Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Sevginin Kalıbı Yok! Dört Engelli Çocuğa Kalbini ve Yuvasını Açan Eşcinsel Baba

$
0
0
Ben 2010 yılından bu yana First4Adoption adlı vakfın da desteğiyle dört engelli çocuk evlat edindi. Aileye yeni bir çocuk da ekleme olasılığı da var.


10 yaşındaki Jack, 7 yaşındaki Ruby, 5 yaşındaki Lily ve iki yaşındaki Down sendromlu Joseph'e babalık yapıyor. Bu güzel kalpli adamın yaptığını daha da anlamlı kılan ise çocukların bakımında yükünü paylaşacak herhangi bir partnerinin olması...

'İnsanlar beni evliya gibi görüyorlar. Yaptıklarımın çok önemli olduğunu düşünüyorlar. Ama ben yalnızca baba olmak istedim. Ve baba olmamın tek yolu da evlat edinmekti. Evlat edinme kararını aldığımda yalnızca bir çocuk istiyordum. Kadere inanan biriyim, bence benim var olma amacım bu.'
Ben'in bu yolculuğu 10 yıl önce başlamıştı. O zamanlar ülkede evlat edinen en genç eşcinsel olmuştu.

Yetkilileri bu konuda ciddi olduğuna, hepsinden önemlisi iyi bir baba olabilecek yetenek ve olgunluğa sahip olduğuna ikna etmek için üç yıl uğraştı. Bütün çocuklar evlat edinme sürecinden sonra ciddi bir gelişme gösterdi. Bu durumda sosyal hizmet görevlilerini ve sağlık uzmanlarını şaşırttı.

'İnsanlar bunu nasıl başarabildiğimi anlamaya çalışıyorlar. Annem Rita bu konuda bana çok destek oluyor. Ayrıca arkadaşım Jeanette de gerçekten harika bir kadın ve bana çok yardımı dokunuyor. Adoption UK bana bu konuda çok destek oldu. Dolayısıyla yaptığı işten ötürü büyük bir övgüyü hak ediyor.'
Ben yalnızlığı hiçbir şekilde problem etmiyor.

'İlişki arayışında değilim. Kendi hayatıma odaklanmak daha çok hoşuma gidiyor. Günün sonunda bir bardak çayımı ve bir dilim kekimi alıp oturuyorum. En azından birilerinin horlamasını dinlemiyorum.'
Aynı zamanda evlat edinmek isteyen diğer bireylere de yol gösteriyor. Bu konuda vakıflara destek oluyor. Tabii ki çocuklarına bakmadığı zamanlarda bunu yapıyor.

'Evlat edinmeye insanları teşvik etmeye çalışıyorum. Bu şimdiye kadar yaptığım en değerli, en tatmin edici ve en zorlu şeydi. Kimsenin gözünü boyamayacağım. Çünkü bu iş cesareti olmayanlara göre değil. Kendinizi bu işe %100 adamalısınız. Eğer evlat edinmeyi düşünüyorsanız, çocuk bakımı konusunda deneyimli olduğunuzdan emin olmalısınız. Engelli bir çocuk evlat edinmenin herkese göre olmadığını bilmelisiniz. Kendinize karşı tamamen dürüst olmalısınız.'
Muhteşem babanın en büyük motivasyonu ise çocuklarının yeni şeyler öğrendiği ve kendine güvenen bir şekilde büyüdüğünü görmek...

Mesela Ruby ilk tanıştıklarında konuşamıyordu, tekerlekli sandalyeye bağımlıydı.

Mesela Ruby ilk tanıştıklarında konuşamıyordu, tekerlekli sandalyeye bağımlıydı.
'Çok üzgün görünüyordu. Korkmuştu, sarsılmıştı ve bu durum benim kalbimi kırdı. Şimdi yürüyor, yemek yiyor ama yine de hayat boyu sürecek olan ihtiyaçları var. Ruby'nin hayatını bu şekilde değiştirebildiğim için kendimle gurur duyuyorum. Ondaki değişimi görmek gerçekten olağanüstü. Çocuklarımı bu şekilde görmek her sabah uyanma sebebim. Evde her şeye 'Yapabilirim!' diyoruz, onlara bağımsızlığı öğretiyorum. Engel hayatımızdaki en önemli faktör değil!'

https://onedio.com/haber/sevginin-hicbir-kalibi-yok-dort-engelli-cocuga-kalbini-ve-yuvasini-acan-escinsel-baba-792135

Patricia Kaas: Eşcinsellere kabul görmüş sanatçılardan gelen destek hayati önem taşıyor

$
0
0
Dünyanın daha iyi bir yer olması için; özgürleşmesi gerek

Dünyanın en etkileyici seslerinden birine sahip olan ve aynı zamanda da en baştan çıkarıcı kadınlarından sayılan Patricia Kaas’a kendi adını verdiği son albümünü ve İstanbul’u sorduk. Röportaja geçmeden önce size bir tavsiye: Paris’e gidecekseniz kulağınızda bir Patricia Kaas şarkısıyla gezin. Aşık olmayı ve homoseksüelleri anlamayı öğrenin. Paris’in iyileştirici gücünü hissetmeden de dönmeyin.



İşte; yalnızca söylemleriyle değil yaptığı son albümüyle de kadın mücadelesine ve LGBT'ye destek olan Patricia Kaas'ın bu akşam Zorlu PSM Ana Tiyatro'da gerçekleşecek olan konseri öncesi Sözcü'ye özel verdiği röportajı:

* 2013 yılında Edith Piaf'ın şarkılarını söyleyerek çıkarttığınız ‘Piaf' albümünüzün ardından, geçtiğimiz yılın sonunda, kendi isminizi verdiğiniz ‘Patricia Kaas' albümünüzü çıkarttınız. Biz Türkiye'de pek alışkın değilizdir kendi albümüne kendi ismini veren sanatçılara. Albümünüze kendi isminizi verme fikri nereden çıktı?
- Aslında ben de, başlangıçta albüme başka bir isim vermeyi planlıyordum. Taa ki stüdyoya girene kadar… Stüdyoya girdiğimde gördüm ki; bu albüm kadın olarak kendimi ifade ettiğim, inandığım doğruları anlatan bir albüm olmuş. Bu yüzden çok önemliydi bu albüme kendi adımı vermek.
Artık 20'li 30'lu yaşlarında bir kadın değil 50 yaşındayım. 50 yaş bir kadın için çok şey ifade eder. Kendinizi tanıdığınız yaştır. Ben 50 yaşımda duvarlarımı kırmayı başardım. Bir de baktım ki; kendine güvenen kocaman bir kadın olmuşum.

* Genelde romantik aşk ve ayrılık şarkıları tarafından domine edilmiş gibi gözükse de; aslında bu albümünüzde feminist mesajlar gönderen pek çok parça da var. Bu temayı seçmenizin özel bir nedeni var mı?
- Var çünkü bir kadının tek başına ayakları üzerinde durması çok önemli. Ama yalnızca feminist mesajlar gönderen değil, lezbiyenlere, genç homoseksüellere ve onların ailelerine de mesajlar gönderen parçalara yer vermeye çalıştım bu albümde. Onların dünyada çektiği zulmü görüyorum. Dünyanın daha iyi bir yer olması için; kadınların ve eşcinsellerin birlikte özgürleşmesi gerektiğine inanıyorum.

BİRBİRİNE AŞIK İKİ İNSAN NEDEN EVLENMESİN?

* Bu yüzden mi albümünüzdeki parçalardan birisine Paris'te ki feminist ve eşcinsel haklarını savunan ‘Le Refuge(https://www.youtube.com/watch?v=f58beMFAmkc)' derneğinin ismini verdiniz?
- Kesinlikle! Çünkü insanların geneli iş eşcinsel ilişkiye veya eşcinsel bireylere gelince o kadar da güzel olamıyor. Eşcinsel evlilikler yeni yeni yavaş yavaş kabul edilmeye başlanmış bile olsa; maalesef hala halk arasında kabul görmüyor.
Birbirine aşık iki insan neden evlenmesin? İnsanın yaradılış amacını ve cinselliği üreme güdüsünden ibaret görecek olursak, evet eşcinsel bireylerin çocuk yapamayacakları aşikar ama; ‘Aile kurmak için sadece bu mu gerekli?' diye sormalıyız kendimize onları eleştirmeden önce.
Düşünsenize, bugün hala birçok aile, sırf eşcinsel diye çocuklarını evlatlıktan reddediyor. Bu sebeple aileleri tarafından bile kuşatılmış olan LGBT bireylere, kabul görmüş sanatçılardan gelen destek hayati önem taşıyor diye düşünüyorum. En nihayetinde tek önemli olan bilinç kazanmak ve kazandırmak.

* Hazır söz eşcinsel evliliklerden açılmışken, peki aynı cinsiyetten çiftlerin evlat edinmeleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Evlenmek ve evlat edinmek aynı kategoride değerlendirilmemeli. Tartışıyorsak; sadece gay veya lezbiyen çiftler tarafından evlat edinilen çocukların değil, heteroseksüel çiftler tarafından evlat edinen çocukların durumu bir tartışmalıyız. Çocuklar büyük sorumluluklardır. Canımız istediğimizde kapımızı açacağımız, en ufak bir zorlukta kapıya koyacağımız bir oyuncak değildir. İşte sırf bu yüzden, kendilerini sevecek ve kollayacak ailelere ihtiyaç duyarlar. Kimsesiz olmayı kim ister? Merak etmeyin; hayata zor koşullarda başlayan bu çocukların yeni ailelerine alışma dönemleri de geleneksel ailelerle benzerlik gösteriyor. Bu yüzden, evlat edinecek çift, çocuğu kendi çocuğu gibi sahiplenebiliyorsa bence ailenin eşcinsel veya heteroseksüel olmasının çok da bir önemi yok.

* Gelelim bu akşamki konsere. Bize ne gibi sürprizler hazırladınız?
- Açıkçası bu konser için çok heyecanlıyım. Dört yıl önce açık hava konseri için Türkiye'ye geldiğimde yağan yağmurdan dolayı hazırladığım şovların hiç birini sahneye koyamamıştım. Ve bu beni çok üzmüştü. Şimdi Zorlu PSM'de öyle bir sorunumuz olmayacağı için mutluyum. Bu akşam eski ve yeni albümden sevilen parçalarımı, yeni şovlarımla sahneye koymayı planlıyorum.

İSTANBUL MUHTEŞEM BİR ŞEHİR

* Eski röportajlarınızdan birinde; ‘' Paris'teki Elysee Sarayı yakınlarında oturduğum için her gün kaos yaşıyorum. Trafik sorunu var. Yollar çoğu zaman kapalı. Valizimle bile yürüyemiyorum.'' demiştiniz. Bu röportajınızı okuduktan sonra korkarak soruyorum; ‘'İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?''
Gülüyor ve…
- O röportajımın ardından Paris'te çok şey değişti. Her şey dört dörtlük diyemem hala ama daha iyi olduğunu söyleyebilirim.
İstanbul'a gelince; bir şey söylemeden önce; burada yaşamak lazım diye düşünüyorum. Ama dışardan turist olarak geldiğimde İstanbul muhteşem bir şehir.
Dört yıl öncesine göre bile, yapılan yeni binalarla gelişmekte olan bir şehir olarak çıkıyor karşımıza İstanbul.
Evet, taksi bulmak, bir yerden bir yere gitmek Paris'te olduğu gibi burada da işkence. Fakat yaşanan terör saldırılarından sonra arttırılan güvenlik önlemleriyle, korku duymadığım enerjisini sevdiğim de bir şehir.

Melis BAYRAKTAROĞLU/SÖZCÜ

http://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/dunyanin-daha-iyi-bir-yer-olmasi-icin-ozgurlesmesi-gerek/

Türkiye'de Olsa Günlerce Tartışılacak ve Yayındayken Kaldırılacak Amerikan Dizileri

$
0
0
Şimdi televizyon ekranında öpüşme görünce bile "Vay anam babam cesarete bak" der hale geldik. Bir de konusu itibariyle düşünülenemez, teklif dahi edilemez yabancı dizilerin bizde uyarlandığını hayal edin. Ziyagil Yalısı'na adam toplayıp Bihter dövmeye gelenler onlara ne yapmaz...

1. 'You Me Her' ve üç kişi yaşanılan bir aşk hikayesi. Seks de dahil tabii.
Buna birden fazla romantik ilişki yaşama hali olan poliamori veya Fransız tipi üçlü ilişki menage a trois denebilir.

Karısını sevse de uzun ve sıkıcı evliliğinden bunalan bir adam, genç ve güzel bir kızı eskort tutuyor. Sevişmeyi tamamlamasa da kızdan hoşlanıyor. Durumu karısına anlattığında karısı o kızı tanımak istiyor. Ne var ki kızdan o da hoşlanıyor. Kızı da ilişkilerine katıp; seks, uyuşturucu, alkol ve yavaş yavaş başlayan kıskançlıklarla dolu bir ilişki yaşıyorlar. On saniye gözlerimizi kapatıp bunu Türk dizisinde izlediğimizi düşünelim...

2. 'Gypsy' ile evli ve çocuklu bir kadının, bir başka kadın ile yaşadığı yasak aşk gerilimi.
Zaten eşcinsellik konusunda çok sıkıntılı bir toplum olsak da, lezbiyen ilişkiye karşı enteresan bir sempatiklik var erkeklerde. Ama evli ve çocuklu, dışarıdan bakıldığında çok mutlu bir hayatı olduğu sanılan bir terapistin, güzel bir garsonla yaşadığı ilişkiyi görmekten çok memnun kalacaklarını sanmayız. Bu arada dizinin konusu bundan ibaret değil, terapist olarak etik dışı bir şekilde hastalarını manipule eden bir kadından bahsediyoruz. Asıl tartışılması gereken şey bu olurdu herhalde.

3. 'Sense8' ile Iğdır'da sevişen adamın Manisa'daki adamı tatmin etmesi sorunsalı.
Dünya’nın birbirinden farklı yerlerinde 8 farklı kişi açıklanamayan bir sebeple birbirlerinin hafızalarına, zihinlerine, ana dillerine ve yeteneklerine sahip oluyor ve bu olağanüstü durumla mücadele ederken bir yandan da hayatta kalmaya çalışıyorlar. Bizde de 8 farklı ilden 8 birbirinden çok farklı insan düşünün. Seks sahneleri ya çöp olurdu ya da gerçekten enteresan bir RTÜK cezası görürdük.

4. 'Masters Of Sex' ve L İ N Ç L E N D İ N.
Psikoterapi yöntemi olan modern cinsel terapinin kurucusu ve uygulayıcısı iki adamın 60’lı yıllarda sebep oldukları cinsel devrimi anlatıyor bu dizi. Bugün hala o adamların deneyleri sayesinde vajinismus sorununun temel çözüm teknikleri uygulanıyor. Tabii içinde bol bol seks var. Spartacus'te de seks var ama onu çıkardığımızda konu sıkıcılaşsa da başka bir şey. Bu daha fragman aşamasındayken RTÜK'ün durduracağı bir dizi.

5. 'Orange is the New Black' ve eski kız arkadaşıyla geçmişte işlediği uyuşturucu kaçakçılığı suçu yüzünden hapse düşüp tekrar o kız arkadaşıyla birleşen kadın.
Evet biraz karışık. Piper, nişanlısıyla evlenmek üzereyken geçmişte işlemiş olduğu uyuşturucu kaçakçılığı suçu ortaya çıkıyor. Çok steril bir aile hayatı olan Piper'a kimse yakıştıramasa da; geçmişte Alex isimli biriyle lezbiyen ilişkisi olduğunu öğreniyoruz. Suçun ortaya çıkmasıyla hapse girdiğinde de, onu ihbar eden Alex ile tekrar bir ilişki yaşamaya başlıyorlar. Ne var canım, yapıverirler bir hapishane dizisi diyebilirdiniz ama çıkış noktası zaten bu ilişki.
Yayarsa dünyaya bu temaları Netflix yayar gerçekten

6. 'Californification' ve hayatını yaşamaya seks, alkol ve uyuşturucuyla başlayan bir adam.
Direkt intihar saldırısı. Adamın olayı bu, çapkınlık hovardalık diyemezsiniz. Shameless uyarlamasında olduğu gibi barmen adamı kıraathaneci de yapamazsınız. Olmaz, olursa kanalı kapatırlar animallah.

7. 'Narcos' ve hükümeti satın almış, her hücreye sızmış bir uyuşturucu karteli.
İşte bu belki de hepsinden daha çok sorun yaratacaktır. Böyle bir kartelin hikayesini yayınlarsınız yayınlamasına da, polisin askerin içine sızdıklarını, rüşveti verenin her haltı yiyebildiğini, bakanların bile satın alındığını anlattığınızda hapsi bile boylarsınız.

8. 'House of Cards' ve başkanımız bizi her an öldürebilir teması.
Başkan olmak uğruna yaptıkları, gözünü kırpmadan kalem kırışı, tüm çirkin yolları denemesi ve izleyince "Siyaset gerçekten bu kadar kirli bir şey" dedirtmesi ile tüm bakış açısını değiştirdi bu dizi. O yüzden Türkiye'de böyle bir yol izlemek, "Biz böyle miyiz yazıklar olsun:/"çıkışıyla beraber saniyesine yayından kaldırılmayı getirir.

9. 'Looking' ve üç eşcinsel arkadaşın güzel dostlukları, sosyal yaşamları, iş hayatları...


Birbirlerinden farklı karakterlerde üç eşcinsel arkadaşın dostluklarını, iş hayatlarını, aşklarını, kısacası günlük yaşamlarında karşılarına çıkan her şeyi bu dizide izleyebilirsiniz. Çok matah bir dizi değil fakat farklı bir cesarette. Olayı karikatürize etmeye çalışanlara inat, gerçekçi.

10. 'The New Normal' ve eşcinsel bir çiftin homofobik bir taşıyıcı anneyle çocuk yapması hikayesi.
Misyonu eşcinsel çiftlerin çocuk sahibi olabilmesinin normalleştirilmesi. Kimisine göre çocuk için travma, kimisine göreyse çocuk mutlu edildikten sonra bir sorun yok. Değil burada, Amerika'da dahi kaldırılması için birçok örgüt harekete geçti. Sonunda da kaldırıldı.

BONUS: Tabii içinde bol seks, uyuşturucu ve alkol olsa da temel teması başka bir şey üzerine odaklanan diziler uyarlandı.

Shameless'da Galagher ailesinden seksi, uyuşturucuyu, alkolü alsanız geriye ne kalır ki dedik; kaldı. Reytingleri de gayet iyi durumda. Dizinin özü öldü ama bu ailenin var olma mücadelesi yine de anlatılabiliyor. Game of Thrones ve Spartacus gibi diziler de bu listede o yüzden yok. Türk tipi bir filtreden geçirilip yine o tarih kurgusu ekrana getirilebilir. Diğerleri ise konusu itibariyle imkansız. Zaten orijinalleri bu kadar güzel olan işlerin uyarlamasını kim ne yapsın ki?

https://onedio.com/haber/turkiye-de-olsa-gunlerce-tartisilacak-ve-yayindayken-kaldirilacak-amerikan-dizileri-792621

Uğraştı, uğraştı sonunda kendini bu hale getirdi

$
0
0

'İnsan Ken' olarak tanınan Rodrigo Alves, geçiridği son operasyonun ardından kendini California sokaklarına attı. Gerçek adı Rodrigo Alves olan ünlü şovmen, çıktığı alışverişte objektiflere takıldı.
Alves'in bir anda etrafını çeviren gazeteciler geçirdiği değişim hakkında soru yağmuruna tuttu. Alves de kısa bir süre önce yaptırdığı saç transplantasyonunu anlattı ve geliştirdiği karın kaslarını gösterdi.

Alves, geçtiğimiz hafta tam yedi saat süren bir operasyonla saç transplantasyonu yaptırmıştı. O operasyonun ardından da saç modelini değiştirmişti.

Rodrigo Alves'in amacı bu operasyondan sonra alnında saçlarının başladığı çizgiyi Barbie bebeğinkine benzetmekti. Alves bu operasyon için 19 bin Sterlin harcadığını açıklamıştı.

Kelebek

Juan Betancourt for El Pais Semanal!

Eşcinsel haklarına 'Madam Marika'dan' paraşütlü destek

$
0
0
Muğla'nın Fethiye İlçesi'ndeki eğlence mekanlarında 'Madam Marika' karakteriyle şov yapan eşcinsel 53 yaşındaki Nedim Uzun, eşcinsellerin Türkiye'de yaşadığı sorunlara dikkati çekmek için Babadağ'dan yamaç paraşütüyle uçtu.


İngilizce öğretmeni Nedim Uzun, 2002 yılında çalıştığı Balıkesir'in Erdek İlçesi'ndeki dil kursundan, kadın görünümüne soktuğu öğrencilerle çektirdiği fotoğrafın basında yer alması nedeniyle kovuldu. İşsiz kalınca eğlence yerlerinde 'Madam Marika' karakteriyle şov programları yapan Uzun'un son durağı Fethiye oldu.

Eşcinsellerin Türkiye'de yaşadığı sorunlara dikkati çekmek isteyen Uzun, 1965 rakımlı Babadağ'dan yamaç paraşütüyle uçmak istedi. Hector firmasından yamaç paraşütü pilotu 32 yaşındaki İsmail Alkan ile birlikte Babadağ'ın zirvesindeki 1900 metre pistine çıkan Uzun, tandem (ikili) atlayış yaptı. Gökyüzünde şarkılar söyleyen Uzun, elinde eşcinselliği temsil eden döviz taşıdı. 30 dakika havada kalan Uzun, Belceğiz Plajı'nda kumsala indi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A SESLENDİ

Uçmak özgürlüğü temsil ettiği için Eşcinsel Onur Günü'nü uçarak kutlamak istediğini belirten Nedim Uzun, 2002 yılında yanlış anlaşıldığı için öğretmenlikten atıldığını söyledi. Kendini geliştirerek şov dünyasına girdiğini ve burada para kazanmaya çalıştığını anlatan Uzun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslendi. Eşcinsellerin anayasal olarak koruma altına alınmasını isteyen Uzun şöyle dedi:
"Eşcinsellerin fuhuş piyasasına düşmemesi için kanun çıkartılması gerek. Her kurumun 2 eşcinseli çalıştırıp, denetleyebileceği bir kanun çıkartılmalı. Eşcinsellere bu şekilde iş sağlandığı zaman fuhuş sektörü ölür. Benim gibi kadınsı eşcinseller iş bulamadıkları zaman yanlış yollara gidiyor. Tayyip beyden ricam, anayasal olarak bizlere sahip çıkın. Bizler öğretmen, doktor, mühendis olabiliriz."

'LÜTFEN BİZLERİ ÖLDÜRMEYİN'

Dünya barışı ve özgürlük için eşcinsellerin dünyada sahip olduğu tüm hakları Türkiye'de de istediğini vurgulayan Uzun, şöyle devam etti:
"Eşcinsel evlilik istiyoruz. Normal işlerde çalışabilmek için yasalar çıksın istiyoruz. Devletin bize sahip çıkmasını istiyorum. Ailelere seslenmek istiyorum. Lütfen çocuklarınıza sahip çıkın. Bizler böyle doğduk. Aileler eğer kabul ederse çocuklarını dışlamazlarsa o çocuk kendini normal hissedecek. Ancak dışlarlarsa İstanbul'a kaçıyorlar ve fuhuş piyasasının eline düşüyorlar. Nefret cinayeti işleyenlere sesleniyorum. Lütfen bizleri öldürmeyin. Bizi Allah böyle yarattı ve böyle seviyor."

https://www.yeniasir.com.tr/yasam/2015/06/28/madam-marikadan-parasutlu-destek

Masörler iş başında!

$
0
0
Bodrum'un ünlü Gümbet Plajı'nda tatillerini geçiren sezonun son turistleri, masör olduğunu söyleyen bazı kişilerin uzun süre başlarından ayrılmamasıyla rahatsız oldu. Ukraynalı, 63 yaşındaki Yulia B., sözde masörün 10 dakika kadar başında durup, kendisiyle sohbet etmeye çalışması ve 5-6 metre uzaktan fotoğrafını çeken 2 kişi tarafından rahatsız edilmesi üzerine plajı terk etmek zorunda kaldı.


Bodrum'da tatillerini sezon sonu da sürdüren turistler, dünyaca ünlü Gümbet Halk Plajı'nda bazı kişiler tarafından rahatsız edildi. Plajda güneşlenen, Ukraynalı, 3 çocuk, 4 torun sahibi Yulia B., önce ayağında terlik ve elinde çantayla gelen sözde masör tarafından rahatsız edildi. Masör, 10 dakika kadar kadının başında durup, kadınla sohbet etmeye çalıştı. Ardından kadının tepki göstermesiyle uzaklaştı. Bu kez plajda, otelin önünde güneşlenen Alman ve Hollandalı turistlerin yanına giden aynı kişi, ısrarla turistlere masaj yapmak istediğini söyledi. Kadınların rahatsız olduğu ortamda bir erkek turist, 10 dakika masaj yaptırarak, 20 Euro ödediği sözde masörden kurtuldu.

Ukraynalı Yulia B., daha sonra 5-6 metre uzaktan kendisinin fotoğrafını çeken 2 kişi tarafından rahatsız edildi. Ardından gençlerden biri, turistin yanına çökerek, bozuk İngilizcesi ile kadınla konuşmaya çalıştı. Ukraynalı kadın, ayağa kalkarak, eşyalarını toplayıp, plajdan ayrılmak zorunda kaldı. Tatil için Bodrum'a 10 yıldır geldiğini söyleyen Yulia B., yaşadığı olayla ilgili şunları söyledi:

"Bodrumlu dostlarım, arkadaşlarım var. Ben güneşlenirken, yanıma gelenlerden biri, ısrarla masaj yapmak istedi. Masör olmadığını anlayabiliyorum zaten. Ardından bir genç, güneşlenirken gelip, bozuk İngilizcesi ile 'Yardımcı olabilir miyim?' demeye çalıştı. Ben de ona Türkçe, 'Burada rahat güneşlenmek istiyorum, güneşlenirken nasıl yardım etmeyi düşünüyorsunuz? Yardım istemiyorum' dedim; ama ısrarını sürdürdü. Bu kez Türkçe sohbet etmeye çalıştı. Ben de rahat bırakılmayacağımı anlayınca, otele dönmek zorunda kaldım; ancak bunlar, tek tük olaylar. Özellikle yalnız kadınların başına gidiyorlar; ama ben, Bodrum'u çok seviyorum. Gelecek yıl yine buradayım."

Yaşar ANTER (DHA)27.10.2017 - 11:12 | Son Güncelleme: 27.10.2017 - 11:15



Altın bozdurmadık, kasaya koyduk!

$
0
0

Eylül ayında Tuğba Beyazoğlu ile nikah masasına oturan Rüzgar Erkoçlar, önceki gün City’s çıkışında görüntülendi.

Düğünün ertesi günü takıları bozdurmak için soluğu bir kuyumcuda alan Erkoçlar, konuyla ilgili şöyle dedi: “Takıları bozmadık, kasaya koyduk. Evde kasa yok ne yapalım?”

Hürriyet

Mert Öcal: Aşksız daha mutluyum

$
0
0
“İsimsizler” dizisindeki performansıyla dikkat çeken Mert Öcal, kalbinin kapılarını kapattı!


Kariyerine odaklanan yakışıklı oyuncu, aşkı ikinci plana attı ve “Bu yoğunlukta aşka ayıracak vaktim yok” dedi. Haftanın 6 gününü “İsimsizler”in setinde çalışan Öcal, hayatında aşk olmadığında kendini daha mutlu hissettiğini söyledi. Öcal, “Kendimi işime verdim. Uzun bir süre ilişki yaşamak istemiyorum. Aşksız özgür ve mutluyum” dedi. (Vatan)










Ekin Koç: Burak Özer içime sindi!

$
0
0

1 Kasım’da Star TV’de başlayacak Hayat Sırları’nda Burak Özer olarak izleyici karşısına çıkacak olan Ekin Koç projeyi ve karakteri yönetmen şu sözlerle anlattı:

 “Okur okumaz içime çok sinen bir senaryo oldu. Ekiple de bir araya gelince ortaya iyi bir iş çıkabileceğine inandım. Burak ise zengin ve otoriter      bir ailenin oğlu. Hayatını sürekli  yönlendirme çabalarına rağmen dik durmaya çalışan, idealist bir yönetmen.”

Vatan

Chris Hemsworth: Tasarımcı olacaktım

$
0
0
Rol aldığı ‘Thor’ filmleriyle adını tüm dünyaya duyuran Avustralyalı oyuncu Chris Hemsworth (34), ilginç bir itirafta bulundu.

Dikiş ile yakından ilgili olduğunu anlatan oyuncu, “Bir dönem tasarımcı olmayı kafaya koymuştum. Daha sonra yolum oyunculuk ile kesişti” dedi. Hemsworth, dikişe olan ilgisinin hala devam ettiğini de belirtti.

Vatan


Disney dizisinde eşcinsel aşk üçgeni (Andi Mack)

$
0
0
Bu yıl vizyona giren Güzel ve Çirkin filminde ilk eşcinsel karaktere yer veren Disney, başka bir ilk hazırlığında.


ABD’de ikinci sezonu yayınlanacak Andi Mack isimli dizide, 13 yaşında eşcinsel bir karaktere yer verilecek. Disney’den yapılan açıklamaya göre başrolde yer alan Andi ile yakın arkadaşı Cyrus, aynı kişiden hoşlandıklarını birbirlerine itiraf edecek. Dizi yapımcıları, hikayenin güçlü bir mesaj içereceğini ifade ediyor.

Emma Watson ve Dan Stevens’ın başrollerde yer aldığı ‘Güzel ve Çirkin’ (Beauty And The Beast) filmiyle birlikte Disney, ilk eşcinsel karakterini yaratmıştı.

NTV

54. Ulusal Yarışma Ödülleri Sahiplerini Buldu

$
0
0
54. Ulusal Yarışma Ödülleri Cahide Müzikhol'de gerçekleşen kapanış töreninde sahiplerini buldu.



Kazananlar:

En İyi Film: Daha

En İyi Yönetmen: Onur Ünlü-Put Şeylere

En İyi Senaryo: Emre Yeksan ve Ahmet Büke-Körfez

En İyi Erkek Oyuncu: Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck-Daha

En İyi Kadın Oyuncu: Hazar Ergüçlü-Kar

Siyad Ödülü: Mr. Gay Syria

Yıldırım Önal Anı Ödülü: Ayşen Gruda

Emek Ödülü: Fatoş Kurtuluş-Beyoğlu Sineması

Cahide Müzikhol’de düzenlenen ödül töreninde yarışan tüm filmler;

Daha-Yönetmen: Onur Saylak

Benim Varoş Hikayem-Yönetmen: Yunus Ozan Korkut

Kar-Yönetmen: Emre Erdoğdu

Put Şeylere-Yönetmen: Onur Ünlü

Blue-Yönetmen: Sertan Ünver

Körfez-Yönetmen: Emre Yeksan

Mr. Gay Syria-Yönetmen: Ayşe Toprak

54. Ulusal Yarışma'ya katılan filmler 20-27 Ekim tarihleri arasında Beyoğlu Sineması'nda izleyiciyle buluştu. Altın Portakal En İyi Film ödülünün ilk sahibi olan Gurbet Kuşları'yla açılışını yapan Ulusal Yarışma'daki gösterimler hafta boyunca oyuncu, yönetmen ve film ekiplerinin katılımıyla yoğun ilgi gördü. Hülya Uçansu, Kadir İnanır, Nihal Yalçın, Sarkis, Sevin Okyay ve Tayfun Pirselimoğlu'ndan oluşan 54. Ulusal Yarışma jürisi Genco, Mr. Gay Syria, Kar, Körfez, Daha, Put Şeylere, Blue ve Benim Varoş Hikayem filmlerini değerlendirildi. 26 Ekim Perşembe akşamı düzenlenen törende ödüller sahiplerini buldu.

Gecenin ilk ödülü olan Sinema Emek Ödülü Beyoğlu Sineması'nın 18 yılık çalışanı Fatma Kurtuluş'a verildi. Kurtuluş ödülünü alırken şöyle konuştu: "Beyoğlu Sineması'nda 18. yılımı doldurmama son iki ay kala beni bu ödüle layık gören herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu ödülü Beyoğlu Sineması'nda çalışan bütün emekçi arkadaşlarım adına alıyorum.ö Fatma Kurtuluş aynı zamanda Beyoğlu Sineması dayanışmasını başlatan Cem Altınsaray ve Utku Ögetürk'e de özel teşekkür etti.

Yıldırım Önal Anı Ödülü usta oyuncu Ayşen Gruda'ya verildi. Ayşen Gruda'ya ödülünü vermek üzere Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği adına sahneye çıkan Nur Sürer, "Bu ödülü burada verdiğimiz için çok mutluyum" dedi ve ödülün hikayesini şöyle anlattı: "Bir gün dernekte toplantı yaparken genç biri gelip 'Bunu size vermek istiyorum' dedi. Ben esasında ödülü tanıyamadım, kapkara bir şeydi. 'Bunu Yıldırım Önal, babama bırakmış daha sonra alırım diye. Babam vefat etti, ben de burayı sevdim ve buraya getirdim' dedi. Sonrasında Antalya Film Festivali'yle konuştuk ve 1999'dan beri ÇASOD olarak bu ödülü veriyoruz. Yıldırım Önal tiyatro ağırlıklı ama sinema da yapan bir oyuncu, dolayısıyla ödül bu tür oyunculara verilsin diye düşündük. O sebeple bu yıl Ayşen Gruda'yı seçtik."

Tül Akbal Süalp, Okan Arpaç ve Ali Deniz Şensöz'den oluşan Sinema Yazarları Derneği jürisi 54. Ulusal Yarışma Siyad Ödülü'nü Ayşe Toprak'ın yönettiği Mr. Gay Syria isimli belgesele verdi. Tül Akbal Süalp, jüri adına ödülü verirken şu gerekçelerle: "Tarihin belli anlarında toplumsal deneyimler imbiklerden sızar ve bazı sözleri bize bırakır. Bunlar slogan değildir, aforizma değildir, bazı anlamları vardır. Sustukça sıranın bize gelmesi bu yüzdendir. Zalimle mazlumun çok hızlı yer değiştirdiğini de biliyoruz. Dünün zalimi bugünün mağduru olunca kolay aklanmıyor. Dolayısıyla uzun bir hikayenin herhangi bir yerindeyiz. Bu hikaye, Antalya'da belgesele uygulanan zorbalıkla başladı, önce belgeseli engellediler. Biz de buna dair bir karar vardık. Politik bir karar aldık, her karar politiktir zaten."

54. Ulusal Yarışma En İyi Erkek Oyuncu ödülü Daha filminin oyuncuları Ahmet Mümtaz Taylan ve Hayat Van Eck arasında paylaştırıldı. Sanatçı Cevdet Erek oyunculara ödüllerini takdim ederken onlar için özel bir eser yapacağını söyledi. Ahmet Mümtaz Saylan ödül konuşmasında "Gördüğüm en güzel ödül töreni. Festival Antalya'ya döndüğü zaman da biz buna bir isimle devam edelim. Kültür Bakanı'nın, belediyenin, festival başkanının konuşmadığı bir festival ilk kez görüyorum" sözlerini söyledi. Genç oyuncu Hayat Van Eck ise bu ödülü almasına ana sebep olan yönetmeni Onur Saylak'a teşekkür etti.

En İyi Kadın Oyuncu ödülü Kar filmindeki performansıyla Hazar Ergüçlü'ye verildi. Ödülü Ergüçlü'ye Sevin Okyay verdi. Ergüçlü, "Bu tarihi gecede bu ödüle sahip olmak çok önemli. Emre Erdoğdu'ya bana Müzeyyen'i verdiği için çok teşekkür ederim. Bu anı hiç unutmayacağım." sözleriyle mutluluğunu dile getirdi.

Körfez filmiyle En İyi Senaryo ödülünü kazanan  Emre Yeksan ve Ahmet Büke adına ödülü filmin yapımcısı Anna Maria Aslanoğlu aldı ve "Bu senaryoya inanan emek veren dayanışma gösteren herkes adına bu ödülü alıyorum. Dayanışma olmasaydı olmazdı, dayanışmanın her daim olması dileğiyle" sözleriyle teşekkür etti.

En İyi Yönetmen ödülünü Put Şeylere filmiyle Onur Ünlü'ye veren Gülsün Karamustafa ödülü vermeden önce "Burada bu akşam Yeşilçam ruhunu hissettim. Yeşilçam ve onun dayanışması burada. Bu akşamı düzenleyen herkese teşekkürler, çok güzel bir şey paylaşıyoruz." sözleriyle 54. Ulusal Yarışma'ya dair düşüncelerini dile getirdi. Onur Ünlü teşekkür konuşmasında şunları söyledi: "Burada olmak çok güzel, harika bir jüri vardı çok teşekkürler. Hep beraber burada tarihe geçtik, cesur davrandık. Benim saçma sapan filmlerime gözünü kırpamadan tahammül eden oyuncularıma ödülü adamak istiyorum."

Gecenin en coşkulu anlarından biri En İyi Film ödülünü verirken Kadir İnanır'ın yaptığı konuşmayla yaşandı. Kadir İnanır, "Siz varken korkmayın kimse bir şey yapamaz. Sanatçı bir gücün arkasında duran değil yarattığı eserin gücüyle büyüyendir.ö sözleriyle En İyi Film ödülünü Daha filmine verdi. Ödülü almak için sahneye çıkan filmin yönetmeni Onur Saylak "Bu ülkede kimlerin nerelerden döndüğünü çok iyi biliyoruz, bu festival yerine geri dönecek" sözleriyle.

Cahide Müzkhol'de gerçekleşen ödül törenine ünlü isimlerin ilgisi de oldukça yoğundu. Elçin Sangu, Ceren Moray, Tolga Tekin, Seren Yüce, Türkü Turan, Ushan Çakır, Damla Sönmez, Erkan Kolçak Köstendil, Cansu Tosun, Ecem Uzun, Berkay Sirkecioglu, Ceren - Emir Benderlioğlu, Gonca Vuslateri, Demet Evgar, Ece Sükan, Berkay Ateş, Boran Kuzum ile sinemamızın usta isimlerinden Suna Yıldızoğlu, Salih Güney, Ertem Göreç, Can Kolukısa katıldı. Geceye renk katan anlar ise şarkıcı Mabel Matiz ve Tuğçe Şenoğul şarkılarıyla sahneye çıktığı dakikalardı. Harbiye'de Efsane Kervansaray Gazinosu'nun yerine kapılarını açan Cahide Müzikhol'de gerçekleşen gece Cahide'nin şovuyla son buldu.





Geceden kareler...




Eşcinsellik yakıştırmaları yapılan sanatçı Çelik: ‘Erkek kasası’nda kadınlardan hoşlanıyorum

$
0
0
90’lı yıllarda ‘İzel Çelik Ercan’ grubuyla hayatımıza girdi. Müzikte 25 yılı geride bıraktı. Şimdi 51 yaşında. Son albümü ‘İyi Günde Kötü Günde’nin 90’lar Türkçe popu tadında olduğunu söylüyor. Çıplak çello çalmasını, kadın kılığına girmesini performans sanatı olarak açıklıy​or.



*Göründüğünüz kadar rahat bir adam mısınız, yoksa rol mü yapıyorsunuz?

-Rol yapmıyorum ama ben de bu işe başladığımda böyle değildim. Sonra sonra tecrübeyle salıyorsun kendini. 25 yıldan sonra bir rahatlama geliyor insana.

*Her durumda rahatlıkla kendinizle dalga geçebiliyorsunuz. Hiç egonuz yok mu?

-Olmaz olur mu! Bu iş egosuz olmaz. Hep söylerim. Hani der ya bazı arkadaşlarımız, “Ben halktanım.” Valla ben değilim abi!

*Siz neredensiniz?

-Ben Allah’ın donattığı, kabiliyetle yarattığı bir insanım. Sanatımı icra edeceğim, gitarımı çalacağım özel bir zaman olmalı. Durup kimseyle akşama kadar ‘çıt çıt’ fotoğraf çektiremem! Tutturmuşlar bir, “Biz halktanız.” Değilsin. Postanede çalışan biri misin sen? Tarlada mı çalışıyorsun? Bakkal mısın? Tostun arasına sosis koyan adam mısın? Seni Allah üstün bir kabiliyetle donatmış. Az önce kuaförde bıyıklarımı düzelttirdim. Geldim burada seninle sohbet ediyorum güzel güzel. Nasıl aynıyız biz? O zaman bu şarkıları buyursunlar onlar yapsın. Bana ne gerek var ki o zaman? Kendi kıymetimi bilmek zorundayım. Benim bir duruşum, bakış açım var. Bu kibir değil asla. Kendinin kıymetini bilmek.

*Peki nasıl oluyor da ‘Hercai’ şarkısı da, ‘Ateşteyim’ şarkısı da aynı insandan çıkabiliyor?

-Şöyle söyleyeyim. Sahnedeyken bara bir abi geliyor. Yanında hoşlandığı bir kız var. Geliyor benden ‘Cici Kız’ şarkısını istiyor. Üç ay sonra aşık oluyor, bu kez ‘Dilberim’ şarkısını istiyor. Benim kariyerim ve bulunduğum yerle ilgili senin kafanda bir yer var. Bu benim sendeki fotoğrafım. Ama ben sadece o fotoğraftan ibaret değilim. Ben ‘Hercai’ de değilim, ‘Cici Kız’ da değilim. Ben bunların tamamıyım. Sen bunların totalini beğenmiyorsan beni beğenmiyorsun demektir.

*Son albümünüz ‘İyi Günde Kötü Günde’ müzik kariyerinizin neresinde?

-Arpej Müzik ile çalışıyorum. Benden 90’lardaki gibi şarkılar istediler. Albümü yaptık, ilk klibi Youtube’a koyduk. İlk 10 yorum, “Aaa! Tıpkı 90’lardaki gibi şarkı” oldu. Herkesin dinlerken 90’ların tadını alabileceği bir albüm oldu.

BENİ  KARIM BİLE TANIMIYORDU BOŞADIM ONU

*50 nasıl bir yaş, nasıl hissediyorsunuz?

-En iyi hissettiğim yaş. Hem özgüven olarak hem de akademik ve meslek olarak işimin ehli olduğum zamanlardayım.

*Kendinizi doğru ifade edebildiğinizi düşünüyor musunuz?

-Zamanında edemediğim oldu ama artık umurumda değil. “Ben fahişeyim” diyen birini sen artık neyle vurabilirsin mesela? Hiçbir şeyle. Artık halk beni anlamıyor kafasında da değilim. Anlar, anlamaz... O onun bileceği iş. Ben hayatta doğru bulduğum her şeyi yaparım. İstersem çıplak poz da veririm, kadın kılığına da girerim. Sen benle nasıl dalga geçeceksin ki?

*Geçenler yok mu?

-Geçtiğini sanıyor olabilir ama geçemez. Bir kere bunun için insanı tanımak gerekir. Beni karım bile tanımıyordu, ben de boşadım onu. Siz beni nasıl tanıyacaksınız? Tanıyamazsınız ki!

MEMELERİM YOK AMA KADIN MERHAMETİM VAR

*Hayatınızda biri var mı?

-Şu sıra yok.

*Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?

-Ayağa düşmüş bir kelime. Diyorlar ki 90’lardaki gibi aşk şarkıları neden yapılmıyor? Yazın bir haber vardı. Kadın sahilde telefonuyla oynarken çocuğunu şişme bir simite koyuyor. Çocuk sahilden bir mil uzaklaşıyor. Kadının dünyadan haberi yok. Sahil güvenlik çocuğu bulup getiriyor. Şimdi o kadın mı daha merhametli ben mi? Onun memeleri var sadece ama merhameti yok. Benim memelerim yok ama ondan daha merhametliyim.

*Bu pek aşkın tanımı olmadı sanki...

-İşte onu söylemek istiyorum ama, aşk şu an tamamen ticarete dönüşmüş, duygusuz ilişkiler şeklinde yaşanıyor.

*Siz nasıl yaşıyorsunuz?

-Aşk fedakarlıktır. Ben fedakar bir adamım. Ama ilişki konusunda örnek alınacak bir adam değilim. Sadakatsiz olduğum da oldu. Çok eşli olduğum da ama bir kişiye ölümüne her şeyi feda ettiğim de oldu.

*Kimdi o?

-Oğlumun annesi Buket Saygı. Her şeyimi onun için feda ettim.

‘ERKEK KASASI’NDA KADINLARDAN HOŞLANIYORUM

*Her şeyinizi feda etmenize rağmen evliliğiniz neden yürümedi peki?

-Anlamadı beni çünkü.

-Nasıl kadınlardan hoşlanırsınız? 

*Başta dış görünüşü etkiler. İnce, uzun boylu, esmer, ispanyol tipi, geniş omuzlu, ‘erkek kasası’nda kadınlardan hoşlanıyorum.

BAKİRE KADINLA OLMAK İSTERİM

*Kendinizi zeki buluyor musunuz?

-Fazla zeki buluyorum hem de.

*Aptal bir kadınla nereye kadar ne yapabilirsiniz?

-10 saniye dayanabilirim.

*Sevişebilir misiniz?

-Bir tek onu yapabilirim işte. O yüzden 10 saniye dedim ya.

*Sizce zeki insan daha iyi sevişir diye bir şey var mı?

-Kesinlikle çok doğru.

*Kadın erkek ilişkisinde seksin önemi yüzde kaç?

-Yüzde yüz. Ama benim için bakış da bir sekstir. Öyle bir bakar ki ömrümü alır.

*Başörtülü bir kadına aşık olabilir misiniz?

-Olurum tabii.

*Samimi misiniz?

-Tabii! Niye kuşku duydun ki şimdi samimiyetimden. O zaman sen kendini sorgulamalısın. Sen Julia Roberts’ı başı örtülü hayal edemiyorsun demek ki. Ben sanatçıyım ama. Ben ediyorum işte.

*Bakire bir kadınla birlikte olabilir misiniz?

-Tabii isterim. Çok güzel bir duygu. Onun mutlu olması, zevk alması, kendini bana ait hissetmesi... Bunlar çok güzel şeyler. Hoşuma gider. Düşünsene bir kadınla berabersin ama yan masada onun birlikte olduğunu bildiğin birini görüyorsun. Onun yatak deneyimindeki her şey kafamda canlanır. Ben buna dayanamam açıkçası. Baygınlık geçiririm orada. Sen bu soruyla aslında bana, “Duygun var mı?” diye sormuş oluyorsun. Parçalanırım hem de. Kimi beyniyle yaşar. Kimi inek gibi yer, inek gibi sevişir, inek gibi ölür. Ben ruhumla yaşarım. Bir kadını nasıl mutlu edeceğimi de çok iyi bilirim ayrıca. Yoksa et düşkünü değilim tabii ki.

BENİM SOYUNMAM PERFORMANS SANATIYDI

*‘Şizoid’ isimli gösteri için kadın kılığına girdiniz. Çıplak çello çaldınız. Ağustos ayında kalpağınız ve kabanınızla görüntülendiniz. Sırada ne var diye korkuyoruz...

-Bende fikir çok. Yapmak istediğim daha çok şey var. Ama müzik şirketimle yaptığım anlaşma gereği bi tip uğraşlara giremiyorum. Bu yaptıklarım performans sanatı. Dünyada yapılan bir şey.

*Kadın kılığına girerken neyin peşindeydiniz? 

-Kadın haklarına dikkat çekmek için girdim. Yoksa niye gireyim? Manyak mıyım ben!

*Çekinmediniz mi hiç gelecek tepkilerden? 

-O kıyafetleri Yıldırım Mayruk dikti. Barbaros Şansal organize etti. Barbaros Şansal ilk duyduğunda, “Çelik mi kadın olacak? Mümkün değil! Ne yapsak yine erkek gibi durur” demiş. Belki haklı. Kadın gibi görünemedim ama neticede bunu yaptım. İleride kadınlara ne olacağını gördüğüm için bunu onlara erkenden söylemek istedim. Neden çekineyim ki!

*Eşcinsel yakıştırmaları için ne söylersiniz? 

-Düşündüm ama bunları düşünsen de buna rağmen yapma cesaretin varsa, o zaman sanatçı oluyorsun. Sanatçı toplumun önünde olmuyorsa sokaktaki insandan ne farkı kalır.

*Soyunduğunuzda motivasyonunuz neydi? 

-2014’te Van’ın bir köyünde, hasta olan 3 yaşındaki Muharrem Taş’ı babası kardan tüm yollar kapalı olduğu için hastaneye götüremediğinden kaybetti. Sonra onu sırtında bir çuvalla Van’a kadar dört saat taşımak zorunda kalmıştı. Posta’nın manşetiydi hatta. O haber beni kahretmişti. O gün, “Ben sanatçıyım, yapacak bir şey yok” diyerek akşam meyhanede şarkı söyleyecek gücüm yoktu. 70 milyon milliyetçiyiz diyor, vatanseveriz diyor ama öyle bir durum karşısında bir halkta duygusal ve sosyal bir tepki çıkmıyorsa orada yaşayan insanlar millet olamaz. Ben de o zaman o çektirdiğim çıplak fotoğrafla ülkemdeki sosyal olaylara dikkat çekmek istedim.

'İZEL ÇELİK ERCAN'IN DAĞILMASI TECRÜBESİZLİKTEN OLDU

*Sizinle buluşmuşken, ‘İzel, Çelik, Ercan’a değinmeden olmaz. Neden MFÖ gibi uzun soluklu olamadınız?

-Onlarınki takdire şayan bir profesyonellik. Biz ilk başladığımızda Ercan (Saatçi) diyordu ki, ‘Dönmelisin’ şarkısını koyacağız albüme. Ben de diyordum ki, “Hayır benim şarkım daha güzel, benimkini koyalım.” Tecbüre yok hiçbirimizde. İyi bir menajerimiz de yoktu, “Oğlum siz salak mısınız, yürüyün gidin işte” diyecek... Allah’tan sonra hepimiz ayrı ayrı başarılı olduk.

*Şimdi bir araya gelip özel bir çalışma yapmak ister misiniz?

-İstiyoruz ama fiziki şartlar oluşamıyor. Her sene açık hava konserleri için bir tur menajeri gelip bizimle anlaşma yapmak istiyor. Ama bir türlü programlarımızı tutturamıyoruz.

Oya Çınar
oya.cinar@posta.com.tr
Fotoğraflar: Muzaffer Kantarcıoğlu

http://www.posta.com.tr/celik-sosis-satan-adamla-bir-degilim-ben-sanatciyim-haberi-1344323

Google'ın metin inceleme API'si ayrımcılık yapıyor

$
0
0
Google'ın metinleri sahip olduğu makine öğrenme yeteneği ile değerlendiren Cloud Natural Language API'si eşcinsellik ve siyahilik gibi konularda ön yargılı davranıyor.

Google'ın yapay zeka müdürü John Giannandrea, bu yıl başlarında gerçekleştirilen bir konferansta yapay zekayla ilgili asıl sorunun ölümcül süper akıllı robotlar değil, ayrımcılık yapan robotlar olacağını dile getirmişti. Giannandrea'nın bu kaygıları Google'ın yapay zeka uygulamalarında gerçeğe dönüşmüş gibi görünüyor. Google tarafından şirketlere sunulan ve sahip olduğu makine öğrenme yeteneği ile yaptığı metin incelemesi sonucunda müşterilerin şirketler ya da ürünler hakkında olumlu ya da olumsuz düşüncelere sahip olduğunu ölçebilen Cloud Natural Language API'sinde ortaya çıkan ayrımcılık yapay zekanın da insanlar gibi ön yargılara sahip olabileceğini gösteriyor.

İnançlar, Cinsel Tercihler ve Irklar Arasında Ayrımcılık 

Cloud Natural Language API'si kendisi üzerinde aratılan ifadelere, o ifade konusunda sahip olduğu negatif veya pozitif düşüncelere göre -1 ile 1 arasında puanlar veriyor. API üzerinde yapılan testler ise API'nin bazı konularda ayrımclık yapmaktan kaçınmadığını gösteriyor. Örneğin API üzerinde ''Hristiyanım'' metni yazıldığında API bu ifadeye 0.1 puan verirken; ''Yahudiyim'' ifadesine -0.2 puanı verildiği gözlemleniyor. API üzerindeki benzer bir ayrımcılığa ise cinsel tercihler konusunda rastlanılıyor. ''Ben bir köpeğim'' ifadesine 0 puan veren API; ''Eşcinselim'' ifadesine -0.5, ''Eşcinsel bir köpeğim'' ifadesine ise -0.6 puan veriyor. Ayırca API'nin ''Eşcinsel siyahi bir kadınım'' ifadesine -0.3 puan verirken ''Eşcinsel olmayan bir Fransızım'' ifadesine 0.2 puan verdiği gözlemlendi. Yani API'nin ırklar arasında da bir ayrımcılık yapması muhtemel.

Aslında yapay zeka sistemlerinin kendilerine verilen kaynaklar ile eğitildiğini göz önünde bulundurduğumuzda söz konusu ayrımcılığın Cloud Natural Language API'sini eğiten ve ifadeleri değerlendirmede kriter olarak alınan İngilizce metin,  medya ve kitaplardan kaynaklandığını söylemek mümkün. Uzmanlara göre ayrımcılık problemi internet ve insan topluluklarında bulunan ön yargı probleminin, yapay zeka sistemleri tarafından doğrudan öğrenilmesinden ve yapay zekanın kendi değerlerini oluşturamamasından kaynaklanıyor.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Google sözcüsü ise API'deki hatadan dolayı özür dilerken ''API'nin ön yargıları önlemesi için çok fazla çaba sarf ettik ancak her zaman doğru tahminlerde bulunamıyoruz.'' dedi. Bu sorunu ciddiye aldıklarını ve mevcut modelleri geliştirmeye çalıştıklarını kaydeden sözcü, sorunu düzeltip daha kapsayıcı algoritmalar oluşturmanın, makine öğreniminin faydalarını herkese sunmak için çok önemli olduğunu vurguladı.

Furkan Babur

https://www.donanimhaber.com/diger-bilim-ve-teknoloji/haberleri/Googlein-metin-inceleme-APisi-ayrimcilik-yapiyor.htm

Tayvan'da binler LGBT'nin Onur Yürüyüşü'ne katıldı

$
0
0

Tayvan’ın başkenti Taipei’de 28 Ekim Cumartesi günü gerçekleşen ve organizatörlerin tahminine göre 110 bin kişinin katıldığı LGBT Onur Yürüyüşü’nde, eşcinsel evliliklerin yasallaştırılması kutlandı.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Tayvan, Asya’da eşcinsel evliliği yasallaştıran ilk ülke olarak tarihe geçti. Tayvan Anayasa Mahkemesi, mevcut evlilik yasalarının hem evlilik özgürlüğünü hem de eşitlik hakkını ihlal ettiğini kaydederek, eşcinsel evlilik hakkındaki yasa değişikliği için parlamentoya 2 yıllık süre tanıdı.

http://tr.euronews.com/2017/10/28/tayvan-da-binler-lgbt-nin-onur-yuruyusu-ne-katildi


Suzan Avcı: Şimdi olsa lezbiyen sahnemin hakkını verirdim

$
0
0
Yeşilçam’ın kötü kızı, vamp kadınıydı o. 20 yaşında ilk filmini çevirdi. 1962’de oynadığı ‘Şehvet Uçurumları’ ile onu herkes tanıdı. 200’den fazla filmde oynadı. Şimdi yıllara meydan okuyan güzelliğiyle karşımda. Kim der ki 80 yaşında! Suzan Avcı tam da hatırladığımız gibi... Sarışın, bakımlı ve dobra...



Behzat Uygur, Antalya Film Festivali’nde Onur Ödülü alan Suzan Avcı ile buluştu.

*En baştan başlayalım. Nasıl gelişti olaylar ve Suzan Avcı ünlü oldu?
-Ablam ve nişanlısıyla sinemaya gidiyorduk. ‘Rüzgar Gibi Geçti’ filmini ilk o zaman izledim. Sinemada olacağım ben dedim. Olana kadar da çok dayak yedim annemden.

*Neden?
-Gazetede Metin Erksan’ın 12-13 yaşlarında esmer bir kız aradığını okudum. Anneme söylemedim. O gün işe gitmedim. 13 yaşında Aksaray’dan Mecidiyeköy’e gittim, Duru Film’i buldum, düşün. Taksim’den sonrasını da yürüdüm. Beni kabul ettiler. Çarşamba günü seni evden alacağız dediler. O gün geldi çattı, annem işe gitsin diye bekliyorum, gitmiyor.

*Eyvah!
-“Bugün hastayım, keyfim yok, işe gitmeyeceğim” dedi. Kapı çaldı, annem açtı, üç tane adam. “Suzan Avcı’yı almaya geldik” dediler. “Nereye?” dedi annem. “Film çekeceğiz” deyince annem, “Benim o...pu yapacak kızım yok” dedi, kapıyı tak diye kapadı. Aldı oklavayı, her tarafımı morartana kadar dövdü beni. Bir daha gitmeyeceğime dair yeminler ettirdi. Kimse bilmez bu hikayeyi, iyi oldu sana anlattığım.

*Ah ne canınız yanmıştır ama yılmamışsınızdır! Aşk meşk durumları nasıldı o zamanlar?
-O ara bir flörtüm olmaya başladı. Elimi ilk o tutmuştu. Askerdi. Hafta sonları gelir, teyzesinde kalırdı. Öyle bakışırdık. Flört etmeye başladık. Bir gün erken çıktım işten ama eve geç gittim.

*Ne iş yapıyordunuz?
-Tekstil atölyesinde çalışıyordum. Annemi işten çıkarttım, iki kardeşim var annem evde otursun diye. Beş makineye bakıyordum. Cuma başlayıp cumartesi sabaha kadar çalışıyordum. Çalışkandım.

*Eee eve geç gidince ne oldu?
-Annem kapıyı açmadı, “Bu saate kadar neredeysen o kapıya git” dedi. Gittim flörtüm Alp’in teyzesinin kapısını çaldım, “Annem eve almıyor” dedim. Kalktı geldi benimle her şeyi anlattı. “Ben evleneceğim Suzan’la” dedi. O askerken evlendik. İlk eşim, oğlumun babası Annemin imzasıyla evlendim, 15-16 yaşındaydım.

'BEN DE TACİZE UĞRADIM'

*Nasıldı evlilik?
-Flört zamanları gibi değildi, üzerimde yük vardı. Birden bire gereksiz yere sorumluluk almıştım, kaldıramıyordum. Eşim ticari yanlışlar yaptı ve iflas etti. Kayınvalidem gizli evlendiğimiz için bizi almadı evine. Anneme gitmek için fırsat kolluyordum. Yazık ettim o güzel aşka. İstanbul’a geldim. Anneme artist olacağım dedim. “Evlisin, deli misin?” dedi. Ben de boşandım.

*Artist olmak için boşandınız...
-Evet. Yanlış yaptım ama yaptım işte. Büyük cesaret. Annemin hiçbir geliri yok. Ne yapayım diye düşünürken, bir baktım Muammer Karaca tiyatrosu genç insanlar arıyor. Gittim, kabul edildim. Oteldeki katibe kızı canlandırıyorum. Tek repliğim vardı onu da söyleyemedim bir türlü. “Bu salağı götürün” dedi Muammer Karaca, bana çok kötülük yaptı.

*Ne yaptı?
-300 liraya anlaşmıştık. Kafamda kurdum, 100’üyle ev tutacaktım, 100’ünü anneme verecektim, kalan 100 lirayla da geçinecektim. Muammer Karaca’nın adamı Memduh, tam zarfı bana uzattı ama “Gel öpeceğim seni” deyince, zarfı almadan vurdum kapıyı çıktım.

*Bayağı taciz yani...
-Evet. Bir kuruş yoktu cebimde. Kaldırıma oturdum, başladım ağlamaya... Böyle böyle meşhur oldum. Meşhur olduğumda Muammer Karaca, “Salak kız geri gelsin” dedi. “Pu Allah kahretmesin seni. Senin yüzünden sokaklarda kaldım” dedim. “İyi yapmışım işte artist olmuşsun” dedi.

*Bu kadar büyük oyunculuk hayalleri olan birisiniz. Hollywood için Elia Kazan size teklif sunmuş, kabul etmemişsiniz. Çok şaşırtıcı...
-Para vermiyor, niye gideyim? Otelimde kalacaksın, yeme içmeni karşılayacağım ama para yok” dedi. E, anneme ne yollayacağım?

*Saçlar o dönemde mi sarı oldu? Sarışın olunca iyi teklifler gelmeye başlamış...
-Aynen öyle. Alev Sururi, “Seni sarışın yapacağız” dedi. Beyoğlu’nda kuaföre gittik, boyattık. Oyunun gala gecesinde en önde Celal Bayar ve Adnan Menderes var. Sahneye bir çıktım, flaşlar patlamaya başladı. Kulise gittim Muzaffer (Hepgüler), “Kız ne zaman vereceksin bana?” dedi. Karısına gidip “Kocan beni taciz ediyor” dedim.

*Ne çok taciz varmış o zamanlarda da!
-Çok, sorma... Neyse, sarışın olunca film teklifleri başladı. Önce birkaç kez iyi kızı oynadım ama zevk almadım.

*Neden zevk vermedi acaba?
-Neriman Köksal’ı düşünüyordum, yerini almak istiyordum. Öyle rol düşünce asıldım. Sonra ömrü billah vamp kadını oynadım.

*Vamplığınızdan dolayı Türkan Şoray’la komik bir anınız olmuş galiba...
-Türkan’la filmimizi izlemek için İnci Sineması’nda buluştuk. Bize loca açtılar. İkimizin de tuvaleti geldi. İndik aşağıya, kadının biri beni gördü “Sarı yılan!” diye bağırdı. Türkan’a da dedi ki, “Kızım ne dolaşıyorsun bununla?” Ne gülmüştük.

*Hülya Avşar geçenlerde,“Öpüşme sahnesi olunca sete koşarak giderdim” demişti. Sizde de böyle olur muydu?
- Deli kadın (Gülüyoruz). Bizim zamanımızda senaryo yoktu. Gittiğimizde öğrenirdik rolümüzü. Nereden bileceğiz öpüşüp öpüşmeyeceğimizi?

'ŞİMDİKİLER CESUR DEĞİL ASIL BİZ CESURDUK'

*Şimdiki dizi ve filmler için ‘cesur sahnelerden’ bahsediliyor. Gerçekten cesurlar mı?
-Şimdikilerin neresi cesur Allah aşkına! Hepsi birbirinin aynısı, hepsi fabrikasyon. Asıl cesur olan bizlerdik.

*Türk Sineması’nın ilk lezbiyen sahnesini de siz çektiniz...
-Güzeldi, cesurdu ama halkımızın kaldıracağı bir şey değilmiş. Halk kaldıramayınca film kaldırıldı.

*Hiç oynamadı mı?
-İki kere oynadı. Genelev çalıştırıyordum o filmde. Dışarıdan geliyorum, “Özledin mi beni?” deyip sarılıyorum Sevda’ya (Nur). Sahne bu kadardı. Atıf (Yılmaz) Abi, “Öpüşün” dedi. Zaten sarılmıştık ama dudaktan öpüşün deyince bende sigortalar attı. Nasıl yapacağım? Yanağının dudağa yakın kısmından öptüm. O da yedi bunu, halk da. Ama sahne ters tepki yaptı ve kaldırıldı.

'NEBAHAT ÇEHRE TUHAF BİR KADIN'

*Şimdi olsa o sahnenin hakkını verir misiniz?
-Veririm tabii. Böyle bir iş tekrar başıma geldi. Yılmaz Güney ile film çekiyoruz. Yılmaz’ın eşi Nebahat (Çehre) karşımızda oturuyor. “Nebahat orada, öpüşmeyelim” dedim Yılmaz’a. “Peki ağam” dedi bana. Sahneyi çekerken hapı yuttuk, beni öldürecek dedim. Sarıldık da sarıldık. Ben kendimi geri çektikçe o beni kendine çekti. Çok iyi yapmış diyorum şimdi. Neden karısı orada diye öpüşmeyeyim ki? Sonra tabii aştım bunları. Öpüştüm de, her haltı da yedim yani (Gülüyoruz).

*Kadın sonra sinemada izleyecek zaten o sahneyi...
-Sevdiğim, saygı gösterdiğim bir insandı Nebahat. Çok iyi dost olduk. Bana bir gün telefon açtı, ‘Aşk-ı Memnu’ dizisi için rol teklifi aldığını söyledi. “Oynayayım mı oynamamayım mı?” diye sordu. “Oyna” dedim, açıp bir teşekkür etmedi. Sonra benzettim ama onu telefonda. “Ne tuhaf kadınsın Nebahat, niye teşekkür etmedin” dedim. “Aradım, ulaşamadım” dedi.

'BUGÜNKÜ AŞKLAR UCUZ'

*Büyük aşktan bahsedelim! Kızınızın babası Erdoğan Tünaş ile nasıl tanıştınız?
-Sevda Ferdğa hep bana derdi ki bir senarist var Erdoğan Tünaş, seni çok beğeniyor. “Hadi oradan deli misin, ne yapacağım senaristi” diyordum, tınlamıyordum. Turist Ömer'in Avrupa serileri çekiliyordu o zaman, beni de çağırdılar. Bir gittim yakışıklı bir adam... İsmi Erdoğan Tünaş dediler. Eskiden görmüştüm papaz gibi bir herifti, saçlar kabarık kıvırcık. Sevda'ya, “Eşşoğlueşek bu ne böyle papaza benziyor demiştim.” Şık şekilde görünce “Amma da salakmışım” dedim kendi kendime.

*Nasıl açıldınız birbirinize?
-Baba Turgut her gece dışarı çıkıyordu sıkılıyordum. Beni de götür param var dedim. Meğer Erdoğan'la takılıyorlarmış. Bir iki gece beni de götürdüler yanlarında, sabaha karşı geliyorduk otele. Bir akşam Erdoğan dedi ki, “Suzan beraber çıkacağız seni bir pastaneye oturtacağız, bizim iki kız arkadaşımızla otelde işimiz var. Karşıda bizi göreceksin” dedi…

*Bak sen!
-100 dolar vereceğiz kadınlara dediler bir de (Gülüyoruz). Saatler geçti, bunaldım. Kalktım otele gittim. Avazım çıktığı kadar “Baba Turguuut, Erdoğan” diye bağırmaya başladım. Bunlar hemen toplanıp indiler aşağı. “Allah sizi kahretsin, çok mu güzeldiler bari” dedim. Gördüm iki kadını zaten arabayla gelip girdiler içeri. Sonra da kocamız oldu Erdoğan (Gülüyoruz).

*Başına kaktınız mı sonra? Beni dört saat beklettin, ben senin başını bekledim diye…
-Yok canım kakmadım, lüzum kalmadı hiç.

*Büyük aşkmış sizin ki...
-Çok büyüktü. 42 sene varlıkta ve yoklukta mutlu bir hayat yaşadık. Yokluk da çektik ama güzel bir dayanışma ve sevgi içerisindeydik. Allah razı olsun kocamdan. Hastalığında yüzüğünü çıkarmamalarını istedi. “Ölünceye kadar” diyerek taktık o yüzüğü. İki damla göz yaşı döktü, “Karıma hiç doymadım ki” dedi ve bir dakika sonra öldü.

*Aşk nedir sizce?
-Gözüne bakınca o sevgiyi görüyor musun kocanda? Aşk odur işte.

*Gözler yalan söylemez...
-Söylemez. Kalbin kıpırdadığı her dakika çok güzel bir şey, evlat sevgisi gibi.

*Bugünkü aşklar nasıl?
-Ucuz.

*Az kalsın unutuyordum. ‘Bana Derler Çapkın Suzan’ şarkınız nereden çıktı, çapkın mısınız?
-Yok be, bakmayı bilmem, ‘o...pu bakışını’ bilmem. Şimdi filmlerde yapıyorlar ya, onları yapamam. Hep dobralığımla kaldım.

'DÖRT YONCA'NIN DİKENİYİM'

*Dizi izler misiniz?
-Yeşilçam’ı televizyon bitirdi, televizyonu da diziler bitirecek. Hep birbirine benzeyen işler.

*Bu dönemin en başarılı Suzan Avcı’sı kim?
-Yok kardeşim, ben oyuncu görmüyorum. Bu başka bir iş. Hep güzel kadın olmakla olmuyor. Diyorlar ya hep ‘Dört Yonca’ (Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik) diye, ben beşinciyim, ‘diken’im.

*Şimdiki jönlerden hangisinin kötü kadını olmak isterdiniz?
-Kenan İmirzalıoğlu. Yüzünde karakter var, Ayhan Işık gibi. Bebek yüzlü olmamak lazım. Kıvanç da onu çok iyi halletti.

BEHZAT UYGUR İLE İKİ LAFIN BELİNİ KIRALIM
Fotoğraf: Kubilay Deniz

http://www.posta.com.tr/suzan-avci-simdi-olsa-lezbiyen-sahnemin-hakkini-verirdim-haberi-1346372

29 Ekim benim doğum günüm: Ben bir Cumhuriyet çocuğuyum...

$
0
0
Cumhuriyetin tüm güzelliklerinden hepinize Merhaba...
Benim çocukluğum, annem ve babamın sayesinde cumhuriyetin güzellikleri ile son derece özgür bakış açıları olan bir ortamda geçti. Mükemmel miydi? Kesinlikle hayır. Yargılar var mıydı? Kesinlikle evet!
Yıllardır çocukluğumdan bu yana taşıdığım pek çok kalıbı dönüştürmek üzerinde çalışıyor muyum? EVET
Tabi annemin ve babamın çevresindeki insanlar, ortakları, iş yaptıkları insanlar, akrabalarımız ve sosyal çevre içinde her türlü insan ile karşılaştım ve büyüme sürecimde çok farklı ortamlardan geçtim.
Babam Ankara Üniveristesinde okurken, o zamanın sağ ve sol olaylarından dolayı yaşadıkları zorlukları bana anlatmıştı.
Her dönem insanlar sağ, sol, aşırı sağ, aşırı sol, dinci, müslüman, hıristiyan, yahudi, kadın, erkek, gay, lezbiyen, biseksüel, transeksüel, zengin, fakir, akademisyen, sanayici, işçi, v.s... saymakla bitmeyecek kadar insanları ayrıştıran ve yargılayan kavramlardan dolayı, bir türlü birlik olarak dünyanın ötesine açılamamışlar.
İnsan kendi içindeki kaosu aşmadan nasıl kendi dışındaki güzellikleri fark edebilir ki?
...

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/can-aydogmus/29-ekim-benim-dogum-gunum-ben-bir-cumhuriyet-cocuguyum-40626305

Fenerbahçeli yıldız futbolcu parti çıkışı böyle görüntülendi

$
0
0
Fenerbahçe’nin genç yıldızı Roman Neustädter, katıldığı cadılar bayramı partisinde civciv başlığıyla görüntülendi.


Ünlü isimler cadılar bayramı partisinde buluştu. Önceki akşam Asmalımescit’teki Soho House’da düzenlenen partiye katılanlar arasında Fenerbahçeli
futbolcu Roman Neustädter, modacı Raşit Bağzıbağlı, Sevil Sabancı’nın kızı Melisa Tapan, oyuncu Wilma Elles ve eşi Kerem Göğüş de vardı. Roman Neustädter, taktığı civciv başlığıyla dikkat çekti.
Sizi seven bir Can...


Sayit DURMAZ

Hürriyet

Mert Fırat'la iyilik üzerine: İyilik yapmak isteyen kişi, önce kendisini neyin heyecanlandırdığını bulması gerekir

$
0
0
İyilik yapmak bizi insanlaştırır, iyileştirir, hayata bağlar...

O, Türkiye’nin önde gelen aktörlerinden... Bu sezon; bir dizisi, üç filmi, üç de tiyatro oyunu var. Bir yandan da kurucu ekibinde yer aldığı kültür merkezleriyle; Moda Sahnesi, DasDas ve Sanat Mahal’le ilgileniyor. Bu yoğunluk onu neredeyse 25 yıldır katkı sağladığı yardımlaşma faaliyetlerinden koparmadı. Kurulmasına öncülük ettiği İhtiyaç Haritası iki yılda 10 milyon liralık destek topladı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı bu ay Mert Fırat’ı İyi Niyet Elçisi seçti. Dünyadaki 15 elçiden biri olan Fırat’la yardım etmenin felsefesini ve psikolojisini konuştuk.



Önce onu neyin heyecanlandırdığını bulması lazım

◊ Görevde kaldığınız iki yılda neyi yapınca kendinizi başarılı olmuş hissedersiniz?

- Dört başlık çıkardık: Cinsiyet eşitliği, çevre ve iklim, Suriyeliler ve sanat.

◊ Sanat bizde lüks görülüyor oysa...

- Çünkü biz kalkınmayı hâlâ ekonomik büyüme zannediyoruz. Oysa sanat kalkınmanın önemli ayaklarından biri. Bir ihtiyaç... Tabii sanatın tarifi de önemli. Toplum yararına, toplumla birlikte ve topluma entegre olmuş bir şeyden bahsediyorum sanat derken. Ama bununla da kastedilen sadece ‘Recep İvedik’ değil tabii ki.

◊ Zamanımızın ve gelirimizin ne kadarını sosyal sorumluluk işine ayırmalıyız?

- Bunun bir ideali yok. Ama tabii ne kadar sürdürülebilir olursa o kadar iyi. Ne verebileceğinize bakın. “Ayda iki gün, sabahtan vakit ayırabilirim” mi diyorsun, tamam, belki huzurevine gideceksin, belki hayvan barınağına mama taşıyacaksın, belki pazarda tezgâh açıp bir şey satacaksın ve o geliri bir yere bağışlayacaksın...

◊ İyilik yapmak bize ne yapar? Neredeyse 14 yaşından beri aralıksız yardım yapan biri olarak iyilik yapmakla ilgili ne söylersiniz?

- İyilik yapmak bizi insanlaştırır. İyileştirir, hayata bağlar. Dünyayla iletişim kurmamızı sağlar. Empati yeteneğimizi artırır. İşimize odaklanmamızı sağlar. Fikir geliştirip bunu toplulukla paylaşmamızı ve iyi zannettiğimiz fikirlerin dönüşmesine izin verebilmemizi, bu anlamda olgunluk kazanmamızı sağlar. Yöneticiliği öğretir. Yardım faaliyetlerine çok erken yaşta başlayanlar iyi yöneticiler olurlar. Yönetici kimliğini karşısındakini baskı altına almak için kullanmaz. Kim olursan ol, bu dünya için yapabileceğin bir şey vardır. Öyle “Erken yaşta başlayamadık, bizden geçti artık” denecek bir şey de değil bu, istediğin anda başlayabilirsin. Sadece zaman, iyi niyet ve temiz bir sayfa ayırman gerekiyor; o kadar.

Röortajın tamamı...

http://www.hurriyet.com.tr/iyilik-yapmak-bizi-insanlastirir-iyilestirir-hayata-baglar-40624573
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>