Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Televizyon Dünyasının İlk Transseksüel Süper Kahramanını Oynayacak Nicole Mains

$
0
0
The CW’nin yapımı olan Supergirl dizisi dördüncü sezonunda bir ilke imza atarak, transseksüel bir süper kahramanı oynacak transseksüel aktivist Nicole Mains’i kadrosuna dahil etti. Trans bireylerin trans karakterleri oynamasını destekleyen Nicole Mains daha önce de trans bireylerin haklarını korumak için birçok projede yer aldı.


Transseksüel aktivist Nicole Mains The CW’nin televizyon dizisi Supergirl’ün dördüncü sezonunda karşımıza transseksüel süper kahraman rolünde çıkıyor

Maines, 2013 yılında trans oyuncuların istediği tuvaleti kullanmaları konusunda bir çalışma yapmış ve başarılı olmuştu. Kendisi trans bireylerin haklarının korunmasında her platformda en önlerde yer alan bir aktivist aynı zamanda.

Nia Nal (aynı zamanda Dreamer) karakteri olarak karşımıza çıkacak olan Maines, insanları korumayı kendine ilke edinmiş karakterini duygusal genç bir transseksüel kadın olarak tanımlıyor

Nia’nın dördüncü sezondaki macerası, Melissa Benois’in aynı dizide oynadığı karakter Kara’nın Supergirl olma macerasına çok benziyor

DC Comic’in Nura Nal (Dream Girl) karakterini baz alarak yaratılan Nia Nal karakteri, insanların öleceğini öngörebiliyor.

Ancak DC Comic’te karakterin trans olup olmadığı belirtilmemiş.

Artık televizyonlarda transseksüel karakterlerin arttığını ve toplumun buna ilgi duyduğunu görebiliyoruz

Maines de bu durumu şöyle dile getirdi: ‘Şu an bir çok televizyon programı, trans karakterlerle karşımıza çıkıyor çünkü şu an dikkat çeken durum bu ve bu toplumumuz için çok önemli.’

HBO’nun “Trans Listesi” belgeselinde yer alan Marines, trans topluluklarının, trans oyuncuların daha iyi anlaşılabilmesi için daha çok hayrana ve televizyon izleyicilerine ihtiyaç duyduğunu söylüyor

“Ne istersek yapabiliriz, kim istersek olabiliriz. Aslında çoğu yönden sahiden olduğumuz için tabii ki süper kahraman da olabiliriz.”
“Televizyonda trans bireyleri temsil eden karakterler oldu buna rağmen trans bireylerin doğru şekilde temsil edilemediğini düşünüyorum.”

“Medyanın temsilciliğinin her şeyden önemli olduğu bir dönemdeyiz. Televizyonda gördüğümüz her şey toplum üzerinde çok büyük etki yaratıyor.”

“Büyük güçler büyük sorumlulukları beraberinde getiriyor.” diyor Maines televizyonun ilk transseksüel süperkahramanını oynacağı için

https://listelist.com/nicole-mains-transeksuel-super-kahraman/

Sam Wines by Zachary Ouslinis

Gülşen'i çıldırtan işgüzar sunucu! REST!

$
0
0

Ordu Büyükşehir Belediyesinin Süleyman Felek Caddesi’ni yayalaştırma projesi kutlama etkinlikleri kapsamında konser veren Gülşen, 'Başkan geliyor çorabını çeker misin' diyen sunucuya isyan etti.
60 bin kişilik konser ve miting alanını dolduran vatandaşlar, Gülşen’i dinlemek için izdiham oluşturdu. Konserde albümlerinden sevilen şarkılarını seslendiren Gülşen, sahnede büyük bir şok yaşadı.

Elbisesinden dolayı çorap çizmesi aşağıya kayan Gülşen’e sunucu konuşma yaparken “Başkan geliyor çorabını çeker misin” dedi! Gülşen’de sunucuya tepki olarak “Pardon siz ne dediniz bir daha sesli bir şekilde tekrarlar mısınız, şaka yaptıysanız şaka kaldırmak kadar samimiyetimiz yok” diyerek çıkıştı.

Daha sonra belediye başkanı Gülşen’e çiçek vermek için sahneye çıktı. Gülşen belediye başkanına “bana çorabını çek diyen şuursuz sunucuları buraya çıkartmayacağınıza inanıyorum böyle sunucular yakışmıyor Ordu'ya” dedi.

Şarkı söylemeye başlayınca da öne geçip çorabını hep indirerek tepkisini sahnesi boyunca gösterdi!

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/gulseni-cildirtan-isguzar-sunucu-40908714

ORDU Belediyesi tarafından düzenlenen konser programına katılan pop müzik şarkıcısı Gülşen, Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz'ın çiçek vermek için sahneye çıkacağı sırada sunucunun kendisini "Çorabını çeker misin" diyerek uyarmasına tepki gösterdi. Başkan Yılmaz'dan çiçeğini alan Gülşen, "Bir sanatçının ne yapacağına saçma sapan bir sunucu karar veremez" dedi.
Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından dün gece 'Süleyman Felek Caddesi Yayalaştırma ve Dış Cephe Projesi' ile Köprübaşı Meydanı'nın açılışı nedeniyle kutlama konseri düzenlendi. Şarkıcı Gülşen'in katıldığı konser Ayışığı Meydanı'nda gerçekleştirildi. Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Gülşen'e çiçek vermek için sahneye çıkmadan hemen önce sunucu olan Ordu Büyükşehir Belediyesi'nde görevli Seyfettin Kızıl, iddiaya göre Gülşen'i 'Çorabını çeker misin' diye uyardı. Ardından Başkan Yılmaz sahneye çıkıp Gülşen'e çiçek verdi. Başkan Yılmaz'a çiçek için teşekkür eden Gülşen sunucunun söylediği sözlere de tepki gösterdi. Bu sırada konuşan Gülşen, "Başkanım bu harika organizasyon için çok teşekkür ediyorum. Bu kadar güzel insanı güzel Ordu'da bir arada bulundurmayı bize yaşattığınız için bunun heyecanını, çok çok teşekkürler bütün belediye çalışanlarına da. İnşallah bir sonraki Eylül ayında böyle bir şuursuz sunucu seçmezsiniz. Çünkü ne sanata ne sanatçıya ne size, ne de sizin altınızda hizmet veren hiç kimseye yakışmayacak sözlerle 'Çorabını çeker misin' diyemez bana sizin sunucunuz. Bir sanatçının ne yapacağına saçma sapan bir sunucu karar veremez" dedi.
Konsere katılanlar Gülşen'in bu sözlerine alkışlarla destek verdi.

Kerimcan izdihamı

$
0
0
Muğla’nın Marmaris ilçesinde 10 gün arayla ikinci kez aynı diskoda sahneye çıkan Kerimcan Durmaz, 2 bin kişiyi çaldığı şarkılarla eğlendirdi.


3 bin kişilik kapasitesiyle Güney Ege’nin en büyük diskolarından birinde sahneye çıkan Kerimcan Durmaz, DJ kabininde hem eğlendi hem de eğlendirdi. 10 gün önce aynı diskoda performansıyla beğeni toplayan Durmaz’ın sahne alacağı mekan önünde tatilciler uzun kuyruklar oluşturdu.

Müzik ve kadın dansçıların şovlarıyla başlayan gecede Durmaz, yoğun tezahüratlar arasında sahneye çıktı. DJ kabinine geçen Durmaz, Tarkan’ın ’Yolla’ parçasıyla performansına başladı. Şarkılara mikrofonla eşlik eden Durmaz, kıvrak danslarıyla ilgi gördü. Söylediği her söze çığlıklarla yanıt veren hayranları, Durmaz’ın fotoğraflarını çekmek isterken izdiham yarattı. Kendine has, sıra dışı ve eğlenceli tavırlarıyla dikkati çeken Durmaz, 2 saat DJ kabininde kaldı. Yabancı ve Türk pop parçalarını çalan Durmaz, keyifli bir gece yaşattı. Durmaz ile fotoğraf çektirmek isteyen kadın hayranları, kapı önünde uzun kuyruklar oluşturdu.

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/kerimcan-izdihami-40908885

Uzaklaştırma kararı aldırmıştı! Bir hamle de İntizar'dan geldi

$
0
0

Sanatçı İntizar mahkemeye başvurarak, Mustafa Ceceli'nin kendisine 2 ay süreyle yaklaşmaması, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesi, küçük düşürücü söz ve davranışlarda bulunmamasına yönelik tedbir kararı aldırttı. İntizar adına başvuruyu yapan Avukat Altın Mimir, aleyhine tedbir kararı talep edilen Mustafa Ceceli'nin eski eşi Sinem Gedik'e nafaka ödememek için haksız ve hukuka aykırı velayetin değiştirilmesi davası açtığını belirtti.

KORUMA KARARI İSTEDİ
Avukat Mimir dilekçesinde, Ceceli'nin eski eşine karşı açtığı velayet davasında lehine sonuç yaratabilmek için müvekkili İntizar ile eski eşi Sinem Gedik'in gizli kamera ile görüntü ve ses kaydı alarak hukuka aykırı delil yaratarak basına servis ettiğini kaydetti. Ceceli'nin bu şekilde müvekkilinin kişilik haklarını ihlal ettiğini savunan Altın Mimir, müvekkiline ait en mahrem görüntüleri basına servis ederek müvekkilini günah keçisi ilan ettiğini, bu kurgunun müvekkilinin hayatına mal olabileceğini, bu nedenle müvekkili lehine koruma kararı verilmesini istedi.

2 AY SÜREYLE KONUTUNA YAKLAŞMAYACAK
İstanbul 3. Aile Mahkemesi, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun amacının şiddete uğrayan, şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların ve aile bireylerinin korunması olduğunu belirterek, Mustafa Ceceli'nin şikayetçi İntizar'ın konutuna yaklaşmaması, iletişim araçları ile rahatsız etmemesi, hakaret ve aşağılayıcı beyanlarda bulunmasına yönelik tedbir kararı aldı. Mahkeme, bu tedbir kararının 2 ay süre ile uygulanmasına hükmetti.

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/bu-kez-intizar-harekete-gecti-mustafa-ceceliye-buyuk-sok-40908892

Denizli'de nefret cinayeti mi?

$
0
0

Tatil için Fransa’dan Denizli’ye gelen 62 yaşındaki adam, 16 yaşındaki torunun odasında yakaladığı genci tüfekle vurarak öldürdü.  27 Temmuz 2018 Cuma 14:38 3.5B 0 A + A - Yazdır Alınan bilgiye göre olay Çivril ilçesi Çıtak Mahallesi’nde meydana geldi. Mehmet Ali Y., (62) ailesi ile birlikte yaz tatilini geçirmek için memleketleri Çıtak Mahallesi’ne geldi. İddiaya göre, sabah erken saatlerde yaşanan olayda, dede Mehmet Ali Y., sabah uyandığında torunu D.T.'nin (16) bulunduğu odadan sesler geldiğini duydu. Ardından odaya giren dede, torunu ile birlikte İsmet K.'yı (20) gördü. Taraflar arasında çıkan tartışmanın ardından Mehmet Ali Y., evde bulunan av tüfeğiyle İsmet K.'ya ateş etti. Tüfekten çıkan saçmalar İsmet K'nin vücuduna isabet etti. Kanlar içinde yere yığılan İsmet K. çevredekilerin haber vermesiyle olay yerine gelen 112 acil servis ambulansı ile Çivril Devlet Hastanesine kaldırıldı. Ağır yaralanan İsmet K. burada yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.  Olayın ardından Mehmet Ali Y., jandarma ekipleri tarafından cinayeti işlediği öne sürülen tüfekle birlikte gözaltına alındı. Gurbetçi Mehmet Ali Y.’nin, Fransa’da bir fabrikada işçi olarak çalıştığı ve her yaz memleketi Çıtak Mahallesi’ne geldiği öğrenildi.  Olayda hayatını kaybeden İsmet K.'nın ise ilçedeki sanayi sitesinde tamirci olarak çalıştığı kaydedildi.  Olayla ilgili başlatılan soruşturma çok yönlü devam ediyor. Mehmet Ali Y.’nin işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.

https://www.yuzhaber.com.tr/denizli-asayis/denizlide-gurbetci-dede-dehset-sacti-h49200.html

Ali Rıza DEMİRCAN: AB'ye Girmek İstemek Eşcinselliğe Onay Vermektir

$
0
0
ALLAH’IN KİTABI KUR’ÂN’DA EŞCİNSELLİĞİ VE FAİLLERİNİ YERİCİ VASIFLAR 4

AB'ye Girmek İstemek Eşcinselliğe Onay Vermektir
Önceki yazılarımızda eşcinsellik Kur’ân’da 11 surede 11 yerici vasıfla yer alıyor bilgisini vermiştik. Bunlardan üçü eşcinsellikle ve sekizi de eşcinsellerle ilgilidir. Şimdi ilk üçünü kısaca bunları vereceğim.
Allah’ın Kitabı Kur’ân’da Eşcinselliği Yerici Vasıflar                         
Fahişe
Fahişe(Araf 80; Ankebût 28; Neml 54)
Eşcinsellik için Kur'ân Fahişeder, zinaya da Fahişe der. Ne demek Fahişe?Son derece çirkin, sağlıklı insan doğasının iğreneceği söz ve iş, eşcinsellik böyle bir iğrenç ilişkidir. Zina da öyledir ama erkeğin kadına, kadının erkeğe eğilimi fıtridir. Eşcinsellik böyle değil. Allah insanları erkek ve kadın olarak yaratmıştır.
Bilimsel verilere göre de Üçüncü bir cins yok ve Allah her insana organlarını belli işlemleri görmek için vermiştir. Üreme organının, sindirim organının işlevleri ayrıdır. Her organ kendi görevini yapar. İnsanlık çıldırdı. Hazreti Musa'ya ve Harun’a: “Sizin Rabbin Kimdir?” diye soran Fravuna Hz.Musa’nın diliyle verilen şu cevap muhteşemdir:
“Rabb'imiz yarattığı her biri varlığın/organın doğasına yapması gerekenleri kodlayandır.” (Tâ-Hâ 20/50)
Kalp kendi işini görür, karaciğer ve diğer organlar da öyle. Sindirim aygıtı dübür/anüs de kendi işini görür.
Münker
Münker (Ankebût 29)
Eşcinsellik Münker’dir. Nedir Münker?Allah'ın, Peygamberimiz Hz.Muhammed dahil bütün Peygamberlerinin ve olgun aklın ve bilimsel verilerin reddettiği ve edeceği söz, iş ve davranıştır.
Allah homoseksüelliği fahişe ve de Münker olarak vasıflandırken bir de Habâis, olarak yerer.
Habâis
Habâis (Enbiya 74)
Habîse’nin çoğulu  bir kelime olan Habâis, maddeten ve manen pis mi pis olan her şeydir. Kur’ân sisteminde Eşcinsellik de böyledir.
Allah’ın Kitabı Kur’ân’da Eşcinselleri Yerici Vasıflar
Eşcinselliğin yerildiği bu üç vasıtan sonra eşcinselleri takbih eden/yeren vasıflara da geçebiliriz. Bu sekiz vasıf şunlardır:
Müsrifîn:
Eşcinseller müthiş bir ifade ile müsriflikle yani israfçılıkla yerilir. İsraf gereksiz ve meşru olmayan şekilde harcamadır. Lezbiyenlik dahil Eşcinsellik bağlamında israf, hayat maddesi olan spermleri/yumurtaları telef etme anlamına gelir. Çünkü eşcinseller Allah’ın koyduğu üreme kanununa fikren ve fiilen başkaldıran insanlardır. (Zariyat 34)
Müfsidîn:
Eşcinseller israf ediciler olduğu gibi ifsad edicilerdir. Daha açık bir anlatımla onlar evlilik yoluyla erkekle kadın arasında yaşanması gereken cinselliği kendi cinslerine yönelerek doğal akışından çıkaranlar/bozgunculuk yapanlardır. (Ankebût 30)
Mücrimîn:
İmansızlık ve isyan anlamına suçlar işleyenlerdir. Eşcinseller eşcinselliği meşru görerek ve doğuştanlığını savunarak imansızlığa ve itaatsizliğe yönelik suçlar işlemiş olurlar. (Zariyat 32)
Fasıkîn:
Eşcinseller Yaratan’ın insan doğasıa kodladığı değerlerin ve peygamberlerin tebliğileriyle çizdiği doğru yoldan sapan tipledir. (Enbiya 74; Ankebût 34)
Zalimîn:
Eçcinseller yapılmaması gerekeni yaparak/erkekler olarak erkeklere, kadınlar olarak de kadınlara yaklaşarak nefislerine, topluma ve insanlığa zulmedenlerdir. Bunun için de belalara/azaplara yakındırlar. (Hûd 83;Ankebût 31)
Âdûn:
Hz. Lût’un dilinde onlar “Siz azgınlaşan topluluksunuz,”anlamına Âdûn’dur. (Şuara 166)
Techelûn:
Eçcinseller Kur'ân'da Techelûn “Siz hakikat bilgisinden yoksun olan, mevcut bilimsel bilgileri de imansızlığa aracı kılan cahil insanlarsınız,” şeklinde nitelenerek de yerilir. (Neml 55)
İnnehüm Lefî Sektihim Ya’mehûn:
Eşcinseller için kullanılan bir diğer yerici vasıf da onların Rabbimiz tarafından “İnnehüm Lefî Sektihim Ya’mehûn/ manevî sarhoşluk içinde sağa sola yalpa vuran insanlar” olarak nitelenmesidir. (Hicr 72)c c
Feminizm ve Lezbiyenlik/Sevicilik
Türkiye'de erkekler arası eşcinsellik gibi kadınlar arası eşcinsellik olan Sevicilik/Lezbiyenlik de bir ölçüde yaygınlaşmaya başladı Feminizm hareketi ile birlikte.
Feminizmyani mahkûm ve mağdur edilen, çalışmalarına adil / eşit ücret alamayan özetlersek zalim erkek egemenliğince ezilen kadınların bir asırdan beri yaptığı sistematik mücadeledir.
Bizim için yabancı böylesi bir akımın Batı ülkelerinde çıkması doğaldı ama bunu bir yerde durduramadılar. Şimdi erkek düşmanlığı şeklinde de boyutlandı. Artık onlar için en iyi kadın erkeklerle ilişkiyi kesen, cinsel anlamda da kadın kadına yetinen kadınlardır.
 Lezbiyenliğin ilk kez Hz.Lût’un toplumunda oluşup geliştiğini de hatırlatalım.
Kitlesel anlamda Hz. Lût’un erkekleri erkeklere bulaşınca kadınları da kadınlara müptela oldular. Sonunda inkâr zulümle birleşince Tarih Sahnesinden yıkılıp gittiler.
***
Böylece İslâm penceresinden bakarak eşcinselliğin haramlığına ilişkin genel bir çerçeve çizdik. İnşallah eşcinselliği haram kılıcı  11 Sûre’den yerici örneklerin yer aldığı ayetlerin mealleri ile haramlığı belirleyen diğer ayetleri ve hadisleri ve de ilgili diğer konuları inşaallah  yazmaya devam edeceğiz çalışacağız.
Not:Yukarıda sunulan ilk dört makale Bilmemiz Gerekenler genel başlığı altında yaptığımız “Eşcinsellik İnsan Doğasıyla  Çelişen Bir Haramdır” başlıklı televizyon programının düzenlenerek yazıya dökülmüş şeklidir.
Devamı Pazartesi…
Ali Rıza DEMİRCAN
http://www.mirathaber.com/ali-riza-demircan-allahin-kitabi-kuranda-escinselligi-ve-faillerini-yerici-vasiflar-4-1-4862y.html

Eşcinsel Görüntülerinden Sonra "Garibanım" Diye Yakınan İntizar'ın Ünlü Avukatla Çalıştığı Ortaya Çıktı

$
0
0
Şarkıcı İntizar, Sinem Gedik'le eşcinsel görüntülerinin kamoyunda yayılmasının ardından "Garibanım" demişti. Fakat İntizar, ismini Gülben Ergen'le duyuran, piyasanın en yüksek ücret alan avukatlarından Altın Mimir'le çalışmaya başladı.


"BEN GARİBAN BİRİYİM, BENİ KORUYUN" DEMİŞTİ

Mustafa Ceceli'nin eski eşi Sinem Gedik'le eşcinsel ilişkisinin görüntüsü ortaya çıkan İntizar olay sonrası "Tanıyanlar bilir; yalnızım garibanım. Beni bitirmeye çalışıyorlar. Çok kötüyüm. İnsanlar beni korusun" demişti. Kendisini itibarsızlaştırmaya çalıştığını söyleyen İntizar, Ceceli hakkında 2 ay uzaklaştırma kararı çıkarttı.

Davaya bakan avukatın Gülben Ergen'in avukatı Altın Mimir olması ise dikkatlerden kaçmadı.

2 AY UZAKLAŞTIRMA KARARI ALDIRDI

İntizar avukatı Altın Mimir'in ilk hamlesi ise, Mustafa Ceceli'ye uzaklaştırma kararı almak oldu.İntizar mahkemeye başvurarak, Mustafa Ceceli'nin kendisine 2 ay süreyle yaklaşmaması, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesi, küçük düşürücü söz ve davranışlarda bulunmamasına yönelik tedbir kararı aldırttı. İntizar adına

başvuruyu yapan Avukat Altın Mimir, aleyhine tedbir kararı talep edilen Mustafa Ceceli'nin eski eşi Sinem Gedik'e nafaka ödememek için haksız ve hukuka aykırı velayetin değiştirilmesi davası açtığını belirtti.

https://www.haberler.com/escinsel-goruntulerinden-sonra-garibanim-diye-11088018-haberi/

Adı eski eşinin yaşadığı eşcinsel ilişki ile gündeme gelen Mustafa Ceceli ilk kez konuştu

$
0
0
Adı eski eşinin yaşadığı eşcinsel ilişki ile gündeme gelen Mustafa Ceceli ilk kez konuştuEski eşi Sinem Gedik'in eşcinsel görüntülerini sızdırdığı iddia edilen Mustafa Ceceli, verdiği konserde hakkında çıkan haberlerle ilgili açıklamalarda bulundu. Ceceli, "Hakkımda hiçbir bilgi sahibi olmadığınız konuda da konuşmamanız gerekir" dedi.


Eski eşi Sinem Gedik'in İntizar ile olan eşcinsel ilişki görüntülerini velayet davası dosyasına koyan ve basına sızdırdığı iddia edilen Mustafa Ceceli toplumun büyük bir kısmından tepki almıştı. Sanat dünyası ve halktan tepki toplayan Ceceli'in belediyeler tarafından da konserleri iptal edilmişti.

"İSLAMIN ŞARTI 5 DEĞİL 25 OLDUĞUNU İDDİA ET İNANIRSIN"

Mustafa Ceceli önceki akşam Antalya'da verdiği konserinde kendisiyle ilgili gündemde yer alan haberlere yanıt verdi. Ceceli sahnede, "Eğer gerçekten inanıyorsan, size İslam'ın şartının 5 değil 25 olduğunu da iddia etsen ona inanırsın. İftara atıyorsan bunun altından kalkamazsın. Biz çocuklarımıza da bunu öğrettik. Hakkımda hiçbir bilgi sahibi olmadığınız konuda da konuşmamanız gerekir. " sözleriyle de kendisini dinlemeye gelenlere ayrıca teşekkür etti.

VELAYET ALMAK İÇİN MAHKEMEYE DELİLLERİ SUNDU

Mustafa Ceceli mahkemeye başvurarak oğlunun velayetini istemişti. Mustafa Ceceli, velayet davasının dosyasına geçen yıl boşandığı Sinem Gedik'in sanatçı İntizar ile özel görüntülerini delil olarak sunmuştu. Mustafa Ceceli, görüntüleri kendisine bir başkasının gönderildiğini iddia etmiş, Gedik'e bağlanan yoksulluk nafakasının kaldırılmasını istemişti.

TEPKİ VE DESTEK MESAJLARI VARDI

Mustafa Ceceli'nin boşandığı eşi Sinem Gedik ile şarkıcı İntizar'ın sevişme görüntüleri ortaya çıkmasından sonra sanat dünyası ve halktan tepki ve destek mesajı gelmişti. Mustafa Ceceli'ye ise tepkiler çığ gibi büyümüş şarkıları radyondan kaldırılmıştı. Kaynak: Adı eski eşinin yaşadığı eşcinsel ilişki ile gündeme gelen Mustafa Ceceli ilk kez konuştu

https://www.bolgegundem.com/adi-eski-esinin-yasadigi-escinsel-iliski-ile-gundeme-gelen-mustafa-ceceli-ilk-kez-ko-512295h.htm

Hande Yener’in bedevi açılımı

$
0
0

Artık ağustos ayına varmak üzere olduğumuz şu günlerde tüm popçular birer ikişer ellerindeki şarkıları piyasaya sürmeye çalışırken yerinde olmayı istemediğim tek kişi Hande Yener’di. Uzun süreden beri çıkması beklenen ilk İngilizce denemesi Love Always Wins şu sıra homofobik söylemleri sayesinde iticilik sıralamasında bir numarada yer alan Mert Ekren’in yazdığı bir şarkıydı sonuçta.

Sen hem şarkına isim olarak LGBTİ sloganı seç, sonra da kendi kültürsüzlüğünü gözler önüne seren söylemlerde bulun (Mert’teki kafa ne kafası acaba?) Hadi onu geçtim İntizar’ı karga tulumba şirketinden kovan yapımcı Polat Yağcı, Hande Yener’in de yapımcısı olduğu için iki diken üzerindeki adamla nasıl baş edecek diyordum ki sürpriz bir single geldi; Beni Sev. Adını duyunca insanın aklına direk olarak geçen dönemin hit şarkısı “Beni Çok Sev”i getiren şarkının sözleri Yıldız Tilbe tarafından yazılmış hatta. Devrim Karaoğlu’nun düzenlediği şarkı gece kulüplerinin şu ara bayıldığı bedevi house olarak da bilinen etnique house tadında yapılmış. Mor, Bakıcaz, Patates gibi sabun köpüğü şarkılardan sonra iyi geldi. Hande Yener bu kadar olumsuzluğu başka türlü unutturamazdı doğrusu.

https://www.haberturk.com/yazarlar/oben-budak-1031/2075158-insanlikla-derdiniz-ne

AYM'den trans bireylere ilişkin cinsiyet değişikliği kararı

$
0
0
Anayasa Mahkemesi (AYM), cinsiyet değişikliğine izin verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verdi.


Anayasa Mahkemesi’nden karara ilişkin yapılan açıklamada ”M.K. (B. No: 2015/13077) başvurusunda Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirmesi hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir” denildi.

Nüfus kaydında kadın olan başvurucunun (trans birey) erkek kimliğine geçmek istediğine dikkat çeken aym , Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada, mahkemenin, sağlık kurulu raporunda başvurucunun üreme yeteneğinin bulunması ve cinsiyet değiştirme şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davayı reddettiğini hatırlattı.

İlgili kanun maddesi için iptal kararı

Dava sürerken Anayasa Mahkemesi, başvurucunun da talebinin reddine gerekçe gösterilen kanundaki üreme yeteneğiyle ilgili ibareyi Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Bunun üzerine başvurucunun Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı yeni dava ise kabul edilerek cinsiyet değişikliğine izin verildi.

Nurettin Öztatar’ın Gazete Duvar’da çıkan haberine göre, aym kararında, Anayasa’nın 17. maddesi herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını güvence altına aldığı vurgulandı.

Kararla ilgili açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Başvurucunun kadın üreme organlarına sahip olmasına rağmen erkek cinsiyet kimliğini benimsemiş olduğu uzmanlardan oluşan sağlık raporuyla belirlenmiş, hayatına erkek kimliğiyle devam etmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

Somut olayda cinsiyet değiştirme ameliyatından önce üreme yeteneğinden vazgeçmesini zorunlu kılan kısırlaştırma operasyonuna yönlendirilmesinin başvurucunun maddi bütünlüğüne müdahale oluşturduğu değerlendirilmektedir. Asliye Hukuk Mahkemesinin ret kararı aynı zamanda cinsiyet kimliği ve kişisel gelişim hakkı bakımından da müdahale teşkil etmektedir.

Başvurucunun cinsiyet değiştirme ameliyatından sonra her iki cinsiyete ait üreme yeteneğinden yoksun kalacağı sağlık raporunda ayrıca vurgulanmıştır. Buna karşılık ilk derece mahkemesi başvurucuya üreme yeteneği bulunduğu için izin vermemiştir. Üreme yeteneği bulunan transseksüel kişinin, cinsiyet değiştirme ameliyatı olduğunda, üreme yeteneğinden de sürekli biçimde yoksun kalacağı kuşkusuzdur.

Anayasa Mahkemesi’nin, başvurudan sonra verdiği bir kararda ilgili kanundaki ibareyi iptal ettiği de dikkate alındığında, başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkına yapılan müdahalenin, demokratik bir toplumda gerekli olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.”

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1037983/AYM_den_trans_bireylere_iliskin_cinsiyet_degisikligi_karari.html

"Okulumu Bitirip, Açık Trans Kimliğimle Adliye Koridorlarında Yürüyeceğim"

$
0
0
Efruz 24 yaşında bir hukuk öğrencisi. Efruz’la trans bir çocuk olarak yaşadıklarını, lise ve üniversite hayatını ve gelecek planlarını konuştuk.
Çiçek Tahaoğlu
İstanbul - BİA Haber Merkezi


Efruz 24 yaşında. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde 3. Sınıf öğrencisi.

Malatya’da doğmuş. Hep başarılı bir öğrenci olmuş. Üniversite sınavında derece yaptığında tek hedefi varmış: Avukat olmak.

Malatya’da geçirdiği 18 boyunca kimliğini saklayarak yaşayan Efruz, üniversitede ve Gezi direnişinde LGBTİ hareketiyle tanışınca önce aktivist olmuş, sonra açılmış, birkaç ay önce de trans geçiş sürecine başlamış.

Efruz da, geçen hafta konuştuğumuz tıp öğrencisi Toprak gibi, işe başlama sürecinde sorun yaşamamak için mezun olmadan geçişini tamamlamayı ve meslek belgesini yeni kimliğiyle almayı istiyor.

Ailesinden destek alamadığı için başarı bursları ve küçük işlerden kazandığı parayla İstanbul’da üniversiteyi bitirmeye çalışan Efruz, cinsiyet geçiş ameliyatını kitle fonlaması (crowdsourcing) kampanyasıyla gerçekleştirmeyi planlıyor. Bir taraftan da iş arıyor.

Efruz'un trans geçiş sürecini tamamlamak için başlattığı kampanyayı görüntülemek için tıklayın.

Kampanyanın bir amacı da transların eğitim hayatına erişimde ve eğitim sırasında yaşadığı ayrımcılığa dikkat çekmek.

“Bu süreçte benimle benzer şeyleri deneyimleyen bir sürü insanla tanıştım, yaşlısı, genci... Hukuk okuduğumu söylediğimde her seferinde bir sessizlik oldu, herkes ‘Nasıl yani seni okula böyle alıyorlar mı’ diye sordu. Transların içine bile bu artık o kadar işlenmiş ki: ‘Herhangi bir kamu kuruluşunda bulunamassın, üniversiteye seni kimse almayacak, iş bulamayacaksın’. İnsanı o kadar ikna ediyorlar ki...

“Hiç unutmam; seneler önce Lambda bir anket yapmıştı. 100 trans kadından 90’ı zaten işe alınmayacaklarını düşündüğü için herhangi bir işe başvurmamış bile. Sekizi başvurmuş ama trans oldukları için işe alınmamışlar. 100 kişiden sadece ikisi iş bulabilmiş. Benim tanıdığım birçok kişi de benim okulu bitirsem bile avukat olamayacağıma o kadar ikna olmuş durumda ki, okula gidip kendimi boşuna yıprattığımı düşünüyorlar. Bu durum transların suçu değil, toplumun suçu, sistemin suçu...”

Efruz bu ayrımcılığın bir önkabul olmaktan çıkması için çalışıyor. Avukat olup, açık trans kimliğiyle adliye koridorlarında koşturmak istediğini anlatıyor.  Şimdiden İtalya’da mülteci LGBTİ’ler için çalışmak için bir yüksek lisans programı bulmuş ve hayalini kurmaya başlamış.

Efruz’la trans bir çocuk olarak yaşadıklarını, lise ve üniversite hayatını ve gelecek planlarını konuştuk.

Önce seni biraz tanıyalım.

İsmim Efruz, 24 yaşındayım. Malatya’da doğdum büyüdüm, sonra lisans eğitimi için İstanbul’a geldim. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde 3. sınıf öğrencisiyim. Onur Haftası aktivistiyim. Mülteci hakları için çalışıyorum. Mezun olunca da çalışmak istediğim bir alan.

Biraz okulum uzadı. Bu da aslında sürecimle alakalı bir şey.

Neden?

Her şeyden önce sürece karar vermek ve süreci ilerletmek benim için çok meşakkatliydi. Bunun psikolojik bir boyutu var. Ağır bir kimlik bunalımı ve buna bağlı olarak bir depresyon süreci geçti. Okula gitmek daha zahmetli hale geldi.

Hukuk fakültesinde 6 bine yakın öğrenci var ve açık kimlikli tek trans benim. Bu bir şekilde göz hapsine dönüşüyor. Beyazıt kampüsünde okuyorum. Hem okula giderken yolda hem de henüz kimlik kartımı değiştiremediğim için okulun girişinde sıkıntı yaşıyordum. Bir süre okula gidemedim, kampüse girmek bile beni çok yıpratıyordu.

Okula girişte nasıl sorunlar yaşıyordun?

Beyazıt kampüsünde olduğumu zaten söylemiştim... Okula girişte polisler öğrencilere üst araması yapıyor. LGBTİ+ öğrencilerde kadın polisin mi erkek polisin mi arama yapacağı sürekli bir tartışma konusu. Polis diyor ki “devlet erkek diyorsa, sen erkeksin”. Yani kimik kartım henüz değişmedi ama ben bir sürecin içindeyim, bunun da belgeleri var. Ama bunu anlatamıyorsun. Zaten hukuk fakültesinin girişinde hukukdışı bir uygulamadan bahsediyoruz.

Sonra uygulama şuna döndü: Yüzümüze polis lamerası tutuyorlar ve her gün okula girmeden, tüm öğrencilerin önünde polis kamerasına açılmamızı istiyorlar.

“Benim normalde mavi kimliğim var ve ismim (doğuşta atanan ismi söyletiyorlar) ama ben trans kadınım ve beni kadın polisin aramasını istiyorum”. Okula girebilmek için polise bu şekilde açılmam gerekiyordu. O görüntüleri ne yapıyorlar, bilmiyorum. Ama sonradan taciz suçlamasında bulunmamamız için yaptıklarını söylüyorlar.

Bir süre sonra bir sürü arkadaşımız okula gelmemeye başladı.

Çocukken, Malatya’daki hayatın nasıldı?

Trans bir çocuk olunca, belli problemler yaşıyorsunuz. Sokakta yaşıtlarınız gibi koşturamıyorsunuz, sosyalleşemiyorsunuz. Ben 5 yaşındayken ailem beni psikiyatriste götürmeye başlamış. Psikiyatrist korkunç tavsiyeler vermiş.

Bu, hayatımın travmasıdır, hatırladığım en erken dönem anılar oradan başlıyor. Psikiyatrist “babasıyla zaman geçirsin, ailenin kadınlarıyla zaman geçirmesin, yanında küfredin, maça götürün” gibi saçma sapan şeyler söylüyor. Ailem de ikna olmuş olacak ki, annem bir anda geri çekildi ve ben babamla ve onun erkek arkadaş çevresiyle kalakaldım. Hiç unutmadığım sahneler var.

Ne gibi?

Mesela bir gün beni Malatyaspor - Elazığspor maçına götürdüler. Kan gövdeyi götürüyor, birbirlerine saldırmışlar, ambulans, polis… 7 yaşında falandım ve babama “ne olur gidelim” dediğimi hatırlıyorum. O ise yanımda küfretmeye devam ediyor çünkü doktor “küfredin” demiş… Keşke oturun, konuşun falan deseymiş, değil mi?

Saldırdıkları şey, benim kişiliğim ve kimliğimdi, sahip olduğum her şey. Ailem oyuncaklarımı, kıyafetlerimi, her şeyimi çöpe attı.

Kaç yaşına kadar sürdü bu?

Ben ergenliğe girene kadar. Çünkü ergenliğe girene kadar ben hiçbir şeyin farkında değildim ve kendim olmaya devam ettim. Ergenliğe girdiğimde ise gizlenmem gerektiğini anladım.

“Farklı” olduğumu anlamam, insanların “farklı” olduğumu söylemesiyle oldu. Ben sadece yaşıyordum; nasıl düşünüyorsam öyle konuşuyordum, nasıl istiyorsam öyle oturuyordum. Ama insanlar “hayır bunu yapamazsın, bu kadar farklı davranamazsın” deyince, bir şeyler olduğunu anladım.

LGBTİ+ öğrenciler okulda sürekli akran şiddetine maruz kalıyorlar. Bu sadece “sen kız mısın” gibi söylemlerin de ötesinde, fiziksel olarak sıkıştırma, zorbalık, gasp. Ailenize de anlatamıyorsunuz, gizlenmeniz gereken bir mesele olduğunu düşünüyorsunuz.

Sessiz kaldıkça bu zorbalık sistematik bir hale geliyor. Bunu nasıl aşacağımı düşündüm. Fiziksel olarak çok güçsüz bir çocuktum ve o yüzden bilginin gücüne inandım.

Hukuk okumaya nasıl karar verdin?

Orta son sınıfa geldiğimde bir kuzenim avukat olmuştu. Ondan çok etkilendim çünkü kendinden çok emindi, herkes ona saygı duyuyordu. Ben de avukat olacağım, dedim.

O yüzden liseye geçtiğimde her şey çok netti. Birçok arkadaşım ne okuyacağına karar verememişken, ben tek tercihte bulundum. Zaten kazanmıştım, sınavda derece yapmıştım. Başarılı bir öğrenci olduğum için burslarım vardı. Ailemle de sorun yaşadığım için lisede yurtta kalmaya başladım.

Erkek yurdunda kaldığını tahmin ediyorum. Orası senin için nasıl bir süreçti?

Erkek yurdunda kalıyordum. O dönemde yazı yazmayı öğrendim. Hala saklarım o yazıları; sürekli gelecekteki kendime mektuplar yazıyordum. Kendimle mektuplaşıyordum, kendimle arkadaştım çünkü hiç arkadaşım yoktu. Kimse benimle konuşmayı tercih etmiyordu çünkü benimle konuşurlarsa onlar da ibne olurlar… Sonra üniversiteyi kazanıp İstanbul’a geldim. Param yok, kalacak yerim yok.

Üniversite için ilk geldiğinde de yurtta mı kaldın?

Evet. Yine hiç arkadaşım yoktu. Konuşmamdan, hareketlerimden anlıyorlardı. Yani gizleyemiyorsun, nereye kadar gizleyeceksin ki.

Her gece yatmadan önce günün kritiğini yapardım; “Bugün bacağımı açarak mı oturdum, kapatarak mı? Okulda ne yaptım, nasıl yürüdüm?” Bir cis-hetero, yani trans olmayan hetero bir insan ömrü boyunca bir kere bile bunları düşünmüyor. Ama ben her gece uyumadan önce bu işkenceyi kendime yapıyorum.

Sonra bir üniversite kulübüne dahil oldum. O sırada insan hakları açısından kafam açılmaya başladı ve böylece insan hakları çalışmalarının içine girdim. Ama hala kendi kimliğimle barışabilmiş değildim. Yurtta kalmaya devam ediyordum. Sonra Gezi oldu.

LGBTİ hareketiyle orada mı tanıştın?

Evet. Aslında okuldaki LGBTİ+ kulübü Radar’dakilerle tanışmıştım daha önce. Sonra Gezi’deki LGBT Blok’taki çalışmalara dahil oldum. Orada sohbet, muhabbet derken okuldaki arkadaşlarıma açılmaya karar verdim. Ama trans geçiş sürecimi henüz başlatmamıştım. Ne olduğum üzerine çok fazla düşündüm. O sırada çok yanlış şeyler de okuduğumu fark ettim, olayın özneleriyle konuşmadan anlayamıyorsunuz.

Sonra örgütlenmeye başladım. 2014 Onur Yürüyüşü, benim için en büyük kırılma noktasıydı.

Son kez yürünebilen Onur Yürüyüşü’nden bahsediyorsun değil mi?

Evet. Muhteşemdi. Çok üzülüyorum, Onur Yürüyüşlerine hiç katılamamış arkadaşlarımız da var.

O yürüyüş “Tamam, ben buyum” dediğim andı. Çok etkileyiciydi. Yürüyüş bittiğinde, haydi bir seneyi atlayalım ve yine yürüyelim, istedim. Anladım ki yalnız değilim, benim gibi bir sürü insan var ve herkes varoluşunu haykırıyor. Bir sonraki sene için Onur Haftası aktivisti oldum.

Cis heterolar, herhangi bir angajmanları olmadan, politik eylemliliklere girmeden yuvarlanıp gidebiliyorlar hayatta. Ama LGBTİ’ler varolmak için aktivist oluyorlar sanki. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Tabii ki her LGBTİ+ politik olmak zorunda değil. Bazı sol çevrelerde, insanlar “hem ibne hem de politik değil” diye yargılanıyorlar. Ama bizim varoluşumuz politik. Benim evden çıkıp buraya gelmem bir onur yürüyüşüydü.

Onur Haftası basın açıklamalarından birinde vardı “her lubunya bir onur yürüyüşüdür”. Evet, birisiyle konuşman, bakkala gitmen, sokağa çıkman, yaptığın her şey varoluşundan dolayı politik. Gizlenmeye çalışırsan belki çok politik bir şey yapmıyorsun ama kendinle barışıp, ben buyum, dediğinde zaten aktivist oluyorsun.

Bazen bilgiye erişimin zorluğu, bazen yanlış bilgiler edinmek, bazen fobik yönlendirmeler nedeniyle “Ben buyum” deme sürecinde insanların kafası karışabiliyor. Sen artık kendi sürecini geriye dönük analiz ediyorsun. Genç LGBTİ’lere bu konuda vermek istediğin öneriler var mı?

Trans olarak açıldığım zaman zaten 2 senedir LGBTİ aktivistiydim. Ama trans olarak açıldığımda, bu konuda hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. O yüzden mutlaka bu süreci deneyimleyen kişilerle iletişime geçmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. LGBTİ+ hareketi içinde olsanız da, herkesinki birbirinden farklı deneyimler. Bir eşcinsel bir transı anlayamaz ya da ne yapması gerektiğine dair bir tavsiye vermesi güç.

Ailene açıldın mı sonunda?

Evet. Pek hoş olmadı… “Kimle ne yaptığın umrumuzda değil ama böyle kal” dediler.

Böyle kal, derken?

Yani eşcinsel gibi yaşa ama trans olma. Çünkü cis-seksist bir toplumda yaşıyoruz ve ailem hep homofobik de olsa, transfobileri ağır basıyor. Cisseksizm, trans olmamanın normal olarak kabul edildiği düşünce tarzıdır. Çocuklara doğduğunda, onların bedenlerine bakarak, henüz bir beyanları yokken cinsiyet atıyoruz. Sokakta bir trans gördüğümüzde beynimiz hemen alarm veriyor ve onu hemen binlerce insan arasından fark ediyoruz. Bunlar cisseksist refleksler. İnsanlar farkında olmasa da toplum düzeni böyle.

Geçişimi başlatınca hayatım kökten değişti.

Nasıl?

Çok uzun süre evden çıkamadım. Çünkü sokaktaki herkes sana bakıyor. O kadar ısrarcı baışlarla bakıyorlar ki... Sana resmen “gündüz vakti kamusal alanda işin yok” diyor. Gelip tokat atmasına gerek yok, bu sosyal zorbalık fiziksel şiddetle aynı şey.

Gece de dışarı çıamıyorsunuz çünkü yerleşmiş bir algı var: “translar seks işçiliği yapar”.  Seks işçisi olarak görülmekten gocunmuyorum, derdim bu değil. Ama seks işçisi olduğunu düşünüyor ve korkunç bir şekilde taciz ediyorlar. Arabayla yanınızda duruyor, pazarlık yapmaya çalışıyor. Her transın bir fiyatı vardır diye düşünerek, ısrarlı bir şekilde pazarlığı sürdürüyorlar. Bağırsan başka dert. Hem adli mekanlarda hem de toplumda onun beyanı itibar görüyor, transın beyanı değil.

Bir de şöyle bir yanı var; herkes transların çoğunun seks işçilği yaptığını biliyor ama nedenini umursamıyor. Sanki translar bir kurultay düzenlemiş ve  oy birliğiyle seks işçiliği yapma kararı almışlar gibi davranılıyor.

Bir sürü arkadaşım var, hiçbir Beşiktaş maçını kaçırmıyorlar. Ama bir gün staduma gidip maç izlemek onlar çin bir hayal. Toplu taşıma kullanamıyoruz. Hiç otobüste bir trans kadın gördünüz mü? Bir trans otobüse binse herkesin ona nasıl bakacağını biliyorsunuz, değil mi?

Ben de uzun süre evden çıkamadım. Arkadaşlarım destek oldu. Tüm bu süreçte ailemden tehdit alıyorum, eğitim hayatımın bittiğini düşünüyordum... Bundan 13-14 sene önce “avukat olmak istiyorum” dedim ve bu kadar senedir bu hayalin peşinden koşuyorum.

Geçtiğimiz sene gitmedin mi okula?

Gidemedim. 3-4 ay sadece evde yatarak geçirdim, sonra bir süre terapi gördüm. Bir psikologla iletişime geçtim, trans olduğum için benden ücret almadı. SpoD LGBTİ’nin böyle uygulamaları var, ihtiyacı olanlar başvurabilir. Şimdi toplarladım. Bu sene tekrar okula yoğunlaşacağım. Okulumu bitirip, ben açık kimliğimle o adliye koridorlarında yürüyeceğim ve kimse önüme geçemeyecek. Çünkü elimde avukat kimlik kartım olacak.

Kampanyayı biraz “hayata dönüş operasyonu” olarak başlattın gibi anladım.

Evet, öyle oldu. Normalde çok sosyal bir insanım ama eve kapanınca kendimi atıl hissetmeye başladım. “Artık bir hedefim, gerçekleştirebileceğim bir hayalim yok” gibi hissetmeye başlamıştım.

Kampanya metnimi de buradan yola çıkarak yazdım. Üniversite okuyan transların neler yaşadığını anlattım. Bağış yapmaları benim için çok önemli, hayatımı değiştirecek bir şey. Ama bağış yapamayanlar, yapmak istemeyenlerin de sadece metni paylaşması bile benim için hayati derecede önemli çünkü sesim duyulsun istiyorum.

Kampüsteki tek açıklı kimlikli trans benim. Neden? Translar daha mı başarısız? Hayır! Eğitime katımakta bir adaletsizlik var, translar eğitim hayatına dahil olamıyorlar ve hayatın her alanında ayrımcılığa uğruyorlar. İnsanlar artık bunu farketsin ve bir yere gittiklerinde etraflarına bir baksınlar, sonra da düşünsünler istiyorum: 

https://bianet.org/biamag/lgbti/199548-okulumu-bitirip-acik-trans-kimligimle-adliye-koridorlarinda-yuruyecegim

İntizar'ın özeline el uzatan akrabası çıkmış!

$
0
0
İntizar ve Sinem Gedik Arasındaki Eşcinsel İlişkiyi Ortaya Çıkaran Akraba Konuştu: İntizar'la Sinem'i Öpüşürken Gördüm

Şarkıcı İntizar ile Sinem Gedik'in eşcinsel ilişkisini ortaya çıkaran Kişinin kim olduğu belli oldu. Şarkıcı İntizar'ın yeğeninin kocası ilişkiyi fark ettikten sonra Mustafa Ceceli’ye bir mail atmış. Konu Hakkında ilk kez konuşan akraba İntizar ve Sinem Gedik i öpüşürken gördüğünü söyledi.


Mustafa Ceceli'nin eski eşi Sinem Gedik ve İntizar arasında yaşanan eş cinsel ilişki Geçtiğimiz günlerde gündeme bomba gibi düşmüştü. Aile mahkemesine ayrıldığı eşi Sinem Gedik ve İntizar arasında yaşanan eşcinsel ilişkinin görüntülerini Sunal Mustafa Ceceli eleştirilerin O daha olmuştu.  Sinem Gedik ise görüntüleri Mustafa Ceceli tarafından internete sızdırıldığı iddia ederek Özel hayatının ihlal edildiği gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Mustafa Ceceli suçlamaları kabul etmemiş ve ihbar maillerini tanımadığı biri tarafından gönderildiğini söylemişti.

İHBAR EDEN KİŞİ İNTİZAR'IN AKRABASI ÇIKTI
İddialara ilişkin Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada yapılan inceleme sonucu Mustafa Ceceli ye mail atan kişinin İntizar'ın yeğenimin kocası olduğu belirlendi. S.Y.  24 Temmuz tarihinde verdiği ifadede intizar ile Sinem Gedik ilişkisini Mustafa Ceceli ye mail atarak ihbar ettiğini fakat video kaydı ile bir ilgisi olmadığını söyledi.

"İNTİZAR'LA SİNEM'İ BİR KAÇ KEZ ÖPÜŞÜRKEN GÖRDÜM"
Sözcü.com.tr'nin ulaştığı ifadeye göre:
"İntizar eşimin teyzesi olmaktadır. İntizar, ilk olarak bu tarihten 15 ay önce Sinem Gedik ve oğlu ile Fethiye'ye evimize misafir olarak gelmişti. Sinem Gedik kendisini bana reklamcı olarak tanıttı. İntizar başka başka kadınlarla da evimize geldiği için bu duruma alışkındık. Ancak Sinem'le geldiklerinde kendilerini arayan kişilere Bodrum'da olduklarını söylüyorlardı. Bizde kaldıkları bu süre içinde İntizar ve Sinem yemek yerken ve değişik zamanlarda, birbirlerine kur yapıyordu. Bir erkek bir bayana nasıl kur yapıyorsa İntizar da o şekilde kur yapıyordu. Hatta birkaç kez öpüşürlerken gördüm. 2-3 gün kaldıktan sonra İstanbul'a döndüler."

https://www.haberra.com/intizar-ve-sinem-gedik-arasindaki-escinsel-iliskiyi-ortaya-cikaran-akraba-konustu-intizarla-sinemi-opusurken-gordum/58356

Stuttgart “Onur Yürüyüşü”den İstanbul’a selam var

$
0
0
Almanya’nın Stuttgart kentinde on binlerce  LGBTTIQ bireyin katılımyla “Onur Yürüyüşü” düzenlendi. Aralarında Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Stuttgart’ın da bulunduğu 90 örgüt tarafından düzenlenen “Onur Yürüyüşü”, Marienplatz meydanında start aldı ve şehir merkezindeki Schloßplatz meydanında sonlandı. 4 kilometrelik güzergaha çok renklilik, çok seslilik, çeşitlilik ve damgasını vurdu. Yol kenarlarında yürüyüşü izleyen on binlerce insan da alkışlarla, sloganlarla […]

 
Almanya’nın Stuttgart kentinde on binlerce  LGBTTIQ bireyin katılımyla “Onur Yürüyüşü” düzenlendi.

Aralarında Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Stuttgart’ın da bulunduğu 90 örgüt tarafından düzenlenen “Onur Yürüyüşü”, Marienplatz meydanında start aldı ve şehir merkezindeki Schloßplatz meydanında sonlandı.

4 kilometrelik güzergaha çok renklilik, çok seslilik, çeşitlilik ve damgasını vurdu. Yol kenarlarında yürüyüşü izleyen on binlerce insan da alkışlarla, sloganlarla eylemcilere destek verdi.



HDK, İSTANBUL PANKARTLARIYLA ORADAYDI

Verdi, Eğitim Sendikası (GEW) gibi sendikalar da oluşturdukları kortejlerle güçlü katılım sağladı.

HDK Stuttgart da, “İstanbul Gey ile dayanışıyoruz” pankartıyla, çeşitli dövizlerle HDK bayraklarıyla kendi kortejini oluşturdu.

Yürüyüş boyunca HDK’liler, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Stuttgart imzalı Almanca bildiriler dağıttı.



Bildiride, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Stuttgart’ın CSD Stuttgart öncülüğünde düzenlenen etkinliğin katılımcıları arasında olduğu belirtildikten sonra, “HDK, her ulustan, her dilden, kültürden ve inançtan işçi ve emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, gençlerin, aydınların, sanatçıların, LGBTTIQbireylerin hak ve özgürlüklerini savunur” denildi.

“Farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği sebebiyle öldürülen, baskı gören, dışlanan LGBTTIQbireyler kapitalist sistem tarafından görmezden geliniyor. LGBTTIQ’lerinvaroluşu suç görülüp, homofobi ve transfobi besleniyor.” saptaması yapılan bildiride, “HDK, Türkiye’de ve Avrupa’da bir tür ırkçılık olarak gördüğü heteroseksizme karşı mücadele yürütür” vurgusu yapıldı.


HDK’nın, bütün cinsel kimliklerin hiçbir ayrımcılığa uğramadan, hayatın her alanında özgürce yaşamını sürdürmesini savunduğu belirtilen bildiride, “HDK, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel vb.LGBTTIQ’lerinmaruz kaldıkları homofobi ve transfobi temelli ayrımcılığa ve şiddete karşı mücadele eder. LGBTTIQbireylerin özgürleşmesinin heteroseksüelleri de özgürleştireceğini savunur” denildi.

Bildiri, “HDK, heteroseksüelliği zorunluluk olarak gösteren ve dayatan nefret söylemine ve nefret suçlarına karşı mücadele eder. Yaşasın LGBTTIQ’lerin özgürlük mücadelesi!” vurgusuyla sonlandı.

Stuttgart – Yeni Posta

Şirketlerin Yeni Hedefi 'Lgbt Pazarı'

$
0
0
Uzmanlara göre, özellikle ABD ve Batı ülkelerinde bir çok şirket, lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel (LGBT) bireyleri hedefleyen ürünleri piyasaya sürüyor.


Pembe ambalajlı mayonez, gök kuşağı renginde şekerlemeler, pembe şişelerde içecek ve gök kuşağı rengine boyanmış akaryakıt istasyonları...

Bütün bunlar, hafta sonu Hollanda'nın başkenti Amsterdam'a düzenlenen eşcinseller onur yürüyüşünde (Gay Pride) sıkça rastlanan görüntülerden bazılarıydı.

Ancak bunlar sadece eşcinsel onur yürüyüşü ile sınırılı değil. Uzmanlara göre, özellikle ABD ve Batı ülkelerinde bir çok şirket, lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel (LGBT) bireyleri hedefleyen ürünleri piyasaya sürüyor.

Amsterdam'daki etkinlik sırasında "LGBT pazarına" yönelik ürünlerin sayısında keskin bir artış olduğu ortaya çıktı.

"The Marketing The Rainbow" adlı bir tez üzerine çalışan pazarlama uzmanı Alfred Verhoeven'e göre, ABD'de eşcinsel evliliklerin yasallaşmasından sonra, LGBT bireylere yönelik ticari ürünlerin sayısında ciddi bir artış oldu.

Verhoeven,Hollanda Televizyonu'na (NOS) yaptığı açıklamada, LGBT bireylere yönelik ürün geliştiren şirketlerin yüzde 80'inin bunu içtenlikle yaptığını söyledi.

Zaman zaman şirketlere, "eşcinsel onur yürüyüşünü istismar etme" eleştirisi yapılsa da, LGBT pazarına yönelik girişimler büyük ölçüde olumlu karşılanıyor.

Son yıllarda birçok şirket, Amsterdam'daki eşcinsel onur yürüyüşüne destek veriyor. Bunlardan birisi de, petrol devi Shell. Akaryakıt istasyonlarınj gökkuşağı rengine boyayan şirket, 2001 yılından itibaren LGBT iletişim ağı "Pink Pearl"ü hayata geçirdi.

Şirket sözcüsü Laura van Lingen, farklılıkların kutlanması gerektiğini belirterek, Shell bünyesindeki LGBT personelin, işyerinde "kendisi olabildiğini" vurguluyor.

Hollanda'nın en eski mağaza zincirlerinden biri olan HEMA da, gök kuşağı renginden gıda ürünleri piyasaya sürdü. Şirket, bu ürünlerden elde edilecek geliri, Hollanda Eşcinsel Hakları Derneği'nin (COC) okul ağına bağışlanacak.

HEMA, aynı zamanda her yıl eşcinsel evliliklerin yasak olduğu Avrupa ülkelerinden 4 çifti Hollanda'ya davet ediyor. Şirket sözcüsüne göre, HEMA toplumun her kesimini kucaklayan bir politika izliyor.

Eşcinsel örgütü COC'un sözcüsü Philip Tijsma, LGBT pazarına yönelik ürün sayısındaki artışın, 20 yıllık bir mücadelenin sonucu olduğunu belirtiyor.

Daha öncesinde büyük şirketlerin LGBT topluluğu ile ilgili konularda adım atmak için en az üç kez düşündüklerini söyleyen Tijsma, sadece gökkuşağı sembolleri ile de olsa, şirketlerin yanlarında olmasını olumlu buluyor.

COC sözcüsü, şirketlerin bu pazarı hedeflerken, kendi içlerinde de LGBT personel çeşitliliğine özen göstermesi gerektiğini vurguluyor.

BBC Türkçe

Berlin'deki Onur Yürüyüşü’ne 500 bin kişi katıldı

$
0
0
LGBTİ+ örgütlerinin, toplumsal cinsiyet yargıları temelli şiddet, ayrımcılık ve nefret söylemine karşı en önemli sokak hareketlerinden olan Onur Yürüyüşü’ne, Almanya’nın başkenti Berlin’de yaklaşık 500 bin kişi katıldı.


Euronews’un haberine göre, Almanya’da Christopher Street Day ismiyle yapılan yürüyüşün 40’ıncı yılında, Berlin’in sembolik yapılarından tarihi Brandenburg Kapısı da 50 araçlık bir konvoyun geçişine sahne oldu.

“Benim vücudum, benim kimliğim, benim hayatım” sloganı ile düzenlenen gösterilerde sadece Almanya’daki cinsel azınlıklar değil, herkes için özgürlük talebi gündeme getirildi.

Göstericiler, cinsiyet kalıplarına ve cinsiyetçi iktidar ilişkilerine karşı mücadele çağrısı yaptı.

Almanya’daki Onur Yürüyüşü, Christopher Street Day adını, eşcinsel hakları için mücadele geleneğinin önemli bir mekanı olan, New York’taki Christopher Caddesi’nden alıyor.

Christopher Caddesi, 28 Haziran 1969’da Amerika Birleşik Devletleri’nde eşcinsellerin polis şiddetine karşı o zamana kadarki en büyük kitlesel direnişine sahne olmuştu.

https://www.birgun.net/haber-detay/berlin-deki-onur-yuruyusu-ne-500-bin-kisi-katildi-225131.html

Dilipak: Dikkat ederseniz, hemen her dizide bir gay var; iyiliksever, akıllı ve dürüst bir karakter olarak öne çıkan

$
0
0
Hükümete yakınlığıyla bilinen Akit gazetesinin yazarı Abdurrahman Dilipak "bizimkiler" dediği grubu "şeytan"ın "para-makam ve fahşa konusunda kandırdığını" söyledi. "Dikkat ederseniz, hemen her dizide bir gay var, piercingli, tattoolu, munis, iyiliksever, akıllı ve dürüst bir karakter olarak öne çıkan, haksızlığa uğrayan biri" diyen Dilipak, "15 Temmuz’da başımıza bomba yağdıranlar yeni silahlarını kalbimize ve beynimize yöneltiyorlar" diye yazdı.


"Şeytan bizimkileri nasıl kandırıyor" başlığıyla bir yazı kaleme alan Dilipak, "Şeytan kimi nasıl kandıracağını biliyor. Paraysa para, kadınsa kadın, makamsa makam Din sizin için önemli ise şeytan sizi Allah’la aldatmayı deneyecektir. Nefsinizin hoşuna giden ne varsa onunla gelecektir" ifadesini kullandı.

Dilipak "Gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler dökülüyoruz" ifadesini kullandığı bugünkü (30 Temmuz 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Bu işin zengini fakiri, okumuşu, okumamışı da yok. Tabi burada en büyük vebal de toplumun önünde olanlar. Vitrindekiler ve topluma yön verenlerde.

Bunlar kendi aralarında bir “Societe” oluşturmaya da başladılar. Dernekleri, kulüpleri var. Batıdan destek ve himaye görüyorlar. Giderek politize oluyorlar.

Dikkat ederseniz, hemen her dizide bir gay var, piercingli, tattoolu, munis, iyiliksever, akıllı ve dürüst bir karakter olarak öne çıkan, haksızlığa uğrayan biri.

15 Temmuz’da başımıza bomba yağdıranlar yeni silahlarını kalbimize ve beynimize yöneltiyorlar. Kan lekesi yok. Kafa derimiz ve göğüs kafesimiz parçalanmıyor ama kişilik olarak ölüyoruz.

Bu konuda devlete ve topluma, vakıflara ve okullara, herkese, hepimize görev düşüyor.

https://t24.com.tr/haber/dilipak-dikkat-ederseniz-hemen-her-dizide-bir-gay-var-iyiliksever-akilli-ve-durust-bir-karakter-olarak-one-cikan,672733

Şeytan bizimkileri nasıl kandırıyor

Şeytan kimi nasıl kandıracağını biliyor. Paraysa para, kadınsa kadın, makamsa makam. Din sizin için önemli ise şeytan sizi Allah’la aldatmayı deneyecektir. Nefsinizin hoşuna giden ne varsa onunla gelecektir.

Bizim, para-makam ve fahşa konusunda zaafımız var. Şeytan da bu silahları kullanıyor.

Cenab-ı Allah boşuna “Fuhuşa yaklaşmayın” demedi.

“Haram para” ile varacağınız yer bellidir. “Haksız makam” da insanı aynı yere götürür. Sonunda bunların hepsi aynı kapıya çıkar.

Peki, bizimkiler nasıl oluyor da, bu tuzağa bu kadar kolay düşüyor?

Şeytan zaafımızın farkında. Önce bizi zihnen hazırlıyor ve yedirmek istediği haltı zihnen meşrulaştırmaya çalışıyor. Hani “kedi aç kalır ve yavrusunu yemeye karar verirse, onu fareye benzetirmiş”. Şeytan da, hakikati çarpıtarak üstümüzdeki, manevi anlamda caydırıcı baskıyı hafifletiyor. Mesela “Mut’a” diyor. Tabi bu Caferilikteki Mut’a da değil. Bir sürü kişi üniversite yıllarında bu tuzağa düşürüldü. Zaten sonra arkası geliyor.

Mesela, bir başkası, “Bunlar cariye hükmündedir” deyip çıkıyor işin içinden.

Bir fıkra anlatılır. Kadının biri bir pavyonda dansözmüş. Sonra vazgeçmiş, mütedeyyin bir hayat yaşamaya başlamış. Günlerden bir gün bir düğüne gitmiş. Kadınların kına gecesi. Onlar da mütedeyyin insanlar. Başlamışlar kendi aralarında oynamaya. Demirler “kız hadi sen de oyna.” O “olmaz” demiş, “bıraktım”. Onun hayat hikâyesini bilenler, “kadın kadına oynuyor, eğleniyoruz, ne olacak, bir şey olmaz” demişler. Kadını zor bela oynamaya ikna etmişler. Kadın başlamış oynamaya, bir yandan da “Allah günah yazma, Allah günah yazma” diye mırıldanıp duruyormuş. Kınaya katılanlar da kalkmışlar mı, oturanlar tempo tutmaya başlamışlar.. Kadın da coşmuş, “yazarsan da az yaz, yazarsan da az yaz.” Sonunda kadın şirazeden çıkmış, “ister yaz, ister yazma.. İster yaz ister yazma”.. Bizimkiler de böyle başlıyor.

Mesela 4 evliliği istismar edenler de var. Turnike sistemi. Evlenirken tarih belirlemiyor ama, kafasındaki plan o. Aklınca “Boş ol” diyecek, boşayacak, sıradakini alacak, biraz da onunla gönül eğleyecek.. “İmam nikâhı” da işin aldatmacası. Bu konuda katalog usulü çalışan ajanslar bile oluşmuştu.. O kadın, ondan ayrılıyor, bununla nikâh kıyıyor. Dindarlar ya. Aynı anda en çok 4 tane.. Biri gidiyor, biri geliyor, iki gidiyor, iki geliyor.

Adnan (Hoca)cılara (!?) göre, zaten 4’ü bir yerde değil, 2’şer ikişer, 3’er üçer, 4’er dörder.. Hem zaten Allah cennette “Şarap” ve “Huri”lerden söz etmiyor mu? Biz de Cennete ulaşmayı hayal etmiyor muyuz? Dünyada iken cennet hayatı yaşasak ne olur! Adnan Oktar bunu söylüyordu zaten. Ve iyi de bir çevresi vardı. Sadece dikkatli yapacaksın. Karşılıklı rıza olacak ve bu işi “ayağa düşürmeyeceksin”. Bu Havas’ın işidir. Şeriat’a takılırsanız bu işi anlayamazsınız! Şeriat sıradan insanlar içindir!?

Durun daha bitmedi. Allah affeder. Birçok günah işliyoruz. Bu da bir günah. Bunun da bir kefareti olmalı. İyilik yaparsın Allah affeder. Hacca gidersin Allah affeder. Yalan söylemek de haram, bu da. Kaldı ki karşılıklı rıza olunca ve bedelini ödüyorsan o zaman, zaten günah da hafifliyor. Bir de böyle diyenler var.

Bir süre sonra zaten buna gerek de duymuyorlar. Kadın-erkek farketmiyor. İş grup eylemlerine dönüyor, afrodizyaklar, alkol, kimi Mikenos’a gidiyor, kimi Rusya’ya, kimi Asya’ya.. Artık tut bunları tutabilirsen. Şeytan önlerine düşüyor, vur patlasın, çal oynasın bir hayat. Para, kadın, alkol ve kumar. Artık ne din, ne ahlak, sınır tanımıyorlar. Onlar için her şey mümkün. O suçluluk psikolojisinden de kurtuluyorlar. Gözlerinde şeytani bir pırıltı, dudaklarında müstehzi bir gülücük. Yerinde duramayan, aceleci, neşeli, zinde, yakışıklı, yaşam koçları her şeyleri ile ilgileniyor onların. Dindarken ya da solcuyken bu yola düşenlerin daha filozofik bir yanları oluyor. Farklı fantezileri oluyor. Daha neşeli, daha relax, özgüveni daha yüksek bir görüntü veriyorlar. Aralarındaki iş dayanışması çok yüksek. Daha liberal, daha özgürlükçü, daha iyimser.. Görüntü ile gerçek aynı olmasa da böyle bir durum söz konusu.

Kadınlarla tanışmak için iş, deniz, spor, NLP ve benzeri kurslar son derece önemli.

Zaten öyle çok fazla bir dini hassasiyetiniz yoksa, “seviyeli bir beraberlik” deneyebilirsiniz. Bir sürü sanatçı öyle yapmıyor mu? Sıkılırsanız değiştirirsiniz.. (Tevbe tevbe)

Sahi Aile Bakanlığının bu konuda bir çözüm teklifi var mı? Gençlerin sağlıklı gelişimi konusunda ne düşünüyorlar? “Babasız çocuk sendromu”nun batıda ve doğuda, özellikle Çin’de sebep olduğu sorunlar konusunda bir bilgimiz var mı?

İnternet, televizyon, her türlü medya yetmiyormuş gibi şimdi bir de insanımsı robotlar, humanoidler çıktı. 1960’lı yıllarda “Evlenmeyin bekârlar naylon kızlar çıkacak” diye bir şarkı vardı. Hani şu “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” diye şarkıların TRT’de çalındığı zamanlarda. Bugün geldiğimiz nokta bu.

Uyuşturucu, alkol, fuhuş, Mavi Balina benzeri oyunlar, subliminal mesajlar, gazetelerin magazin sayfaları, sinema filmleri, çizgi filmler, pembe roman dizileri, dizi filmler hepsi insanları şeytanın davetine çağırıyor.

Gençler, yaşlılar, kadınlar, erkekler dökülüyoruz. Bu işin zengini fakiri, okumuşu, okumamışı da yok. Tabi burada en büyük vebal de toplumun önünde olanlar. Vitrindekiler ve topluma yön verenlerde.

Bunlar kendi aralarında bir “Societe” oluşturmaya da başladılar. Dernekleri, kulüpleri var. Batıdan destek ve himaye görüyorlar. Giderek politize oluyorlar.

Dikkat ederseniz, hemen her dizide bir gay var, piercingli, tattoolu, munis, iyiliksever, akıllı ve dürüst bir karakter olarak öne çıkan, haksızlığa uğrayan biri.

15 Temmuz’da başımıza bomba yağdıranlar yeni silahlarını kalbimize ve beynimize yöneltiyorlar. Kan lekesi yok. Kafa derimiz ve göğüs kafesimiz parçalanmıyor ama kişilik olarak ölüyoruz.

Bu konuda devlete ve topluma, vakıflara ve okullara, herkese, hepimize görev düşüyor.

Selam ve dua ile.

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/seytan-bizimkileri-nasil-kandiriyor-25211.html

İğrenç olay! 63 yaşındaki adam, 13 yaşındaki erkek çocuğu boş binaya götürüp...

$
0
0
Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde boş bir binaya götürdüğü erkek çocuğuna tecavüze kalkışan şahıs, mahalleli tarafından yakalanarak polise teslim edildi.

İddiaya göre, Şehit Orhan Gök Mahallesi'nde H.U. (63) adlı şahıs, 13 yaşındaki erkek çocuğunu “Sana odun taşıttıracağım” diyerek metruk bir eve götürdü. Boş evden sesler geldiğini duyan mahalle sakinleri, çocuğa tecavüze kalkışan H.U.'yu yakaladı.

Vatandaşlar, darp ettikleri H.U.’yu olay yerine gelen polis ekiplerine teslim etti. Gözaltına alınan H.U., emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

http://www.gazetevatan.com/igrenc-olay-13-yasindaki-erkek-cocugu-bos-binaya-goturup--1186756-yasam/

Douglas Giles by Stephen Maycock

Sinemada Transseksüellik – “Glen ya da Glenda”dan “Danimarkalı Kız”a

$
0
0
Transseksüellik uzun süredir tartışılmayan ve hakkında konuşulması yasaklı olan konulardan biridir. Normalleştirilmesi trans bireyler için zorlu ve yavaş gelişen bir süreçtir. Homoseksüellere karşı olan önyargılar gün geçtikçe azalmıştır. Bugün birçok insan sevginin fiziksel olmanın ötesinde olduğunun bilincinde. Çoğu ülke eşcinsel evliliğine de onay vermektedir.

Fakat homoseksüellik için destekler ve savunmalar hala gerekli. Önyargı hala hâkim ve homoseksüel ya da biseksüel bireylere yapılan saldırı ve şiddet haberlerini hala duyuyoruz. Peki ya trans bireyler? Toplumda bu konuda köklü bir damgalama mevcut. Trans birey olmak kimse için kolay değil. Homoseksüel bireylerin çoğunlukta olduğu toplumlarda bile bu damgalama hala varlığını sürdürüyor.

 “Birini sevmek hayat boyu sürecek bir romantizmdir.”

– Oscar Wilde

İnanması güç olsa da günümüzde hala bireylerinden biri transseksüel olduğu için yaşadığı yerden başka bir yere taşınmak zorunda olan aileler var. Hala bazı insanlar bu sebeple bazı işlere kabul edilmiyorlar. En korkutucu olanı ise ailelerin çocuklarını olduğu gibi kabul etmemeleri.

Gerçek şu ki transseksüellerin medyadaki görünürlükleri oldukça sınırlı. Haberlerin çoğu sadece saldırı ya da şiddetle alakalı. Filmlerde ise gülünç bir taklit şeklinde karşımıza çıkıyor.

Filmlerde ya da televizyonda çoğu transseksüel karakterin ikincil rolü bulunuyor. Genellikle hayat kadını rolü ya da gülünç rollerle izleyici karşısına çıkıyorlar. Bir erkeğin bir kadınla yatması ve kadının sonradan transseksüel olduğunun anlaşılması gibi gülünç sahnelere rastlamak çok mümkün.

“Glen Ya Da Glenda” medyada ilk adım
1952 yılında Christine Jorgensen ilk başarılı cinsiyet değiştirme ameliyatını geçirmesinden ötürü Amerikan medyasında büyük ölçüde yer almıştır. Bu durum Glen ya da Glenda filmine konu olmuştur. Tüm zamanların en başarısız film yönetmeni olarak bilinen Ed Wood bu filmi yönetmiştir. Günümüzde Ed Wood bir kült film yapımcısı olarak değerlendirilir. Filmleri düşük bütçelidir ve üzerine çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Tim Burton bile onun hakkında bir film çekmiştir.

“Herkesin içinde iki cinsiyetten de farklı derecelerde bulunur. Ben bir erkekten çok bir kadınım.”

– Christine Jorgensen

Glen ya da Glenda filmi Wood’un başrolünü oynadığı ona yakışır bir filmdir. Sayısız hata ve arşiv çekimlerinden kopyalanmış görüntüler bulundurur. Kısacası tarihin en kötü yönetmenlerinden birinin filmidir fakat döneminin ilki olmuştur.

glen mi glenda mı

Glen ya da Glenda filminde Wood transvestizmden bahseder. Yönetmen olarak kendisinin de yaptığı gibi karşı cins gibi giyinmekten hoşlanan heteroseksüel bir karakteri canlandırır. Karakterlerden biri de cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirir.

Film transseksüellik ve transvestizm arasındaki farkı ve bir heteroseksüelin de transvestist olabileceğini anlatır. Sorun Filmin 1953 yılında yayınlanması ve o yıllarda transseksüellik ve transvestizmin hastalık olarak görülmesidir. Wood bunu filminde konu olarak ele alır. Yıllar sonra Todo Sobre Mi Madre (Annem Hakkında Her Şey), Sınırsızlar Kulübü gibi filmlerde ve Priscilla’nın Maceraları, Çölün Kraliçesi gibi müzikallerde benzer örnekleri görülmüştür.

Çizgilerin dışına çıkmak: Danimarkalı Kız
Danimarkalı kız bize gerçek bir karakteri anlatır, Lili Elbe. Fakat her uyarlamada olduğu gibi hikâye değiştirilmiştir. Lili Elbe cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren ilk kişidir. Cinsiyet değiştirmeden önceki adı Einar’dır. Bir ressamdır ve başka bir ressam olan Gerda Wegener ile evlidir.

Lili birçok sorunla karşılaşmıştır. Olay 1920 ve 1930’larda geçmektedir ve onun durumundakilere hastaymış gibi davranılıp elektroşok terapisi uygulamaları bile yapılmıştır. Fakat o birçok estetik ameliyatı ve hatta rahim nakli gerçekleştirebilecek Alman bir doktor bulmuştur. O zamanlar için bu, deneysel bir ameliyattır.

danimarkalı kız filmi

Danimarkalı Kız’da bu değişime tanık oluruz. Eddie Redmayne Lili ve Einarı canlandırırken Alicia Vikander Gerda’yı canlandırmaktadır. Film çok özenle yapılmıştır ve bizi o zamana götürür. Fotoğraflar şairane bir atmosfer yaratır.

Eleştirmenler filmde konunun zayıflatıldığını düşünmüş ve filmi çok dramatik bulmuşlardır. Fakat gerçek şu ki Danimarkalı Kız filmi gerekli bir filmdir. Redmayne ve Vikander’in yorumları bizi etkiler ve transseksüelliği daha doğal ve yoğun bir bakış açısı ile ele alır.

Her şey bir oyunla başlar. Einar Gerda’nın resmi için orijinal olanın yerine geçmek üzere kadın bir model olarak poz verir. Başta ikisi de keyif alır fakat bu durum maskülen görünüşü altında Lili’nin saklı olduğunu düşünen Einar’da bazı duyguları uyandırır. Gerda’nın Lili olarak çizdiği Einar’ın resmi oldukça başarılıdır.

kadın resim çiziyor

Çocukluk döneminde Einar bir homoseksüellik tecrübesi yaşamış fakat bunu gizlemiştir. Lili Einar’ın vücudunda kilitli kalmış bir biçimde yaşamıştır. Lili Gerda’nın portrelerinde saklıdır. Einar orada Lili’nin yansımasını görür. Fakat aynaya baktığında görüntü tamamen kaybolur.

Filozof ve psikoanalist Jacques Lacan aynayı evresini bize kişinin kendini tanıdığı bir evre olarak anlatıyor. Bebekken vücudumuzu parça parça tanırız. Bir kol, bir bacak ve bir el gibi. Kendimizi tanıdığımız zaman tüm vücudumuzu görmemizle başlar. Einar henüz kendini tanıyamamıştır ve ayna bunun için yardımcı olamaz. Çizimler onun kendini tanımasını sağlar.

Sahnelerden birinde Einar çığlak bir şekilde aynaya bakar ve kendini tanıyamaz. Bu sahne filmin en dramatik sahnelerinden biridir. Einar cinsel organını bacaklarının arasına saklar çünkü kendine ait değilmiş gibi düşünür. O bir erkeklik sembolüdür fakat o bir erkek değil bir kadındır.

portresinin yanında kadın

Buna benzer bir şey Einar bir geneleve girdiğinde de yaşanır. Erkekler kapı deliğinden hayat kadınlarını izlemektedir. Einar baktığı kadınlardan birinde kendini görmüş gibi yapar çünkü ona göre o vücut Einar’a ait olmalıdır.

Transseksüelliğe ek olarak Danimarkalı Kız aşk temasını da anlatır. Gerda’nın Lili’yi nasıl kabul ettiğine tanık oluruz. İlk başta Gerda kocasına ne olduğunu anlamakta zorluk yaşar, ona göre kocasının öldüğünü varsaymak zor gelir. Fakat aşkı önyargılarından büyüktür ve sonuna kadar Lili’nin yanında kalır. Bu aşamadan sonra aşkları daha romantik olmaktan uzak olsa da yine de birbirlerini sevmeye devam ederler. Bu bakış açısıyla sinema bu tip hikayeleri işleyerek bir seyircilere insanlık için bir iyilik yapar.

“Dün gece en güzel rüyayı gördüm. Annemin kollarında bir bebektim. Bana baktı ve Lili diye seslendi.”

– Danimarkalı Kız

https://aklinizikesfedin.com/sinemada-transseksuellik-glen-ya-da-glendadan-danimarkali-kiza/
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>