Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Mabel Matiz; Kendimle yüzleştim!

$
0
0
Mabel Matiz’in “Maya” adlı yeni albümünün lansmanı önceki akşam Beyoğlu’ndaki Cezayir Restaurant’ta gerçekleşti.


Lansmana Göksel, Ferman Akgül, Gonca Vuslateri, Caner Özyurtlu gibi birçok ünlü isim katıldı. Açılış konuşması yapan Matiz, annesinin adını verdiği albümüyle ilgili şöyle konuştu: “Maya, bugüne kadar yaptığım en yüklü albüm. Bir yüzleşme albümü aslında. Hem kendimle, hem kendi kuyularımla, hem de ilişkilerim ve hayatımla ilgili çok derin bir kazı çalışmasıydı. Koca bir yükü, enerjiyi, hikayeler topluluğunu üzerimden atıyor gibiyim. Çıkış ve klip şarkımız ‘A Canım’ olacak. Bu albüm kendimi şifalandırma biçimimdi. Umarım dinleyen herkes aynı şifayı bulur.”

Hürriyet

Gurur Aydoğan ilk defa

Mabel Matiz - Maya

$
0
0

1. Mabel Matiz - A Canım
2. Mabel Matiz - Ayrılık Buna Denir
3. Mabel Matiz - Babamı Beklerken
4. Mabel Matiz - Boyalı Da Saçların
5. Mabel Matiz - Canki
6. Mabel Matiz - Comme Un Animal
7. Mabel Matiz - Dualar Değişir (Version)
8. Mabel Matiz - Dualar Değişir ft Ah Kosmos
9. Mabel Matiz - Fırtınadayım
10. Mabel Matiz - Intro
11. Mabel Matiz - Kalbime Azap ft Gülden Karaböcek
12. Mabel Matiz - Kara Beyaz Kedi
13. Mabel Matiz - Mendilimde Kırmızım Var ft Sibel Gürsoy
14. Mabel Matiz - Mükemmeli
15. Mabel Matiz - Pembe (Taner Yücel Version)
16. Mabel Matiz - Pembe
17. Mabel Matiz - Sarmaşık
18. Mabel Matiz - Sarışın Değil
19. Mabel Matiz - Ya Bu İşler Ne
20. Mabel Matiz - Yaban
21. Mabel Matiz - Yıldızların Peşinde
22. Mabel Matiz - Çukur
23. Mabel Matiz - Öyle Kolaysa

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) transseksüelliği hastalık listesinden çıkardı

$
0
0
Transseksüellik veya cinsiyet uyuşmazlığı artık psikolojik bir rahatsızlık olarak sınıflandırılmıyor. Dünya Sağlık Örgütü transseksüelliği, hastalıkları tanımladığı listesinden çıkarttı.


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) transseksüelliği Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması'ndaki (ICD) psikolojik rahatsızlıklar bölümünden çıkarttı. Hastalıkların teşhisi ve tedavisi için devletler ve sağlık kuruluşları tarafından temel alınan ICD listesinin yeni yayınlanan 11’inci baskısıyla birlikte transseksüellik artık psikolojik bir rahatsızlık olarak değerlendirilmeyecek.

DSÖ'nün ICD listesinin yeni baskısıyla ilgili internet sitesinde yayınladığı açıklamasında, “Cinsiyet uyuşmazlığı, ICD'nin psikolojik rahatsızlıklar kısmından çıkartılarak cinsel sağlık koşulları kısmına geçirildi” denildi.

Transseksüelliğin ICD’nin cinsel sağlık koşulları kısmına geçirilmesinin sebebi ile ilgili olarak da "Bunun arkasında yatan sebep, her ne kadar cinsel uyuşmazlığın bir psikolojik rahatsızlık olmadığı kanıtlanmış olsa ve onu böyle sınıflandırmak transseksüel olan insanlar için çok büyük bir damga yaratabilse de bu bireylerin ICD’de sınıflandırılma yoluyla en iyi şekilde karşılanabilecek önemli sağlık hizmeti ihtiyaçları bulunuyor” denildi.

"Önceki sınıflandırma düzeltildi"

Transseksüelliğin psikolojik rahatsızlıklardan çıkartılmasıyla ilgili Alman epd haber ajansına konuşan DSÖ sözcüsü Christian Lindmeier, bu değişiklik ile daha önceki sınıflandırmanın düzeltildiğini belirtti. Transseksüel veya cinsiyet uyuşmazlığı yaşayan bireyler kendilerini doğuştan fiziki olarak sahip oldukları cinsiyete ait hissetmiyorlar.

ICD'deki değişim ile transseksüel bireylere karşı ayrımcılığın azalması ve bu bireylerin daha iyi tedavi hizmeti almaları hedefleniyor. Cinsel azınlıkların haklarını koruma konusunda uzmanlaşan Birleşmiş Milletler'den Victor Madrigal-Borloz’un hazırladığı rapora göre transseksüel ve eşcinsel bireyler dünyanın her tarafında ayrımcılıkla yüz yüze geliyor.

Rapora göre dünya nüfusunun neredeyse yarısı cinsel azınlıkların suçlu muamelesi gördüğü ülkelerde yaşıyor. DSÖ, eşcinselliği 1992 senesinde ICD’nin psikolojik rahatsızlıklar sınıflandırmasından çıkartmıştı.

DW,epd/DÇÜ,HS

© Deutsche Welle Türkçe

Meksika’da 3 LGBTİ Aktivisti Katledildi

$
0
0

Rubén Estrada, Roberto Vega ve Carlos Uriel López isimli aktivistlerin cansız bedenleri Mexico City ve Chilpancingo arasındaki turistik bölge Taxco yakınlarında bulundu.

Görgü tanıklarının söylediğine göre bir grup erkek, üç aktivisti bir gece kulübünden kaçırdı.

Bölgedeki LGBTİ oluşumu Diversidad Guerrero Başkanı Gaby Soberanis, katillerin üç aktivisti gasp etmeye çalıştığını, ardından zorla bir kamyona bindirdiğini söyledi.

Yerel medyada paylaşılan fotoğraflar, katliamdan önce aktivistlerin işkenceye uğradıklarını da gösteriyor.

Meksika’da 2014-2016 seneleri arasında en az 202 LGBTİ öldürülmüştü.

Eşcinsel düşmanı din adamları kafasına estiği gibi konuşamayacak, ceza alacak!

$
0
0
Güney Afrika mahkemesi: Din eşcinsel düşmanlığı için gerekçe olamaz

Güney Afrika mahkemesi, dinin eşcinsel düşmanlığı için gerekçe sayılamayacağını, homofobik din adamlarının ceza alacağını duyurdu.


Güney Afrika Eşitlik Mahkemesi, Cape Town'da yaşayan bir din adamının geylere ve lezbiyenlere yönelik nefret söylemlerini suç olarak kabul etti.

Mahkeme Oscar Bougaardt isimli din adamının eşcinsellik düşmanlığına dini gerekçe gösteremeyeceğine karar verdi.

Din adamına karşı dava Güney Afrika İnsan Hakları Komisyonu'nun şikayetiyle 2013 yılında açılmıştı. Varılan kararın önemli olduğu ve din temelli nefret söylemlerini engelleyeceği belirtiliyor.

Güney Afrika'nın Eşitlik Yasası, cinsel yönelim sebebiyle insanların ayrımcılığa uğramasını ve bu konudaki nefret söylemlerini suç sayıyor.

http://haber.sol.org.tr/dunya/guney-afrika-mahkemesi-din-escinsel-dusmanligi-icin-gerekce-olamaz-240551

O bir eşcinseldi, hala da öyle, hep de öyle kalacak: Boy George

Kalbimin Sultanı 2. Mahmut

$
0
0

2. Mahmut, Sultan 2. Mahmut,  2. Mahmut Dönemi, 2. Mahmut Kimdir? (1785-1839)

Sultan II.Mahmut, 30. Osmanlı padişahı ve 109. İslam halifesidir. Osmanlı tarihi boyunca belki de en çok dönüm noktasının yaşandığı bir dönemde padişahlık yapmıştır. Osman Gazi ve Sultan İbrahim'den sonra Osmanlı Hanedanı'nın üçüncü ve son soy atasıdır. Son altı Osmanlı padişahından ikisi onun oğlu dördü ise torunudur. Genelde Osmanlı Devleti'nin batılılaşma, bilim teknik alanında ilerleme, modernleşme hareketlerinde II.Mahmut bir öncü olarak kabul edilir. En köklü reformlar, en köklü değişiklikler Sultan Mahmut zamanında yapılmıştır.

Sultan II.Mahmut, 20 Temmuz 1785'te Topkapı Sarayı'nda dünyaya gelmiştir. Babası I.Abdülhamit, annesi I.Abdülhamit'in sekizinci kadını olan Nakşidil Sultan'dır. Bütün hayatı boyunca kullanacağı Adli mahlası kendisine doğduğu zaman verilmiştir. Babasının padişahlığı boyunca bebekliği sarayda geçmiştir. Fakat babası, Sultan Mahmut daha çok küçük yaştayken vefat ettiği için tahta II.Mahmut yerine III.Selim geçmiştir. III.Selim kısır olduğu için gelecekte II.Mahmut'un tahta geçeceğini umut etmiş, küçüklüğünden beri II.Mahmut ile çok yakından ilgilenmiştir. Padişahlığı döneminde incelendiğinde II.Mahmut ile III.Selim'in ilgi alanlarının birbirine çok benzemesi, olaylara bakış açılarının, getirdikleri çözümlerin birbirine çok benzemesi de çocukluğunda II.Mahmut'un, kuzeni III.Selim'den epey etkilendiğini göstermektedir.

Nizam-ı Cedit ordusunu kuran III.Selim yeniçerilerin ve birçok muhafazakar kesimin hoşnutsuzluğuna maruz kaldı. En sonunda patlak veren Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirilip hapse atılan III.Selim'in yerine, II.Mahmut'un ağabeyi IV.Mustafa getirildi. Fakat III.Selim ne olursa olsun çocuğu gibi ilgilendiği kuzeni II.Mahmut'un tahta geçmesini istiyordu ve bu uğurda mücadele etmeye devam etti. Zaten ilerleyen zamanda IV.Mustafa, III.Selim ile kardeşi II.Mahmut'un ölüm emrini verdi. III.Selim feci şekilde öldürülürken, II.Mahmut yoğun çabalar sonucunda kaçmayı başardı ve Alemdar Mustafa Paşa'nın da yardımıyla 30. Osmanlı padişahı olarak tahta çıkmayı başardı. Sultan II.Mahmut Han tahta çıkar çıkmaz, III.Selim'in izinden ıslahat ve reform hareketlerine devam etti. Bütün politikalarını modernleşme, batıyı yakalama ve bilim-teknikte ilerleme üzerine geliştirdi. Ama bunun için devletin huzurlu, güvenli bir ortamda olması gerekiyordu. Fakat II.Mahmut dönemi tam tersine, en buhranlı dönemlerden biri olmuştur. Balkanlarda Osmanlı Devletinin gücünü iyice zayıflatan bağımsızlık isyanları, Fransa'nın Cezayir'i işgal etmesi, Rusya'nın Navarin'de Osmanlı donanmasını yakması, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Kütahya'ya kadar dayanması gibi devletin yok olmasını an meselesi haline getiren olaylar Sultan II.Mahmut döneminde yaşanmıştır. Böyle bir ortamda devletin güvenliğini biraz olsun arttırmak adına Padişah Mahmut, Alemdar Mustafa Paşa'nın da önerisiyle ülkenin dört bir yanındaki ayanlarla bir toplantı yaparak "Sened-i İttifak"ı imzalamıştır. Ayan; ileri gelen, zengin kimse demektir. Bu anlaşmaya göre, ayanlar devlete sadık kalacak, tüm yenilik hareketlerini destekleyeceklerdi. Buna karşılık olarak ayanlara, üzerlerine olan mülkleri ebediyen ailelerine miras bırakma hakkı tanınmıştı.

Bu hamleden sonra Sultan II.Mahmut, ilk ıslahat hareketi olarak "Sekban-ı Cedit" adlı Avrupa tarzında yeni bir ordu kurdu. Ancak bu ordu da yeniçerilerin isyan çıkarması ve saraya yürümesi, yapılan çeşitli çatışmalarla müzakereler sonucunda kaldırıldı. Bu isyan sırasında sadrazam Alemdar Mustafa Paşa yeniçeriler tarafından öldürülmüştür. Ayrıca II.Mahmut döneminde uzun süredir devam eden Rus savaşı Bükreş anlaşması ile sona erdirilmiş, Sırp isyanı ise zor kullanılarak bastırılmıştır. Bu süre içerisinde devletin otoritesinin zayıfladığını düşünüp bağımsız hareketlere girişen bazı ayanlar da Sened-i İttifak gereğince II.Mahmut tarafından bastırıldı. Kimisi teslim oldu, kimisi idam edildi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile anlaşmaya varılarak bu mesele sona erdirildi. Sultan II.Mahmut döneminde patlak veren İran savaşı da Osmanlı Devleti'ni bir süre uğraştırdı fakat sonunda Erzurum Anlaşması yapılarak İran ele geçirdiği yerleri geri verdi ve işgali başaramamış oldu. Yine II.Mahmut döneminde patlak veren Yunan isyanı da bastırıldı.

Sultan II.Mahmut döneminde yapılan en önemli yenilikler:

Yeniçeri ocağının kaldırılması ve yerine Sekban-ı Cedit'ten sonra Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adlı Avrupai bir ordunun kurulması
Sarık, cübbe gibi kıyafetlerin devlet dairelerinde yasaklanarak yerine fes, pantolon, vs. batı tarzı kıyafet zorunluluğu getirilmesi
Divan-ı Hümayun'un kaldırılması ve yerine bugünkü bakanlıklara benzer şekilde nazırlıklar kurulması
Gerçek anlamda ilk nüfus sayımının yapılması
İlk posta teşkilatının kurulması
Tamamıyla batılı tarzda eğitim veren ilk eğitim kurumu olarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ve ilk harp okulu olarak Mekteb-i Harbiye'nin kurulması
İlk resmi gazete Takvim-i Vakayi'nin kurulması ve yayımlanmaya başlanması
olarak sıralanabilir. II.Mahmut, 1839 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.

Zayn Malik Stars in the Cover Story of GQ Magazine

Görünürdeki sevgili; Divan edebiyatındaki eşcinsel sevgililer!

$
0
0
Walter G. Andrews ve Mehmet Kalpaklı’nın ortak çalışması ‘Sevgililer Çağı’, Divan şiirindeki ‘eşcinsellik’ meselesini olanca açıklığıyla teşrih masasına yatırma cüreti gösteren, bilimsel ve teorik bağlamı sağlam bir kitap.


Divan edebiyatında genç ve güzel erkeklere şiirler yazılmış olması ya ahlak bağlamında ya da kültürel savunma/saldırı zemininde tartışılmıştır. Eski şiirin dünyasını bir geri zihniyete bağlayarak yerden yere vuranlar kadar bütün olup bitenleri ‘mecaz’ diyebileceğimiz kavramın etrafında açıklayanlar tam bir gerçeklik yaratamazlar. Zaten sosyal bilimler ve edebiyat araştırmasında böylesi bir gerçeklik aramak da sorunludur. İş gelir yoruma bağlanır. Yorum, aşırı yorum. Ya da yorumsuzluk.

Belki de ilk kez bilimsel ve teorik bağlamı sağlam bir kitapla karşı karşıyayız. ‘Eşcinsellik’ meselesini olanca açıklığıyla teşrih masasına yatırma cüreti gösteren bir kitap ‘Sevgililer Çağı’. Toplam 11 başlık altında, Osmanlı Divan şiirinin bu kafa karıştırıcı konusu aydınlatılmaya çalışılıyor. Walter G. Andrews ve Mehmet Kalpaklı, her ne kadar bu çalışmayı daha çok ‘Batılıları’ gözeterek yazdıklarını söyleseler de, Doğu’dan Batı’ya geçişler zorlayıcı değil. ‘Osmanlılara farklı bir pencereden bakmayı’ hedefleyen, Osmanlı kültürünü daha derinden incelerken İslam âlemi ile Hıristiyan dünyası arasındaki yapay ayrımlara da özellikle vurgu yapıyorlar.

Osmanlı şiirinde açığa çıkan bu ‘mahbup’ tipini sonuna kadar yorumlamaya girişiyor yazarlar. ‘Aşkın kavramlarından ziyade tarihin belli bir anında karşımıza çıkan yaşanma haliyle’ ilgileniyorlar. Şairlerin şiirlerine yansıyan ‘emperyal’ duyguyu daha üst seviyede arıyorlar. Modern dünya tarih/tarihçiliğini eleştirirken, Batı Avrupalı Hıristiyan ve Musevilerin yazmış oldukları tarihlerin Osmanlı’yı yok saymalarının kültürel sonuçlarına dikkat çekiyorlar. Bunun ‘mahbuplar’la ne ilgisi var diye sorulabilir. Yazarlara göre bunu sormamak kör okumaktır. Çünkü Antik Yunan ve Roma’dan bu yana erkeğin erkeğe duyduğu ilgi iktidarla ilişkilidir. Bunun pratik karşılığından öte/önce nedenselliği dikkate değer.

‘Erken modern dönemin otoriter monarşilerinde saraylıların ya da saraya bağlı seçkinlerin aşkı canlandırışları ve tasavvur edişleri’ sonunda içinde bulundukları mutlak iktidar hiyerarşisinin bir sonucudur. İktidarı temsil eden padişah en üstte durur ve sadece Tanrı’ya baş eğer. “Sarayda da baştan çıkarışlar hep yukarıya yönelir. Gücü daha az olan kendinden daha güçlü olanın ilgisini, desteğini, iltifatını kazanmaya çalışır.” Burada her şey ‘görünürdeki’ sevgilinin kim olduğu sorusunda kilitlenir. Her cinsiyete göz kırpan şiir, ‘yukarı doğru aleni bir başkaldırışın ifadesi’ olmakla kalmaz, ‘hakiki güç’ dengesini tersine döndürür, güçlü adam (erkek) gücünden feragat ederek erişilmez, merhametsiz ve suskun davranmak suretiyle kontrolü elinde tutan baskın bir sevgiliye (erkek) boyun eğer.

Eğer ‘neticede Osmanlı şiiri androjen’, yani cinsiyeti belli etmeyen bir karaktere sahipse, bu çok kapsamlı bir mesele olarak, estetik, felsefe, tarih ve psikolojinin verileriyle de yorumlanıp bir zevk verimi olarak tekrar tekrar okunmalıdır. Benzeri düşümler Batı’da var olduğuna göre, konu zaten evrenseldir ve Divan şiirinin evrenselliğine delildir.

Görünürdeki sevgili
SEVGİLİLER ÇAĞI/ ERKEN DÖNEM OSMANLI AVRUPA KÜLTÜRÜ
VE TOPLUMUNDA
AŞK VE SEVGİLİ
Walter G. Andrews - Mehmet Kalpaklı
Çeviren: N. Zeynep Yelçe
Yapı Kredi Yayınları, 2018
420 sayfa, 34 TL.

Kimse eşcinsel olduğu için yaşadığı coğrafyadan kaçmak zorunda kalmamalı

$
0
0
Kuir Kıbrıs Derneği: Kimse cinsel yönelimi veya kimliği nedeniyle yaşadığı coğrafyadan kaçmak zorunda kalmamalı

Kuir Kıbrıs Derneği, mülteci krizi denilen krizin, temelde insanlığın ve insan haklarına saygının krizi olduğunu ve ancak dayanışmayla içerisinden çıkılabileceğini vurguladı.

Dernek açıklaması şöyle:
"Kimse cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliği nedeniyle yaşadığı coğrafyayı terk etmek, kaçmak zorunda kalmamalıdır. Ancak, birçok ülkede lezbiyen, gey, biseksüel, trans, inerseks ve artıların (LGBTİ+’ların) sistematik ayrımcılık, zulüm ve şiddet tehdidiyle kaçmak ve başka ülkelere sığınmaktan başka seçenekleri bulunmamaktadır. 

Günümüzde 72 ülkede eşcinsellik, 2014 yılı öncesinde Kıbrıs’ın kuzeyinde olduğu gibi, cezalandırılmaktadır. Bunların 8’inde ise öngörülen ceza idamdır. Eşcinselliğin ise cezalandırılmadığı diğer ülkelerin birçoğunda da toplumsal normlar, gelenek ve görenekler LGBTİ+’lar için hayatı yaşanmaz kılmaktadır.

Bu konuyla ilgili 1951 Mülteciler Sözleşmesi nettir: cinsel yönelim, cinsiyet kimliği temelli zulümden kaçan insanlar mülteci korumasından yararlanmalıdır. Ancak, gerek yasaların yetersizliği, gerek uluslararası sözleşmelerin uygulanmaması, gerekse homofobi, transfobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi ayrımcı ideolojilerin ada yarımızda hüküm sürmesi nedeniyle Kıbrıs’ın kuzeyine varış birçok LGBTİ+ mülteci açısından şiddetin sonu anlamına gelmemektedir. LGBTİ+ mülteciler ada yarımızda ne mülteci, ne de LGBTI+’lar olarak insan haklarından yararlanabilmektedirler.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en fazla göç, Kıbrıs’ın kuzeyinde bizleri hazırlıksız yakalamış ve ayrımcı söylemlerin görünür olmasını sağlamıştır. Oysaki mülteci krizi denilen kriz, temelde insanlığımızın ve insan haklarına saygının krizi olmakla beraber, ancak dayanışmayla içerisinden çıkılabilecek bir krizdir.

Bir diğer yandan cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık ve mülteci haklarının mevcut hükümetin programında yer alması ve mülteci haklarının yasal olarak korunmasının ilk adımı niteliğinde olan tekrardan mecliste görüşülmeye başlaması olumlu gelişmelerdir.

LGBTİ+ mültecileri yüz üstü bıraktığımızda, kişi güvenliğini ihtiyaçtan bir lükse dönüştürürüz. Bunun yerine, kişi güvenliğinin temel bir insan hakkı olarak kalmasını sağlamak için sorumluluk almanın zamanı çoktan gelmiştir. Kuir Kıbrıs Derneği olarak, her ne temelde olursa olsun zulmün son bulacağı savaşsız sürgünsüz bir dünya için mücadele etmeye devam edeceğiz".

http://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n255033-kuir-kibris-dernegi-kimse-cinsel-yonelimi-veya-kimligi-neden

Evsizlikten eşicnsellere fon sağlayan milyon dolarlık yatırım şirketi kuruculuğuna: Adrian Hamilton

$
0
0

VR’den, otonom araçlara, yapay zekadan, kripto para birimlerine kadar teknolojik gelişmeler dünyayı ve hayatlarımızı dönüştürüyor. Hızlı ve yenilikçi yapılarıyla tüm bu teknolojilere yön veren girişimlerin sayısı ise gün be gün artıyor.

Risklerle dolu bu dünyada farklı endüstrilere hizmet etseler de, girişimcilerin sorunları ortak. Zira, girişimlerin yüzde 42’si  pazarın ihtiyacına yönelik bir ürün veya servis geliştiremedikleri için başarısız oluyorlar. Başarısızlığı yüzde 29 ile nakit sıkıntısı, yüzde 27 ise doğru ekibi kuramamak takip ediyor.

Bildiğiniz üzere girişim dünyasında yatırım alabilmek nakit sıkıntısını çözmede önemli bir fırsat olarak nitelendiriliyor. Burada ise ayrımcılık artık herkesin bildiği bir nokta. Zira, Silikon Vadisi yatırımcıları finansal kaynaklarını yüzde 90 oranında “beyaz erkeklere” aktarmayı tercih ediyorlar. Adrian Hamilton’a ait bu sözler ise girişim dünyasında erkek egemen yapının hakim olduğu bu ekosistemi bir kez daha gözler önüne seriyor.

Hamilton’ı Almanya’nın başkenti Berlin’de gerçekleştirilen Tech Open Air 2018’de (TOA 2018)  izleme fırsatı yakaladım. Sanat, bilim ve teknoloji alanlarında geleceğin teknolojik eğilimlerini meraklıları ile buluşturan etkinlik bu sene yaklaşık 20 bin kişiyi ağırlıyor. Sahnede, gösterişten uzak bir kıyafetle bizleri karşılayan Hamilton, teknoloji sektörünün en seçkin kulübü olan girişim sermayesinin, ezici bir şekilde beyaz ve erkeklerden oluştuğunu hatırlayor bizlere.

Hamilton’ın ilginç bir hikayesi var.  Yıllarca müzik endüstrisinde çalıştıktan sonra,  girişim dünyasındaki bu boşluğu farkederek hayallerini gerçekleştirmek için Silikon Vadisi’ne taşınıyor. Ancak yatırımcıları ikna etmesi üç yılını alıyor. Bu zaman içinde evsiz kalan, sokaklarda uyuyan Hamilton hayallerinden vazgeçmiyor ve 2015’demelek yatırımcı Susan Kimberlin’den yeşil ışık alarak Backstage Capital‘ı kuruyor.

Kurucu ortağı olduğu Backstage Capital tahmin edeceğiniz üzere farklı etnik kökenli insanlar, kadınlar ya da LGBT topluluğuna ait girişimcilere fon sağlıyor. İlgili melek yatırımcıların bu segmentteki girişimcilere fon sağlamalarını sağlayan Backstage Capital, ilk çekini yazdığındaysa ise 2020 yılına kadar 100 girişime yatırım yapmak en büyük hedef koyuyor kendisine. Ancak yatırım şirketi bu hedefine 2 yıl öncesinden ulaşarak, geçtiğimiz günlerde en az bir kurucusu olan bir kadın, renk veya LGBTQ olan 100 şirkete yatırım yaptığını açıklıyor.

Bu arada Hamilton, Mayıs ayı başında, yalnızca bir kerede 1 milyon dolarlık siyah kadın kuruculara yatırım yapmak için 36 milyon dolarlık yeni bir fon başlattığını duyurdu.

2017 yılında risk sermaye şirketlerinin kadın girişimcilere çok da cömert davranmadıklarını rakamlarla paylaşarak yazımızı sonlandıralım M&A ve PitchBook‘ın verilerine göre geçtiğimiz yıl girişimcilere 85 milyar dolar yatırım yapıldı ve kadın girişimciler sadece pastatan 1.9 milyar dolar pay alabildiler. Bu da tüm yatırımların sadece yaklaşık yüzde 2’sine denk geliyor.

https://webrazzi.com/2018/06/21/evsizlikten-milyon-dolarlik-yatirim-sirketi-kuruculuguna-adrian-hamilton/

St. Vincent'ten gay club'da kayışlı video: Fast Slow Disco

$
0
0
Geçtiğimiz hafta Tool cover’ıyla gönlümüzü kazanan St. Vincent, MASSEDUCATION albümünden Fast Slow Disco şarkısı için çekilen videoyu paylaştı.


St. Vincent’ın 2017 çıkışlı albümü MASSEDUCATION yayınlandıktan sonra bir de daha hızlı bir versiyonunu yayınladığı Fast Slow Disco’nun videosunun yönetmen koltuğunda Zev Deans oturuyor. Bir gay club’da slow motion gibi hareketlerle dans eden bir sürü insanın arasında şarkı söyleyerek süzülen Annie Clark aka St. Vincent’ın videosu hemen aşağıda.

http://playtusu.com/haber/2018/06/st-vincenttan-derili-kayisli-video/

Yeni Akit homofobiye devam ediyor: Dünya Sağlık Örgütü sapıttı

$
0
0
Dünya üzerinde her geçen gün artarak toplumsal huzurun ve ahlakın bozulmasında büyük bir etkiye sahip olan LGBTİ meşrulaştırılıyor.


Büyük finansal destekler aktarılarak normal bir durum gibi gösterilmeye çalışılan sapkınlık, son olarak Dünya Sağlık Örgütü eliyle normal bir tercih olarak gösterildi.

PSİKOLOJİK RAHATSIZLIK BÖLÜMÜNDEN ÇIKARILDI

Dünya Sağlık Örgütü, Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması'na yönelik geçtiğimiz gün yaptığı yeniden değerlendirmesi sonucunda LGBTİ sapkınlığını psikolojik rahatsızlıklar bölümünden çıkarttı. Hastalıkların teşhisi ve tedavisi için devletler ve sağlık kuruluşları tarafından baz alınan listede artık sapkınlık hastalık olarak sayılmayacak. Düzenlemenin ardından yapılan açıklamada, “Cinsiyet uyuşmazlığı, psikolojik rahatsızlıklar kısmından çıkartılarak cinsel sağlık koşulları kısmına geçirildi” denildi.

Söz konusu düzenleme ile ilgili Akit’e açıklamalarda bulunan Gazeteci-Yazar Kemal Özer, “Bunun amacı iffetsizliği yaymak, ahlaki ve insani yapıyı çökertmek. Batı’da bunu başardılar. Aynı durumu Müslüman ve Doğu toplumlarında yapmak istiyorlar. Bu hususta aktardıkları bütçeler akla durgunluk verecek boyutlarda” dedi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/dunya-saglik-orgutu-sapitti-483772.html

Kendimiz olamıyor muyuz?

$
0
0

Kuşum Aydın'ın estetik operasyonları bitmiyor, bitemiyor...

Son zamanlarda erkeklerin trendi Barbie'nin sevgilisi olarak bildiğimiz Ken'e benzemekti. Hatta bu furyaya Kerimcan Durmaz'ın 'best'lerinden Samet Liçina da dahil olmuştu. Geçtiğimiz günlerde "Beni başkasına benzet" trendine Kuşum Aydın da eklendi.

Bir başkasına benzeme hayalleri
Kuşum Aydın, doktoruna Burak Özçivit ve Sinan Akçıl'ın fotoğrafını gösterecekmiş, doktor da Kuşum Aydın'ı onlara benzetecekmiş.

Bu nasıl bir düşünce tarzı, nereden çıkıyor bu parlak fikirler acaba?

Ben Kuşum Aydın'ı çok şirin, çok içten bulurum. Yıllardır gösterdiği samimiyet bence takdire şayan.

Ama bir insanın kendisinde bu kadar ciddi oynamalar yaptırmasını anlamlı bulamıyorum.

Kendimiz olamıyor muyuz?
Ufak tefek estetik operasyonlarına karşı olmamakla beraber bir insanın kalabileceği en doğal halinde kalıp, kendiyle barışık olmasının daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum.

Çünkü bence en çok saf, doğal halimizdeyken mutlu olabiliriz.

Birine benzemek uğruna yaptırılan değişimler hele... Çok daha hastalıklı bir boyut. Herkes tek ve eşsiz işte, birinin klonu olma merakı neden?

Photoshop olmazsa kendisini beğenmiyor
Geçtiğimiz yıllardan bugüne Kuşum Aydın'ın fotoğraflarına şöyle bir bakarsınız, göreceksiniz ki zaten sürekli bir değişim içinde kendisi.

Gerek durmadan kilo alıp vermesi, gerek yüzüne yaptırdığı onlarca işlem olsun, kendisiyle sorunları olan bir insan gibi gözüküyor uzaktan.

Geçtiğimiz günlerde paylaştığı fotoğraftan sonra muhabirlerle karşılaşınca, "Deli gibi photoshop yaptım, çünkü photoshopsuz güzelleşemiyorum" demiş.

Fotoğraftakiyle Kuşum Aydın'ın alakası yok
Kuşum Aydın olduğuna inanmak için bin şahit gerekiyor resmen.

Şimdi de arzusu Burak Özçivit ve Sinan Akçıl'a benzemek. Bir kere, ikisi birbiriyle baya alakasız iki insan görünüş olarak. Benzer bir yanları bile yok.

Ayrıca, tonlarca estetik operasyon geçirmiş ve hiçbir şeye benzeyemeden çirkinleşmiş bu kadar çok örnek varken, doktora fotoğraf gösterip böyle bir istekte bulunmak ne kadar risksiz gelebilir?

Nasıl bir cesaret?

Ortaya karışık sipariş
Yani diyeceğim o ki, Kuşum Aydın bu işte kararlı olursa eğer, yakın zamanda enteresan bir karışım görmeye hazır olun.

Ortaya karışık, bir ondan bir bundan bir insan yüzü yaratılabilecek mi bakalım?

İlginç bir proje, ilginç istekler ve arzular...

Kuşum Aydın, sen en iyisi şimdi olduğun gibi kal, kendinle bu kadar oynadığın yeter.

http://www.milliyet.com.tr/kusum-aydin-in-estetik-operasyonlari-bitmiyor--bitemiyor----molatik-8445/?Sayfa=3

Kadın polislerin yeni üniforması o ülkenin gündemine oturdu!

$
0
0

Lübnan'da kadın polislerin yaz aylarında giymesi için tasarlanan yeni üniformalar, ülkede en çok konuşulan gündem maddeleri arasına girdi.

Isparta'da travesti fuhşuna polis baskını

$
0
0
Isparta’da para karşılığı fuhuş yapan travesti ve müşteri konumundaki erkek polis baskınında yakalandı.


Edinilen bilgiye göre, kentte fuhuş olaylarını engellemek üzere Isparta Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Ahlak Bürosu ekipleri çalışma başlattı. Alınan istihbari bilgiler doğrultusunda, Yedişehitler Mahallesi’nde bir adreste ‘Dilara’ kod adlı T.S.A. isimli travestinin para karşılığında fuhuş yaptığını tespit eden Ahlak Bürosu ekipleri, bir süre söz konusu adresi izlemeye aldı. Bir süre sonra ismi belirtilmeyen bir erkek şahsın takipteki eve gelerek çıktığını tespit eden emniyet güçleri, yapılan çalışmalar sonucu 150 TL karşılığında fuhuş yapıldığını belirledi.

Baskında yakalanan müşteri konumundaki erkek ve travestinin gerekli işlemleri için Isparta Emniyet Müdürlüğü’ne sevk edildiği ve işlemlerin serbest bırakıldıkları öğrenildi.

Öte yandan, olaya konu ev ve şahıslarla ilgili tahkikatın Fuhuşla Mücadele Komisyonu’na gönderileceği belirtildi.

http://www.gazetevatan.com/isparta-da-travesti-fuhsuna-polis-baskini-1176679-yasam/

Tayland'da Dang hummasına yakalanan Leyla Bilginel Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'ye getirildi

$
0
0
"Türkiye'de olmak ve kendimi güvende hissetmek psikolojimi düzeltti. Ayakta olmam bir mucize”


Tayland'da dang humması kapan Leyla Bilginel'le ilgili Sağlık Bakanlığından açıklama

Tayland'da Phuket'e yerleşen oyuncu Leyla Bilginel, bir sivrisinek ısırığı yüzünden hastaneye kaldırılmıştı. Hastaneye kaldırılan Bilginel'e Dang humması (Dengue Fever) tanısı konulmuştu. Leyla Bilginel bugün saat 12:30 itibariyle tarifeli uçakla ekip refakatinde İstanbul'a getirildi ve Samatya Eğitim Araştırma Hastanesine nakledildi. Sağlık Bakanlığı, İstanbul'a getirilen Leyla Bilginel'in sağlık durumuyla ilgili son bilgileri ve Bilginel'in yeni görüntülerini paylaştı

Sağlık Bakanlığı'nın bugün yaptığı yazılı açıklamaya göre; 8 Haziran 2018 de sivrisinek ısırığı ile hastaneye kaldırılan Leyla Bilginel, hastanede defalarca tedavi gördü.
14 Haziran 2018'de Acil Sağlık Hizmetleri Daire Başkanı Ali Emre Çağan'ın kendisine instagram aracılığıyla mesaj gönderdiği ve ona yardımcı olabilecekleri çağrısında bulunduğu belirtildi.
Bilginel'in her yerinin şiş olduğu ve hastanede sadece serum takılıp eve gönderildiği bildirildi.

"Türkiye'de olmak ve kendimi güvende hissetmek psikolojimi düzeltti. Ayakta olmam bir mucize”

Türkiye’ye getirilen oyuncu ve spiker Leyla Bilginel, "Türkiye'de olmak ve kendimi güvende
hissetmek psikolojimi düzeltti. Ayakta olmam bir mucize” dedi.

AA'nın haberine göre; Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altında bulunan oyuncu ve spiker Leyla Bilginel, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Türkiye’ye getirilmesi konusunda Sağlık Bakanlığı yetkililerinin yoğun çaba sarf ettiğini, ancak kan değerlerinin düşük olması nedeniyle hastalığının ilk aşamasında gelemediğini belirtti.

“Türkiye'de olmak ve kendimi güvende hissetmek psikolojimi düzeltti. Ayakta olmam bir mucize" diyen Bilginel, şunları söyledi: "Sağlık Bakanlığı Tayland'a özel uçak gönderdi ama kan değerlerim çok düşüktü. Bu nedenle gelemedim. Ne varsa Türk hekimlerinde var. Türkiye'nin sahip çıkması, insana güven veriyor. Bu zehir, çok ağır zehir. Tekrar oraya geri dönmeyi çok istiyorum ama ekranlara dönmemi isteyen de çok.”

“HASTAMIZIN GENEL DURUMU İYİ"

Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özgür Yiğit ise Leyla Bilginel’in sağlık durumunun iyi olduğunu kaydetti.

Bilginel'in, mayıs ayının sonlarına doğru baş ağrısı, bulantı ve kusma şikayetleriyle hastaneye başvurduğunu aktaran Yiğit, "Ama hastamızda migren var ve bu nedenle rahatsızlığı migren ve baş ağrısı gibi düşünülüyor. Eve gönderiliyor. Ama vücut ağrıları başlayınca 12 Haziran'da hastaneye yatırılıyor. Sağlık Bakanlığımızın duyarlılığı sayesinde bir şekilde haberdar olunuyor ve hastamız Türkiye’ye davet ediliyor. O da Türkiye’ye gelmeyi kabul ediyor. Bugün saat 13.30 itibariyle hastanemize naklediliyor. Genel durumu iyi. Kırgınlıkları düzelmiş durumda” diye konuştu.

Yakalandığı hastalığın Bilginel'i olumsuz yönde etkilediğini anlatan Yiğit, "Bilinen adıyla 'dang hastalığı'ön tanısıyla orada takip edilmiş. Bir dönem orada sıkıntılar çekmiş. Vücudunda ödemler ve nefes darlığı oluşmuş. Şu an hastalığı gerilemiş vaziyette. Enfeksiyon uzmanları tarafından hastanemizde takip ediliyor. Hayati tehlikesi yok. Genel durumu düzgün. Umarım en kısa zamanda iyileşir. Bu hastalığın belirgin bir ilacı yok. Bulaşıcılığı yok o dönemi geçmiş durumda” ifadelerini kullandı.

"KRİTİK AŞAMAYI ATLATTI"

Bilginel’in doktoru olan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Nagihan Didem Sarı da, hastanın kritik aşamayı atlattığını ve bulaşıcı bir risk taşımadığını aktardı.

Bilginel'i ısırdığı belirtilen sivrisineğin Türkiye’de bulunmadığını ifade eden Sarı, "Şu an bizim açımızdan bulaşıcı bir riski yok. Bu hastalık, ülkemizden tropikal iklimlere gidişler olduktan sonra bizde de görülmeye başladı. Hastamızın yeni tetkiklerini aldık. Karaciğer enzim yüksekliği var ama tehlikeli bir durumu yok. Türkiye’de bu hastalığı taşıyacak sivrisinek yok. Bu nedenle burada bu hastalığın bulaşma riski yok. Leyla Hanım, kritik aşamayı geçirmiş görünüyor. Çocukluğunu burada geçirmiş olduğu için bu mikroba alışkın değil. Bu hastalığın normal süreci 20 ile 25 gün sürüyor. Kritik süreç ise 3-4 gün sürmekte” dedi.

DANG HUMMASI NASIL BULAŞIR?

Aedes cinsi sivrisinekler tarafından taşınır ve bulaştırılır. Bu sivrisinek göreceli olarak temiz su kaynaklarını tercih ettiğinden evlerde su basmaları, kanalizasyon boruları gibi yerler bu türün yerleşimi için ideal olabilmekte, bu nedenle salgınlarda kentsel yayılım da gözlenebilmektedir.

DANG HUMMASI BELİRTİLERİ

Enfekte sivrisineğin ısırmasıyla Dang virüsü deriden girer, kana karışır ve ateşin yükselmesinden 24 saat sonra hastaların kanında bol miktarda bulunur. Dünya Sağlık Örgütünün son sınıflandırmasına göre Dang enfeksiyonları 4 klinik tipte ortaya çıkabilir:

* Tanımlanamayan ateş veya viral sendrom
* Klasik Dang ateşi
* Dang hemorajik ateşi
* Dang şok sendromu
* Dang hemorajik ateşinde tablo, diğer semptomlarla birlikte 2-7 gün süren bir ateş ile karakterizedir. Ateşin düşmesini takiben inatçı kusma, şiddetli karın ağrısı ve nefes almada zorluk gibi belirtiler gelişebilir. Bunlar periferal damarların geçirgenliğinde aşırı artışa bağlı olarak karın ve akciğer zarı boşluklarında sıvı toplanmasıyla sonuçlanacak 24-48 saatlik bir periyodun başlangıç işaretleridir. Eğer tedavi ile düzeltilemezse dolaşım yetmezliği ve şok ile hasta kaybedilir.

Dang ateşinin akla getirilmesinde şu öykü ve bulgular yol gösterici olabilir:

* Ani başlangıçlı en az 2-7 gün süren akut ateşli hastalık,
* Baş ağrısı, göz arkasında ağrı,
* Kas ve eklem ağrıları,
* Döküntü ve kanama bulguları (burun kanaması, dişeti kanaması, cilt altı kanaması…),
* Aynı yer ve zamanda Dang vakalarının bulunması ve temas öyküsü,
* Endemik bölgeye seyahat öyküsü,

DANG HUMMASI TEDAVİSİ

Klinik muayene ve kan tetkikleriyle tanı konur. Virüs hastalığın 5. gününe kadar kandan izole edilebilir. Dang hastalarında HIV tarama testleri yanlış pozitif sonuç verebilir. Hastalığa özel bir tedavi yoktur. Semptomlara yönelik tedavi uygulanır

Adile Naşit'in hayatı

$
0
0
Bugün Türkiye’nin ‘Masalcı Teyze’si Adile Naşit’in doğum günü. 1930’da doğan; oynadığı filmler, kişiliği ve şen kahkahasıyla anılan oyuncu Adile Naşit’in hayatına yakından bakalım


Anlattığı masallara “Kuzucuklarım” diye başlayan ve kahkahasıyla hepimizi güldüren Adile Naşit’in bugün doğum günü. Tosun Paşa’daki Tellioğulları’nın anası, Hababam Sınıfı’ndaki haylaz öğrencilerin kurtarıcısı Hafize Ana, Bizim Aile’de turşuyu sirkeyle seven, Türkiye’nin gülen yüzü Adile Naşit ya da gerçek adıyla Adela Özcan yaşasaydı, bugün 88 yaşında olacaktı. Annesi oyuncu Amelya Özcan, babası ise Türk tiyatrosunun ünlü tuluat ustası Naşit Özcan, kardeşi de Selim Naşit Özcan. Dedesi, anneannesi de sanatçıydı Adile Naşit’in. 1950’de evlendiği ilk eşi Ziya Keskiner de tiyatrocuydu. Sanatçı bir ailede doğdu ancak oyunculuğu meslek edinmesi o kadar kolay olmadı. Çünkü 13 yaşındayken çok sevdiği babasını kaybetti. 16 yaşındayken annesini zorda bırakmamak için çalışmaya başladı, sahneye çıktı. İlk olarak İstanbul Şehir Tiyatroları’nın çocuk tiyatrosuna girdi. Tiyatro onu yavaş yavaş cezbetmeye başlamıştı fakat babası iyi bir eğitim alsın isterdi; eğitimini de sürdürmeye çalıştı. En son Yıldız Birinci Yatılı Okulu’na devam etti. Belki kendisinin ve babasının istediği eğitimi alamamıştı fakat milyonlarca çocuğa bir öğretmen hatta anne olacaktı. Hangi eğitim bir insanı bu kadar güçlü yapabilir ki? Her şeye rağmen ilk oyunuyla tiyatroyu çok sevmişti. Ancak sahne o kadar da kolay bir şey değildi... Adile Naşit’in heyecandan dili tutulmuştu. Zamanla sahneye alıştı, sahne ve izleyiciler de onu çok sevdi. Halide Pişkin’in grubunda “Herşeyden Biraz” oyunuyla turneye bile çıktı. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın ardından Muammer Karaca Tiyatrosu’na geçti. Sonra eşiyle birlikte Ankara’da ‘Naşit Tiyatrosu’nu kurdu. Ne yazık ki tiyatrodan istenen sonuç alınamadı, tiyatroyu kapatmak zorunda kaldılar. Birçok oyunun ardından Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü Tiyatrosu’na girdi Adile Naşit. HT Pazar'dan Serdar Yazıcı'nın haberi...

Milyarder, Şabaniye, Hababam Sınıfı, Sakar Şakir ve Süt Kardeşler gibi birçok filmde farklı farklı karakterlerde ama hep sıcak gülüşüyle karşımıza çıktı. Bugün halen tazeliğini koruyan bu filmleri büyük bir keyifle izliyoruz. Onların yeri kolay dolacağa benzemiyor. Çünkü Adile Naşit gibi usta oyuncular sadece oyunculuklarıyla değil, karakterleriyle de örnek birer sanatçıydılar. Usta tiyatro oyuncusu Münir Özkul, Şener Şen, Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve Tarık Akan gibi isimlerle birlikte rol almak kaç kişiye nasip oldu? Müzikallerde oynamayı da sevdi Adile Naşit. Yedi Kocalı Hürmüz, Hababam Sınıfı, Sezen Aksu Aile Gazinosu, Hisseli Harikalar Kumpanyası ve Şen Sazın Bülbülleri gibi birçok müzikalde rol aldı. Bu yıl sahnelenen Yedi Kocalı Hürmüz’de Adile Naşit’in karakteri Safinaz’ı, yıllar önce “Adoş”la oynama imkânı bulan Yonca Evcimik canlandırdı.

81 filmde oynadı

Adile Naşit, toplam 81 filmde oynadı.

‘Giydiklerimin bana yakışmadığını düşünürüm’

Bir röportajında “Çok güzel bir kadın olmak ister miydiniz?” sorusuna şöyle cevap vermişti: “İsterdim. Hiçbir zaman kendimden memnun olmamışımdır. Giydiklerimin bana yakışmadığını düşünürüm. Makyaj yaparım, örneğin bir filmin galasına gitmek için. ‘Aman ne olmuşsun böyle’ desinler, gözlerim dolar koşar banyoya yıkarım suratımı.”

İsmi gibi dünyaya renk kattı ve gitti...

Adela, Avrupa’da yaşayan bol renkli bir kelebek türünün adı. O, ismini aldığı kelebek gibi herkese tüm sevgisini aşıladı ve 57 yaşında aramızdan ayrıldı...

DOSTLARININ MESAJLARI

Adile Naşit hem izleyici hem de sanatçı dostları tarafından aileden biri gibiydi. Vefat ettikten sonra birçok sanatçı dostu üzüntüsünü şöyle dile getirdi...

Haldun Dormen: “Çok yakınımdı, çok üzüldüm. Birçok oyununu sahneye koymuştum. 1973 yılından beri birlikte çalışıyorduk. Hep birlikte, aynı sahnede oynamak istemiştik, olmadı. Oyuncu olarak, insan olarak mükemmeldi diyebilirim. Hasta haliyle galamıza gelmesine çok şaşırmıştım. Sanırım bu dışarıya son çıkışıydı.”

Ayşen Gruda: “İnanamıyorum. Alt katında oturuyordum. Bir evde gibi yaşardık. Şimdi ben bu evde nasıl yaşarım?”

Münir Özkul: “Hiçbir şey söyleyecek durumda değilim. İnanamıyorum. 3 günden beri perişan durumdayız. Üzüntümü ifade edemem.”

Gazanfer Özcan: “30 yılı aşkın dostluğumuz ve hukukumuz vardı. Bu yılların yarısı aynı evde, aynı sofrada, aynı sahnede geçti. Ailemden birini yitirdim. Çok üzgünüm.”

Ona göre ‘âşık olmak’

O, aşık olmayı şöyle tanımlıyor: “Kötü bir şey âşk. Hüsranı, gözyaşı bol bir iş. Duyguların tümü pır-pır ediyor ya insanın içinde, ya sonrası ne oluyor? Hüsrana uğramayı sevmiyorum.”

"Tiyatroyla tanışması da ilginç: bir gün çocuk tiyatrosunun kulisinde arkadaşlarıyla şakalaşırken kendini sahnede buldu. O gün için: “Heyecandan sanki dilim tutulmuştu” diyor."

Adile Teyze

Ekranlara ilk kez “Ramazan Eğlenceleri” adlı programla çıktı. 1980 yılında TRT’de yayınlanan ‘Uykudan Önce’ adlı programın ardından ‘Masalcı Teyze’, ‘Adile Teyze’ olarak anılmaya başladı. Kaç çocuk onun masallarıyla uykuya daldı kim bilir? Reklam filmlerinden Yeşilçam setlerine kadar uzanan onlarca projede yer aldı. İnsanların çok sevdiği, neşeli Adile Naşit’in iç dünyası ise oldukça hüzünlüydü. Çünkü çok acı bir olay yaşadı. Tek çocuğu Ahmet Keskiner, 16 yaşındayken vefat etti. Ondan sonraki beş senenin kendisi için inanılmaz acılarla dolu olduğunu söyledi her fırsatta. Belki de oğlunun yerine milyonlarca çocuğu koymuştu...

Bir söyleşisinde ağlamayı çok sevdiğini ve kolay ağlayabildiğini şöyle dile getirdi: “Öyle çabuk boşalır ki gözümden yaşlar, ben bile şaşırıyorum. Galiba yaşantımın içinde tüm olayları bütün yoğunluğuyla yaşadığım için böyle. Bir olay bir başkasını anımsatıyor ve bir zincir halinde yürüyüp gidiyor kafamın içinde olaylar. Örneğin filmlerde hiç zorluk çekmem ağlama konusunda. Kafamın bir köşesine sıkışmış, atamadığım, söyleyemediğim olayları anımsar ağlayıveririm”.

http://www.haberturk.com/adile-nasit-in-hayati-2018314

Ozan Kotra: Flört bitti

$
0
0
Flört grubunun eski üyesi Ozan Kotra, yeni single'ı ‘Senin Yüzünden’i Fuat Güner prodüktörlüğünde yayınladı.


‘Senin Yüzünden’ neler anlatıyor?
Klasik bir aşk hikâyesi gibi görünse de perde arkasında sürekli bir şeyler için suçlanmanın yarattığı bir ruh halini barındırıyor. “Başıma her ne geldiyse senin yüzünden” derken, ironi yaptığım anlaşılır gibi geliyor bana. Çünkü ikili ilişkilerde insanın başına ne geliyorsa bu sadece bizim yüzümüzden oluyor. Aşka ya da diğer insani ilişkilere dair her şey kendi seçimlerimizden oluşuyor.

Parça kemik Flört kitlesine hitap ediyor mu? “Tarzı değişti” diye bazı eleştiriler de var...
Müziği kalıpların içine hapsedemeyiz. Sınırlayamayız. Aynı şey icra eden sanatçı için de geçerli. Ben şarkı yazarken ‘Flört dinleyicisi ne düşünür’ diye yazmam. Ayrıca ben müziğimde başka disiplinleri de referans alıyorum. Bunu dinleyicim de iyi biliyor. Tek bir tarzda müzik üretmenin genel kabul gördüğünü biliyorum ama ben bunu kabul etmiyorum. O dönemdeki ruh halim nasılsa üretimlerim de o biçimde şekilleniyor. Ayrıca daha yeni başladım. Yıl sonuna kadar Kotra tarzını çok daha iyi hissedebilecekler. Benden beklenenin ne olduğunu biliyorum. Merak etmesinler, çok yakında...


Size “Flört dağıldı mı?” sorusu çokça yöneltiliyor olmalı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Sonunu bilmediğim bir zaman içinde birlikte olmayacağız. Geleceğe kılıf biçemem. Ama şimdilik bitti. İnsanların üzüldüğünü biliyorum. Yüzlerce mesaj alıyorum “Lütfen bunu yapmayın” diye. Hatta sektörden dostlarımız, ağabeylerimiz de aynı şeyi söylüyor. Ama bilirsiniz, her şeyin bir sonu vardır. Benim vicdanım çok rahat. Elimden gelen herşeyi yaptım. Belki bir gün 4 kişi olarak tekrar baş başa kalmayı becerebilirsek, neden olmasın.

Kim Bunlar?, Flört ve şimdi de solo kariyer. Kariyerinizi tek cümlede nasıl tanımlarsınız?
Olabilecek en şanssız ve saçma kariyer.

Gelecek hedefleriniz neler?
Çok yakında yeni ürünler geliyor. Flört dinleyicisini de mutlu edeceğine inandığım, katıksız Ozan Kotra soundu. Heyecanlıyım ve enerjiğim. Yanımda beni ve müziğimi destekleyen harika insanlar var. Çok yakında Türkiye’de, bir Ozan Kotra havası oluşacaktır. Bir şarkımda yazdığım gibi, benim işler biraz karışıktır ama düştüğümde kalkmasını iyi bilirim.

http://www.haberturk.com/flort-grubunun-eski-uyesi-ozan-kotra-flort-bitti-2007253
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>