Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Mağduriyet tekeli

$
0
0
Elif Şafak şöyle konuşmuş: “Biseksüel olduğumu insanların içinde konuşma cesareti gösteremediğimin farkına vardım. Çünkü karalama, alay, nefret ve damgalamaların peşimden gelmesinden korktum.”

Şafak’ı sev, sevme, eleştir, ayrı konu. Doğru mu, yanlış mı söylenen?

Sanki Türkiye’de engin bir cinsel özgürlük ortamı var da Elif Şafak gereksiz bir mağduriyet yaratmış gibi;

Sanki müthiş bir ifade özgürlüğü iklimi yaşanıyor da iftira atılıyormuş gibi;

Gey köşe yazarından neo muhafazakâr köşe yazarına vur ha vur. Neymiş, dikkat çekmeye çalışıyormuş.

Zatı şahanelerden biri o kadar gündem dururken hiç üşenmemiş, “Dikkat çekme yarışında şampiyon Elif Şafak” diye dev puntolarla başlık atmış.

Elif Şafak’ın dikkat çekmesini, dev puntolarla dikkat çekmeye çalışarak eleştirmek de ancak bu zat gibi bir dikkat çekme  beklenir.

Kardeşim elini kolunu tutan mı var? Madem dikkat çekme yarışından bu kadar rahatsızsın en azından Elif Şafak’la ilgili yazı yazmayabilirsin mesela. Hiç dikkat çekmez.

Yok yok anlaşıldı; bu ülkede mağdur olmak da kamuoyunun dikkatini çekmek de belli bir kesime özgü bir ayrıcalık. Başka kimse, hiçbir konuda mağdur olamaz, dikkat çekemez.

Mehmet Tez - Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/mehmet-tez/kopru-edebiyatinin-sonu-2538266/

Elif Şafak’ın biseksüel olduğunu açıklaması, samimi bir duygunun ifadesi olamaz mı...

$
0
0
ROLLS ROYCE’UN ARKA KOLTUĞUNDAKİ AHMET

AHMET Hakan dün Elif Şafak’ın biseksüel olduğunu açıklamasını “Dikkat çekme gayreti” olarak görüyor ve ekliyor:
“Senin bu yaptığının yanında Ertuğrul Özkök’ün dikkat çekme gayretleri bile imam hatipli gibi kalır.”
Biliyorsunuz “Türkiye dikkat çekme listesi”nde ben 1 numarayım, Ahmet Hakan üçüncü sırada...
Ama birinci sıraya çıkmak için olağanüstü gayretli...
Mesela Rolls Royce arabanın VIP koltuğundaki fotoğrafı herkesin çok dikkatini çekti.
Rolls Royce ona, o Rolls Royce’a çok da iyi yakışmış...
Yarım asırlık burjuva gibi duruyor vallahi...
Galiba ikimiz arasındaki asıl mücadele “Arka koltuktaki 1 numaralı burjuva kim olacak” yarışı olacak...
En iyi olan kazansın....


KÜÇÜCÜK SORULAR

- Elif Şafak’ın biseksüel olduğunu açıklaması, samimi bir duygunun ifadesi olamaz mı...
- Hande Başoğlu kocasını hâlâ gerçekten seviyor olamaz mı...

Ertuğrul Özkök - Hürriyet

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/vah-vah-basi-ortulu-kadin-dunyevi-hazzi-yasamaz-mi-40612829

Shafak pazarlama!

$
0
0
Bir yazarın bazı romanlarını sevmiş olmanız her romanını seveceğiniz anlamına gelmediği gibi, romanlarını ya da bizzat kendisini eleştirmeyeceğiniz anlamına da gelmiyor.

Türkiye’de böyle bir toptancılık, bir tür kolaycılık var ne yazık ki.
Ama yazarın kendisine ve sadık olmasını beklediğiniz edebiyata karşı sahteleştiğini görürseniz de bir vakitler okur olarak kendisine kredi verdiniz, çıkan her yeni kitabına pozitif önyargıyla yaklaştınız diye her şeyine kefil olacak değilsiniz.

Elif Şafak’la ve kitaplarıyla benim ilişkim tam da böyle gelişti.

İlk romanlarını sevmiştim. Baba ve Piç’i hem edebi açıdan sorunlu, inandırıcılıktan yoksun olduğu için, hem de Ermeni meselesi gibi uluslararası hesaplaşma alanına giren siyasi bir meseleyi sanki hakkaniyetle tartışıyormuş gibi yapıp kasten Türkiye aleyhine bir noktaya çektiği için eleştirdim. Sonrasında her yeni kitabını edebi eser değil ticari bir mal olarak pazarladığı, kendi okurunu bile popülerliğiyle taciz ettiği için arama mesafe koymuştum.

Ama kafamın tasını attıran “ürün” Siyah Süt oldu.

Yazar, kadınların yaşadığı özel bir durum üzerinden bir anlatı kuruyordu ama okurunu ucuz ve zevksiz bir zevzeklikle avutmaya, aslında aşağılamaya kalkıyordu ki –daha ilk yirmi sayfası falandı sanırım- tahammülüm tükendi, kitabı karşımdaki duvara fırlattım.

Bir daha da elime Elif Şafak almadım.

FETÖ’nün Doğan Medya Grubu’na GYY atadığı Eyüp Can ile evlenmiş, ismini pazarlamak için hamileyim diye göbeğini, yalnızım diye ağaçları kucaklamaya başlamış, sırf kitapları Batı pazarında kolay alıcı bulsun diye soy ismini İngilizce karaktere çevirerek kendine yabancılaşmanın zirvesine ulaşmıştı.

Mevlana’yı şezlong insanına pazarlarken ben artık dönüp bakmıyordum bile.

***

Piyasaya göre konu belirlemek, nabza göre roman yazmak, kapitalistlere mistisizm satmak yahut Nobel jürisinin dikkatini çekmek için ülkesine iftira atmak gibi gayri ahlaki durumlarla ilk kez karşılaşmıyoruz elbette.

Zaten Elif Shafak da biseksüel olduğunu ilan ettiği New York konuşmasında kendini pazarlama sınırlarını aşıp FETÖ tezlerine yaklaşarak karalıyor Türkiye’yi.

“Biseksüelim ama (Erdoğan Türkiye’sindeki) baskı nedeniyle korkumdan söyleyemedim” diyor özetle.

Türkiye’de cinsiyet değiştirip davul zurnayla evlenenler var, onlar toplumsal baskı görmüyor ama insan hakları, azınlık hakları üzerine güya kimsenin gösteremediği cesareti gösteren, insanlık adına derin acılar çeken fedakar Elif Shafak baskıdan konuşamıyor (!).

***

Ne tür bir sahtekarlık bu böyle.

Bu ülkede eşcinseller örgütleniyor, ramazanda şehir meydanlarında kışkırtıcı eylemler yapıyor ama toplum en fazla başını öte tarafa çeviriyor.

Nitekim Zeki Müren cinsel yönelimini söylememeyi tercih ettiği için bilmiyor gibi davrandı bu toplum on yıllar boyunca. Giydiği pullu payetli elbiselere, apartman topuklu ayakkabılara ve hatta mini eteğine, makyajına rağmen 1931 doğumlu Zeki Müren her zaman aile sanatçısı muamelesi gördü Türkiye’de.

Bülent Ersoykeza. Cinsiyet değiştirme operasyonu oldu, saçını uzatıp dekolte giydi, pembe kimliğini gururla salladı. Amerikalıların “our boys” dediği darbeci Kenan Evren dışında da kimseden baskı görmedi. Cinsiyet değiştirdi ismini değiştirmedi. Hayatını Türkiye’nin gözleri önünde yaşadı ama Shafak’ın yaptığını yapmadı.

Samimiyet ve cesaretten bahseden ve bu iddiayla kariyer yapan bir yazarın Bülent Ersoy kadar olamadığı ibretlik bir hadisedir bu yaşadığımız.

Eşcinsellerin sorunları var elbette. Bu konuda bir ikiyüzlülük de yok değil lakin yaşanan sorun, cinsel tercih sorunu olmaktan çok bir iffet/cinsel ahlak sorunu.

İsmet Özel’in bir cümlesini hatırlıyorum tam da burada; ahlakımızı sakınamadığınız hallerin değil yaptığımız seçimlerin belirlediğini anlatan:

“Tecavüze uğramış olmanız fahişe olmanızı gerektirmez”.

Fadime Özkan
STAR

Beyazgül Aile Bakanlığı ve Savcıları Göreve Davet Etti

$
0
0
Şanlıurfa Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Uğur Beyazgül, Elif Şafak ve Hülya Avşar’ın açıklamalarına tepki gösterdi.


Beyazgül ‘’Şafak ve Avşar’ın düşünceleri ve açıklamaları aile kurumuna direk saldırıdır’’ dedi.

Yazar Elif Şafak, geçtiğimiz günlerde ‘’Biseksüelim’’ diyerek kocasını aldattığını açıkladı. Hülya Avşar’da buna benzer bir açıklamada bulunarak ‘’Kocalar aldatmalı’’ dedi.

Bu sözler birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı.

Şanlıurfa Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Uğur Beyazgül, sosyal medya hesabından Şafak ve Avşar’ın sözlerine tepki göstererek, savcıları göreve davet etti.

Beyazgül, şu ifadeleri kaydetti;

‘’Elif Şafak "Biseksüelim"diyerek kocasını aldattığını söyledi...Hülya Avşar "kocalar aldatmalı"diyerek Aile kurumuna direkt saldırdı..

Bu saldırı terörizmden daha tehlikeli bir saldırıdır.

Zira Vatanın temeli Ailedir.Böyle bir aileden vatan için savaşacak yiğitler yetişmez..

Aile Bakanlığını ve Savcıları anayasal teminat altında bulunan Aile yapımızı korumaya davet ediyorum..

Aileyi korumak Vatanı korumaktır...’’

MEDYAURFA.COM

Gerard Sabé by Gonzalo Machado for Vanity Fair!

Sümüklü mehdinin biseksüel gelini

$
0
0
Elif Şafak’ın ‘ben aslında biseksüelim’ (hem kadınla hem erkekle demek) açıklaması üzerine okuyucularımdan yüzlerce mail aldım, acilen bir yazı siparişinde bulunuyorlar, haklılar tabii, bir Elif Şafak uzmanı olarak bu büyük ‘tarihsel’ olayı ben yazmayacağım da kim yazacak?

Batı kamuoyunda ‘cemaat’ ve ‘mehdi’ lafları aldı yürüdü, bir manyak ve piskopat bir sümüklü mehdinin gelini olarak anılmak dayanılacak bir eziyet değil, henüz bir yıl öncesine kadar ‘insanlık, diyalog, liberal değerler ve hoşgörü’yle kendini pazarlayan Elif Şafak için bu suçlamalar ‘zor gelmeye’ başlamış olmalı.

Hatta cemaat ve mehdi lafları ajan piskopat suçlamasından öteye artık bir ‘savaş suçuna’ doğru evrilmeye başladı, hatta, bu suçlamalarla her han ‘tutuklanması’ talep dahi edilebilir hale geldi.

Bu ‘ajan’ ve ‘hain’ ve ‘piskopatlık’ ve ‘sümüklü mehdi’ cephesinin hemen terkedilmesi lazımdı. ‘Biseksüelim’ diyerek cephe değil mevzi değiştirdi.

Ve şimdi bu yeni mevziisinde düne kadar cemaatin gelinine yapılan eleştirileri ‘ben aslında biseksüelim’ kıvırmasıyla daha rahat göğüsleyebilecek, çünkü batı kamuoyunun en hassas olduğu özgürlükler alanına giriverdi.

Ajan, hain, sümüklü mehdi, piskopat cemaat gibi eleştiriler karşısında yitirmekte olduğu yazar kimliğini, şimdi Elif Şafak ‘hayır ben lezbiyen’ olduğum için bana saldırıyorlar, bana saldıranlar ‘homofobik’ faşistler, Türkiye’de yaşamam mümkün değil, diyerek mercimek beyniyle karşılamayı düşünüyor.

Kimliğini, manyak bir cemaatten eşcinsel alanına kaydırmak bence de iyi bir strateji…

Ancak batıyı tanıyabilmek elçilik idare memurunun kızı olarak İngilizceyi iyi telaffuzuyla yetmiyor.

Mesela batı kamuoyunda Araplar kendilerini ‘prens’ olarak pazarlar, mesela, aynı yüksek çevrelere girmek isteyen Hintliler kendilerini ‘zengin üst sınıfın’ çocukları olarak.

Ancak aynı kamuoyunda Türkler’e gelince iş karışıyor, uzun bir süre, Avrupa solu ve neoconlara uyup onların panellerine katılıp Türkiye’deki "faşist ve Kemalist ordu"nun ‘muhalifleri’ olarak kendilerini pazarlamanın bayağı ekmeğini yediler, şimdi bunun da modası geçti.

Artık ortada "faşist ordu" da yok, şimdi muhalif cepheler de karıştı, daha düne kadar Elif Şafak’ın AKP’li bakanlara yaptığı övgüler The Guardian’ın arşivinde duruyor.

Liberaller neyin muhalifi pek anlamış da değilim, ancak, sürekli bir ‘kimlik’ krizi yaşadıkları kesin, cinsiyetleri milliyetleri sabit yerinde durmuyor gidip gidip geliyor. Tabii ki ilk sarıldıkları ‘kimlik’ evrensel kimlikler, liberallik zaten bir ‘dünya vatandaşlığı’, lezbiyenlik de öyle, bir genel kimlik.

Bence asıl kimlikleri, bu zavallılarda kendilerini Batı’ya kabul ettirmek gibi bir bitmeyen o iştah ve hevesleri.

Kendilerine habire kimlik ararlarken Türkiye’de siyasetler değiştikçe kimliklerini değiştirmek zorunda kalanlar keşke Batıyı tanıyabilseler de bu kadar çok kimlik krizine girmeseler.

1975 yılında çekilen ünlü sinemacı Kübrick’in Barry Lyndon filmi konumuzun ilk öğretici örneği, müthiş bir filmdir, sınıf değiştirmek isteyen bir İrlanda köylüsünün başından geçen çok sert maceralı bir hikayeyi konu edinir.

Aristokrasi, burjuvazi bir yüksek üst sınıftır, o sınıftan evlenseniz o sınıf kadar zengin olsanız o sınıfın kültürünü içselleştirmeye çalışsanız dahi, bir yere kadar.

Barry Lyndon filmi bir köylü çocuğun bir üst sınıfa asla giremeyeceğini anlatır. Üst sınıf Batı’nın genlerine kodlarına kanına girmiştir, dünyanın en büyük yönetmenlerinden sayılan Kübrick, bize, bu sınıfın sert aşılmaz duvarlarını gösterir. Ve filmin sonunda kahramanımız hem malikanesini hem asil eşini hem servetini hem bacağını kaybeder ve elinde sadece hayata başladığı yoksul köylülük kalır.

Gelelim ana temamız ‘lezbiyenliğe’… Daha birkaç yıl önce Mavi En Sıcak Renktir filmi Cannes film festivalinde büyük ödülü aldı. Film bir lezbiyen filmi ve dünya lezbiyenlerinin baştacı filmi.

Ve filmde onlarca dakika kesintisiz süren sevişme sahneleri pornografinin dahi sınırlarını aştı ve Fransa’nın en özgürlükçü sinema eleştirmenleri dahi, bu uzun süren pornografik sahneler karşısında küçük dilini yuttu, hatta bir çoğu sendeleyip şaşırdı ve hatta gösterime girip girmemesi dahi tartışıldı.

Batılı ve Türk izleyici ve eleştirmenler ister istemez filmde iki kadının aşkı ve yatağı ve romantizmine kilitlendi.

Oysa filmin konusu iki lezbiyenin romantik aşkı ve sevişmesi, asla değildi.

Kübrick’in filmi 1975, Mavi En Sıcak Renktir filmi ise 2010’larda çekildi ve ama, filmin konusu aynıydı: Sınıf!

Orta sınıftan bir liseli kız erkeklerden değil kadınlardan hoşlandığını anlar ve gay barlarına gitmeye başlar ve orada mavi saçlı bir kadına aşık olur.

Aşık olduğu kadın üst sınıftan bir kadındır, evlerinde istiridye yerler, liseli kızımız ise evinde domatesli makarna yer. Liseli kızımız onca okumasına rağmen ancak bir öğretmen olabilmekte, mavi saçlı sevgilisinin ise çok zengin bir çevresi vardır. Liseli kız eşcinselliğini ailesine anlatamaz, sevgilisi ise tanışmalarının hemen sonrasında sevgilisinin ailesine bir akşam yemeğiyle takdim edecek sosyal anlayışta ve rahatlıktadır.

Film, sınıfsal farkları daha da ileri götürür ve sınıfsal farkları konu edinir, mesela, mavi saçlı sevgilisiyle ayrı bir evde yaşamaya başlarlar ve partiler verirler, partide görürüz ki, mavi saçlı sevgilisi başkalarıyla rahatlıkla flört etmeyi sürdürmekte ve bu durum evlilikleri için ‘ahlaki’ bir suç hiç oluşturmaz.

Ancak liseli kızımız bir kaçamak yapar ve mavi saçlı sevgilisi alt sınıftan sevgilisinin bu kaçamağını hiç affetmez ve sevgilisini fahişelikle suçlayıp evden kovar.

Ve ayrıca bir yatak sahnesinde, ki, filmin merkez sahnesidir, mavi saçlı sevgilisi liseli kızımızı koynuna alıp okşarken şunları söyler, ‘öğretmenlik yetmez, sen de bir şeyler yapmalısın, mesela yazar olmalısın’ der…

Filmin özeti de bu sahnedir, yüksek sınıfın kendine ait zevkleri vardır, ahlakı vardır, görüntüsü vardır ve liseli kızımız dünya güzeli olduğu halde…

Ve asıl önemlisi, mavi saçlı sevgilisinin bütün arzularını doya doya dibine kadar karşıladığı halde mavi saçlı sevgilisinin havalı entel üst sınıf dünyasını dolduramaz.

Cinselliğin yeri doldurulur ama sınıfsal farklılığın yeri doldurulamaz?

Tunuslu yönetmen Abdellatif Kechiche, Mavi En Sıcak Renktir filminde dünyalılara şunları söyler: Bedenlerimiz aynı olduğu halde. Cinsiyetimiz aynı olduğu halde. Arzularımız şehvetimiz aynı olduğu halde. Aynı yatakta olduğumuz halde. Aynı yatakta birbirimizin en mahrem yerlerini saatlerce emdiğimiz halde…

AYNI İNSANLAR DEĞİLİZ

Sınıf farkları her yerdedir.

Sınıf farkları cinsiyetimizden zevklerimizden romantik aşkımızdan dahi çok başka bir yerdedir.

Filmin Avrupa’nın en büyük ödülünü alma sebebi de budur, yoksa, filmin geri kalan kısmını pornografik sitelerde pekala bulabilirsiniz.

Jack Goody’nin müthiş kitabı Tarih Hırsızlığı İş Bankası’ndan çıktı, aynı şeyleri akademik olarak anlatır.

Kitabı, Avrupa merkezli kültüre Batı topraklarından yapılan en sert ve en filozofik eleştiridir.

Her solcunun tekrar tekrar okumasını salık verdiğim bu kitapta yazar, batınının kendini dünyanın merkezi olarak görmesine çok sıkı akademik eleştiriler getiriyor.

Bilimsel buluşlar, üniversite, uygarlık, şehir, feodalite (egemenliğin bölüşümü), kapitalizm (tüccar, senet) ve ticaret, ve lezzetten çiçek bakımına kadar yüksek kurumlar ve zevkler sadece batılıların icadı değil, ispata çalışıyor.

Kolay değil, Avrupa’nın en büyük tarihçilerinden Braduel’i ve onun ‘kapitalizmin’ oluşmasına dair yazdıklarını eleştiriyor, Weber’in batı kapitalizmini tetiklediği düşünülen Proteston Ahlakı’na üstelik alaycı ve çok sert eleştiriler getiriyor, ve sıkı durun, Mark’ın tarihi dönemlendirirken Asya’yı istisna tutmasına ciddi itirazlar getiriyor.

Şunu demeye getiriyor, Çin dünya dışı medeniyet dışı bir yer değildi, ahlakı, şehri, kurumları, ince zevkleri ve ticareti, Batı’da olduğu gibi değil ama başka türlü geliştirdi. Evet Hint’te kastlar vardı, evet, Türkler Sipahi (ordu)ydu, ama, şehirleri ahlakı kültürü ticareti başka türlü gelişti.

Ve tabii hepsinin birbirleriyle irtibatları geçişleri.

Şunları söylemeye çalışıyor, Batılı olmayanlara ‘barbar ve ilkel’ ve ‘uygarlık dışı’ bir söylem Batı’nın kendini üstün görme hastalığıdır.

Bir zaman Kartacalar’a barbar dediler, bir zaman Fenikeliler’e (Lübnan), bir zaman Persler’e ‘barbar’ dediler, Kartacalar, Fenikeliler ve Persler tarih dışında kalınca bu sefer Türkler’e ‘barbar’ demeye başladılar.

Ve Türkler’in Çin ve Hint ve Arap ve Batı’nın dışında daimi ordu besleyen ve ordularıyla binlerce yıl yaşayan çok istisnai bir siyasi karakterleri vardı.

İnebahtı’da yenilmesine rağmen çok kısa sürede yepyeni yüzlerce kadırga inşa edecek tersaneleri vardı, Avrupa, Bursa dokumacılığı ve tiftik loncalarının çok gerisindeydi…

Kendini ezik ve aşağılık hissedenler için çok çok uzun öğretici bir akademik eleştiri.

Özetle Batı dışı topraklarda doğmuş olmak utanılacak bir şey değildir.

Mesela Batı dışı topraklarda doğmuş olmakla ‘uygarlık’ dışında kalmış olmazsınız.

Batı dışı topraklar silme baştan sona ‘barbar’ ve ‘despotik’ değildir.

Batılıların kucağına koynuna oturunca insan olunmuyor!

Batı dışı topraklarda da meclis, ahlak, yüksek kültürler ve bunların sürekliliğini sağlayacak kurumlar hep oldu.

Hatta eşcinsellik arızi bir durum değil sarayından şairine kadar ‘kültür’ olarak en alasını inşa etti.

Özetle, asıl insanlıktan çıkanlar, Batı’nın moda akımlarına kapılıp sınıfını kültürünü milliyetini toprağını inkar edenlerdir.

Bu moda cereyanların kuyruğuna tutunmak ülkemizde çok uzun süredir bir kimlik krizi haline geldi artık boşlukta ne yapacaklarını ne söyleyeceklerini şaşırdılar.

Oysa, bir muhalife ve bir yazara ve bir aydına yakışan, tarihin doğuda ve batıda değiştiremediği en sert yapıların karşısında olabilmektir.

Zenginlik ve fakirlik gibi, ezen ve ezilen gibi, sömürü gibi, emperyalizm gibi, emek gibi, işsizlik gibi, herkesin hukuk karşısında eşit olabilmesi için.

Yanisi, yatakta eşit olmak sadece bir kandırmaca…

Gerisi hep angarya!

Yüzüstü çok süründün…

Ayağa kalk Şafakya!

Nihat Genç

Odatv.com

http://www.sanalbasin.com/sumuklu-mehdinin-biseksuel-gelini19102017-21762832

KORKAK BİR HOROZ ELİF ŞAFAK KONUSUNDA KİMLERİ ALKIŞLAR

$
0
0
DİKKAT ettiniz mi...Elif Şafak biseksüel olduğunu açıklayınca erkek yazarlar üzerine çullandı.
Kadın yazarların pek çoğu sessiz kaldı... Bana sanki, bu düşünsel recmi sessizlikleriyle onaylıyorlar gibi gelmişti. Yanılmışım...

Ayşe Arman dün öyle bir patlayıp TED konuşması için fikrini şu cümleyle öyle net yazdı ki...
“Bence şahane bir konuşma... Destekliyorum... Ve Elif Şafak’ı çok cesur buluyorum...”

Ben de sana çok teşekkür ediyorum Ayşe... Benim gibi korkak bir horozun söylemek istediğini en açık şekilde söylediğin için teşekkür ediyorum.

NOT: Alkışladığım bir yazı da Gazete Duvar’da popüler kültür yazılarını çok keyifle okuduğum Zehra Çelenk’in “Elif Şafak ve bizim büyük homofobikliğimiz” yazısı.

TOKSİK MASKÜLEN VE TESTOSTERON TANKERİ

CUMARTESİ günü bir kadın senarist ve sinema eleştirmeni Mike Muir, Financial Times’ta, kadınlarına yapılabilecek en berbat şeyleri yapan ünlü yapımcı Weinstein’a karşı yazdığı yazıda iki ilginç kavram kullandı. Hollywood’un erkek dünyasını “toksik maskülenlik” olarak değerlendirdi ve bu erkekler için “Testosteron tankeri” dedi.

Türk medyasının erkek takımının Elif Şafak hakkında yazdıklarını okuyunca bunları hatırladım.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/kurt-bayragini-indiren-kim-gondere-ceken-kim-40615297

Elif Şafak, biseksüellik ve bizim büyük homofobikliğimiz

$
0
0
Elif Şafak’ın yazarlığı eleştirilebilir, belki çeşitli konulardaki samimiyeti de sorgulanabilir. Cinsel kimlik konulu bir ifşanın samimiyetini sorgulamaksa hiç kimsenin, hiçbirimizin haddine değil. Bir insanın hayatının bu kadar özel ve önemli bir yanına dair paylaşımını sorgulamak için, biz de kim oluyoruz yahu?
Elif Şafak New York’taki Ted Talks konuşmasında biseksüel olduğunu açıklayarak büyük yankı uyandırdı. Dünyada değil tabii, ülkemizde. Sene olmuş 2017, biseksüelliğin ve ifşasının marjinalliği, avangartlığı mı kalmış… (Bu iki kavrama yer verme nedenim sosyal medyada bu konuya dair yorumlarda sıkça kullanıldığına rastlamam.)

Bizdeyse pek tabii ki yer yerinden oynadı. Sosyal medya ikiye bölündü. Sosyal medyamız çünkü zihin dünyamız ikiye bölünmeye o kadar müsait ki bu hiç de zor olmadı. Sol tarafta sahne içi hareketin, sağ tarafta diyalogların aktığı çift sütunlu senaryolar gibiyiz. Düşünce/eylem ve söz hem birbirinden apayrı hem de kabak gibi ortada. İç içeliğe, hayatın griliklerini kapsayan ara alanlara, başka bakış açılarına en basit düzeylerde bile tahammülümüz yok. Bu nedenle gün geçmiyor ki insan pek de yakın hissetmediği birini savunur durumda bulmasın kendini.

Elif Şafak konuşmasının ilgili kısmı şöyle: “Ben her zaman azınlık hakları konusunu yüksek sesle konuşan ve üzerinde yazı yazan biri oldum, kadın hakları LGBT hakları gibi… Ancak bu konuşmamı hazırlarken biseksüel olduğumu insanların içinde konuşma cesareti gösteremediğimin farkına vardım. Çünkü karalama, alay, nefret ve damgalamaların peşimden gelmesinden korktum. Fakat kimse durumun karmaşıklığı nedeniyle sessiz kalmamalıdır.”

Ahmet Hakan’dan Oray Eğin’e kadar herkes konuya kendi meşrebince el attı. İkiye bölünen sosyal medyamızın bir kısmı Elif Şafak’ı cesurca açıklaması için tebrik ederken diğer kısımsa yazarı, çocukluğundan hatta hızını alamayıp Big Bang’den başlayarak yerin dibine gömmekle meşguldü. Hakaretler birbirini kovaladı, arada hatırı sayılır miktarda bifobik, homofobik, transfobik malzeme de üretildi.

Biseksüelliğin ne anlama geldiğini yazayım bu noktada çünkü Elif Şafak’ı eşi Eyüp Can’la çeşitli yakınlaşma hallerinde gösteren cinfikir tweetlerden anlaşıldığı kadarıyla pek bilinmiyor. Ya da ‘bi’linmezden geliniyor. Biseksüellik, “hem erkek hem kadınlara yönelik romantik çekim, cinsel çekim ya da cinsel davranış” anlamına geliyor. (Bu konuda sosyal medyada dönen espriler arasında en beğendiğim, “biseksüellik ne ya?” sorusuna karşılık yazılan, “iki yılda bir seks, bienal gibi” oldu.)

Biseksüellik bizim üniversite yıllarımızda oldukça popüler bir yönelimdi. Barda otururken o güne kadar hetero bildiğimiz kız arkadaşlarımızın birden yanındaki kızı öpmesi gibi durumlara şahit olurduk, alkışlar ıslıkları izlerdi. Havalı, cesur, özgürleştirici bir yanı vardı bu durumun. Çok hassas bir alanda espri yaptığımın ve her an kafama bir ok yiyebileceğimin farkındayım ama dalga geçmiyorum. Fikir olarak oldukça insana yakın, ruha yakın geliyor. Yine de insanın içinde olmalı tabii. İhtimallere açıklığın cazibesinin doğal bir parçasını oluşturduğu ilk gençlik yıllarının “masumiyeti” dışında ama, bu gibi durumların taklit, özenti, reklam malzemesi olmasının LGBTİ bireylerin yaşamının inanılmaz derecede zor olduğu Türkiye gibi bir ülkede hele, sinir bozucu bir yanı, elbette var.

İtinayla Doğu’dan çok Batı’yı hedef alan, dantelli, cin peri hikâyeli, loş evde tül perdeli, kat kat rimelli ve kasvetli edebi dünyası kadar en az, Elif Şafak’ı Elif Shafak haline getiren süreçte reklam ve PR faaliyetlerinin tartışılmaz bir öneminin olduğuna katılıyorum. İlk romanlarını daha kendine özgü bulup daha çok sevmekle beraber, Şafak hiçbir zaman benim yazarım olmadı. Sorunlu ve yer yer de tutarsız politik çizgisini de kendime yakın bulmadım hiç. Yine de bir Elif Şafak nefretim yok, bu konudaki yaygın nefreti de anlamam pek mümkün değil. Bu işler bizde de dünyada aşağı yukarı böyle dönüyor bir de maalesef. PR’ı da Elif Şafak icat etmiş değil yerli ve Batılı okur avlama tekniklerini de. Pek çok iyi yerli yazarın adını bile bilmezken gece gündüz ondan söz ettiğimize göre, daha önce de yazdığım gibi, ortada bir cehennem varsa ona odun taşıyan da biziz.

Çeşitli ve yaratıcı vesilelerle hep ilgi odağı olmayı başarmış bir yazarın bu tür bir açıklamasının belli bir düzeye kadar espri kaldırır olduğunu da kabul ederim. Aşağı yukarı ikinci tweette, üçüncü hakarette aşınan ve aşılan bir düzey bu da. Şafak’ın açıklamasını takip eden yazılardaki iğneleyici ya da eleştirel değil düpedüz hakaret içeren dil, tüylerimi diken diken etti. Nedense bu gibi durumları en çok eleştirenler de esen rüzgârları en idareli biçimde kullanıp gemisini her daim yürütebilenler oluyor.

Elif Şafak’ın yazarlığı eleştirilebilir, belki çeşitli konulardaki samimiyeti de sorgulanabilir. Cinsel kimlik konulu bir ifşanın samimiyetini sorgulamaksa hiç kimsenin, hiçbirimizin haddine değil. Bir insanın hayatının bu kadar özel ve önemli bir yanına dair paylaşımını sorgulamak için, biz de kim oluyoruz yahu?

Elif Şafak açıklaması üzerine yazılıp çizilenler, ifşada belirtilen çekinceleri o kadar doğrular nitelikte ki. Türkiye gibi bir yerde “aykırı” görülen bir cinsel kimliği açıklayacak kişinin alay, iftira, karalama ve damgalamadan korkmasından daha doğal bir şey olamaz.

Elif Şafak’ı sevip sevmemek konu dışı. Edebi ve siyasi tercihler konu dışı. Bu ifşa ve devamında karşılaştığı yoğun saldırı konusunda sonuna kadar Elif Şafak’ın yanındayım. Hiçbir samimiyetsizlik de klavyelerden taşan ikiyüzlülük, homofobi ve maksadını baştan aşan nefret kadar samimiyetsiz gelmiyor bana.

Zehra Çelenk

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/10/17/elif-safak-biseksuellik-ve-bizim-buyuk-homofobikligimiz/

Hayatımda hiç döner yemedim; Ben gay değilim ama gay arkadaşlarım var!

$
0
0
İngiltere tahtının beşinci vârisi Prens Harry, hayatında hiç döner yemediğini söylemiş. Ayıp ediyorsun Harry, vaktin olursa atla gel sana Kadıköy'de bir zurna ayarlayalım.


Sanmayın ki döner sadece Türkiye'de popüler. Prens Harry'nin İngiltere’de de çokça tercih edilen dönerin tadına hiç bakmamış olması bu yüzden şaşırtıcı. Habere göre, bir hayır aktivitesine katılan Prens Harry, bir çocuğun “Hiç döner yediniz mi?” sorusuna, “Hayır ama arkadaşlarım yedi” yanıtını vermiş. "Hayır ama arkadaşlarım yedi" de garip bir cevap değil mi? "Ben gay değilim ama gay arkadaşlarım var" derken 'aslında homofobik değilim' mesajı vermek gibi... Tamam anladık Harry, dönere karşı boş değilsin!

Ama bir insan nasıl döner yemeden yaşayabilir yahu? Bir Türk olarak hakikaten anlamakta zorlanacağımız bir durum. Halbuki bu efsane lezzet dünyanın her yerinde 'en çok satan fast-food yemekler' arasında ilk 10'da yer alıyor. Mesela Almanya'nın bir numaralı fast-food yiyeceği olmuş durumda.

Prens Harry'nin yolu bir gün Türkiye'ye düşerse en alasından bir döner yedirelim kendisine. Hatta ben dönerci olsam, şahsen paketletip gönderirdim bi' yarım. Güzel olmaz mıydı?

http://www.milliyet.com.tr/prens-harry--hayatimda-hic-doner-yemedim-mola-5076/

Gazeteci Ayşenur Arslan : Bize yerli ve milli biseksüel lazım

$
0
0
Talks’ta biseksüel olduğunu ve bugüne kadar korktuğu için bunu açıklamadığını ifade eden Elif Şafak'a sert tepki gösterdi.

BİZE NE

Tele1'de ekrana gelen Forum programında yazar Elif Şafak'ın 'biseksüelim' açıklaması da konuşuldu. Gazeteci Ayşenur Arslan, Elif Şafak'ın gündeme gelmek için böyle bir açıklama yaptığını ima ederek, "Bize ne" dedi, Şafak'ın lüks hayatına vurgu yaptı.

YERLİ VE MİLLİ

Ayşenur Arslan'ın Elif Şafak çıkışına Enver Aysever de "Bize yerli ve milli biseksüel lazım" esprisiyle katıldı.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/kurt-bayragini-indiren-kim-gondere-ceken-kim-40615297

Elif Şafak’ın biseksüelliği

$
0
0
Esaslı isteğim şudur: Kimsenin cinsel tercihinin merak edilmediği, tartışılmadığı, önüne engel olarak atılmadığı, sorulmadığı, mesele edilmediği bir düzen.

New York'taki TED konuşmasında yazarlık, öykücülük, siyasi ve kültürel tabular, azınlık hakları falan derken bir anda bugüne kadar insanların tepkilerinden korkup biseksüelliğini açıklayamadığını öğreniverdik yazar Elif Şafak'ın.

Sonra ortalık karıştı. Bu konunda iki fikir çıktı. Bir grup, Şafak'ın dikkat çekme operasyonunun son hamlesi olarak gördü, bir grup da 'Helal olsun, büyük cesaret' dedi.

Ben iki grubun ortasında kaldım. Elif Şafak'ın biseksüel olup olmamasının onun hayatını etkileyecek hali var mıydı ki? Yoktu. Elif Şafak cinsel tercihiyle yargılanacağı, alay, nefretle karşılaşacağı bir çevrede miydi ki? Yüzde 1000 değildi.

Elif Şafak'ın cinsel tercihini merak eden bir kitle var mıydı ki? Yoktu.

Bu itirafa girmeden de aslanlar gibi ve etkili bir şekilde konuşmasını bitirebilirdi.

Bir yandan da bu konuşma sonrası 'Biseksüel nedir?' gibi haberler de çıktı, bilenler bilmeyenlere anlattı. Birçok kişi Elif Şafak'tan güç aldı, rahatladı, güven duydu... Bu cesareti sadece 'reklam ve gündeme gelme aşkıyla' sınıflandırmak istemem doğrusu.

AYŞE ÖZYILMAZEL / SABAH

Playboy’un 64 yıllık tarihinde ilk; Ayın Playmate’i, Transseksüel Ines Rau!

$
0
0
Dünyanın bir numaralı erkek magazine dergisi Playboy, 64 yıllık tarihinde ilk kez bir transseksüel modeli Playmate olarak seçti.


Playboy’un her bir sayısında yer alan birbirinden güzel modeller içerisinden birisi o sayının ve o ayın Playmate’i seçiliyor.

Dergi, resmi, twitter hesabından paylaştığı mesaj ve fotoğraflarda, 26 yaşındaki Fransız transseksüel model Ines Rau’yu Kasım 2017 sayısının Playmate’i olarak lanse etti.

Dergide aynı zamanda Ines Rau ile yapılan geniş bir röportaj da yer alıyor.

Cinsiyet değiştirerek 2014 yılında kadın olan Rau, erkeklikten kadınlığa geçişin ruhsal, fiziksel ve cinsel anlamda hayatında yarattığı çarpıcı değişiklikleri içten bir şekilde paylaştı.

Dergi resmi twitter hesabından, Ines Rau’nun Kasım ayı sayısında yer alan pozlarından bazılarını da tanıtım amaçlı paylaştı.

http://www.korhaber.com/haber/Playboy-un-64-yillik-tarihinde-ilk-Ayin-Playmate-i-Transseksuel-Ines-Rau/243048

“Gay olsam,sırf kiliseye inat yarın gidip evlenirdim.”

$
0
0
Javier Bardem 2005 yılında İspanya’da eşcinsel evliliğin yasallaşmasının ardından “Gay olsam,sırf kiliseye inat yarın gidip evlenirdim.” açıklaması yaptı ve oldukça tepki çekti

Dünyanın en yaşlı kaplumbağası eşcinsel çıktı

$
0
0
Dünyanın en yaşlı kaplumbağası 186 yaşındaki Jonathan’ın 1991’den beri birlikte olduğu sevgilisinin aslında bir erkek kaplumbağa olduğu ortaya çıktı


Dişi sanılıp Frederica adı verilen kaplumbağaya şimdi Frederic deniyor. Atlantik Okyanusu’nun güneyindeki İngiltere’ye bağlı Saint Helena Adası’nda yaşayan Jonathan, 26 yıldır çiftleşme dönemini Frederica ile birlikte geçiriyordu.

MUAYENEDE ANLAŞILDI

Adaya dönemin valisine hediye olarak 1900’lerin başında getirilen Jonathan’ın yanına eş olarak da 1991’de Frederica getirildi. Kaplumbağa çift, birlikte yıllar geçirse de hiç yavruları olmadı. Kısa süre önce veterinerler, Frederica’daki bir lezyonu tedavi etmek için kaplumbağayı muayene etti. Muayenede Frederica’nın aslında bir erkek kaplumbağa olduğunun ortaya çıkması büyük bir sürpriz oldu.

Saint Helena Adası’nda geçtiğimiz yıl eşcinsel evliliklere izin veren bir tasarı hazırlanmıştı ancak 4 bin 255 kişinin yaşadığı adadaki yerel halkın tepkisi üzerine söz konusu tasarı geri çekilmişti.

http://www.posta.com.tr/dunyanin-en-yasli-kaplumbagasi-escinsel-cikti-haberi-1344059

İki eşcinsel turiste ‘gerekçesiz’ sınırdışı

$
0
0
İngiltere’den Türkiye’ye gelen iki eşcinsel turist, havalimanında hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındıktan sonra sınırdışı edildi.


journo’dan Burcu Karakaş’ın haberine göre, Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı Bilal Sadiq (28) ve Polonya vatandaşı Tomasz Pawel Walus (25), Türkiye’deki arkadaşlarını ziyaret etmek için 14 Ekim günü İzmir’e geldi.

Reklam


İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda pasaport kontrolü için kuyrukta bekledikleri sırada yanlarına gelen sivil polis, ikiliye, Türkiye’yi ziyaret nedenlerini sordu.

‘Fotoğrafları birbirlerine gösterip gülüyorlardı’

Sivil polisin bir süre sonra kuyruktan ayrılarak başka bir yere geçmelerini istediğini söyleyen Sadiq, “Öncelikle kontrol amaçlı sorular sorulduğunu sandık. Yarım saat sonra başka bir yetkili geldi. Telefonlarımızı istedi.”

Telefonunu alan görevlinin WhatsApp mesajlarını okuduktan sonra fotoğraflarına baktığını aktaran Sadiq, şöyle devam etti: “Eşcinsel olduğumuzu anladılar. Sonra arkadaşımın telefonunu istedi. Ona da sorular sordu. Oradan bir ofise geçtik.”

Memurun kendilerine sevgili olup olmadıklarını sorduğunu söyleyen Sadiq, arkadaş olduklarını söyledikten sonra, Türkiye’de LGBTİ Onur Yürüyüşü’nün ne zaman düzenlendiğinin de sorulduğunu anlattı.

Sınırdışı edilen turist şöyle devam etti: “Bu esnada telefonumdaki fotoğrafları birbirlerine gösterip gülüyorlardı. Türkçe bilmediğim için ne dediklerini anlamadım. Türkiye’ye giriş yapamayacağımızı, İngiltere’ye gitmemiz gerektiğini söylediler. Bunu duyduğumda şoke oldum. Türkiye’ye ilk kez gelmemiştim ama başıma ilk defa böyle bir şey geldi. Daha önce sorun yaşamadım. Hiçbir neden göstermediler.”

Sadiq, telefonlarını geri aldıktan sonra arkadaşı Tomasz Pawel Walus’un neden sınırdışı edileceklerini sorduğunu ancak yanıt alamadıklarını, yazılı bir belge istedikleri zaman ise görevlilerin agresifleştiğini söyledi.

‘Münih’e gittiler’

“Havaalanında görevli kişilerden kimse bize bir neden sunmadı. Gözaltına alındığımız yerde üstümüz arandı. Türkiye’deki arkadaşlarıma haber verebildim, onlar da inanamadılar” diyen İngiliz turist, ilk uçakla ülkelerine geri gönderilmek istendiklerini ancak uçağın kaptanı kabul etmeyince aynı geceyi havaalanında gözaltında geçirdiklerini kaydetti.

Çarşamba gününe kadar beklemeleri gerektiği söylendiğinde Londra dışında başka bir şehre gidebileceklerini belirtmelerine rağmen bunun mümkün olamayacağını, prosedüre uygun davranılması gerektiğini ancak sonrasında kendilerinin ödemesi halinde gidebileceklerini öğrenen iki turist, Münih bileti almak zorunda kalarak 15 Ekim’de sınırdışı edildi.

Sadiq, “Anladığımız kadarıyla, telefonlarımıza bakan memur gördüklerini beğenmedi ve eşcinsel olduğumuz için ülkeye giriş izni vermedi” diye konuştu.

İngiliz konsolosluğunu aradıklarını ama konsolosluk yetkililerinin bir şey yapamayacaklarını söylediğini aktaran Sadiq, henüz bir şikâyette bulunmadıklarını, ancak yasal işlem başlatmayı düşündüklerini belirtti.

http://www.diken.com.tr/fotograflara-baktilar-izmirde-gozaltina-alinan-iki-escinsel-turiste-gerekcesiz-sinirdisi/

Biseksüellik nedir? Biseksüel ne demektir?

$
0
0
Biseksüellik ne demek soruları, son günlerde meydana gelen magazinsel söylemlerin ardından arttı. Biseksüellik ile ilgili kavram karmaşası yaşandığının altını çizen Uzman Klinik Psikolog Esra Ezmeci, merak edilenlere açıklık getirdi. Peki biseksüellik tam olarak nedir, özellikleri nelerdir? Kişi biseksüel olduğunu nasıl anlar?Hürriyet Haber19.10.2017 - 11:11Biseksüellik nedir Biseksüel ne demektir

Biseksüelliğin tanımı üzerine yazılanlar, söylenenler bir kavram kargaşasının yaygınlığını gösteriyor. Duygusal ve cinsel olarak sadece kendi cinsiyetindeki kişilere ilgi duyan kişiler eşcinsel olarak tanımlanır. Karşı cinsiyete ilgi duyan kişiler ise heteroseksüel olarak tanımlanır ve çoğunluktadırlar. Bu iki kategoriye dahil olmayan, hayatlarının belirli dönemlerinde her iki cinsiyetten kişilere karşı cinsel olarak ilgi duyan veya duygusal ilişki içine girme potansiyeli yaşayan kişileri ise biseksüel olarak tanımlanır.

Biseksüel olan kişiler her iki cinse de aynı ölçüde ilgi duymayabilir, bu ilginin derecesi zaman ve koşullara göre değişebilir. Bir dönem tamamen eşcinsel olarak yaşayıp daha sonra her iki cinsiyetle birden ilişki kurabilir. Diğer taraftan kişi her iki cinsiyetten olan kişilerle de cinsel ilişkiye girebilir ama kendini biseksüel olarak tanımlamayabilir.

Biseksüellik, heteroseksüellik ve eşcinsellikle ilgili geliştirilmiş bazı envanter ve ölçekler çalışılmıştır. Kinsey ölçeği ve Klein cinsel yönelim ölçeği cinsel çekim ve cinsel yönelimle ilgili ölçümler sağlamaktadır. Bu çalışmalara göre cinsel yönelimde 7 farklı faktör rol oynamaktadır. Bu faktörler cinsel çekim, cinsel davranış, cinsel fantaziler, duygusal seçimler, sosyal seçimler, yaşam tarzları ve kendini tanımlamadır.

KİŞİ BİSEKSÜEL OLDUĞUNU NASIL DÜŞÜNÜR?

Cinsel kimliğin oluşması ve sağlamlaşması devam eden bir süreçtir. Bazı kişilere göre biseksüellik geçilen bir evredir. Aslında heteroseksüel olarak toplumsallaştığımız için kişi kendi eşcinselliğini kabullenmeden önce, her iki cinsiyete karşı da duygusal ve cinsel çekim hissettiğini ya da etkilendiğini düşünebilir. Bu aşama eşcinsel olduklarının farkına varmalarından önceki bir aşamadır. Oldukça uzun bir gay erkek veya lezbiyen kimlik sürecinin ardından kendilerini biseksüel olarak tanımlayan kişiler de mevcuttur. Biseksüellik, eşcinsellik ve heteroseksüellik gibi cinsel keşif sürecinde geçici bir basamak olabilir ya da uzun dönemli kalıcı bir kimlik de olabilir.

Biseksüelliğin özellikleri ve nedenleri

Biseksüellik eşcinsellikten daha yaygındır.
Biseksüellik kadınlarda daha yaygındır. Ya da kadınlar daha kolay biseksüel olduklarını kabul etmektedir.
Biseksüellerin çoğu toplumda reddedilme endişesiyle kimliğini gizlemeyi tercih etmektedir.
Eşcinsellik sonrası biseksüel olan ya da biseksüellik sonrası eşcinsel şekilde hayatını devam ettiren çok sayıda kişi vardır. Biseksüellik bazen bir basamak olabilir.
Biseksüel olmak, kadına ve erkeğe aynı oranda ilgi duyulacağı anlamına gelmez. Kadına da erkeğe de ilgi duyma potansiyeliniz olduğunu, ama ilgi duyduğunuz iki cinsiyetten birinin daha üstün arzu uyandırabileceğini gösterebilir.
Biseksüelliğin ve  eşcinselliğin oluşumuyla ilgili çok sayıda araştırma mevcuttur. Cinsel kimlik kişinin kendi cinsel kimliğini nasıl algıladığıdır. Eşcinselliğin nasıl tanımlandığı da bu noktada önemlidir, çünkü biseksüel ilişki aslında içinde eşcinsellik barındırır. Eşcinselliğin biyolojik ve hormonal kökenli olduğunu savunan çok sayıda araştırma vardır. İlk görüş eşcinselliğin sebebinin hormonal olduğunu düşünür. İkici görüşe göre ise cinsel kimlik bir seçimdir. Neden olarak sadece hormonal ya da seçim demek yeterli değildir. Çünkü arzu ve çekim gücü içten gelen bir dürtü ve duygudur. Genetik yatkınlık, hormonal bozukluklar, çocukluk döneminde şiddete maruz kalmak, tacize ve tecavüze uğramak, çocuklukta karşı cinsle yaşanmış kötü bir deneyim, ciddi aile sorunları, baba ve otorite figürlerinin çocuğun hayatında var olmaması, çok otoriter bir anne veya babanın varlığı, erkek çocuğu gibi yetiştirilen kız çocukları, kız çocuğu gibi yetiştirilen erkek çocukları, eşcinsel  eğilimleri olan kişilerin model alınması, medyanın eşcinselliği özendirici yayınları, eşcinselliği veya biseksüelliği tetikleyen nedenler arasında sayılabilir. Burada biseksüelliği içine almamızın nedeni, biseksüelliğin, eşcinselliğin bir basamağı ya da eşcinselliğin biseksüelliğin bir basamağı olarak görülmesidir.

BİSEKSÜELLİK TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

Biseksüellik ya da eşcinsellik bir hastalık değildir. Çünkü cinsel yönelim bir zihinsel hastalık olarak adlandırılamaz. Günümüzde halen bazı toplumlar ya da aileler eşcinsellik veya  biseksüelliği çok ağır bir ruhsal hastalık olarak görmekte ve tedavi arayışına girmektedir. Eşcinselliğin tedavisi olarak sunulan uygulamalar mevcuttur ancak bu tedaviler gerçekten eşcinsel ya da biseksüel yönelimi olan kişilerde ciddi depresyon, yoğun kaygı, özgüven kaybı hatta intihar eğilimlerine kadar yol açabilmektedir. Eşcinselliğin veya biseksüelliğin bir hastalık olduğu yaklaşımı 40 yıl önce terk edilmiştir. Kişi cinsel kimliğiyle ilgili yoğun bir karmaşa ya da cinsel yönelim kararsızlıkları yaşıyorsa, terapi ancak bu durumda destekleyici ve yol gösterici olabilir. Burada önemli olan, kişinin bu karmaşayı, toplum ve aile baskısından dolayı mı yoksa gerçekten bir seçim yapamamaktan dolayı mı yaşayıp yaşamadığı sorusudur. Terapide bu karmaşanın asıl nedeni bulunmalı, kişinin aile ya da toplumsal baskı olmadan ne istediği, neyin gerçekten onda arzu ya da çekim yarattığı ortaya çıkarılmalıdır.

http://www.hurriyet.com.tr/biseksuellik-nedir-biseksuel-ne-demektir-40615580

Neo-Nazi lider, ‘Yahudi ve eşcinselim’ diyerek istifa etti

$
0
0
İngiltere’nin önde gelen aşırı sağcı liderlerinden olan Kevin Wilshaw istifa etti. Aşırı sağcılığı bıraktığını ve geçmişinden pişman olduğunu söyleyen Wilshaw, bugüne kadarki hayatını şekillendiren aşırı sağcılığın boşluğunu doldurmanın zor olacağını da söyledi.

Indepentent’ın haberine göre bir televizyon programında istifa kararı hakkında konuşan Wilshaw, “Zarar da vermek istiyorum, ama sıradan insanlara değil, bu türden saçmalığın propagandasını yapanlara – onların, bir yalanı yaşayıp bu tür propagandanın alıcısı olanların canını yakmak istiyorum” dedi.

Öğrencilik yıllarında çok fazla arkadaşı olmadığını ve bir tür ‘yoldaşlık’ aradığını söyleyen Wilshaw, aşırı sağcılığı bırakmaya nasıl karar verdiğini de anlattı. Eşcinsel olduğunu ve aynı grupta yer aldığı kimselerin bunu fark ettiklerinde kendisini taciz ettiklerini belirten Wilshaw “Bunu söylemek çok bencilce ama doğru, insanların taciz edildiğini, onlara bağrıldığını, sokakta onlara tükürüldüğünü gördüm – ama yaptığınızın yanlış olduğunu ancan bunlar size yönelince anlıyorsunuz” dedi. Wilshaw, annesinin Yahudi olduğunu ve bekarlık soyadının Benjamin olduğunu da ifade etti.

Wilshaw’ın bu açıklamaları yaptığı programda konuştuğu muhabirin şaşkınlıkla “Yani siz Yahudi kökenli ve eşcinsel olan bir Nazi’siniz” dediği, Wilshaw’ın ise “Bunlar doğru. Çelişki de burada” diye yanıt verdiği görülüyor.

Independent, günümüzde aşırı sağcı BNP (İngiltere Ulusal Partisi) üyesi olan Wilshaw’ın 1980’lerde de ırkçı Ulusal Cephe’nin önde gelen örgütçülerinden olduğunu aktardı.

https://www.alevinet.com/2017/10/19/neo-nazi-lider-yahudi-ve-escinselim-diyerek-istifa-etti/

Poster: Engin Akyürek

10'dan kalan şarkılarla Sıla

$
0
0
Türk pop müziğinin başarılı sanatçılarından Sıla, kariyerinin 10. yılını “On’dan Kalan” konser serisi ile kutlayacak.

Hülya Avşar 5 değil 50 sene sonra bile anlaşılamaz!

$
0
0
Grup seks konulu teziyle doktora derecesi aldı

Birmingham City Üniversitesi akademisyenlerinden Scoats, bugüne kadar eşi benzeri olmayan bir çalışmaya imza attı. Akademisyen, threesome tezi için çok sayıda genç kadın ve erkekle röportaj yaptı.

İngiltere'deki Birmingham City Üniversitesi'nden Ryan Scoats, doktora tezini daha önce hiç araştırılmadığını keşfettiği üçlü grup seks konusu üzerine yazdı. Scoats, savunmasını başarıyla tamamlayarak doktora derecesi aldı.

Birmingham City Üniversitesi'nden Ryan Scoats, yıllar önceki kız arkadaşıyla birlikte bir başka kadınla cinsel ilişki yaşadı. Daha sonra bu gibi ilişkilerle ilgili bir inceleme olup olmadığını inceleyen Scoats, iki erkek ve bir kadının yer aldığı üç kişilik grup seksle ilgili hiçbir araştırma yapılmadığını keşfetti ve doktora tezini bunun üzerine yazmaya karar verdi.

Araştırması sırasında aylarca genç kadın ve erkeklerle cinsel deneyimleri hakkında röportaj yapan Scoats'ın tezi, savunma aşamasını başarıyla geçti. Scoats, bu konu hakkında edindiği bilgiler sayesinde doktora derecesini aldı.

Scoats'ın araştırmasına göre, gençler grup seks sırasında fiziksel etkileşimden kaçınıyor.

Kaynak: Sputnik
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live
<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>