Bilimsel körlük olur mu?Lafın dümenini, tanımlanan aksiyomların üzerinden yürüyen matematik ve ezik kafalı aşka kırmak için vaktiyle şöyle bir fıkra anlatmıştım:
"İki artı iki kaç eder?" sorusunu mali müşavirinize sorarsanız, "Size kaç lazım?" der. Maliyeciye sorarsanız, 4 milyondan kapıyı açar. Psikiyatristinize sorarsanız, "Hele şu sedyeye uzanın ve bu sorunun cevabını neden bilmek istediğinizi çocukluğunuzdan başlayarak anlatın" karşılığını verir.
Aynı soruyu genetikçilere sorarsanız, işlemi nasıl yaparsanız yapın sonuç değişmez diyeceklerdir.
Mikrobiyologlara sorarsanız, "Sonucu mikroplar belirler" diyecekleri kuvvetle muhtemel.
Evet, vulgarize ediyorum.
Zira çok "değişik" okurlar var. Bunlardan (profiline Mustafa Kemal yerleştiren) birine geçen hafta maruz kalınca, eleştirdiği yazımdan bir cümleyi hatırlatmak zorunda kaldım. Mahcup olacağına, "Madem bunu biliyorsunuz o yazıyı neden yazdınız?" dedi. Fakir de naçar, "Madem bunları biliyorsunuz demenize neden olan o ifadeyi, neden bunu yazıyorsunuz dediğiniz yazımdan alıntıladım" dedim.
Hayır, münferit değil bu, sürüsüne bereket. "Yapmayın efendiler" serlevhalı yazımı kimlerin nasıl temellük ettiğini gördüm. Neyse konumuz bu değil, geçelim.
Modern bilimin en büyük "numarası" takdir edersiniz ki uzmanlaşmaktır.
Ne ki, zamanla "bütüne" açılan pencereler "uzmanlaşma" belasına kapatıldı. Her uzmanlık alanı kendi gerçekliğiyle büyülendi. Her büyü de doğal olarak içe kapanmayı derinleştirir.
Zaten bilimsel körlük süreci böyle başladı.
***
Genetikçiler, şizofreninin bile tam anlamıyla genetik olduğunu savunur. Buna mukabil mikrobiyologlar aynı hastalığı beyni etkileyen birtakım mikroplara bağlarlar. (Elbette birbirlerini hepten inkâr etmezler.)
Mikrobiyologlar her şeyi mikroplarla açıklarlar.
O kadar ki, içlerinde kediseverliği bile böyle açıklayanlar çıkmıştır. Kedilerin bağırsaklarında yaşayan "Toksoplazma Gondi" adındaki parazit yumurtası bir şekilde insana geçerek insan beynini zararsız bir şekilde kontrol ettiğini ve o insanı kedilere karşı aşırı sevgi duyan bir kişiliğe büründürdüğünü söylerler.
Genetikçiler mikrobiyologlardan daha az sevimli değildirler.
Alnınıza ne yazılmışsa başınıza o gelir der gibi "genlerinizde kodlanan mukadderattır" demeye getirirler.
O denli uzmanlaşmışlardır ki, "Uzun yaşama geni" keşfetmeye kadar işi vardırmışlardır.
İlaçlar mı?
Çoğu sahte ilaç (plesebodur) vazifesi görür.
***
Psikiyatrik birçok olayı da genetiğe bağlamayı başarmışlardır. Bundan belki de en çok "eşcinsellik misyonerleri" kârlı çıkmıştır.
"Sosyopatik kişilik bozukluğu" olarak nitelenen eşcinselliği Dr. Spitzer 1973'te "hastalık" statüsünden çıkarmıştır.
"Eşcinsellik misyonerleri" için bir milattı bu!
Gelgelelim, aynı Dr. Spitzer eşcinselleri heteroseksüele dönüştürecek "düzeltici tedavi"yi destekleyen bir çalışmayı (bir grup hastasını tedavi ettiğini gösteren) 2001'de yayımlayınca ihanetle suçlandı. Aforoz edilmekten geri adım atarak yırttı.
Bu konuda "tedavi" ifadesi bile mahut misyonerler tarafından artık insan haklarına aykırı bulunuyor.
Başlangıçta "tercih" diyerek "haklarına" saygı duyulmasını istiyorlardı, şimdilerde "tercih değil yönelim" diyorlar.
Hem de "sapkın yönelimlerine"çocukları/mızı dahil etmelerine karşı çıkmayı, düşünce özgürlüğü kapsamının dışında tutacak kadar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Me
.https://www.ahaber.com.tr/yazarlar/salih-tuna/2020/06/30/bilimsel-korluk-olur-muArda Kural'dan LGBT lobisine tepki: Eşcinselliğe gelince Lut Kavmine kadar gitmeyi biliyorlarGeçtiğimiz günlerde peçe takanlarla dalga geçen Hülya Avşar’a gösterdiği tepki ile gündem olan ünlü oyuncu Arda Kural, lafını sapkın LGBT lobisinden de esirgemedi. Kural, konu tesettür olunca 1400 yıl önceye gidilmesinden söz eden sapkın zihniyeti, "Eşcinselliğe gelince Lut Kavmine kadar gitmeyi biliyorlar" sözleri ile eleştirdi.
Küresel çapta "özgürlük" adı altında meşrulaştırılmaya çalışılan ve sapkın ve ahlaksız bir akım olan LGBT hareketine, ünlü oyuncu Arda Kural'dan çok konuşulacak bir tepki geldi.
"Eşcinselliğe gelince Lut Kavmine kadar gitmeyi biliyorlar"
Kural, mevzu bahis tesettür olunca 1400 yıl öncesine gitmekten söz edenlerin, konu eşcinselliğe gelince Lut Kavmine kadar gitmeyi bildiklerini belirtti.
Ünlü oyuncu daha önce de "peçe" ile ilgili çirkin ifadeler kullanan Hülya Avşar'a ağzının payını vermişti.
https://www.yenisafak.com/hayat/arda-kuraldan-lgbt-lobisine-tepki-escinsellige-gelince-lut-kavmine-kadar-gitmeyi-biliyorlar-3547283
ABD Elçiliği, sapkınlık için kesenin ağzını açtıTürkiye için ülke çapındaki hibe programını açıklayan ABD Ankara Büyükelçiliği’nin etnik bölünmeyi ve sapkınlığı teşvik ettiği ortaya çıktı. Elçiliğin resmi internet sitesinde, hibe programlarının projeleri desteklemek için finansman sağladığı belirtiliyor.
Resul Ekrem Şahan Ankara
Proje talimatları bölümündeki şu ifadeler ise asıl amaçlarını ele veriyor: “Teklifler, sanat, kültür veya diğer yenilikçi yaratıcı ifade biçimlerini içeren, ancak yetersiz hizmet alan kitlelere (ör. Etnik veya dini azınlıklar, LGBTİ, gençlik veya kadınlar) ulaşma ve öğretme de dahil olmak üzere, kamu söylemini ve düşünce özgürlüğünü teşvik eden faaliyetlere odaklanmalıdır. Sorunlar hakkında farkındalık yaratma) ve kültürel yaşamda, politikada, kültürel ve sosyal çeşitliliğe, çoğulculuğa ve eşitliğe saygı gösterilmesini teşvik eder.” Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu Başkanı İlhan Ergincan, konuya ilişkin, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde taşınan ahlaksız pankartlar da bu fonların ürünüdür. Her türlü sapkınlık için Avrupa ve Amerika kesenin ağzını açmıştır” şeklinde konuştu.
https://www.yeniakit.com.tr/haber/abd-elciligi-sapkinlik-icin-kesenin-agzini-acti-1316509.html
50 STK'dan ortak bildiri! LGBT ürünleri satan markalara sert tepki...LGBT ürünlerini satan ticari marka ve alışveriş sitelerine karşı aralarında Başakşehir Gençlik ve Kadın Platformu, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Türk Gençlik Vakfı’nın bulunduğu 50 Sivil Toplum Kuruluşu (STK) ortak bildiri yayınladı.
Sema ALİM DALGIÇ
LGBT ürünlerini satan ticari marka ve alışveriş sitelerine karşı, aralarında Başakşehir Gençlik ve Kadın Platformu, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Türk Gençlik Vakfı'nın bulunduğu 50 Sivil Toplum Kuruluşu (STK) ortak imzalı bir bildiri yayınlandı.
İşte çizgi filmleri ve yayınlarıyla çocuklara LGBTİ sapkınlıklarını aşılamaya çalışan şirketler... | Video
STK'lar, 'Ailemizden çekin ellerinizi' başlıklı bildirisinde LGBT ürünleri satan yerli ticari marka ve alışveriş sitelerine şu çağrıda bulundu:
"Son yıllarda LGBT hareketinin toplumsallaşması ve giderek siyahi bir hüviyete bürünmesi için dünya çapında çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar uluslararası kurum ve kuruluşların desteği ile bir dayatmaya dönüşmektedir. LGBT toplumun temel yapı taşı olan aileyi ve aileyi oluşturan bireylerin fiziksel yapısını bozup ruhsal açıdan sağlıklı bireylerin yetişmesini engelleyerek, eşcinsel sapkınlık ile aileyi ortadan kaldırmaya çalışmakta…
Son dönemlerde ülkemizde de yerli ticari markaların ve alışveriş sitelerinin böyle bir kampanyaya dahil olduklarına şahit olmaktayız. Gerek alışveriş sitelerinin, gerek belli markaların LGBT isimlendirmesi ile ürün çeşitlendirmesinde bulunup, alışveriş seçeneklerinin arasına aldığı bu sınıflandırmanın LGBT'yi sanki toplumun kabul görmüş hali gibi gösterip sunmasını, meşru hale getirmeye çalışmasını esefle kınıyoruz.
Tüm ticari markaları bu dayatmaya karşı durmaya, alışveriş sitelerindeki seçeneklerin alışveriş listelerinden acilen çıkarılmasını sağlamak adına da kamuoyunu LGBT destekçisi ticari markaları boykota ve aynı hassasiyette bulunan STK'ları toplumsal değerleri önceleyen sağlıklı bireyler adına desteğe davet ediyoruz. Geleceğimiz, çocuklarımızı ve insanlık haysiyetini korumak hepimizin ortak vasifesidir."
https://www.sabah.com.tr/gundem/2020/06/30/50-stkdan-ortak-bildiri-lgbt-urunleri-satan-markalara-sert-tepkihttps://www.superhaber.tv/everest-escinselleri-once-destekledi-sonra-destegi-geri-cekti-haber-284386Cumhurbaşkanı Erdoğan çağrı yapmıştı: Lut Kavmi'nin torunlarına sosyal medyada tepki yağdıSözde onur haftası etkinlikleri kapsamında sapkın yaşam tarzlarını meşrulaştırmaya çalışan Lut Kavmi'nin torunlarına sosyal medyada tepki yağdı.Muhammed KAYA yeniakit.com.tr
Eşcinsel sapkınların 'Onur Haftası' adı altında toplum ahlak yapımızı tehdit eden yaşam tarzlarını meşrulaştırma çalışmaları devam ediyor. Twitter'da 'sandıkta yok olacaksınız' hashtag'i ile paylaşım yapan sapkın güruh, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü kabine toplantısı sonrasında eşcinsel ahlaksızlıklara yönelik ifadelerini hedef aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle suçlayan sapkınlar öte yandan 'LGBTİ insan haklarıdır' başlığıyla da mesajlar paylaşarak ahlaksız yaşam tarzlarını meşrulaştırmak için çabaladı.
https://www.yeniakit.com.tr/haber/cumhurbaskani-erdogan-cagri-yapmisti-lut-kavminin-torunlarina-sosyal-medyada-tepki-yagdi-1317037.html
UNICEF'in eşcinsellere destek vermesi, tüm dünyanın tepkisini çektiBirleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, resmi hesaplarından eşcinsellere destek verdi. Çocuklara yönelik uluslararası çalışmalar yürüten UNICEF'in eşcinsel savunuculuğu yapması tüm dünyada infiale neden oldu.Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) eşcinsellere verdiği bir kez daha ortaya koydu.
EŞCİNSELLERE TAM DESTEK
UNICEF'in sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlarda İngilizce 'Love' ifadesi kullanılarak ''whatever you identify as be an ally of love'' ifadeleri kullanıldı. #PrideMonth hashtag'ini de kullanan UNICEF, eşcinsellerin kullandığı 'gökkuşağı' logosunu da kullandığı görüldü.
ÇOCUKLARA KÖTÜ ÖRNEK OLUYOR
Özellikle çocuklara yönelik uluslararası faaliyet yürüten ve ülkeler tarafından fonlanan UNICEF'in çocuklara kötü örnek olması tüm dünyanın tepkisini çekti. Uluslarası kurumları eline geçiren eşcinsel lobinin baskıları sonucu gerçekleşen paylaşımlar, tepkilerin odağına yerleşti.
https://www.habervakti.com/dosya/unicef-in-escinsellere-destek-vermesi-tum-dunyanin-tepkisini-h115892.html
'Gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil' cümlesinde anlatılmak istenen nedir?Psikolog Hüseyin Kaçın
Başında başörtüsü, türban, eşarp olmayan Selma Aliye Kavaf, 2009 yılında Viyana’da yapılan Avrupa Konseyi Aileden Sorumlu Bakanlar Konferansı’na katılmış ve “farklı aile formları” diye bir kavram geçtiği için tavsiye karar metnini imzalamamıştı. Bu kavramın eşcinsel aileleri de içeriyor oluşundan dolayı direnç gösterdi. 2010 yılında Hürriyet gazetesindeki röportajda Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, eşcinselleri hasta olarak görüyor ve cinsel yönelim başlığı altında: “Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. “ dediğinde medyada linç edilirken dindarlar öyle yada sus pus olmuşlardı. Feminist kadınlar ve eşcinseller el ele kol kola vererek bir “cadı avı” başlattı. Recep Akdağ “Bunları kişisel özgürlük meselesi olarak ele almak lazım” dedi. Nursuna Memecan’a göre Kavaf’ın açıklamaları “talihsiz sözler”di. Egemen Bağış ise Der Spiegel’e verdiği demeçte, “Ben eşcinselliği bir hastalık olarak görmüyorum” dedi. Selma Aliye Kavaf, siyaset sahnesinden bir yıldız olarak kayıp gittikten sonra İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eğitimi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun vasıtasıyla; Türk ve Müslüman aile dinamiklerinin bozulması süreci etkin bir şekilde başlamıştır.
Farklı aile formları kavramıyla İstanbul Sözleşmesinin ‘gizli amacı’, ‘gerçek yüzü’: İstanbul Sözleşmesi demek eninde sonunda "eşcinsel evlilikler" ve "eşcinsellerin evlat edinme hakkı" demektir. İstanbul Sözleşmesi bir kralsa; kral bu kadar çıplak mıdır? Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen İmparatorun Yeni Giysileri kitabında kralın çıplak olduğunu anlatmıştı. İmparatorun Yeni Giysileri’ndeki kralın çıplaklığı masum sayılabilir ama İstanbul Sözleşmesi’nin çıplaklığı aile’nin ırzına muallat olmuş birinin anadan üryan bir çıplaklıktır.
İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından "eşcinsel evlilikler" ve "eşcinsellerin evlat edinme hakkı"nın topluma dayatılacağını nerden öngörebiliriz?
Cuma Hutbesinde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş “Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayrimeşru ve nikahsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HİV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “sesi çağlar öncesinden gelen bu şahıs”, “zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip” kişi ilan edilerek hakkında suç duyurusunda bulunarak linç edildi. Selma Aliye Kavaf’ı korumayan gaflet dalalet ve hatta hiyanet uykusunda olan sosyal medya dindarları; Ali Erbaş’ı muhtaç oldukları kudreti damarlarındaki kanda bularak cansiperane savundular.
Mahşerin dört atlısı varsa; birinci atla Ali Erbaş’a saldırdılar. Mahşerin ikinci atlısı ise, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda bir 'Fırtınadayım' estirerek "Gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil' diyen Mabel Matiz oldu. Sosyal medya dindarları yine esecekler gürleyecekler, yeri göğü inletecekler ama üçüncü atlı yola çıkmış olacaktır. Dördüncü atlı da ahırında tımar ediliyordur. Sosyal medya dindarlarının sanal alemde bağırmaları çağırmaları nafile bir çabadır. Çünkü bu stratejiyle asla ve asla bu atlılarla baş edemeyeceklerdir. Türk ve Müslüman aile yapısında farklı aile formları adı altında eşcinsel evliliklere yeşil ışık yakılmaması için kalıcı tek çözüm; İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eğitimi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, başlıklarının toplumun gündeminden de hafızasından da kaldırılmasıdır. Kadın erkek aile evliliklerine alternatif kadın kadın yada erkek erkek aile evliliklerinin önünün açılması istenmiyorsa Türkçe’mizin ırzına musallat olan güçlere dur demeliyiz. Dil tecavüzcüsü güçler, iş adamın ırzına geçerek ondan iş insanı, bilim adamının ırzına geçerek ondan bilim insanı peydahladılar. Veledi zina iş insanları, veledi zina bilim insanları; Türk ve Müslüman aile yapısını çökerten dinamitlerdir. Ailemizi iş adamları ve bilim adamları ile korumalıyız.
Siyaset adamlarımız siyaset insanı değillerse eğer sesimizi duyarlar umuduyla “Ailemizin kurtuluşu; Allah’ın kitabı Kurân-ı Kerim’in ve Peygamberin sünnetinin kurtuluşudur” başlıklı yazımızda haykırmıştık:
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği zırvalıkları, İstanbul Sözleşmesi pespayeliği ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un adaletsizlikleri sonucunda ailemiz çökmüştür. İstanbul Sözleşmesi feshedilmedikçe, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmaları Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar, Adalet Bakanlıkları bünyesinde durdurulmadıkça 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun T.B.M.M’de yeniden gözden geçirilmedikçe ailemizin çöküşü durdurulamayacaktır. Kadına şiddeti durdurmak adına bilinçsiz ve bilimsiz yapılan çalışmalarla ailemiz çökertilmiştir. Kılıçlar çekilmedikçe saflar tutulmadıkça bu yenilgiyi önlememiz mümkün değildir. https://www.habervakti.com/ailemizin-kurtulusu-allahin-kitabi-kurn-i-kerimin-ve-peygamberin-sunnetinin-kurtulusudur-makale,2971.html
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın rol modeli: Sıla, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın rol modeli: Aleyna Tilki’den sonra ÖYSM'nin rol modeli: sırtına erkek göbeği değmeden uyuyamayan Mabel Matiz oldu. “Dindar nesil değil çocuk tanrılar nesli” yazımızda da birileri duyar umuduyla haykırmıştık:
Liberal yada postmodern yaşamlarda mutluluğu elde etmek için tükettikçe tüketmek artık yetersiz kalmaktadır. Değerlerimizi yitirdiğimiz için artık kendimizi unuturcasına ve kendimizi kaybedercesine geçici olarak kendimizi yok etmemiz gerekiyor. Piercing'li yeni nesil gençlerimiz acılarını dindirmek için artık sarhoş olana kadar alkol tüketmeyi yetmezse kendinden geçmeye varana değin uçucu ve uyuşturucu madde kullanmayı kaçınılmaz olarak denemektedirler.
Egemen Güçler Ekini ve nesli bozmaya başladılarsa, Köle kadınlar efendilerini doğurmaya başlamışsa ahir zaman yakın demektir. Dünyanın, insanlığın son günleri; kıyamete yakın yıllar ve günlerdeyiz. O mutlu günlerimiz mazide şimdi…
Dindar nesil değil çocuk tanrılar nesli
“Türkiye'nin Gerçek Beka Sorunu: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri Ve Cemaatler” yazımızda da birileri duyar umuduyla umutsuz bir şekilde haykırmıştık:
Her yıl Haziran ayının sonlarında Taksim'de örgütlenen Onur Yürüyüşleri; Eşcinselleşmenin ayak sesleridir. Siyaset adamları ve bürokratlar bu yürüyüşlerin sosyolojik olarak Türk toplumunu nasıl dönüştüreceğinin bilincinde midirler?
Taksim'de 28 Haziran 2015'te düzenlenen Eşcinsel derneklerinin düzenledikleri Onur yürüyüşü'nde 'Şaban'la Recep'in aşkına Ramazan engel olamaz' pankartı açtıkları gerekçesiyle yargılanan üç sanık hakkındaki dava, beraat kararıyla sonuçlandı.
"Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" suçundan birer yıla kadar hapisleri istenen sanıklar hakkında mahkeme, "yüklenen fiilin bu haliyle kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğunu" belirterek beraat kararı verdi.
Mahkemenin verdiği bu kararla, 'Şaban'la Recep'in aşkına Ramazan engel olamaz' sloganı sonucunda Ramazan bu direnişi kaybetmiştir. Bu sonuç toplumun eşcinselleştirilme çalışmalarının meşru (hukuki) bir zeminde sürdürüldüğünün bir ispatıdır.
ÖNGÖRÜ:
Benim öngörüm en yakın zamanda "eşcinsel evlilikler" talebiyle toplum karşılaşacak daha sonra bu kabul edildiğinde "eşcinsellerin evlat edinme hakkı" talebi söz konusu olacaktır.
Türkiye'nin Gerçek Beka Sorunu: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri Ve Cemaatler
'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
‘’Eşcinsellik kaçınılmaz olarak artık Türkiye’nin yüzleşmesi gereken bir konudur. 2000’ler öncesi de bu konu vardı ve üstü örtülüyordu. 2000’lerden sonra artık bir şekilde dernekleştiler, örgütleştiler. Bu artık bir lobi faaliyetidir. Türk toplumu artık bu gerçeği halı altına süpüremez. Bu gerçekle yüzleşecek, toplum yetmez, devletin bütün kurumları bu konuda kendini sorgulamalıdır.’’
Sosyal medya dindarları sanal dünyadan yakalarını kurtarıp gerçek dünyanın gerçek sorunlarına çözümler üretmedikçe dinimiz de ailemiz de mahşerin üçüncü ve dördüncü atlılarının saldırısından kurtulamayacaktır.
Kral çıplak derken aynı zamanda şeytanında avukatlığını yapmak istiyoruz. "Gözümün gördüğü, göğsümün bildiği ile bir değil' cümlesinde anlatılmak istenen nedir?" sorusunu soran kişi bilindik fetöcülerden midir yoksa eşcinsel lobinin fanatik misyonerlerinden bir eşcinsel midir? Devletimizin etkili yetkili bürokratları talimat verirlerse eğer müfettişler bu zor sorunu çözümleye bilirler mi? Bu yeni sorunu müfettişler çözümlerse eğer sosyal medya dindarları da derin bir nefes alır mı?
"Bu dünyada gerçeği söylemek ikinci dile bırakıldı. Ve ikinci dil yaratılmadı. Gerçeği duymaya dinlemeye tahammül gücünü üçüncü kulağa bıraktılar. Üçüncü kulak yaratılmadı."
Sosyal medyanın kes kopyala yapıştır dindarları Arif Nihat Asya'ya kulak verirlerse eğer belki ikinci dilden anlar üçüncü kulakları varsa eğer. İkinci dilsizsiz ve üçüncü kulaksız olanlar Rahman'ın sesini asla duyamazlar. Rahman inananlara sesleniyor:
"Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla Rahmân, Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona anlayıp açıkça anlatmayı öğretti."
https://www.habervakti.com/gozumun-gordugu-gogsumun-bildigi-ile-bir-degil-cumlesinde-anlatilmak-istenen-nedir-makale,3185.html
İletişim Başkanı Altun: LGBT saldırısının suç ortağı oldunuzİletişim Başkanı Fahrettin Altun Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık'ın dünyada eşcinsel sapkınlığın sembolü LGBT hareketi hakkındaki sözleri için kınayan Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Fedarasyonu'na sert tepki gösterdi. Altun "susturamazsınız" notuyla Fedarasyon'un Kınık'ı hedef göstererek LGBT'nin bu çirkin saldırısının suç ortağı haline geldiğini söyledi.
Altun paylaşımında ''LGBT propagandası ifade özgürlüğü için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Fedarasyonu, Kınık'ı hedef haline getirerek bu saldırıda suç ortağı haline geldi. Kerem Kınık tüm hayatını dünyadaki çocukları korumaya adamış bir doktor. susturamazsınız'' ifadelerini kullandı.
KINIK'TAN FEDERASYONUNUN KINAMASINA TEPKİ
Federasyonun kınama mesajı üzerine Kınık tepki göstererek ''Çocuklara yönelik herhangi bir cinsel istismar ve şiddete karşı şiddetle karşıyım. Bu nedenle, “pedofili” ye karşı şiddetle karşıyım. Kızıl Haç ve Kızılay Hareketi olarak yaklaşımımın değerlerimiz ve ilkelerimizle tamamen uyumlu olduğuna inanıyorum. Dünkü kişisel görüşlerim, çocuklarımızın herhangi bir zarardan korunmasını savunmak. Bu onların sessiz çığlıklarına karşı sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum.'' ifadelerini kullandı.
KIZILAY BAŞKANI KINIK NE DEMİŞTİ?
Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, eşcinsel sapıklığın savunucusu LGBT ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda ''İnsanlık onurunu çiğnetmeyeceğiz.Fıtratı ve çocuklarımızın ruh sağlığını koruyacağız. Sağlıklı yaradılışı bozan ve iletişim gücü ile anormali normal gibi gösterip pedofilik hayalleri çağdaşlık diye gencecik zihinlere zerk eden her kim olursa olsun mücadele edeceğiz.Yok öyle!'' ifadelerini kullanmıştı.
KAYNAK: HABER7
https://www.haber7.com/guncel/haber/2990422-iletisim-baskani-altun-lgbt-saldirisinin-suc-ortagi-oldunuz
LGBT sapkınlığına bir tepki de Türkiye İzcilik Federasyonu'ndan!Türkiye İzcilik Federasyonu'ndan sözde 'onur haftası yürüyüşü'yle gündeme gelen eşcinsel sapkınlık olan LGBT'ye sert tepki geldi. Açıklamada, " LGBTQ+ hareketi ve beraberinde getirdiği her türlü sapkın sözde kimliğin TİF nezdinde kabul görmeyeceğini, özellikle ‘Onur(!) Haftası’ kisvesiyle karşımıza çıkarılan bu onursuzluğu sorumluluk ve etkinlik alanımız gereği ifşa ediyoruz" ifadelerine yer verildi.
LGBT sapkınlığına bir tepki daha!
Türkiye İzcilik Federasyonu'ndan sözde 'onur haftası yürüyüşü'yle gündeme gelen eşcinsel sapkınlık olan LGBT'ye sert tepki geldi.
Federasyonun Yönetim Kurulu internet sitesinden şu açıklamaya yer verdi:
"İZCİLERİMİZİN VE GENÇLERİMİZİN ONURUNA KASTEDEN LGBTQ+ SALDIRGANLIĞINA KARŞI YETKİLİLERİ UYARIYORUZ!"
İzcilik, uluslararası bir spor ve ahlâk disiplinidir. Allah'a inanan, vatanına ve doğaya karşı vazifelerini bilen, bedence sağlam, fikirce uyanık ve ahlâkça dürüst bir gençlik yetiştirme idealini haizdir.
"İZCİLİK DİSİPLİNİ'NİN ANA HEDEFLERİNDENDİR"
Türkiye İzcilik Federasyonumuz (TİF) da bu amaçlarla 100 seneyi aşkın bir süredir bu toprakların gençlerinin Allah'a inanan, vatanına ve doğaya karşı vazifelerini bilen, bedence sağlam, fikirce uyanık ve ahlâkça dürüst bir gençlik olması için faaliyet göstermektedir. Sinemizde barındırdığımız izciler Allah'a, vatana, milletine, ailesine ve izci liderlerine sadakati, şeref, onur ve haysiyetini her şeyin üzerinde tutan önder ve öncü gençlerden oluşur.
Vatanına ve Allah'a karşı vazifelerini yerine getirmeyi her şeyin üzerinde tutan değerler sistemini türe edinen TİF, varlık gayesini, köksüz ve değer yargılarından yoksun gençlere umut ve gelecek inşasından almakta ve bu uğurda kulüplerimizle cansiperane çalışmaktadır.
TİF olarak bizler, bu ideal ve saiklerle Türk izcilerimizin sağlık, ahlâk, spor, değer yargıları ve genel gelişimlerine zarar verebilecek her türlü gelişmeyi takip etmekte ve gerekli önlemleri almaktayız.
Bu kapsamda, son dönemde küresel bir saldırganlıkla gençlerimizin sağlık, ahlâk, bedensel bütünlük ve değerlerini çökertmeye yönelik projeleri, izcilerimizin tarafımıza iletmesiyle yakından takip etmeye başladık. Bu saldırgan, hatta faşizme varan LGBTQ+ dili ve tavrına karşı izcilerimizi ve Türk gençliğini muhafaza etmek de İzcilik Disiplini'nin ana hedeflerindendir.
ONURSUZLUĞU İFŞA EDİYORUZ
Kimliklerini yalnızca cinsel arzuları üzerinden tanımlayan, Türk toplumunca on binlerce senedir kabul görmüş ahlâk, örf ve değerleri çiğneyen, devletin bir gence yüklemek istediği müspet kimlikleri reddeden, bu reddiyeyi de faşist bir dil ve tutumla gerçekleştiren, kendileri gibi düşünmeyenleri ayrıştıran ve ötekileştiren LGBTQ+ hareketi, genel anlamda İzcilik türesiyle ve biz TİF'in kuruluş türeleriyle çatışan amaçlar gütmektedir.
Anayasamızın 'Gençlerin Korunması' başlıklı 58 maddesinde; 'Devlet, … gençlerin Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır' hükmünü âmirdir. TİF de AY'nın bu âmir hükmü çerçevesinde İzcilerini ve Türk gençliğini korumak, iyiyi, kötüyü, çirkini ayırdetmelerine yardımcı olmak için çaba göstermektedir.
İnsan olmaktan kaynaklı doğuştan sahip olunan evrensel haklarda tüm insanlık hemfikirken, sözde 'özgürlük' adı altında büyük bir tahakküm ve illegal bir tutumla başta gençleri, sonra STK'lardan şirketlere, belediyelerden hükümetlere tüm toplumu kendi sapkın fikirlerini kabule zorlayan bu onursuzluğu ifşâ ediyoruz.
Gençliğin anlam ve değer dünyasını yıkma, gençliği kendi sapkın kimlikleri üzerinden tanımlama, gençliğin davranma, düşünme hürriyeti ile cinsel ve fiziksel bütünlüğünü kaybettirme girişimlerine karşı olduğumuzu söylemek, bir mecburiyet halini almıştır.
Sinemizde barındırdığımız ve dahası bir parçası olduğumuz İzciliğin salt bir spor dalı olamayacağı, büyük bir anlam ve değer dünyasının hakiki taşıyıcısı olduğu gerçeğini hatırlatarak, LGBTQ+ hareketi ve beraberinde getirdiği her türlü sapkın sözde kimliğin TİF nezdinde kabul görmeyeceğini, özellikle 'Onur(!) Haftası' kisvesiyle karşımıza çıkarılan bu onursuzluğu sorumluluk ve etkinlik alanımız gereği ifşâ etmek için bu açıklamayı kamuoyuyla paylaşma zarûretimiz hâsıl olmuştur.
TÜRKİYE İZCİLİK FEDERASYONU
YÖNETİM KURULU
https://www.takvim.com.tr/guncel/2020/06/29/lgbt-sapkinligina-bir-tepki-de-turkiye-izcilik-federasyonundan
http://www.marmaragazetesi.com/temiz-toplum-dernegilgbtiye-her-onurlu-insan-tavrini-koymali-509281h.htm
https://www.superhaber.tv/son-dakika-haberi-turgev-baskani-fatmanur-altundan-onur-haftasi-cagrisi-haber-284425