Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

70 yaşındaki adam, 41 yaşındaki engelli yeğenine tecavüz etmiş!

$
0
0
Bilecik’in Pazaryeri ilçesinde Salim G. (70), zihinsel engelli erkek yeğeni H.T.’ye (41) tecavüz ettiği iddiasıyla çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.



Pazaryeri ilçesine bağlı Demirköy'de oturan Salim G., iddiaya göre zihinsel engelli yeğeni H.T.’ye tecavüz etti. H.T.’nin yaşadıklarını bir tanıdığına anlatmasının ardından kız kardeşi E.T. durumundan haberdar olarak jandarmaya şikayette bulundu.

Olayla ilgili soruşturma başlatan jandarma ekipleri Salim G.’yi gözaltına aldı. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Salim G., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Bilecik M Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Soruşturma sürüyor.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/igrenc-olay-boyle-ortaya-cikti-41316884

Yeni Akit'ten yine homofobi: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni ünlüler üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyorlar!

$
0
0
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni ünlüler üzerinden meşrulaştırmaya çalışıyorlar! Amaçları dünyayı soysuzlaştırmak

Evlat edindiği erkek çocuğunun kendisine ‘Ben erkek değilim’ dediğini iddia eden ünlü oyuncu Charlize Theron, 7 yaşındaki çocuğun trans olduğunu savunarak kız gibi giydirip, Siyonist Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesinin reklamını yapmaya ve eşcinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya çalışıyor.


 Oğuzhan Çağlar  yeniakit.com.tr 

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini yayarak eşcinsel sapıkları toplumda yaymaya ve aileyi yıkmaya çalışan AB menşeili Siyonist destekçileri, şimdi de ünlüler üzerinden eşcinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya ve yaymaya çalışıyor. 7 yaşındaki oğlunun trans olduğunu iddia ederek onu kız gibi giydiren dünyaca ünlü Oyuncu Charlize Theron, daha cinsiyetin ne olduğunu anlamakta bile güçlük çeken çocuğun 3 yaşında kendisine ‘Ben erkek değilim’ dediğini iddia etti. Theron, cinsiyetçiliği de ırkçılıkla eş tutarak cinsiyet ayrımının kaldırılmasını talep etti.

Sapkınlığı çocuklar üzerinden yaymaya çalışıyorlar!
Erkek çocuğunu kız gibi yetiştirerek siyonist projenin yayılmasında görev alan Theron, “Hâlâ ırkçılığı tartıştığımıza inanamıyorum. Bu konu artık kapanmalı. Cinsiyet eşitliği de öyle” ifadeleriyle cinsiyet ayrımını ırkçılıkla bir tutarak, cinsiyet ayrımının kalkması gerektiğini savundu. AB menşeili siyonist proje olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’nin Türkiye ayağı da İstanbul Sözleşmesi ve sözde kadını savunan yasalar ile bu yasaları desteklediğini iddia eden Feminist örgütler eliyle tamamlanmaya çalışılıyor.

Boston'da 'heteroseksüel onur yürüyüşü' düzenlendi; protestocuların sayısı yürüyüşçüleri beşe katladı

$
0
0
ABD'nin Boston kentinde düzenlenen 'heteroseksüel onur yürüyüşüne' sadece 200 kişi katılırken, yaklaşık bin kişi muhafazakar bir grup tarafından düzenlenen yürüyüşü protesto etti.


Belediyenin geçen Haziran ayında yapılan başvuruyu kabul etmesinin ardından Super Happy Fun America isimli bir grup tarafından düzenlenen yürüyüşte, "LGBTİ'ye H'nin de eklenmesini istiyoruz"şeklinde sloganlar atıldı.

The Guardian'ın aktardığına göre yürüyüşe katılan yaklaşık 200 kişiyi yüzlerce polis korurken, protestocular yürüyüşçülere, "Nazi pislikler" diye bağırdı. Yürüyüş sırasında Emerson Üniversitesi öğrencileri, "Eşcinsel olun" ve "Heteroseksüel onur yürüyüşüne ihtiyaç yok"şeklinde pankartlar açtı. Üniversitenin LGBTİ öğrenci grubunun başkanı yayınladığı açıklamada yürüyüşe, "anormal" dedi.

Yürüyüşü organize eden John Hugo, belediye binasının önünde LGBTİ karşıtı olmadığını ifade etse de, "Okullarda LGBTİ ile ilgili şeyler öğretilmesi" ve "çocukların eşcinsel olması" konusunda şikayetlerde bulundu. Hugo ayrıca Boston belediye başkanını eleştirerek, "Marty Walsh bugün burada sadece 20 kişi olacağını söylemişti.  Sadece anlayışsız değil, saymayı da bilmiyor" dedi.

Boston polisi yürüyüş sırasında çoğu karşı protestocu 36 kişinin gözaltına alındığı ve dört memurun yaralandığını belirtti. ABD Demokrat Temsilciler Meclisi üyeleri Alexandria Ocasio-Cortez ve Ayanna Pressley, yürüyüşü protesto ederken gözaltına alınanların kefaleti için para toplayan bir internet sitesinin adresini paylaştı.

Super Happy Fun America isimli organizasyonun internet sitesi heteroseksüel bireylerin ABD'de en sert biçimde baskıya maruz kalan grup olduğunu iddia ediyor.

https://t24.com.tr/haber/boston-da-heteroseksuel-onur-yuruyusu-duzenlendi-protestocularin-sayisi-yuruyusculeri-bese-katladi,837442

Fobik Yeni Akit: Kayyımlar, KHK’lılar, EYT’liler, Suriyeliler

$
0
0
Türkiye’de geçen seneye kadar KHK’lılar yani Kanun Hükmünde Kararname ile işten çıkarılanlar, EYT’liler yani Emeklilikte Yaşa Takılanlar gibi “sosyal medya grupları” yoktu. Bunların gerçek hayattaki grupları “hükümet aleyhtarı faaliyet” yapıyorlar. Bu bir suç olmasa da durumu tespit etmek gerekir.

Şimdi bu satırları okuyan bir “emeklilikte yaşa takılan vatandaş” çıkıp da “Bize niye hükümet aleyhtarı diyorsun. Biz de Reis’e oy verdik” diyebilirler.

İşte FETÖ bu noktada devreye giriyor. FETÖ aynı zamanda “Siyonist yapılanma” olduğu için her taşın altından çıkmasa da hiçbir taşın altını boş bırakmıyor. FETÖ’nün sadece Fetullah Gülen’den ibaret olmadığını tekrar hatırlatalım. İzmir’den çıkan bir vaizin sempatizanlar toplayıp büyüttüğü bir örgüt değiller; tam tersine arkalarında Türkiye dışında devletler var.

Karargâhı Amerika’da, kafası Tel Aviv’de, kuyruğu Türkiye’de olan bir kirli örgüt!

Terör örgütleri onlarca yıldır kan dökme pahasına toplumu bölmeye çalışırken, halkın seçtiği milli liderler “18 yıl oldu” diyerek gereksiz yıpratılmalara maruz kalıyorlar. Siyasi iradeyi eleştirelim de belli noktalarda destek olsanız olmaz mı? Mesela terörle büyük mücadele var, Fırat’ın doğusunda ordumuz savaşıyor, ekonomide TL’ye dönelim denilen yerde saldırıya uğrayan ekonomimiz var. Yöneticilerimiz; “Dolar önemlidir, Avrupa bizi kullansın” fikriyatında olsaydı ortada savaş kalmazdı.

Milletçe karar veriyoruz! Esir mi yaşayacağız, hür mü olacağız?

Hür olacaksak savaşacağız, esir olacaksak, “Bugün Ankara yağmurlu, havadan sudan haber bülteni başlıyor” diye yazılar yazalım!

Konuyu dağıtmadan KHK’lılar ve EYT’lilere dönelim.

Emeklilikte “yaş” faktörü biraz daha aşağı çekilsin diyen insanların bu talepleri normaldir. Herkes daima en iyisini ister. Emeklilikte “yaş” faktörüne bir çözüm getirilmesi de her zaman talep edilebilir, normaldir. Bu durumun 1999’da oluştuğu da unutulmamalı!

FETÖ gibi örgütler ortaya çıkan boşluğa ve taleplere “EYT’liler” diye isim vererek herkesi “tek çatı” altında toplamaya çalışıyor. Bu da “olağan” diyelim, insanların “tek yumruk” hareket ederek haklarını istemesi daha etkili olur. Peki, olağandışı olan nedir? “Tek çatı” halinde toplanan EYT’liler üzerinden kendi emellerini araya sıkıştıran FETÖ herkesi çatır çatır kullanıyor, çoğu kişi de bunun farkına varamıyor. Tıpkı siyonizme çalışıp bunun farkında olmayanlar gibi!

Mevzu “hak arama” noktasından çıkıp siyasi propagandaya dönüşüyor. “EYT’lilere vermediler ama Suriyelilere veriyorlar” demeye başladılar. Bu formül İstanbul’da tuttu. FETÖ hedefine ulaştı.

Bu duruma da siyasi iradenin önlem alması gerektiği ortada! Adamlar plan yapıyor, herkesi aynı torbanın içine koyuyor, PKK’lısı, FETÖ’sü, Ulusalcısı, Kemalisti, eski ülkücüsü, muhafazakar görünümlüsü bir araya geliyor ve “aynı kişiye” oy verip onu seçebiliyorlar.

Kanun Hükmünde Kararname ile işten çıkarılanlar da KHK’lılar diye sosyal medyada örgütlenmiş vaziyette ve çoğu hâlâ çok saldırgan mesajlar atıyorlar. Ancak tüm KHK ile işten çıkarılanlar suçlu olmayabilir, aralarında “aklanmış” olanlar ve devletin güvenlik güçlerinin incelemesi sonucu örgüt üyesi olmadığı tespit edilenler olabilir. Bu durumda bunların haklarını istemesi doğaldır. Çoğu kişi aslında işlerine döndü, bunu da görmek gerekiyor. Devlet illa ki, “kurunun yanında yaşı da yakalım” demiyor.

FETÖ “boş bulduğu her yere” sızmaya devam ediyor. Bir bakmışsınız caminin birine giriyor; “Niye hutbede Atatürk ismi geçmedi” diyerek namaz kılan cemaati birbirine düşürüyor. Bir bakmışsın camiden çıkıp pat diye Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel yani LGBT’lilerin eylemlerinde kafalarına başörtü takarak boy gösteriyorlar. Bunların “İslam ehli” olması mümkün mü?

Dikkat ederseniz KHK’lı, EYT’li derken iş LGBT’liye kadar geldi. FETÖ’nün son sızma taktiği bu! FETÖ Amerika’nın ileri karakoludur. Bu karakol ülkemizde tamamen yıkılınca dünyada da yıkılması daha kolay olacaktır.

“KAYYIMLAR VE TERÖRLE MÜCADELEYE BİR ÖRNEK”

Kayseri Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın daha önce Van Belediyesi’ne kayyım atandığı dönemde genel sekreterlik yapmıştı. Van’da belediyeye uğramayan, hatta Van’da yaşamayan kişileri tespit edip işten çıkarmıştı. Bu durumdan da “büyük zevk aldığını” söylemişti. Çünkü terör örgütüne darbe vurmuştu, devletten maaş alıp keyifle teröristlik yapanların tekerine kocaman bir çomak sokmuştu. Demek o çomak bayağı uzunmuş ki bugün hâlâ birileri algı yönetimi yapıp “Sanki belediyede her gün işe gelen memuru, işçiyi çıkarmış gibi” haberler yapıyorlar. Tebrikler Mustafa Yalçın! Terör örgütüne öyle çomak sokmuşsunuz ki hâlâ çıkaramamışlar!

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/haci-yakisikli/kayyimlar-khklilar-eytliler-suriyeliler-29615.html

Ünlü kadın oyuncu cinsiyet değiştirdi... O artık Atlas Karan!

$
0
0

'İlişki Durumu Karışık' dizisinin çocuk bakıcısı Gülendam'ı Aybike Esin Tutumluer cinsiyet değiştirdi.

2 yıl önce ameliyat olan oyuncu, adını da Atlas Karan Tutumluer yaptı.

31 yaşındki oyuncu son olarak 'Hayati ve Diğerleri’ dizisinde polis memuru Nurten karakterine hayat vermişti.

Hürriyet

Cezaevinde LGBTİ olmak

$
0
0
LGBTİ mahkûmlar, temel ihtiyaçlar için bile mücadele vermek zorunda kalıyor

"Yirmi sekiz ay tecritte, sekiz ay müşahede koğuşunda tutuldum çünkü cezaevinde benden başka eşcinsel mahkûm yoktu; beni nereye koyacaklarını bilemediler."


Bu anlatım, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum (CİSST) Derneği’nden Hilal Başak Demirbaş tarafından hazırlanan "Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak" kitabında yer alan bir LGBTİ mahkûma ait. LGBTİ’lerin cezaevi koşullarını ortaya koyan kitapta yer alan sözler, buzdağının görünen kısmından sadece bir kesit.

LGBTİ tutuklu ve hükümlülerden mektuplar alan CİSST Derneği, kendilerine en fazla sevk konusunda başvuru geldiğini söylüyor çünkü yerleştirme, en sık karşılaşılan sorunlardan biri. Dernek üyesi Demirbaş, "Eğer gittikleri cezaevinde başka LGBTİ’ler yoksa tek başlarına kalıyorlar. Bazen kapasite sebebiyle LGBTİ koğuşu açılmıyor. Örneğin, iki sene önce Alanya Cezaevi’nde LGBTİ mahkûm çoktu ancak doluluk gerekçesiyle açılamamıştı. Mahpuslar uzun süre tecritte kaldı" diyor.

ÖZGÜR HAYATTA NASILSA HAPİSHANEDE DE AYNI

Burcu Karakaş'ın DW Türkçe'de yer alan haberine göre LGBTİ mahkûmların haklarının artık daha görünür olduğunu ve infaz memurlarının daha dikkatli davrandığını dile getiren Demirbaş, trans mahkûmlara kimlik ismiyle hitap etme sorununun ise devam ettiğini dile getiriyor. "Mahpusun, örneğin, isminin ‘Ayşe’ olmasına rağmen, kullanmadığı kimlik ismiyle hitap edilebiliyor. Farklı şekillerde aşağılayıcı cümlelere ve hakaretlere maruz kalabiliyorlar" diyor.

LGBTİ’lerin cezaevi koşullarına yer veren kitapta, bir LGBTİ mahkûmun, "Özgür hayatta nasılsa hapishanede de aynı. Hakaret, sözlü taciz, aşağılayıcı tavır ve davranışlara maruz kalıyoruz" sözleri de, yaşanan muameleyi örneklendiriyor.

LGBTİ hakları aktivisti avukat Aylin Kırıkçu, trans mahkûmların görünür olmaları sebebiyle daha fazla sıkıntı yaşadıklarına dikkat çekiyor. "Bu da daha fazla ayrımcılığa maruz kalmaları demek. Translar uyum süreçleri bitmediyse pembe kimlikleri varsa kadın, mavi kimlik varsa erkek muamelesi görüyorlar. Kimlik rengi belirleyici oluyor" diyor.

Kimlik sadece yerleştirme sırasında değil, üst aramalarında da belirleyici bir unsur. Bu durum ise taciz vakalarına neden olabiliyor. Üst aramasını kadın memurun yapmasını isteyen bir trans kadına olumsuz cevap verildiğinde istenmeyen durumların yaşandığına dikkat çeken avukat, "Fiziksel olarak temas istemediğin birinin temasına maruz kalmış oluyorsun, cinsel işkenceye dönüşüyor. Trans kadın müvekkillerim arasında erkek memurların tacizine maruz kalanlar olmuştu" diyor.

"Türkiye’de LGBTİ Mahpus Olmak” kitabında yer alan, "Samsun Hapishanesi’nde bir gardiyanın cinsel tacizine maruz kaldım. Şikâyet ettim. Sperm kalıntılarını kendi ellerimle teslim ettim. ‘Gönül rızasıyla olmuştur’ diye beraat verdiler" anlatımı, tacizin ulaşabileceği boyutları ortaya koyuyor.

Cezaevindeki ihtiyaçların karşılanması noktasında da sıkıntılar yaşanabiliyor. Mavi kimlik sebebiyle erkek cezaevinde kalan bir trans kadının sütyen, ağda ya da makyaj eşyası gibi malzemelere erişimi sağlanamıyor. Aylin Kırıkçu, "Her bir ihtiyacı edinmek mahpus için ayrı bir mücadeleye dönüşüyor" diyor.

ÖNCELİĞİM BEDENİMDEKİ HAPİSHANEDEN KURTULMAK

CİSST Derneği’nin son dönemde en fazla aldığı bir diğer başvuru ise beden uyum ameliyatları. 44 yaşındaki Buse, onlardan biri. Trans kadın Buse, 24 yıldır cezaevinde bulunan siyasi bir hükümlü. Beş yıldır beden uyum ameliyatı olmak için bekliyor. Avukat Eren Keskin, Buse'nin cezaevindeki ilk görüşmelerinde hiç avukatı olmadan kesinleşmiş hapis cezası hakkında konuşmak yerine, "Benim önceliğim bedenimdeki hapishaneden kurtulmak" diyerek ameliyatın kendisi için önemini vurguladığını anlatıyor.

Buse, cinsiyet uyum ameliyatı için bütün yasal süreci yerine getirmiş. Ameliyat için hem mahkeme kararı hem de ruh sağlığı açısından zorunlu olduğuna dair raporu var. Ancak savcılığa sorusuna Adli Tıp Kurumu’nun verdiği ameliyatın "acil olmadığı" cevabının ardından masrafları Sağlık Bakanlığı’nın karşılamayacağını söylemesi üzerine uyum süreci sekteye uğradı.

Keskin’in verdiği bilgiye göre, sesini duyurmak adına açlık grevi ve ölüm orucuna giren Buse, geçtiğimiz günlerde cezaevi tuvaletinde cinsel organını kesti. Koğuş arkadaşının çığlıkları arasında hastaneye kaldırılan trans kadın, şu anda rehabilitasyon merkezinde. Eren Keskin, “Kanuna göre masrafları devlet karşılamalı, bu kararın homofobik bakıştan ve siyasi hükümlü olmasından kaynaklandığını düşünüyorum” diyor.

LGBTİ'LERE AYRI HAPİSHANE TARTIŞMASI

Adalet Bakanlığı, 2014 yılında LGBTİ’lerin güvenliğini gerekçe göstererek ayrı bir hapishane açmayı planladığını açıklamıştı. Ancak aktivistler, bunun iyi bir fikir olmayacağı ve mahkûmlar arasındaki dayanışmaya zarar vereceği görüşünde. Hilal Başak Demirbaş, ayrı cezaevi projesi konusunda öncelikle tutuklu ve hükümlülerin fikri alınması gerektiğini belirttikten sonra, "Var olan ayrımcılığı kurumsallaştıracak bir hapishane, mahkûmları damgalamaktan, ziyaret edecek aile ve arkadaşların durumunu zorlaştırmaktan ötesine geçmeyebilir" diyor. Demirbaş’a göre, mevcut sorunların çözülmesine dair çaba sarf edilmesi daha anlamlı.

Güvenlik sebebiyle görevi yaptığı kurumun ismini ve adını saklı tuttuğumuz eşcinsel S. ise infaz memuru olarak görev yaparken ayrımcılığa maruz kalmış. DW Türkçe ile yaşadıklarını paylaşan 34 yaşındaki eşcinsel memur hakkında bir ihbar üzerine soruşturma başlatılmış.

Sosyal medya paylaşımlarının ihbar edilmesi üzerine açılan soruşturma sonucunda "devlet memurluğuna yakışmayan davranışlar" sergilediği için cezaevinde görev yapması sakıncalı olacağı gerekçesiyle Nisan ayında açığa alınmış.

İtirazı yerel mahkeme tarafından reddedilmiş, Adalet Bakanlığı ise mahkemeye gönderdiği savunmada, "Cezaevleri ciddi kurumlardır, ciddi memurların çalışması gerekir" demiş. Şimdi hakkını arayan ve işsiz olan S., savunmaya oldukça tepkili. "Ben sekiz senedir gayet ciddi çalıştım. Bunca senedir ciddi değildim de şimdi mi ciddiyetsiz oldum? Nasıl bir ciddiyet bekliyorlar? Sadece eşcinsel olduğum için açığa alındım" diyor.

https://www.demokrathaber.org/lgbti/cezaevinde-lgbti-olmak-h118603.html

Dünyanın konuştuğu düğün

$
0
0
Kolombiya kökenli bir Hıristiyan olan Bianca ile Pakistan kökenli bir Müslüman olan Saima, "Müslüman olmak" isimli bir etkinlikte taşınıp birlikte olmaya başladı. Yaklaşık 5 yıl birlikte olan çift, görkemli bir düğünle evlendi.



Bianca Maieli Kolombiya kökenli bir Amerikalı Hıristiyan. Sevgilisi Saima Ahmad ise Pakistan kökenli Amerikalı bir Müslüman. İkisi de Los Angeles'ta yaşıyor.

İlişkilerinde bir çok zorlukla karşılaştıklarını ifade eden çift, ailelerine bu durumu kabul ettirmek için çok uğraştıklarını ifade etti.

Bianca'nın babasına ait mülkte düzenlenen düğün töreni 4 gün 4 gece sürdü. Kaliforniya'daki törene her iki ismin de akrabaları katıldı.

Bianca düğünde Hindistan'a özgü vir kıyafet tercih ederken, eşi Saima Pakistan'da damatların giydiği bir kıyafeti tercih etti.

Çift, evlilik törenlerini sosyal medya aracılığıyla da duyurdu.

Aşk ne kadar güzel. Gerçekten de aşka sınır yok.

"Her ikisi için de tebrikler. Herkesin sevmeye hakkı var"


https://www.tv100.com/hindistan-ve-pakistanli-lezbiyen-cift-gorkemli-bir-dugunle-evlendi-galeri-467658?p=2

ABD Başkan Yardımcısı Pence'nin İzlanda ziyareti tartışmalara neden oldu

$
0
0
İzlanda Başbakanı Katrin Jakobsdottir'in ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'le görüşmek yerine sendika kongresine katılması tartışmalara yol açtı.


ABD Başkan Yardımcısı Pence'nin İzlanda ziyareti tartışmalara neden oldu
Fotoğraf: ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence (solda), İzlanda Başbakanı Katrin Jakobsdottir (sağda) | Wikimedia Commons

Murat KUSEYRİ

İzlanda Başbakanı Katrin Jakobsdottir, resmi temaslarda bulunmak için İzlanda'ya gelecek olan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'le görüşmek yerine Kuzey Sendikal İşbirliği Örgütü'nin (NFS) kongresine katılacak.

İskandinavya ve Baltık ülkelerinde 9 milyon işçi ve emekçiyi temsil eden NFS, kongresini 3-4 Eylül günleri İsveç’in Malmö ilinde yapacak. 4 Eylül’de ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence resmi temaslarda bulunmak için İzlanda'ya gelecek.

Katrindotter, 3 Eylül’de kongrede konuşma yapacak. 4 Eylül’de de İskandinavya ve Baltık ülkelerinin sendika liderleriyle bir toplantı gerçekleştirecek. Pence, temaslarda bulunduktan sonra İngiltere'ye ve ardından da İrlanda'ya gidecek.

ABD'nin İzlanda Büyükelçisi Jeffrey Ross Gunter'le görüşen Jakobsdottir, Pence'in ziyaretini uzatması durumunda İsveç dönüşünde kendisiyle görüşebileceğini söyledi.

PENCE'NİN GÜNDEMİNDE NATO'NUN GÜÇLENDİRİLMESİ VAR
İzlanda Dışişleri Bakanı Gudlaugur Thor Thordarson, gündemde iki ülke arasındaki ticari ilişkiler ve işbirliği olduğunu söylerken Beyaz Saray, bunlara ek olarak savunma sorunları ve Rusya'dan gelebilecek tehditlerin ele alınacağını açıkladı.

Ziyaretin amacı hakkında İzlanda Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray'dan gelen farklı açıklamalar tartışmalar ve tepkilere neden oldu. Muhalefet partileri, Thordarson'u gerçek gündemi kamuoyundan gizlemekle suçladı.

NATO karşıtlığı ve LGBTİ bireylerin haklarını savunmakla bilinen ve kendisini feminist olarak tanımlayan Yeşil Sol'un lideri Jakobsdottir'in Pence ile görüşme yerine Malmö'de yapılacak kongreye katılması ve sendika liderleriyle görüşmeyi tercih etmesi de eleştirilere ve tartışmalara yol açtı. Jakobsdottir’in Pence’le görüşmeme kararı bazı siyasetçiler tarafından da LGBTİ bireyler hakkında aşağılayıcı ifadeler kullanan Pence ve Keflavik'teki NATO üssünün yeniden inşasına karşı bir tavır olduğu değerlendirmesi yapıldı.

MUHALEFET, BAŞBAKAN VE DIŞİŞLERİ BAKANINA TEPKİLİ
Sosyal Demokratlar ise Dışişleri Bakanı ve Jakobsdottir’i Pence’in ziyareti hakkında kamuoyunu yanıltmakla suçladı. Konuyu Parlamento Dışişleri Komisyonu’nda gündeme getirdi. Sosyal Demokrat Parti’nin lideri Logi Mar Einarsson, Facebook hesabından İzlanda Dışişleri Bakanı Thordarson'a Pence'nin askeri amaçlarla geldiğini neden gizlediğini sordu. Parlamentoya verdiği önergede de bakanın konu hakkında bilgi vermesini istedi.

Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Gudmundur Andri Thorsson da, sosyal medya üzerinden Pence'in kadın ve LGBTİ bireylerin haklarına karşı mücadele eden “Hristiyan bir aşırıcı” olduğunu ve İzlanda'ya gelmesinin uygun olmadığı açıklamasını yaptı.

İzlanda Devlet Televizyonu RUV’a açıklama yapan Dışişleri Bakanı Thordarson, hiçbir şeyi gizleme gayreti içinde olmadığını ama ticari sorunları öne çıkarmayı tercih ettiğini söyledi. Güvenlik politikalarının tartışılacağı herkes tarafından bilindiği için açıklamaya gerek görmediğini öne sürdü.

JAKOBSDOTTIR İŞYERİNDEKİ SORUNLAR BENİM İÇİN ÖNEMLİ
Jakobsdottir, sendika kongresine katılmayı çok önceden kararlaştırdığı için Pence’le görüşemeyeceğini söyledi. RUV’a yaptığı açıklamada, “Herkesin bildiği gibi işyerlerindeki sorunlar benim için önemli” dedi.

Muhalefet partileri Jakobsdottir’i sorumluluktan kaçmakla suçlarken NATO yanlısı hükümetin diğer iki ortağı Bağımsızlık Partisi ve İlerleme Partisi yetkilileri konu hakkında açıklama yapmamayı tercih etti.

Bağımsızlık Partisi Üyesi Prof. Hannes Holmsteinn Gissurarson, Jakobsdottir'in Pence ile görüşme yerine sendika kongresine katılmasını eleştirdi. Jakobsdottir’i bir başbakan değil bir parti lideri gibi davranmakla, ülkenin çıkarları yerine partisinin çıkarlarını savunmakla suçladı.

SENDİKALARDAN JAKOBSDOTTIR’E DESTEK
İzlanda sendikaları merkezi örgütü yaptığı yazılı açıklamada Jakobsdottir'in NSF'nin kongresine katılmasını önemli bulduğunu belirtti. Kongreye katılmaması durumunda bunun sendikal sorunlarla ilgisiz kaldığı eleştirilerine yol açacağı değerlendirmesini yaptı.

ABD EMPERYALİZMİ PROTESTO EDİLECEK
Mike Pence'in İzlanda ziyareti sırasında NATO karşıtı sivil toplum örgütleri ve barış dernekleri ABD emperyalizmini kınamak için bir protesto gösterisi yapacak. NATO üyeliğinden çıkılmasını savunan Jakobsdottir'in liderliğini yaptığı Yeşil Sol'un üyelerinin de gösteriye katılacağı belirtildi.


Eşcinseller haşemalılara destek çıkmış!

$
0
0
Paris'te 'haşema' eylemi havuz kapattırdı

Paris'te bir grup Müslüman kadının belediyeye ait bir havuza haşema ile girmek istemesi üzerine polisler havuzu kapattı. Haşema yasağını protesto eden Müslüman kadınlara bikinili ve mayolu diğer kadınların yanı sıra eşcinsellerden de destek geldi.


Müslüman aktivistlerden oluşan 5 kadın, dün Paris'in 11'inci bölgesinde belediyeye ait bir havuzda haşema yasağını protesto ederek yüzmek istediler. Müslüman kadınlara destek veren 10 feminist ve eşcinsel aktivistin de katılımıyla sayıları 15 kişiye çıkan grubun da Paris Belediyesi tarafından uygulanan bu yasağa tepki göstererek havuza girmeye çalışması üzerine cankurtaranlar müdahale etti. Cankurtaranların haşemalı grubu durduramaması üzerine tesis yetkililerinin çağırdı polisler havuzu kapattı.

"Irkçılar bunu istemese de yüzeceğiz" 

Haşemalı 5 Müslüman kadının özgürce yüzmek istemesi olarak başlayan protesto, kadınlara müdahale edilmesi üzerine mayolu ve bikinili kadınlar ile havuzda bulunan trans bireyler ve erkeklerden de destek aldı. Grubun "Yüzeceğiz, yüzeceğiz. Irkçılar bunu istemese de yüzeceğiz"şeklinde şarkı söylemesi havuzdaki diğer yüzücülerin bir kısmını eğlendirirken bir kısmının ise öfke göstermesine neden oldu. Yetkililerin araması üzerine gelen polisin havuzu kapatması üzerine tesisi terk etmek zorunda kalan protestocular, arkalarında "Yüzmek herkes içindir, İslamofobi'yi durdurun" yazılı bir pankart bıraktı.

Haşemalı Müslüman eylemcilerden 27 yaşındaki Nargesse, "Amacımız, başörtülü Müslüman kadınların da havuza girebilmesidir" dedi. Fransa'da yükselen İslamofobi'ye dikkat çeken genç kadın, "Ayrımcı düzenlemelerle rahatsız edilmeden istediğimizi giymek ve vaktimizi istediğimiz gibi değerlendirmek istiyoruz" ifadelerini kullandı. Bir diğer gösterici olan 18 yaşındaki feminist aktivist Camille, "Tüm kadınların ve tüm insanların yüzebilmesi ve hoşça vakit geçirmesi önemlidir" ifadelerini kullandı.

Grup tarafından yapılan açıklamada, "Yüzme havuzlarının kurallarının değiştirilmesi ve herkes için erişilebilirliği"çağrısında bulunuldu ve "Bizim bedenlerimiz bize aittir. Yalnızca bizi ilgilendiren nedenlerle onları örter ve açarız" dedi.

Tüm vücut ile saçları örten ve Müslüman kadınlar tarafından tercih edilen haşemalar, son yıllarda her yaz döneminde Fransa'da tartışma konusu olurken, bazı belediyeler halk plajlarında dahi bu özel yüzme giysilerinin giyilmemesi için polisleri görevlendiriyor.

http://www.bursadabugun.com/haber/paris-te-hasema-eylemi-havuz-kapattirdi-1170519.html

'Nice eşcinsel Macron'dan daha erkek'

$
0
0
Bolsonaro'nun elçisi 'Nice eşcinsel Macron'dan daha erkek' diyerek ekledi: Ejderhayla yatması, onu yangın uzmanı yapmaz

Amazon orman yangınları yüzünden Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında kopan söz düellosu, ilkinin ikincisinin eşiyle alay etmesiyle giderek tümüyle cinsiyetçi hal aldı. 


Brezilya'nın tanınmış karma dövüş sanatları ustasıyken Devlet Başkanı Jair Bolsanoro tarafından Uluslararası Turizm Büyükelçisi atanan Renzo Gracie, 42 yaşındaki Fransa Cumhurbaşkanı'nın kendisinden 24 yaş büyük Brigitte Macron'la evliliği için "Bir ejderhayla yatıyor, kadın çirkin" dedi.

Emmanuel Macron'dan 'tavuk' diye söz eden Brezilya Turizm Büyükelçisi, "Sanacaklar ki erkekliğini sorguladığım için ona tavuk dedim, oysa ben bu embesilden çok daha erkek pek çok eşcinsel gördüm" diye konuştu.

Daha önce Brezilya'nın aşırı sağcı lideri de sosyal medyadaki bir takipçisinin Brezilya ile Fransa first lady'lerini kıyaslayıp "Macron'un niye Bolsonaro'nun peşine düştüğünü şimdi anlıyor musunuz" diye yazdığı memesine şu yanıtı vermişti: "Adamı aşağılamayın, ha, ha." 

MACRON'A 'TAVUK GİBİ BOĞAZLARIM' TEHDİDİ
Bu kez Amazon'un talan edilmesine izin verilmesinin üzerine yangınlara seyirci kalınmasına tepki gösteren Macron'a yanıt, Bolsanoro'nun elçisi Gracie'den geldi.

Brezilya'nın kamu görevlisi sıfatını kazanan karma dövüş sanatları ustası, sosyal medyada paylaştığı videoda şunları söyledi:

"Süren tek yangın, Brezilyalıların ve başkanımızın kalbindeki yangın, seni palyaço. Buraya gel de seni boynundan yakalayalım, o tavuk boynundan. Beni kandıramazsın."

'YANGINLAR YALAN HABER'
UOL haber sitesine de konuşan Gracie, yağmur ormanlarında yangınların normal düzeyde seyrettiğini savunup 'sahte' yangınlar yüzünden turizm gelirlerinde düşüş olduğundan yakındı.

"Bu palyaçolar çetesi sadece ülkemiz hakkında kötü konuşmak için çenesi açar. Elbette bir sürü insan şaşıracak, benim ona erkekliğini sorguladığım için tavuk dediğimi sanıyorlar, ama ben bu embesilden daha erkek çok sayıda eşcinsel gördüm" diye devam eden Gracie, kendisinin Fransa first lady'sinden 'ejderha' diye söz ettiğinin hatırlatılması üzerine şu sözleri sarf etti:

'SEN OLSAN BRIGITTE MACRON'U ALIR MISIN?'

"Sana bir soru soracağım, Macron'un eşi güzel mi çirkin mi? Sen olsan alır mısın?"

"Ülkemiz hakkında bok püsür konuşursan akrabaların dahil aynı şekilde karşılık duymaya hazır olsan iyi olur. Gerçek şu ki bir ejderhayla yatıyor olması onu yangın uzmanı yapmaz. Kadın çirkin, kardeşim."

https://tr.sputniknews.com/guney_amerika/201909021040068707-bolsonaronun-elcisi-nice-escinsel-macrondan-daha-erkek-diyerek-ekledi-ejderhayla-yatmasi-onu-yangin/

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Eşcinsel dernekler Amerika'dan yılda 22 milyon dolar para alıyor!

$
0
0
Süleyman Soylu'dan LGBTİ+'ler hakkında nefret söylemi: Neyle karşı karşıya kaldık
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ABD’nin Ankara’da bulunan bir LGBTİ+ örgütüne 22 milyon dolar yardımda bulunduğunu iddia etti.


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Hak-İş'e bağlı Özçelik-İş Sendikası'nın Afyonkarahisar'da düzenlenen toplantısında konuştu.

ABD'nin LGBTİ+ örgütlerine yardım yaptığını savunan Soylu, “Ankara'daki bir LGBT derneğine Amerika Birleşik Devletleri 22 milyon dolar yardım yapıyor. Benim burada konuşmama gerek var mı? Neyle karşı karşıya kaldığımızı, hangi cereyanlarla karşı karşıya kaldığımızı, aslında temel hedefin şu milletin inancı, kimliği, bu coğrafyadaki varlığı olduğunu bundan sonra kelimelerle ifade etmeme gerek var mı?" dedi.

DAHA ÖNCE LGBTİ+'LERİ TEHDİT OLARAK NİTELEMİŞTİ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 23 Haziran İstanbul seçimi öncesi LGBTİ+'lerle ilgili “Etrafta hep şu konuşuluyor, İSPARK ve benzeri bilimum yerler HDP ile anlaşıldı. Bütün bunlar LGBT, terör örgütleri, kusura bakmayın Can Dündar’ın Gezi olaylarındaki tweetini hepimiz hatırlıyoruzdur, başka yerlerden copy-paste yaptıklarını, savaş manzaralarını Taksim Meydanı manzaralı olarak yansıttılar. Şimdi bu ekip LGBT dahil olmak üzere İstanbul yönetimine hazırlanıyor. Ben bunu Türkiye için de İstanbul için de bir tehdit olarak görüyorum.” (HABER MERKEZİ)

https://www.evrensel.net/haber/386024/suleyman-soyludan-lgbti-ler-hakkinda-nefret-soylemi-neyle-karsi-karsiya-kaldik

Kuir Kıbrıs Derneği psikologlara yönelik LGBTİ+farkındalığı eğitimi düzenliyor

$
0
0
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Kuir Kıbrıs Derneği tarafından yürütülen Renklerin Çeşitliliği Projesi kapsamında Psikologlara yönelik LGBTİ+ farkındalığı eğitimi düzenleniyor.

Eğitim, 21 Eylül Cumartesi günü, 9:30 ve 18:15 saatleri arasında Sivil Alan’da gerçekleştirilecek.


Yapılan açıklamada, ‘‘Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve dahası (LGBTİ+), tüm renklerin birlikte var olabildiği bir Kıbrıs için Renklerin Çeşitliliği Projesi!’’nin Aralık 2018’de başlayıp üç yıl boyunca süreceği belirtildi.

Eğitim ile ilgili detaylar şu şekilde açıklandı:

“Eğitim iki aşamalı olarak gerçekleştirilecek. Eğitimin ilk aşaması piskologlara yönelik LGBTİ+ farkındalığını arttırmayı hedeflemektedir ve 21 Eylül Cumartesi Sivil Ala’da gerçekleşecek olup, cinsel yönelimler üzerine yoğunlaşacaktır. Psikologlara yönelik eğitim, Psikiyatri Uzmanı Dr. Seven Kaptan tarafından, Uzm. Psk. Ziba Sertbay’ın kolaylaştırıcılığı ile gerçekleştirilecektir.. Eğitimin ikinci aşaması ise cinsiyet kimlikler üzerine yoğunlaşmayı hedeflemektedir., Daha detaylı bilgileri ilerleyen tarihlerde açıklanacaktır.

21 Eylül Cumartesi günü tam gün sürecek olan eğitimin ilk yarısında, temel kavramlar, heteroseksizm, önyargılar, ve cinsel yönelim gelişme ve açılma süreçleri konu alınacaktır. Bunun yanısıra öğleden sonra gerçekleşecek olan eğitimin ikinci yarısında ise, aile ve kabul süreçleri ardından bireysel psikoterapi ve vaka çalışmalarına yer verilecektir.

Proje Koordinatörü Erman Dolmacı, toplumdaki önyargı ve ötekileştirmelerden dolayı LGBTİ+’ların sıkıntı ve stres yaşayabileceği ve bu noktada psikologlara önemli bir rol düştüğünü, LGBTİ+ farkındalığına sahip psikologlardan oluşturulacak bir ağın hem dernek mücadelesine hem de toplumsal ruh sağlığına katkısı olabileceğinin vurgusunu yaptı.

Eğitim kısıtlı sayıda katılımcıya verileceğinden dolayı, öncelik halihazırda aktif çalışmakta olan klinik psikologlara verilecektir.  Dolayısıyla, ilgilenen tüm psikologların en geç 17 Eylül Pazartesi, saat 17:00’ye kadar özgeçmiş (CV) ve niyet mektuplarını queercyprus@gmail.com e-mail adresine ulaştırmaları rica olunur.”

(Kuir Kıbrıs Derneği)

Anthony Agapit

Ergün Yıldırım! Oğlancılar ve lezbiyenler tarikatlar kadar bu ülkeye zarar veremez...

$
0
0
Taha Furkan


Yazımızın başında öncelikle şunu belirtelim ki, Ergün Yıldırım'da görültüğü gibi Müslümanlar nedense İslam deyince illa tarikatların olması gerektiğine dair yanlış bir inanca sahip... Sanki tarikatlar olmasa İslam olmayacak... Oysa Türkiye'de ve İslam ülkelerine bakıldığında tarikat/tasavvuf örgütlenmesi dışında binlerce cemaat gayet bu işi güzel yürütüyor. Cemaatlerin tamamı ümmet bilinciyle birbirini kucaklar, birbirine engel olmazken tarikatlar kendilerinden başka cemaatin varlığına asla tahammül göstermezler. Diğer cemaatler terakki ederken tarikatlar daima bidat ve hurafe üzeredirler. Diğer cemaatler devletiyle barışık, mevcut kanunları düzeltip ıslah etme yolunda iken tarikatlar devlet olma yolundadır.

***

Ergün Yıldırım, Yeni Şafak'taki köşesinde "Oğlancı-lezbiyen gösterisinden tarikatları karalama kumpanyasına" başlığı ile verdiği yazıda Tekke ve Zaviyeler Kanunun yumuşatılmasından söz etti.

Gerekçesi de başlıkta da zikrettiği gibi oğlancı ve lezbiyenlerin gösterisinden sonra tarikatları karalama kampanyası hoş değilmiş ve sayın Ergün kendince kanı kanla yıkamaya çalışıyor.



Yani bir noktada siz ibneleri savunursanız biz de karşılığında tarikatları savunuruz.

Siz ibneleri piyasaya sürerseniz biz  de tarikatları piyasaya süreriz, demeye getiriyor.

Ergün Yıldırım'ın tarikatları savunmadaki ölçüsü ise Hüdai Vakfı..

"Hüdai Vakfı'nı ben tanıyorum. Şu şu yardımları yapıyor. Şöyle böyle güzel çalışmaları. Hem de tarikatçılar. Hüdai Vakfı iyi ise tüm tarikatlar da iyidir" gibi bir mantık yürütme ne derece tutarlı bir akıl ürünüdür bilemiyorum.

Ergün Yıldırım'ın örneğinden yola çıkarsak, "AK Parti'yi ben tanıyorum. Kendileri namazlı abdestli insanlardan oluşur. Dindarları da severler. Genelde inanç ve kalkınmaya öncelik verirler. AK Parti iyi ise bu ülkenin tüm partileri de iyidir. CHP'de bizimdir. HDP'de..."şeklinde bir önerme gayet yerinde bir önerme olur.

***

TEKKE VE ZAVİYELER KANUNU KİMİN HANGİ ÇALIŞMASINA ENGEL?

Önce şu Ergün Yıldırım'ın yumuşatılmasını istediği 677 sayılı kanuna bakmak gerekiyor.

Kanunun tam adı, "TEKKE VE ZAVİYELERLE TÜRBELERİN SEDDİNE VE TÜRBEDARLIKLAR İLE BİR TAKIM UNVANLARIN MEN VE İLGASINA DAİR KANUN"
Kanunun ayrıntılarına bakıldığında ise;

Madde 1 – "Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilümum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir. Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır. Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar. Türbelerden Türk büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umuma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir"

Kanun bidat ve hurafe yuvası olmuş, aklı devreden çıkaran, Kur'an'a karşı rüya, keşf ve ilhamı önceleyip milleti saptıran, ehli sünnet adını çarpıtıp ümmeti ayrıştıran, İslam'da sorgusuz sualsiz bir şekilde gelip koltuğa oturmayı marifet gören mürşit şeklindeki liderliği kaldıran, atanan mürşidin hangi kriterle ve kimler tarafından atandığı da belli olmayan karanlık yapılar yasaklanmışken Ergün bu kanunun neyini yumuşatmak istiyor.

Ergün Yıldırım bu kanunu yumuşatıp yoksa falcılık, büyücülük, gaypten haber verme, murada erdirme şeklinde yalancılık, üfürükçülüğün yolunu mu açmayı düşünüyor.

Tekke ve Zaviye adı altında örgütlenen tarikatlar dışında ülkede yüzlerce cemaat halinden memnunken mevcut kanunlarla tüm işlerini yürütürken mevcut kanunlar tarikatlara neden dar gelir?

Nedenini ben söyleyeyim Ergün Yıldırım...

"Şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik.." gibi isimler tarikat için büyülü isimlerdir. Ağalar şu an sıradan Ahmet, Mehmet, Mahmut olarak işlerini yürütüyorlar. Bu ünvanlar serbest kaldığında artık rahat rahat bu ünvanları kullanabilecekler.

Anlayacağın Ergün Yıldırım tek amaç bu ünvanların kullanımının serbestiyet kazanması... Bu ünvanlara sahip olan tarikat lideri bu gün 2 kazanıyorsa yarın otomatikman 5 kazanacak. Bu gün 7 karı avına düşüyorsa yarın 20 kadını daha rahat aldatabilecek. Bu gün o senin savunduğun o iğrenç sübyancılığın alasını yapacaklar.

https://www.dinihaber.com/ergun-yildirim-oglancilar-ve-lezbiyenler-tarikatlar-kadar-bu-ulkeye-zarar-veremez-makale,4932.html


Yeni Şafak yazarı Yıldırım: Türkiye oğlancılara ve lezbiyenlere özgürlüğü tartışırken, tarikatları mahkûm etme paradoksunu kaldıramaz!

Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım, homofobik ifadelerin yer aldığı yazısında, "Türkiye CHP ve HDP belediyeleri eşliğinde bütün Türkiye oğlancıların ve lezbiyenlerin hakları için sokaklara dökülmüştü" diye yazdı. "İstanbul Sözleşmesi bunun sancağı yapılmıştı. 'Gönüllü ibnelik' ve 'gönüllü gayri meşru cinsellik' için Türkiye’yi ayağa kaldırmışlardı" diyen Yıldırım, "Kadına yönelen şiddeti önlemek üzere hazırlanan bir metin, bunların manifestosuna dönmüştü. Şimdi bunun yerine cemaatler ve tarikatların tecavüzü gündeme taşındı. Türkiye oğlancılara ve lezbiyenlere özgürlüğü tartışırken, cemaatleri-tarikatları mahkûm etme paradoksunu kaldıramaz"  ifadesini kullandı.

"Bu çelişki ne geriye toplum bırakır, ne siyaset, ne de uzlaşma" diyen Yıldırım, "" başlıklı yazısının ilgili bölümünde şunları kaydetti:

(...)Cemaat ve tarikatlar tamamen serbest olmalı. Tekke ve Zaviyeler Kanunu revize edilmeli. Din eğitimi hem sivil/gönüllü hem de resmiyette devam etmeli. Vatandaş tercih seçeneğine sahip olmalı. Cemaatler, sivil din eğitiminin tarihsel birikimleriyle var olan kurumlar. Bunları yasaklamak yerine ıslah etmeliyiz. Onları yeni düzenlemelerle hem denetlemeli hem de özgürce çalışmalarına imkân vermeliyiz. Özgür birey, özgür din eğitimi alma seçeneğini de kullanan varlıktır. Müslüman birey musiki, edebiyat, sohbet, ilim ve hizmet alımını dergâhlardan yapabilmeli. Cemaatlerin politik alandan ayrı olmaları, güven ikamesi ile mümkün. Bunu sağlamadıkça bütün grupsal yapıların devlet üzerinde rekabet ettikleri gibi cemaat-tarikatlar da bu rekabeti sürdürecekler. Kimi zaman devlet denge adına teşvik edecek. Bunu aşmak için iki şeye ihtiyacımız var. Birincisi, devlet bir ganimet alanı olmaktan çıkarılmalı. İkincisi, devlet tarikat ve cemaatleri tehdit görmekten vazgeçmeli. Cemaatlere kamusal hizmeti din ve hayır üzerinden üreten yapılar olarak bakmalı.

Türkiye oğlancılara ve lezbiyenlere özgürlüğü tartışırken, cemaatleri-tarikatları mahkûm etme paradoksunu kaldıramaz. Bu çelişki ne geriye toplum bırakır, ne siyaset, ne de uzlaşma. Kavgayı ve kutuplaşmayı daha fazla derinleştirir.

https://t24.com.tr/haber/yeni-safak-yazari-yildirim-turkiye-oglancilara-ve-lezbiyenlere-ozgurlugu-tartisirken-tarikatlari-mahkum-etme-paradoksunu-kaldiramaz,837912

Kristen Stewart: 'El ele yürüyemezsin dediler'

$
0
0
Alacakaranlık serisiyle adını dünyaya duyuran Kristen Stewart’tan çok konuşulacak açıklamalar: “Senden hoşlanmayan insanlar var”


Alacakaranlık (Twilight) filminin yıldızı Kristen Stewart, Harper’s Bazaar dergisine verdiği röportajda çok konuşulacak sözlere imza attı. İki yıl süper model Stella Maxwell’le birlikte olan yıldız oyuncu, eşcinsel ilişki yaşadığını gizlemesi yönünde kendisine tavsiyede bulunulduğunu açıkladı. İsim vermeden konuşan oyuncu:

Bana tam olarak ‘Eğer kendine iyilik yapmak istiyorsan, kız arkadaşının elini tutarak dışarı çıkma. Böylece belki bir Marvel filminde oynayabilirsin’ dendi. Böyle insanlarla çalışmak istemiyorum.
Şubatta Ellen Page de profesyonel kariyerini ilerletmesi için kendisine cinsel yönelimini saklamasının söylendiğini açıklamıştı.

Porter’a konuşan 32 yaşındaki oyuncu, “Tanınır hale gelmeye başladıktan sonra sektördeki insanlar tarafından belirgin bir biçimde bana ‘İnsanlar eşcinsel olduğunu bilmemeli’ dendi. Ayrıca etkinliklerde ve fotoğraf çekimlerinde elbise ve yüksek topuklu ayakkabı giymem için baskı yapıldı. Hatta birçok durumda bunları giymeye zorlandım. Sanki lezbiyenler elbise ve topuklu ayakkabı giymiyormuş gibi” ifadelerini kullandı.

Stewart röportajında film endüstrisinin ifade özgürlüğünü başka biçimlerde nasıl engellediğiyle ilgili olaraksa, “Birlikte olduğun kişiyle dışarı çıkamazsın, röportajda bunun hakkında konuşamazsın da ne demek?” diye sordu.

Bazı insanların cinsiyetine ilişkin bir sınıflandırma yapma ihtiyacı hissettiğine değinen Stewart sözlerini şöyle sürdürdü:

Eski kafalı bir zihniyet tarafından bana şöyle dendi: ‘Kariyerini, başarını ve verimliliğini sürdürmek istiyorsun. Dünyada senden hoşlanmayan insanlar var ve bu kişiler senin kızlarla çıkmandan hoşlanmıyor ve kendini tırnak içinde lezbiyen olarak tanımlamamandan hoşlanmıyor ve sen kendini tırnak içinde heteroseksüel olarak da tanımlamıyorsun. İnsanlar merak ediyor, sen ne b...un?'

Nisan 2013’de Stewart’ın özel hayatı, Alacakaranlık’ta başrolü paylaştığı Robert Pattinson’la herkesin gözü önünde ayrılmasından ötürü yoğun bir şekilde mercek altına alınmıştı. Harper’s Bazaar’a verdiği röportajında Stewart, Pattinson’la ilişkisine önceki röportajlarında neden değinmediğini açıkladı.

Stewart şunları söyledi: Ben ve Rob birlikteyken, başvuracağımız bir örnek yoktu. Bizden o kadar çok şey alıp götürüldü ki bir yönünü kontrol etmeye çalışırken, ‘Hayır, bundan asla bahsetmeyeceğiz. Asla. Çünkü bu bizim ilişkimiz’ der gibiydik.

https://www.mynet.com/kristen-stewart-tan-cok-konusulacak-aciklamalar-190101178605

Sümerlerde Eşcinsellik

$
0
0
Dünyaca ünlü Sümerolog, bilim insanı ve tarihçi Muazzez İlmiye Çığ, Kur’an İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni adlı kitabında Lut kavminden bahsederken Kur’an’da “Araf Süresi 80-81. ayetlerde daha önce hiçbir yerde eşcinsellik yapılmadığı bildiriliyor. Halbuki onlardan çok önce Sümer mabetlerinde eşcinsellik doğal. Orada kadınlar erkek, erkeler kadın kıyafetlerinde dolaşıyorlar. Bunu da bir Tanrı görevi olarak yapıyorlar.” diyor.


İşte Muazzez İlmiye Çığ’ın Kur’an İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni adlı kitabındaki ilgili bölüm…

Eşcinselleri Yola Getirmek İçin

Sayfa: 85

Tekvin Bab 1 8’c göre İbrahim’e Rab, halkı eşcinsellik eden Sodom ve Gomorra şehirlerini yok edeceğini söylüyor. İbrahim de aralarında iyi insanların da olduğunu, neden hepsini öldürmeye kalktığını soruyor. Tanrı da ona 50 iyi kişi bulursa yapmayacağını söylüyor. Tanrı ile İbrahim pazarlığa başlıyorlar. Nihayet “10 iyi kişi bulursan yapmam” diyor Tanrı. Bu arada üç melek Lut’a (Sodom, Gomorra’ya) geliyorlar, bunlar erkek güzeli melekleri. Erkekler bunları duyunca hemen görmeye koşuyorlar ve Lut’tan onları istiyorlar. Lut çok korkuyor. Onların yerine hiç erkek görmemiş kızlarını vermek istiyorsa da laf anlatamıyor. Onun üzerine melekler “evindekileri ve aileni al, hemen bu gece şehirden çık, fakat çıkarken kimse arkasına bakmasın” diyorlar. Kaçarken Lut ‘un karısı unutarak arkasına bakıyor ve bir tuz direği oluveriyor. (2*)

Onlar ayrılır ayrılmaz Sodom, Gomorra üzerine ateş ve kükürt yağıyor ve böylece bu şehirler yerle bir oluyor,

(2*) Lut Gölü civarı tuzlu toprak. Havaların etkisi ile oralarda tuz sütunları oluşmuş. Bu yüzden onlardan birini Lut’un karısı yapmışlar.

Sayfa: 86

Aynı konu Kur’an’da  bir sıra izlemeden 6 sure içinde 46 ayette anlatılmış. Yalnız Sodom, Gomorra şehirlerinden söz edilmiyor. Konuyu şöyle toparlayabiliriz: Eşcinsellik yapan bir halkı doğru yola getirmek için Allah Lutu peygamber olarak gönderiyor. Lut, bunları yola getiremiyor, onlar İbrahim’e oğul müjdesi getiren erkek güzeli melekleri istiyorlar. Lut onların yerine kızlarını sunmak istiyor, onu da kabul etmiyorlar. Lut onlara Allah’ın gücünü anlatmaya çalışıyorsa da “göstersin gücünü bakalım” diyorlar. Melekler, Lut’a karısının dışında, ailesini alıp şehirden çıkmasını, arkalarına bakmamalarını söylüyor. Onlar şehirden çıkar çıkmaz Allah sert taş
ve yağmur yağdırarak ülkelerini altüst ediyor İlginç olanı Lut’a karısı Tevrat’a göre arkasına baktığı için tuz direği oluyor. Tanrı, Kur’an’da bir ayette arkalarına bakmamalarını yazarken, diğerinde Lut’a karısını beraberinde almamasını söylüyor. Bu, Tevrat’taki hikâyenin Kurana yarım yamalak alındığını gösteriyor

Araf Süresi 80-81. ayetlerde daha önce hiçbir yerde eşcinsellik yapılmadığı bildiriliyor. Halbuki onlardan çok önce Sümer mabetlerinde eşcinsellik doğal. Orada kadınlar erkek, erkekler kadın kıyafetinde dolaşıyorlar. Bunu da bir Tanrı görevi olarak yapıyorlar.

Sümerler

Sümerler, MÖ 4000 – MÖ 2000 yılları arasında Irak’ın güneyinde yerleşik olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölgedeki uygarlıktır. Dünya’nın bilinen en eski uygarlığı kabul edilir. Mezopotamya’da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır.

http://lgbti.org/sumerlerde-escinsellik/

"Siz saltanatta bîhaberâne, halk ateş içinde pejmürîde!"

$
0
0
İmamoğlu'nu "pejmürde etme"yi geçin bir kalem! Sizin devri iktidarınızda pejmürde olmuş halk, onu payidar etti...

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik "Seni pejmürde ederiz" sözleri üzerine iki gündür yazılmayan-söylenmeyen kalmadı. O yüzden bir de ben şimdi bu yazıyla herkese daral getirme kaygısı taşımıyor değilim!..

Ama söz konusu hadisede İçişleri Bakanı'nın sözlerinden çok, onun yaptığı konuşmayı izlerken yüzündeki ifadeye takıldım ben…

Ve oradan hareketle konuya kendimce biraz farklı bir yaklaşım sergilemek istiyorum.

Şimdi lütfen Soylu'nun konuşmasını bir de bu açıdan izleyin ve "pejmürde ederiz" dedikten sonra onun yüzünde, özellikle gözleriyle üretmeye çalıştığı "korku efekti"ne dikkat edin!..

O "efekt" size ne kadar hakiki geliyor veya aksi istikamette ne kadar yapay ya da yapıntı geliyorsa, bu sözlere değer ve önem de ona göre biçilebilir.

"Efekt"i hakiki mi buluyorsunuz, o zaman korkun!..

"Efekt" zorlama, yapay, yapıntı mı geliyor size?.. Öyleyse gülün geçin.

Yani karşı karşıya olduğunuzun ne kadar gerçek ne kadar "gösteri" (şov) olduğu üzerine bir iyice düşünün!..

* * *

Soylu'nun İmamoğlu'na yönelik ve devletin topunu, tüfeğini, kolluk kuvvetini arkasına alarak sarf ettiği sözler sonrası onun geçmişte aynı düzeyde ve tonajda sözleri Tayyip Erdoğan'a yönelik de sarf ettiğine dair kayıtlar sular-seller gibi aktı gitti iki gündür sosyal medyada.

Demek ki Erdoğan akıllılık etmiş, karşısında ona böylesine bağırıp çağıran bir ismi yanına çekmiş ve şimdi o isim Erdoğan'ın karşısındaki herkese bağırıyor.

Tabii bu, onun yarın kimin yanında olup kime bağıracağının da hiç mi hiç belli olmadığını herkese düşündürüyor.



* * *

Peki, Soylu neden bağırıyor ya da böyle hep yüksek tonajlı bir sesle herkesi, hepimizi tedip ediyor, tekdir ediyor, tehdit ediyor; tabii kendince vatan-millet adına?..

En kestirme cevap, belki biraz da tabiri amiyanesiyle, "Bu millet bundan anlar, adam dediğin yeri göğü inletecek, kodu mu oturtacak"şeklinde verilebilir herhalde… 

 Öyle ya, geleneksel-pastoral ataerkilliğin temel prensibi olarak karşımızda duran bir anlayış ve tutumla "adam" dediğin de "bakan" dediğin de "başkan" dediğin de yumuşak olmaz, sert ve şedit olur.

Bu, "erkek olmak" kadar, devlet olmanın ve "devletli" olmanın da baş kuralıdır diye düşünülür ve davranılır bu topraklarda.

Gel gelelim, böylesi "Soylu-vari"şekilde önüne gelene bağıran, tehdit yağdıran, parmak sallayan devlet erbabını gördükçe zihnimin bir köşesine çok uzun yıllar önce Çetin Altan'ın bir yazısından işlenmiş şu sözü de hatırlamadan edemem ben:

Güçlü devlet, sağlam bir mideye benzer. Yaşarken varlığını hiç hissetmezsin!.. 

* * *

Süleyman Soylu, bize yaşarken devletin varlığını sesiyle-sözüyle, jestleri-mimikleriyle her an, her saniye, her daim hissettiren bir resmî şahsiyet.

Seçilmiş olanlara ve de onları seçenlere her an, her saniye, her daim tehditler savuran bir devlet adamı.

Canının da malının da güvenliğinden sorumlu olduğu insanlara, toplumun azımsanmayacak bir bölümünü oluşturan yurttaşlara, "terörü destekleme", "terörle iş birliği" yahut doğrudan "terörist" yaftalarını yapıştırarak onların canını, malını namusunu her an, her saniye, her daim tehdide açık hale getiren bir İçişleri Bakanı…

* * *

Doğrudur, çağımızda küresel-kapitalist sistemin krizinin süreklilik kazanmasıyla bağlantılı olarak dünyanın pek çok yerinde, gelişmiş "merkez"ülkeler de dâhil, yükselişte olan bir otoriteryan siyaset anlayışı ve siyasetçi pratiği var.

Ancak ben yine de tarihin tekerrür ettiği kanısında değilim.

İnsanlığın ne demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi hedefleri; ne sol, sosyal-demokrat, sosyalist ve protest birikimi/deneyimi; ne de kültürel, entelektüel, teknolojik donanımı, yaşam üzerinde Hitler-rejimi benzeri bir topyekûn karartma ameliyesi gerçekleştirmeye el veriyor. Bu yönde siyaseten bir "trajedi"üretmeye çalışanlar olsa da zamanın mobil-dijital ruhu, onu bir şekilde "komedi"ye dönüştürmeyi başarıyor.

O yüzden ne Selahattin Demirtaş yüzlerce yıllık hapis istemiyle tutuklu olarak zindanlara atılmış olsa bile neşesini kaybediyor…

Ne de bizleri dehşete boğmağa dönük sarf edilmiş "pejmürde ederiz" sözü, son tahlilde sosyal medyada TT geyiği olmaktan öte bir çarpan etkiye sahip olabiliyor.

* * *

Soylu'nun sözlerini çok mu hafife aldığım izlenimi bıraktım, bilemiyorum. Hafife almaktan ziyade, bu sözlerin yarattığı ağır etkiyi, onları kendi çapımda çözümlemeye giderek "hafifletme"yi amaçladığımı söyleyebilirim belki... Her analiz-çözümleme çabası da böyle bir hedef içerir zaten.

Tabii bu arada Soylu'nun İmamoğlu'na yönelik sözlerinin yarattığı kitlesel infial yanında, onun aynı gün bu toplumun en ağır şekilde ötekileştirilen kesimine yönelik söyledikleri neredeyse görmezden-duymazdan gelindi. Aynı ağızdan hemen hemen eşzamanlı olarak çıkıp önümüze konulmuş bu iki söz kümesini tartışma, sorgulama ve eleştirmede bizim gösterdiğimiz orantısızlığın hicapla altını çizmeden de bu yazıya son vermemek gerekir!..

Bakan Soylu, Ekrem İmamoğlu'na "seni pejmürde ederiz" dediği gün bir başka toplantıda LGBTİ+ kimlik ve bireyleri "pejmürdelemeye" yönelik şekilde, "Amerika Birleşik Devletleri'nin Ankara'da LGBT derneklerine 22 milyon dolar yardım ettiği" bildiriminde bulundu ve şöyle devam etti: "Neyle, hangi cereyanla karşı karşıya kaldığımızı, aslında temel hedefin inancı, kimliği ve bu coğrafyadaki varlığı olduğunu bundan sonra kelimelerle ifade etmeme gerek var mı acaba?.."  

LGBTİ+ kültürü, toplumun gözünde adeta bu topraklar üzerinde kötü emelleri olan yabancı güçlerin işbirlikçisiymiş gibi bir konuma oturmayı da gayet güzel başaran bu homofobik sözler, ülkenin İçişleri Bakanı'nın ağzından çıkmakta.

Peki bundan sonra sokaklarda eşcinsel ya da trans bireylere yönelik, onların canına, malına, namusuna kastedecek nefret suçlarına yeltenenler, bu suçları işleyenler kendilerini motive eden baş-sorumlu merci olarak kimi işaret ederler sizce?..

Bu topraklarda herkessin, ama kim olursa olsun, nasıl düşünürse düşünsün, nasıl yaşarsa, kiminle beraber olursa olsun, yatarsa yatsın herkesin canının malının namusunun korunmasından baş sorumlu merci ve kişiyi, değil mi?!..

* * *

İnsanlık tarihi, geniş kitlelerin egemenler tarafından boyunduruk altında inim inim inletildikleri dönemlerde, bu kitleler kendi pejmürdeliklerinin farkına varmasın diye hep birilerinin, belli kesimlerin ötekileştirilip, cadılaştırılıp kriminalleştirilmesine sahne oldu.

Bugün karşımızdaki "gösteri" ile yapılmaya çalışılan da bu.

İmamoğlu'nu "pejmürde etme"yi geçin bir kalem! Art arda iki seçimin sonucu ortada...

Devri iktidarınızda pejmürde olmuş halk, onu payidar etti.

O yüzden madem ki “pejmürde”, üstelik de hayli yüksek perdeden çıkan bir sesle dilinize dolanmış durumda, öyleyse bu coğrafyanın yakın tarihinden sizi en çok alâkadar edecek şu dizelere iyi kulak verin asıl:

“Siz bî-haberâne saltanatda // Halk âteş içinde pejmürîde.”
(Âsaf Divanı, Damat Mahmud Celâleddin Paşa – 1853-1903)

https://t24.com.tr/yazarlar/tayfun-atay/siz-saltanatta-bihaberane-halk-ates-icinde-pejmuride,23664

Pedofiliyi eşcinsellikle aynı gören zihniyet

$
0
0
AKP’nin yarattığı göstermelik akademisyenlerden Ergün Yıldırım, Yeni Şafak’taki köşesinde dünyanın başka bir yerinde yazılsa linç edileceği bir skandala imza attı.

Yıldırım’ın 4 Eylül tarihli köşesinin başlığı şöyle: Oğlancı-Lezbiyen gösterisinden tarikatları karalama kumpanyasına

Dershanelerin kapatıldığı dönemde Cemaat taraftarlığı yapan bu sözde akademisyen yazısına insanı dehşete düşüren şu ifadelerle başlıyor: Daha bir iki ay önce Türkiye oğlancılar ve lezbiyenlerle çalkalanıyordu. CHP ve HDP belediyeleri eşliğinde bütün Türkiye oğlancıların ve lezbiyenlerin hakları için sokaklara dökülmüştü. İstanbul Sözleşmesi bunun sancağı yapılmıştı. “Gönüllü ibnelik” ve “gönüllü gayri meşru cinsellik” için Türkiye’yi ayağa kaldırmışlardı. Kadına yönelen şiddeti önlemek üzere hazırlanan bir metin, bunların manifestosuna dönmüştü. Şimdi bunun yerine cemaatler ve tarikatların tecavüzü gündeme taşındı…

Haberlerde yer alan ‘cemaatte taciz’ davalarında mağdurların genellikle 14-16 yaşındaki erkek çocuklar olduğunu ne yazık ki biliyoruz. Pek çok cemaat dini eğitimin çocuk yaştan itibaren verilmesi gerektiğini savunduğundan cinsel saldırılara maruz kalanlar çoğunlukla çocuklar oluyor!

Eşcinselliği bir sapkınlık olarak gören, daha da ileri gidip eşcinselliği, pedofiliyle aynı kefeye koyan zihniyetin korkutuculuğu bizleri en basit tabiriyle endişelendirmeli…

Ancak sessiz kalıyoruz. Belki de korkuyoruz.

Kafalarının içindeki iğrençliği daha iyi kavrayabilmek için Yıldırım’ın yazısına geri dönelim, “Türkiye oğlancılara ve lezbiyenlere özgürlüğü tartışırken, cemaatleri-tarikatları mahkûm etme paradoksunu kaldıramaz. Bu çelişki ne geriye toplum bırakır, ne siyaset, ne de uzlaşma. Kavgayı ve kutuplaşmayı daha fazla derinleştirir… Cemaat ve tarikatlar tamamen serbest olmalı. Tekke ve Zaviyeler Kanunu revize edilmeli. Din eğitimi hem sivil/gönüllü hem de resmiyette devam etmeli. Vatandaş tercih seçeneğine sahip olmalı. Cemaatler, sivil din eğitiminin tarihsel birikimleriyle var olan kurumlar. Bunları yasaklamak yerine ıslah etmeliyiz. Onları yeni düzenlemelerle hem denetlemeli hem de özgürce çalışmalarına imkân vermeliyiz…”

Yıldırım’a göre eşcinsellere özgürlük tanınıyorsa, cemaatlere de tanınmalı. Yıldırım’ın kafasının içindekilere göre eşcinsel ilişki bir hak olacaksa, göz önünde yaşanacaksa, cemaatlerdeki pedofili de normal karşılanmalı!

İyiliğin ve kötülüğün tanımında uzlaşamayan, neyin sapkınlık olup-olmadığını bilmeyen bir toplumun içerisinde yaşıyoruz. Profesör unvanı taşıyan ‘adam’lar ideolojilerinin, inançlarının karanlık gölgesinde pedofiliyi bile haklı çıkartacak sözleri etrafa saçıyorlar. Bu ‘adamlar’ gelecek nesillerimizi yetiştiriyorlar, tez danışmanı oluyorlar, fikirlerini televizyonlardan, gazetelerden, tüm mecralardan bangır bangır duyuruyorlar…

Kadına yönelik şiddetin, sapıkların neden arttığını, adaletin neden işlemediğini sorguluyoruz. Oysa yanıt içimizde, bizde, toplumumuzun derinliklerine gömdüğümüz karanlıkta.

Sorun biziz. Çaresi de öyle. Kötülüğe bugün dur demezsek kötülük bizi de bulacak.

Bu ülkenin iyi insanları;

Fikriniz ne olursa olsun lütfen kötülüğe karşı birleşin!

Burak Kılavuzoğlu

https://halkweb.com.tr/pedofiliyi-escinsellikle-ayni-goren-zihniyet/

Ümraniye'de Kuran kursunda en az 20 çocuğa kurs hocalarından istismar

$
0
0
Ümraniye’de Fıkıh-Der isimli ruhsatsız bir derneğin bünyesinde faaliyet gösteren yatılı Kuran kursunda, kurs hocaları Ömer Işıktekin, Hacı Serkan Bektaş ile Tarık Bektaş kursta yatılı olarak kalan en az 20 kurs öğrencisi çocuğa istismarda bulundukları gerekçesiyle tutuklandı. Mağdur çocukların mahkeme tutanaklarına yansıyan ifadeleri olayın rezaletini ve dehşetini gözler önüne serdi. Kursta kalan çocuklardan H. R. O., ifadesinde "Cinsel bölgesine zorla masaj yaptırıyordu, sonra bana cinsel ilişki teklifinde bulundu. Teklifi kabul etmedim. Ancak bana ödev verdi. Mescit kapısını kilitleyip beni yalnız başıma aç bıraktı. Bu nedenle teklifini kabul ettim. Defalarca kez bana tecavüz etti. Diğer hocalarla da cinsel ilişkiye zorladı.. diyerek şiddet ve istismarın dehşetini anlattı.



İstanbul Ümraniye'de yatılı bir Kuran kursunda en az 20 çocuk, kurs hocaları tarafından cinsel istismara uğradı

Mağdur çocukların savcılığa gidip şikâyette bulunmasının ardından başlatılan soruşturmada 3 sanık tutuklandı. 6 öğrenci şikâyetçi olurken 20’yi aşkın mağdur çocuğun bulunduğu belirtildi.

Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'ın haberine göre; Ümraniye’de Fıkıh-Der isimli ruhsatsız bir derneğin bünyesinde faaliyet gösteren yatılı Kuran kursunda, kurs sorumlusu Ömer Işıktekin. ve eğitmenler Hacı Serkan Bektaş ile Tarık Bektaş’ın kursta yatılı olarak kalan çok sayıda öğrenciye cinsel istismarda bulundukları ortaya çıktı. Mağdur çocukların polise giderek şikâyette bulunmasının ardından Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldı. 3 sanık tutuklanırken, sanık Tarık Bektaş’ın Sancaktepe’de bulunan 75. Yıl Cumhuriyet Ortaokulu’nda ücretli öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı. 6 öğrenci şikâyetçi olurken 20’yi aşkın mağdur çocuğun bulunduğu belirtildi. Kuran kursunda yaşanan skandal, kurstan ayrılan 17 yaşındaki H.R.Ö. isimli çocuğun ocak ayında yaşadıklarını polise giderek anlatmasıyla ortaya çıktı. H.R.Ö. ifadesinde Ömer Işıktekin., Hacı Serkan Bektaş ve Tarık Bektaş’nin kursta kalan öğrencilere cinsel istismarda bulunduklarını ayrıca şiddet uyguladıklarını belirtti. H.R.Ö’nün verdiği ifadenin ardında başlatılan soruşturma kapsamında 6 öğrenci de polise giderek şikâyette bulundu. İddialar üzerine Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirdi.

ÇOCUKLAR DEHŞETİ ANLATTI

H.R.Ö. isimli çocuk Savcılılık ifadesinde yaşadığı dehşeti şu sözlerle anlattı: “2014 ve 2016 yılında kursta yatılı olarak kalmaktaydım. Ömer Işıktekin. cinsel bölgesine yakın alanlara bana masaj yaptırdı. Cinsel organını tutturdu. En sonunda ise Ömer Işıktekin. bana cinsel ilişki teklifinde bulundu. Teklifi kabul etmedim. Ancak bana ödev verdi. Mescit kapısını kilitleyip beni yalnız başıma aç bıraktı. Bu nedenle teklifini kabul ettim. Defalarca kez bana tecavüz etti. Diğer hocalarla da cinsel ilişkiye zorladı” dedi.

"DİPER HOCALARLA DA İLİŞKİYE ZORLADI"

Mağdur Y.İ.A. ise ifadesinde Ömer Işıktekin’nın kendisini odasına çağırdığını ve cinsel bölgesine dokundurduğunu bu temasların başka boyutlara geçtiğini aktardı. Mağdur çocuk beyanında Ömer Işıktekin. ile beraber Hacı Serkan B’nin kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu söyledi.

"RUHSATSIZ, KAÇAK"

Yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, “Şüphelilerden Ömer Işıktekin’nın Ümraniye’de Fıkıh-Der isimli derneğin bünyesinde başlangıçtan itibaren izinsiz ve ruhsatsız faaliyet gösteren erkek çocuklara yönelik yatılı Kuran kursunun yöneticisi ve sorumlusu olduğu, diğer şüpheliler Hacı Serkan Bektaş ve Tarık Bektaş'ın söz konusu kayıtsız kursta öğretici olarak çalıştıkları, her üç şüphelinin de kursta yatılı olarak kalan çocuklar üzerinde yönetici, eğitmen sıfatı ile bakım ve gözetim yükümlülüklerinin bulunduğu zira kursun bu kişilerin planlama talimatları doğrultusunda sürdürüldüğü belirlenmiştir” ifadeleri kullanıldı.

İSTİSMAR ZANLISI 3 KURS HOCASI TUTUKLANDI

İddianamede 6 çocuğa yönelik “Cinsel saldırı” suçunu işlediği belirtilen kurs sorumlusu Ömer Işıktekinşıktekin’in 145 yıla kadar hapsi istendi. Kursta eğitici olan şüpheli Hacı Serkan Bektaş’ın mağdur öğrenci H.R.Ö. ve Y.E.T.’ye yönelik olarak “zincirleme cinsel saldırı” suçunu işlediği yönünde birden fazla mağdur beyanı bulunduğunun aktarıldığı iddianamede şüpheli için 50 yıla kadar hapis cezası istendi. H.R.Ö.’ye yönelik olarak “zincirleme nitelikte cinsel saldırı” suçunu işlediği iddia edilen Tarık Bektaş’ın ise 25 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Çıkarıldıkları ilk duruşmada iddiaları reddeden 3 şüpheli tutuklandı.

https://www.birhaberoku.com/umraniye-de-kuran-kursunda-en-az-20-cocuk-kurs-hocalari-tarafindan-27332?fbclid=IwAR2rBq5IbnZ3ZVYBsR6jTXF6fVZih6TJP8qu6k5Ib8pRPb7oShC-Kv3yRJc

Dini kesimden gelen tepkiler

Çok homofobikçe bir haber: ABD'nin fonladığı PYD'ye karşı sınıra asker yığılırken LGBT-İ'ye karşı ne yapılıyor?

$
0
0
ABD'nin fonladığı PYD'ye karşı sınıra asker yığılırken LGBT-İ'ye karşı ne yapılıyor?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, " Dünya'nın en önemli devletlerinden bir tanesi yani Amerika, bir taraftan PYD'ye yardım ediyordu. Ama size yardım yaptığı bir yer daha söyleyeyim mi? LGBT'ye yardım yapıyor. Ankara'daki bir LGBT derneğine Amerika Birleşik Devletleri 22 milyon dolar yardım yapıyor"şeklindeki açıklamasından sonra İçişleri Bakanlığı’nın ne yapacağı merak konusu oldu.

DOĞRUHABER / FARUK KUZU / HABER-YORUM

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “ ABD'nin Ankara'da LGBT-İ derneklere 22 milyon dolar yardım ettiğini” açıkladı. Elbette ki bu yardımlar ne ilktir ne de son olacak. Uzun zamandır bu derneklerin Soros Vakıflarınca fonlandığını ve bunun büyük bir projenin uzantısı olduğunu yazdık durduk. Nihayet devlet de (çok iyi bildiği) bu gerçeği ikrar etti.

İlke Haber Ajansı’nın güzel bir çalışmayla ortaya koyduğu bazı verileri aşağıya alarak George Soros’a ait vakıfların hangi derneklere ne kadar yardım yaptığını bir kez daha hatırlamakta fayda var:

“Soros’un fonladığı dernekler arasında çok sayıda LGBT derneğinin olması dikkat çekiyor. Toplumun genetiğiyle oynanmasına yönelik bir proje olarak görülen derneklere Açık Toplum Vakfı tarafından binlerce liralık fon akışı sağlandı. Soros’un fonladığı derneklerden bazıları şöyle;

* İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği – Trans Hakları Projesi,

* Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği

* LGBTİ’lerin İnsan Haklarının İzlenmesi Programı,

* Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği

* Trans-İzleme: Türkiye’de Translara Yönelik Hak İhlallerinin Savunuculuk Perspektifiyle İzlenmesi,

* Pembe Hayat Lgbtt Dayanışma Derneği

* 5. Pembe Hayat Kuirfest,

*Adaletin T Hali,

* Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD)

* LGBT Eşitliğinin Altyapısını Oluşturmak.”

Bu liste sadece resmi kurumların denetimiyle yapılan yardımlar.

Bunlar dışında farklı şekillerde yapılan nakdi veya reklam tarzı yardımların ise haddi hesabı yok.

İçişleri Bakanının ifşa edici bu açıklaması tabii ki güzel bir gelişme.

Ancak bu açıklama yapılırken Türkiye’nin bir oyuna getirilerek imzaladığına inandığım, “İstanbul Sözleşmesi’nde” LGBT-İ hakların korunmasına yönelik bir maddenin bulunması ve bu sözleşmeye hiçbir atfın yapıl(a)maması da düşündürücü değil mi?

"1.4. LGBTİ BİREYLER :  İstanbul Sözleşmesi, LGBTİ bireylerden açıkça söz etmemesine rağmen, Taraf devletlerce sözleşmede öngörülen korumanın (toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği dahil), hiçbir ayrıma yer vermeksizin bütün gruplara sağlanması gerektiğini öngördüğünden (m.4/3)[37], ev içi şiddet mağduru LGBTİ bireylerin de, sözleşme’nin sağladığı korumanın kapsamında olduğunun kabul edilmesi gerekir.”

İçişleri Bakanı’ndan “İstanbul Sözleşmesi”ni objektif bir bakışla gündeme getirmesini; “Türkiye’nin insan kaynağına, aile bütünlüğüne ve cinsiyet haritasına tehdit olan” bu anlaşmanın fesh edilmesi için aynı yürekliliği gösterme çağrısında bulunmak hakkımız değil mi?

Madem LGBT-İ gibi yapılar dış bir güç tarafından fonlanıyor onun tarafından kullanılması da beklenmelidir.

Yakında LGBT-İ üyelerinin oluşturduğu örgütlenmelerin anarşist-terörist faaliyetlere başlamaları hiç de yabana atılmamalıdır!

https://dogruhaber.com.tr/haber/613625-abdnin-fonladigi-pydye-karsi-sinira-asker-yigilirken-lgbt-iye-karsi-ne-yapiliyor/
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live
<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>