raporlarında, LGBTİ’lerin yönetici pozisyonlara getirilmediği verilerle ortaya konmuştu. İlgilenenler için kamu ve özel sektöre dair bu raporlara ilgili linklerden ulaşmak mümkün.

http://www.detaykibris.com/turkiye-gazetelerinden-ortaya-karisik-146011h.htm

Eşcinsel Ranger, Ruslara ‘ağır geldi’

$
0
0
Vizyona geçen hafta giren Power Rangers filminde LGBTİ bir karaktere yer verilmesi Rusya’yı kızdırdı. Eşcinsellik karşıtı politikalarıyla bilinen Rusya, filme en yüksek yaş sınırı olarak bilinen 18+ koşulu getirdi.

Rus politikacı Vitali Milonov filmi ağır bir dille eleştirmişti. Filmin ‘gay propagandasını hayatımızın merkezine yerleştirmeye çalışan faşist bir ideolojinin ürünü’ olduğunu öne süren Milonov’un çıkışı sonucu filmin dağıtıcısından yasak haberi geldi.

Power Rangers’ı Rusya’da dağıtan WDSSPR şirketi, sinemalara gönderdiği yazıyla filmin 18 yaşından küçüklere gösterilmeyeceğini duyurdu.

Filmde Becky G.’nin canlandırdığı ‘Sarı Ranger’ karakteri lezbiyen.

http://www.diken.com.tr/escinsel-ranger-ruslara-agir-geldi/

Sanatçı Umut Akyürek LGBTİ’nin hedefinde(ymiş; ay çok komiksiniz! U.A. ile ne işimiz olur ki?)

$
0
0
Türk Sanat Müziği sanatçısı Umut Akyürek’in geçtiğimiz günlerde yaptığı paylaşım dava konusu oldu. Şarkıcı Onur Akay, LGBTİ bireylerin Umut Akyürek hakkında suç duyurusunda bulunduğunu duyurdu. Hollanda ile yaşanan kriz sonrasında Umut Akyürek, eleştiri içeren paylaşımda bulunmuş, bazı kullandığı ifadeler özellikle LGBTİ bireylerin hedefi haline gelmişti

UMUT AKYÜREK’E DAVA AÇTILAR

Umut Akyürek’in paylaşımını fırsat bilen bazı çevreler olayı kampanyaya çevirmeye çalışıyorlar.

Onur Akay, meslektaşı Umut Akyürek hakkında yapılan suç duyurusu tutanaklarını, Facebook adresinden paylaştı.

Akay, “Umut Akyürek’le ilgili çok sayıda kişi savcılığa şikâyette bulunmuş ve tutanakları bana atıyorlar! Gönüllü olarak LGBTİ derneğine katkılarda bulunan ve sosyal medyada Alim Atlı ismini kullanan bir aktivist arkadaşımız, Pembe Hayat Derneği avukatı Rıza Yalçın Koçak aracılığı ile, arkadaşım ve meslektaşım Umut Akyürek’ten şikâyetçi oldu. Geçtiğimiz yıllarda benimle de bir televizyon programına konuk olan, TV programcısı Turgut Ayaydın’da Umut’tan şikâyetçi oldu. Umut, o paylaşımında modernlik ve medeniyetten bahsetmişti… Oysa, Lüksemburg Başbakanı, ‘Yaşayacak tek hayatım var, onu da saklamak istemiyorum’ demişti” ifadelerini kullandı.

SOSYAL MEDYA HESABINDAN AÇIKLAMA YAPMIŞTI

Umut Akyürek, söz konusu paylaşımının nefret söylemi içermediğini ifade etmişti. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Akyürek” Bir kez daha söylüyorum. Sözlerimin arkasındayım aynı cinsin evliliğini uygun bulmuyorum.Bu hakaret ve nefret söylemi degildir” diye yazarak hakkında karalama kampanyası yapanlara cevap vermişti.

Akyürek, şunları sosyal medya hesabından konuyla ilgili yazmıştı:”

“Bu düşünce beni sizin uydurduğunuz gibi homofobik yapmaz! Keza sosyal hesaplarimda yakın çevremde bu tür insanlara her zaman muhabbetle yaklaşmış dertlerine üzülmüş ortak olmuşumdur.Bunu hesaplarımı az çok incelerseniz görürsünüz. Zaten bu konuda pek çok escinsel arkadaşınız sizin haksız ve tek merkezden planlı bir biçimde yönetilen saldırınıza ortak olmadı. Bilakis konunun bilinçli bir şekilde çarpıtıldığını kabul ettiler.”

Umut Akyürek söz konusu paylaşımında Lüksemburg’un eşcinsel evliliği yapan başbakanı üzerinden eşcinsel evliliği eleştirmişti.

http://www.medyabey.com/sanatci-umut-akyurek-lgbtinin-hedefinde/

Umut Akyürek’in homofobik paylaşımına suç duyurusu

$
0
0
Akyürek, yaptığı homofobik paylaşımı tepkiler üzerine silmişti

Şarkıcı Onur Akay, LGBTİ bireylerin Umut Akyürek hakkında suç duyurusunda bulunduğunu duyurdu.

Hollanda ile yaşanan diplomatik kriz sonrası Akyürek, eleştiri yapmak isterken homofobik bir paylaşımda bulunmuş, gelen tepkiler üzerine yaptığı paylaşımı silmişti.

Türk sanat müziğinin ünlü isimlerinden Onur Akay meslektaşı Umut Akyürek hakkında yapılan suç duyurusu tutanaklarını, Facebook adresinden paylaştı.

Akay, “Umut Akyürek’le ilgili çok sayıda kişi savcılığa şikâyette bulunmuş ve tutanakları bana atıyorlar! Gönüllü olarak LGBTİ derneğine katkılarda bulunan ve sosyal medyada Alim Atlı ismini kullanan bir aktivist arkadaşımız, Pembe Hayat Derneği avukatı Rıza Yalçın Koçak aracılığı ile, arkadaşım ve meslektaşım Umut Akyürek’ten şikâyetçi oldu. Geçtiğimiz yıllarda benimle de bir televizyon programına konuk olan, TV programcısı Turgut Ayaydın’da Umut’tan şikâyetçi oldu. Umut, o paylaşımında modernlik ve medeniyetten bahsetmişti… Oysa, Lüksemburg Başbakanı, 'Yaşayacak tek hayatım var, onu da saklamak istemiyorum' demişti” ifadelerini kullandı.

http://t24.com.tr/haber/umut-akyurekin-homofobik-paylasimina-suc-duyurusu,396089
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>