Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

LGBTİ+lar Bornova Sokağı'ndan sürgün edilebilir!

$
0
0
Bornova Sokağı yavaş yavaş bir dönüşüme uğruyor. Sokakta yeni kafelerin, işletmelerin açılmaya başlanması akıllara 'Bornova Sokağı kentsel bir dönüşüme mi giriyor?' sorusunu getirdi. Siyah Pembe Üçgen Derneği'nden Erdem Gürsu, 'Sokakta yeni yeni kafeler, restoranlar açılmaya başlandı. Bir süre sonra orada yaşayan LGBTİ+'lar ve yanısıra oradaki rantın önünde engel olarak görülen azınlık varsayılan gruplar, oradan sürülme riskiyle karşı karşıya kalabilir' dedi


Şefika Bal- İstanbul Ülker Sokak, Ankara Eryaman örneklerinden sonra İzmir Bornova Sokağı'da yavaş yavaş bir dönüşüme uğruyor. Sokakta yaşaşan azınlık grupları, sokağın Alsancak'ın diğer sokaklarına göre daha sessiz ve karanlık kalmasını ortadan kaldırmak gibi çalışmalar olduğu sokağa hakim çevreler tarafından hissediliyor. Yeni kafeler, işletmelerin açılmaya başlanmasıyla ilgili akıllara "Bornova Sokağı kentsel bir dönüşüme mi giriyor?" sorusunu getirdi.

Bornova Sokağı'nda yaşayan ve seks işçiliği yapan trans kadınların yaşamlarının oldukça zor olduğunu belirten Siyah Pembe Üçgen Derneği'nden Erdem Gürsu "Seks işçilerini buradan sürmek çare değil, çoğu seks işçisi yaşamını idame ettirmek için bu işi yapmaya mecbur. Farklı yerlerde yaşasa da seks işçiliği yapmak için yine buraya dönmek zorunda, çünkü burada yıllardır bir arada olan translar birbirini dışardan gelecek tehlikelere karşı koruyor. Yine de oldukça güvensiz bir şekilde çalışmaktalar, seks işçiliğinden farklı iş olanakları yaratılmadıkça, ya da bu alandaki şartlar iyileştirmedikçe, kişileri yaşadıkları yerlerden zorla sürmeye çalışmak sorunun sadece üstünü örtmeye yarar" dedi.

Uzaklaştırılmak istenebilirler

Alsancak'ta bulunan Bornova Sokağı, seks işçilerinin, trans kadınların ve azınlık oldukları varsayılan bir çok grubun bir arada yaşadığı da bir yer aynı zamanda. 'Sokakta yaşamaya çalışmak oldukça zor' diyen Erdem Gürsu, "Bugün kentsel dönüşüm adı altında, yarın bir başka sebeple insanları zorla yerinden etmek isteyen rantçılar olacaktır. Bu tür zorba girişimlerde sadece LGBTİ+'lar değil tehdit altında olan, LGBTİ+'lar ile birlikte daha birçok insan grubu buradan uzaklaştırılmak istenebilir" diye konuştu.
İstanbul'da bulunan Ülker Sokak örneğini veren Gürsu, "LGBTİ+'lar için hep böyleydi zaten durum, hep zorla yerlerinden etmek istediler LGBTİ+'ları; sadece İzmir'de de değil üstelik. Mesela 90'larda İstanbul'da Ülker Sokak vardı. Orada yaşayan LGBTİ+'larin yanısıra azınlık olduğu varsayılan birçok kesim Habitat konferansı öncesinde zorla yerlerinden edildi. Ankara'da Eryaman olayları da buna bir örnektir, orda da transların yaşam hakkına kasteden bir mahalle baskısı yaşandı. Bu sokakların her biri aslında getto. Gettolar, kenarda köşede kalmış hatta insanların tercih etmediği yerler olarak seçiliyor. Başlangıçta bu yerler de kimse yaşamıyor doğru düzgün, tenezzül edilmiyor diğer insanlar tarafından. Sonra LGBTİ+'lar buraya yerleşiyor ve bir süre sonra buralar değerlenince LGBTİ+'lar başka bir yere sürülüyor. Örneğin 80'lerin sonuna doğru Abanoz Sokak'tan sürülen LGBTİ+'lar, Dolapdere'ye gelmişler ve o tarihlerde Dolapdere çöplükmüş. Kendilerine derme çatma yerler yapmışlar, uzakta olalım, kimse bize karışmasın biz de kimseyle iç içe olmayalım diye kurulan bu mahalleler, sonradan bir şekilde rantla birlikte büyük bir dönüşüme giriyor" diye konuştu.

Beğenilmeyen yerler rant alanı oldu

Büyük Marmara depreminden sonra İstanbul Avcılar sakinlerinin yaşadıklarına değinen Gürsu, "Avcılar, depremden sonra hiç tercih edilmeyen bir yerdi. Önceden öğrencilerin, transların yaşadığı bir yerken şimdi bir anda ev sahipleriyle anlaşılamamaya başladı. Çünkü bu insanların o evlerde oturması ucuzluk yaratıyor. Büyük firmaların gelip oraya evler yapmaya başlamasından itibaren diğer ev sahipleri de kiracılarına karşı taaruza geçti. Öğrencilerin ve transların yaşam alanı olarak seçtiği alan, o bölgenin değerinin kırılması olarak görüldü. Mahalle sakinleri rant alanına dönüşen Avcılar'da daha fazla para ödeyebilecek kiracılar istemeye başladı, önceden beğenilmeyen bölge şimdi rant alanına dönüştü"şeklinde konuştu.


Sokakta çalışma koşulları ağırlaştı

Bornova Sokağı'nın ağırlaşan koşulları nedeniyle farklı yerlerde yaşamak isteyen transların da olduğunu söyleyen Erdem Gürsu, "Sokakta seks işçiliği koşulları çok ağırlaştı, farklı çalışma yöntemleri deneniyor fakat bununla ilgili de oldukça sınırlandırıcı yasal düzenlemeler geldi. Farklı yerlerde çalışmak, yaşamak isteyenler de var ama bu da o yeni yerleri sıfırdan dönüştürmek demek. Seks işçiliği yaparken insanlar yaşam haklarını korumak, gasp, darp ve nefret suçlarına karşı kendi başlarının çaresine bakmak durumundalar ne yazık ki" dedi. Gürsu, Türkiye'de seks işçiliği yapan büyük bir çoğunluğun zorunda olduğu için yaptığı için yaptığını düşünüyorum. Örneğin Türkiye'de cinsiyet geçişi sürecinde olan kişiler için eğitim hayatı çok zor. Üniversitelerde okumakta zorluk çekiyorlar, örgün eğitime devam edemiyorlar. Bir şekilde eğitimine devam edebilmeyi başaranların da mezun oldaktan sonra aldıkları diplomaları da bir işe yaramıyor. Çok sayıda mühendis, öğretmen ya da meslek okulu mezunu LGBTİ+'lar var ama hepsi işsiz" sözlerini kaydetti.

Özgürlüklerle ilgili umudumuz var

Türkiye'de nefret suçlarının yaşalaşması, cinsiyet yönelim ve cinsiyet kimliğine dair ayrımcılığın yasalar nezdinde tanınması, cinsel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda umudumuz var diyen Gürsu, "Ben bir LGBTİ+ hakları savunucusu olarak tabiki umutluyum. Zaten bu umut sayesinde hala çalışmalar ve mücadeleler yürütüyorum kendimce. Daha fazla ne yapabiliriz diye kafa yormaya devam etmemiz gerek. Türkiye'deki yaklaşık 30 yıllık LGBTİ+ hareketi göz önüne alındığında birçok ülkenin gerideyiz, daha fazla örgütlü çalışma yürütmeliyiz" dedi.

İş bulamıyor ya da sömürülüyorlar

İŞKUR'da cinsel kimliğe dayalı bir veri sistemi bulunmadığını belirten Erdem Gürsu "İŞKUR'dan bulunan işlerde kişilerin cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri ile uyumlu olmuyor. Örneğin bir trans kadına oto sanayide bir iş bulunuyor İŞKUR tarafından ama çoğu zaman bu işyerlerinin koşulları LGBTİ+'ların çalışması için uygun olmuyor. Kişiler bu işyerlerinde her türlü tacizle, cinsel saldırıyla karşı karşıya kalma riski taşıyorlar. Bu riskin görece daha düşük olduğu işyerlerinde de çoğu zaman emek sömürüsü ile karşı karşıya kalınıyor. Tekstil atölyelerinde çalışan arkadaşlarım var onlara da atölye sahipleri, sana bu halinle iş verdim bir de iş beğenmemezlik edemezsin diyorlar. İşverenler çalışma koşullarının ve maaşlarının iyileştirilmesi taleplerini görmezden geliyor, sadece iş verdiği için bile minnet duymanızı bekliyorlar" dedi.

Gözden çıkarılan kesim

'Birlikte yaşayan, anlaşan kesimler işin için rant girince birdenbire ayrı düşüyorlar' diyen Gürsu, "En başta gözden çıkarılmak, en zayıf halka olmakla alakalı. Savunmasız ve kırılgan kesimlerin karşılaştığı en büyük sorun bu. Siyasette de bu böyle. Cinsel azınlık olarak görülen vatandaşların da oy kullanma hakkı var amma bu insanların cinsiyet eşitliği ve cinsel özgürlük taleplerine dair herhangi bir çalışma yapılmıyor. Hep 'bize oy kaybettiriyorlar' gözüyle bakılıyor. Onun için LGBTİ+'ların da dikkatli olması gerekiyor, her an gözden çıkarılacağını bilerek ve birbirleriyle daha çok dayanışarak yaşamaları gerekiyor" diye ekledi.


LGBTİ Onur Ayı: “Nerdesin aşkım Londra’dayım aşkım!”

$
0
0
Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Transseksüel Onur Ayı (LGBT Pride Month), her yıl Haziran ayında Manhattan’daki 1969 Stonewall ayaklanmalarını onurlandırmak için kutlanıyor. Stonewall isyanları ABD’de özgürlük hareketi için bardağı taşıran son damlaydı.


New York Greenwich Village’daki Stonewall Inn isimli bara polis 28 Haziran 1969’da baskın yaptı ve durumun kontrolünü çabucak kaybetti. Uyguladığı şiddet ayaklanmayı teşvik ederek bir dizi protesto gösterisini ve hak arama mücadelesini başlattı. Geçmişte Haziran ayının son Pazar günü olarak kutlansa da, “gün” kısa bir süre sonra ABD’nin büyük şehirlerinde “ay” boyunca süren etkinlikler dizisine döndü.

Pride Month’ın (Onur Ayı) en önemli etkinlerinden biri de Pride Parade, yani Onur Yürüyüşü.

Yürüyüş, günümüzde farklılıkların kutlandığı karnaval benzeri bir yapıya dönüşmüş durumda. Adının Pride olmasının nedeni ise LGBT bireylere toplumun çeşitli şekillerde ve mecralarda uyguladığı baskıya karşı bir duruş, “utanç” değil, “gurur” oluşturmak için.


Türkiye’de ise Onur Yürüyüşü ilk kez 2013’te 30 kişilik bir grup tarafından düzenlendi. 2015’te ise İstanbul Valiliği tarafından yasaklandı ve 3 senedir aynı yasak devam ediyor.

Bu sene Londra’ya taşınmamızla birlikte 7 Temmuz’da Parade’i medeni bir şekilde deneyimleme fırsatı bulduk.


Bir kere Pride’a özel bir uygulama yapılmış. App Store’dan indiriyorsunuz, hop bütün Pride etkinlik takvimi elinizin altında. App’e ciddi ciddi kafa yorulmuş bu arada, öyle yaptık oldu app’i değil. Parade yani yürüyüş hangi noktadan başlayıp hangi güzergahları takip edecek, o güzergahlar üzerinde hangi metro durakları var, nereden bu metro duraklarına gidersiniz, hangi metro hatları bakımda, nerelerde yoğunluk olacağı düşünülüyor gibi ulaşıma dair pek çok konuyu burada bulabildik.

Devamı: https://www.uplifers.com/lgbti-onur-ayi-nerdesin-askim-londradayim-askim/#ixzz5LpdaVyZS

İntizar ve Sinem Gedik'in videolarını sızdırdığı iddia edilen Ahmet Hulusi konuştu

$
0
0
Magazin gündemine bomba gibi düşen İntizar ve Mustafa Ceceli'nin eski eşi Sinem Gedik ile yaşadığı eşcinsel ilişkisinin görüntülerini basına sızdırdığı iddia edilen Ahmet Hulusi ilk kez konuştu. Şeyh olmadığını iddia eden Hulusi olayla hiçbir ilgisinin olmadığını belirterek avukatı aracılığıyla açıklama yaptı.


Şarkıcı Mustafa Ceceli'nin eski eşi Sinem Gedik'le İntizar'ın gizli çekilmiş görüntülerini oğlunun velayet davasında mahkemeye "delil" olarak sunması ve görüntülerin sosyal medyada yayılması, Ceceli'ye yönelik tepkilere neden olmuştu. Görüntülerin sızdırılmasının arkasında Ahmet Hulusi olduğu iddia edilmişti. Hulusi'den konu hakkında açıklama geldi.

BİRLİKTE FOTOĞRAFLARI VARDI

Gizli kamera kayıtları, dini ve siyasi bağlantılar Türkiye'de akıllara Fethullah Gülen ve Adnan Oktar tarikatlarını getirirken, gündeme bomba gibi düşen Sinem Gedik-İntizar gizli kamera kaydı bu kez "Burç Tarikatı" lideri, ABD'de yaşayan Ahmet Hulusi'yi gündeme taşımış ve "Sinem Gedik ve İntizar'ın lezbiyen ilişki kayıtlarında Burç Tarikatı'nın dahli var mı" sorularına neden olmuştu. Ceceli, Gedik ve İntizar'ın Cemaat lideri Ahmet Hulusi ile çekilmiş fotoğrafları da dikkat çekiyordu. Her üç isim de Ahmet Hulusi ile yakınlığıyla biliniyordu. Evlilik ve ayrılıklarına Ahmet Hulusi dahil olmuştu.

ŞEYH OLMADIĞINI İDDİA ETTİ

Bunun üzerine ABD'de yaşayan Ahmet Hulusi avukatları aracılığıyla bir açıklama yaptı. Açıklamada, Mustafa Ceceli ve Sinem Gedik arasındaki olayda hiçbir ilgilisinin olmadığı ifade edildi. Hulusi, açıklamasında kendisinin "şeyh" olmadığını ifade etti ve kendisi hakkında bu yönde çıkan haberleri yalanladı. Kaynak: İntizar ve Sinem Gedik'in videolarını sızdırdığı iddia edilen Ahmet Hulusi konuştu

İşte Ahmet Hulusi'nin açıklaması:


https://www.bolgegundem.com/intizar-ve-sinem-gedikin-videoalarini-sizdirdigi-iddia-edilen-ahmet-hulusi-konustu-508760h.htm

Nil Özalp: Çocuğun eşcinselse de seveceksin!

$
0
0
Nil Özalp'tan flaş açıklama: "Lezbiyen ilişki teklifi...

"Şehrazat imzalı Büyük Delilik şarkısıyla müzik piyasasını canlandıran şarkıcı Nil Özalp, müzik magazin yazarı Hakan Kanburoğlu’nun sorularını yanıtladı.


Özel hayatından toplumsal konulara kadar müzik magazin yazarı Hakan Kanburoğlu’nun birçok sorusuna yanıt veren Nil Özalp, “İki bekar bireyin cinsel yönelimleri ve özel hayatlarında ne yaptıkları beni hiç ilgilendirmiyor. Yanlış bir durum görmedim ben. Asıl yanlış olan bir anneye ait olan mahrem görüntülerin internette geziyor olması. Bence çok çok acı bir durum. Lütfen kimse paylaşmasın, izlemesin, izletmesin.” cümleleriyle İntizar ve Sinem Gedik’in ilişki iddialarına yorumda bulundu.

“LEZBİYEN İLİŞKİ TEKLİFİ ALMADIM, ÇOCUĞUN EŞCİNSELSE DE SEVECEKSİN”

 Lezbiyen ilişki teklifi almadığını belirten şarkıcı Nil Özalp, “Bir takipçim eşcinselleri neden destekliyorsun, lezbiyen misin?’ diye sormuştu. Ben de ‘Velev ki lezbiyenim, sana ne? ‘ yanıtını vermiştim. İnsanların özel hayatı hiçbirimizi ilgilendirmemeli.’’ açıklamalarıyla eşcinsel dostu bir sanatçı olduğunu vurguladı. Ayrıca Nil Özalp çocuğunuz eşcinsel olsa ne yapardınız sorusuna ise “ Benim için değişen bir şey olmazdı. Ailelerin görevi Bilinçli ve sevgi dolu bir bireyler yetiştirmek. Ben sadece bunun için uğraşırdım. Çocuğun eşcinselse de seveceksin” yanıtını verdi.

“ALAHIM’A BİN ŞÜKÜR ÇOK BÜYÜK AŞKLAR YAŞADIM” 

Aşk hayatıyla ilgili sorulara da yanıt veren şarkıcı Nil Özalp, “1.5 yıldır aşk yaşamıyorum. Allah’a çok şükür çok düzgün ve çok büyük aşklar yaşadım. Allahım’a bin şükür hep yakışıklı sevgililerim oldu” cevabını verdi.

“TARKAN İLE HİKAYEMİZ ORADA BİTTİ, BEN BAŞKA YOLU SEÇTİM” 

Sosyal medyadan kullanıcıların “Tarkan’ı evli,mutlu,çocuklu görünce üzülüyor mu?’ sorusunu yönelten yazar Hakan Kanburoğlu’na Nil Özalp,”Bizim Tarkan ile hikayemiz orada bitti. Yolculuğumuz oraya kadardı. Ben yoluma devam ediyorum. Hayatıma giren herkes mutlu olsun, üzülmüyorum. Benim hayalimde böyle bir şey yoktu, ben başka yolu seçtim.” açıklamalarında bulunurken “İnsanlar eşyalaşmasın, sıfatları sevmiyorum” cümlelerini de ekledi.

“ALLAH’TAN KORKMAYAN İDAMDAN KORKMAZ”

 Kadın, çocuk ve hayvan istismarıyla ilgili de açıklamalarda bulunan Nil Özalp, “ Anneler erkek çocuklarına kadına saygı duymayı öğretmeli. ‘Bütün kızlar benim oğluma kurban olsun.’ derlerse Chucky gibi ortada gezen erkekler olur. Her şey aileden başlar. Toplum bilinci ve eğitim şart. Taciz ve istismar yaparken Allah’tan korkmamış ölümden de korkacağını düşünmüyorum.Sanatçıların politik söylemlerinde samimi olduklarını düşünmüyorum. Sanatçıların bazılarının politik mevzularda tribünlere oynadıklarını düşünüyorum.” düşüncelerini belirtti.

http://www.medyaege.com.tr/nil-ozalptan-flas-aciklama-lezbiyen-iliski-teklifi-85866h.htm

"Orada 3 kızın lezbiyen ilişkiye girdiğini gözlerimle gördüm"

$
0
0
Evine düzenlenen bir operasyonda göz altına alınan ve tutuklanarak cezaevine gönderilen Adnan Oktar gerçekleri her geçen gün dehşete düşürmeye devam ediyor. 


Suç listesi oldukça kabarık olan Adnan Oktar hakkında her geçen gün farklı iddialarda ortaya atılmaya devam ediyor.

Son olarak 16 yaşında ki bir genç kızın Okar hakkında anlattıkları deyim yerindeyse kan dondurdu. 16 yaşında Adnan Oktar ile tanıştığınu söyleyen 20 yaşındaki genç kızın o günlerde kendisine yaşatılanları tek tek anlattı.

20 yaşındaki M.T, "Beni örgüte getiren, Ender Daban isimli şahıs, bir çok mürit ile beraber olmamı sağlayarak beni telefonuyla kısa videolar şeklinde kaydetti. Daha sonra beni Adnan Oktar'a götürdü, götürürken külodumu çıkarmamı Adnan Oktar'ın beni muayene ederek cinsel yeterliliğimi ölçeceğini söyledi" dedi. "Beni tuvalaete götürüp öpmeye başladı"

 Adnan Oktar'ın yanına gittiğimde beni elimden tutarak tuvalete götürdü. Bir anda öpmeye başladı. Ağlamaya başladığımda saçımı arka taraftan tutarak artık onun olduğumu isterse bu akşam yüz kişi ile birlikte olabileceğimi, ne diyorsa onu yapmamı istediğini söyledi. Orada 3 kızın lezbiyen ilişkiye girdiğini gözlerimle gördüm. Bu kızların hepsi birbirini sözlü olarak taciz ediyor ve Adnan Oktar buna müsaade ediyordu" ifadelerini kullandı.

http://www.haberkolay.net/haber/adnan-oktar-lezbiyen-skandali-451110.html

Fatma Girik'ten Ceceli'ye: İster kadınla sevişir, ister erkekle. Sana ne?

$
0
0
'Ceceli'ye tokadı patlatacağım'

Fatma Girik, gündeme bomba gibi düşen Mustafa Ceceli olayına kayıtsız kalamadı! Ünlü şarkıcıya ateş püskürdü...


Türk Sinemasının dört yapraklı yoncasından biri Fatma Girik, Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtladı.

Girik, gündeme bomba gibi düşen Mustafa Ceceli olayına sert bir tepki gösterdi.

"İntizar'ı tanımıyordum. Duman gibi bir grup sanıyordum. bir insanın mahremine girmek kalleşliktir. Sen yapmadıysan neden basına haber uçuruyorsun. Zaten boşanmışsın. İster kadınla sevişir, ister erkekle. Sana ne? gördüğüm yerde Ceceli'nin yüzüne tükürüp tokadı patlatacağım ablası olarak"

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/ceceliye-tokadi-patlatacagim-40904075

'Bülent Hanım annem gibi'

$
0
0
Bülent Ersoy ve Nur Yerlitaş, önceki akşam Arnavutköy’deki Atlas Balık’tan çıkarken görüntüledi.


Mekan çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ersoy, elbisesinin Nur Yerlitaş imzalı olduğunu söyledi.

Yerlitaş ise Ersoy’a olan sevgisini şöyle dile getirdi: “Bülent Hanım hep destekçim oldu. Bana hem ablalık hem de annelik yaptı.”

http://www.hurriyet.com.tr/galeri-bulent-hanim-annem-gibi-40903504

Ersoy DEDE: Mustafa Ceceli’yi linç etmeniz bittiyse bir şey söylemek istiyorum

$
0
0
Şarkıcı Mustafa Ceceli’nin, velayet davasının devam ettiği mahkemeye sunduğu bir video kaydı basına sızdı geçen hafta.  Ertuğrul Özkök’e göre, bu memleketteki herkes bu video kaydı nedeniyle Mustafa Ceceli’ye cephe alarak doğru yerde durmuş.. Bir saniye.. Bu yargıya varmak için önce bu tartışmanın bitmesini beklemek lazım.. Oysa size söyleyeyim, bitmek şöyle dursun, biz konuşmaya daha başlamadık bile bu konuyu..  Medyada sözüne itibar edilen bir kaç kişi ‘Ayıp sana Hacı Mustafa, yakışır mı’ falan yazdı diye dosya kapanmış değil..  Adam bir seneden fazladır 7 yaşındaki çocuğunun velayetini almaya çalışıyor. Kimden? Bu son kaset vesilesiyle öğrendik ki, bir eşcinsel aileden.. Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin.. Hanginiz oğlunuzun eşcinsel bir evlilik içinde büyümesini, yetişmesini ister?!.. İsimlerden bağımsız düşünün.. İşin öncesini hiç birimiz bilmiyoruz.. Belki de Ceceli o çocuğu düzgün bir aile ortamında yetiştirmek adına her yolu denedi. Sonuç alamayınca çaresiz kaldı ve mahkemeye o delili sundu.. Bilmiyoruz..  Lütfen meseleyi şarkıcıların isimlerinden arındırıp sadece muhtevaya odaklanarak bir daha değerlendirin...

http://www.star.com.tr/yazar/akin-ipeki-koruma-altina-aldilar-yazi-1366262/

Amacım trans bireyleri savunmak

$
0
0
Ryan Murphy’nin yeni FX serisi “Pose” geçen ay seyirciyle buluştu. Dizide oyuncuların neredeyse tamamı LGBT topluluğundan. Barbaros Tapan, bu iş için “Şimdiye kadar yaptığım en pahalı proje” diyen yapımcı Ryan Murphy, dizinin başrol oyuncuları Dominique Jackson ve MJ Rodriguez ile New York’ta buluştu.

◊ LGBT topluluğundan bu projeyle ilgilenen çok fazla danışmanınız olduğunu söylediler, doğru mu?

- Ryan Murphy: Doğru. Özellikle “Ball Dünyası”nın efsaneleri... Onlar bu proje ilk oluşmaya başladığı günden, yani yıllar öncesinden beri yanımdaydı. Proje, mükemmel bir işbirliği içinde geliştirildi.

◊ “Ball Dünyası” konusunu biraz açmak istiyorum. Bize Ball kültürünün ne olduğunu anlatır mısınız?

- Ryan Murphy: Ball kültürünü anlamak için önce “ev sisteminden” başlamamız gerekiyor. Çoğunlukla siyahi ve Latin, gay, trans ya da cinsiyetinden emin olmayan gençlere kalacak güvenli yer temin eden sistem bu... Ball kültürü de bu evlerin üyelerinin kendi aralarında yaptıkları yarışmalar. Bu yarışmalarda, LGBT topluluğundan gençler hiçbir şeyden endişe duymadan kendilerini ifade edebiliyor. O ortamda onlar için sadece sevgi, saygı, hoşgörü ve yaratıcılık var.

◊ Peki kategoriler neler?

- Ryan Murphy: Çok farklı kategori var. Mesela karşı cinsin kıyafeti ile yürüme, makyaj, tavır, dans, kostüm... Her yarışmacı, kategoriye uygun giyinmek ve yaratıcı olmak zorunda.

BU DÜNYAYA KARŞI BİR SEMPATİM VAR

◊ “Pose” üzerinde 2006’dan beri çalıştığınızı söylediniz. Neden bu kadar uzun sürdü hayata geçirmek?

- Ryan Murphy: Herkesin bildiği gibi bu dünyaya karşı farklı bir sempatim var. Uzun süredir üzerinde çalışıyordum. Sonunda LGBT topluluğunu sergileme zamanı geldi diye düşündüm. Çünkü bizim dünyamız, özellikle şimdiki başkanımız (Donald Trump) tarafından yeniden saldırı altında.

◊ Nasıl gelişti peki proje?

- Ryan Murphy: FX ile başka bir projem vardı ama hayata geçiremedik. Sonra beni bu dünyaya ait senaryo yazan Steven Canals ile tanıştırdılar. Okuduğum bu dünyayı harika biçimde anlatan özel ve özgün bir senaryo yazmıştı. O noktadan sonra benim işim doğru insanları bir araya getirip hikayeyi anlatmalarını sağlamaktı.

◊ Artık istediğiniz her hikayeyi anlatacak güce sahipsiniz yani, öyle mi?

- Ryan Murphy: Sanırım artık yapmak istediğim her işi yapabilecek duruma geldim. Ayrıca yapımdan elde edeceğim tüm geliri de bu topluma bağışlayacağım.

◊ Neden böyle bir dizi yapma gereği duydunuz?

- Ryan Murphy: Bu diziyi yapma sebebim onları savunmak ve trans bireylere iş imkanı sağlamak istemem. Yaptıkları işi gördün, hepsi birer star. Ama fırsat verilmezse, bu yeteneklerini nasıl gösterebilirler? Aynı şey benim kariyerimde de geçerli. Eğer bana fırsat verilmeseydi Indianalı kısa gay adam bugünün Ryan Murphy’si olabilir miydi?

◊ Dizinin aynı zamanda bir misyonu da var yani...

- Ryan Murphy: Elbette... Gay bir adam olarak hikaye tabii ki ilgimi çekiyordu. Eminim Dominique ve MJ de şu konuda benimle aynı fikirde: Bizim bir tarihimiz yok! Birçok yönden toplumun görünmez parçalarıyız. İşte bu yüzden “Gücümü, yetkimi neden bu konuda kullanmayayım?” dedim.


TACİZLE İLGİLİ DİZİYİ KADINLAR YAPMALI

◊ Trans oyuncuları nasıl, nereden buldunuz?

- Ryan Murphy:  Harika bir casting direktörümüz var (Alexa Fogel). Alexa’ya “6 ayımızı sadece casting’e ayıralım” dedim. O ve takımı “Ball” yarışmalarının olduğu birçok yere gidip el ilanları bıraktı. Denemek isteyen herkese kapımızın açık olduğunu söyledi.

Seçme günü gelip çattığında, önce her birine hikayelerini sordum, trans olmanın zorluklarından söz etmelerini ve kendilerini anlatmalarını istedim. Hepsinin hikayesi çok özel, kişisel ve gerçekten duygu doluydu. Harika bir süreçten sonra seçmeleri tamamladık.

Normalde projelerimde birini seçince bir daha kimsenin fikrini sormam. Ama “Pose”da durum farklıydı, herkese fikrini sordum. Uzun bir cast sürecinden sonra Los Angeles’a gittim, FX ve Fox’un patronları ile toplantılar yaptım. Onlara “Hadi hep birlikte bu diziyi yapalım, bu insanlar için savaşalım” dedim. Onların da projeyi benim kadar sahiplendiklerini görmek istedim. Gerçekten zor bir diziydi ama yaptık işte...

◊ Me Too hareketiyle ilgili de bir dizi yazmaya başladığınız doğru mu?

- Ryan Murphy: Doğru değil. Yanlış anlaşıldım. “Nina Jacobson ve Bradley Simpson ile böyle bir fikir paylaştık” dedim, o kadar. Eğer bu konuda bir dizi yapılacaksa çok dikkatli olunmalı ve kadınlar tarafından yazılmalı, yapılmalı, yönetilmeli. Çünkü bu onların meselesi. Ben de çocukken cinsel tacize uğradım, onların neler hissettiğini anlayabiliyorum. Bu sebeple onlara sadece yardımcı olabilirim, “İşte para, işte bütçe... İşi doğru ve düzgün yapın” diyebilirim.


EVDEN ATILMADIM AMA ANNEMLE ARAMDA BÜYÜK GERGiNLiK VARDI

 ◊ Gelelim sizin ilk “Ball” deneyiminize...

- Ryan Murphy: Ben Ball kültürüne 1993’te girdim. Ailemle Baltimore’daydım. Ailem tarafından evden atılmamıştım ama annemle aramda büyük bir gerginlik vardı. O zamanlar henüz trans nedir, gay nedir bilmiyordum bile. Sadece bende bir şeylerin farklı olduğunu hissediyordum. Bu farkın ne olduğunu anlamak için peşinden gidecek kadar meraklıydım. Bir gün Shatira Revlon isimli bir kadın beni kaptı, kalacak yer teklif etti. Böylece ev sistemine girdim. Aynı odada 8 kişiyle kalıyordum, onlar ailem olmuştu. Orada rahattım, mutluydum, seviliyordum. Ev sistemine girince “Ball” geceleri hayatımızın bir parçası haline geldi. Sonra New York’a gittim ve büyük Ball kültürünü orada yaşadım. Beni şekillendiren de o geceler oldu. O hayatın efsaneleri ile tanıştım (Octavia St.Laurent, Danielle Revlon)... Şimdi beni de Ball topluluğunda ikon olarak görüyorlar.

POSE DİZİSİ BUNU KANITLAYACAK

 ◊ Gelecekten umutlu musunuz?

- Dominique Jackson: Trump seçimi kazandıktan sonra umudumu tamamen kaybettim. Kavgamız yeniden başladı. Ama hepimiz dimdik durup konuşmak zorundayız. Biz de bu toplumun parçalarıyız.

- Ryan Murphy: Televizyon insanların düşüncelerini etkiliyor.

Dizideki karakterler bize farklı bakış açıları kazandırıyorlar. “Pose” da bunu yapacak.

YAŞADIĞIM HER SALDIRI KARAKTERiME YANSIYOR

◊ Sizin ilk Ball deneyiminiz nasıldı?

- MJ Rodriguez: Bir hoca bize nasıl yürümemiz gerektiğini öğretmek için okula geldi. Dersten sonra yanıma yaklaştı ve bana “Artık benim kızımsın” dedi. O zamanlar Ball kültürü hakkında hiçbir bilgim yoktu. Sonra kardeşlerim ile yaşamaya başladım. Ailem de olan bitenin farkındaydı ve hayatımı yaşamama izin verdiler.

◊ MJ ve Dominique, ikinizi de sormak istiyorum: Hayat deneyimleriniz dizideki karakterlerinize yön verdi mi? Hikayelerinizin anlatılması kendinizi nasıl hissettiriyor?

- MJ Rodriguez: Trans olduğum için yaşadığım sözlü saldırılar, aşağılamalar, işittiğim küfürler, hissettiğim her şey karakterime yansıyor. Hikayemizin anlatılması nasıl hissettiriyor kısmına gelirsem; hayal bile edemezsin... Çok özel.

- Dominique Jackson: Yaptığımız işin bana hissettirdiği şey hayranlık ve gurur. Bizim kültürümüz bizim için savaşan, bize önem veren biri tarafından anlatılıyor. Teşekkürler Ryan Murphy...

 http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/barbaros-tapan/amacim-trans-bireyleri-savunmak-40904261

Trans doktor adayı destek istiyor

$
0
0
Tıp öğrencisi Toprak Cingöz, zorunlu göreve gitmeden önce cinsiyet değiştirme ameliyatını olabilmek için bağış hesabı açtı.


Toprak Cingöz 22 yaşında trans bir kadın. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi. Bir yıl sonra doktor olarak göreve başlayacak olan Cingöz’ün tek isteği cinsiyet değiştirme operasyonu yaptırmak. Bunun için bir fon hesabı açan Cingöz, şimdilik 8 bin TL. toplamayı başardı. Ancak en az 20 bin TL’ye ihtiyacı var. Cingöz, “Ailem cinsel yönelimimden dolayı beni reddetti. Türkiye derecesi yaptığım için iyi bir burs alıyorum. Bu burslar sayesinde bugüne kadar ev kiramı, kitap vs. masraflarımı karşıladım. Yakında doktor olacağım ancak zorunlu görev yerime gitmeden önce cinsiyet değiştirme operasyonunu yaptırmak istiyorum. Gittiğim şehirde kimliğimi uzatmam gereken yerler olacak. Kimlikte erkek, görünürde kadın diyecekler. Büyük sıkıntılar yaşayacağım” dedi.

‘Görünürlük’ sorunu

Cingöz, Gaziantep’te doğup, büyüdü. Cinsel yönelimini ilkokul sıralarında fark etmesine rağmen, yaşadığı yer ve ailesinden alabileceği tepkiler yüzünden bu durumu saklamaya karar verdi. Fen lisesini kazanan Cingöz, lise sıralarında da bu durumu kimse ile paylaşamadı. “İçime kapanıp, sadece ders çalıştım. Belki de bu nedenle tıp fakültesini kazandım” diyen Cingöz, “Gaziantepte bir şeyler yapamadım. Hormon da alamadım. Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a gelince bu konu üzerine çalışmalar yapan derneklere ulaştım. Fakültemden kimi hocalar buldum. Onlarla konuştum. Benim için süreç böyle başladı” diye konuştu. Ailesinin, durumu öğrenince evlatlıktan reddettiği Cingöz çeşitli yerlerden aldığı burslarla geçinmeye başladı.

Dereceli bir öğrencilik

Cingöz, ailesiyle kopuşuna neden olan süreci şu sözlerle anlattı: “Muhafazakar bir ailenin iki çocuğundan biriydim. Açık bir trans kadın olmam ailem için çok büyük bir sorun oldu. Herkesin bilmesi, akrabaların duyması sonucu ailemin üzerimde yarattığı baskı da arttı. Gay veya eşcinsel olsaydım bu durumu saklayabilme ihtimalim vardı. Ama trans bir kadın olduğum için fiziksel değişimlerimi saklayamadım. Ailem evden çıkmamı istemiyordu. Okula gitmem gerekiyordu. Bunu saklayamazdım. En büyük sorun zaten görünürlüktü. Ailemin en büyük kozu bana para vermemekti. Ancak ben biraz şanslıydım. Üniversitede derece yapmıştım. Bir çok yerden burs alıyordum. Burslarım bana yeter, kiramı, ihtiyaçlarımı falan karşılar diye düşünüyordum. Burslarıma güvenerek her şeyi göze aldım.”

‘Yakıldığımız yer...’

Yıllar sonra ilk kez rahat olduğunu, ancak kendisi için en büyük sorunun devam ettiğini anlatan Cingöz, “İsmimi değiştirdim. Kimliğim de geldi. Neyseki sorunların bir çoğu halloldu ama kimliğim hala erkek kimliği” diye konuştu. Bunun kendisi için büyük bir sıkıntı olduğunu anlatan Cingöz, operasyon için gerekli olan 20 bin TL’yi bağış yolu ile toplamaya çalışıyor. Bir fon hesabı üzerinden bağış toplayan genç doktor adayı, bağışçılara şöyle sesleniyor: “Transların yakılarak öldürüldüğü bir coğrafyada yaşıyoruz.Trans kimliği ile hukuk ve mimarlık okuyan arkadaşlarım var. Bizler önümüz açıldığında neler yapılabileceğinin en güzel örneğiyiz. Şu an yurtdışından trans bir kadın bana her ay 350 TL. burs veriyor. Ben de mesleğime başlayıp trans kadınlara destek olmak istiyorum. Ancak şu an desteğe ihtiyacım var.”

Profesör bile bunu yaparsa

Cingöz için hayat, göze aldığından daha zor geçmiş. Fakültede problemler yaşamaya başlamış. Bir endokrinoloji profesörüyle yaşadığı olay ise tüm trans kadınların yaşadıkları zorluğun özeti gibi. Cingöz, hocasıyla yaşadığı krizi şöyle anltıyor: “Fakültedeki endokrinoloji profesörlerinden biri amfide ders yaptığı sırada, konuyu birden translara getirdi. ‘Bize bazı adamlar geliyor. Rahmi yok, ben kadın olmak istiyorum diyorlar. Bunlar psikopat, biz bunları psikiyatriye yönlendiriyoruz’ dedi. Amfide ayağa kalkarak ‘siz kime psikopat diyorsunuz’ diye bağırdım. Olay büyüdü. Konu okulda yayıldı. Okul yönetimi gerekli adımları attı ve bu hoca hakkında soruşturma açıldı. Kendisine kınama cezası verildi.”

Toprak Cingöz'ün bağış hesabı:

https://gogetfunding.com/transgender-students-surgery-2/

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/saglik/1034261/Trans_doktor_adayi_destek_istiyor.html

Supergirl Dizisine İlk Transseksüel Kahraman Geliyor!

$
0
0

The CW kanalının popüler dizilerinden Supergirl‘ün kadrosu Melissa Benoist, Mehcad Brooks, Chyler Leigh, Katie McGrath, David Harewood ve Jesse Rath 21 Temmuz Cumartesi günü San Diego’da yapılan 2018 Comic Con Paneline katıldı. Panelde dizi için önemli açıklamalarda bulundular. Transseksüel aktivist ve aktris Nicole Maines panele sürpriz bir ziyarette bulundu ve ünlü oyuncunun dizide Nia Nal yani Dreamer isimli ilk transseksüel süperkahramanına hayat vereceği duyuruldu!

https://ensonneleroldu.org/supergirl-dizisine-ilk-transseksuel-kahraman-geliyor/

İsrail'de LGBTİ'ler greve gittiTwitter

$
0
0
İsrail'deki LGBTİ topluluğu, annelik haklarının reddedilmesi üzerine pazar günü greve gitti.


Haftanın ilk gününde, gökkuşağı bayrakları taşıyan büyük gruplar, Kudüs'teki başbakanlığın önünde toplandı. Otoyolları trafiğe kapatan göstericiler, Tel Aviv meydanında büyük bir yürüyüşe hazırlanıyor.

Ülkenin LGBTİ  tarihindeki en kitlesel eylemi olmaya aday bu protestonun nedeni, İsrail parlamentosunun bu hafta vermiş olduğu vekil annelikle ilgili karardı. Parlamento, vekil annelik yasasının yeni versiyonunu onaylarken, eşcinsel çiftlere bu hakkı vermeyi reddetti. Kabul edilen yeni versiyona göre, vekil annelik, sağlık belgeleri olması koşuluyla heteroseksüel eşlere ve evlenmemiş kadınlara verilebiliyor.

Düzenlenen protestolar, çeşitli sendikalar ve 200'den fazla büyük işveren tarafından da desteklendi. İsrail Sendikalar Birliği 'Histadrut', LGBTİ topluluğuna mensup işçilerin protesto eylemine katılmalarına izin vermeleri için, iş komitelerine ve işletme yöneticilerine önceden çağrıda bulunduklarını bildirdi.

http://www.sanalbasin.com/israilde-lgbtiler-greve-gitti-26128084

Özkök ile Ersoy Dede arasında 'eşcinsel ilişki' polemiği

$
0
0
Star gazetesi yazarı Ersoy Dede'nin Mustafa Ceceli'ye yönelik eleştirilere yanıt verdiği dünkü yazısına, Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök tepki gösterdi.


Mustafa Ceceli oğlunun velayetini almak için açtığı dava dosyasına eski eşi Sinem Gedik ile şarkıcı İntizar ilişkisini açık şekilde kanıtlayan fotoğraflar, hatta videolar ekledi. Görüntüler, gündeme bomba gibi düştü. Tartışmaya katılan Star gazetesi yazarı Ersoy Dede, Ceceli'nin linç edilmesine tepki gösterdi ve dünkü

yazısında neden o delili sunmak zorunda kaldığını yazdı.

Ersoy dünkü yazısında "Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin.. Hanginiz oğlunuzun eşcinsel bir evlilik içinde büyümesini, yetişmesini ister?!.. " ifadelerine yer vermişti.

Özkök'ten yanıt: Bak Ersoy, Ceceli meselesi o değil bu
İşte Ersoy'un bu yazısı medyada yeni bir polemiğin fitilini ateşledi. Günlerdir Ceceli'ye ağır sözlerle yüklenen Özkök, Ersoy'un ona destek çıkmasına tepki gösterdi. "Gel her şeyi açık açık, kelime kelime yazalım..." diyen Özkök, maddeler halinde yanıt verdi.

- BİR: Ayrılmış her anne ve babanın, evladının vesayetini almak için hukuki yollara başvurması normaldir, hakkıdır...
- İKİ: Her iki tarafın da vesayeti almak için öteki tarafın zaaflarını, eksikliklerini gerekçe göstermesi, hatta kendince “ahlaksız” bulması da hakkıdır, normaldir...

Buraya kadar hiç mesele yok... Mesele şu:
- BİR: Önce hepimiz bilelim mi, “ahlaksızlık”, tek taraflı olarak ileri sürülebilecek bir gerekçedir ama çoğu kez herkesçe kabul edilen bir tanım değildir.
- İKİ: Asıl önemli olan şudur. Birinin sizce ahlaksızlığını kanıtlamak için kendiniz daha ahlaksız yöntemlere başvurma hakkına sahip değilsiniz.
- ÜÇ: Bir insanın odasına gizli kamera koymak ahlaksızca bir davranıştır. Bunu delil olarak sunmak ahlaksızca bir şeydir. Mahkemenin kanunsuz yoldan elde edilmiş bir delili dosyaya koyması yanlıştır. Ama asıl en ahlaksızca ve suç olanı ise bunu kamuoyuna yaymak için sızdırmaktır.

http://www.internethaber.com/ozkok-ile-ersoy-dede-arasinda-escinsel-iliski-polemigi-1890328h.htm

Mustafa Ceceli'ye darbe üstüne darbe!

$
0
0
Zonguldak'ın Filyos beldesinde düzenlenecek festivalde ünlü sanatçı Mustafa Ceceli'nin vermesi planlanan konser, vatandaşların tepkisi üzerine iptal edildi.


Çaycuma ilçesine bağlı Filyos beldesinde 27-28-29 Temmuz tarihleri arasında Kültür Sanat ve Denizcilik Festivali gerçekleştirilecek. Festivalin hazırlıkları tamamlanırken, festival boyunca Resul Dindar, Ece Seçkin ve Mustafa Ceceli konser verecekti. Ancak vatandaşların talebi üzerine Mustafa Ceceli konseri iptal edildi.

Yapılan açıklamada ise "Bazı basın yayın organlarında ünlü sanatçı Mustafa Ceceli hakkında çıkan haberler neticesinde yapacağımız festival nedeniyle Belediye ve organizasyon firması tarafından Mustafa Ceceli konseri iptal olmuştur. Ceceli’nin yerine ünlü sanatçı Gökhan Tepe festivalin son akşamı olan 29 Temmuz’da sahne alacaktır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur" ifadelerine yer verildi.

Belediye Başkanı Ömer Ünal ise "Konserin iptal edilmesi için çok sayıda vatandaşımız belediyeyi aradı. Mustafa Ceceli hakkında kamuoyuna yansıyan haberler onun ailevi meseleleridir. Ancak kamuoyundan bu konser öncesinde tepki aldık. Bu nedenle de konseri iptal ettik. 29 Temmuz akşamı festivalimizde Gökhan Tepe sahne alacak" diye konuştu.

Konya Seydişehir Belediyesi'de konserini iptal etti!

ŞARKICI Mustafa Ceceli’nin, Konya’nın Seydişehir ilçesinde düzenlenecek şölende vereceği konser iptal edildi.  Konserin iptal edilme nedenin ise Ceceli hakkında son günlerde basında yer alan haberler olduğu belirtildi

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/mustafa-ceceliye-darbe-ustune-darbe-40905871

Ajda Pekkan: Mustafa Ceceli’yle “Peşindeyim” diye bir şarkı yaptık, çöp oldu!


Nicole Scherzinger, Fransa'nın ünlü tatil merkezi St. Tropez'de tenisçi sevgilisi Grigor Dimitrov ile

Teaser nedir? Teaser ve fragman arasındaki farklar nelerdir?

$
0
0
Filmler vizyona girmeden önce yayınlanan iki adet tanıtım filmi vardır. Bunlar teaser ve fragman olarak geçer ve çoğunlukla aynı şey zannedilir. Peki teaser nedir, fragman nedir? Teaser ve fragman arasındaki farklar nelerdir?


Teaser filmin içerisinde olmak zorunda olmayan ve genellikle seyircide merak uyandırmaya yönelik kısa tanıtımlardır.

Teaser'ın içindeki görüntüler, montaj aşamasında kesilen veya yalnızca teaser'a özel çekilen kısa görüntüler olabilir. Filmin ana konusuyla bağlantısının olması şart değildir. Filmdeki karakterlerin tek bir sahnesini konu alabilir.

Teaser'da esas olan seyircide merak uyandırmak, biraz da heyecan katmaktır. Kelime anlamı olarak da tahrik, muzip anlamındadır.

Fragman nedir?

Fragman, herhangi bir filmin veya dizinin tanıtımını yapmak amacıyla oluşturulmuş kısa film anlamına gelir. Genellikle tanıtılacak filmin ilgi çekici kısımlarından montaj yoluyla oluşturulmuş birkaç dakikalık bir filmdir. Günümüzde sinemaların yanı sıra TV'de ve internette de yayınlanır.

Filmin ana konusunu özetlemek amacıyla çekilir. Diğer bir ismi ise 'trailer'dır.

Teaser ve fragman (trailer) arasındaki farklar nelerdir?

Fragman, filmin ana konusuyla ilgili bilgi verme amacı ve zorunluluğu taşırken teaser'ın böyle bir amacı bulunmaz.

Fragman, filmin içinden görüntüler barındırır fakat teaser'da kesilmiş veya ekstra çekilmiş sahneler de bulunabilir.

Fragman, her zaman olmasa da genellikle teaser'dan daha önce çıkar ve insanların film hakkında bilgi sahibi olmasını sağlar. Teaser ise fragman dolayısıyla ilgisini çeken izleyiciyi tekrar yakalamak için servis edilir.

http://www.milliyet.com.tr/Teaser-nedir--Teaser-ve-fragman-arasindaki-farklar-nelerdir--molatik-245/

Babaros Şansal: Linç kültürü hâkimken özgürlükleri konuşamayız

$
0
0
“Ülkede recm kültürünün devamı olan linç kültürü var. Bunun olduğu yerde vücut dokunulmazlığı, düşünce ve vicdan özgürlüğü, ifade ve seyahat özgürlüğü gibi şeyleri konuşamayız”


MELTEM YILMAZ @meltemmmylmz

Şarkıcı Mustafa Ceceli’nin, eski karısının Kanlıca’daki evinin yatak odasına gizli kamera yerleştirmek suretiyle elde ettiği mahrem görüntüler, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de eşcinselliğin artarak kriminalize edildiğini bir kez daha ortaya çıkaran olayı terzi yamağı Barbaros Şansal ile konuştuk.


Bu haftaki Pazartesi Söyleşisi’nin konuğu olan Şansal, Gezi’den sonra LGBTİ hareketinin ivmesinin düştüğüne dikkat çekerek, şöyle devam ediyor:

“Bu topluma tükürük hokkası lazım. O yüzden bir hedef lazım bu topluma. Bunun arkasında da İslam’daki recm kültürünün devamı olan linç kültürü var. Bu kadar derinden bağlı olduğumuz bir özelliğin olduğu bir yerde vücut dokunulmazlığı, düşünce ve vicdan özgürlüğü, ifade ve seyahat özgürlüğü gibi şeyleri konuşamayız.”

»Şarkıcı Mustafa Ceceli’nin eski karısının gizli çekilmiş görüntülerinin kamuoyuyla paylaşmasının ardından eşcinsellik meselesinin ne kadar kriminalize edildiğine bir kez daha şahit olduk…
Türkiye’de aslında ötekileştirilen iş LGBTİ olmak değil. LGBTİ yürüyüşünü 24 sene önce başlatanlardan biri olarak, son beş senedir ortaya çıkan yozlaşmayı yakından gözlemleme imkânım oldu. Diyebilirim ki, Türkiye’deki siyasal, ekonomik, kültürel erozyonlaşmadan nasibini LGBTİ de aldı. İlk önce kendi şehrinde yaşayamayan LGBTİ bireyler, topluca İstanbul’a göçmeye başladılar. Hatırlarsanız Savaş Ay’ın varilde ateş yakıp onları hedef gösterdiği seneler… Nefret oluşturmak için, insanların nefretini bir yöne kanalize etmek için medyamız el birliğiyle LGBTİ kimliğini ötekileştirdi.

»Muhafazakâr iktidar döneminde bu ötekileştirme artmadı mı?
LGBTİ derneklerinin büyük bir kısmı fonlarını AB’den alıyor. Devletin herhangi bir katkısı yok. Bu derneklerin yönetimindeki insanlar, yeni jenerasyondan gelen genç eşcinselleri kontrol edemediler. Dernekler, zamanla bu gençlerin yönetimine geçince eşcinsel hareketi saygınlığını kaybetti Türkiye’de. Bu olay Gezi Parkı Olaylarının hemen sonrasındaki Onur Yürüyüşü’nde gerçekleşti. Cihangir’deki o çirkin görüntüleri gördük. Çırılçıplak soyunmak bir eylem değildir. Böyle olunca çoluğuyla çocuğuyla gelen insanlar hareketten geri çekildiler. Anlamanın en zor olduğu şey de ikiyüzlülük. Hande Kader, Taksim’de yerlerde sürüklenirken, bir bakıyorsunuz, Bülent Ersoy sarayda iftar açıyor. Bunlar toplumun çifte standartları aslına bakarsanız. Hande Yener, Onur Haftasına geliyor “Romeo” adlı şarkısının primini yapıyor ama diğer risk almanın gerekeceği olaylarda hiç sesini çıkarmıyor. En son Ceceli olayında da benzer bir tablo var.

»Ortada yasadışı, FETÖvari yöntemlerle elde edilen görüntüler varken, homofobinin bu kadar öne çıkmasına anlam vermek gerçekten çok güç…
Homofobi işte! Şöyle bir şey de var, o yapım şirketinin sanatçılarından biri de Fatih Ürek. Gerçi o evlenecek kız arıyormuş, Kuşum Aydın da nişanlanacakmış zaten. Bu bir yüzsüzlüktür. Sömürdüğü sanatçıyı kullanabildiği süre boyunca her şey iyi ama en ufak bir yalpalamada baş aşağı. Bu hep yapılır Türkiye’de örneğin Mustafa diye bir arkadaşımızın HIV virüsünü taşıdığı ortaya çıktı. Sonraki gün tüm gazeteler AIDS’li Mustafa başlığıyla çıktılar. O çocuğun hayatı mahvoldu. Ben de bu hedef gösterme kültürünün mağdurlarından biri oldum. Zaten bu kültür Türk vatandaşlarının genetiğinde var. Bu olgu sosyal medyada özellikle çok belirgin. Bir anda nefret ediliyor, sonra beş dakika sonrasında birden çok seviyoruz. Sosyal medyayı referans almasak bile diyebilirim ki toplum çok yüzsüz. Bütün canlıların %5-6’sı eşcinseldir. Dünyada da türler içerisinde 4-5 tür dışında tek eşli ilişki sürdüren tür yok. Bu hesaba bakarsak Türkiye’de seksen milyondan, beş milyonu eşcinsel diyebiliriz. Bu sayı Vatan Partisi’ne oy verenlerin on misli. Bir yandan bakıyorsunuz moda işleri, seks işçiliği, bar şarkıcılığı gibi meslekler eşcinsel meslekleri haline getirildi. Burada bir sömürü var. İslam’ın eşcinsellikle bir problemi var aynı Yahudilik gibi. Hristiyanlık bunu aştı, Hindu’lar yasal trans olabiliyorlar. Eşcinsellik Türkiye, Malezya, Çeçenistan gibi ülkelerde hâlâ sorun.

»Muhafazakar iktidarla birlikte homofobi de arttı mı?
Sadece muhafazakâr iktidarla değil, tamamen toplumun karakteriyle alakalı. Ecevit döneminde de hedef gösterildik. Bu topluma tükürük hokkası lazım, başka türlü balgam fışkırıyor. O yüzden bir hedef lazım bu topluma. Bir gün, Onur Yürüyüşü oluyor, sonraki gün Aysun Kayacı oluyor, bugün de konu Mustafa Ceceli. Bunun arkasında da İslam’daki recm kültürünün devamı olan linç kültürü var. Bu kadar derinden bağlı olduğumuz bir özelliğin olduğu bir yerde vücut dokunulmazlığı, düşünce ve vicdan özgürlüğü, ifade ve seyahat özgürlüğü gibi şeyleri konuşamayız. Türkiye’de eşcinselliğin ne kadar yaygın olduğunu görmek için parklara, tren istasyonlarına, karanlık sokaklara bir bakın, orada dolaşan erkekler diğerlerinden iğne oyası tarifi almıyor.

»LGBTİ bireylerin çalışma hayatlarında, özel hayatlarında kendilerini korumak ve gizlemek zorunda olmaları; onlara bakışı ve yaklaşımı ne yönde etkiliyor?
Bu da aslında sorunu yaratan şeylerden bir tanesi. Özel hayatlarıyla görünür olmadıkları için, kimliğine dair ortaya çıkan ilk şeyde büyük darbe alıyorlar. Kendilerini sıradan, heteroseksüel bireyler olarak pazarlıyorlar ve diğer yanları ortaya çıkınca bir anda itibarları sarsılıyor. Mesela bana kimse bel altı vuramaz çünkü ben Okan Bayülgen’in programında açıkça benim ben olduğunu söyledim. Bunu yapmayan bireyler bir şey söylerler mi, laf atarlar mı gibi kaygılardan dolayı hayatlarında tedirginlik yaşıyorlar.

»Özel hayatlarını açıkça yaşamak istemekten çekinenler için nasıl bir alternatif var peki?
Türkiye’deki eşcinsellerin çoğu yurtdışına iltica etmeye başladı. Bu gibi durumda insan çok var. Fakat hayalleri çok yüksekte olup, hayal kırıklığına uğrayan bir kesim de yok değil. Özellikle Gezi Parkı olaylarından sonra eşcinsel hareketinde büyük bir yavaşlama görüldü. Yurtdışına çıkanların da etkisiyle, üye sayımız yetmiş bin kişiydik sonrasında darmadağın olduk.

»Kaçmanın hangi açılardan çözüm olduğu/ olmadığı sorusunu en fazla sorduğumuz günlerden geçiyoruz…
En başta devletin vatandaşlarına eşit yanaşması lazım. Kimliksiz ve cinsiyetsiz bir eşitlikten bahsediyorum. Biz bölünerek çoğalıyoruz, bunun da temelinde sevgisizlik var. Bu toplum karanlıkta sevişirken, partnerini bir mastürbasyon aleti olarak hayal ediyor ve kaza kurşununu bir aşk meyvesi olarak topluma sunuyor. O meyve sinekli. Aslında birbirlerini sevmeyen, yalan söyleyen anne babaların ürünü de böyle olacak, başka bir şey bekleyemeyiz. Sanayide, medyada, finans sektöründe bir sürü eşcinsel arkadaşım var. Hepsi gizli. Hem de İslamcı yazarından tutun imamlarına kadar.

***

Çözümü sokakta görüyorum

»Siyasi partilerin programlarındaki cinsel kimlik vurgusunu nasıl buluyorsunuz?
Bu konuda bir şeyler söyleyen sadece HDP var. Onlar da görünür olmak için yapıyorlar. Sözde kalıyor. Ben siyasi partiler konusunda artık radikal düşünüyorum. Meclis’inde bağımsız milletvekili kalmayan bir ülkenin bağımsızlığı da kalmamıştır. Artık Meclisten beklenecek bir şey kalmadı. Bu iş milletvekilleriyle çözülecek bir iş değil. Aksine sokakta çözülecek bir iş. Sokak düzenlendiği zaman memleketi düzeltebiliriz.

»O enerji sönümlenmedi mi çoktan?
Hiç öyle değil, ben en büyük kargaşalardan en yalın çözümler doğacağına inanıyorum. Bunu hep gördük, ben 1960 ihtilalini de gördüm, Kenan Evren de geçip gitti. Çözümün sokağın değişmesiyle başlayacağına inanıyorum. Sokak nasıl düzelir peki? Kaldırım düzelirse düzelir, çöp düzelirse düzelir; sosyal hayat düzelirse düzelir.

»Peki siz ne yapıyorsunuz, başınıza gelen tüm o tatsız tuzsuz olaylardan sonra burada zamanınız nasıl geçiyor?
Ben çok az kalıyorum artık burada. Daha çok yurtdışında yaşıyorum ve zamanla da yurtdışına yerleşmeyi düşünüyorum. Ben ülkemi çok sevdim, birbirimizi büyük bir aşkla sevdik. Yurtdışında asla ülkemi kötülemedim ama biz aile için şiddetli geçimsizlikten dolayı boşandık. eski eşime laf söyletmem, korurum. Bir de veledimiz var işte yavru vatan diyorlar. Neyse ki ona nafaka ödemeyeceğim aksine kendilerinden resmi özür bekliyorum.

(Aynı travesti)12 yıl önce de sevgilisini öldürmüş

$
0
0
BURSA'da trafikte 'yol verme' yüzünden tartıştığı Can Görkem Bayraktar'ı (20), bıçaklayarak öldüren travesti Derya Yıldırım (49) hakkında, mahkemece kabul edilen iddianamede ömür boyu hapis cezası talep edildi. Yıldırım'ın, 2006 yılında İzmir'de sevgilisi Oğuzhan Çalışkan'ı (19) da bıçaklayarak öldürdüğü, mahkemenin ağır tahrik indirimi uygulaması sonucu 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı.


Geçen 23 Nisan'da merkez Osmangazi ilçesinde meydana gelen olayda Derya Yıldırım, trafikte Can Görkem Bayraktar ile yol verme meselesi yüzünden tartıştı. Yıldırım, tartışmanın ardından yola devam edip Çekirge Caddesi'ndeki evine gitti. Bayraktar da Yıldırım'ı takip etti. Bayraktar, evin önünde çıkan tartışmada Yıldırım'ın kafasına vurdu. Yıldırım da Bayraktar'ı karın bölgesinden bıçakladı. Hastaneye kaldırılan Bayraktar, doktorların müdahalesine rağmen hayatını kaybetti.

ÖMÜR BOYU HAPİS TALEBİ

Derya Yıldırım tutuklanırken, cumhuriyet savcısı Murat Bağlamaç'ın olayla ilgili hazırladığı iddianame tamamlandı. Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede Yıldırım için ömür boyu hapis cezası talep edildi. Sanık Yıldırım, iddianamedeki savunmasında, Can Görkem Bayraktar'ın trafikte aracıyla kendisini sıkıştırdığını ileri sürerek şöyle dedi:

"Bu nedenle tartıştık ve bana hakaret ederek yoluna devam etti. Aracımı evimin karşısına park ederek evime çıktım. Apartman görevlisi arayarak bu kişinin beni sorduğunu söyledi. Evde bulunan sopayı alarak aşağıya indim. Arabadan elinde bıçakla inip bana saldırdı. Bıçakla başıma vurdu. Boğuşma sırasında bıçak yere düştü. Bıçağı alıp defetmek için rastgele salladım ve bıçakla 5-6 adım kadar onu kovaladım."

ÖLENİN ELİNDE BIÇAK DEĞİL PENSE VAR

İddianamede, olay yerinde Can Görkem Bayraktar'ın ayaklarının altında pense bulunduğuna işaret edilerek, sanık Derya Yıldırım'ın savunmasının aksine ölen Bayraktar'ın elinde bıçak değil pense olduğu ve penseyle sanığa vurduğu, sanığın da bıçakla Bayraktar'a vurarak ölümüne yol açtığı belirtildi.

SEVGİLİSİNİ BIÇAKLAYARAK ÖLDÜRMÜŞ

İddianamede Derya Yıldırım'ın, 2006 yılında İzmir'de 'kasten adam öldürmek' suçundan 11 yıl 8 ay hapis cezası aldığı bilgisine de yer verildi. Yıldırım'ın, o tarihte birlikte yaşadığı Oğuzhan Çalışkan'ı, kuaför çıkışında tartışmaları sonucu bıçaklayarak öldürdüğü ortaya çıktı. Mahkemedeki savunmasında, "Olay günü beni arayıp bulamayınca sinirlenmiş. Kuaförden çıkarken karşılaştık. Bana bıçakla saldırdı. Yere düştük. Baktığımda kanlar içindeydi. Onu hastaneye götürdüm. Onu öldürmek gibi bir amacım yoktu" diyen Yıldırım’ın, mahkemenin uyguladığı ağır tahrik indirimi sonucu 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı öğrenildi.

ORGANLARI BAĞIŞLANMIŞTI

12 yıl önce birlikte yaşadığı Derya Yıldırım tarafından doğum gününe 3 gün kala bıçaklanarak öldürülen Oğuzhan Çalışkan'ın beyin ölümü gerçekleşince ailesi organlarını bağışlamıştı. Böbrekleri ile 2 kişiye can olan Çalışkan'ın olaydan 2 gün önce de uzman çavuşluk sınavına girdiği belirtilmişti.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12-yil-once-de-sevgilisini-oldurmus-40906612

Oğlunuz bebekle oynarsa

$
0
0

Pedagoji Derneği’nin twitter’da paylaştığı “Çocuk ve Cinsel Kimlik Gelişimi” makalesine ve makalenin kendisinden önce kullanılan çizime bakakaldım. Çocukluğumun resimli hayat bilgisi kitaplarına, hatta birinci sınıfta okuma yazma öğretilirken kullanılan fişlere kadar götürdü beni o manzara. Hatırlarsınız, dehşet verici bir cinsiyet dayatması mevcuttu o resimlerde ve cümlelerde. Kış hazırlıklarından mı söz edeceğiz mesela? Babalar odun keser, anneler turşu kurar, reçeldir salçadır tarhanadır, muhtelif gıda ürünü yapar. Boş zamanlarda mıyız? Erkekler gazete okur, kadınlar örgü örer, oğlan çocukları top oynar, kız çocukları anneye yardım eder.

Hepimizin rolleri, hayattaki görevleri görünmez bir el tarafından belirlenir, bize de belletilir. Kızlara pembe kalpli odalarda Barbie bebeklere elbise dikerek iyi eş - anne - ev hanımı olma dersleri, erkeklere mavi bulutlu odalarda uçsuz bucaksız hayaller... Örgü örmek ve bebek bakmak istemeyen bir kız çocuğu olarak geleceğe dair ciddi bir umutsuzluğa kapıldığımı hatırlıyorum.

Neyse ki zaman değişti ve biz bir şekilde çocuklara reva görülen bu mavi - pembe, otomobil / silah / uçak - bebek dayatmalarının, insanın küçük yaştan bu şekilde kategorize edilip şartlandırılmasının yanlış olduğunu öğrendik. Bilinçli anne - babalar artık çocuklarına “Erkek adam öyle yapar mı”, “hanım kız ol bakayım” yollu müdahaleler yapmayı bıraktı.

Daha da önemlisi, bütün dünya ile birlikte biz de, “hayatta iki cinsiyet ve onların ‘norm’ları vardır, gerisi yalandır” iddiasının gerçek olmadığını, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin ifadesiyle “İkili cinsiyet normlarına sığmayan çocuklar da olduğunu” öğrendik.

Fakat Pedagoji Derneği hariç, anlaşıldığı kadarıyla. Çünkü elindeki bebekle oynayan erkek çocuğuna endişeli gözlerle bakan anne - baba çizimiyle görselleştirilen makalede, “kişinin biyolojik tasarımı ile üzerine inşa ettiği kimlik birbiri ile örtüşmediğinde ortaya cinsel kimlik bozukluğu çıkar” denilerek bu ‘bozukluğun’ teşhis ve tedavi süreçlerine değiniliyor. Gerekçeler arasında “ilk çocukluk yıllarında yaşanan yanlış özdeşim, babanın etkisiz ve ilgisiz oluşu ya da özdeşim kurulmayacak kadar olumsuz bir örnek olması, annenin aşırı koruyucu ve dominant bir yapısı olması, travma ve olumsuz deneyimler” sayılıyor. Ve zaten ülkemizde haddinden fazla yaygın olan transfobik söyleme önemli bir katkıda bulunuyor ki sanırım pedagojinin görev alanı bu olmamalı.

En çok güldüğüm yer de, “Ancak ülkemizde cinsel kimlik sorunu eşcinselliğin normal olduğunu savunmak adına, cinsel tercihler ile birlikte ele alınmaktadır. Cinsel kimlik sorununun da normal bir yönelim olduğu ileri sürülmektedir” iddiası. Zannedersiniz ülkemiz eşcinsel haklarının kalesi. Dünya Sağlık Örgütü transseksüelliği ruhsal rahatsızlıklar kapsamından çıkartmış, biz hâlâ “eşcinsellik sapıklık mı, tedavisi var mı?” ile uğraşıyoruz, yılda bir kez Onur Yürüyüşü yaptırmıyoruz, neyi savunmaktan söz ediyorsunuz?

Bir erkek çocuğu bebekle oynuyorsa, "bu kız gibi ve transtır büyük ihtimal" gibi düşünceler var. Kimisi kendini toplumsal cinsiyete uydurarak varolabilir ama kimisi de olduğu gibi olarak ve kalarak varolmak isteyebilir. Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz; kimimiz kendini transseksüel olarak tanımlıyor, kimimiz eşcinsel, kimimiz aktif(!); oysa bunun bir kalıbı olmak zorunda değil. Heteroseksist bir toplumda yaşamasaydık, böyle olmayabilirdi zaten.

Asu Maro - Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/asu-maro/oglunuz-bebekle-oynarsa-2711238/
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>