Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

"Alex Strangelove" ile Bir Kişisel Keşif Yolculuğu!

$
0
0
Romantik komedi Alex Strangelove ile bir gencin kendini keşfetme sürecine tanık olun. Görünüşte kusursuz bir hayata sahip olan Alex'in ergenlikle birlikte başlayan kendini keşfetme süreci mizahla harmanlanarak seyirciye sunuluyor.


Lise son sınıf öğrencisi olan Alex’in hayatında her şey yolundadır. Dersleri iyidir, kız arkadaşı Claire ile mükemmel bir ilişkisi vardır ve eğlenceli bir arkadaş grubuna sahiptir. Artık bekaretini kaybetme adımını atmaya hazırdır. Fakat gittiği bir partide eşcinsel olan Elliott'la tanıştığında işler karmaşıklaşır. Yakışıklı ve çekici bir çocuk olan Elliot, Alex’e aşık olur. Bunu dile getirmekten de çekinmez. Elliot'la zaman geçirdikçe hayatı öğrenmeye başlayan Alex, kendini ve cinselliğini keşfettiği eğlenceli bir yolculuğa çıkar...

Netflix'in LGBTQ romantik komedisi "Alex Strangelove"da başrolü Daniel Doheny üstleniyor. Entertainment Weekly'e açıklamalarda bulunan filmin yönetmeni Craig Johnson, filmin kendisi için oldukça kişisel olduğunun altını çizerken, "Gençliğimin ve 20'lerimin cinsel karışıklığını bir çocuğun tek bir senesi olarak ele aldım. Lisede cinselliği ile mücadele eden bir çocuk fikrini çok sevdim. Eşcinsel olduğunu açıklaması sorun yaratmayacak ancak kişisel, içsel karışıklıklarla karşı karşıya. Özellikle de pek çok yönden aşık olduğu bir kız arkadaşının olması ve tüm diğer faktörlerin bu duruma etki etmesi gibi." diyor.

Filmin kadrosunda Antonio Marziale ve Madeline Weinstein de bulunuyor. "Alex Strangelove" 8 Haziran'da Netflix'te olacak.

http://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-83696/

Emrah Elçiboğa: Oyuncu için ‘Ben gay oynamayamam’ diye bir şey olmaz

Eşcinsel futbolcular ve masörler, transseksüel hakemler!

$
0
0
Sporda da taciz ifşası bekliyorum… Haydi cesaret spocular…


Evet, uzun süredir devam eden bir tartışma var. Akademi ligleri, geçen eylül ayında neden iptal edilmeye kalkıldı?..

Bu liglerin iptal edilmesi karşısında gazetemizin verdiği mücadeleyi herkes biliyor. Sonunda ligler oynatıldı. Yaklaşık 10 bin kişilik bir kitle, mağduriyetten kurtuldu. Ve tabii onların aileleri…

Antrenörü…

Futbolcusu…

Malzemecisi…

Resmi görevli yöneticiler…

Hakemi, saha komiseri cabası…

Bu son derece mantıksız kararın ardında taciz iddialarının olduğunu öğrendim. Ancak tabii bunun belgesi olacak. Öyle koskoca bir kuruma çamur atmak kolay değil…

32 yıllık meslek hayatımda bu yönde çok sayıda ihbar, şikayet almışımdır…

Ancak hiç biri belgeli değildir…

Yok homoseksüel masörler…

Yok eşcinsel futbolcular…

Yok transseksüel hakemler…

Yok kadın sporculara yapılan tacizler…

Söylenir durur ama, daha benim elime bir belge geçmedi…

Ama iddialar hiç bitmedi…

Biz de Kocaelispor minik takımında oynarken, İzmit Atatürk Spor Salonu civarında (70’li yıllar) sapıkların dolaştığı, çocukları kandırdığı uyarılarıyla idmana gelip, giderdik…

Yabancılarla konuşmazdık…

Yani o dereceydi bu sapkınlık…

Yıllar sonra, bu nedenle Akademik liglerin ertelenmeye kalkılması iddiası dikkatimi çekti.

Liglerin iptal edilmeye kalkışılması, küçük erkek çocuklarının taciz edilmeye kalkılması iddiasıymış…

Bu nasıl bir iğrençliktir? İddiası bile mide bulandırıcı…

Halterde bayan sporcularımızın taciz edilmesiyle ilgili yayınlar nasıl ses getirdiyse, ifşalarla sporcu tacizlerinin de acilen ortaya çıkarılması ve bu Allah’ın belalarından sporumuzun kurtarılması gerekiyor…

Bayan futbolu…

Bayan basketbolu…

Bayan voleybolu…

Özellikle de bu spor branşlarının alt ligleri…

Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı’nın ve hatta Cumhurbaşkanlığı’nın spor danışmanlarının, bu olaya acilen el atmasını bekliyorum…

Eskiden ünlü olmak rejisörün yatağından geçer dilerek koskoca bir bayan oyuncu kitlesini zan altında bırakmışlardı.

Ama şimdi milli formaların, antrenörden geçtiği iğrençliği iddiasını bu ülke kaldıramaz…

Ama dedim ya…

Bunlar iddia…

Kimse töhmet altında kalmamalı…

  Hakan Yağcıoğlu

https://www.kocaeligazetesi.com.tr/makale/1541893/hakan-yagcioglu/sporda-da-taciz-ifsasi-bekliyorum-haydi-cesaret-spocular

Suriyeli eşcinseller!

$
0
0
11 ödüllü belgesel vizyonda: Suriyeli ve gay olmak

Bu hafta vizyona giren ‘Mr. Gay Syria’ belgeseli, bir grup eşcinsel Suriyeli mültecinin İstanbul’daki hayatlarına odaklanıyor. Filmin yönetmeni Ayşe Toprak ile konuştuk.


Haftanın kalabalık vizyon listesinde ilk bakışta öne çıkmıyor belki ama dikkatli gözler yılın en çok ödül kazanan filmlerinden biri olan “Mr. Gay Syria”yı hemen fark edecektir. Ayşe Toprak imzalı belgesel film İstanbul’da yaşayan bir grup eşcinsel Suriyeli mültecinin hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin ilginçliği ise eşcinsel erkekler arasında düzenlenen bir güzellik yarışmasının (Mr. Gay World) etrafında dönüyor oluşu.

Savaşta ‘gay’ olmak

Toprak 2011’de Al Jazeera’da çalışırken tanıştığı ve filminin ana karakterlerinden biri haline gelen Mahmut sayesinde başlamış filmi çekmeye. “Mahmoud’la tanıştığımız gün, daha kendisine soru sorma fırsatı bulmadan bana gay olduğunu ve bununla bir problemim varsa beraber çalışamayacağımızı söyledi. Bu arkadaşlığımızın başlangıcı oldu. Mahmoud yıllarca Suriye’de LGBTİ hakları üzerine çalışmış, ülkesindeki savaş ortamında kendi meselelerini nasıl dile getireceklerine kafa yormuş biriydi. Eski bir gazeteci olarak, her gün karşılaştığı insanlık dramının ortasında böylesi bir konuya farklı bir bakış açısı getirmezse, medyanın ilgisini çekemeyeceğini biliyordu. Mr. Gay World fikri buradan çıkmıştı. Amacı, bu yarışma sayesinde arkadaşlarının ve tüm mültecilerin sorunlarına dikkat çekmekti. Bu fikirle Mahmoud, Mr. Gay Syria’yı bulmak için yola koyulmuştu. Husein başvuru yapan adaylardan biriydi. Ben de ikisini takip etmeye karar verdim” diyor Ayşe Toprak filmin gerisindeki hikâyeyi anlatırken.

Romantik prenses

Husein ve Mahmoud gibi eşcinsel bir Suriyeli olan ve romantik kişiliğiyle filmdeki en ilginç karakterlerden Omar’ın hikâyesi de Toprak’ın kamerasından yansıyor. “Filmin hikâyesini ilk kurguladığım zaman aklımda sadece güzellik yarışmasını takip etmek vardı” diyen Toprak, işlerin bir süre sonra değiştiğini şu sözlerle anlatıyor: “Mahmoud yarışma için adaylar bulacak, bu adaylardan birini seçecek, hep beraber Malta’ya gidilecek ve ses getiren bir uluslararası kampanya başlayacaktı. Mahmoud da bu hikâyenin baş kahramanı olacaktı. Tabii bir belgeselde olaylar insanın hayal ettiği gibi gelişmiyor. Bu kurgunun hiçbiri gerçekleşmedi. Bundan öte, filmin karakterlerini zaman içinde daha yakından tanımaya başladıkça, hikayeyi ilginç kılanın güzellik yarışması olmadığını fark ettim. Burada benim için çarpıcı olan, Mahmoud’un aktivizminden çok, Hüsein’in aile dramı, etrafındaki arkadaş çevresi ve en yakın arkadaşı Omar’ın sevgilisine kavuşma çabaları oldu. Omar karakteri romantik ve komik olmakla beraber, mülteci olduğu için sevdiği erkekten ayrılmış olması, ona kavuşamamak korkusuyla hissettiği çaresizlik, Türkiye’de yaşayan ve Avrupa hayali kuran birçok Suriyeli’nin ruh halini yansıtıyor.

Yaklaşık 50 festivalde gösterilen, 11 ödül kazanan “Mr. Gay Syria”yı izleyen festival izleyicilerinin Ayşe Toprak’a en çok yönelttikleri soru ‘nasıl yardım edebilecekleri’ olmuş. Toprak “Bu konuda çalışmalara başladık, yakında Facebook sayfamız üzerinden duyurulara başlayacağız. İlgilenenler bizi Facebook sayfamızdan (Mr Gay Syria - Film) takip ederlerse seviniriz. Şu ana kadar Facebook sayfamızda 8000 üzeri takipçimiz ve destekçimiz var. Bu sayı gün geçtikçe artıyor” diyor.

Türkiye’de sadece !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında izleyiciyle buluşan film şimdi Başka Sinema programında vizyona çıktı. Çok az sayıda belgeselin vizyona çıkabildiği ülkemizde bu önemli ve yer yer bir hayli de eğlenceli filmin hak ettiği ilgiyi görmesini umut etmek büyük bir lüks değildir diye düşünüyoruz, ne dersiniz?

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/974640/11_odullu_belgesel_vizyonda__Suriyeli_ve_gay_olmak.html

Bradley Cooper ve Jake Gyllenhaal, Gay Besteci Leonard Bernstein’ın Biyografisinde Yer Alacak!

Seçimlerde kadın kotasını dolduramayınca transseksüel olan erkekler!

$
0
0
Dünyanın binbir türlü haberi (11): Meksika yerel seçimlerinde kadın kotasını doldurmak için transseksüel oldular


Meksika’nın Oaxaca şehrinde belediye seçimlerine giren 17 adayın transseksüelliği yalan çıktı

Yerel bir sivil toplum örgütü adayların 17’sinin transseksüel değil, evli barklı erkekler olduğunu açıkladı.

Meksika’nın yerel seçimlerinde uygulanan kadın erkek eşitliği kuralından faydalanarak makam  peşine düşen adayların bazıları daha önce belediye ve valilikte görev almış. 

Örgütün yaptığı açıklamaya göre seçimlere katılan beş siyasi partinin bu hilede parmağı var. Eşit sayıda kadın ve erkek aday gösteremeyen siyasi partiler tarafından, cezalardan kurtulmak için parti üyelerine transseksüel olarak aday olmalarının salık verilmiş olabileceği düşünülüyor.

Hileli adaylıklarla kadınların önünün yeniden tıkandığının altını çizen örgüt, 17 transseksüel adayın 15’inin erkek isimleriyle kayıt yaptırdığını saptamış.

Oaxaca meclis üyesi ve aynı zamanda transeksüel Michell Altamirano Pacheco, ”transseksüeller bu hakları elde etmek için çok uzun zamandır savaş veriyorlar, mücadelemizin bu insanlar tarafından kirletildiğini görmek büyük bir hayal kırıklığı” dedi.

http://medyascope.tv/2018/05/14/dunyanin-binbir-turlu-haberi-11-meksika-yerel-secimlerinde-kadin-kotasini-doldurmak-icin-transseksuel-oldular/

Yaşar İpek Özay Bakır'a ne dedi?

$
0
0

Magazin figürü Seren Serengil'in eski sevgilisi Özay Bakır'a Serengil'in yeni nişanlısı Yaşar İpek'iin yolladığı mesajlardaki küfür dolu sözler magazin gündemine bomba gibi oturdu. Özay Bakır'ın yasal yollara başvurması ile giderek büyüyen olaya dair gelişmeler burada

Özay Bakır magazin gündemine bomba gibi oturdu. Bir zamanlar Seren Serengil ile sevgili olan ve hakkında gay olduğuna dair de açıklamalar çıkan Özay Bakır Seren Serengil'in nişanlısı Yaşar İpek'i mahkemeye verdi. İddialara göre Yaşar İpek Özay Bakır'a mesaj yoluyla ağıza alınmayacak sözler etti. Özay Bakır'ın adliyede paylaştığı mesajlar ortaya çıktı. Özay Bakır, Seren Serengil'in eşi, şarkıcı Yaşar İpek'i kendisine hakaret ve tehditkar ithamlarda bulunduğu gerekçesiyle mahkemeye verdi.Özay Bakır, ilk olarak Seren Serengil’den şikayetçi olmayarak danışılmak üzere savcılığa davet edilmesini talep etti. Bunun gerekçesi olarak ise Seren Serengil’in hesabından kendisine tehditler ve hakaret yazılması olarak gösterdi

Dava dilekçesinde 3. şahıslar vasıtasıyla öldürme, felç bırakma ve çalıştığı mekanı basma tehditleri yüzünden dava açılması talep edildi.Bu mesajların yaklaşık 3 aydır devam ettiği ve Özay Bakır'ın, olayların devamında annesine bile mesaj atılması, hatta Yaşar İpek, tarafından annesinin telefonla aranıp hakaret edilmesine kadar uzaması sonunda bu başvuruyu yaptığı öğrenildi.

UçanKuş’un haberine göre, Özay Bakır, kendi hesabındaki bir videoda, eski Sevgili Seren Serengil’e mekan çalışanları ile birlikte bir sürpriz yaptığı ve mekan çalışanlarıyla  birlikte şarkı söylediği görülüyor. İşte ağza alınmayacak ahlak dışı ithamlar.


Uçan Kuş TV

Cinsiyetini değiştirip kadın olmuştu, şimdi tekrar erkek olmak istiyor

$
0
0

Hayatını bir kadın olarak sürdürmek için epilasyon ve hormon tedavilerine 10 bin dolar harcayan Alexander Veach, fikrini değiştirdiğini, kadın olmanın çok pahalı olduğunu söyledi

Los Angeles’ta yaşayan Alexander Veach, kadın olmak istediğine karar vermiş ve cinsiyet değiştirme operasyonu geçirmişti.

Daily Mail’de yer alan habere göre; hayatını bir kadın olarak sürdürmek için epilasyon ve hormon tedavilerine 10 bin dolar harcayan Veach fikrini değiştirdiğini, kadın olmanın çok pahalı olduğunu söyledi.

30 yaşındaki model, kullandığı hormon tedavileri, lazer epilasyon, göğüs büyütme operasyonu ve saç bakımına verdiği paranın çok fazla olduğunu kaydederek, tekrar erkek olmaya karar verdiğini söyledi.

Hormon tedavisini bırakan Veach, göğüslerini saklamak için göğüs kası yapmaya çalışıyor.

Hayatının üç yılını Aria olarak yaşadığını söyleyen Veach, doğuştan atanan cinsiyetine geri dönmeye karar verdi.

Veach, şimdi her zamankinden daha mutlu olduğunu söylüyor ancak nüyük göğüslerinden (jinekomasti) kurtulmak için çaba sarf ediyor.

Alexander Veach, “Şu an Alexander olarak yaşamakta kararlıyım, üç yıldır Aria’ydım. Aria ve Alex’in iki farklı hayatı var.

https://www.haber16.com/cinsiyetini-degistirip-kadin-olmustu-simdi-tekrar-erkek-olmak-istiyor/31976/



Beyrut'taki Onur Haftası Etkinleri Polis Zoruyla İptal Edildi

$
0
0
Lübnan'da LGBTİ (Lezbiyen, gay, biseksüel, trans ve interseks) haklarına dikkat çekmek için yapılan Onur Haftası etkinlikleri, etkinlik organizatörünün gözaltına alınması sonrası iptal edildi.


Etkinlikleri düzenleyen Hadi Damien, Pazartesi akşamı bir etkinliğe gelen polisler tarafından karakola götürülerek gözaltına alınmıştı.

Damien, serbest bırakılmak için Onur Haftası'nın geri kalan etkinliklerini iptal etmeye zorlandığını açıkladı.

Lübnan geçen yıl Onur Haftası düzenlenen tek Arap ülkesi olmuştu.

Beyrut'taki 2. Onur Haftası etkinlikleri Cumartesi günü başlamıştı.

https://www.facebook.com/hadi.damien/posts/1977007795657440

İlk etkinlik, eşcinsel olduğunu açıklayan çocuklarına destek olan aileler için düzenlenen kahvaltı oldu. 9 gün boyunca konuşmalar ve çeşitli kültürel aktiviteler yapılması planlanıyordu.

Pazartesi akşamı yapılacak etkinlikte de homofobik suçlarla ilgili bir tiyatro oyununun metni okunacaktı. Ancak Damien, etkinliğin düzenleneceği mekandan aldığı telefonla güvenlik görevlilerinin "sansür kurulundan" izin alınmadığı gerekçesiyle etkinliği iptal edildiğini öğrendi. Damien, mekana gitmesinin ardından da polis tarafından gözaltına alındı.

Salı sabahı sorguya çekilen Damien'e, ancak geri kalan etkinlikleri iptal ederse serbest bırakılabileceği söylendi.

Onur Haftası organizasyon komitesi bir açıklama yayınlayarak, polisin, etkinlikleri iptel etmezse "toplum ahlakına aykırı" hareket etme gerekçesiyle Damien hakkında soruşturma açılacağı uyarısında bulunduğunu belirtti.

Lübnan ceza yasasının 534. maddesinde "doğal olmayan cinsel ilişki" için bir yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.

https://www.haberler.com/beyrut-taki-onur-haftasi-etkinleri-polis-zoruyla-10857825-haberi/

Güney Kıbrıs Türk Cumhuriyeti eşcinsel haklarında 21. sırada

'Hayatımın en değerli kadını' diye paylaştı

$
0
0
Sosyal medyayı aktif kullanan ünlülerin başında gelen Kerimcan Durmaz, annesiyle çektirdiği fotoğrafları "Hayatımın en değerli kadını" notuyla paylaştı.


Sosyal medyayı aktif kullanan ünlülerin başında gelen Kerimcan Durmaz, son olarak annesiyle dans ettiği fotoğrafları paylaştı.

ÖZEL HAYATI MERAK EDİLİYOR

2,5 milyona yakın takipçisi olan Kerimcan Durmaz'ın özel hayatı merak ediliyor. Zaman zaman aile üyeleriyle fotoğraflarını paylaşan Durmaz, son olarak annesiyle çektirdiği kareyi takipçilerinin beğenisine sundu.

"İYİ Kİ BENİM ANNEMSİN"

Fotoğrafı duygusal satırlarla paylaşan Kerimcan, "Hayatımın en değerli kadını... Her zaman arkamda duran güçlü kadın. Benim yaşam sevincim. İyi ki benim annemsin. Allah seni başımdan eksik etmesin. Melek kalpli annem. Seni çok seviyorum" notunu düştü.

http://www.gazetevatan.com/-hayatimin-en-degerli-kadini-diye-paylasti-1167042-magazin/

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo: Hepimiz eşitiz

$
0
0
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Uluslararası Homofobi, Transfobi ve Bifobi ile Mücadele Günü sebebiyle yaptığı açıklamada ABD’nin temel kuruluş prensibini hatırlattı: Hepimiz eşitiz.

Uluslararası Homofobi, Transfobi ve Bifobi ile Mücadele Günü’ne ilişkin yaptığı yazılı açıklamada Pompeo şunları söyledi:

"ABD temel özgürlükler ve evrensel insan haklarının korunmasını savunmaktadır.

Ulusumuz hepimizin eşit olduğu ve herkesin yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı vardır.
Dünyada birçok ülke vatandaşlarını sadece lezbiyen, gay, biseksüel, trans veya çift cinsiyetli (hermafrodit) olması sebebiyle tutuklanıyor ve suiistimal ediliyor.

LBGTI bireyi olmayı suç sayan yasalar 70’ten fazla ülkede korku salıyor. Bazılarında ölüm cezası bile uygulanıyor.

ABD dünya çapında tüm bu insanların yanındadır.”

http://www.hurriyet.com.tr/abd-disisleri-bakani-mike-pompeo-hepimiz-esiti-40840153

Kanada’nın ilk LGBTQ müzesini yaratmayı planlıyor

$
0
0
Ottawa savunuculuğu grubu Kanada’nın ilk LGBTQ müzesini yaratmayı planlıyor

Ottawa tabanlı bir korunuculuk grubu tasarıları başlatıyor Kanada'nın cemiyetsel cinsiyet ve cinsel azınlıkların tarihine adanan ve eşcinsel, lezbiyen, biseksüel, trans ya da iki ruhlu insanların öykülerini anlatan ilk müzesi olacak.


Ottawa merkezli bir korunuculuk grubu, Kanada'nın cemiyetsel cinsiyet ve cinsel azınlıkların tarihine adanan ilk müzesinin neler olacağını ve eşcinsel, lezbiyen, biseksüel, trans ya da iki karakter insanların öykülerini anlatacak tasarıları başlatmayı tasarlıyor.

Kanada Cemiyetsel Cinsiyet ve Cinsel Spektrum Merkezi Perşembe günü inşaat maliyetlerinin bir kısmını karşılayacak bir bağış kampanyası ve bir sene sürecek olan bir konseyi bülten ediyor. Duvarlarında neyin gösterilmesi gerektiğine karar verme süreci.

İyilikseverler Kanada Müzeler Birliği'nin yardımını ve milli müzeleri tarih ve savaş için işleten Krallık işletmelerinin liderliğini destekliyor.

Berlin'deki Schwules Müzesi ve San Francisco'daki GLBT Tarih Müzesi'nden sonra, LGBTQ2 + tarihine adanmış dünyadaki birkaç müzeden biri olacaktır.

Bu, bu ülkedeki LGBTQ2SIA ulusunun hakikatliğidir. Ve bunlar bizim haklarımız açısından, haklarımız için devam eden müzakerelerimiz açısından, cemiyetimizin değişik çizgileri arasında yer almak anlamında hikayelerimizdir, ”diyor merkez kurucu başkanı Calla Barnett.

Grubun iki ruh mevzusundaki danışmanı Elena Abel, yerli temsilin projenin ehemmiyetli bir parçası olacağını söylüyor. İki ruhu belirleyen Kadın Abel, erkek ve bayan cinsiyet rollerine muntazam biçimde uymayan insanlar gibi, Avrupa meskencileri Kuzey Amerika'yı kolonileştirmeden evvel kendi topluluklarında millete kabul edildiğini söylüyor.

Müzenin hem milleti öğreten, hem de queer ve Yerli gruplar arasında bir topluluk hissi veren bir yer olabileceğini umduğunu söyledi.

“Bir Haylimiz kimlik, ve, kimilerimiz için, cemiyetlerimize ve kültürlerimize geri dönerken, artık çok fazla ortaya çıkmıyor. Ve bu çok şifa verici ve özel bir şey, ”dedi. Kadın Abel, müzenin New York'taki kent merkezinin hemen karşısındaki LeBreton Flats mahallesindeki Claridge Homes'tan yeni bir ev geliştirmenin bir parçası olarak tertip ediliyor. Müze ve Milli Soykırım Anıtı.

Merkez, 2020 veya 2021'de açılmadan evvel, inşaat ve öteki montaj maliyetlerine destek etmek için 10 milyon dolar daha fazla arz ediyor. Ayrıca federal ve eyalet hibelerine müracaat ettiklerini söylüyorlar.

Kanada Tarih Müzesi başkanı Mark O'Neill, takımıyla yeni Kanada Tarihi Salonu'nun LGBTQ kısmını tasarlarken ilk defa grupla çalıştığını söyledi. Bu sergi, “Gay Sweater” ı kapsıyor ve merkez tarafından LGBTQ olan şahısların asıl insan saçıyla yaratılan giyim eşyası.

Artık müze, sergiyi kurma mevzusunda uzmanlığını merkeze sunuyor ve bunun sağlayabileceği rastgele bir parasal katkıdan bahsediyor.

“Kanadalılar için ve bunun için fantastik derecede ehemmiyetli bir büyüme. Ottawa kenti, bu projenin tabandan inmesini istiyor ”dedi.

"Herkese şunu söylemek istiyoruz,"öğreniyorsunuz, fotoğrafı olarak başlatıyoruz, şimdi bir tasarımız var, bir fikrimiz var. Şimdi fikir hakkında neyi hoşlandığını, neyi sevmediğini bize anlat. Nasıl dahil olmak istediğinizi bize anlatın '' dedi.

“Bence bu, başlamak için gerçekten iyi bir yer.” .

http://www.haberalfa.com/ottawa-savunuculugu-grubu-kanada-nin-ilk-lgbtq-muzesini-yaratmayi-planliyor-the-globe-and-mail

Saldırıya uğrayan LGBTİ aktivisti: Şansla yaşıyoruz

$
0
0
Silahlı saldırıya uğrayan LGBTİ aktivisti Kıvılcım Arat, yaşadıklarından kaynaklı psikolojisinin bozulduğunu belirtti.


LGBTİ aktivisti Kıvılcım Arat, 11 Mayıs 2018 günü evinde silahlı saldırıya uğraması ve ardından yaşanan gelişmeleri kamuoyuyla paylaşmak amacıyla İnsan Hakları Derneği  (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Açıklamaya, İHD Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin ve avukat Rozerin Seda Kip katıldı.

DEVLETİN BAKIŞ AÇISIYLA İLGİLİ
Toplantıda ilk konuşan avukat Eren Keskin, Kıvılcım Arat’a yapılan saldırının devletin LGBTİ bireylere bakış açısından ayrıştıramayacağını belirterek, “Bu tür saldırılara karşı cezasızlık söz konusu çünkü devletin kendisi de homofobik. İHD Irkçılığa Karşı Komisyon olarak konunun yakından takipçisi olacağız” dedi.

‘PSİKOLOJİM ALT ÜST OLDU’
Kıvılcım Arat da, saldırıya ilişkin konuşarak, taşındığı yeni evinde kedilerinden kaynaklı sürekli yan komşusuyla tartıştıklarını ve en son olayın da silahlı saldırı olduğunu söyledi. Komşusunun "Ben sana demedim mi bir daha bu bahçede kedi beslemeyeceksin" diyerek kendisine hakaret etmeye başladığını ve beyzbol sopası ile saldırıda bulunduğunu ifade etti. Arat, uğradığı saldırıya ilişkin şunları söyledi: “Beyzbol sopasıyla saldırınca arkadaşlarım aşağıya yanıma indiler. O sırada şahıs evine girip pompalı tüfekle bize ‘travesti pisliklerini görmek istemiyorum’ diyerek ateş etmeye başladı. Arkadaşım elinden ve karnından yaralandı. Hemen 155’i aradım ve ekipler geldi. Buna rağmen bir dayak yemediğim kaldı. Saatler süren karakol işlemlerimiz oldu. Karakol önünde beklerken şahısın pompalı tüfek çantasında, çanta da kolunda olarak polis aracından kelepçesiz şekilde indiğini gördüm.”

Yaşanan saldırıdan sonra da şahsın bahçede kendisine hakaretler etmeye devam ettiğini ve yanındaki arkadaşına "Hakim bana mı travestiye mi inanacak?" dediğini belirten Arat, “Akşamları işten geldiğimde kimliğim üzerinden hakaret etmeye devam ediyor. Psikolojim alt üst oldu. Daha önce de saldırılara uğramıştım” dedi. Olay anını anlatmakta zorlanan Arat, “Şansla yaşıyoruz” diye belirtti.

‘ŞAHIS 4 RUHSATLI SİLAHA SAHİP’
Son olarak konuşan avukat Rozerin Seda Kip ise,  saldırıya uğrayan taraf olmalarına rağmen saatlerce karakolda bekletildiklerini söyledi.  Adalete erişimlerinin engellendiğini aktaran Kip, şöyle devam etti: “Sanki bizler şüpheliymişiz, ahlaksızmışız gibi imalarla bakışlarla resmen adalete erişimimizi engellediler. Bir hukukçu olarak bu konu benim açımdan çok önemli. Karakolda bir polis bana, ‘bireysel silahlanma oldukça başınıza daha çok iş gelecek’ dedi. Bu şahıs hasta ruhlu, 4 adet ruhsatlı pompalı tüfeğe sahip. Darp raporlarını da inceledim. Oldukça sıradan verilmiş raporlar. Darp raporlarının tamamı bizim aleyhimize. Biz sonuna kadar bu davanın takipçisi olacağız.”

SALDIRGAN SERBEST
Tüfekle saldıran şahsın tutuklanması talebinde bulunduklarını fakat serbest bırakıldığını vurgulayan Kip, ayrıca müvekkili Arat için de koruma tedbir talebinde bulanacaklarını söyledi. (İstanbul/MA)

https://www.evrensel.net/haber/352813/saldiriya-ugrayan-lgbti-aktivisti-sansla-yasiyoruz

Avrupa’daki LGBTİ bireyler de uzaktan göründüğü kadar rahat değil

$
0
0

17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Günü Poyraz Şahin ile konuştuk:

Kısaca seni tanıyalım…

Nantrre Paris Üniversitesi’nde psikoloji alanında araştırmacı olarak çalışmaktayım. Son yerel seçimlerde Paris’in 18. Belediyesine seçildim. Belediyede uluslararası dayanışma sorumlusuyum.

17 Mayıs günü için Belediye olarak ne tür bir program yaptınız?

İlticacı LGBT+ bireyleri ile dayanışma amaçlı bir gün düzenliyoruz.

Belediyede sabah lise ve ortaokul öğrencilerinin davet edilmesi ile bir program gerçekleştirdik. Kapsamlı atölyeler düzenlendi (brifing, konferans, film gösterimi) transfobi, homofobi ve bifobiye dair ön yargıların, toplumsal baskının ele alınması temelinde bir program oldu.

Özellikle genç bir ortaokul kadın öğrencisinin lezbiyen olduğu için intihar ettiği okulun öğrencilerini davet ettik. 100 kadar öğrenci katılım gösterdi.

Günün devamında «Mr Gay Syria» filmi gösterildi. Filmde Suriye’de yaşanan savaştan dolayı İstanbul’da yaşamak durumunda kalan Suriyeli gaylerin hayatları anlatılıyordu.

Filmin devamında LGBT+ alnında farklı çalışmalar yürüten (öncelik mülteci LGBT) bireylerin katılımıyla panel yapıldı.

Bu güne özel bir durum paylaşmak istiyorum, 2015’te baskılardan dolayı Gine’den Fransa’ya gelen eşcinsel genç Musa’ya adadık etkinlikleri, kendi ülkesinde yaşarken gözleri önünde sevgilisini yakmışlar, ölüm tehditleri aldığı için Fransa’ya gelmek durumunda kalıyor, buna rağmen Fransa bu gence oturum vermedi, geri Gine’ye göndermek istiyor.

Musa bugün buraya gelemiyor çünkü kendisi kamptan (Nimes) çıkamıyor; 2 Haziran'da mahkemesi var.

Bizler uzaktan Avrupa’ya baktığımızda LGBT+ bireylerin özgür ve rahat yaşadıklarını düşünüyorduk, sen uzun yıllardır Fransa’da yaşıyorsun bu konudaki gözlem ve değerlendirmelerin neler?

Her ne kadar dışarıdan cennet gibi görünse de Avrupa’daki eşcinseller de bütün dünyadaki eşcinseller gibi heteronormatif/patriarkal bir sistem içerisinde dünyaya geliyorlar. Kimliklerini önce toplum, okul ve aileye karşı daha sonra da kendisine karşı gerçekleştirmek zorundalar.

Bu süreç eğitim alanında devam ediyor, öğrenciler sosyal çevre okul baskısından dolayı bir sürü psikolojik sorunlar yaşıyorlar, (depresyon, alkol bağımlılığı, stres, sıkıntı, intihar ve teşebbüsü) yapılan araştırmalarda bir eşcinselin eğitim süreci bir hetoraya göre daha sıkıntılı ve dikenli geçiyor. Öyle ki eşcinsellerdeki intihar oranı hetoroseksüllere göre (Avrupa ve Amerika’da) 5 kat daha fazla. Lezbiyenler’de bu oran daha fazla, bu ötekileştirme iş hayatında da devam ediyor, öyle ki işe başladığı günden itibaren LGBT bireyler özel hayata dair sorularla karşı karşıya gelip, bir ikilem içerisinde sıkışıp kalıyorlar (eşcinselliğini söyleyip yada söylememek).

Bu alandaki akademik araştırmalarıma göre işten iş arkadaşlarının baskılarına, sembolik şiddete maruz kalma korkusu var. Kariyer yapmasının önüne engellerin konulması, maaş indirimi ya da eğitim olasılıklarının kaldırılması korkusu ile çalışan LGBTİ+ bireylerinin büyük çoğunluğu cinsel yönelimlerini saklamak zorunda bırakılıyorlar. Bu da iş hayatında stres, sıkıntılara neden olurken motivasyonunun kırılması ile mesleğine olan inancının yok olmasına sebep oluyor.

Yasalarla bir güven alanı oluşturulmuyor mu?

Avrupa’nın çoğu ülkesinde eşcinsellerin yaşamı yasalarla güvence altına alınmış olsa da gündelik hayat içerisinde bütün dünyada ki eşcinsellerin yaşadığı homofobik sorunlarla karşı karşıya gelmekteler. Yasalardaki güvenceler yeterli gelmiyor. Kapitalist ve erkek egemen bir sistem içinde gündelik hayat onların istediği şekilde akmaya devam ediyor.

Fransa’da eşcinsel evlilik 23 Nisan 2013 tarihinde yasallaştı ondan sonra ne gibi gelişmeler yaşandı?

Her ne kadar evlilik norm içerisine girse de Fransa eşcinselleri diğer bireylerle eşitlenmesi açısından ileri bir adım olarak görse de birçok şekilde ve alanda eşitsizlikler devam ediyor, örneğin çocuk edinme arzusu devlet tarafından engellemelerle karşı karşıya bırakılıyor, eşcinsel evliliğin yasallaşmasından bu yana toplumsal alanda yüzde 60’dan fazla Transfobi ve homofobiye karşı yükselme sağlandı.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Diyeceğim şudur uzaktan göründüğü gibi bir hayat yaşanmıyor. Onun için bu alandan doğru yapılacak çalışmalar oldukça önemli. Bu çalışmalar kamu ve özel hayatı içerecek şekilde genişlemeli.

Ercan Jan Aktaş - Hasan Öcal / Demokrat Haber

https://www.demokrathaber.org/lgbti/avrupadaki-lgbti-bireyler-de-uzaktan-gorundugu-kadar-rahat-degil-h101900.html

Whitney Houston lezbiyen tacize uğramış!

Dikkat homofobi: Ramazan’da homo günü kutladılar!

$
0
0
Müslüman Türk Milletinin baş belası LGBTİ’li sapkın homolara her türlü desteği veren CHP yeni bir skandala daha imza attı. CHP yönetimindeki İzmir, Çankaya ve Şişli Belediyelerinin sapkınlara destek açıklamalarında bulunduğu öğrenildi.

Sapkınlığın ve ahlaksızlığın meşrulaştırıldığı LGBTİ etkinliklerinin hamiliğini kimseye bırakmayan CHP yine şaşırtmadı. Yönettikleri belediyelerin imkanlarını homoseksüel sapkınlara peşkeş çeken CHP’li belediyelerin şimdi de “17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü”nü kutladıkları ortaya çıktı. CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ankara Çankaya Belediyesi ve İstanbul Şişli Belediyesi’nin LGBTİ’yi meşru gösteren skandal açıklamalar yaptıkları bildirildi.

RAMAZAN AYINI HİÇE SAYDILAR

İçinde bulunduğumuz Ramazan-ı Şerif ayını görmezden gelen CHP’li belediyeler, “17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü”nü büyük bir coşkuyla kutladı. Düzenledikleri etkinliklerin çoğunu Ramazan ayına denk getirerek, toplumu provoke etmek isteyen LGBTİ’li sapkınlara, CHP’nin aleni bir şekilde destek vermesi kamuoyunda ciddi rahatsızlık oluşturdu.

SAPKINLIĞI MEŞRULAŞTIRDILAR

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin skandal açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü kutlu olsun. Bugün cinsiyet kimliği, ifadesi veya cinsiyet yönelimlerle ilgili tüm fiziksel, ahlaki veya sembolik şiddetlere karşı eylem ve karşı durma günü.” Şişli Belediyesi ise, “Uluslararası Homofobi, Bifobi, ve Transfobi Karşıtlığı Günü’nde Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi kütüphanemize ayrımcılık karşıtı kitaplarımızı koyduk” açıklamasıyla desteğini gizlemedi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/ramazanda-homo-gunu-kutladilar-468057.html

Perihan Tunçbilek Yazdı : Ayrımcılığa Her Yerde, Her Zaman Karşı Çıkabilirsiniz

$
0
0
17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü nedeniyle sosyal medyadan takip ettiğim bir arkadaşın paylaştığı bir yazıyla güne uyandım. Kendisinin rızasını alarak paylaşacağım yazıda şöyle diyordu:

“Sevgili facebook (ve diğer sosyal medya mecralarında hesapları olan) arkadaşlarım. Bazı özel tarihlerde (8 Mart, 21 Mart, 30 Mart, 1 Mayıs, 6 Mayıs, 2 Temmuz, 1 Eylül yahut bazı şair, yazar, sanatçı, gazeteci, aydınların doğum günleri ve ölüm günleri) günler öncesinden başlayan paylaşımlarda bulunuyorsunuz. Ne kadar güzel ne kadar kıymetli ne kadar anlamlı. Ama 20 Kasım, 3 Mart, 17 Mayıs size pek bir şey hatırlatmıyor nedense. Bugün 17 MAYIS ULUSLARARASI HOMOFOBİ, BİFOBİ VE TRANSFOBİ KARŞITLIĞI GÜNÜ. Merak ediyorum ajandanıza ne zaman girecek acaba?”

Aslında en yakınında gördüğü insanlara bir gönül koyma olarak okunabilecek bu satırlar ötekileştirilen bireylerin, toplulukların, grupların ortak sorunu olan yok sayılma olgusuna işaret etmiyor mu? Bizim birbirimizi görmediğimiz, anlamadığımız, anlaşmadığımız ve biz olmadığımız ya da eksik kaldığımız sezgisiyle yazılmış bu satırlar, sadece 17 Mayıs gibi günlerde değil, LGBTİ bireylerin her zaman görünür olması, bu özel günlerin ne anlama geldiğinin bilinmesi ve ayrımcılığa uğrayan grupların neler yaşadıklarının anlaşılması bakımından da önemli değil mi? Aslında olaylar ve eylemler olup bittikleri halleriyle değil, seyircilerin, yani bizlerin, hepimizin tanıklığıyla ve bu tanıklık sırasında verdiğimiz tepkilerle toplumsal belleğe yerleşir. Siyasal olanlar sadece söz ve eylemler değildir, söz ve eylemlerden çıkan sonuçların toplumsal belleğe kaydedilmesi de siyasaldır.[*] Yani o küçük facebook paylaşımı evrensel insan haklarından herkesin eşit faydalanması ve görünmez sayılan grupların da özgürce yaşama isteğinin toplumsal isteğe dönüşme dileğidir.

17 Mayıs tarihi bu hakların kullanılması bakımından çok önemlidir. 17 Mayıs 1990’da Dünya Sağlık Örgütü eşcinselliği Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’ndan çıkardı. 17 Mayıs da “Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtı Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Bugünün farkındalığını arttırmak için çeşitli gazetelere ilan veren, sivil toplum örgütleriyle birlikte etkinlikler düzenleyen LBGTİ örgütleri “eşit ve özgür günler dileğiyle” Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gününü kutluyor.

Bu minvalde Ankara Valiliği’nin Kasım 2017 tarihinde Alman LGBTİ Film Günleri’ni yasaklaması ve ardından Ankara’daki LGBTİ örgütleri tarafından gerçekleştirilen etkinliklerin hepsinin süresiz olarak yasakladığını hatırlatmak isterim. Valilik kararına gerekçe olarak, “toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar”, “kamu güvenliği”, “genel sağlık ve ahlakın korunması” ve “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” iddialarını gösterdi.

Aslında hepimizin tüm yaşananlara karşı bir ütopyası olmalı. Bu ütopya toplumun dil, din, ırk, cinsiyet kimliği/yönelimi ayırmaksızın herkes için eşit haklar istemek olmalı. Örneğin Pembe Hayat Kuirfest, KuirFest ve Büyülü Fener Sinemaları işbirliğiyle Ankara’da düzenlenmesi planlanan LGBTİ Film Günleri’nin Valilikçe neden yasaklandığı sorgulanmalıdır. Valiliğin asıl görevi festivalin güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak olmalı, #LGBTİfilmgünleriiptaledilsin ve #İstiklalimizeKaraLeke hastagleriyle sosyal medyada yürütülen nefret saldırılarının etkisinde kalınmamalıydı.

Festival düzenleyicilerinin “hayatın her alanında nefreti değil yaşamı ve özgürlüğü savunacağımızı, sokaklar rengarenk olana kadar ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, homo-bi-kuir-transfobiye ve cinsellik, yaş, toplumsal cinsiyet, etnisite ve sınıf kaynaklı bütün ayrımcılıklara karşı mücadele etmeye devam edeceğimizi basına ve kamuoyuna duyuruyoruz” şeklindeki barışçıl dili dikkate alınmalı. Son yıllarda keyfi ve hukuksuz bir biçimde yasaklanan onur yürüyüşlerinde olduğu gibi bu film gösterimlerinde de çeşitli sebeplerin öne sürülmesi, LGBTİ bireylerin varlığının tehdit olarak gören ve onlara dair nefret söylemi üreten kişi ve kurumlar korunurken, tüm ötekiler mahrum ve mahkum ediliyor.

Ankara Valiliği’nin yayınladığı yasak metinde yer alan “Çeşitli sosyal medya ve birtakım yazılı ve görsel medya organlarından; 16-17 Kasım 2017 tarihlerinde Büyülü Fener Sinema Salonunda Alman LGBTİ Film Günleri adıyla, birtakım toplumsal hassasiyet ve duyarlılıkları içeren film gösterimi organizasyonu yapılacağı şeklinde bilgiler elde edilmiştir… Organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir… Bu nedenle, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C Maddesine göre ilimiz sınırları içerisinde huzur ve güvenliği sağlanması için yasaklanmasına…” sözleri anayasal haklarla güvence altına alınmış organizasyonu yapacak grupları değil, organizasyona saldıracak grupları gözetir nitelikte.

Diğer taraftan bu yasağın kaldırılması için Kaos GL, Ankara’daki LGBTİ etkinlik yasağına ilişkin AYM’ye başvurdu. İfade özgürlüğü, dernek kurma hakkı, toplanma özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini; yasakla ayrımcılık suçu işlendiğini belirterek, Valilikçe sunulan savunma dilekçesinde ne de ara beyanlarda, halkın bir kesiminin tahrik olduğuna, bu tahrik nedeniyle yakın tehlike doğduğuna, ne olduğu açıkça ifade edilmeyen bir takım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterileceğine dair hiçbir somut delil sunulmadığıhatırlatıldı.

Kaos GL avukatları “soyut beyan ve dayanaksız tahminler üzerinden bütün LGBTİ hakları alanında çalışan derneklerin bütün etkinlikleri süresiz olarak yasaklanmasının… sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi, sergi vb. etkinliklerin esas olarak bir derneğin faaliyetinin konusu teşkil eden her türlü etkinliği yasaklanmasına neden olduğunu belirtti.

Böylesine geniş kapsamlı bir yasağın içinde var olma mücadelesi veren LGBTİ haklarını desteklemek, homofobi, bifobi ve transfobiye karşı olmak için yapılabilecek bir takım şeyler var. Bunlardan birkaç tanesini sıralarsak:

* LGBTİ haklarını desteklemek için yaşadığınız şehirdeki LGBTİ oluşumuyla irtibata geçebilir ve yine homofobi karşıtı organizasyonlar oluşturmak için LGBTİ haklarını savunan örgütlerle iletişime geçilebilirsiniz.

* İşyerinde ayrımcılığa karşı çıkılabilir ve işyerinde ayrımcı davranışların dönüşümü için uğraşabilirsiniz.

* Sosyal medyada LGBTİ haklarını savunan paylaşımlarda bulunabilir, nefret söylemini yayanları şikayet edilebilirsiniz.

* LGBTİ haklarını savunan filmler izleyebilir, kitaplar okuyabilir, dergileri takip edebilir ve bunları paylaşarak daha fazla kişinin bunlardan haberdar olmasını sağlayabilirsiniz.

* LGBTİ bireyleri ayrımcılığa maruz bırakan kişilere ve yayınlara karşı duyarlı olup, LGBTİ bireylerin haklarını her ortamda savunabilirsiniz.

* LGBTİ haklarının, Anayasada belirlenmiş insan hakları olduğunu, herkesin yaşama, barınma ve çalışma hakkı hakkının da temel insan hakkı olduğunu her yerde, herkese söyleyebilirsiniz. (PT/AS)

[*] Devrim Sezer, Nazile Kalaycı, Siyasalın Peşinde Dünya Tragedyalarına Bakmak, Metis yayınları, s.14

Perihan Tunçbilek
Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü mezunu. Yine Ankara Üniversitesi SBE Kadın Çalışmaları Anabilim dalında yüksek lisans yaptı. Radikal, Birgün, Amargi Kadın Dergisi, Kaos GL, Sendika Org, Kurgu Kültür Edebiyat Dergisi ve Kitapeki’nde çeşitli deneme ve makaleleri yayınlandı. 2006’dan beri bianet’te aralıklarla yazıları yayınlanıyor.

bianet

Belçika'da 23. Onur Yürüyüşü yapıldı

$
0
0
23. Belçika Onur Yürüyüşü başkent Brüksel’de yapıldı. Aralarında Türk hükümetinden kaçan LGBT üyelerinin de bulunduğu gösteriler renkli anlara sahne oldu.


5 yıldır Brüksel’de yaşayan ve ismini vermek istemeyen 50 yaşındaki bir Türk vatandaşı da bu yürüyüşe katılan kişilerden biri. Türkiye’de öğretmenlik yapan fakat orada kendini güvende hissetmeyen katılımcı Belçikada siyasi sığınmacı olarak bulunuyor. O, Türkiye’de eşcinsellerin, pedofili olanlar ve fuhuş yapanlara denk görüldüğünü bu sebepten de iş bulamadıklarını söylüyor.

Galatasaray Üniversitesi'nden Erasmus ile gelen Meriç isimli öğrenci ise Türkiye’de eşcinseller üzerinde her zaman baskı olduğunu söyledi. Ancak Gezi olayları sonrası ve özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu baskıların daha da arttığını kendini Belçika’da daha iyi hissettiğini kaydetti.

Uluslararası Af Örgütü'de Türkiye ile ilgili yayınladığı son raporda 15 Temmuz darbe girişimi sonrası birçok kişinin iş ya da özgürlüğünü kaybettiğini bildirdi.

Uluslararası Af Örgütü'nün Belçika’daki Türkiye Koordinatörü Jenny Vanderlinden "Türkiye, eşcinsel onuruna izin veren ilk Müslüman ülkelerden biriydi ancak bugün yasaklandı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan basına, eşcinselliğin İslam'ın değerleriyle bağdaşmadığını bile söyledi." dedi.

Yürüyüşe katılan Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans da eşcinsellerin durumunu iyileştirmek için yapılması gereken çok şey olduğunu söyledi.

Timmermans, "Eşitlik ve eşcinsel hakları için muazzam bir adım attığımızı görüyorsunuz, ama aynı zamanda , bu konuda ayağa kalkmamız gereken bir sürü itici güç de var. Toplumlarda eşcinsel insanlar da dahil olmak üzere farklı olan insanlara karşı bir öfke var.” şeklinde konuştu.

Nisan 2012'de, 32 yaşında bir eşcinsel, Belçika'da öldürülmüştü.

Gülsüm Alan

http://tr.euronews.com/2018/05/19/belcika-da-23-onur-yuruyusu-yap-ld-

Fransız bakan eşcinsel olduğunu açıkladı!

$
0
0
Homofobi kaynaklı fiziksel saldırıların son bir yılda yüzde 15 oranında arttığı Fransa'da, Dijital Gelişmelerden Sorumlu Bakan Münir Mahcubi eşcinsel olduğunu açıkladı. Mahcubi, "Homofobi, topluma zarar veren bir hastalık" dedi.


Duvar'da yer alan habere göre, Fransa’da Dijital Gelişmelerden Sorumlu Bakan Münir Mahcubi eşcinsel olduğunu açıkladı. Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü vesilesiyle açıklama yapan Mahcubi, homofobik saldırıların yükselişte olduğu bir dönemde eşcinsellere daha fazla görünürlük sağlamaya yardım edeceğini söyledi.

34 yaşındaki Mahcubi Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Homofobi bizi bazen, sadece nefretten kaçınmak için adapte olmaya ve yalan söylemeye zorlar. Homofobi, topluma zarar veren bir hastalık; okulları istila ediyor, aileleri zehirliyor, arkadaşlarınızı kaybetmenize yol açıyor” ifadelerini kullandı.

Faslı bir göçmen ailenin çocuğu olan Mahcubi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ekibine katılmadan önce başarılı bir teknoloji girişimcisiydi.

Fransa’da istatistiklere göre, homofobi kaynaklı fiziksel saldırılar son bir yılda yüzde 15 oranında artmış durumda.

http://www.mynet.com/haber/dunya/fransiz-bakan-escinsel-oldugunu-acikladi-4132888-1
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>