Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Aysel Gürel hakkında 10 ilginç bilgi

$
0
0
17 Şubat 2008 tarihinde 79 yaşındayken kaybetmiştik Aysel Gürel'i. Bu sene de onu ölüm yıldönümünde anıyoruz. Fakat sadece üzüntü ve özlemle değil, yer yer tebessümle, yer yer kahkahayla, şaşkınlıkla... Çünkü o öldükten sonra bile hakkında devamlı yeni şeyler öğrendik. O, deliliğiyle, 'Deli Aysel' oluşuyla iz bıraktı bu dünyada. Kolay kolay silinecek gibi de değil.


Aysel Gürel hakkında 10 ilginç bilgi

1- Şair

Aysel Gürel bestelenen ve bestelenmeyen binlerce şarkı sözü yazdı. Bu nedenle de titri hep 'söz yazarı' oldu. Ama yazdıklarına baktığımızda hemen hepsinin bir edebi değeri olduğunu görüyoruz.

'Senin İçin Sana Değil' adlı bir anlatı kitabı ve 'Şiir... Şimdi' adında bir şiir kitabı bulunuyor.

2- 20 bin şarkı sözü

Aysel Gürel 2008 yılında karaciğer yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetmişti. Ölümünden 10 yıl sonra kızı Müjde Ar, annesinin evinde bulduklarıyla ilgili "Resmen bir çöp evdi. Boş bulduğu her yere yazmış. Şarkı sözlerini toplamak iki yılımı aldı. 20 bin civarı şarkı sözü var" dedi.

Bu şarkı sözlerinden birinin Tarkan'ın 2010 yılındaki 'Adımı Kalbine Yaz' albümünün ilk şarkısı olan 'Sevdanın Son Vuruşu' olduğu öğrenildi. Kim bilir daha ortaya çıkmayı bekleyen ne madenler var o 20 binden fazla söz yığınının arasında...

3- İlk yazma tecrübesi

Aysel Gürel hislerini cümlelere ilk döküşünü şöyle anlatmıştı: "8 yaşındayken çok yaramazlık yaptığım için uslu durayım diye bir kuzu aldılar bana. Adını 'Mido' koydum. 'Şarkısız canlı mı olur?' diye düşünüp bir de şarkı yaptım Mido'ya. 'Mido güzel kuzu, annesinin yavrusu' diye gidiyordu şarkı. Söz ve beste yapmam ilk böyle başladı diyebilirim."

Aysel Gürel sanat dünyasına ilk profesyonel adımını ise 15 yaşındayken Trabzon Halk Evi'nde attı.

4- 'Deli Aysel' lakabı

Aysel Gürel, 'deli' lakabını bizzat taktığını söylemişti. Deliliğinin hikayesini de şu sözlerle anlatmıştı: "Çocukluk yıllarında bulunduğum yerde kocakarı kültürü vardı. Bütün şehri sarar bu kültür. Yeni yetişen genç kızlar ve erkekler hakkında türlü hikayeler uydurulur. Mesela mahalledeki fotoğrafçının kızı apandisiti alınsın diye hastaneye kaldırılır. O kocakarı kültürü hemen destan yazar. Neymiş, kız hamile kalmış, çocuk aldırmış. Ben çok okuduğum için bundan nasıl kurtulurum diye düşündüm. Deli rolü yaparsam kurtulurum dedim."

5- Yayınlanan ilk şarkı

Aysel Gürel'in sayısız şarkıya katkısı var. Tam sayısını bilmenin mümkün olmadığı bu eserlerin resmi kaynaklara göre ilk yayınlanan örneği 1973 yılından.

1973'te Güzin ile Baha'nın çıkardığı 'Nidem Nidem' albümündeki 'Deli Balım'şarkısının sözleri Aysel Gürel'e ait.

6- Öğretmenlik

Aysel Gürel 'Deli Aysel' olmasının, renkli kişiliğinin, şairlik ve söz yazarlığının dışında bir de öğretmendi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Sanat Tarihi okuyan Aysel Gürel, bir süre edebiyat öğretmenliği yaptı.

7- Evlenme teklifi

Aysel Gürel, 1947 ya da 1948 yılında evlendiği gazeteci Vedat Akın'la 1957'ye kadar evli kaldı. Fakat evlilik teklifini tam da Aysel Gürel'den beklenecek bir hareketle, aniden kendisi yaptı. Kendisi olayı şöyle anlatıyor:

"O aralar fuayemize gazeteciler doluşuyordu. Çok güzeldim, kapak çekiyorlardı. O ara çok yakışıklı bir gazeteciye takıldım, Müjde'ye benziyor ama erkek düşün ki, bıyıklısı. O yıllarda Amerikan sinemasının meşhur aktörü Tyron Power vardı, ona benzeyen. Gece Postası'nda çalışıyordu o zaman, röportaj yapmıştı benimle. Bir gün Babıali'den geçerken gazeteye girdim, 'Vedat bey burada mı' dedim, 'Odasında' dediler ve odasına çıkardılar beni. Oturdum karşısına ve 'Benimle evlenir misin' dedim ona. 4 ay kadar sözlü kaldıktan sonra evlendik ama teklif benden geldi. Ben de artık geç kalmadan, ürünlerimi çıkartayım dedim. Ee yaş 25'lere gelmişti."

Bu evlilikten Mehtap ve Müjde adında iki kızları oldu.

8- Kendini tanımlama şekli

"Ben birey değilim. Ben kalabalık bir nesneyim. Ben tek başıma radyoyum, televizyonum, konserim, orkestrayım, her şeyim. Türkiye'nin ilk anarşist kızıyım ben. İlk çiçek kızıyım. İlk hippisiyim. Ben amazon kadınıyım. Türkiye'de kadının bilinçaltıyım."

9- Gelişim süreci

Aysel Gürel, eşsiz bir edebi yetenek ve şairlikle mahalle kültürünü aynı bünyede barındırıyordu. 'Deli' lakabını nasıl aldığını anlattığı olayda mahalle kültürünün içinde büyüdüğünü söylüyordu. Fakat aynı olayda "Çok okuyordum" da diyor.

Bir başka açıklaması ise şöyle: "Muazzam bir kütüphanede emeklemeye başladım ben. Ancak kitaplarda anlatılan şeylerle, mahallede anlatılanların birbirine benzemediğini gördüm. Ünzile odur işte. Köyün son çitine gitmeye korkar, çünkü dünyanın orada bittiğine inanır."

Kitaplardaki dünyayla mahalledeki dünyanın bu tezatlığı, onda ikisinin de sentezlenmesine yol açmış.

10- Aysel'in albümü

2013 yılında içerisinde Aysel Gürel'in 'J attendrai'şarkısını söylediği, 14 sanatçının da onun bazı bestelerini seslendirdiği 'Aysel'in' adlı albüm yayınlandı.

http://www.milliyet.com.tr/aysel-gurel-hakkinda-10-ilginc-bilgi-molatik-11003/

Yeni nesil Da Vinci: Refik Anadol

$
0
0
Ona Da Vinci dedim çünkü aslında bunu ben değil İtalyanlar söylüyor. Floransa Bienali bu seneyi “Da Vinci yılı” ilan ediyor ve orada ömür boyu başarı ödülü Refik Anadol’a verilecek. Projeleri daha önce sanat tarihinde yapılmamış işler olduğu için Da Vinci’nin dâhiyane yaklaşımına yakın bir şey görmüşler yaptığı işlerde.

BUKET AYDIN

Gurur duyarak söylüyorum ki o bir Türk. Hayal kurmak güzeldir ama önemli olan o hayali gerçekleştirmek. Hayalinin peşine düşüp gittiği ABD’de şimdi dünya devlerini peşinden sürüklüyor. Yeni nesil sanat eserlerini hayatımıza sokan Refik Anadol; teknoloji ve mimariyi buluşturarak dünyayı kendine hayran bıraktı. Sadece 33 yaşında ve Walt Disney Concert Hall onun şaşkınlık verici ve büyüleyici projesi ile sarıp sarmalandı. Özel bir yazılım ile verileri sanat eseri haline getiren Anadol sayesinde insanlar müziği sadece duymuyor aynı zamanda görüyor. Ona Da Vinci dedim çünkü aslında bunu ben değil İtalyanlar söylüyor. Floransa Bienali bu seneyi “Da Vinci Yılı” ilan ediyor ve orada ömür boyu başarı ödülü Refik Anadol’a verilecek. Projeleri daha önce sanat tarihinde yapılmamış işler olduğu için Da Vinci’nin dâhiyane yaklaşımına yakın bir şey görmüşler yaptığı işlerde. İşte mutlaka tanımanız gereken Refik Anadol…

- Yaptığınız eserler bana sanki birkaç yıl sonra böyle bir dünyada yaşayacakmışız hissini verdi. Ne kadar bir süre sonra buna evriliriz?

10 yıldan daha kısa bir süre. Amerika’da daha hızlı olacak. Eminim ki Silikon Vadisi’nin içindeki insanlar 10 yıla kalmadan bir başka dünyanın içinden bize mesaj atıyor olacaklar.

- Nasıl bir dünya o sizce?

Binaların rüya gördüğü, evlerin sizi hatırladığı, anılarınızdan belki dünyanın en mutlu günü sizin için hangisiyse kaydedebildiğiniz bambaşka bir dünya geliyor. Ama dediğim gibi aynı teknoloji silah da yaratabilir, dünyanın en iyi sanat eserini de yaratabilir.


“Benimki rastlantı değil tasarlanmış bir yolculuk”

- Yaptığınız iş çok çalışmakla ve vizyoner olmakla ilgili anladığım. Sizi ne gururlandırıyor en çok?

Rastlantısal bir şey değil bu. Benim yaptığım tasarlanmış bir yolculuk. Teknoloji devlerinin ilgisini çekmesi ve öncü olmak çok önemli benim için.

- Yeni nesil bir sanat var artık değil mi?

Tabii ama 2016 yılında bu öngörü çok acayip geliyordu insanlara. Yapay zekayı göremiyoruz, dokunamıyoruz, kodu indiremiyoruz her şey gizli saklı. Aynı yaz Google’ın rüya gören” Deep Dream” projesini bir mühendis yanlışlıkla yayınlıyor ve Reddit’te paylaşılıyor milyonlarca kere. Adamlar da diyor ki “Madem böyle bir ilgi var dünyada bu kodu açık kaynaklı olarak paylaşalım”. Dünyanın ilk yapay zeka kodu açık kaynaklı olarak Google tarafından paylaşılıyor. Bu öyle bir akım yaratıyor ki Microsoft’u, IBM’i Siemens’i, Intel’i o zaman biz de katılalım diyor. Ben de o akımın doğduğu hafta Google’ın yapay zeka ekibiyle anlaşma imzaladım.  Hikaye bu aslında. Ve diyorlar ki “Al sana kod ne yapmak istiyorsun?”


- Siz ne yapmak istediniz?

Ben “Babil Kütüphanes”i kitabını çok severim. Aldım o fikri Salt Galata’nın içinde bir hayal kurdum. “Sonsuzluk Odası” gibi içine giriyorsunuz sarmal bir mekan bir anda yapay zeka karşınızda bir insan gibi imajları öğreniyor, tanımlıyor ve bize yeni bir uzay tanıtıyor. Bu da çok büyük bir haber oldu çünkü ilk yapay zeka sanat projesiydi. Kamusal alanda ilk defa yapay zeka kullanıldı ve Google tarafından desteklenen ilk sanat projesiydi. Adı da “Arşiv Rüyası”. 2017 yılındaki bu sergi öyle bir ses getirdi ki çünkü içinde uçabiliyorsun makinanın aklının, bir yerde durabiliyor, fotoğrafa bakabiliyorsun. Ve bu öyle bir kodlama gerektiriyor ki bu arada hem Amerika’da hem de yapay zeka alanında yeni bir tartışma yarattı. Sanat projesi gerçeğe yakın bir gerçeklikle bilimkurgu ve gerçek arasında bir tartışma yaratmış oldu. Bu hem bizim hem de Google için acayip bir dünya yarattı. Dediler ki “Madem bunu yapabiliyorsunuz size bütün algoritmalarımızı açıyoruz” ve ilişkimiz bir anda değişti Google’la. Buradan da “Eriyen Hatıralar”a geçtim geçen sene.

- “Eriyen Hatıralar”daki amaç neydi? Kendi rüyalarınızdan mı esinlenildi?

Orada da hikaye “Bir hatıraya dokunabilir miyiz?” diye sormamla başlamıştı. Küçüklükten beri sorduğum bir soru bu. Ve hatıraya dokunabilmenin tek yöntemi bir beyin sensoru takıp, hatırlarken elektrik ölçmek. Sizi bir laboratuvara çağırıyorlar “Dünyanın en mutlu günü nedir?” diye bir soru soruyorlar, bir kağıda yazıyorsunuz, 2-3 ay sonra sizi random çağırabiliyorlar ama bu sefer hatırlarken size beyin sensorunu takıyorlar ki yazdığınızla hissettiğiniz şey tutuyor mu bakmak için.Tutuyorsa kanıtlamış oluyorsunuz. Hatıranız rakamsal olarak makine tarafından okunabilir hale geliyor. Kaliforniya Üniversitesi’nde hocalık yaptığım için böyle bir ağa sahip oldum. 700 kişiye ait hatıra verileriyle çalışabilme şansım oldu. Benim de katkım bu projeye yapay zeka olarak bir klikte dünyanın en mutlu gününün 700 kişi için ne olduğunu görebilmek oldu. Çünkü yapay zeka aynı anda milyonlarca veriye bakabiliyor. Bu da orada bir öncülük yarattı. Türkiye’de de pozitif toplumsal bir etki yarattı. Soyut gerçeklik hoşlarına mı gitti bilmiyorum ama müthiş bir akım oldu.


- Google ile ilişkiniz nasıl değişti?

Google’ın bir sanatçıya bütün algoritmalarını açıyorum demesi Rönesans’ta bir sanatçının başına gelen bir şey gibi bu dönem.

- Nasıl yani?

O dönemde en pahalı en kaliteli pigmenti düşünün, dünyanın en iyi fırçası ya da kanvasını düşünün müze olabilir, kilise olabilir sanatçıya bu verilirdi. Mimar derdi ki; “Sana böyle bir kanvas veriyoruz, al bu da dünyanın en iyi pigmenti ne yapmak istersen”… Tam olarak başıma bu geldi. Bill Gates’in de katkısı çok oldu. Onun koleksiyonuna girer girmez yeni bir dünya açıldı. Vizyoner insanlar ve hayali olan insanlara destek için bekleyen bir dünya varmış. Şuna dönüştü dünyanın en iyi algoritması burada, dünyanın en iyi, en büyük verisi burada. Bir ürün kaygımız olsaydı Google kuvvetle muhtemel bizi satın alabilirdi. Ama bu öyle bir şey ki sanat yapan bir grup insan var. En sonunda öyle bir şey yapalım ki sizi destekleyelim fikrine dönüştü.


- Siz bu kadar genç yaşta galiba bir de İtalya’dan “Ömür Boyu Başarı Ödülü” alacaksınız değil mi?

Floransa Bienali bu sene Da Vinci Yılı ilan ediyor ve orada ömür boyu başarı ödülü almışım. “Eriyen Hatırlar”, “Arşiv Rüyası” ve “WDCH Dreams” (Walt Disney Concert Hall Dream) projeleri daha önce sanat tarihinde yapılmamış arka arkaya 3 proje olduğu için Da Vinci’nin o dâhiyane yaklaşımına yakın bir şey görmüşler yaptığımız işlerde.

- Yeniçağın Da Vinci’si gibisiniz yani?

Çok teşekkür ederim. Bu büyük bir onur ama bu ödülle onu kanıtlıyorlar galiba.

- Stüdyo nasıl oluştu? Bütün o sanatçılar nasıl bir araya geldi?

Benim adıma kurulu bir sanat ve tasarım stüdyomuz var bunun da hikayesi şu: Bir insanın gidebileceği yer belli, maksimum yapabileceği şeyler belli. Zaten sanat stüdyoları sanat tarihinde hep var olan şeyler. Andy Warhol’un zamanında New York’ta yaptığı Fabrika fikri buydu. Adam olabildiğince kendi kalifiyesi dışındaki insanları bir araya getirip, bir beyin gibi çalıştırmak istiyor. Egoyu kapıda bırakıyor herkes, ondan sonrası hayal gücü. Hayalim de buydu. Bunu yapabileceğim yerin Amerika olduğuna emindim. Hayaller ülkesi ama nasıl başlayacağımı bilmiyordum.


- Nasıl başladınız?

UCLA’e başvurdum. Maddi kaygılara sahip değil puplic bir üniversite ve 40 yıl önce “Medya Sanatları ve Teknoloji” bölümü birinin öngörüsüymüş zaten. Nasıl başladığını bilirseniz nereye gideceğini bilebilirsiniz ya Newtonyen düşünceye göre… Adamlar zaten buna başladığına göre nereye gideceğini en iyi bilen insanlardı diye düşündüm. Oraya girince dünyam değişti hayalim Frank Gehry’nin tasarladığı LA Filarmoni Orkestrası’nın binasına hayal gördürmekti 2012 yılında. Ve klasik olan her şey başıma geldi. “Sen yabancısın, çalışma vizen bile yok, öğrencisin, Frank Gehry dünyanın en ünlü mimarı sana neden cevap versin? LA Filarmoni dünyanın en büyük filarmoni orkestrası sana neden arşivlerini açsın?” Her şey böyle yüzüme çarptı. Kibarca diyorlar ki; akademik dille yani “O maile cevap gelmeyecek!”

- Ama geldi değil mi?

Hayır gelmedi. Fakat 2013 yılında Microsoft Research beni Seattle’da bir yarışmaya davet etti. Bill Gates’in hayaliymiş; her yıl 10 en iyi okulun 10 en iyi fikrini sahneye çıkarıyorlar. 8 dakikanız var. Hayaliniz neyse söylüyorsunuz. En iyi fikir ödül alıyor ve o kişi uçup gidiyor. İlk ödülüm buydu Microsoft Research’ün en iyi vizyon ödülünü aldı proje.


- Microsoft’un da bu alandaki ilk ödülü değil mi?

Sanata verilen ilk ödülüydü. Los Angeles’taki ilk günümde araba kiralayıp, Filarmoni orkestrasının binasına gittim. Mimari fotoğrafla başladığım için binanın mimarı Frank Gehry’e çok ilgim vardı zaten. Filarmoni orkestrasının evi bir heykel bence ve içinde yaşayabiliyoruz. Dünyanın en enteresan deneyimini yaşayabiliyorsunuz bu heykel içinde. Tutkum buydu.

- Sonra Bill Gates’in karşısında anlatmaya başladınız hayalinizi?

Sonra sahnedeyim ve anlatıyorum, binanın içindeki bir konseri bina duyuyor ve anlıyor ve rüya görüyor. Hatta şortumla çıktım sahneye ve en önde sağda Bill Gates var. Ve farkında değildim, açıkçası nereye gittiğimin de farkında değildim. Harvard çıkıyor kürek takımı gibiler 10 kişiler hepsi ezberlemiş bir “app” yapmışlar ve geleceğin polisini tasarlamışlar müthiş bir “app” ve ezberlemişler. Ben de ezber, hiçbir şey yok. Bir sunum ve hayallerimle çıktım. Hepsi kaybetti. Ve çok büyük haber oldu bu ertesi gün, Frank Gehry’den mesaj geldi: “Buyrun binanın 3 boyutlu modelleri” diye. Güvendiler, kanvası verdiler. Frank Gehry de verdi modellerini. Benim hayalim müziği duyan bir yapıydı. Bizi hikayenin içinde gezdiren duvarlardı.

- Nasıl yaptınız?

10 yıldır bir proglamlama dili kullanıyorum. Tek satır kod yapmadan dünyanın en kompleks algoritmalarıyla her şeyi yapabiliyorsunuz. 10 sene önceden buna başlıyor olmam da büyük bir öncülük yarattı. Burada da her şey eş zamanlı, ne duyuyorsanız her şey senkronize. Çok inanılmaz bir deneyimdi. Sağ olsun Microsoft’ta bulunan dünyanın belki de ilk 3 boyutlu sensörüyle şefin bütün el hareketlerini milisaniye içerisinde tarayabildik. Adamın sadece sesi değil zamanı ve mekanı yönetmesini de sağladık. Tahmin edersiniz Amerika’da bir şeyi ilk yapıyorsanız ortalık yıkılıyor. Stüdyonun da ilk projesiydi. İlk hayalimdi. Sahnede öyle bir titriyorum ki 3000 kişi izliyor klasik müzik. Filarmoni orkestrası ile sahneye çıkmak bütün Hollywood dünyasında büyük bir ses getirdi.


“Şu an NASA’yla bir proje yapıyoruz”

- Nasıl yapabiliyorsunuz bunca işi?

Benim en büyük tutkum veriydi. Veri bir makinanın başka bir makinayla kurduğu bir dil ve insanoğlu olarak biz bunu öğrenmeliyiz bence. İnsan olmak ne demek 21. yüzyılda benim en çok kafayı taktığım sorulardan bir tanesi.

- Soruya cevap bulabildiniz mi?

Bu işlerle onu anlamaya çalışıyorum; görülemeyeni görerek belki bir yardımım olabilir gibi geliyor.

- Bundan sonraki hayaliniz ne?

Şu an NASA’yla bir proje yapıyoruz. İki yıla yayılan bir ilişki. Bir ekip geldi ve “Sizin son 4 yılda ürettiğiniz projeleri inceledik” dediler.

- NASA bir sanatçıyla ne yapar?

Veri yığını, insanlığın geleceğini araştıran bir yer. Amerikalı bir yapı olduğu için ne kadar kendini dünyaya açarsa açsın o kodların ne olduğunu anlayabilmeniz için NASA mühendisliğine ihtiyacınız var.



“Tuvale resim çizmek nostaljik kalacak”

- Sizin kafanız nasıl çalışıyor anlamadım ben? Hem sanat hem de mühendis kafası mı?

Hepsi var gibi. Hayal kurmakla başlıyor. Hayalle gerçek arasındaki yolculukta ne gerekiyorsa…

- En büyük projeniz hangisi?

“Sonsuzluk Odası” insanlara ulaşmak anlamında en büyük projemiz. İstanbul çıkışlı bir proje… Bu proje 1 milyondan fazla kişi tarafından izlendi, şu ana kadar 28 şehirde ve her kıtada gösterildi.

- Tuvale resim çizmek eski moda mı kalacak?

Biraz nostaljik kalacak. Sonuçta nostalji seven, antika seven de olacak. Bugüne dair olmayan geleceğe dair şeyleri düşünmek isteyen de olacak.

- 85 doğumlu biri olarak nasıl bu kadar çok şey yapabildiniz? Daha çok gençsiniz bence maşallah…

Uyumuyorum galiba. Dünya 48 saat olsaydı yaşım galiba 60 oluyordu. (Gülüyor) Annem ve eşim hayatımdaki en önemli kadınlar. Eşimin çok katkısı var. O da benim gibi medya sanatçısı. Bilgi Üniversitesi’nden mezun olduk, aynı dönemdeydik. Ailemin, annemin zaten desteği var ama eşim Efsun’un desteği de bambaşka. Zaman, motivasyon ve fikir konusunda çok desteği oluyor. Bu önemli bir şey; tek başıma değilim yani öyle hissetmiyorum. Ve çok iyi bir ekip kurmak gerekiyor. Dediğim gibi sanat stüdyosu bu, ticari kaygımız yok, satmaya çalışmıyoruz.

- Sizin yaptığınız şey öğretilebilir bir şey mi?

Tabii ama yıllar sürecek bir şey. Samimi olarak yapabilmek için yıllar süren bir eğitim gerek.


- Google, IBM, Intel ve daha birçok şirket neden sizinle bu kadar çok ilgileniyor?

Bu şirketlerin temsil ettiği şey çok enteresan, bu kadar teknoloji devinin bizim stüdyoya bakıyor olmasında bir mevzu var. Anladığım kadarıyla yaptığımız şey o kadar yarına dair ve bugünü kullanarak yaptığımız çalışmalar ki… Öyle bir şey bulmuşuz ki; hem geçmişi hem bugünü hem de geleceği kullanabiliyor. O fikrin de öyle bir değeri var ki normal değerlerin içine pek sığmıyor diye tahmin ediyorum.

- Peki, eserleriniz süreli sergileniyor değil mi?

Bu Walt Disney’deki iş kalıcı oluyor. Bina öğrenmeye, rüya kurmaya devam edecek. 100 yıllık veri yığını ve yapay zekanın hayal gördürülmesiyle ortaya çıktı. Orada da hayalim şuydu bir binanın 21. yüzyılda kendi anılarını hatırlarken başına gelenler.

- Sizden daha çok yönetmen olarak bahsediliyor neden?

Bir ekip yönettiğim için. Bazen sanatçı limitli kalabiliyor. Sonuçta bu da bir film…


- Film çekmeyi düşünüyor musunuz?

Çok istiyorum bilim kurguya çok ilgim var ve aslında yaptıklarımızı da bir filmin içinden karelermiş gibi hissediyorum. Bu binanın gördüğü rüya bir filmin bir sahnesi gibi ya da rüzgarı görselleştiren bir resim aslında başka bir filmin içindeki bir sahne gibi geliyor. Filarmoni orkestrası binası için yaptığımız işin açılışına yönetmen Alejandro Inarritu geldi “İlk defa bir bilim kurgu hissiyatını filmde değil de gerçek olarak dünyada yaşadım” dedi. Binanın rüya gördüğü anı gerçek gibi hissetmiş. Bu çok enteresan bir feedback; Oscar’lı bir yönetmenden bunu duyabilmek. Sonra bunları bir yönetmen grubuna mail atmış “Hadi bakalım kaldırın koca kıçınızı yerinizden, ilham verdiğiniz insanlar size ilham vermek için geri gelmişler” diye. Ridley Scott, Spielberg gibi birçok yönetmen gelip, izlemişler LA Filormoni Orkestrası’nın binası için yaptığım eseri.

- Sizin eserleriniz nasıl satın alınabiliyor peki?

Kodu ve bilgisayarla beraber gidiyor. Mesela şimdi Louis Vuitton’la beraber çalışıyoruz Paris’te. Sonuçta hayal aynı; bir kolektör var, bir vizyoner var, sanatçıyla bir araya geliyor ve “Ben bu duvarı artık böyle görmek istemiyorum, artık resme bakmak istemiyorum” diyor.  Benim çalıştığım insanlar kabına sığmayan insanlar.

- Kendinizi en çok bağlı hissettiğiniz eseriniz hangisi?

Filarmoni orkestrası binası için yaptığım proje. Binanın rüya görmesi… Rüyalar, hatıralar ve duygularla olan ilişkiyi çok anlamlı buluyorum.

http://www.milliyet.com.tr/yeni-nesil-da-vinci-refik-anadol/pazar/haberdetay/17.02.2019/2828789/default.htm

2019; Dönüm noktalarının yıl dönümü

$
0
0
2019’un 10 meydan okuması

İnsanlığın ortak mirası olan ve bugünümüzü şekillendirmekte etkili öyle büyük gelişmeler, kişi ya da eserler var ki, hepimize ilham  vermeye devam ediyor. 2019 yılı, sanattan siyasete, tasarımdan uzaya tarihe geçen bu dönüm noktalarının, ölümleriyle ölümsüzlükleri başlamış dahi isimlerin birçoğunun yıl dönümü. Hızın ve geçiciliğin hakim olduğu günümüzde, kimi yüzyıllara meydan okuyan bu yıl dönümlerinin izini sürdük.


İnsanlık için büyük adım

İnsan evladının Dünya dışında bir gök cismine ilk kez adım atmasının üzerinden tam 50 yıl geçti. 20 Temmuz 1969’da Neil Armstrong’un Apollo 11 misyonuyla Ay’a gidişi, o dönem dünya nüfusunun beşte birine tekabül eden 600 milyon kişi tarafından canlı olarak takip edilmişti. Armstrong’un, ertesi gün Ay üzerine ayak basmasını özetlediği “Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” sözleri de tarihe geçmişti. Ay’ın yüzeyi ve Dünya’nın uzaydan görünümü gibi ilk görüntülerin elde edildiği misyon, bugün günlük hayatımızın bir parçası haline gelen tıbbi görüntüleme cihazları, iletişim uyduları gibi birçok teknolojinin gelişmesini sağladı.

Bauhaus’un mirası

Mimar Walter Gropius’un kurduğu, gelmiş geçmiş en ünlü tasarım okulu Bauhaus, 100 yaşında. Almanya merkezli okulun sırrı, yaratıcı enerjiyle teknik bilgiyi, sanatla tasarımı buluşturarak gündelik hayata “Bauhaus” tarzı denilebilcek bir anlayışın girmesini sağlamak oldu. Bu yaklaşım, I. Dünya Savaşı sonrası baştan yaratılan Avrupa’nın tasarlanmasını sağlamakla kalmadı; kolay üretim ve kullanım odağıyla bugüne dek geldi. Günümüzde modern, işlevsel ve minimalist tasarım anlayışını yaygın bir şekilde evlere taşıyan Ikea, bu anlamda Bauhaus’un bir mirasçısı kabul ediliyor.

Kadınlar 85 yıldır Meclis’te

Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 85. yılı. Türkiyeli kadınları dünya kadınlarından bir adım öne taşıyan, 5 Aralık 1934 gibi görece erken bir tarihte atılan bu adımda, Cumhuriyet’e geçişte önemli mücadele veren kadın hareketinin payı büyük. Bir yıl sonra yapılan seçimlerle Meclis’e giren 18 kadın milletvekili, Türkiye’yi TBMM’deki kadın oranıyla  dünyada ikinci sıraya taşımıştı.

Işığı armağan etti

Hollanda Altın Çağı’nın usta ressamı, ışığı tuvale armağan eden Rembrandt van Rijn’in ölümünün/ ölümsüzlüğünün 350. yılı! Onun, sanat tarihinde sarsılmaz bir yer edinmesini sağlayan, tablolarına yansıttığı gölge oyunlarıyla neredeyse üç boyutlu sonuçlar elde etmesi oldu. Rembrandt’ın tekniğinin sırrı ise 350 yıl sonra, henüz geçtiğimiz ay ortaya çıktı. Sanatçının üç tablosunda, “plumbonacrite” adlı bir kimyasal tespit edildi. Bugün otomotiv sanayisinde kullanılan bu maddenin en erken izlerine, 19. yüzyılda Van Gogh’un bazı eselerinde rastlanmıştı.

Sinemanın dönüm noktası

Keanu Reeves’in “Neo” karakteriyle hafızalara kazınan, Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp yönettiği “Matrix” 20 yaşında! Dijital çağın ruhunu yakalayabilen ilk film olma özelliğiyle popüler kültürde geniş yankı bulan film, ticari sinemanın dönüm noktalarından biri oldu. Film, sadece dijital çağ açısından değerli değil; mitlerden felsefeye birçok okumaya açık bir senaryoya sahip oluşu, zekayla metin zenginliğini bir araya getiren kurgusu, dört başı mamur hikaye anlatımıyla eşi benzeri görülmemiş bir dünyanın kapılarını açtı, sinema evrenini başka bir seviyeye taşıdı.

Şifa veren divan

Avusturyalı nörolog ve psikanalitik kuramın babası Sigmund Freud’un ölümünün üzerinden 80 yıl geçti. Klinik bir yöntem olarak geliştirdiği psikanalizle, zihinsel süreçlerin ardındaki bilinçdışı unsurlara ulaşmanın analitik modelini sunan Freud’un çalışmaları, psikoloji alanında çığır açmakla kalmadı; edebiyattan sinemaya, sosyal bilimlerden popüler kültüre 21. yüzyılda da etkisini sürdürmeye devam ediyor. Onun ölüm yıl dönümü, ölümsüzlüğünün de yıl dönümü.

 Ölümsüz dâhi

Hamlet’in ızdırabı, Ophelia’nın sıkıntısı, Romeo ve Juliet’in aşkı... Duygusal ya da komik, kahraman ya da hain; Shakespeare’in insan doğasını kavrayışındaki üstün yetenek ve bunu karakterlerine ustalıkla yansıtışı, ölümünün 455. yılında ölümsüzlüğünün kanıtı olarak karşımızda duruyor. Yarattığı karakterlerin yüzyıllar boyunca var olmaya devam etmesi, büyük bir hız ve ölçekte değişen dünyada nelerin değişmediğini ve belki sonsuza dek değişmeyeceğini hatırlatması bakımından Shakespeare’i bir kez daha tüm zamanların dâhisi yapıyor.

Facebook’la 15 yıl

15 yıl önce, Harvard Üniversitesi’nde psikoloji öğrencisi Mark Zuckerberg’in, öğrencilerin birbiriyle haberleşmesi ihtiyacından yola çıkarak geliştirdiği sosyal ağ yoktu. Bugün dünya çapında aylık 2 milyarı aşkın kullanıcıya sahip Facebook, sosyal medya kavramıyla birlikte birçok fenomeni de hayatımıza soktu.

“Duvar”sız 30 yıl

II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Berlin’in Sovyet işgali altındaki doğu kesiminden Amerikan, İngiliz ve Fransız işgali altındaki batı kesimine göçün önüne geçmek üzere 1961’de inşa edilen Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30. yılı! Soğuk Savaş’ın en önemli sembollerinden biri olarak 28 yıl ayakta kalan duvarın ortadan kalkması; tarihe iki kutuplu dünyanın sonu ve kapitalizmin zaferi olarak geçti.

Popun kraliçesi

Madonna’nın dünya çapında popülerlik elde etmesini sağlayan ikinci stüdyo albümü “Like a Virgin” 35 yaşında. Madonna’ya ABD’de 5 milyondan fazla kopya satan ilk kadın şarkıcı olma unvanını kazandıran bu albüm, hem kadın sanatçıların müzik endüstrisindeki yükselişinin hem de kültürel tabularla yüzleşmenin sembolü oldu. ‘90’lı yılların dünya çapında starlık çağını ilk elden deneyimleyen ve bununla başa çıkma yoluyla da örnek olan Madonna, popüler kültür üzerinde hâlâ belirleyici etkiye sahip.

Ceyda Ulukaya

http://www.milliyet.com.tr/2019-un-10-meydan-okumasi/pazar/haberdetay/17.02.2019/2828364/default.htm

Polis olduklarını söyleyen eşcinseller, AİDS'li seks işçisi çıktılar!

$
0
0
Polis olduklarını söylemişlerdi... HIV virüsü taşıdıkları belirlendi

KARAMAN'da apart daireye yapılan fuhuş operasyonunda gözaltına alınan 2 kişinin HIV virüsü taşıdıkları belirlendi. Operasyonun ardından 3 apart daire mühürlendi. Emniyetteki sorgularında para karşılığında ilişkiye girdiklerini kabul ettikleri öğrenilen şüphelilerden Mehmet Ç.'nin, "Gaziantep'te üniversite okuyorum. Karaman'a geldim. Aparttaki diğer sakinlere polis olduğumuzu söyledik" dediği belirtildi.


Karaman Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'ne bağlı Ahlak Büro Amirliği ekipleri, 4 gün önce eşcinsel oldukları ileri sürülen Murat Ç. (24) ve aynı yaştaki Mehmet Ç.'nin sosyal medya üzerinden müşteri bularak para karşılığı ilişkiye girdiğini tespit etti. Murat Ç. ve Mehmet Ç.'yi takibe alan polis, şüphelilerin kaldığı Tabduk Emre Mahallesi'nde bulunan kiralık apart daireye baskın düzenledi.

Murat Ç. ve Mehmet Ç. gözaltına alındı. Emniyetteki sorgularında para karşılığında ilişkiye girdiklerini kabul ettikleri öğrenilen şüphelilerden Mehmet Ç.'nin, "Gaziantep'te üniversite okuyorum. Karaman'a geldim. Aparttaki diğer sakinlere polis olduğumuzu söyledik" dediği belirtildi.

HIV VİRÜSÜ TAŞIDIKLARI BELİRLENDİ

Gözaltına alınan şüphelilerin sağlık kontrollerinde HIV virüsü taşıdıkları belirlendi. Polis ekipleri, Karaman Valiliği’nde oluşturulan Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele komisyonu 10786 sayılı fuhuş ve fuhuş yüzünden bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele tüzüğünün 95 ve 100'üncü maddesi gereği ilk tespitte 90 gün süre ile 3 apart daireyi mühürledi.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/polis-olduklarini-soylemislerdi-hiv-virusu-tasidiklari-belirlendi-41119338


KARAMAN'da apart daireye yapılan fuhuş operasyonunda 2 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden Mehmet Ç., "Gaziantep'te üniversite okuyorum. Karaman'a geldim. Aparttaki diğer sakinlere polis olduğumuzu söyledik" dediği belirtildi.

Karaman Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'ne bağlı Ahlak Büro Amirliği ekipleri, Murat Ç. (24) ve aynı yaştaki Mehmet Ç.'nin sosyal medya üzerinden müşteri bularak para karşılığı ilişkiye girdiğini tespit etti.

Murat Ç. ve Mehmet Ç.'yi takibe alan polis, şüphelilerin kaldığı Tabduk Emre Mahallesi'nde bulunan kiralık apart daireye baskın düzenledi. Murat Ç. ve Mehmet Ç. gözaltına alındı.

Emniyetteki sorgularında para karşığılında ilişkiye girdiklerini kabul ettikleri öğrenilen şüphelilerden Mehmet Ç., "Gaziantep'te üniversite okuyorum. Karaman'a geldim. Aparttaki diğer sakinlere polis olduğumuzu söyledik" dediği belirtildi. İki şüpheli de detaylı sağlık kontrolleri için hastaneye sevk edildi. Soruşturma sürüyor.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/apart-dairede-igrenc-olay-polis-olduklarini-soylemisler-41114281

Yağlara veda kaslara merhaba!

$
0
0
“5 Günde - 3 kg Detoksları” kitabının yazarı detoks uzmanı Umay Villa “Neyi ne kadar yediğinden çok, neyi hangi zaman diliminde yediğin önemli” diyor.


SEYHAN AKINCI / seyhan.akinci@milliyet.com.tr

Kışın son düzlüğüne girdiğimiz günlerde şimdiden yaz telaşı başladı. Bu yaz nerede tatil yapılacağı ve yazın giyilecek kıyafetlerin içinde iyi görünmek çoğumuz için önemli. Sağlıklı ve hızlı kilo vermek isteyenler için Alfa Kitap’tan okurlarla buluşan “5 Günde - 3 kg. Detoksları” kitabının yazarı Umay Villa ile konuştuk. Villa, kitabın sıkça karşılaştığı sorulara somut bir yanıt olması amacıyla kaleme alındığını anlatıyor: “ Daha önceki ‘5 Günlük Detoks ile Yağlara Veda’ ve ‘Turbo Detoks’ kitaplarımı alanlardan, Menokg adındaki aplikasyonumuzdaki detoks gruplarıma katılanlardan çok sık ‘Hangi detoksunuz en çok kilo verdiriyor?’ şeklinde sorular geliyordu. Detokslarımın hepsi etkili, hepsi iyi kilo verdiriyor şeklindeki cevaplarım onlara yeterli gelmiyordu. Bende bunun üzerine 4 seneden beri  hazırladığım detoksları tek tek inceleyip 5 günde en fazla kilo verdiren detokslarımı bu kitapta bir araya getirdim.”

10 farklı detoks

Kitapta 10 farklı detoks var. Bu 10 detoksun her biri birbirinden farklı menülerin ve egzersizlerin olduğu detokslar. Umay Villa, herkesin öncelikle her detoksun malzeme listesini kontrol edip sevdikleri menülerin olduğu detoksları yapabileceğini söylüyor. Detokslarını diyetisyen ekibiyle hazırlayan Villa “Tüm detoks menülerini ve egzersizleri ben hazırlıyorum. Arkasından Milano ve İstanbul’daki diyetisyen ekibimle birlikte çok detaylı bir şekilde üzerinde çalışıyor ve son şeklini birlikte oluşturuyoruz” diyor. Uzmanlık alanı spor olan Umay Villa, pilates kısmında kendi deneyimlerini ve bilgisini detokslarında kullandığının altını çiziyor ve ekliyor: “Kilo vermek, özellikle yağdan kilo vermek için beslenme yüzde 50, egzersizse yüzde 50.”  Her detoksta günlük olarak yapılacak egzersizler, nasıl yapılacağı, ne kadar süre yapılacağı detaylı bir şekilde  kitapta anlatılıyor.

Yaş ve kilo aralığı yok

Hızlı kilo vermeye yönelik diyetler uzmanlarca genelde tavsiye edilmiyor. “5 Günde 3 kg. Detoksları”nın farkı nedir? Bu soruyu Villa “5 günde 3 kilo  vermek hızlı kilo vermek anlamına gelmiyor aslında. Hızlı kilo vermenin açılımı aç kalarak metabolizmanın yavaşlamasına neden olmak, egzersizi çok veya az yaparak kas kaybına uğramak. Detokslarımda kimse aç kalmıyor, hatta bugün çok yedim, yemeğim çok geldi bitiremedim şeklinde çok sık mesajlar geliyor. İşin püf noktası aslında şu; neyi ne kadar yediğinden çok, neyi hangi zaman diliminde yediğin ve sonrasında veya öncesinde yaptığın egzersizin ne olduğu. “5 günde -3 kg Detoksları’’ kitabımda beslenme ve egzersiz birbirine uygun şekilde hazırlandığı için verilen kilo yağdan veriliyor ve bu da vücutta en fazla yağların toplandığı göbek, simitler ve bel çevresinde inanılmaz incelmeleri, değişimleri yaratıyor” şeklinde yanıtlıyor.


Villa, kitapta yer alan detokslardan ve egzersizlerden yararlanacak kişiler için katı bir kilo ve yaş aralığının olmadığını belirtiyor: “Detoks menülerim sağlıklı, doyurucu ve bedenin ihtiyaç duyduğu tüm vitaminleri içine alıyor. Kilo ve yaştan çok belli rahatsızlıkları ve durumları (hamilelik, tansiyon, diyabet Tip 1 hastası gibi) olanların tek başlarına yapmaları yerine belki egzersizi azaltarak, menü miktarlarını artırarak doktor gözetiminde yapmaları daha iyi olur.”

1.  gün

Kahvaltı

Kayısılı yulaf tarifi:

- 3 adet taze ya da kuru kayısı,
- 6 yemek kaşığı yulaf ezmesi,
- 1 yemek kaşığı kuru üzüm,
- 1 yemek kaşığı chia tohumu,
- 100 ml süt ve 50 ml su

Öğle yemeği

Bahar salatası tarifi:

- 3 yaprak marul ya da kıvırcık,
- 1/2 nektarin,
- 1/4 demet maydanoz,
- 1 yemek kaşığı zeytinyağı,
- 1 yemek kaşığı lor peyniri,
- 1 yemek kaşığı kabak çekirdeği içi,
- Marul ya da kıvırcığı doğrayın. Nektarini de küçük küçük doğrayın.
- Maydanozu ince ince kıyın. Tüm malzemeyi karıştırın.

Ödem atıcı juice

- 1adet kırmızı elma,
- 1 çay kaşığı toz zencefil ya da ince dilim taze zencefil,
- 3-4 dal nane,
- 1 adet salatalık,
- 100 ml su
- Elma, zencefil, nane ve salatalığı katı meyve sıkacağından geçirin, sonrasında suyla karıştırın.

Futbolculardan eşcinsel haklarına destek

$
0
0

İngiliz kulüp Altrincham, LGBTİ haklarına destek vermek için gökkuşağı formayla sahaya çıkacak. Sınırlı sayıda üretilen formalar, maçın ardından satılacak ve elde edilen gelir, LGBTİ merkezlerini destekleyen The Proud Trust adlı kuruluşa aktarılacak.

Dikkat homofobi: Suçüstü enselenen eşcinsel sapkınlardan HIV virüsü çıktı

$
0
0
Karaman'da eşcinsel sapkınlara yönelik düzenlenen operasyonunda gözaltına alınan 2 kişinin HIV virüsü taşıdıkları ortaya çıktı.


Karaman Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'ne bağlı Ahlak Büro Amirliği ekiplerinin eşcinsel sapkınlara yönelik operasyon düzenledi. Apart daireye yapılan baskında gözaltına alınan 2 sapkının HIV virüsü taşıdıkları belirlendi.

Sapkınlara polis baskını
Karaman Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'ne bağlı Ahlak Büro Amirliği ekipleri, eşcinsel oldukları ileri sürülen Murat Ç. (24) ve aynı yaştaki Mehmet Ç.'nin sosyal medya üzerinden müşteri bularak para karşılığı ilişkiye girdiğini tespit etti.

Sapkınlık olduklarını itiraf ettiler
Emniyetteki sorgularında para karşılığında ilişkiye girdiklerini kabul ettikleri öğrenilen şüphelilerden Mehmet Ç., "Gaziantep'te üniversite okuyorum. Karaman'a geldim. Aparttaki diğer sakinlere polis olduğumuzu söyledik" dediği belirtildi.

HIV virüsü taşıdıkları belirlendi

Gözaltına alınan eşcinsel sapkınların sağlık kontrollerinde HIV virüsü taşıdıkları belirlendi.

Polis ekipleri, Karaman Valiliği'nde oluşturulan Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele komisyonu 10786 sayılı fuhuş ve fuhuş yüzünden bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele tüzüğünün 95 ve 100'üncü maddesi gereği ilk tespitte 90 gün süre ile 3 apart daireyi mühürledi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/sucustu-enselenen-escinsel-sapkinlardan-hiv-virusu-cikti-615537.html

CHP'nin Beyoğlu adayı Taş: LGBTİ meclisleri kuracağız

$
0
0
CHP'nin Beyoğlu Belediye Başkan adayı Alper Taş, seçildiğinde LGBTİ'lerin yaşadığı ayrımcılığa karşı belediyede meclis kuracaklarını ve birlikte çalışacaklarını söyledi.


Artı TV'de avukat Veysel Ok'un sunduğu 'İnsan Hakları Ajandası' programında konuşan Alper Taş, kendisine gelen bir soru üzerine Beyoğlu'nda LGBTİ meclisleri kuracaklarını açıkladı.
Ayrımcılığı ortadan kaldıracaklarını söyleyen Taş, "Gökkuşağı gibi bir Beyoğlu… Ve LGBTİ'ler de bu gökkuşağının önemli bir parçası. Zaten simgeleri de gökkuşağı. Sonuç itibariyle onların sorunlarını bizzat kendi meclisleri ile çözmek… Bir meclis olacak ve biz o meclisle çalışacağız. Her düzeyde yaşadıkları ayrımcılığı ortadan kaldırma konusunda yerel yönetimin yetkileri ve o yetkilerin sınırlarını da aşarak dayanışma içerisinde olacağız" diye konuştu.

https://tr.sputniknews.com/turkiye/201902181037728812-chp-beyoglu-alper-tas-lgbti-meclisi/

ABD'nin Büyük Kentlerinde Nefret Suçları Beş Yıldır Artışta

$
0
0

Chicago’da siyahi, eşcinsel ve Yahudi oyuncu ve şarkıcı Jussie Smollett’e yönelik nefret suçu niteliğindeki saldırı ülkede gazetelerin manşetlerine yansırken, Amerika genelinde artan nefret suçları da gündemin baş sıralarına oturdu.

Fox TV kanalında yayınlanan Empire adlı müzikal dizide bir eşcinseli canlandıran oyuncu Smollett, geçen ay Chicago kent merkezinde yürüdüğü sırada maskeli iki kişi tarafından saldırıya uğradığını açıkladı.

Smollett kendisini darp eden saldırganların ırkçı ve eşcinsellik karşıtı hakaretlerde bulunarak üzerine bilinmeyen bir kimyasal attıklarını ve daha sonra da boynuna ince bir ip dolayarak olay yerinden kaçtıklarını söyledi.

Saldırıyla ilgili yürütülen polis soruşturması, nefret suçu olasılığını göz ardı etmiyor. Başkan Donald trump da saldırıya tepki gösterenler arasında bulunuyor.

https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-nin-buyuk-kentlerinde-nefret-suclari-bes-yildir-artista/4791405.html

Gülşen yedi ayda 110 konser verecek ve 15 milyon kazanacak

$
0
0

Gülşen'in 2019 yılındaki programı adeta dudak uçuklattı.

Kısa süre önce 'Bir İhtimal Biliyorum' adlı single çıkaran Gülşen'in programı eylüle kadar dolu. Yedi ayda tam tamına 110 konser verecek.

Eşi Ozan Çolakoğlu ile minik oğlu Azur Benan da tabii ki hep yanında olacak. Gülşen konser başına 130 bin lira alacak. Toplamda eline 14 milyon 300 bin lira geçecek.

Şarkıcı sahnede giymek üzere özel kostümler sipariş etti.  (Posta)


Gericiler istedi, 'Toplumsal cinsiyet eşitliği' rafa kalktı

$
0
0
“Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesinin MEB tarafından kaldırılmasının ardından YÖK de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesinin sonlandırıldığını duyurdu.


Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde yürütülen ve gericilerin, “Sapkın proje” sözleriyle hedef aldığı “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesinin sonlandırılmasının ardından şimdi de YÖK’ün Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesinden vazgeçildi. YÖK Başkanı Yekta Saraç, toplumsal cinsiyet kavramının Türkiye’nin, “Toplumsal değerleri ve kabulleriyle mütenasip (uygun)” olmadığını savundu.

Akademide Kadın Çalışmaları ve Sorunları Komisyonu’nca 2015 yılında hazırlanan ve YÖK tarafından, “Tutum Belgesi” adıyla üniversitelere gönderilen Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi, “bilindik” bir gerekçeyle sonlandırıldı. Özgecan Aslan cinayetinden sonra hazırlanan ve kadına yönelik şiddet ile tacize karşı yapılacaklar konusunda akademik çalışma yürütülmesini öngören projenin hayata geçirilmeyeceği bildirildi. YÖK Başkanı Yekta Saraç, kadına yönelik her türlü eşitsizlik ve adaletsizliği önlemeye yönelik yürütülen çalışmalara, “Murat edilenin dışında” anlamlar yüklendiğini savunarak, şu açıklamayı yaptı:

“Projenin, toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır. Bu istikamette tutum belgesinde de gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik olmak üzere bir müddetten beri YÖK bünyesinde çalışma yürütülmekte idi. Bugün itibarıyla Tutum Belgesi’nde, ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı çıkarılarak güncelleme yapılmasına ilişkin çalışmalar son aşamasına gelmiş olup yakında üniversitelerimize duyurulacaktır.”

DİNCİ İSTİLA
Saraç, üniversitelerdeki kadın çalışmalarına yönelik müfredatın, “Toplumsal cinsiyet eşitliği” değil, “Adalet temelli kadın çalışmaları” anlayışı içerisinde belirleneceğini bildirdi. Saraç’ın açıklamalarının hemen ardından YÖK’ün resmi internet sitesinden de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramının kaldırılması dikkati çekti.

Sürecin, eğitimde dinselleşmenin geldiği yeri göstermesi itibarıyla anlamlı olduğunu söyleyen Doç Dr. Fevziye Sayılan BirGün gazetesinden Mustafa Mert Bildircin’e yaptığı değerlendirmede, “Toplumsal cinsiyet eşitliği konusu bazı siyasal İslamcı çevrelerin de gündemindeydi. YÖK’ün kararını, eğitimdeki dinci istilanın son hamlesi olarak görebiliriz” dedi.

Sayılan, Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliğine inanmayan siyasilerce yönetildiğinin altını çizerek “Toplumsal cinsiyet eşitliği yerine fıtrat ve farklılığa dayalı, ‘Toplumsal cinsiyet adaleti’ kavramı kullanılıyor. Bu anlayış aile ve sosyal politikalara da yön veriyor” dedi. Kararın, sosyal politikalara yön veren anlayışın eğitime yansıması olduğunu sözlerine ekleyen Sayılan, “Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin yeni Türkiye rejiminin gereği yapılıyor” ifadesini kullandı.

AKP’LİLER BU KAVRAMA ALERJİLİ
Eski CHP Milletvekili Prof. Dr. Binaz Toprak ise YÖK Başkanı’nın LGBTİ bireylerden duyduğu rahatsızlık nedeniyle bu ifadeleri kullanmış olabileceğini belirtti. Toprak “Ben 24. dönem milletvekiliydim. O zaman Kadın – Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda da bu konu gündeme geldi. Kadına karşı şiddet yasası konuşuluyordu. Fatma Şahin çeşitli kadın örgütleriyle hazırlamıştı bunu ve kadın örgütlerinin telkinleriyle ‘toplumsal cinsiyet’ kavramı da yazılmıştı teklife. Sonra bu Bakanlar Kurulu’na gidince değişti. Kadın oldu, aile oldu. Yani kadın aileye indirgendi gene. Bu kavrama olan alerjinin kökeninde LGBTİ bireyler var. Çünkü toplumsal cinsiyet sadece kadın erkek ilişkisine gönderme yapmıyor. Aynı zamanda farklı cinsel yönelimleri olanları da kapsıyor. Yekta Saraç’ın ifadeleri de buradan kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.

https://www.gercekgundem.com/guncel/71833/gericiler-istedi-toplumsal-cinsiyet-esitligi-rafa-kalkti

18 Şubat 1934: Feminist, lezbiyen, Siyah, anne, şair, savaşçı Audre Lorde

$
0
0
Ayşe Toksöz - 18 Şubat 20190 

“Başkasının ateşini kullanamazsınız, kendinizinkini kullanmanız gerekir. Bunu yapabilmek için de kendi içinizde bir ateş olduğuna inanmalısınız.” 


Audre Lorde, 18 Şubat 1934’te New York’ta göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu yalnızca Büyük Buhran yıllarının Harlem’inde büyümenin değil, aşırı miyopluk ve konuşma gelişimi bozukluğunun getirdiği zorluklarla geçti. Daha çocukken şiiri keşfetti ve kendi deyimiyle, “kelimenin tam anlamıyla şiirlerle iletişim kurmaya” başladı. Liseyi bitirmeden ilk şiiri bir edebiyat dergisinde yayınlanmıştı.

Lorde’nin gençliği, Harlem Rönesansı’nın yükseldiği yıllara denk geldi. Hunter College’da üniversiteye başladığında Siyah kimliği zaten çok güçlüydü; çok geçmeden sol çevrelere katıldı. Lorde kendini bu çevreye ait hissedemedi: Kendini lezbiyen olarak tanımlamaya başlamıştı ve 1950’lerde New York’un sol camiası homofobikti. Bu hayal kırıklığının ve McCarthy yıllarının ağır anti-komünizminin etkisiyle ABD’yi terk ederek Meksika’ya taşındı; kendisi gibi ABD’de aidiyet hissedemeyip buraya giden sol ve eşcinsel Amerikalılardan oluşan bir çevre edindi. İki yıl yaşadığı Meksika’dan New York’a çok daha güçlü bir sesle ve Siyah lezbiyen feminist kimliğiyle döndü.

Kendini bu şekilde konumlandırışı, farklı kimliklerin çakışması üzerine daha fazla düşünmeye başlamasına yol açtı. Kütüphanecilik yüksek lisansı yaptığı ve daha sonra kütüphaneci olarak çalıştığı 1960’larda sivil hak hareketine angaje oldu, fakat Siyah olmanın yanı sıra kadın ve lezbiyen olmanın etkileri üzerine düşünmeyi sürdürdü. Yine bu yıllarda Edwin Rollins’le sıra dışı, bir anlamda “açık” bir evlilik yaptı. Rollins’le iki çocuğu oldu, ama Lorde, 1970’te boşanana dek süren bu evlilik süresince lezbiyen kimliğini ve pratiğini açıkça yaşamaya devam etti.

Sivil haklar konusunda giderek daha radikal bir tutum geliştirirken, bir yandan feminizme yaklaşmaya başladı. Üçüncü şiir kitabı baskıya giderken, Siyah edebi çevrelerde kabul görmek adına lezbiyen teması ağır basan bir şiirini kitaptan çıkartması gerekti. Bundan sonra giderek feminist çevrelerden daha fazla destek aramaya başladı. Aradığı desteği buldu, kısa sürede feminist etkinliklere sık çağrılan bir isim haline geldi. 1973’te, daha önce kitabından çıkarttığı “Aşk Şiiri”ni bir panelde okuyarak kamusal anlamda lezbiyen olarak açıldı.

Lorde, politik çizgisi feminizme yaklaştıkça, dönemin feminizminin kendisini tatmin etmeyen yönlerini daha yakından gördü. Bu bakış, Lorde’u beyaz feminizmin önde gelen eleştirmenlerinden ve kesişimsel feminizmin öncülerinden biri haline getirdi. Öne sürdüğü eleştiri, ikinci dalga feminizmin farklı ezilme çeşitlerini görmemesi, bir anlamda bir “ezilme hiyerarşisi” kurgulayarak kadınların ezilmesini diğer eşitsizlik formlarının önüne koyması üzerineydi. Lorde’ye göre mücadeleyi tek boyuta indirgemek yanlıştı; yaşadığımız hayatlar nasıl çok boyutluysa, feminist mücadele de aynı şekilde çok boyutlu olmalıydı.

Lorde, kendi hayatının her alanını politize etti, 1978’te konan meme kanseri teşhisi dahil. Teşhis, kurduğu feminist teorideki farklılıklar konusuna daha çok vurgu yapmasının önünü açtı; en bilinen eserlerinden olan 1978 tarihli “Efendinin aletleri asla efendinin evini yıkamaz” başlıklı makalesinde, feminizmin kadınlar arasındaki farkları görmesi ve içermesi gerektiğine vurgu yaptı.

1985’te karaciğer kanserine yakalandı; 1988’de uzun süre birlikte olduğu Frances Clayton’la ilişkisi bittikten sonra ömrünün son yıllarını Karayipler’deki Saint Croix’da, kadınlar arasında geçirdi. Hayatı gibi, ölümünü de politize etti: “Ateş yazmaya devam edeceğim, ta ki kulaklarımdan, gözlerimden, burun deliklerimden, her yerimden ateş püskürene değin. Aldığım her nefes ateş oluncaya değin. Bir meteor gibi gideceğim!”

Kaynak: Çatlak Zemin - https://catlakzemin.com/18-subat-1934-feminist-lezbiyen-siyah-anne-sair-savasci-audre-lorde/

‘Şehir, Kadınların Ve LGBTİ’lerin Güvenle Yaşayabileceği Bir Hâl Alacak’

$
0
0
Mevcut yönetimlerin kadınlara eşitlik koşulları yaratacak politikalar uygulamadığını vurgulayan İstanbul Bağımsız Belediye Başkan Adayı Özge Akman “Şehirler kadınların ve LGBTİ'lerin yaşayabileceği şehirler halini alacak. Şehrin en ücra köşelerine kadar aydınlatacağız, kadınların güvensiz yürüyeceği hiç bir sokak kalmayacak” dedi.


‘Kadınların ve LGBTİ’lerin Kendi Kararlarını Aldıkları Meclisler Olacak’

Bu hareketi hem genel hem belediyeler düzeyinde esas almak gerekiyor. Bu esasa bağlı olarak şehirler kadınların ve LGBTİ’lerin yaşayabileceği şehirler halini alacak. Şehrin en ücra köşelerine kadar aydınlatacağız, kadınların güvensiz yürüyeceği hiç bir sokak kalmayacak. Ayrıca hem kadınların hem LGBTİ’lerin kendi sorunlarını kendi kararlarını alıp uygulayabilecekleri organlaşabilecekleri meclisler olacak. Bu sayede sorunları yaşayanların, kendi sorunlarını çözmeleri için tüm imkanlarını açacağız.

http://www.yaziyor.org/2019/02/19/sehir-kadinlarin-ve-lgbtilerin-guvenle-yasayabilecegi-bir-sehir-halini-alacak/

‘OĞLUM GAY OLSA DA DESTEKLERİM’

$
0
0
EŞİTLİĞİ FEMİNİZME TERCİH EDEN, ‘OĞLUM GAY OLSA DA DESTEKLERİM’ DİYEN BİR KADIN


29 Nisan 1968 doğumlu. Boğa burcu...

Ülkesinin en güzel kadınlarından biri...

Dünya onu bikinili fotoğrafları ile de tanıyor.

Zagreb Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun. Ayrıca siyasal bilim dalında master derecesi var.

Anadili Hırvatça dışında İngilizce, İspanyolca ve
Portekizceyi akıcı biçimde konuşuyor. Almanca, İtalyanca ve Fransızcayı da anlaşacak kadar biliyor.

Erkekler dünyasında girdiği seçimlerde bileğinin hakkı ile önce başbakan sonra cumhurbaşkanı seçildi.

Ülkesinin ilk kadın cumhurbaşkanı.

Aynı zamanda ülkesinin bugüne kadarki en genç cumhurbaşkanı.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ziyaret eden ilk kadın cumhurbaşkanı.

Hem de İran’la ilişkileri geliştirmek için.

“Ben feminist değilim, erkekle kadının eşitliği için mücadele eden bir kadınım” diyor.

Kadınlara kürtaj hakkının tanınmasından yana.

Cumhurbaşkanlığına seçilişten sonra yaptığı konuşmada açıkça “Oğlum gay olsaydı onu yine desteklerdim” dedi.

Ayrıca gay evliliklerine de karşı değil.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/musluman-bir-kadin-diyanete-ne-diyor-41121562

Yobaz ve cahil Yeni Akit İzmir Barosun'a cevap veremedi!

$
0
0
Gazetemiz "cevap hakkı"na gösterdiği saygı gereği, hiçbir zorunluluk olmadığı halde İzmir Barosu Başkanlığı Vekili Avukat Devrim Cengiz Aygün tarafından gazetemize iletilen yazıyı siz okurlarımızla paylaşıyoruz.


İzmir Barosundan açıklama

Yeniakit Gazetesi’nin 09.12.2018 günlü sayısında “Sapkınlar barolara da el attı” başlığı ile sür manşetten ve devamı olarak 10. sayfadan bir habere yer verilmiştir. Gerek bir insan olarak LGBTİ+ bireylerin gerekse Baromuz bünyesinde faaliyet gösteren LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyesi meslektaşların kişilik haklarına zarar verici  haberin gazetenizde sürmanşetten verilmesi gazetecilik ilkeleri  ile bağdaşmamaktadır.

Bahsedilen bireyler de herkes gibi insandır. Bir kişinin cinsel yöneliminin ve cinsel kimliğinin “sözde” farklı olması toplum içerisinde farklı muamele görmesini gerektiren bir durum değildir. Nitekim gerek İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde gerekse Anayasamızda tanınan temel haklar ve özgürlükler ayrım gözetmeksizin herkes için geçerlidir. Herkes eğitim hakkından yararlanmak suretiyle avukat, hakim, savcı, gazeteci vs. mesleğine mensup bir birey olabilir, ki yasal olarak buna hiçbir engel yoktur. Buna karşın gazetenizde yer verilen haber kabul edilemez niteliktedir.

İzmir Barosu Başkanlığı Vekili Avukat Devrim Cengiz Aygün

Not: Yukarıdaki açıklama mahkeme kararıyla yayınlanan bir açıklama değildir. Gazetemizin “cevap hakkı”na gösterdiği saygı gereği; şu an için herhangi bir kanuni zorunluluk olmadığı halde yayınlanmıştır.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/izmir-barosundan-aciklama-619142.html

Saint Laurent SS19 Special by Chuck Reyes for Esquire Singapore

Okulda iğrenç olay! O öğretmen tutuklandı

$
0
0
Adana'da erkek öğrencilere cinsel istismarda bulunduğu ileri sürülen öğretmen tutuklandı.
Edinilen bilgiye göre, merkez Sarıçam ilçesindeki bir okulda daha önce hakkında cinsel istismar suçlaması olan ancak kanıtlanamadığı için serbest kalıp aynı okulda görev yapmaya devam eden Türkçe öğretmeni A.T.'nin bu kez de erkek öğrencilere cinsel istismarda bulunduğu ileri sürüldü. Polisin yaptığı çalışma sonucunda ifadesi alınan erkek öğrencilerin öğretmenin cinsel istismarına maruz kaldığını öne sürdüğü öğrenildi. Bu ifadeler doğrultusunda öğretmen gözaltına alındı.

Suçlamaları kabul etmeyen öğretmen çıkarıldığı Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.

http://www.gazetevatan.com/okulda-igrenc-olay-o-ogretmen-tutuklandi-1240448-yasam/

Eşcinsel Belediye Başkanı, cinsel tazcizle suçlandı!

$
0
0
Mitinglerde partner arayan belediye başkanına cinsel taciz suçlaması

ABD'de Batı Hollywood Belediye Başkanı John Duran, kendisine yöneltilen cinsel taciz iddialarına sert çıktı ve "Seksi biri olduğumu hiçbir zaman saklamadım. Seksi olmak cinsel tacizle aynı anlama gelmez" açıklamasında bulundu.


ABD'de eşcinsel kimliğini gizlemeyen Batı Hollywood Belediye Başkanı John Duran, mitinglerde eşcinsel arkadaşlık uygulamaları üzerinden partner bulmakla ve Los Angeles Eşcinsel Erkekler Korosu üyelerine sarkıntılık yapmakla suçlandı.

59 yaşındaki belediye başkanı iddiaları sert bir dille yalanladı ve iddialar sebebiyle yapılan istifa çağrılarına sert çıktı.

John Duran, ABD'de başlayan #MeToo hareketinin kurbanı olduğunu söyledi ve kendisine karşı cephe alındığı savundu.

Yaşamı boyunca eşcinsel hakların savunucusu olduğunu belirten John Duran, "Seksi olmak cinsel tacizle aynı anlama gelmez" diyerek istifa etmeyeceği mesajını verdi.

Los Angeles Eşcinsel Erkekler Korosu üyesi üç kişi, Belediye Başkanı John Duran'ın kendilerine yönelik cinsel içerikli ifadeler kullandığı ve uygunsuz şekilde temas ettiğini öne sürdü.

Korodaki üç kişinin cinsel taciz iddialarına rağmen John Duran geçtiğimiz hafta tekrar koronun yönetim kurulu başkanı seçildi.

Şubat 2016'da belediye başkanı John Duran ve kent yönetimine karşı açılan bir davada kent yönetimi suçlamaları 500 bin dolar karşılığında anlaşarak çözmüştü. Dava belediye başkanı Duran'ın eşcinsel çöpçatanlık uygulaması üzerinde tanıştığı ve daha sonra yardımcısı olarak atadığı Ian Owens tarafından açılmıştı.

Geçtiğimiz yıl ekim ayında kent konseyi çalışanı Mike Gerle, insan kaynaklarına Duran hakkında erkek arkadaşı Dennis Gleason'a uygunsuz davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle şikayette bulunmuştu.

Gerle, belediye başkanının erkek arkadaşına çöpçatanlık uygulaması üzerinden mesajlar atarak odasına çağırdığını öne sürmüştü.

Dört dönemdir Batı Hollywood Belediye Başkanlığı görevini yürüten Duran, sosyal medya hesabında suçlamaları reddeden bir mesaj yayınladı.

Duran, "Seksi biri olduğumu hiçbirinizden hiçbir zaman saklamadım. 70'lerde, 80'lerde var olma hakkı, eşcinsel erkek alt kültürü oluşturma hakkı, karışıklığın ortasında cinselliğimizi sürdürme hakkı ve evlilik eşitliğinde boyut atlamak için çok sıkı mücadele verdik. Kentte açık saçık cinsel davranışta bulunan tek eşcinsel erkek ben miyim? Ya da uygunsuz şeyler söyleyen? Hayır. Her gün kahvecilerden spor salonlarına daha fazlası yaşanıyor. İstifa mı edeceğim? Hayır." açıklamasında bulundu.

Duran'ın istifa etmesini isteyenler bugün kentte bir protesto gösteri düzenlemeyi planlıyor.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/mitinglerde-partner-arayan-belediye-baskanina-cinsel-taciz-suclamasi-41121862

Homofobik Trump, İranı AB üzerinden eşcinsel haklarıyla vuracak!

$
0
0
İran'a karşı Avrupalıları yanına çekme hamlesi: Trump'tan eşcinselliğin suç olmaktan çıkarılması kampanyası 

İnsan haklarına özen göstermek bir yana köstek olmasıyla tanınan Trump, eşcinselliğin suç sayılmasını sona erdirmeye yönelik küresel kampanya için düğmeye bastı. Asıl hedefi Tahran olan kampanya, İran'da resmi açıklamaya göre iki çocuğa tecavüzden ölüme mahkum edilmiş bir erkeğin eşcinsel olduğu için idam edildiği tezine dayanacak.


İran yönetiminin devrilmesi için nükleer anlaşmadan çekilip en ağır yaptırımları uygulayan ABD Başkanı Donald Trump, kendi yolundan gitmeye ikna edemediği Avrupalıları insan hakları üzerinden İran'a karşı ajite etme çabasına girdi.

Avrupa'da en geniş destek bulan insan hakları meselelerinden biri olan eşcinsel hakları üzerinden İran'a karşı ABD-AB anlaşması manzarası çizilmesi hedefleniyor.

ALMANLARIN EN 'SEVDİĞİ' ELÇİ

Trump'ın kampanyanın başrolünü verdiği kişi ise ABD'nin Berlin Büyükelçisi Richard Grenell.

İran ve Rusya ile ilişkilerin kesilmesi için alenen tehditler savurduğundan Almanya'da şimşekleri üzerine çeken Grenell, diğer yandan Trump yönetimi içinde eşcinsel olduğunu açıklamış en üst düzey yetkili.

ABD'NİN BERLİN ELÇİLİĞİNDE AKTİVİSTLERLE TOPLANTI

Grenell, salı akşamı Avrupa çapındaki LGBT aktivistlerini elçilikteki akşam yemeğinde ağırladı. Stratejik çalışma yemeğinde çoğu Ortadoğu, Afrika ve Karayipler'de bulunan 72 ülkenin eşcinselliği yasadışı olmaktan çıkarmasını sağlamaya yönelik plan tartışıldı.

Ancak planın hayata geçirilebilmesi için Trump'ın genelde kavga ettiği Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası örgütlerle birlikte çalışılması lazım.
Kampanyada ABD'nin Avrupa'daki tüm büyükelçilik ve diğer diplomatik temsilcilikleri ve ABD Dışişleri'nin Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Bürosu da rol alacak.

TRUMP YÖNETİMİ İDAMA KARŞI OLMAK YERİNE TECAVÜZCÜYE SAHİP ÇIKMA YOLUNDA MI?

ABD, ölüm cezasının uygulandığı bir ülke. Trump'ın bugüne değinki politikaları ise eşcinsel evlilikleriyle LGBT haklarına zemin kaybettirdi.

Trump yönetiminin yeni kampanyası, sadece hedefteki ülkeleri eşcinselliği suç olmaktan çıkarmaya zorlamaya odaklanacak, daha geniş çaplı hak mücadelesine girmeyecek.

Trump yönetimi, Batı basınının yer verdiği 'İran'da 31 yaşındaki bir erkeğin eşcinsel olduğu için idam edildiği' iddiasını koz olarak kullanmaya çalışıyor.
Ama İran medyasına 10 Ocak'ta infaz edilen ölüm cezasının sebebi, '15 yaşındaki iki erkek çocuğunu tuzağa düşürüp tecavüz etmek' olarak yansımıştı.

ABD'nin Berlin Büyükelçisi ise bu ayın başında Almanya'nın en çok satan gazetesi Bild'de yayımlanan makalesinde, idam sebebinin eşcinsellik olduğunu iddia etti.

GRENELL: İNSAN HAKLARINI SEVEN ARKAMIZDAN GELSİN

Trump tarafından ABD'nin BM Temsilcisi atanabileceği konuşulan Grenell, "Bu idam temel insan haklarını destekleyen herkes için uyandırma alarmı olmalıdır" diyerek şöyle devam etti:
"Bu, İran rejiminin eşcinsel bir erkeği her zaman yaptığı gibi fuhuş, kaçırma ve hatta pedofili gibi rezil suçlamalarla ölüm cezasına mahkum edip idam etmesinin ilk örneği değil ve maalesef sonuncusu da olmayacak… Karşılıklı rızaya dayanan eşcinsel ilişkilerin suç olduğu ve kırbaçlama, hatta ölümle cezalandırılabildiği bir ülkede halka açık şekilde barbarca idamlar çok yaygın… Siyasetçiler, Birleşmiş Milletler, demokratik hükümetler, diplomatlar ve dünyanın her yerindeki iyi insanlar buna karşı seslerini çıkarmalı, hem de gümbür gümbür…"

PEKİ YA SUUDİ ARABİSTAN, BAE, BAHREYN?

Gelgelelim Trump'ın unuttuğu bir şey var: ABD'nin Ortadoğu'daki sıkı müttefikleri olan Körfez'deki Sünni Arap krallıklarında da eşcinsellik suç.
Uluslararası Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks Derneği'nin (ILGA) 2017 raporuna göre eşcinsellik 72 ülkede suç, ölümle cezalandırılabildiği 8 ülke arasında ise İran'ın yanısıra ABD'nin müttefiki Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Pakistan ve Afganistan da var.

Trump'ın övgüler düzdüğü Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'nin Mısır'ında ölümle cezalandırılmasa da LGBT'yi fena halde hedef alan 'ahlak yasaları' var.

https://tr.sputniknews.com/abd/201902201037781062-trump-iran-a-karsi-avrupalilari-yanina-cekebilmek-icin-escinselligin-suc-olmaktan-cikarlmasi-kampanyasina-giristi/

'Vatikan, dünyadaki en büyük eşcinsel topluluk'

$
0
0
Fransız gazeteci, yazar ve sosyolog Fréderic Martél, Papa Francesco’nun etrafında çalışan üst düzey din adamlarının yaklaşık yüzde 80’inin eşcinsel; Vatikan’ın da ‘dünyadaki en büyük eşcinsel topluluk’ olduğunu öne sürdü.


Katolik Kilisesi’nin yönetim merkezi Vatikan Şehir Devleti’ni topraklarında barındıran Roma’daki Yabancı Basın Derneği’nde bir basın toplantısı düzenleyen Fréderic Martél, perşembe günü 8 dilde, 20 ülkede piyasaya çıkacak olan ‘Sodoma’ adlı kitabına ilişkin soruları yanıtladı.

Martél, sarsıcı iddialar içeren kitabının çıkışı için Vatikan'da 21-24 Şubat tarihleri arasında Papa Francesco’nun ve çoğu dünyanın pek çok yerinden gelecek olan üst düzey din adamı olan 190’a yakın kişinin katılacağı ‘Kilisede Çocukların Korunması’ başlıklı zirve ile aynı günü tercih etti. Zirvede, Katolik Kilisesi’nde din adamlarının karıştığı çocuk istismarlarının önlenmesi ve mağdurlara nasıl yardımcı olunabileceği konuları ele alınacak.

“KİLİSE HOMOFOBİK, AMA EŞCİNSEL DOLU”

Katolik ve eşcinsel olmadığını söyleyen Martél, Kilise’nin ‘homofobik’ olduğunu söyleyerek, “Ancak bu kitap için çalıştığımda anladım ki en fazla homofobik olanlar, aslen eşcinsel olanlarmış. Vatikan homofobik; LGBT bireylere karşı, eşcinsel evliliklere karşı, eşcinsellerin evlat edinmesine karşı ama orası eşcinsellerle dolu ve çifte yaşamları var,” dedi.
Bu kitabın, 4 yıllık ciddi bir araştırma ve yüz yüze söyleşiler sonucu doğduğunu, çoğunlukla halen görevde olan din adamlarının anlatımlarına dayandığını belirten Martél, “İtalya, Arjantin, Küba, Meksika da dâhil 30’a yakın ülkede, 41’i kardinal, 50’si episkopos ve monsenyör, 45’i Vatikan’ın büyükelçileri, 200’ü rahip olmak üzere bin 500’e yakın üst düzey din adamı ve kişi ile görüşmeler yaptım. Kitaptaki iddialar, son 5 papa dönemini kapsıyor” diye konuştu. 
 
“VATİKAN, KURTARILACAK SON EŞCİNSEL KALESİ”

ABD tarihinde eşcinsellere ve cinsel azınlıklara baskı uygulayan bir sisteme karşı ilk açık direniş olarak tanımlanan 1969’daki Stonewall ayaklanmalarını örnek veren gazeteci, ‘sosyolojik bir homoseksüel toplumu’ olarak nitelediği Vatikan’ın, Stonewall isyanından sonra kurtarılacak son eşcinsel kalesi olduğunu ifade etti.
Fréderic Martél, Vatikan’ın yönetim sınıfında eşcinselliğin neredeyse bir kural olduğunu, heteroseksüelliğin ise istisna olduğunu da öne sürerek, “Hâlihazırda 27 üst düzey Katolik din adamı Vatikan sınırları içinde yaşamakta. Papa’yı koruyan yaklaşık 130 kişilik İsviçreli Muhafızın hâlihazırda 11’i de eşcinsel” dedi.
Martél, iddia edildiği gibi Vatikan’da bir eşcinsel lobisi olmadığını, bizzat ‘dünyanın tek gay (eşcinsel) devleti’ olduğunu da savundu.
Martél, “Neden insanlar artık peder olmak istemiyor? Neden inananlar hızla Kilise’den uzaklaşıyor? Vatikan bunları açıklamak zorunda” diye konuştu.
Fransız gazeteci, Papa Francesco’ya kitabın İspanyolca bir kopyasının da iletildiğini söyledi.
2013 yılında sürpriz bir şekilde görevinden feragat eden Emerit Papa 16. Benediktus döneminde eşcinsellik boyutunun kontrol edilemez bir duruma geldiğini öne süren gazeteci-yazar, üst düzey bazı din adamlarının da adını aleni bir şekilde kitabında aktardı.
16. Benediktus’un feragatinin ardında, Vatikan’daki ‘eşcinsel’ lobisinin baskıları olduğu, Papa’nın yaşının ilerlemesinden ötürü bununla başa çıkamadığı iddiası ortaya atılmıştı.

PAPA’DAN EŞCİNSEL OLDUĞUNU İTİRAF EDEN PEDERE: CESARETİN BENİ ETKİLEDİ

Öte yandan; 500’ü aşkın sayfadan oluşan kitapta, Papa Francesco ile eşcinsel olduğunu itiraf ederek yıllardır mensubu olduğu ruhban sınıfından ayrılan eski peder Francesco Lepore arasında geçen bir telefon görüşmesinin içeriğine de yer veriliyor.

Papa, eski din adamının bu kararı karşısında onun samimiyet ve cesaretinin kendisini çok etkilediğini söyleyerek, “Şu an sizin için ne yapabilirim bilemiyorum, ama bir şeyler yapmak istiyorum” diyor.

PAPA: EŞCİNSEL RAHİP VE RAHİBELER GÖREVDEN AYRILSIN

Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Şehir Devleti Başkanı Papa Francesco, geçen aralıkta piyasaya çıkan bir kitapta yer alan ifadelerinde, eşcinsel rahip ve rahibelerin ruhban sınıfına dâhil olmaması gerektiğini, din görevlisi pozisyonundan ayrılmalarının kendileri için çok daha iyi olacağını belirtmişti.
Bunu ‘ciddi bir mesele’ olarak tanımlayan Papa, eşcinselliğin bugünlerde 'moda' olduğunu da öne sürerek, bu durumun kiliseyi de etkilediğini söylemiş, "Kilisedeki eşcinsellikler beni endişelendiriyor" demişti.
Papa Francesco, eşcinsellere yönelik ‘açılım’ olarak nitelenen bazı açıklamalar da yapmıştı.
Bu makama seçilmesinin hemen ardından, 2013 yılında konuşan Papa, "Bir kişi eşcinselse ve Tanrı'yı aramaktaysa, iyi niyetliyse, ben kimim ki onu yargılayayım!" demişti.
Papa, bir din adamınca çocukken istismar edilen bir kurbanla buluşmasında ise, "Tanrı seni böyle yaratmış ve böyle seviyor" ifadesini kullanmıştı.

DHA
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>