Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Üçüncü Dünya: Brezilya'da ordu, komünistlerin 'yanlışlıkla'öldürdüğü Nazi subayını andı

$
0
0
Üçüncü Dünya: Brezilya'da ordu, komünistlerin 'yanlışlıkla'öldürdüğü Nazi subayını andı
Faşist Nazi subayı Otto Maximilian'ı anan Brezilya ordusu... Ülke başkanının yolsuzluğunu haberleştirdiği için suikaste uğrayan Haitili gazeteci Rospide Petion... Greve çıkan Filipinli işçiler...Tunus'un ilk açık LGBTİ kimlikli cumhurbaşkanı adayı... Hepsi Üçüncü Dünya'da...



Kavel Alpaslan

Brezilya ordusunun, resmi Twitter hesabından eski bir Nazi subayı Otto Maximilian’ı anması tepki topladı. Folha de S. Paulo‘da yer alan habere göre, Brezilya ordusu 1968’de komünist şehir gerillaları tarafından öldürülen Nazi subayın adını askeri okula vererek onu ‘onurlandırdı’.

Maximilian, Latin Amerika’ya kaçan -ya da elini kolunu sallayarak gelen- Alman faşistlerinden sadece biri. Savaşın ardından çeşitli dönemlerde pek çok asker, özellikle dönemin ABD destekli askeri diktatörlüklerinin yolunu tutar. Maximilian’nın Batı Almanya’da da görev yaptığını hatırlatalım. Çünkü konu Demokratik Almanya’dan -namı diğer Doğu Almanya’dan- açıldığında klişeleşen eleştirileri sıralayanlar, Batı Almanya ve diğer ‘blok’ ülkelerinde ciddi görevler alan Nazi savaş suçlularını unutmuş olabilir…

İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin’de Sovyet askerlerine karşı savaşırken yaralanan Maximilian, Ulusal Kurtuluş Komutası (Comando de Libertação Nacional- Colina) tarafından uğradığı suikastte ilginç bir detay saklı. Örgüt Nazi subayını, Bolivya’da Arjantinli devrimci Ernesto Che Guevara’yı öldüren askerle (Gary Prado) karıştırır, asıl amaç Bolivyalı subayı öldürmektir. Colina hakkında dikkat çekici bir bilgi vermek gerekirse; ülkenin eski Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff’in bu hareketin en ünlü üyesi olduğunu söyleyebiliriz. 1960’lar Brezilyası’ndaki ABD destekli diktatörlük dönemi Bolsanaro ile birlikte sık sık gündeme geliyor.

Brezilya ordusuna geri dönecek olursak, ülkenin güncel Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun iktidara gelişinin ordu yetkilileri tarafından sevinçle karşıladığını da unutmamak gerekiyor. Öyle ki Brezilya solu tarafından ‘faşist’ olarak nitelendirilen Bolsonaro’nun iktidara geldiği seçim günü, kimi araçlardaki askerler kutlamalara eşlik etmişti. Ülkedeki sağın, ABD ve neoliberal politikaların ‘güven kaynağı’ Brezilya ordusunun seçim günündeki gövde gösterisini aşağıdaki videoyu izleyerek hatırlayabiliriz.

Ülkedeki neoliberal talanın son dönemdeki temsilcisi olan Bolsonaro yönetimi, Amazonlar’daki ağaç katliamlarıyla sık sık yerli halkla karşı karşıya geliyor. Büyük ormanlık alanların yakılması, özellikle bölgedeki yerli halkın göç etmek zorunda kalmasıyla farklı bir toplumsal sorun yaratıyor. Son olarak Naô Xohâ yerlilerinin yaşadığı bölgedeki ormanlık alanlar, benzin şişeleriyle gelen kişiler tarafından ateşe verildi.

https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2019/07/09/ucuncu-dunya-brezilyada-ordu-komunistlerin-yanlislikla-oldurdugu-nazi-subayini-andi/

Yenii Akit- Homofobi: KADEM, LGBTİ savunuculuğuna soyundu! Aileyi savunan Sema Maraşlı hakkında skandal sözler

$
0
0
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Üyesi ve Konya Şube Başkanı Kübra Karçaaltıncaba Solak, bir süredir sosyal medyadan KADEM’i eleştiren Davranış Bilimleri Uzmanı ve Yazar Sema Maraşlı’ya twitter üzerinden ateş püskürdü. Sema Maraşlı’yı soyadı üzerinden eleştiren Solak, “Ne YÖK’ten ne başka bir ülkeden denkliği olmayan internet üzerinden aldığı eğitim ile iftiralarına ortak olanlar; yazık size. Herkes kendi işini yapsın. Uzmanı olmadığınız konuda konferanslar vermeye kalkmayın.” ifadelerini kullandı.


Taha Emre Özdemir  Yeniakit.com.tr

KADEM Yönetim Kurulu Üyesi ve Konya Şube Başkanı Kübra Karçaaltıncaba Solak, Davranış Bilimleri Uzmanı ve Yazar Sema Maraşlı’nın KADEM’e yönelik eleştirilerine sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayla tepki gösterdi. Twitter hesabından paylaştığı mesajlarda, Sema Maraşlı’yı uzmanı olmadığı konularda konuşmakla suçlayan Solak, “Herkes kendi işini yapsın. Uzmanı olmadığınız konuda konferanslar vermeye kalkmayın. Kaldı ki uzmanı bile olsanız multidisipliner yaklaşımınız olmak zorunda. Kendi yaşanmışlıklarınız üzerinden toplumsal olaylar hakkında otorite gibi konuşma hakkını kimseye vermiyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Maraşlı gitsin kız çocuklarına Kur’an öğretsin”
Solak twitter mesajında, “Soyadı Maraşlı ama ne kocasına ne de babasına ait; kendi soyadını kendisi koyacak kadar aykırı. Yazıp çiziyor aileye dair peki hangi vasıfla, ne YÖK’ten ne başka bir ülkeden denkliği olmayan internet üzerinden aldığı eğitim ile İftiralarına ortak olanlar; yazık size. Herkes kendi işini yapsın. Uzmanı olmadığınız konuda konferanslar vermeye kalkmayın. Kaldı ki uzmanı bile olsanız multidisipliner yaklaşımınız olmak zorunda. Kendi yaşanmışlıklarınız üzerinden toplumsal olaylar hakkında otorite gibi konuşma hakkını kimseye vermiyoruz. Maraşlı gitsin kız çocuklarına Kuran öğretsin.” cümlelerini kullandı.

“Akademik bilgi” üzerinden aşağılamaya kalktı
“Erkeklerle hınca hınç dolu salonlarda konferans vermek, Kuran öğretmekten daha mı değerli.” diye soran KADEM Konya Şube Başkanı Kübra Karçaaltıncaba Solak, Maraşlı’nın fikirlerine değer veren kişi ve kurumları da şu ifadelerle aşağıladı:

“Aldığın vebalin farkında bile olacak kadar bile bilgi ve birikime sahip olamayabilirsin. Ancak bir müfterinin peşine düşen akademik ünvanlı abiler siz de mi bilimsel bilginin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Vallahi haksızsınız. Maraşlı gibi insanlara konferans verdiren belediyelere de Davranış Bilimleri Uzmanı ünvanı altında yazı yazdıran muhafazakar gazetelere de yazıklar olsun. Ve artık çözüm üretmek yerine; uyaran, eleştiren, sığ subjektif yorumlar yapan gazeteciler de alanı olmadığı konularda konuşan tarihçiler de sussun. Çözüm üretecek bilginiz olmadığı gibi zaten öyle bir derdiniz de yok. Sadece fitne üretiyorsunuz.”

Konuyu çarpıttı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sığındı
İstanbul Sözleşmesi'e ve LGBTİ sapkınlığının yaygılaştırılmasına tepki gösterenleri kadın düşmanı gibi göstermeye çalışan Solak, konuyu çarpıtarak, "Asfalta ölüleri serilen kadınların veballeri sizin boynunuza. Kadının öldürülmeme hakkını savunmanın neresi feminizm. Bizim DM’lerimiz çocuğunun gözü önünde dayak yiyen annelerin yardım istediği feryatlarla dolu. İstismara maruz kalan çocukların çığlıkları ile dolu. Üniversite hocalarından tacize uğrayan genç kızlarımızın göz yaşları ile dolu. Sırça köşklerde oturmuyoruz. KADEM Sn. Cumhurbaşkanımız himayesinde olmasa; ne tacizci hocayı koruyan Rektöre, ne çocuğunu istismar eden babaya, ne Allah’ın kendisine emanet ettiği karısına el kaldıracak kadar alçalan kocaya gücümüz yetmezdi." ifadelerini kullandı.

'LGBTİ Evrim Teorisi gibi Bilimsel Literatürde yerini almıştır'
LGBTİ'ililere yönelik enine boyuna araştırma yaptıklarını ifade eden Solak, "LGBTİ her ne kadar Darvin'in Evrim Teorisi gibi kabul edilmese de bilimsel literatürde yerini almıştır." dedi. KADEM'in bilimsel ve akademik bir bir dernek olduğunu ifade eden Solak, sözlerine şöyle devam etti:

"LGBT meselesine gelince; bizzat Konya’daki kadın STK başkanlarını toplayarak LGBT’nin tıbbî, sosyolojik, psikolojik boyutlarında alanında uzman hocalardan eğitim alarak çalışma yaptık. Yani birileri konuşuyor da vallahi boş konuşsanız keşke. LGBT bilim literatüründe yerini almış durumda. Tıpkı biz kabul etmesek de Darwin Teorisi’nin tıp fakültelerinde okutulduğu gibi. Bunun ne anlama geldiğini düşünebiliyor musunuz? KADEM bilimsel ve akademik bir dernektir. Bir meseleyi ele alırken 10 yıl sonra 20 yıl sonra karşılaşacağı sosyolojik problemlerin sonuçlarını hesap etmek zorundadır."

https://www.yeniakit.com.tr/haber/kadem-lgbti-savunuculuguna-soyundu-aileyi-savunan-sema-marasli-hakkinda-skandal-sozler-833223.html

Yeni Şafak yazarından Erdoğan’ın kızına: ‘Soros projeleriyle aileyi çökerten…’

$
0
0
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın yöneticisi olduğu KADEM için 'Soros projesi' benzetmesinde bulundu. Kaplan'a Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar'dan yanıt geldi.


Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan sosyal medya hesabından Kadın ve Demokrasi Derneği’ni (KADEM) hedef aldı.

Kaplan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın başkan yardımcısı olduğu KADEM için “Cinsiyet eşitliği gibi Soros projeleriyle aileyi çökerten Millî Eğitim, Aile Bakanlığı ve KADEM projeleri derhal durdurulmalıdır!” dedi.

“Tanzimat’tan bu yana en büyük tehdidin ailenin çözülmesi olduğunu” öne süren Kaplan, Erdoğan’ın kızının yöneticisi bulunduğu derneği hedef alarak “ailenin korunmasının milli güvenlik meselesi haline geldiğini” savundu.

BAYRAKTAR’DAN KAPLAN’A YANIT
Kaplan’ın KADEM yazılı açıklama ile yanıt verirken, bir yanıt da Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’dan geldi.

Bayraktar, Twitter hesabından şu mesajı paylaştı;

“KADEM, Ailenin birliğini ve korunmasını savunur, Soros projeleri iftirası vebaldir, Müslümanın hakkaniyetine yakışmaz. Çok etkileşim alınması doğru söylendiği anlamına gelmez.”

YENİ AKİT DE KADEM’İ HEDEF ALDI
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın ardından, Yeni Akit de KADEM’i hedef aldı.

“KADEM, LGBTİ savunuculuğuna soyundu!” başlıklı bir haber yayımlayan Yeni Akit, KADEM’in “LGBTİ sapkınlığının yaygılaştırılmasına tepki gösterenleri kadın düşmanı gibi göstermeye çalıştığını” yazarak KADEM Yönetim Kurulu Üyesi ve Konya Şube Başkanı Kübra Karçaaltıncaba Solak’a tepki gösterdi.

‘GİTSİN KIZ ÇOCUKLARINA KURAN ÖĞRETSİN’
Eski Vahdet yazarı Sema Maraşlı da KADEM’in “LGBTİ savunuculuğu” yaptığını öne sürmüştü. Maraşlı, KADEM için “KADEM gibi hükümet yanlısı bir dernekle, Mor Çatı gibi hükümet karşıtı, din düşmanı, LGBT destekçisi kadın dernekleri bir araya gelip aynı konuda uzlaşıyorlar. Hak ve batıl bir konuda uzlaşmışsa büyük ihtimal hakikatten vazgeçilmiştir” demişti.

Solak ise Maraşlı’ya yanıt vererek şunları söylemişti:

“Soyadı Maraşlı ama ne kocasına ne de babasına ait; kendi soyadını kendisi koyacak kadar aykırı. Yazıp çiziyor aileye dair peki hangi vasıfla, ne YÖK’ten ne başka bir ülkeden denkliği olmayan internet üzerinden aldığı eğitim ile İftiralarına ortak olanlar; yazık size. Herkes kendi işini yapsın. Uzmanı olmadığınız konuda konferanslar vermeye kalkmayın. Kaldı ki uzmanı bile olsanız multidisipliner yaklaşımınız olmak zorunda. Kendi yaşanmışlıklarınız üzerinden toplumsal olaylar hakkında otorite gibi konuşma hakkını kimseye vermiyoruz. Maraşlı gitsin kız çocuklarına Kuran öğretsin.”

‘CUMHURBAŞKANIMIZIN HİMAYESİNDE OLMASAK…’
Solak yanıtında şöyle söyledi:

“Asfalta ölüleri serilen kadınların veballeri sizin boynunuza. Kadının öldürülmeme hakkını savunmanın neresi feminizm. Bizim DM’lerimiz çocuğunun gözü önünde dayak yiyen annelerin yardım istediği feryatlarla dolu. İstismara maruz kalan çocukların çığlıkları ile dolu. Üniversite hocalarından tacize uğrayan genç kızlarımızın göz yaşları ile dolu. Sırça köşklerde oturmuyoruz. KADEM Sn. Cumhurbaşkanımız himayesinde olmasa; ne tacizci hocayı koruyan Rektöre, ne çocuğunu istismar eden babaya, ne Allah’ın kendisine emanet ettiği karısına el kaldıracak kadar alçalan kocaya gücümüz yetmezdi.

LGBT meselesine gelince; bizzat Konya’daki kadın STK başkanlarını toplayarak LGBT’nin tıbbî, sosyolojik, psikolojik boyutlarında alanında uzman hocalardan eğitim alarak çalışma yaptık. Yani birileri konuşuyor da vallahi boş konuşsanız keşke. LGBT bilim literatüründe yerini almış durumda. Tıpkı biz kabul etmesek de Darwin Teorisi’nin tıp fakültelerinde okutulduğu gibi. Bunun ne anlama geldiğini düşünebiliyor musunuz? KADEM bilimsel ve akademik bir dernektir. Bir meseleyi ele alırken 10 yıl sonra 20 yıl sonra karşılaşacağı sosyolojik problemlerin sonuçlarını hesap etmek zorundadır.”

https://www.birgun.net/haber-detay/yeni-safak-yazarindan-erdoganin-kizina-soros-projeleriyle-aileyi-cokerten.html

Polonya hükümeti ile IKEA arasında LGBTİ+ tartışması

$
0
0
Polonya’da bir IKEA çalışının işine “LGBTİ+'ları aşağıladığı” gerekçesiyle son verilmesi hükümet yetkilileri ile şirket arasında tartışmaya neden oldu. Hükümet IKEA’yı “boykot”la tehdit etti.


Murat KUSEYRİ
Stockholm

Polonya’da hükümet yetkilileri ve politikacılar, LGBTİ+'ları aşağılayan bir çalışanını işten atan IKEA’yı ifade özgürlüğünü ihlal etmekle suçluyor ve şirketi boykot etmekle tehdit ediyor.

IKEA, Polonya’da 17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Transfobi ve Bifobi Karşıtı Gün dolayısıyla LGBTİ+ bireyleri desteklemek için bir etkinlik düzenledi.

Çalışanlardan biri şirketin internet sitesinde eşcinselleri aşağılayan dini bir alıntı yayımladı. IKEA yöneticileri, söz konusu kişiden yazıyı silmesini istedi. Silmeyi reddedince de işine son verdi.

İsveç Devlet Televizyonu’nda yer alan habere göre söz konusu kişi, Polonya TVP kanalına yaptığı açıklamada inançlarından dolayı ayrımcılığa uğradığını ve işten atıldığını öne sürdü. “Ben sarsıldım. Mobilya satmak için işe alındım ama ben Katoliğim ve bunlar benim değer yargılarım değil” diyerek IKEA’nın değer yargılarını paylaşmadığını söyledi.

ADALET BAKANI DEVREDE
Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, olanların kapsamlı olarak araştırılması talimatını verdi. Eğer iddialar gerçekse “Bu tam bir skandal” dedi. “LGBTİ+ aktivistlerin değer yargılarını paylaşmayı reddedenlerin hukuki ve ekonomik şiddete uğradıklarını” iddia etti.

Avrupa Birliği Parlamenteri ve eski Adalet Bakanı Yardımcısı Patryk Jaki de işten atılan IKEA çalışanına hukuki yardım vereceğini açıkladı. Araştırmanın sonuçlarının söz konusu kişinin Katolik olduğu için ayrımcılığa uğradığını göstermesi durumunda IKEA’nın boykot edilmesi çağrısı yapacağını söyledi.

"LGBTİ+’LARIN HAKLARI POLONYA VE AB İÇİN BÜYÜK BİR TEHLİKE"
Bu olaydan bir ay önce de Hukuk ve Adalet Partisi Başkanı Jaroslaw Kaczynski, Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi LGBTİ+ bireylerin haklarının Polonyalı aileler ve Avrupa Birliği için “ciddi bir tehlike” olduğunu öne sürmüştü.

İddialarla ilgili yazılı bir açıklama yapan IKEA da olayı doğruladı. Şirket, değer yargılarının ifade özgürlüğü, hoşgörü ve her çalışana saygıya dayandığını ancak “inanç adına yapılan aşağılayıcı tutumları kabul etmeyeceklerini” belirtti. Yapılan yorumlardan çalışanların çoğunluğunun rahatsız olduğuna dikkat çekti.

IKEA GERİ ADIM ATMIYOR
Açıklamada “Başka bir grubun (örneğin Katoliklerin) aşağılanması durumumda benzeri önlemleri alırız. Sorun görüşlerin ifade edilmesi değil başkalarını aşağılayacak şekilde açıklanmasıdır” denildi.

IKEA’nın bağlı olduğu Ingka Grup’un basın sözcüsü Annika Mohlin, “İnsan bu değer yargılarını paylaşmıyorsa IKEA çalışılacak doğru yer değildir” dedi.

https://www.evrensel.net/haber/382724/polonya-hukumeti-ile-ikea-arasinda-lgbti-tartismasi

YRP’li gençlerden İstanbul Sözleşmesi’ne homofobik tepki

$
0
0
Yeniden Refah Partisi İzmit İlçe Gençlik Kolları, aile yapısına yönelik yıkıcı etkileri olduğu iddiasıyla İstanbul Sözleşmesi’ne tepki gösterdi


Yeniden Refah Partisi İzmit İlçe Gençlik Kolları Yürüyüş Yolu’nda basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını İzmit İlçe Gençlik Kolları Başkanı Ayşe Şener okudu. Açıklamaya İlçe Yöneticisi Fatma Güneş, İl Kadın Kolları STK Başkanı Nermin Telci, İl Kadın Kolları AR-GE Başkanı Şeyma Özkaraaslan, İl Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Yapar da katıldı.

‘İNANCIMIZLA ÖRTÜŞMÜYOR’

Açıklamayı okuyan İzmit İlçe Gençlik Kolları Başkanı Ayşe Şener, “24 Kasım 2011’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen ‘İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapımıza yönelik yıkıcı etkileri tehlike saçıyor. Bu sebeple toplumun temek dini, ahlaki ve kültürel dinamiklerini tahrip eden halkın inanç ve değerleriyle hiçbir şekilde uyuşmayan bir yapıya sahip olan ve özellikle aile kurumunun ifsadını hedef alan İstanbul Sözleşmesi’ne hayır. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı fıtrata aykırı bir kimliğe dönüştürmeyi hedef alan İstanbul Sözleşmesi’ne hayır” dedi.

‘LGBTİ’LİLERE ÖRGÜTLENME DESTEĞİ’

Sözlerini sürdüren Şener, “Eşcinsel hakları, hak temelli gibi kavramlar ile ‘Toplum size cinsiyet rolü dayatıyor, özgün olun’ denilerek eşcinselliğe yönlendirmek amacıyla sapkın yapılanma olan LGBTi’lilere örgütlenme desteği sağlayarak toplum ve aile yapısının ifsadını hedef alan İstanbul Sözleşmesi’ne hayır. Biz inanıyoruz ki aile ve toplum, Avrupa’ya uyum sağlama yasalarına dayalı çıkarılan sözleşmeler ile değil ıslah edici olan İslam düzeninin temel esaslarına medeniyetimizin temel dinamiklerine kayıtsız şartsız bağlanılarak kurtulur” dedi.

‘FESHEDİLMESİ GREKİYOR’

Şener son olarak şunları söyledi: “Çağrımız İstanbul Sözleşmesi’nin bir an önce fesh edilmesi içindir. Sapkın görüş ve hareketlere dur demek, aile yapısını, neslimizi ve toplum sağlığını korumak üzere bütün hassasiyeti ve iradeyi göstermek için biz varız” dedi. Yeniden Refah Partili kadınlar açıklama sonrası bu gün (10 Temmuz Çarşamba) Sivil Toplum Merkezi’nde düzenleyecekleri ‘Maddeye değil hayata bağlı ol’ adlı seminere tüm Kocaelilileri davet etti.” Ayşe AYDIN

https://www.cagdaskocaeli.com.tr/yrp-li-genclerden-istanbul-sozlesmesi-ne-tepki-h102688.html

ABD Kadın Milli Futbol Takımı Trump ile görüşmeyecek

$
0
0
PrintPocketPinterestFlipboardTumblrWhatsAppTelegramKindle ItTwitterFacebook29
Fransa’da düzenlenen FIFA Kadınlar Dünya Kupası’nın şampiyonu ABD Milli Takımı ülkesine döndü. Takım kaptanı Megan Rapinoe, ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’daki görüşme davetini geri çevirdi.


Rapinoe, takım olarak Beyaz Saray’a gitmek istemediklerini, zaten kendilerine de ‘belki de bu nedenle’ bir davet gelmediğini açıklamıştı.

Takım kaptanı ile Trump arasında önceden de gerilim yaşanmıştı. LGBTİ aktivisti lezbiyen oyuncu, Trump’ı ırkçı ve ayrımcı söylemleri nedeniyle eleştirmişti.

Afrikalı-Amerikalılara karşı sistematik ırkçılık ve polis şiddeti nedeniyle, Amerikan Ulusal Futbol Ligi (NFL) maçları öncesinde söylenen ulusal marş sırasında diz çökerek protestoda bulunan Colin Kaepernick gibi, Rapinoe da turnuvada milli marşı söylemeyerek ve takım arkadaşları gibi elini kalbine götürmeyerek tepkisini göstermişti.

Trump hem Rapinoe’yu hem de ABD milli takımını geçtiğimiz ay Beyaz Saray’da görüşmeye davet etmişti. Zafer sonrası ülkesine dönen Rapinoe, hem kendisi hem de takım arkadaşları adına konuşarak Trump’ı ziyaret etmeyeceklerini söyledi.

http://www.diken.com.tr/abd-kadin-milli-futbol-takimi-trump-ile-gorusmeyecek/

Homofobi... “Aile Yapımızı Yıkan Tüm Sapık Eylemlere Karşıyız”

$
0
0
Aile yapısını dinamitleyen ve Haçlı Batı zihniyeti ürünü olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”nin Milli Eğitim Bakanlığı’nın E-Rehberlik modülünün Kişisel Sosyal Rehberlik Hedefleri kısmına eklenmesine tepkiler büyüyor. 


“AK PARTİ İKTİDARINDA BUNLARI DA GÖRECEK MİYDİK?”
Bir tepki de Hukukçular Derneği Malatya Şube Başkanı Avukat Necati Karabay’dan geldi. Yazılı açıklama yapan Karabay, “Son günlerde Ülkemiz gündemini, Haçlı Batının toplumları eşcinselliğe yönlendirme projesi olan, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin yeniden Milli Eğitim Bakanlığı’nın gündemine girdiğini gördük ve İslami hassasiyeti olan ve Muhafazakâr bir parti olan AK Parti iktidarında bunları da görecek miydik? Diye kendimize sormaya başladık” dedi.

“AİLE YAPIMIZI YIKAN TÜM SAPIK EYLEMLERE, KİM YAPARSA YAPSIN KARŞIYIZ” Karabay, tepki açıklamasında şu ifadelere de yer verdi; “Milli Eğitim Bakanlığı tüm okulların yılsonu hedeflerini belirlemek üzere, MEBBİS sistemi üzerinden oluşturulan E-Rehberlik modülünün Kişisel Sosyal Rehberlik Hedefleri kısmına, ”Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” zırvasını da ekleyerek, herkesi şaşırtmıştır. Geçtiğimiz günlerde batı destekli

LGBT’li sapkınlar, ”Pride2019” adı altında sosyal medyadan yaptıkları ahlaksız davetle eşcinselleri İstanbul sokaklarında bir araya getirmek isterken, Toplumda eşcinselliği yaymak isteyen Lut Kavmi LGBT'nin Bu yıl 27. kez düzenlenen sözde onur yürüyüşüne, daha önce marjinal sol örgütler, DHKP-C ve PKK'ya verdiği destekle gündeme gelen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun başlattığı LGBT'ye destek kampanyasına HDP, CHP ve İyi Partili belediyeler sosyal medyadan destek vermişlerdir. Aileyi tehdit eden bu gelişmenin ardından AK Partili ve MHP'li belediyeler #AilemizHerŞeyimiz etiketiyle sosyal medyadan yeni bir kampanya başlattı ve kampanyaya tüm Türkiye destek vererek, bu sapkınları destekleyen partilere ve örgütlere gereken cevabı vermişlerdir. Hukukçular Derneği olarak diyoruz ki; Bu tür toplumsal ahlakın dışındaki davranışlar, bizim toplumumuza zarar verir. Seçimden önce Kur’an okuyan, namaz kılan belediye başkanlarının, seçimi kazanıp belediye başkanı olduktan sonra bu sapkınları desteklemeleri üzücüdür. İnanıyoruz ki, Milletimiz gereğini yapacaktır. AK Parti Hükümetinin de Aile yapımızı bozan, sapkınlığı Ülkemize yerleştirmeye çalışan AB ile imzaladığı İstanbul Sözleşmesini iptal etmelidir. Eğer erkek erkeğe, kadın kadına evlilik diyorlarsa, dinimize ve insanlığa sığmayan, hiçbir dinin kabul etmediği bir insan ilişkisini bu partiler nasıl desteklerler? Hukukçular Derneği olarak nereden gelirse gelsin, Aile yapımızı bozan eylemlerin karşısındayız. Kadim bir geçmişi olan Aile yapımızı yıkmaya yönelik olan bu tür eylemlere izin vermeyeceğimizi, Ecdadımız Osmanlı Aile yapısını Millet olarak hayatımıza örnek olarak almamız gerektiğini, Aile yapımızı yıkan tüm sapık eylemlere, kim yaparsa yapsın karşı olduğumuzu buradan herkese belirtmek istiyoruz”   

VUSLAT GAZETESİ

http://www.vuslathaber.com/malatya/aile-yapimizi-yikan-tum-sapik-eylemlere-karsiyiz-h40641.html

Vuslat Haber

Tayyar Tercan: Yanlışta ısrar etmek !

$
0
0
Bu hafta camilerde okunan cuma hutbesinde ailenin önemi, sapkın ilişkilerin, zinanın haram oluşu ve   gelecek nesillerin güzel ahlakla yetiştirilmesinin önemi anlatıldı. Müslüman bir ülkede, Müslümanların ibadethanesinde İslam’ın emrettiği şekilde hutbe verildi doğal olarak. Fakat bu hutbe bazı kesimleri rahatsız etti ve nerede yaşadıklarına bakmadan “Eşcinsel ilişkinin sapıklık olduğunu, zinanın haram olduğunu söyleyen” ve bunu Kuranı Kerimden kesin ölçülerle ifade eden hutbeyi ve hazırlayan Diyanet işlerini “nefret ve AYRIMCILIK” yapıyor diye suçlayıp tepki gösterdiler…

Böyle bir meselede kim tepki gösterebilir?

Tabii ki bu sapkın ilişkileri yaşayan, destekleyen, savunan ve bunun yaygınlaşması için iç ve dış destekli projeler üreten kesimlerden geldi tepkiler.

Mesela Alman haber kanalı Deutsche Welle, hutbede eşcinsel ilişkiye "sapık ilişki" denmesini ve zinanın haram olduğunun ifade edilmesini "Diyanet ayrımcılık yaptı" diye haber geçti.

Batı tandanslı kaynaklar “toplumsal cinsiyet eşitliği” adı altında nesillerin zihnini ifsat etmeyi destekliyor. Çünkü yaşama tarzları böyle. Bizi de kendilerine uygun hale getirip dönüştürmek için “sözleşmeler, uyum yasaları, kriterler koyuyorlar devamlı önümüze.

Mesela Hukuk kaidelerimize göre iki cinsin sapkın ilişkileri yasak ama ZİNA SUÇ DEĞİL. Neden suç değil? AB uyum yasalarına uygun yasal düzenleme yapıldığı için. Yani Batı kendi ahlaki kriterini bize dayattı, biz de ona göre yasa çıkarttık…

Şimdi sırada İstanbul Sözleşmesiyle sapkın ilişkiler ama her türlü sapıklık, (ki açın biraz medyayı takip edin LBGT+ nın artısı pedofili animali ve benzer canilikleri de barındırıyor) kişisel özgürlükler- bireyin tercihi ve ayrımcılığa karşı cinsiyet eşitliği adı altında korunuyor.

Aile bakanlığı kendi milletinden gelen bu tepkileri neden görmezden geliyor? Aile bakanlığının bağlı olduğu veya koordineli yürüdüğü KADEM, İstanbul Sözleşmesi’ne neden boyun eğiyor? Bu sözleşmelere imza attığınızda sizin iç hukukunuzun, inancınızın, geleneğinizin, törenizin, ahlak anlayışınızın hiç bir kıymeti kalmıyor. Neden? Çünkü uluslararası sözleşme hükümleri ülkelerin iç hukukunun üstündedir!

Bu mesele, milli mesele asıl beka meselesidir. Bir ülkenin geleceği gençliğinden oluşur. Gençliğin ahlakını bozduktan sonra nasıl bekadan bahsedebilirsiniz? Artık gençler evlenmekten korkar hale geldi. Boşanma oranlarını siz daha iyi biliyorsunuz sayın hanımefendiler?

Hâlâ "toplumsal cinsiyet eşitliği, kadını koruyoruz" adı altında bu meseleyi savunan gruplarla faaliyet yapıyor olmak, bu kadar ahlaki, bu kadar hayati bir meselede yapılan yanlışlığı ısrarla savunmak ne demektir?

Bizim inancımızda, ortada bir suç varsa, suçu oluşturan sebepleri ortadan kaldırmadan suç engellenemez. Aç bir insanın açlıktan ekmek çalması, öncelikle neden aç bırakıldığı sorusunu getirir ve ona sebep ortam ortadan kaldırılır. Mesele aç bir insanın ekmek çalması değildir. Asıl sorun orada nasıl aç kaldığıdır. Sebepleri ortadan kaldırmadan "niye ekmek çaldın" diyemezsin. Örnekteki gibi, ortada suç varsa, öncelikle suçun oluş sebeplerini ortadan kaldırmak gerekiyor.

Bu sözleşmeler, zinayı suç olmaktan çıkaran yasalar, evlendiği halde binlerce insanı tecavüzcü durumuna sokup cezaevine atan ve yuva yıkan yasalar, kadınların beyanı esastır diyerek erkekleri hayvan gibi gösteren düzenleme ve yasalar, süresiz nafaka cinayeti ve bu yüzden yeniden aile kuramayan yüz binlerce insanın vebali bu düzenlemeleri yapan bahsettiğimiz kişi ve kurumlardır.

İstanbul sözleşmesi ve aileyi yıkan gençliğin ahlakıyla oynayan bilmediğimiz her sözleşmeden çıkmalıyız acilen.

https://www.milatgazetesi.com/tayyar-tercan/yanlista-israr-etmek-/haber-210708

Boynunda plastik kelepçeyle denizde bulunan erkek cesedi!

$
0
0

Antalya'da denizde boynunda iki plastik kelepçe olan, 60 yaşlarında ve yabancı uyruklu olduğu değerlendirilen erkek cesedi bulundu.

Olay, saat 17.30 sıralarında, Lara sahili açıklarında meydana geldi. Tur teknesindekiler, Lara sahilinin yaklaşık 1 kilometre açıklarında hareketsiz yatan kişiyi görünce durumu polise bildirdi. İhbar üzerine harekete geçen Sahil Güvenlik ve Deniz Polisi, denize açılıp, yaptıkları arama sonunda 60 yaşlarında olduğu değerlendirilen kişiyi buldu.

Ekiplerin yaptığı kontrolde bu kişinin öldüğü belirlendi. Kıyafetleri üzerinde ve gözlüklü olan erkeğin boynunda ise iki plastik kelepçe bulundu. Ceset, Sahil Güvenlik botuyla Kaleiçi Yat Limanı’na getirildi.

Yabancı uyruklu olduğu değerlendirilen kişinin cesedi, savcının incelemesinin ardından Antalya Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

https://www.superhaber.tv/boynunda-plastik-kelepceyle-denizde-bulundu-haber-210701

Yeni Şafak - Ergün Yıldırım'dan homofobi: Dünyaya libidodan bakma sapkınlığı: Cinsiyet eşitliği ideolojisi

$
0
0
Her şey ölüyor. Karpuz ölüyor, salatalık ölüyor, sevgi ölüyor, dayanışma ölüyor. Modernliğin kar ve haz düzeninin ürünü bunlar. Kar elde ettiğimiz, kazanç sağladığımız ve kendisinden zevk aldığımız varlığa dönüşüyor her şey. Varlığın organik yapısı gün geçtikçe sentetik plastiğe dönüşüyor. Karpuz var ama tat yok, beraberlikler ve toplaşmalar var ama muhabbet yok. Her şey ailenin çatlayan organik yapısıyla başlıyor. Çatlayan ailenin doğallığı, samimiyeti, dayanışması, karşı cinsle beraberlikleri, kardeşlik ve ablalığı, ebeveyn ve evlatlığı.

 MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN

Ailenin parçalanması göç ve modernleşme ile gelen bir fiziksel durum. Ailenin çatlaması bir tinsel dağılma. Yani aileyi aile yapan ruhun çekilmesi. Ruhu çekilen aile geriye sadece atık olarak kalır. Ondan dolayı da sıkıcıdır. Kimse orada yaşamak istemez. Otel gibi kullanılır. Ailenin ruhunda oluşan çatlaklar, artık normal görüldüğü gibi teşvik ediliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği taarruzu budur. Avrupa modernliğinden aile yapımıza gelen bir taarruz. Oldukça masum gerekçelere ve maskelere sahip. Kadın şiddetini engellemek ve kadın haklarını korumak. Oysa maskeyi yüzünden çekip aldığımızda yedi başlı ejderha çıkıyor karşımıza.

Cinsiyet eşitliği ideolojisi, kadının kadınla yaşamasını, erkeğin erkekle yaşamasını aile diye tanımlıyor. Bütün itirazları de engellemek peşinde. Bunun için arsızdır. Saldırıya dur diyen ve itiraz edenleri hemen insan korkusu(homofobik) ile damgalıyor. Eşitliğe karşı çıkmakla suçluyor. Ne mucize bir kelime eşitlik! Oysa en büyük yalan! Yalan masal. Muktedirlere, batılı modernlere hizmet eden bir yalan masal. Nerede sınıf eşitliği? Nerede insanların eşitliği? Nerede eğitim eşitliği? Nerede güvenlik eşitliği? Nerede sağlık eşitliği? Zenginler ve kudret sahipleri daha fazla sağlık ve güvenlikten yararlanırlar. Zengin ve kudret sahipleri daha fazla eğitim ve mülkten yararlanırlar. Cinsiyet eşitliği de bulunmuş son yalan. Yalan masalın eşitliğinde son kavşak. Biyolojisi, genetiği ve fıtratı farklı olan insanlar nasıl eşit olur? Bütün doğada iki cinsiyet var, aynı şey insan için de geçerli. Çünkü doğanın doğası ile insanın doğası özünde bir. Allah’ın ayetlerinin farklı iki veçhesi.

Batı bütün ilahi doğal özden kopmuş. Dinlerini de kendilerine benzetiyorlar. Büyük bir tanrılaşma cüretkarlığı. Gay ve lezbiyen kiliseler kuruyorlar. Tanrılarını kendilerine hizmetkar yapan utanmazlar... Şimdi bu afet bize de sıçrıyor. Müslümanlıkla gayliği, lezbiyenliği ve ailesizliği yan yana görmek istiyorlar. Ey cahiller sürüsü! Avrupa iki yüzyıl önce tanrısını öldürdü ve sonra yerine kendisini koydu. Her gün de kaybettiği hakikat yerine yeni tanrılar icat ediyor. Şimdi de dünyaya libidodan bakmayı hakikat sanıyor. Bu sapkınlıklarla bu coğrafyayı ateşe veremezsiniz. Şükürler olsun ki hakikatimiz bütün parlaklığıyla semalarda ışıldıyor.

Ondan şüphe edenler ve Tanrı öldü diye çığlık atanlar sadece taklitçi maymunlar. Ne Allah bizi bıraktı ne de biz Allah’ı bıraktık. Hakikatimiz bütün masumiyeti ile bayrak gibi dalgalanıyor. Sapkın ve ruhaniyetten yoksun arzuların peşine düştükleri hazlara tapıyorlar şimdi. Bu hazlardan putlar icat ediyorlar. Libidolarına tapan bir güruh haline geliyorlar. Lut kavminin sapkınlığının-post modern versiyonu bu. Tanıdık olduğumuz bir sapma. Hakikat kitabımızda geçen bir insanlık sapma trajedisi. Sapma trajedisi şimdi post-modern zamanlarda sahneleniyor.

Ne kapitalizmin kudreti, ne modernliğin kudreti, ne de libodu kudretiyle hakikatimizi yıkabilirsiniz. Yıkmayacağınızı bildiğiniz için reddetmek yerine tahrife başvuruyorsunuz. Arzularınızla gelen körleşmeyle hakikate bakınca size şeytan görünüyor. Tanrılaştırdığınız nefsinizle İslam’a bakınca Allah’ın sesini duymak yerine içinizdeki şeytanın sesiyle yanılsama yaşıyorsunuz. Büyük bir tahrifat! Tarihte yaşadığımız Karmatiler ve batıniler tahrifatından daha da tehlikeli. Buna karşı mücadele edeceğiz. Kültürel cihadımız bu. Milletimizin mahremiyetini, ailesini, cinsiyetini ve nesillerini bozmaya gücünüz yetmeyecek. Allah’ı ne antropolojik bilinç, ne psikanaliz, ne toplumsal cinsiyet, ne de feminizmin önünde hesaba çekeceğiz. Ona teslim olacağız ve onun temiz vahyi ile yola devam edeceğiz.

https://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/dunyaya-libidodan-bakma-sapkinligi-cinsiyet-esitligi-ideolojisi-2052003

Yeni Akit'ten homofobi: LGBTİ'li azgınlara destek rekoru CHP'li Tanal'ın

$
0
0
Geçtiğimiz hafta AK Parti Çorum Milletvekili Erol Kavuncu ile yaşadığı LGBTİ tartışması ile gündeme gelen CHP'li Mahmut Tanal'ın Lut Kavmi'nin torunlarına olan desteği geçmiş yıllardan günümüze kadar artarak devam etti. TBMM kayıtlarında LGBTİ'li sapkınlar için verilen en kapsamlı yasa teklifi Tanal'a ait. CHP'li İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal; azgın kavim için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, 2015 yılında tam 22 maddeden oluşan bir öneri sunmuştu.

 Taha Emre Özdemir  yeniakit.com.tr

Önceki hafta TBMM Genel Kurulu'nda AK Parti Çorum Milletvekili Erol Kavuncu'nun, "Bazı kişi ve kurumlarca teşvik edilen bu onursuzluğu şiddetle kınıyoruz" ifadeleri sonrasında söz alan CHP'li Mahmut Tanal, "Kavuncu'nun sözleri anayasaya aykırı. Cezalandırılması gerekir" demişti. Tanal, sapkınların İstanbul'daki sözde 'Onur Yürüyüşü'nde de Taksim'e giderek LGBTİ'lilere destek vermişti.

TBMM'ye sapkınlar için en kapsamlı öneriyi Tanal sundu
CHP'li Avukat Tanal'ın LGBTİ'lilere olan sevdası ezelden beridir dozu artarak devam ediyor. TBMM kayıtlarına göre; sapkınlara destek için verilen en kapsamlı yasa teklifi de Mahmut Tanal'a ait.

CHP'nin İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Lut Kavmi'nin torunlarının yasal güvenceye alınması için tam 22 maddeden oluşan bir teklif hazırlamıştı. Tanal bu teklifine ilişkin konuşmasında sapkınlardan, "Lezbiyen, gay, biseksüel, trans ve interseks (LGBTİ) yurttaşlarımız." diyerek bahsetmiş, "İnsan hakları kapsamında onların da haklarının korunması ve herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmalarının önüne geçilmesi için 22 maddelik bir kanun teklifi hazırladım" ifadelerini kullanmıştı.

Mahmut Tanal, TBMM Başkanlığı’na sunduğu yasa teklifinin genel gerekçesini de şöyle izah etmişti:

"LGBTİ bireylerin emek piyasaları, hastane, okul gibi kamusal alanlarda, kendi aileleri ve sosyal çevreleri tarafından kötü muamele gördüklerine, fiziksel ve cinsel saldırılara, psikolojik ve ekonomik baskılara uğradıklarına ve öldürüldüklerine dikkat çekmek istiyorum. Kanun teklifi, Türkiye’nin yerine getirmekle yükümlü olduğu evrensel kriterler çerçevesinde LGBTİ vatandaşların sahip oldukları hakların iç hukuk yolu ile düzenlemesini öngörüyor ve 6284, 3924 ve 2828 sayılı yasalarda değişiklik içeriyor."

'Uluslararası sözleşmelere göre onları güvence altına almalıyız'
Mahmut Tanal sapkınlar için TBMM kayıtlarına geçen en kapsamlı kanun önerisinin gerekçelerine şunları da eklemişti:

"LGBT bireylerin devlet tarafından yasalar nezdinde korunması için uluslararası sözleşmelere uygun olarak iç hukukumuzda düzenlemeler yapılması gerekmektedir. LGBT yurttaşlarımız toplumun önyargılı ve homofobik tutumlarına, bu tutumların yol açtığı insan hakkı ihlallerine maruz kalmakta olup, devletimizin gerekli yasal düzenlemelerle bu yurttaşlarımızın haklarını koruması elzemdir. Ülkemiz vatandaşı olan her birey herhangi bir ayrıma tabi olmaksızın eşit haklara sahiptir. Zira devlete ve topluma karşı yükümlülüklerini tüm yurttaşlarımızla ayrıma tabi tutulmaksızın eşit olarak yerine getiren LGBT bireylerin, devletin yasal korumasından da diğer yurttaşlarımız gibi eşit olarak yararlanması gerekmektedir."

Teklifinde LGBTİ'li azgınların ailelerini şuçlamıştı
Tanal, 2015 yılında verdiği 22 maddelik önerisini meclise sunarken, LGBTİ'lilerin ilk olarak aileleri tarafından dışlandığını ifade etmiş ve anne babaları suçlamıştı:

"LGBT kişilerin toplumdan ayrıştırılması, ötekileştirilmesi genellikle aile kurumunda başlamaktadır. Aileleri tarafından ötekileştirilen ve sahipsiz bırakılabilen ve şiddete maruz bırakılabilen LGBT yurttaşlarımız toplumun ve devlet kurumlarının önyargılarıyla karşı karşıya kalmakta, istihdam, eğitim ve sağlık gibi temel haklardan diğer kişiler gibi yararl…"

https://www.yeniakit.com.tr/haber/lgbtili-azginlara-destek-rekoru-chpli-tanalin-834895.html

Homofobik Prof. Dr. Mustafa Tekin: LGBT tartışmalarına dair

$
0
0
Cinsiyet ve farklı cinsellik türleri üzerine günümüzde farklı kavramlar türetildi ve bunlara yönelik kamuoyunda ciddi tartışmalar başladı. Özellikle Türkiye’de her yıl haziran ayında “Onur yürüyüşü” adı altında bunlara dair hak talepleri dile getirilmeye başlandı. Aslında birçok konuda olduğu üzere, bu konuda da ciddi kavramsal tartışmalar yapmak yerine, karşılıklı hakarete varan sataşmalar tercih ediliyor nedense.

 Öncelikle bu bağlamda konuya dair görüşlerimi paylaşarak nerede durduğumu belirtmiş olayım. Ben-aynı zamanda bir ilahiyatçı olarak- homoseksüel, eşcinsel vb. düşüncelerin savunduğu teorileri doğru bulmuyorum. Niçin yanlış bulduğuma dair gerekçelerimi sıralamak isterim. Birincisi; insanın tabii cinsellik eğilimi kadın ve erkek arasındadır. Yani insanları bıraktığınızda bugüne kadar hep evlilikler kadın-erkek arasında olmuştur ve bu baskıyla gerçekleşen bir şey değildir. Demek ki burada tabii bir eğilim vardır. Özellikle tabiata yakın durmak ve tabilik görüşleri bakımından Stoa felsefesini önemsediğimi belirtmeliyim.

Homoseksüel ve eşcinselliğe dair teoriler tabii bir toplumsallığa uzaklar. Buna bazı kişiler itiraz etmekte ve kendilerini doğrulayacak bilimsel görüşlerin olduğunu söylemektedirler. Bu konuda belki bazı teorilerden bahsedilebilir ama henüz toplumsal hayatta böyle bir şeyin doğrulandığını söyleyemeyiz. İkinci gerekçem, Erkek ve kadının donanımları ile çocuğun meydana gelmesi, duygusal ve psişik roller açısından da kadın-erkek ilişkileri tabii işleyişe uygundur. Diğerlerinde tabii donanımları tersine zorlamanız gerekmektedir.

Hiçbir kutsal kitap ve özelde Kur’an-ı Kerim bu tür teorilere onay vermez. Kutsal kitabın söylemlerinin insan tabiatı ile uyumlu olduğunu belirtmek de gerekmektedir. İslam’ın buna karşı çıkış gerekçesi ise, özellikle zaruriyyat dediğimiz temel haklar bağlamında “nesli muhafaza” ilkesine aykırı olması sebebiyledir.

Modern ve postmodern haklarda bu tür ilişkilerin onaylanmasının sebebi, burada hakların meşruiyetini bizzat bireyin kendisinden alması sebebiyledir. Aslında modern felsefede ataerkil söylem devam etmekle birlikte, postmodern düşünce merkezsizliği getirdiği için ilk başta varolan kategoriler sorgulanmış ve bu arada her türlü ilişki biçimi insana referans yapılarak onaylanmıştır. Modern ve postmodern felsefenin insanı Tanrı’nın yerine ikame ettiğini söylememize gerek yoktur sanırım.

Fakat meselenin kanaatimizce tartışılması gereken bir boyutu daha vardır. Homoseksüel, heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel vb. farklı ilişki tarzları, aynı toplumda bir arada yaşadığında nasıl bir kamusallık oluşturulacaktır? Zaten gerilimin önemli bir kısmı da buradan kaynaklanmaktadır. Karşılıklı hakaret ve başkasının yokluğu üzerine varlık inşa etme yaklaşımları çözümsüzlük getiriyor ve bir sonuç çıkmıyor. Dolayısıyla farklı düşüncelerle nasıl bir arada yaşanacağı üzerine kafa yormak gerekiyor. 

Bu konunun Müslümanlar açısından Muhammed Arkoun’un deyişiyle “düşünülmeyen alan” olduğu anlaşılıyor. Halbuki geleceğe dair projeksiyon geliştirmek isteyen, evrensel olduğunu iddia eden ve iktidar talebi olan her düşünce içinde bunların da konuşulması ve nasıl bir kamusallığın inşa edileceğinin tartışılması gerekiyor. Bu tartışmalar yapılmadığı taktirde, hayatın pratikleri belirleyici oluyor ve maalesef aklı başında teoriler geliştirilmesi noktasında yine geç kalınıyor.

https://www.milatgazetesi.com/prof-dr-mustafa-tekin/lgbt-tartismalarina-dair/haber-210824

"Eşcinsel olduğum için beni dışlıyorsunuz"

$
0
0

Dünya Kupası'na damga vuran ABD Milli Kadın Futbol Takımı'nın kaptanı Megan Rapinoe...

Dünya Kupası'na damga vuran ABD Milli Kadın Futbol Takımı'nın kaptanı Megan Rapinoe, CNN'in "Trump'a ne söylerdiniz" sorusu üzerine ABD Başkanı Trump’a hitaben mesajlar verdi.

FIFA Kadınlar Dünya Kupası'nı kazanan ABD milli takımının kaptanı Megan Rapinoe, daha turnuva devam ederken Beyaz Saray'a gidip misafiri olmayacağını ilan ettiği Başkan Donald Trump'a bir mesaj daha gönderdi.

Sputnik’in haberine göre, ABD'ye dönüşte Trump'la "Belki davetiyeyi postayla göndermiştir, o yüzden gecikmiştir" diye nükteli cevap veren kaptan, ABD Başkanı'nın verdiği mesajlarla ülkedeki çeşitli grupları dışladığını ve her bir yurttaşa sahip çıkmak için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini dile getirdi.

Eşcinsel kimliğini ve ilişkisini kamuoyuna açıklamış olan Rapinoe, CNN'den Anderson Cooper'un "Trump'a ne söylerdiniz" sorusu üzerine kameraya dönerek ABD Başkanı'na hitaben şunları söyledi:

"Sizin mesajınız insanları dışlıyor. Beni dışlıyorsunuz, benim gibi görünen insanları dışlıyorsunuz, renkli insanları dışlıyorsunuz, sizi destekleyebilecek Amerikalıları dışlıyorsunuz."

"TEKRAR MUHTEŞEM YAPMA SLOGANIYLA HESAPLAŞMALIYIZ"


Üst üste iki Dünya Kupası kaldıran lavanta saçlı kaptan, "Trump'ın 'Amerika'yı Tekrar Muhteşem Yap' sloganının sonuçlarıyla hesaplaşmamız lazım" demesinin ardından yine ABD Başkanı'na hitaben şöyle devam etti:

"HERKES İÇİN MUHTEŞEM DEĞİL"

"Çünkü herkes için muhteşem olmayan dönemlere geri dönmekten söz ediyorsunuz. Az sayıda insan için muhteşem olmuş olabilir ve belki Amerika şimdi de az sayıda insan için muhteşem, ama bu dünyadaki Amerikalıların hepsi için yeterince muhteşem değil."

"HER BİR YURTTAŞI UMURSAMANIZ LAZIM"

"Bu ülkenin lideri olarak her bir kişiyi gözetmek ve her bir kişi için daha iyisini yapmak açısından inanılmaz bir sorumluluğunuz var."

"BEYAZ SARAY'A KÜFRETMEMELİYDİM, AMA YİNE DE GİTMEM"

ABD Futbol Federasyonu'ndan hiç kupa kaldırmamış milli erkek takımı ile Dünya Kupası'nı 4 kez kaldırmış milli kadın takımı arasındaki ücret uçurumunu kaldırmasını talep eden Rapinoe, buna destek vermeyen Trump'a "S.... Beyaz Saray'a gitmeyeceğim" diye tepki göstermesine ilişkin küfrettiği için pişmanlık belirtti.

Ancak kararında "Beyaz Saray'a gitmem, konuştuğum her takım arkadaşım da gitmeyeceğini söyledi" diye ısrar eden kaptan şunları söyledi:

"Takımdan kimsenin inşa etmek için bu kadar çok çalıştığımız platformu, mücadele ettiğimiz şeyleri ve yaşam biçimlerimizi terk etmekle ilgilendiğini sanmıyorum. Beyaz Saray'ın bizi teşhir vitrinine koymasına izin vermek bize anlamlı gelmiyor. Beyaz Saray'a gitmek yerine Washington'da anlamlı sohbetler yaparak değişime etkide bulunabileceğimiz pek çok insan var."

Odatv.com

Mustafa Çağsıcı'dab homofobi: Aile değerleri ve cinsel farklılıklar

Next: Dikkat homofobi: Birilerinin iddia ettiği gibi eşcinsellik doğuştan/genetik mi? Hayır, eşcinsellik genetik değildir. Eşcinselliğin genetik olduğuna dair bilimsel bir kanıt yoktur. Eşcinsellik psikolojinin/psikiyatrinin kurucu öncülerinden Freud’un tanımı ile ‘’psikoseksüel bir immatürite’’ yani bireyin psikoseksüel açıdan gelişememesi/olgunlaşamamasıdır. Cinselliğin olgunlaşmamış evreleri olan oral-anal döneme takılıp kalması(fiksasyon) veya geri dönmesidir(regresyon)(Freud, 1908,1910,1935). . Peki ‘’eşcinsellerin beyinleri farklıdır, onlar bu nedenle eşcinsel oluyorlar vs’’ şeklindeki iddialar hakkında ne söylenebilir? . Eşcinselliğin doğuştan geldiği mitini ilk duyuran –kendisi de bir gey olan- Simon LeVay’dır(1991). Daha sonra da Swaab(2004). . LeVay, eşcinsel erkeklerdeki hipotalamus boyutunun heteroseksüel erkeklerden daha küçük olduğunu bildirmişti(1). Peki bu bir neden mi idi yoksa sonuç mu? . Yani LeVay’in çalışmasındaki eşcinsel erkekler, beyinleri böyle olduğu için mi eşcinsel oldular yoksa eşcinsel bir hayat yaşadıkları için mi beyinleri böyle oldu? . LeVay bu soruyu sormamış ve cevaplamamıştı. Çünkü onun bu çalışması ölüm sonrasında yapılan beyin otopsilerine dayanıyordu. Dolayısıyla bu bireylerin doğum esnasındaki beyin boyutları hakkında herhangi bir tespiti yoktu. . Oysa biz bu konuda yapılan deneysel çalışmalar sayesinde cinsel yaşamın beyni etkilediğini (şekillendirdiğini) zaten biliyoruz. Şöyle ki; . Sütten kesilen yeni doğan erkek fareler iki gruba ayrılıyor. 1. grubun yanına çiftleşmeye müsait, 2. grubun yanına ise çiftleşmeye müsait olmayan dişi fareler bırakılıyor. Yani 1. gruptaki erkek fareler çiftleşebiliyor iken 2. gruptaki erkek fareler çiftleşemiyor. Belli bir süre sonra da her iki gruptaki erkek farelerin beynine bakılıyor. . Çiftleşebilen farelerin beyninde cinsellikle ilgili bölgelerdeki nöronal genişlik daha fazla iken, çiftleşemeyen farelerin medial amigdala bölgesi daha küçük bulunuyor. Ve hatta çiftleşemeyen bu erkek farelerin erişkin dönemde cinsel foksiyonlarında da defisitler/bozukluklar bulunuyor(2,3). . Yani cinsel yaşam(daki farklılıklar) beynin yapısını etkiliyor ve farklılaştırıyor. . Dolayısıyla, eşcinsel bireyler, beyinleri farklı olduğu için eşcinsel olmuyorlar. Eşcinsel bir yaşamları olduğu için beyinleri farklılaşıyor. Çünkü cinsel yaşamlarında bazen aktif/erkek bazen pasif/kadın desenini sergiliyorlar. Ve hatta çoğu da hormon alıyor. Tüm bunlar doğal olarak beyinlerini de farklılaştırıyor. . Zaten bu durum bu çalışmalarla ortaya çıktığı için LeVay de ‘’homoseksüellerin o şekilde doğmuş olduklarını kanıtlamadığını, kendisininki gibi araştırmaların abartıldığını, suiistimal edildiğini ve politik amaçlar için çarpıtıldığını'' itiraf ediyor. Ve diyor ki; ‘’ Neyi bulmadığımı vurgulamam önem arz ediyor. Homoseksüelliğin genetik olduğunu kanıtlamadım. Veya gey olmaya sebep olan bir gen bulmadım. İnsanların yaptığım çalışmayı yorumlarken en sık yaptıkları yanlışın aksine ben gey erkeklerin o şekilde doğmuş olduklarını söylemedim.’’ (4,5) . Yani LeVay -ve benzerleri- bile iddiasından vazgeçti ama bazıları hala onu referans göstererek bu iddiaları tekrarlıyor. İlginç... . 1-LeVay S. A difference in hypothalamic structure between heterosexual and homosexual men. Science. 1991 Aug 30;253(5023):1034-7. . 2- Cooke et al. Post-weaning social isolation of male rats reduces the volume of the medial amygdala and leads to deficits in adult sexual behavior. Behav Brain Res.2000 Dec 20;117(1-2):107-13 . 3-Breedlove SM. Sex on the brain. Nature. 1997 Oct. 23;389(6653):801. . 4-Mubarak Tahir, Why Are You Gay, The Advocate, 17 Temmuz 2001, s.38 . 5-Joseph Nicolosi, Homoseksüelliği Önleme Rehberi, 2011, s.90 Kaynak: Doktor Zeki Bayraktar https://www.dusuncemektebi.com/d/186374/birilerinin-iddia-ettigi-gibi-escinsellik-dogustan/genetik-mi
$
0
0
Bugünlerde ülkemizde aile değerlerinin ve doğal cinsel farklılıkların korunmasının önemi üzerine konuşmalar yapılmakta; farklı cinslerin bireysel hak ve özgürlüklerinin, farklılık ve doğal üreme yasalarını tahrip etmeden desteklenmesi gerektiği belirtilmektedir.

Batılı mühtedi entelektüellerin analizlerinin, -hem İslâmî hem de Batılı birikime ve metoda aşina oldukları için- özel önem taşıdığını daha önce belirtmiştim. Okuduklarıma göre bu entelektüellerden biri de İngiliz Müslüman düşünür Timothy Winter (Abdülhakim Murad)’dır. Aşağıdaki satırları, onun, daha önce sosyal medyada okuyup kaydettiğim, Batı’da ailenin durumuna dair yazısından yararlanarak kaleme aldım. (Maalesef yazının adresini tespit etmemişim.)

***

Batı’da insanların, kendinden memnun oldukları zamanımızda, ahlâkî bozulma veya çürüme fikrini ağza almak bile, insanın ‘gerici bir romantizm’le suçlanması için yeterli görünüyor ve bu tutum, ‘eleştirel ama şefkatli bir gözle’ Batıya bakan Müslümanları, eski zamanlardaki ‘nefis muhasebesi’nin günümüzde yapılmayışından dolayı rahatsız ediyor. ‘İhtiras duygusuyla tersyüz edilmiş şu dünyada’ hâkim liberal paradigmaya teslim olmuş insanlar, geçmişe bir insanlık tecrübesi olarak bakmak yerine, onu bütünüyle aşağılıyorlar. Küçük, kişisel olarak ahlâksız ve aynı zamanda ideolojik bir dürtüyle hareket eden Batılı elitlerin belirlediği bu söylem, modern toplumlarda varlığını sürdüreceğe benziyor.

Bu söylemin başlıca konularından olan ailenin konumu üzerindeki tartışma, zenginlikten ‘göbeği yağ bağlamasına karşın, çökmüş olan Kuzey’ (Batı) ile gitgide daha da yoksullaşan Güney arasındaki ideolojik çarpışmanın tam ortasında yer almaktadır. Aslında modern Batıya ait sosyal öğretiler, yeni bin yılda yeni ‘emperyal ideolojiler’e dönüşmektedir. “Polemikçilerin, alışılagelmiş feminizm ve eşcinselliği, Üçüncü Dünyayı pataklamaya elverişli bir değnek olarak kullanmaya kalkışmaları bunun bir delilidir.”

Winter’e göre 1960’lara kadar Avrupa aile değerleri aileyi merkeze alan İbrahimî dinî gelenekten besleniyordu. Yani Müslümanlar ile Hıristiyanların ahlâkî ve sosyal kabulleri, birçok bakımdan birbirine benzerdi. Bugün bu örtüşme büyük ölçüde kayboldu. Dahası, kendileri de yaygın bir cinsel kirlilik yaşayan “kiliseler, yıllanmış mercan kayaları gibi kendilerini özgürlükçü kum fırtınasıyla temizlenmiş ve yeniden şekillenmiş buldukça, mutlak ahlâkî hakikatlerle uyumlu ve inandırıcı bir ses olmayı iddia edemiyorlar artık.” Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Kitabında Lut peygamber döneminde eşcinselliğin hâkim olduğu, bu yüzden Sodom kentinin halkıyla birlikte helâk edildiği anlatılır. Şimdi “Sodom’un erdemlerini (!) belâgatle terennüm eden Hıristiyan ve Yahudi örgüt ve kişilerin sayısının gün geçtikçe arttığı gözlenmektedir.”

Öte yandan, “1970’lere kadar Müslüman Kardeşler’e ve Neo-Osmanlı İhyâcılar’a ilham veren Müslüman medeniyeti anlatısı, Selefin ‘bölünmemiş bir şeriat ekolü takip ettiği’ şeklindeki problemli tez üzerinden, aniden Selef’e dair ‘ütopik anlatı’ya yol vermiştir. Ama her iki grup arasında şefkat ve diğerkâmlıktan beslenen bir ahlâkı husule getiren ‘sıcakkanlı ve sorumluluk duygusu yüklü bir iman’a rastlamıyoruz.”

Çağımız Müslümanları, İslâm’ın ‘fakirleştirici ve dışlayıcı bir tarzda ideolojileştirilmesi olgusu’na karşı koyamadılar ve Rabb-i Rahîm’in sonsuz şefkatinden ilham alıp, ‘beşerin refahına yönelik samimi ve duyarlı bir ilgiden beslenen bir iman imajı’na kavuşamadılar. Bunu sürdürdüğümüz müddetçe, bu meselenin ve günümüzdeki başkaca kapsamlı meselelerin çözümüne katkı sağlamada başarısız olmaya devam edeceğiz.

Kur’an, Müslümanların başkalarına örnek olmalarını buyurur. Biz, sınırı aşmalara karşı ‘yıpratıcı ve küstah’ davranırsak ne örnek olabilir ne de Allah’ın bize gönderdiği mesajı başarılı şekilde aktarabiliriz. İşte bu yüzden, Batı toplumunun gerçek ikilemlerini anlamada zor olan yolu seçmeli, onlara gerçekten yardımı olabilecek çareleri ‘nazikçe’ sunabilmeliyiz.

https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-cagrici/aile-degerleri-ve-cinsel-farkliliklar-10699#

Dikkat homofobi: Birilerinin iddia ettiği gibi eşcinsellik doğuştan/genetik mi? Hayır, eşcinsellik genetik değildir. Eşcinselliğin genetik olduğuna dair bilimsel bir kanıt yoktur. Eşcinsellik psikolojinin/psikiyatrinin kurucu öncülerinden Freud’un tanımı ile ‘’psikoseksüel bir immatürite’’ yani bireyin psikoseksüel açıdan gelişememesi/olgunlaşamamasıdır. Cinselliğin olgunlaşmamış evreleri olan oral-anal döneme takılıp kalması(fiksasyon) veya geri dönmesidir(regresyon)(Freud, 1908,1910,1935). . Peki ‘’eşcinsellerin beyinleri farklıdır, onlar bu nedenle eşcinsel oluyorlar vs’’ şeklindeki iddialar hakkında ne söylenebilir? . Eşcinselliğin doğuştan geldiği mitini ilk duyuran –kendisi de bir gey olan- Simon LeVay’dır(1991). Daha sonra da Swaab(2004). . LeVay, eşcinsel erkeklerdeki hipotalamus boyutunun heteroseksüel erkeklerden daha küçük olduğunu bildirmişti(1). Peki bu bir neden mi idi yoksa sonuç mu? . Yani LeVay’in çalışmasındaki eşcinsel erkekler, beyinleri böyle olduğu için mi eşcinsel oldular yoksa eşcinsel bir hayat yaşadıkları için mi beyinleri böyle oldu? . LeVay bu soruyu sormamış ve cevaplamamıştı. Çünkü onun bu çalışması ölüm sonrasında yapılan beyin otopsilerine dayanıyordu. Dolayısıyla bu bireylerin doğum esnasındaki beyin boyutları hakkında herhangi bir tespiti yoktu. . Oysa biz bu konuda yapılan deneysel çalışmalar sayesinde cinsel yaşamın beyni etkilediğini (şekillendirdiğini) zaten biliyoruz. Şöyle ki; . Sütten kesilen yeni doğan erkek fareler iki gruba ayrılıyor. 1. grubun yanına çiftleşmeye müsait, 2. grubun yanına ise çiftleşmeye müsait olmayan dişi fareler bırakılıyor. Yani 1. gruptaki erkek fareler çiftleşebiliyor iken 2. gruptaki erkek fareler çiftleşemiyor. Belli bir süre sonra da her iki gruptaki erkek farelerin beynine bakılıyor. . Çiftleşebilen farelerin beyninde cinsellikle ilgili bölgelerdeki nöronal genişlik daha fazla iken, çiftleşemeyen farelerin medial amigdala bölgesi daha küçük bulunuyor. Ve hatta çiftleşemeyen bu erkek farelerin erişkin dönemde cinsel foksiyonlarında da defisitler/bozukluklar bulunuyor(2,3). . Yani cinsel yaşam(daki farklılıklar) beynin yapısını etkiliyor ve farklılaştırıyor. . Dolayısıyla, eşcinsel bireyler, beyinleri farklı olduğu için eşcinsel olmuyorlar. Eşcinsel bir yaşamları olduğu için beyinleri farklılaşıyor. Çünkü cinsel yaşamlarında bazen aktif/erkek bazen pasif/kadın desenini sergiliyorlar. Ve hatta çoğu da hormon alıyor. Tüm bunlar doğal olarak beyinlerini de farklılaştırıyor. . Zaten bu durum bu çalışmalarla ortaya çıktığı için LeVay de ‘’homoseksüellerin o şekilde doğmuş olduklarını kanıtlamadığını, kendisininki gibi araştırmaların abartıldığını, suiistimal edildiğini ve politik amaçlar için çarpıtıldığını'' itiraf ediyor. Ve diyor ki; ‘’ Neyi bulmadığımı vurgulamam önem arz ediyor. Homoseksüelliğin genetik olduğunu kanıtlamadım. Veya gey olmaya sebep olan bir gen bulmadım. İnsanların yaptığım çalışmayı yorumlarken en sık yaptıkları yanlışın aksine ben gey erkeklerin o şekilde doğmuş olduklarını söylemedim.’’ (4,5) . Yani LeVay -ve benzerleri- bile iddiasından vazgeçti ama bazıları hala onu referans göstererek bu iddiaları tekrarlıyor. İlginç... . 1-LeVay S. A difference in hypothalamic structure between heterosexual and homosexual men. Science. 1991 Aug 30;253(5023):1034-7. . 2- Cooke et al. Post-weaning social isolation of male rats reduces the volume of the medial amygdala and leads to deficits in adult sexual behavior. Behav Brain Res.2000 Dec 20;117(1-2):107-13 . 3-Breedlove SM. Sex on the brain. Nature. 1997 Oct. 23;389(6653):801. . 4-Mubarak Tahir, Why Are You Gay, The Advocate, 17 Temmuz 2001, s.38 . 5-Joseph Nicolosi, Homoseksüelliği Önleme Rehberi, 2011, s.90 Kaynak: Doktor Zeki Bayraktar https://www.dusuncemektebi.com/d/186374/birilerinin-iddia-ettigi-gibi-escinsellik-dogustan/genetik-mi

$
0
0
Hayır, eşcinsellik genetik değildir. Eşcinselliğin genetik olduğuna dair bilimsel bir kanıt yoktur.

Eşcinsellik psikolojinin/psikiyatrinin kurucu öncülerinden Freud’un tanımı ile ‘’psikoseksüel bir immatürite’’ yani bireyin psikoseksüel açıdan gelişememesi/olgunlaşamamasıdır. Cinselliğin olgunlaşmamış evreleri olan oral-anal döneme takılıp kalması(fiksasyon) veya geri dönmesidir(regresyon)(Freud, 1908,1910,1935).
.
Peki ‘’eşcinsellerin beyinleri farklıdır, onlar bu nedenle eşcinsel oluyorlar vs’’ şeklindeki iddialar hakkında ne söylenebilir?
.
Eşcinselliğin doğuştan geldiği mitini ilk duyuran –kendisi de bir gey olan- Simon LeVay’dır(1991). Daha sonra da Swaab(2004).
.
LeVay, eşcinsel erkeklerdeki hipotalamus boyutunun heteroseksüel erkeklerden daha küçük olduğunu bildirmişti(1). Peki bu bir neden mi idi yoksa sonuç mu?
.
Yani LeVay’in çalışmasındaki eşcinsel erkekler, beyinleri böyle olduğu için mi eşcinsel oldular yoksa eşcinsel bir hayat yaşadıkları için mi beyinleri böyle oldu?
.
LeVay bu soruyu sormamış ve cevaplamamıştı. Çünkü onun bu çalışması ölüm sonrasında yapılan beyin otopsilerine dayanıyordu. Dolayısıyla bu bireylerin doğum esnasındaki beyin boyutları hakkında herhangi bir tespiti yoktu.
.
Oysa biz bu konuda yapılan deneysel çalışmalar sayesinde cinsel yaşamın  beyni etkilediğini (şekillendirdiğini) zaten biliyoruz. Şöyle ki;
.
Sütten kesilen yeni doğan erkek fareler iki gruba ayrılıyor. 1. grubun yanına çiftleşmeye müsait, 2. grubun yanına ise çiftleşmeye müsait olmayan dişi fareler bırakılıyor. Yani 1. gruptaki erkek fareler çiftleşebiliyor iken 2. gruptaki erkek fareler çiftleşemiyor.  Belli bir süre sonra da her iki gruptaki erkek farelerin beynine bakılıyor.
.
Çiftleşebilen farelerin beyninde cinsellikle ilgili bölgelerdeki nöronal genişlik daha fazla iken, çiftleşemeyen farelerin medial amigdala bölgesi daha küçük bulunuyor. Ve hatta  çiftleşemeyen bu erkek farelerin erişkin dönemde cinsel foksiyonlarında da defisitler/bozukluklar bulunuyor(2,3).
.
Yani cinsel yaşam(daki farklılıklar) beynin yapısını etkiliyor ve farklılaştırıyor.
.
Dolayısıyla, eşcinsel bireyler, beyinleri farklı olduğu için eşcinsel olmuyorlar. Eşcinsel bir yaşamları olduğu için beyinleri farklılaşıyor. Çünkü cinsel yaşamlarında bazen aktif/erkek bazen pasif/kadın desenini sergiliyorlar.  Ve hatta çoğu da hormon alıyor. Tüm bunlar doğal olarak beyinlerini de farklılaştırıyor.
.
Zaten bu durum bu çalışmalarla ortaya çıktığı için LeVay de ‘’homoseksüellerin o şekilde doğmuş olduklarını kanıtlamadığını, kendisininki gibi araştırmaların abartıldığını, suiistimal edildiğini ve politik amaçlar için çarpıtıldığını'' itiraf ediyor. Ve diyor ki; ‘’ Neyi bulmadığımı vurgulamam önem arz ediyor. Homoseksüelliğin genetik olduğunu kanıtlamadım. Veya gey olmaya sebep olan bir gen bulmadım. İnsanların yaptığım çalışmayı yorumlarken en sık yaptıkları yanlışın aksine ben gey erkeklerin o şekilde doğmuş olduklarını söylemedim.’’ (4,5)
.
Yani LeVay -ve benzerleri- bile iddiasından vazgeçti ama bazıları hala onu referans göstererek bu  iddiaları tekrarlıyor. İlginç...
.
1-LeVay S. A difference in hypothalamic structure between heterosexual and homosexual men. Science. 1991 Aug 30;253(5023):1034-7.
.
2- Cooke et al. Post-weaning social isolation of male rats reduces the volume of the medial amygdala and leads to deficits in adult sexual behavior. Behav Brain Res.2000 Dec 20;117(1-2):107-13
.
3-Breedlove SM. Sex on the brain. Nature. 1997 Oct. 23;389(6653):801.
.
4-Mubarak Tahir, Why Are You Gay, The Advocate, 17 Temmuz 2001, s.38
.
5-Joseph Nicolosi, Homoseksüelliği Önleme Rehberi, 2011, s.90

Kaynak: Doktor Zeki Bayraktar

https://www.dusuncemektebi.com/d/186374/birilerinin-iddia-ettigi-gibi-escinsellik-dogustan/genetik-mi

Nicki Minaj Suudi Arabistan konserini iptal etti

Previous: Dikkat homofobi: Birilerinin iddia ettiği gibi eşcinsellik doğuştan/genetik mi? Hayır, eşcinsellik genetik değildir. Eşcinselliğin genetik olduğuna dair bilimsel bir kanıt yoktur. Eşcinsellik psikolojinin/psikiyatrinin kurucu öncülerinden Freud’un tanımı ile ‘’psikoseksüel bir immatürite’’ yani bireyin psikoseksüel açıdan gelişememesi/olgunlaşamamasıdır. Cinselliğin olgunlaşmamış evreleri olan oral-anal döneme takılıp kalması(fiksasyon) veya geri dönmesidir(regresyon)(Freud, 1908,1910,1935). . Peki ‘’eşcinsellerin beyinleri farklıdır, onlar bu nedenle eşcinsel oluyorlar vs’’ şeklindeki iddialar hakkında ne söylenebilir? . Eşcinselliğin doğuştan geldiği mitini ilk duyuran –kendisi de bir gey olan- Simon LeVay’dır(1991). Daha sonra da Swaab(2004). . LeVay, eşcinsel erkeklerdeki hipotalamus boyutunun heteroseksüel erkeklerden daha küçük olduğunu bildirmişti(1). Peki bu bir neden mi idi yoksa sonuç mu? . Yani LeVay’in çalışmasındaki eşcinsel erkekler, beyinleri böyle olduğu için mi eşcinsel oldular yoksa eşcinsel bir hayat yaşadıkları için mi beyinleri böyle oldu? . LeVay bu soruyu sormamış ve cevaplamamıştı. Çünkü onun bu çalışması ölüm sonrasında yapılan beyin otopsilerine dayanıyordu. Dolayısıyla bu bireylerin doğum esnasındaki beyin boyutları hakkında herhangi bir tespiti yoktu. . Oysa biz bu konuda yapılan deneysel çalışmalar sayesinde cinsel yaşamın beyni etkilediğini (şekillendirdiğini) zaten biliyoruz. Şöyle ki; . Sütten kesilen yeni doğan erkek fareler iki gruba ayrılıyor. 1. grubun yanına çiftleşmeye müsait, 2. grubun yanına ise çiftleşmeye müsait olmayan dişi fareler bırakılıyor. Yani 1. gruptaki erkek fareler çiftleşebiliyor iken 2. gruptaki erkek fareler çiftleşemiyor. Belli bir süre sonra da her iki gruptaki erkek farelerin beynine bakılıyor. . Çiftleşebilen farelerin beyninde cinsellikle ilgili bölgelerdeki nöronal genişlik daha fazla iken, çiftleşemeyen farelerin medial amigdala bölgesi daha küçük bulunuyor. Ve hatta çiftleşemeyen bu erkek farelerin erişkin dönemde cinsel foksiyonlarında da defisitler/bozukluklar bulunuyor(2,3). . Yani cinsel yaşam(daki farklılıklar) beynin yapısını etkiliyor ve farklılaştırıyor. . Dolayısıyla, eşcinsel bireyler, beyinleri farklı olduğu için eşcinsel olmuyorlar. Eşcinsel bir yaşamları olduğu için beyinleri farklılaşıyor. Çünkü cinsel yaşamlarında bazen aktif/erkek bazen pasif/kadın desenini sergiliyorlar. Ve hatta çoğu da hormon alıyor. Tüm bunlar doğal olarak beyinlerini de farklılaştırıyor. . Zaten bu durum bu çalışmalarla ortaya çıktığı için LeVay de ‘’homoseksüellerin o şekilde doğmuş olduklarını kanıtlamadığını, kendisininki gibi araştırmaların abartıldığını, suiistimal edildiğini ve politik amaçlar için çarpıtıldığını'' itiraf ediyor. Ve diyor ki; ‘’ Neyi bulmadığımı vurgulamam önem arz ediyor. Homoseksüelliğin genetik olduğunu kanıtlamadım. Veya gey olmaya sebep olan bir gen bulmadım. İnsanların yaptığım çalışmayı yorumlarken en sık yaptıkları yanlışın aksine ben gey erkeklerin o şekilde doğmuş olduklarını söylemedim.’’ (4,5) . Yani LeVay -ve benzerleri- bile iddiasından vazgeçti ama bazıları hala onu referans göstererek bu iddiaları tekrarlıyor. İlginç... . 1-LeVay S. A difference in hypothalamic structure between heterosexual and homosexual men. Science. 1991 Aug 30;253(5023):1034-7. . 2- Cooke et al. Post-weaning social isolation of male rats reduces the volume of the medial amygdala and leads to deficits in adult sexual behavior. Behav Brain Res.2000 Dec 20;117(1-2):107-13 . 3-Breedlove SM. Sex on the brain. Nature. 1997 Oct. 23;389(6653):801. . 4-Mubarak Tahir, Why Are You Gay, The Advocate, 17 Temmuz 2001, s.38 . 5-Joseph Nicolosi, Homoseksüelliği Önleme Rehberi, 2011, s.90 Kaynak: Doktor Zeki Bayraktar https://www.dusuncemektebi.com/d/186374/birilerinin-iddia-ettigi-gibi-escinsellik-dogustan/genetik-mi
$
0
0
Nicki Minaj'a sosyal medyadan tepki: Suudi Arabistan konserini iptal etti.


 ABD’li rapçi Nicki Minaj, Suudi Arabistan’da yapılacak 2019 Cidde Dünya Festivali’nde sahne alacağının duyurulmasının ardından sosyal medyada tepki gördü. Minaj, eleştirilerin ardından yaptığı açıklamada konserini iptal ettiğini duyurdu.

Sanatçı, “Dikkatlice düşündükten sonra, Cidde Dünya Festivali için planlanan konserimi yapmamaya karar verdim” dedi.

‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE DESTEĞİMİ AÇIKÇA ORTAYA KOYMAK BENİM İÇİN ÖNEMLİ’

Minaj yaptığı açıklamada, “Şovumu Suudi Arabistan’daki hayranlarıma sunmaktan başka bir şey istememekle birlikte, kendimi bu meseleler konusunda daha iyi eğittikten sonra, kadın haklarına, LGBTİ topluluğuna ve ifade özgürlüğüne olan desteğimi açıkça ortaya koymanın benim için önemli olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı.

İnsan Hakları Vakfı, geçen hafta açıklama yaparak, Nicki Minaj’dan ve diğer sanatçılardan Suudi Arabistan konserlerini iptal etmelerini istemişti.

Sosyal medya tartışmalarında, kadınların çarşaf giymek ve peçe takmak zorunda olduğu, kadınlara karşı  ayrımcılık politikalarının sürdürüldüğü Suudi Arabistan’da açık kostümleri ve müstehcen şarkı sözleriyle Nicki Minaj’a konser verdirilmesi ikiyüzlülük olarak nitelendirildi. Bazı sosyal medya kullanıcıları da, eşcinsel onur yürüyüşlerinde sahneye çıkan Minaj’ın, eşcinselliğin ölümle cezalandırıldığı Suudi Arabistan’da sahneye çıkmasındaki tezatlığa dikkat çekti.

https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2019/07/10/nicki-minaj-suudi-arabistan-konserini-iptal-etti/

Betül Soysal Bozdoğan'dan homofobi: LGBT lobisi ‘Onarım Terapisi’nin Üstünü Örtüyor!

$
0
0

Ülkelerse toplumlarının talepleri, değer ve normları gereği bu konuda farklı pozisyon alıyorlar.
Bazen bir konuya giriş yaparken sonrasında neler olacağını kestiremiyorsunuz.

Bir önceki yazımda LGBT konusunu ele aldıktan sonra çok farklı yansımalarla karşılaştım.

Beni sarsan ve üzüntüye boğansa gençlerin “imdat” çığlıkları oldu. Sosyal medyadan hesabıma ulaşan bazı gençler hayat hikâyelerini aktardıktan sonra “Gerçekten bu konuda iyileşebilir miyiz?” sorusunu sordular.

Anladım ki insanımız bu konuda cahil ve yalnız bırakılmış, adeta LGBT lobisinin propagandasına teslim edilmiş…

Toplum olarak STK’ları, medyası ve siyasi kurumlarıyla bu insanları kurtarmak için ve yeni adayları toparlamak için ne yaptık? Bu sorunun cevabını size bırakıyorum.

Gençlerin sorduğu soruya gelelim. ‘Onarım Terapisi’ ve iyileşme… Bu alan LGBT lobisinin tiksindiği, üstünü örttüğü bir konu. Biz onlara takılmadan, yardım çığlıkları atanlar için yazacağız, yolumuza bakacağız.

Şu an masamda duran Onarım Terapisi isimli kitabı sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazarı alana dair yeni bir klinik yaklaşım ortaya koyan, akademisyen Dr. Joseph Nicolosi. ABD’de Eşcinsellik Üzerine Ulusal Araştırma ve Tedavi Birliği’nin (NARTH) uzun dönem başkanlığını yürüten Dr. Nicolosi, ‘onarım terapisi’ adını verdiği tedavi yaklaşımını uygulayarak eşcinsel eğilimlerinin üstesinden gelmek isteyen yüzlerce kişiye yardımcı olmuştur. Dr. Nicolosi, Anne Babalar İçin Gençlerde Homoseksüelliği Önleme Rehberi isimli kitabıyla da alana katkı sağlamıştır. Yazar kitaplarında, kendi durumundan rahatsız kişilerin, homoseksüel davranışın kapanından kurtulup özgürlüğe erişmesini sağlayacak onarıcı terapötik adımları detaylıca anlatmış.

Dr. Nicolosi’nin akademik yaklaşımı pek çok ülkede derde derman oluyor.

Bilim üstüne düşeni yapmış. Ülkelerse toplumlarının talepleri, değer ve normları gereği bu konuda farklı pozisyon alıyorlar. Onarım terapileri Çin, Rusya, İran, Mısır, Uganda, Jamaika ve Endonezya gibi ülkelerde uygulanıyor. LGBT lobisinin dayatmasıyla Arjantin, Brezilya, Malta ve Tayvan’da yasaklanmış durumda. Malezya’da ise devlet destekli olarak uygulanıyor.

NARTH BENZERİ BİR KURUM TÜRKİYE’DE DE OLMALI

Türkiye’ye geldiğimizde ise bu bilimsel yaklaşım, toplum tarafından bilinmiyor. Devlette ise en büyük eksiklerden biri NARTH benzeri bir kurumun olmaması. Bu yönde çalışacak bir kurumun olması elzem ve konuya hakim psikologları yetiştirmek şarttır.

Türkiye’deki boşluklardan cesaret alan LGBT lobisi ise bırakın kurum düzeyinde böyle bir yaklaşımı, kitap evlerinde satılan Onarım Terapisi kitabını bile içlerine sindiremiyor ve yasaklanmasını talep ediyor.

Adres soran gençlere gelirsek, cevap vermeden olmaz. Alanda çalışan Mustafa Merter, Nevzat Tarhan, Saliha Erdim gibi isimleri işaret edebilirim.

Ve son olarak ailelere bazı mesajlar vermek istiyorum.

Çocuklarımıza şartsız-koşulsuz sevgi verelim.
Çocuklarımıza oldukça fazla zaman ayıralım.
Babalık rolü çocuğun cinsel kimliğinin oturmasında çok önemlidir. Ev içi rolleri klasik-geleneksel çizgide tutmamız elzemdir.
Evde baba yoksa erkek çocuk için onun yerini tutabilecek dede, dayı, amca gibi bir rol model olmalı.
Sorun varsa lütfen görmezden gelmeyin. Suçlayıcı olmayın. Sevgi diliyle konuşun ve terapiye yönlendirin.

Betül Soysal Bozdoğan / Diriliş Postası 

http://www.akasyam.com/lgbt-lobisi-onarim-terapisinin-ustunu-ortuyor-168933/

Homofobik Fatma Gülşen Koçak: ​"Aile için tehdit olan projeler geri dönülmez aşamalara gelmeden iptal edilsin"

$
0
0
​İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesinin aile için tehdit olduğunu söyleyen Gazeteci Fatma Gülşen Koçak, "Uygulamalarının Avrupa ülkelerindeki gibi geri dönülmez aşamalara gelmeden iptal edilmesini istiyoruz." dedi.



Türkiye Aile Meclisi, toplumu yozlaştıran ve İslami değerlerle örtüşmeyen ‘İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için basın açıklaması düzenledi.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesinde düzenlenen basın açıklamasına Gazeteci-Yazar Abdullah Şenaslan, Yazar Fehmi Demirbağ, Muhaddis-Yazar Harun Ünal ve Gazeteci Fatma Gülşen Koçak katıldı.

Türkiye Aile Meclisi adına basın açıklamamasını okuyan Gazeteci Fatma Gülşen Koçak, "Aileye savaş açmış, toplum ve aileyi terörize eden İstanbul Sözleşmesi'nin, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi'nin ve bağlı uygulamalarının Avrupa ülkelerindeki gibi geri dönülmez aşamalara gelmeden iptal edilmesini istiyoruz." dedi.

"Bu tehdit İslam toplumlarına ve mazlum halklara karşı topyekûn bir saldırıdır"

"Koçak, "Türkiye’nin 11 Mayıs 2011 yılında imzaladığı 24 Kasım 2011’de TBMM’nin müzakeresiz, şartsız kabul ettiği ve 1 Ağustos 2014 yılından beri yürürlükte olan başta ‘İstanbul Sözleşmesi’ olmak üzere CEDAW gibi sözleşmelerin güdümünde topluma dayatılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesini ve uygulamasının insanlığa, geleceğimize düşman olmaları nedeniyle reddediyoruz. Türkiye bu anlamda İslam ülkeleri içerisinde rol model olarak gösterilmek suretiyle, yapılan operasyon Türkiye’nin şahsında İslam dünyasına yönelik bir tehdittir. Bu tehdit bu anlamda İslam toplumlarına ve mazlum halklara karşı topyekûn bir saldırıdır. Bu saldırı aynı zamanda kadın haklarını savunur gibi görünmesine rağmen kadına da bir saldırıdır. İffete, ahlaka, kutsala karşı saldırıdır. Bu dünyayı büyük ölçüde insansızlaştırma operasyonudur. İnsan nesline karşı şeytani bir saldırıdır. Projelerin karşısında uluslararası güçler ve ‘300’ler Meclisi’ vardır."

"Aileye savaş açmış sözleşmeler geri dönülmez aşamalara gelmeden iptal edilmesini istiyoruz"

TÜİK’in resmi rakamlarına göre evlenen her dört çiftten birisi boşanmış ve boşanma oranı sadece bir yılda yüzde 11 arttığını hatırlatan Koçak, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"50 yılda olabilecek değişim 2014’te başlayan birkaç senelik süreçte gerçekleşmiştir. Kadın Erkek Fırsat Komisyonuna göre 2018’de 44 bin koruyucu 357 bin önleyici tedbir kararının verilmesi geleceğimiz, devletimiz ve insanlık için bir afettir. Son 15 yılda 10 milyon evlilik, 2 milyon boşanma mevcut. Unutulmamalıdır ki, aileyi korumak dağılmış aileleri toparlamaktan daha kolaydır. Üstelik aile kurumunu dağıtmış olan hiçbir ülkenin aileyi yeniden toparlamayı başardığı görülmemiştir. Süreç böyle devam ettiği takdirde toplum erkek, kadın, çocuk, devlet kısacası hepimiz kaybedeceğiz. Bundan kâr eden elbette çok uluslu kapitalist sermaye olacaktır. Gelecek nesillerin hakkı adına, kendi çocuklarımızın ve torunlarımızın hakkı adına, huzur evlerine terk edilen yaşlılarımızın, intihar noktasına gelmiş depresyon haplarının müptelası yalnızlıkların, sokaklara terk edilmiş çocukların hakkı adına, geleceğimiz ve insanlık adına çocukları, babaları ve aileleri savunabilmeliyiz. Aileye savaş açmış, toplum ve aileyi terörize eden İstanbul Sözleşmesinin, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesinin ve bağlı uygulamalarının Avrupa ülkelerindeki gibi geri dönülmez aşamalara gelmeden iptal edilmesini istiyoruz. Önce aile, önce aileyi koru diyoruz. 2020 yılını aile yılı ilan ediyoruz."

"Ne yazık ki, BM dahi eşcinsellerle birlikte hareket eder hale gelmiştir"

"Türkiye, eşcinsellik, LGBTİ, uyuşturucu, deizm ve terör beşlisinden büyüktür. "diyen Yazar Fehmi Demirbağ, "Eşcinsellik meselesi bütün dünyaya hak olarak dağıtılırken şunu unutmayalım ki bütün dünyanın eşcinselleri gökkuşağı altında birleşmişler. Tek bir millete dönüşüyorlar. Eşcinselliğin bütün dünyayı tehdit altına alması uzaylıların dünyayı işgal etmesine eşdeğerdir. Yaptıkları günahlar kendilerine kalmıyor. Çoluk çocuğa, kundaktaki bebeğe musallat olur hale geldiler. Dünyanın bütün otoritelerinin bu tehdide karşı ciddi bir teyakkuz haline geçmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki, BM dahi eşcinsellerle birlikte hareket eder hale gelmiştir. "şeklinde konuştu.

Peygamber efendimizin ‘İşler ehil olmayanların eline geçtiğinde kıyameti bekleyin’ hadisiyle konuşmasın başlayan Muhaddis-Yazar Harun Ünal, söz edilen kıyametin gerçek manada tasavvur edilen kıyametin değil, içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde meydana gelen çocuk hacizleri, ailenin dağıtılması, kadın hakları adı altında erkeğin etkisiz hale getirilmesi meselelerinin olduğunu söyledi.

"Pansuman tedavilerle neticeye ulaşılmaz"

Allah’u Teâlâ’nın erkeği kadının üzerine varis kıldığını belirten Ünal, "Aile kurumunu korumak için Allah’u Teâla erkeği kadınlar üzerine varis kılarak görevlendirmiştir. Yoksa kadın zulmetmesi için görevlendirmemiştir. Bu itibarla gerek İstanbul Sözleşmesi gerek buna benzer diğer sözleşmelerde pansuman tedavilerle neticeye ulaşılmaz. Yapılması gereken yeniden İslam’ı öğrenmektir. Kişinin zihniyeti İslamileşmemişse bundan her türlü bela beklenebilir. Hangi konum ve mevkide olursa olsun fark etmez. Allah’ın dediği gibi hep birlikte O’nun ipine sarılmalıyız. Müslümanları yeniden İslam’a ve bu ayete davet ediyoruz. "dedi. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)

https://dogruhaber.com.tr/haber/605268-aile-icin-tehdit-olan-projeler-geri-donulmez-asamalara-gelmeden-iptal-edilsin/

Acun Karadağ ‘Seks işçisi olmaz’ dedi, sosyal medyada hedef oldu

$
0
0
KHK ile işinden atılan öğretmen Acun Karadağ Twitter'da yaptığı değerlendirmeyle tartışma başlattı. Seks işçiliğini eleştiren Karadağ, seks işçiliğinin özgür bir hak olarak kabul eden bazı feminist çevreler tarafından eleştirilirken FEMEN ise KJaradağ'a destek veren bir açıklama yaptı.


KHK ile ihraç edilen öğretmen Acun Karadağ, geçtiğimiz günlerde “Genelevleri kapatma önerisine seks işçilerinden tepki” başlığı ile verilen habere “Gönder eşini o da işçilik yapsın o zaman bu işse” diyerek yeni bir tartışma başlattı.

Cumhuriyet Gazetesi, 7 Temmuz 2019’da “Genelevleri kapatma önerisine seks işçilerinden tepki” başlıklı bir haber yayımladı. Haberin altına sosyal medya hesabı üzerinden “Gönder eşini o da işçilik yapsın o zaman bu işse” diye açıklama yapan Acun Karadağ bazı feminist ve LGBTİ+’ların tepkisinin ardından sosyal medya hesaplarından yeni bir açıklama yayımladı.

“Benim cevabım üzerine tahmin edin kimler saldırıya geçti? Feministlerin alayı, LGBTİ üyeleri, siyasi anlayışların üyeleri, liberaller, reformistler, sınıf mücadelesi yürütmeyen her kim varsa?” diyen Karadağ’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle oldu:

“Bu eril bir dil. Gönder eşini ne demek, kadınları eşleri mi bir yere gönderiyor, sen orospuları mı aşağılıyorsun şeklinde sorular; Ahlakçı kadın düşmanı kafa, bunlar devrim yapsa biz karşı devrimci oluruz, bunlar devrim yapsa bizi asar, bu tweetten “esinlenerek” ne alakaysa Kürt düşmanı şeklinde suçlamalar, tespitler. Nuriye’nin notunu verdik de size biraz saygı duyuyordum o da gitti, homofobik, ataerkil tespitleri vb. gırla gitti. Sükunetle okudum hepsini. Nerden kaynaklı konuştuklarını anlamaya çalıştım. Yaşlarına aidiyetlerine, siyasetlerine baktım. Anlamaya, anlatmaya çalışmaktan uzak küfür ve hakaret ederek bastırmaya çalışanları, alay ederek üslupsuz yazanları engelledim. Anlatmaya çalışan ya da benim bir şey anlatabileceğimi düşündüklerime kısa cevaplar verdim. Ama genel olarak okuyup düşündüm.

Beni bire bir tanıyanlar bilir ki homofobik olmadığım gibi, tanıdığım LGBTİ’li arkadaşlarım vardır. Bir insanı eleştirirken takdir edersiniz ki onun cinsiyetine değil düşüncelerine bakarız. Tavrıyla, kişiliği ile ve cehaleti ile hiç sevmediğim bir şahısla tartışırım, teşhir de ederim. Ancak cahil, kaba LGBTİ üyesi birine aynı eleştirileri yapsam yer yerinden oynar. Homofobik denir. Yani tüm LGBTİ’liler melek midir? Kusursuz mudur? Kimseyle konuşurken, tartışırken cinsiyetini görmüyorum ben. Fikrini görüyorum. Hatta cinsiyetini bilmediğim biriyle tartışırken tesadüfen LGBTİ biriyse hemen altına bunlar homofobik diye yazarlar. Kimseye kendimi ispatlamak zorunda değilim. Tanımak isteyen gelir görüşürüz. Bu tip saldırıların altında da direnişi itibarsızlaştırmaya çalışmak, kitle bağımızı koparmak vardır. Biz insan olan herkesle görüşürüz, arkadaş oluruz.

Fuhuşa karşı önemli ve bilimsel açıklamalarıyla ilk karşı duruş yine Marksizmle yapılıyor. Marks ve Engels dünyayı nasıl başarıyla tahlil etmiş, nasıl değiştirip dönüştüreceğimizi anlatmışlarsa bu tahlilin içinde ailenin ve özel mülkiyetin kökenini ve Sosyalist dünyanın getireceği çözüm önerilerini de bir bir ortaya koymuşlar. Özellikle Sovyetler Birliği sürecinde Sosyalistler, Çarlık Rusyasının yozlaştırdığı Rus topraklarında hırsızlık ve fuhuşun nasıl engelleneceğinin yolunu göstermişler, dürüst insanların olduğu, fuhuşun yer almadığı bir toplum düzeni yaratmışlardır. Kapitalizm sürecinde fuhuş yine ezilen sınıftan kadın ve erkeklerin kullanıldığı bir durum. Burjuva içinde fuhuş yok. Onlar evlilik bağıyla mülklerini korumak için bir aradalar. Burjuva erkek karısını aldatırken yine ezilenlerden birini para karşılığı satın alarak fuhuşun tarafı oluyor. Yine egemen sınıfın mecbur bıraktığı koşullarda para karşılığı girilen cinsel ilişki. Yoksulların, ezilenlerin maruz bırakıldığı durum. Siyasal dönemi hangisi olursa olsun zenginler yapınca cinsel özgürlük fakirler yapınca fahişelik olarak tanımlanan insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri fuhuş. Yani ismi ne olursa olsun, kim eliyle yapılırsa yapılsın suç? Mesela reformizm ahlaksızdır. Neden? Devrimin önünde engeldir de ondan. Liberalizm ahlaksızdır. Neden? Çünkü devrimin önünde engeldir de ondan. Feminizm ahlaksızdır. Neden? Sınıfı cinsiyetçilikle böler, sınıfın güç birliğini engelleyerek devrime engel oluşturur da ondan. Kapitalizme dair her şey ahlaksızdır. Neden? Sömürüyü devam ettirir, devrimin önünde engeldir de ondan. Kısacası Emperyalist devletlerden gelen fonlardan tutun bu fonların avantasıyla çalışan her oluşum ahlaksızdır. Bunlar devrim, mücadele, direniş, fiili, meşru, militan mücadele sözcüklerinden nefret ederler. Böyle öğretilmiştir 12 Eylül’den itibaren. Sağcılardan bahsetmiyorum sol görünümlülerden bahsediyorum. Sağ faşisttir, sağ kapitalisttir. Düşmandır. Bilirsiniz ve mücadeleyi ona göre belirlersiniz. Sol görünümlüler tehlikelidir. Çünkü sinsidir. Sahtekardır. Bu oluşumlardan hiç biri işçilere, halka bu dille, bu görüntüyle gitmezler, gidemezler. Hiç biri bir fabrikaya fahişelik bir meslektir, seks işçiliğidir sloganıyla gidemez. Zaten işçileri, emekçileri örgütlemek gibi dertleri de yoktur. Onları sendika ağalarına çoktan teslim etmişlerdir. Ancak halka devrimci önderlik yapabilecek üniversite gençliğini hedef kitleleri görürler. Onların içine sızarlar.”

FEMEN, son günlerde bazı feministlerin fuhuşu kadın dostu bir işmiş gibi savunmalarını üzüntüyle takip ediyor. Fuhuş dünyanın en eski zulüm ve sömürüsüdür. Bir kez daha tüm feministleri fuhuşun karşısında, kadınların yanında yer almaya çağırıyoruz. Seks endüstrisi faşizmdir.

FEMEN’DEN DE DESTEK GELDİ

FEMEN Türkiye hesabından yapılan açıklamada “seks işçiliği” kavramına itiraz edildi. Açıklamada şöyle dendi: “FEMEN, son günlerde bazı feministlerin fuhuşu kadın dostu bir işmiş gibi savunmalarını üzüntüyle takip ediyor. Fuhuş dünyanın en eski zulüm ve sömürüsüdür. Bir kez daha tüm feministleri fuhuşun karşısında, kadınların yanında yer almaya çağırıyoruz. Seks endüstrisi faşizmdir.”

https://16punto.com/acun-karadag-seks-iscisi-olmaz-dedi-sosyal-medyada-hedef-oldu/

Yeni Akit'ten homofobi: Ekrem İmamoğlu'na sapkın ziyaret

$
0
0
Toplum yapısını dinamitleyen ve İstanbul Sözleşmesi kapsamında ülkemize de sokulmak istenen Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini’nin Norveç’teki temsilcisi olan Norveç Kültür ve Cinsiyet Eşitliği Bakanı Trine Skei, LGBTİ hayranı İmamoğlu’nu ziyaret etti.


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu seçim sürecinde hararetle destekleyen Batı ülkelerinden ilginç temsilciler ziyaret etmeye devam ediyor... AB ile varılan İstanbul Sözleşmesi gereği ülkemize de sokulmak istenen ve eşcinselliğin önünü açan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’nin Norveç’teki temsilcisi olan Norveç Kültür ve Cinsiyet Eşitliği Bakanı Trine Skei, LGBTİ hayranı İmamoğlu’nu ziyaret etti. Konuk Bakanı kapıda karşılayan İmamoğlu misafirine hediye de takdim etti. Bakan Skei, belediyenin anı defterine, “İstanbul ile kültür ve eşitlik alanlarındaki ilişkilerimizin daha da gelişmesini dört gözle bekliyoruz” yazarak, defteri imzaladı. Ardından başkanlık makamına geçen Skei, İmamoğlu ile bir süre baş başa görüştü.

CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ayrıca Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Bart Van Bolhuis, Belarus İstanbul Başkonsolosu Aleksai Shved ve Center For American Progress yöneticileri Michael Werz ile Max Hoffman de ziyaret etti.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/ekrem-imamogluna-sapkin-ziyaret-835207.html

Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>