Quantcast
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

LGBTİ+ bireylerden İYİ Parti’ye teşekkür

LGBTİ+ bireyler, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından kararın iptali için Danıştay’a başvuran İYİ Parti’ye teşekkür etmek amacıyla İyi Parti Genel Merkezi önünde toplandı.


İYİ Parti Genel Merkezi önünde toplanan LGBTİ+’lar, basın açıklaması yaptıktan sonra Meral Akşener’e teşekkür ettiklerini belirtti. Yapılan açıklamada ”İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener olmak üzere ülkemizdeki LGBTİ+ topluluğuna sahip çıkanlara teşekkürlerimizi sunuyoruz.” denildi. Akşener’le bir görüşme yaptıklarını ifade eden grup sözcüsü Beray Göksu Eroğlu, “Bizlerin kararlığına cesaretle güç veren İYİ Parti ailesine, başta İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener olmak üzere, ülkemizdeki LGBTİ+ topluluğuna sahip çıkan tüm demokrasi güçlerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.” dedi.

Basın açıklamasına katılanlar, gökkuşağı renklerini taşıyan şemsiyeler açarak, ‘LGBTİ+ hakları insan haklarıdır’ ve ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ yazılı dövizler taşıdı. Öte yandan, göstericilerin ellerinde tuttuğu ‘Teşekkür ederiz Meral Anne’ yazılı pankart ise dikkat çekti.

https://tele1.com.tr/lgbti-bireylerden-iyi-partiye-tesekkur-360179/


İstanbul Sözleşmesi haberleri...

 27 ülke Türkiye'yi İstanbul Sözleşmesi'nin feshi bildirimini geri çekmeye çağırdı

Avrupa Konseyi'nden 27 ülke, İstanbul Sözleşmesi'ne dair yayımladıkları ortak açıklamayla "Türkiye’yi fesih bildirimini geri çekmeye çağırıyoruz" dedi.

Avrupa Konseyi'nden 27 ülke, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına dair ortak açıklama yayımladı. Açıklamada "Türk Hükümeti'ni fesih bildirimini geri çekmeye ve İstanbul Sözleşmesi'ne olan bağlılığını yenilemeye çağırıyoruz" denildi.

Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Kıbrıs, Danimarka, Estonya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Malta, Monako, Karadağ, Hollanda, Kuzey Makedonya, Norveç, Portekiz, Sırbistan, Sloventa, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Krallık ve Finlandiya tarafından yayımlandı.

Açıklamanın tam metni şöyle:

“Avrupa'da her yıl 3.000'den fazla kadın partnerleri veya aile üyeleri tarafından öldürülüyor ve çok daha fazlası da yaralanıyor veya taciz ediliyor. İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesinin yanı sıra mağdurların korunması ve faillerin adalet karşısına çıkarılmasını sağlamak için en geniş kapsamlı yasal araçtır.

İstanbul Sözleşmesi kadınların, çocukların, ailelerin ve tüm toplumların yaşamları üzerinde belgelenmiş olumlu bir etkiye sahip olmuştur. Diğer faydaların yanı sıra, Sözleşmenin uygulanması, mevzuatı, destek hizmetlerini, profesyonellerin eğitilmesini ve bilinçlendirmeyi iyileştirmiştir. Tüm Avrupa Konseyi üye Devletlerini, Sözleşmeyi onaylamaya; sözleşmenin standartlarından ve GREVIO tarafından sunulan özel öneriler, incelemeler ve destekten yararlanmaya çağırıyoruz.

Türkiye Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından dolayı derin üzüntü duyuyoruz. Bu kararın, Türkiye'de kadın haklarının korunmasını tehlikeye attığı ve Avrupa ve ötesindeki tüm kadın ve erkeklere rahatsız edici bir mesaj ilettiği için kararın anlaşılması zor. Sözleşme'nin onuncu yıldönümünün arifesinde ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin tüm dünyada önemli ölçüde arttığı bir salgın zamanında, kadınları ve kız çocuklarını şiddetten korumaya yönelik bu önemli yasal araç, sözleşmeye adını veren ilk imzacı ülke tarafından isteyerek zayıflatılıyor. Sözleşmenin feshi, dünya kadınlarının BM Kadının Statüsü Komisyonu'nda toplandığı sırada gerçekleşti. Ayrıca bu karar, 1995 Pekin Kararnamesi ve Platform Eyleminden bu yana en önemli uluslararası kadın hakları konferansı olan Paris'te düzenlenen Generation Equality Forum sırasında Türkiye'nin 1 Temmuz'da Sözleşmeden çekilmesi anlamına gelecektir.

Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi, ortak kurallara dayalı çok taraflı düzenimiz açısından da hayal kırıklığı yaratan bir mesaj oluşturuyor. İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası insan hakları belgelerinin, kadın hakları da dahil olmak üzere tüm insan haklarının savunulduğunun garanti altına almaya yardımcı olduğunu takdir ediyoruz. Ulusal tedbirler tek başına aynı koruma düzeyine ulaşmaz.

https://www.evrensel.net/haber/429631/27-ulke-turkiyeyi-istanbul-sozlesmesinin-feshi-bildirimini-geri-cekmeye-cagirdi


HDP İstanbul Sözleşmesi için Danıştay'a başvurdu

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Acar-Başaran, “Biz hala hukuka inanan Anayasa ilke edinen hukukçular olduğunu biliyoruz. İnanıyoruz ki bu başvuruları birilerinin kulaklarına fısıldadığı yaklaşımla değil hukukun kendilerine verdiği yetki ve toplumsal vicdan sonucunda değerlendireceklerdir” dedi.

https://bianet.org/kadin/toplumsal-cinsiyet/241728-hdp-istanbul-sozlesmesi-icin-danistay-a-basvurdu


TGS'den İstanbul Sözleşmesi haberleri bilgi notu

“Haber aracılığıyla kişileri, grupları hedef göstermenin, örtülü veya açık nefret dili kullanmanın gazetecilik ilkeleriyle bağdaşmadığını bıkmadan hatırlatmalıyız.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, İstanbul Sözleşmesi haberlerine ilişkin bilgi notu yayınladı.

Not, “Sevgili meslektaşlarımız, İlk imzacı Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğinin ilân edilmesi başta kadınlar ve LGBTİ+’lar olmak üzere tüm ülkenin gündeminde” diye başlıyor.

“Her gün hem insan hakları hem siyasilerin açıklamaları hem de sözleşmeyi karalamaya yönelik iddiaları haberleştirmek durumundayız” diyen Komisyon, Sözleşme’yle ilgili hukuki durum, haberlerdeki teknik detaylar ve dil kullanımına yönelik etik kuralları hatırlattı.

"LGBTİ+'ları unutmamalıyız"

İstanbul Sözleşmesi’nin LGBTİ+’ları da koruduğunu vurgulayan Komisyon, “İstanbul Sözleşmesi’nin sadece kadınları değil LGBTİ+’ları da koruduğunun tüm karalama ve hedef gösterme kampanyalarına rağmen ısrarla hatırlatılması gerekiyor. Erkek şiddetine maruz kalanların sayısı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması arasında bağ kuran haberler yapıldığında, LGBTİ+’ların da bu korumanın altında bulunduğunu akılda tutmak gerekiyor. Şiddet gören kadınlarla birlikte LGBTİ+’ların sayısını da vermek iyi olur” dedi.

Komisyon ayrıca, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili negatif kampanyadaki LGBTİ+’larla ilgili nefret söylemini gözden kaçırmamayı önererek şöyle devam etti:

“Haber aracılığıyla kişileri, grupları hedef göstermenin, örtülü veya açık nefret dili kullanmanın gazetecilik ilkeleriyle bağdaşmadığını bıkmadan hatırlatmalıyız.

“Resmi ağızlardan veya kurumlardan yapılan açıklamalardaki ayrımcı ifadeleri olduğu gibi başlığa taşımamaya özen göstermeliyiz. Bu ifadeleri tırnak içine almak dahi aynı dili yeniden üretmemize neden oluyor.

“Sözleşmeden çıkılmasıyla ilgili kişilere mikrofon uzatırken LGBTİ+’ları unutmamalıyız.”

Komisyon notun devamında hukuki duruma ilişkin bilgiler de paylaştı.

https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/241724-tgs-den-istanbul-sozlesmesi-haberleri-bilgi-notu


'Sözleşmeyi değil, cinayetleri engelleyin'

Çorum Kadın Meclisi ve Çorum Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını sağlamak amacıyla "Kararı Geri Çek, Sözleşmeyi Uygula" eylemini Saat Kulesi meydanında gerçekleştirdi.

https://www.yaylahaber.com.tr/siyaset/sozlesmeyi-degil-cinayetleri-engelleyin-h127395.html


Kadıköy Aylak kafe önünde teşhir eylemi

Bugün (31 Mart) Kadın ve LGBTİ+ örgütleri, aktivistleri Kadıköy'de bulunan Aylak Kafe önünde bir araya gelerek, geçtiğimiz günlerde Trans kadınlara yönelik şiddeti teşhir ederek kafeyi boykot etmeye çağırdı.

Kadın ve LGBT+ Kadıköy’de Aylak Kafe önünde  yaşanan bir araya gelerek şiddeti teşhir ederek, kafenin boykot edilmesi çağrısı yaptı.

Yapılan açıklamayı Yağmur Yurtsever okudu. Yapılan açıklamada, “27 Mart tarihinde  önünde durduğumuz Aylak bar/pub da bir trans kadına fiziksel ve psikolojik şiddet uygulanmıştır. Mekan işletmecisi YEKTA ATAÇ ve Aylak Barla ilişkili üç erkek mekan içerisinde saldırdıkları kadına sokak boyunca şiddet uygulamış, etrafta toplanan insanların müdahalesine kadar saldırılara devam etmişlerdir.

Uyguladıkları transfobik ve kadın düşmanı şiddeti aklamak için olay sonrasında sosyal medyada mağdur suçlayıcı ifadeleri ve iftiraları yaygınlaştırmışlardır. Birçok şovenist ve transfobik kişinin mağdura yönelttikleri lince destek olmuşlardır” şeklinde  yaşananları aktardı.

Yurtsever, mekanın, yapılan görüşmede asla özür dilemeyeceklerini, yaşanılan olayı basit bir tatsızlık olarak gördüklerini söylediğini dile getirerek,  “Ayrıca mağdurun içeride kimseye fiziksel temasta bulunduğunu görmediklerini kabul etmişlerdir.

Mekan içerisindeki kamera kayıtlarının talep edilmesi üzerine mekan sahibi kameraların olayın yaşandığı yeri görmediğini söylemiştir. Fakat olayın yaşandığı koridorda 2 adet çalışır durumda kamera mevcuttur. Bu görüntüleri saklamakla yetinmeyen işletme, sokaktaki diğer esnafın da kendi kamera görüntülerini yayınlamasını engellemektedir”  şeklinde açıklamasını sürdür.

https://ozgurgelecek23.net/kadikoy-aylak-kafe-onunde-teshir-eylemi/


Beşiktaş İskelesi’nde 50 kadın, çocuk ve LGBTİ+’nın hikayeleri okundu

Feministler, tek adamın kararıyla feshedilen İstanbul Sözleşmesi için İstanbul Sözleşmesi'ni Uygula Kampanya Grubunun çağrısıyla saat 18.30'da Beşiktaş İskelesi önünde buluştular

https://sendika.org/2021/04/besiktas-iskelesinde-50-kadin-cocuk-ve-lgbtinin-hikayeleri-okundu-613541/

Pompişlerden İYİ Parti'ye teşekkür "Teşekkür ederiz Meral Anne"

LGBTİ, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından kararın iptali için Danıştay’a başvuran İYİ Parti’ye teşekkür etmek amacıyla İyi Parti Genel Merkezi önünde toplandı.

İYİ Parti Genel Merkezi önünde toplanan LGBTİ+’lar, basın açıklaması yaptıktan sonra Meral Akşener’e teşekkür ettiklerini belirtti.

Yapılan açıklamada ”İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener olmak üzere ülkemizdeki LGBTİ topluluğuna sahip çıkanlara teşekkürlerimizi sunuyoruz.” denildi.

AKŞENER'LE GÖRÜŞME

Akşener’le bir görüşme yaptıklarını ifade eden grup sözcüsü Beray Göksu Eroğlu, “Bizlerin kararlığına cesaretle güç veren İYİ Parti ailesine, başta İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener olmak üzere, ülkemizdeki LGBTİ topluluğuna sahip çıkan tüm demokrasi güçlerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.” dedi.

‘TEŞEKKÜR EDERİZ MERAL ANNE’

Basın açıklamasına katılanlar, gökkuşağı renklerini taşıyan şemsiyeler açarak, ‘LGBTİhakları insan haklarıdır’ ve ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ yazılı dövizler taşıdı. Öte yandan, göstericilerin ellerinde tuttuğu ‘Teşekkür ederiz Meral Anne’ yazılı pankart ise dikkat çekti.

İYİ PARTİLİ VEKİLLER SESSİZ

 Kendisini Ülkücü milliyetçi diye tanıtıp, muhtemelen 4 Nisan’da Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefat yıldönümü için mesaj yayınlayacak olan milletvekilleri ve yöneticileri ne Pompişlere nede “Meral Anne” pankartına tepki göstermedi.

Özellikle Selahattin Demirtaş ile Akşener’in kahvaltısına tepki gösteren Ağıralioğlu’nun, LGBT’liler tarafından Akşener’e yapılan teşekküre sessiz kalması ise dikkat çekti.

SORUYORUZ

Koray Aydın, Yavuz Ağıralioğlu, Müsavat Dervişoğlu, Yasin Öztürk, Ayhan Erel, İbrahim Halil Oral, Naci Cinisli, Lütfü Türkkan, Erhan Usta, ve daha bir çok isim O insanlar parti binanıza girdikten Akşener’le görüştükten sonra ne hissettiniz? Açıklama yapacak mısınız? Rahatsız oldunuz mu?

İYİ LGBTİ

Öte yandan twitter'da İYİ LGBTİ isimli bir hesabın açılması ve kapak resmi olarak Akşener'in görselinin kullanılması gözlerden kaçmadı.

https://www.habererk.com/politika/pompislerden-iyi-parti-ye-tesekkur-tesekkur-ederiz-h144449.html

Polonya'da Meryem Ana'yı LGBTİ+ sembolüyle tasvir edip yargılanan aktivistler beraat etti

Polonya'da Meryem Ana'yı ve İsa peygamberi gökkuşağı çemberiyle tasvir eden poster nedeniyle "dini duyguları aşağılamakla" suçlanan üç kadının yargılandıkları davada karar açıklandı. 2 yıla kadar hapisleri istenen aktivistler beraat etti.

Polonya'da Meryem Ana'yı gökkuşağı çemberiyle tasvir eden poster nedeniyle "dini duyguları aşağılamakla" suçlanan üç kadının yargılandıkları davada karar açıklandı. 2 yıla kadar hapisleri istenen aktivistler suçsuz bulundu.

Aktivistler, 2019 yılında hazırladıkları görselde, Çestohova kentindeki Jasna Góra Manastırı'nda bulunan Meryem Ana simgesini, LGBTİ topluluğunu temsil eden gökkuşağı çemberiyle tasvir etti.

Katolik Kilisesi yetkililerinin tepkisi çeken tasvir, LGBTİ+ bireylerin "günah" olarak tanımlanmasına ve toplumdan dışlanmasına tepki olarak hazırlandı.

Plock kentinde kadınlar, "LGBTİ+ bireylerin toplumdan dışlanmasına" karşı, söz konusu görseli içeren poster ve etiketleri duvarlara yapıştırdı.

Aktivist Elzbieta Podlesna, "Cinsel yönelim günah ya da suç değildir. Meryem Ana bu bireyleri Kilise'den ve diğerlerini kınamakta beis görmeyen rahiplerden korur" demişti.

ESKİ İÇİŞLERİ BAKANI: BUNUN ÖZGÜRLÜKLE ALAKASI YOK

Nisan 2019'da açılan davayla ilgili konuşan dönemin Polonya İçişleri Bakanı Joachim Brudzinski, "Bunun özgürlükle alakası yok. 'Hoşgörü' kimseye dini duyguları aşağılama hakkı tanımaz" ifadelerini kullanmıştı.

Aktivistler ise LGBTİ+ bireylere yönelik tepkisi nedeniyle Polonya hükümetini Avrupa Birliği yükümlülüklerine aykırı davranmakla suçlamıştı.

Kadın aktivistlerin yargılanması ülkede birçok kişinin tepkisini çekerken, Nergal adıyla bilinen heavy metal şarkıcısı Adam Darski, dini aşağılama suçuyla yargılananlar için bir yardım kampanyası organize etti. Mahkeme ise kararı, yardım kampanyasından günler sonra açıklandı.

CUMHURBAŞKANI DUDA: KOMÜNİZMDEN DAHA YIKICI

Polonya'da cinsiyet eşitliğine ilişkin tartışmalar uzun süredir devam ediyor.

Geçen yıl Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda , LGBTİ+ hakları savunuculuğunun "komünizmden daha yıkıcı bir ideoloji olduğunu" söyledi. Duda, iktidardaki milliyetçi PiS Partisi'nin müttefiki.

PiS partisi, muhafazakar-milliyetçi siyasetiyle ve Katolik değerleri öne çıkaran gündemiyle başta geleneksel yapıya sahip aileler ve eşcinsel evliliklere karşı çıkan kesimlerin desteğiyle mecliste çoğunluğu elde etti.

Cumhurbaşkanı Duda, 10 Haziran 2020'de eşcinsel çiftlerin evlenmesini, evlat edinmelerini ve okullarda LGBTİ+ konuları hakkında eğitim verilmesini engelleyen seçim vaatleri paketini imzalamıştı.

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/polonyada-meryem-anayi-lgbti-semboluyle-tasvir-edip-yargilanan-aktivistler-beraat-etti-1817674

Durant hakaret dolu mesajları nedeniyle ceza aldı

Brooklyn Nets'in yıldızı Kevin Durant'ın sosyal medyada saldırgan ve aşağılayıcı dil kullandığı için 50 bin dolar para cezası aldı. Bu haftanın başlarında, aktör ve komedyen Michael Rapaport, Durant'ın kendisine gönderdiği tehditkar, eşcinsel karşıtı mesajları ifşa etmişti.

NBA yönetimi Cuma günü yaptığı açıklamada, Brooklyn Nets'in yıldızı Kevin Durant'ın sosyal medyada saldırgan ve aşağılayıcı dil kullandığı için 50 bin dolar para cezasına çarptırıldığını duyurdu.

Bu haftanın başlarında, aktör ve komedyen Michael Rapaport, Durant'ın kendisine gönderdiği tehditkar, eşcinsel karşıtı mesajları ifşa etmişti. Brooklyn Nets'in koçu, Steve Nash, bu olayın ardından Durant'i uyarmasının ardından yıldız basketbolcu geri adım atmıştı. 

Sosyal medya hesabından özür dileyen Kevin Durant, "İnsanların kullandığım dili görmelerinden dolayı üzüntü yaşıyorum. Benden görülmesini ve duyulmasını istediğim kelimeler değildi" ifadelerini kullanmıştı.

21 maçtır forma giyemiyor

Bu sezon maç başına 29.0 sayı, 7.3 ribaund ve 5.3 asist ortalamaları tutturan 32 yaşındaki basketbolcu, sakatlığı nedeniyle takımının son oynadığı 21 maçta forma giyemedi.

Kısa sürede paranı arttırmanın yollarını öğren!

https://www.fanatik.com.tr/durant-hakaret-dolu-mesajlari-nedeniyle-ceza-aldi-2211379

LGBTİ nefretine karşı Adana Kadın Platformu: Gökkuşağı her yerde!

‘Hayatlarımızı birlikte savunmak, özgürlüğümüzü birlikte kazanmak için bir aradayız, buradayız, kararlıyız. Gökkuşağının tüm renkleriyle Adana’da olmaya devam edeceğiz. Gökkuşağı her yerde.’

Adana'da 8 Mart günü Uğur Mumcu Meydanı'nda gerçekleşecek 8 Mart mitingi için Kasım Gülek Köprüsü'nde bir araya gelen kadınların taşıdığı LGBTİ bayrakları keyfi olarak yasaklanmış, mitinge gökkuşağı renkli bayraklar ve dövizler alınmamıştı. Yasakla ilgili yazılı bir karar isteyen kadınlar keyfi uygulama ile karşılaşırken, Kadın Emeği Kollektifinin pankartı üzerindeki gökkuşağı logosu ise kesildikten sonra alana alınmıştı. Kadınlar bu uygulamaya tepki gösterirken, Adana Kadın Platformu polisin keyfi tutumuna karşı açıklama yaptı.

8 Mart mitinginde alanına alınmayan materyallerle ilgili olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığına 29 Mart’ta suç duyurusunda bulundurklarını belirten Platform, suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlandığını dile getirdi. Açıklama şöyle:

“Suç duyurumuzda, mitingimizde yapılan bu uygulama ile Emniyet Müdürlüğü ve tüm emniyet görevlilerinin, temel hak ve özgürlüklerimizi haksız ve ölçüsüz olarak kısıtladığını, kamu güçlerini ve görevlerini ayrımcılık yaparak kötüye kullandıklarını belirtmiştik.

Suç duyurumuzu yapmış olduğumuz tarih olan 29.03.2021 günü, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “CMK 158/6 maddesinde; ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü halinde Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet Savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir, düzenlemesinin yer aldığı; buna göre; ihbar edenin müracaatına konu fiilin işlendiğine dair mücerret ihbardan başka bir delil bulunmadığı, ihbarın soyut ve genel nitelik taşıdığı anlaşıldığından; CMK 158/6 maddeleri uyarınca olayla ilgili SORUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA” karar verilmiştir.

Savcılık başvurumuz hakkında hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan ve dosyayı bir gün dahi elinde tutmadan acilen başvurumuzun itibar edilemez olduğuna karar vermiştir. Ancak Savcılık tarafından iddia edildiği gibi başvurumuz delilsiz ve dayanaksız değildir. Miting öncesinde Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan yersiz uyarılara dair yapmış olduğumuz basın açıklaması, miting alanında tutmuş olduğumuz tutanak ve alana alınmayan materyallerimiz ile ilgili görüntü kayıtları dosyaya sunulmuştur. Miting alanına tertip komitesinin iradesi dışında bir kısım materyallerin alınmadığı ispattan varestedir. Buna rağmen ihbarın soyut nitelik taşıdığının iddia edilmesi hukuksuzluğun sürdürülmesidir.

Verilen bu karara karşı da itiraz yoluna başvurduk. Sonuç alamamamız halinde şikâyetimizle ilgili Anayasa Mahkemesine başvuru yolu da dahil olmak üzere tüm hukuki yolları kullanacağız.

Devlet eliyle yok sayılmaya, hedef gösterilmeye çalışılan “Alışın, buradayız, her yerdeyiz!” demekten bir an olsun vazgeçmeyenler olarak bir kez daha haykırıyoruz: Gökkuşağının renklerini asla karartamayacaksınız! Hayatlarımızı birlikte savunmak, özgürlüğümüzü birlikte kazanmak için bir aradayız, buradayız, kararlıyız. Tıpkı 8 Mart’ta olduğu gibi gökkuşağının tüm renkleriyle Adana’da olmaya devam edeceğiz. Gökkuşağı her yerde”

https://ekmekvegul.net/gundem/lgbti-nefretine-karsi-adana-kadin-platformu-gokkusagi-her-yerde

Tutuklanan Boğaziçili anlattı: Kabe görselini güvenlik görevlisi astı

Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li rektör Melih Bulu'yu protesto ettiği için gözaltına alınıp tutuklanan Doğu Demirtaş ile konuştu.

Gazeteci İsmail Saymaz'ın sorularını yanıtlayan Boğaziçili Doğu Demirtaş, polis şiddetini ve cezaevinde yaşadığı süreci anlattı. Demirtaş, "İlk girdiğimizde sözlü saldırı oldu gardiyan tarafından. “Birbirinizi s…” dediler. Suç duyurusunda bulunduktan sonra iyi davrandılar. Üç dakika konuşunca herkes hak veriyor." dedi.

Saymaz'ın Sözcü'de yayımlanan bugünkü yazısı şu şekilde:

Kadıköy'de ne oldu?

Elimde Melih Bulu ile alakalı resim vardı. Polis 4-5 kez kafama vurdu. Polise dedim ki: “Bu ülkenin öğrencisiyim. Benim polisim niye bana vuruyor?” Müdürleri beni Emniyet'ten cezaevine götüren kişiydi. Dedim ki: “Abi niye işlem yapmıyorsunuz?” “Ben görmedim” dedi.

Eylemde neler yaşandı?

Polis “Dalıyoruz” dedi ve üstümüze koştu. Korkunçtu. Hakkımızı istemeyecek miyiz? Fikir söylememize izin verilmiyor. Polise dedim ki: “Ne şekilde ses çıkarırsak bizi dinleyeceksiniz?”, “Kanunu uyguluyoruz” diyor bazıları. Ama az önce vuruyorlar işte.

Sergi neden açıldı?

Kampüste polisler plastik mermi, su veya biber gazı sıkıyordu. Bir şey yapmamamıza rağmen şiddete maruz kalıyorduk. Dedik ki, herkes söylediği şeyi resim, müzik, sanatla anlatsın. Instagram'dan çağrı yaptık. 150'den fazla sanatçıdan 400 resim geldi. Bazıları anonimdi. Sadece öğrencilere değil, herkese açıktı.

Tartışma yaratan resim kimin?

O da anonim. Mahlasla göndermiş. Kim, bilmiyoruz.

Siz astınız diye tutuklandınız.

Twitter'da, “Kabe'yi yere atıp üstünde tepindiler” diye yazıldı. Panoya asılınca bizim astığımız iddia edilerek tutuklandık.

Kim astı?

Güvenlik görevlisi. Asan biz değiliz.

Cezaevi nasıl geçti?

İlk girdiğimizde sözlü saldırı oldu gardiyan tarafından. “Birbirinizi s…” dediler. Suç duyurusunda bulunduktan sonra iyi davrandılar. Üç dakika konuşunca herkes hak veriyor. Şu an üç dakika konuşacak şeyimiz yok. Fikrimizi kimse dinlemiyor. Dönüp bakınca hapse girdiğimizden beri her şey daha kötü.

Anneniz AK Partiliydi ve bu süreçte istifa etti.

Partinin kadın kollarındaydı, Sarıyer Belediyesi meclisindeydi. Bulu atanınca “Öğrenciler protesto edecek, polisler terörist deyip üstümüze gelecek” demiştim. Babam dedi ki “Devletine, vatanına bunu nasıl yaparsın.” Dedim ki “Vatan, AK Parti değil.” Tutuklanana kadar konuşmadık.

Birileri tutuklanınca kafayı yiyordum. Gazeteciler tutuklanıyor. Suçun ne olduğu belli değil. Ailem “Haklarında istihbarat vardır” diyordu. Ben tutuklanınca aileme dedim ki: “Benim de hakkımda istihbarat mı var?”

Anneniz istifa mı etti?

Annem ben tutuklanmadan önce istifa etti.

Talebiniz nedir?

Eskisi gibi rektörümüzü hocalarımız seçsin istiyoruz.

LGBTİ iddiasına dair yorumunuz nedir?

“LGBTİ'ler eylemde niye var?” diyeni duyuyorum. Hepimiz insanız. LGBTİ olmak yasak değil. Birisinin birisine aşık olmasına devlet karar veremez. Toplumun ahlakını bile onlar belirlesin istiyorlar. Öyle bir şey yok.

https://halktv.com.tr/gundem/tutuklanan-bogazicili-anlatti-kabe-gorselini-guvenlik-gorevlisi-asti-452962h

Dünyanın ilk eşcinsel evliliğini yapan Hollandalı çift, 20. yıldönümünü kutladı

Gert Kasteel ve Dolf Pasker

20 yıl önce, Hollandalı çift Gert Kasteel ve Dolf Pasker, dünyada ilk defa Hollanda'da yasal olarak evlenen eşcinsel çift olarak tarihe geçtiler.

Kasteel ve Pasker, 1 Nisan 2001'de gece yarısından kısa bir süre sonra evlenen üçü erkek ve biri kadın olmak üzere dört eşcinsel çift arasındaydılar. Perşembe günü, kalabalık buluşmaları engelleyen Covid-19 sosyal mesafe kuralları nedeniyle 20. yıl dönümlerini küçük gruplar halinde veya evde kutladılar.

Reuters'ın haberine göre Dolf, dünya çapında manşetlere çıkan düğünün fotoğraflarından ve gazete yazılarınan oluşan bir albümde gezinirken, "Başkalarına 'o benim kocam, ' demek güzel," dedi ve "Kendimi kabul etmeme yardımcı oldu" diye ekledi.

O gün evlenenlerden biri olan Frank Wittebrood, 2011'de 55 yaşında kalp krizinden öldü. Bunun dışında o gün yapılan 3 evlilik de hala devam ediyor. Kutlamaya katılan çiftler, hukuk tarihinde bir ilk oldukları için gururlu olduklarını söylediler.

2000 yılında Hollanda Parlamentosu'nda yasa tasarısını destekleyen bir milletvekili olan Henk Krol, "İnsanlar bana Hollanda'nın eşcinsel evliliklerin yasal olduğu ilk ve son ülke olacağını, dünyanın geri kalanının bizi takip etmeyeceğini söylediler," dedi. Ardından dünyada yaklaşık 30 ülkenin Hollanda örneğini takip ettiğini söyledi.

Aralarında birçok Avrupa Birliği ülkesi, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Meksika ve Güney Afrika da bulunan 29 ülke 2001'den bu yana eşcinsel evliliği yasallaştırdı.

https://t24.com.tr/haber/dunyanin-ilk-escinsel-evliligini-yapan-hollandali-cift-20-yildonumunu-kutladi,943385


Hollywood'un eşcinsel aktörleri kimler?

 Kate Winslet: Rol tekliflerini kaybetmemek için cinsel kimliğini açıklayamayan en az dört aktör tanıyorum

Oyuncu Kate Winslet, film sektöründeki ayrımcılık ve homofobiye değinerek, rol tekliflerini kaybetmemek adına cinsel kimliklerini açıklamaktan korkan en az dört aktör tanıdığını söyledi. 

Sunday Times'a konuşan oyuncu Kate Winslet, film sektöründeki ayrımcılık, homofobi ve önyargı hakkında yaptığı açıklamalarda "Bazıları çok tanınan, bazıları yeni başlayan olmak üzere cinsel yöneliminin ortaya çıkacağı ve heteroseksüel rolleri kaybedeceği korkusu taşıyan çok kişi tanıyorum" dedi. 

Winslet, "çok tanınan bir aktörün" yakın zamanda ABD'li bir ajans tarafından "biseksüel olduğunu gizlemesi" yönünde uyarıldığını söyledi.

Winslet şöyle devam etti: "Ajans ona 'Biseksüel olduğunu anlıyorum ama bunu herkese açıklamazdım' dedi. Cinselliğini saklamak zorunda kalan en az dört aktör tanıyorum. Bu çok acı verici" 

Kate Winslet, son filmi Ammonite da Saoirse Ronan ile kamera karşısına geçti.

https://t24.com.tr/haber/kate-winslet-rol-tekliflerini-kaybetmemek-icin-cinsel-kimligini-aciklayamayan-en-az-dort-aktor-taniyorum,943494

Kurt Cobain: Farklı olduğumu hr zaman biliyordum!


 "Farklı olduğumu her zaman biliyordum. Çocukken eşcinsel olabileceğimi düşündüm çünkü diğer erkeklerle aynı değildim. Hiçbiri sanatı ve müziği sevmiyordu. Tek istedikleri seks yapmak ve dövüşmekti. Bu yüzden maço erkek tipine büyük bir nefret besledim."

"Eğer cinsiyetçi, ırkçı, homofobik; yani kısacası g*tün tekiyseniz, konserimizi derhal terk edin ve bir daha CD'lerimizi almayın. Beni seviyor olmanız umurumda değil, ben sizden nefret ediyorum."

"Eşcinsel değilim ama keşke eşcinsel olsaydım, sadece homofobikleri gıcık etmek için eşcinsel olmak isterdim."

"İnsanlar çok salak. İnsan olmaktan utanıyorum."

 "Eğer gözler ruhumuzu gösterebilseydi, gülümsememi gören herkes ağlardı."

 "Olmadığım biri gibi davranıp sevilmektense, kendim olup nefret edilmeyi tercih ederim."

Gerci gazet Yeni Akit'ten homofobiler

 Polonya ahlâksızlığa set çekiyor

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek için parlamentoya yasa tasarısı sunan Polonya hükümeti, kürtaj ile eşcinsel evliliği yasaklayan ve aile değerlerini ön planda tutan yeni sistem peşinde.

 Münübe Yılmaz 

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından bu yolda benzer bir adım da Polonya’dan geldi... Polonya da ahlaksızlığı normalleştiren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye yönelik ilk ciddi girişimini yaptı. Ülkede hükümetin “Aile değerleriyle uyumsuz” diyerek karşı olduğunu sık sık belirttiği “İstanbul Sözleşmesi”den çekilmeye yönelik bir tasarıyı parlamentoya sundu. Parlamento da, sözleşmeden çekilmeyi sunan yasa tasarısını oylayarak, parlamento komitelerinin incelemesine sundu.

Polonya’da hükümet yetkililerinin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilip kürtaj ve eşcinsel evliliği yasaklayan yeni bir sözleşmeyle değiştirmek istediği belirtildi. Katolik inancının yaygın olduğu ülkede ahlaksızlığı savunan İstanbul Sözleşmesi’nin aile değerlerini yok ettiğini belirten Polonya hükümeti, “aile değerlerini” korumaya yönelik adımları atmadan geri durmayacaklarını da ifade etti.

LGBTİ yanlıları endişeliymiş!

Uluslararası Planlı Ebeveynlik Federasyonu Avrupa Ağı da tıpkı ülkedeki LGBTİ savunucuları gibi Polonya’da durumun endişe verici” olduğunu söyleyerek “Polonya’da İstanbul Sözleşmesi’ni aile hakları üzerine bir sözleşmeyle değiştirme çabalarını endişeyle izliyoruz” açıklamasını yaptı.

Polonya’daki LGBTİ yanlıları ise sözde “kadın hakları” diyerek sözleşmeden çekilme tasarısına tepki gösteriyor.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/polonya-ahlaksizliga-set-cekiyor-1526883.html


Bu topraklarda bunun propagandasını yapamazsınız!

İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması ve LGBTİ hareketinin son dönem yükselişini değerlendiren kitaptayazmaz kanalında “LGBTİ sosyal terörizmin temelindedir” ifadeleri kullanıldı.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi hakkında konuşan kitaptayazmaz, bu sözleşme kadına karşı şiddetin engellemesi için değil aksine homoseksüelliğin anayasası olduğunu ileri sürdü. Kanalda her hafta güncel konuları yorumlayan analist, sosyal medya fenomeni Kerimcan Durmaz için “Kendi bedeninin propagandasını yapıyor. Bu gizli bir pornografidir” diye konuştu. Konuşmacı ayrıca, “Bu topraklarda bunu şahsi olarak yaşayabilirsiniz ama propagandasını yapamazsınız. Amaç aile yapısını bozmaktır” diye ekledi.

Sosyal ağlarda kadına karşı şiddet için özel yayınlar yapıldığını dile getiren program konuşmacısı “Kadına karşı olduğu kadar bu ülkede çocuklara, engellilere ve diğer bireylere karşı da şiddet var. Bu bilinçli bir harekettir çünkü kadını ön planda tutup erkeksi olan bütün unsurların üzerini tırpanlamak istiyorlar” dedi.

Ankara Sözleşmesi için de değerlendirmelerde bulunan Kitaptayazmaz, “9 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz eden kişiye verilecek tek ceza idamdır” diye belirtti.

https://www.memurhaber.com/bu-topraklarda-bunun-propagandasini-yapamazsiniz-2012277h.htm

Şu Anda Hulu'da 17 En İyi LGBT Filmi

Hayat renklerle tanımlanır, büyük bir yelpazesi. Ne kimsenin kişiliği ve karakteri siyah-beyaz ne de cinselliği. Kendinizi belirli bir cinsel tercihin katı sınırına yerleştirme ihtiyacı, toplumun içinden çıktığı bir şeydir. Tarafından başlatılan hareket LGBT + topluluğu ivme kazanıyor ve umarım er ya da geç, tüm ortodoksluk ve bağnazlık bu dünyadan temizlenecek. Sinema, dünyanın dört bir yanındaki insanlara erişimi ve üzerindeki etkisi nedeniyle, heteroseksüel karakterlere hayatlarını dünyayla paylaşma şansı verme sorumluluğuna sahiptir. Bununla birlikte, şu anda izlenebilecek Hulu'daki gerçekten iyi LGBT filmlerinin listesi:

17. Çıplak (2015)

'Bare', bir serseri ile hayatını değiştirecek bir yolculuğa çıkan küçük bir kasaba kızının hikayesini anlatıyor. Sarah, bir iş arkadaşı tarafından kendisine yöneltilen şikayetler nedeniyle kovulmadan önce kasiyer olarak çalıştı. Erkek arkadaşı ona şu anda çalıştığı bir iş teklif ediyor ve ondan onunla kalmasını istiyor. Normal koşullarda Sarah teklifini kabul ederdi. Ancak, ondan önce, Pepper ile tanışması gerekiyordu ve geri kalan zamanlarda aldığı kararları etkileyen şey buydu. Sarah, Pepper ile memleketinin ötesinde uzanan dünyayı keşfeder ve kendine yeni bir bakış açısı kazanır.

16. Klozet (2001)

İşinizi güvence altına almak için ne kadar ileri gideceksiniz? Ufkunuzu düşünürken François Pignon'un hikayesini izleyin. Beraber olması kolay bir adam değil. Davranışı ona ofiste hiç arkadaş kazandırmadı ve hayatının mülayimliği kimseyi ona çekmiyordu. Hayatının en kötü günü kovulmak üzere olduğunu anladığında gelir. Artık hayatında anlamlı bir şey kalmadığını kabul ederek kendini öldürmeye karar verir. Ancak, işini sürdürmesi için ona bir numara sunan bir psikolog tarafından durdurulur. Eşcinsel olduğunuz dedikodusunu yayın ve şirket bağnazlık için herhangi bir suçlama istemezse sizi tutmak zorunda kalacak.

15. 1:54 (2016)

'1:54', sonunda ruhunu etkilemeye başlayan bir sürü sorunla çevrili bir gencin hikayesini anlatıyor. Tim yıldız bir öğrenciydi, atletik takımın bir parçasıydı ve okulda popülerdi. Ancak annesinin ölümünden sonra bütün bunlar onun için yıkıldı. Dahası, eşcinsel bir adam olan Francis ile arkadaş olur ve bu nedenle Tim, daha önce arkadaşı olmak isteyen aynı kişiler tarafından zorbalığa uğrar. Konu ona karşı hisler geliştirmeye başladığında daha da karmaşık hale gelir. Sınıf arkadaşlarıyla hiçbir önyargıya sahip olmayan eski bir arkadaşı Jennifer'da bir sırdaş bulur. Ve sonra, trajedi başlar.

14. Akron (2015)

Benny ve Christopher için, ilk görüşte aşktı! Her ikisi de aynı üniversitede öğrenciydi ve ilk tanıştıklarında bir futbol maçında karşı takımlarda oynuyorlardı. Karşılıklı çekim bir şeyden diğerine götürdü ve onlar bunu bilmeden önce havada aşk vardı ve birbirinden ayrılmak acı verici bir düşünceydi. Ancak, bilmedikleri kadarıyla kaderlerinin bağlandığı ilk şey aşk değildi. Yıllar önce, bir trajedi ailelerini çoktan karşı karşıya getirmişti. Bu sırrın açığa çıkma zamanı geldiğinde, aşkları ne kadar ileri gidecek?

13. Yaşam Ortakları (2014)

'Life Partners' bu listedeki diğer filmler gibi değil. Çok uzun zamandır en iyi arkadaş olan iki kadının hikayesini anlatıyor. Paige düz ve sasha olur lezbiyen . İkisi de bekar. Büyük 3-0'a yaklaştıklarında, ciddi bir ilişkiyi paylaşabilecekleri birini bulma zamanının geldiğine karar verirler. Çevrimiçi tanışma sitelerini deniyorlar. Paige iyi bir adam bulmayı başarırken, Sasha'nın şansı onun lehine değildir. Birinin hayatı durulmaya başladığında, diğeri bir dizi kötü randevudan geçer. Bu sonuçta arkadaşlıklarını tehdit eden bir çöküşe yol açar.

12. Ucube Gösterisi (2018)

İnsanları yaptıkları her şeyi yapmaya iten şeylerden biri, ebeveynlerinden, uzak akrabalarından, arkadaşlarından, taptıkları birinden ve hatta yenmek istedikleri rakibinden gelen kabul vaadidir. Bu, onları belirli bir şekilde giyinmeye, konuşmalarında belirli bir ton veya aksan almaya ve kişiliklerini düzeltmek için yapmama konusunda yönlendiren şeydir. Ve sonra, özür dilemeden kendileri olan başkaları da var. Başkalarının onlar hakkında ne düşündüğünü umursamazlar, kabul edilmesini istedikleri tek kişi kendileridir. Billy Bloom o insanlardan biridir. Onun beğenisine göre fazla muhafazakar olan bir lisede okumak için gönderildiğinde işler ilginç hale gelir. Billy adapte olmaya zorlanacak mı yoksa okulun zihniyetiyle ilgili bir şeyler yapacak mı?

11. Paris 05:59: Theo ve Hugo (2016)

Geçici aşkı kendi karelerinde yakalayan filmlerin hayranıysanız, izlemeniz gereken film 'Paris 05:59'. Paris'in sabahın erken saatlerinde geçen bu Fransız filmi, bir buçuk saat içinde tanışan, aşık olan ve sonra ayrılıkla yüzleşen iki adamı anlatıyor. Theo ve Hugo'nun yolları bir eşcinsel seks kulübünde kesişir. Neredeyse anında bir bağlantı kurulur ve kalabalık bir yerden Paris'in neredeyse boş sokaklarına doğru hareket ederek, şehrin sessizliği içinde ne anlama geldiğini keşfederler. aşık olmak .

10. G. B. F (2013)

Çok sayıda film ve TV şovu, özellikle romantik komediler, içinden çıkılması zor bir akımın doğmasına neden oldu. Çoğu zaman, dürüst baş karakterin, onlara aydınlatıcı tavsiyeler veren ve hayatlarının zor zamanlarında onlara yardım eden eşcinsel bir en iyi arkadaşı vardır. Bu rollerin artıları ve eksileri farklı bir tartışmadır, ancak bu eğilimin yaptığı şeylerden biri de eşcinsel erkekleri klişeleştirmek. North Gateway High'ın popüler kızları bundan ve bir dergide yayınlanan son makaleden etkileniyor: En iyi eşcinsel bir arkadaşa sahip olmanın onlar için harikalar yaratabileceğini, yani balo kraliçesi olma şanslarını artırabileceğini söylüyor. Kızların okullarındaki eşcinsel erkekleri bulma arayışı, Tanner ve Brent'i tam anlamıyla hazır olmadan dolaplarından çıkmaya yönlendirir.

9. Jonathan (2016)

'Jonathan', ölümcül hastalığı olan babasına bakan ve ondan uzun süredir saklı olan sırları ortaya çıkarmaya çalışan 24 yaşındaki bir adama odaklanan bir Alman draması. Jonathan’ın annesi daha çocukken ölmüştü. Bir daha asla evlenmeyen babası Burghard tarafından büyütülen genç adam, onunla büyük bir bağ paylaştı. Ama onu engelleyen bir şey olduğunu görebiliyordu. baba onun bilmediği bir şey. Burghard'a kanser teşhisi konduğunda, oğlu onu tüm sırları açığa çıkarmaya, mezara çarpmadan önce dolabı temizlemeye ikna etmeye çalışır. Ancak, Jonathan'ın önce kendisi hakkında bilmesi gereken şeyler var.

8. Kalp Atışları (2010)

'Heartbeats', ortak bir aşk ilgisi nedeniyle birbirlerinin rakibi haline gelen en iyi iki arkadaşın hikayesini anlatan bir komedi-dramadır. Francis eşcinsel, Marie heteroseksüel. Bu, uzun süredir aşk hayatlarını ayrı tuttu ve denklemlerini dengede tuttu. Ama sonra Nicolas ile tanışırlar. Yakışıklı görünüşü ve cazibesine anında hayran kalan ikisi de onu kendileri için istiyorlar. Nicolas biseksüel olmasaydı, sorunun basit bir çözümü olurdu. Onlara her ikisine de çekici geldiğini ve hangisini seçeceğine karar veremediğini söyler. Böylece sevgilisi olarak yerlerini güvence altına almak için oyuna başlar.

7. Serbest Düşüş (2013)

Eğer ' Brokeback Dağı 'En sevdiğiniz filmlerden biridir, ardından' Serbest Düşüş 'sizin için harika bir saattir. Bu Alman draması, ailesine karşı sorumlulukları ve başka bir adama olan aşkıyla parçalanan bir polisin hikayesini anlatıyor. Marc Borgmann ve kız arkadaşının yolda bir bebekleri var. İnsan, Marc’ın hayatının yerleşmeye başladığı zamanın geldiğini düşünebilir. Ancak, bir eğitim kursu sırasında bir subay olan Kay Engel ile tanışır. Birbirlerine karşı hisleri, Marc’ın basit ve istikrarlı hayatında bir fırtına başlatır. Aşıkları arasında seçim yapma baskısı yetmezmiş gibi Kay gizemli bir şekilde ortadan kaybolur.

6. Sahil Fareleri (2017)

Frankie bir gençtir ve hayatı, bir anlık nefes almasına izin vermeyen bir dizi olaydır. Hâlâ hayatta ne istediğini gerçekten anlama sürecinde, ilk darbe babasının azalan sağlığı şeklinde gelir. Dahası, annesi onu bir kız arkadaş bulmaya, bir ilişki kurmaya, hayatta biraz istikrar kazanmaya zorluyor. Tüm bunlar Frankie'nin çılgına dönmesine neden oluyor ve kendini delirmekten alıkoymasının tek yolu sahilde biraz zaman geçirmek. Ayrıca, bir kızla gelişmekte olan bir ilişkiyi eğlendirirken yaşlı erkeklerle çevrimiçi sohbet etme alışkanlığı da var. Kendini ciddi bir belaya sokmadan önce Frankie'nin hayatını rayına oturtması gerekir.

5. Erkekler (2014)

Sieger ve Marc, ulusal şampiyona için yarışan yerel bir atletizm takımının bir parçasıdır. Bu birbirleriyle ilk tanışmalarıdır ve ilk başta odaklandıkları tek şey yarışı kazanmaktır. Ancak bir gün nehir kenarında rahatlatıcı bir zaman geçirirken birbirlerini öperler ve bu Sieger’in kalbinde karmaşık duygular uyandırır. Kızlardan hoşlandığı için heteroseksüel olduğunu biliyordu ama Marc onu öptüğünde yanlış gelmedi. Hikaye, ailesindeki çatışmalardan kaynaklanan zorluklarla uğraşırken cinselliğini anlamaya çalışırken yolculuğunu daha da takip ediyor.

4. Burgundy Dükü (2014)

' Burgundy Dükü ’, Bir öğretmen ile onun arasındaki karmaşık bir ilişkiyi izler Öğrenci . Cynthia, Evelyn'in çalıştığı üniversitede öğretim görevlisidir. Aynı zamanda evinde hizmetçi olarak çalışan genç kadının da işverenidir. İlk başta, yaşlı olanın ilişkide baskın olduğu görülüyor. Yakında, gerçek orkestratörün aslında öğrenci olduğu ortaya çıkıyor. Evelyn onu cinsel olarak doyuracak bir ilişki istiyor, Cynthia yaşı konusunda giderek huzursuzlaşıyor ve bir gün sevgilisi onu terk edecek.

3. Ayrılış (2015)

' Kalkış Juliet Stevenson ve Alex Lawther, Fransa'daki bir aile kaçamağı evinde kargaşalarından kurtulmaya giden bir anne-oğul ikilisini canlandırıyor. Beatrice ve Elliot, bundan sonra hayatlarını değiştirecek bir şeyin ortasındalar. Anne boşanmayı sonuçlandırmaya hazırlanırken, gezinin asıl amacı evi toplamaktır. ergen oğlu, cinselliğiyle ilgili karmaşık sorunu çözmeye çalışıyor. Her ikisi de sorunlarına bir cevap ya da en azından dikkatlerini dağıtır. Genç ve yakışıklı Clement hayatlarına girer ve Elliot ile Beatrice için açıklanamayan bir rekabet kaynağı olur.

2. Dakikadaki Vuruş Sayısı (2017)

1990'larda geçen Fransa , ’ Dakikadaki vuruş ’, Hükümeti HIV teşhisi konulan kişilere verilen destek konusunda daha hızlı davranmaya çağıran protesto grubunun bir parçası olan bir grup eşcinsel erkeğin hikayesini takip ediyor. Filmin hikayesi, Fransa'daki siyasi ayaklanmayı kahramanların kişisel yaşamlarıyla iç içe geçiriyor. Ülkenin yakın tarihinin en önemli zamanlarından birini ekrana getiren film, gözlerinizi yaşartacak duygusal bir hikaye anlatıyor.

1. Tom of Finland (2017)

' Finlandiya Tom ’Bir biyografik drama gey topluluğunun en etkili isimlerinden biri olarak kabul edilen Touko Laaksonen'in hikayesini anlatıyor. Film bittikten sonra olayları alır. ikinci dünya savaşı . Touko kısa süre önce Helsinki'ye döndü ve şimdi kendini meşgul edecek bir iş bulması gerekiyor. Düşüncelerinizi ifade etmeye ihtiyaç duyduğunuzda, sanatın size en iyi şekilde hizmet ettiğini göreceksiniz. Touko da aynı şeyi hissetti ve böylece zihnindeki çizimleri kağıda dökmeye başladı. Bu her zamanki sanatınız değildi; bunlar kaslı erkeklerin erotik resimleriydi. Elbette sanatçı toplumdan ve ailesinden tepki aldı. Ama bu onu yollarını değiştirmeye zorlamadı.

https://tr.thetwilightmovie.com/17-best-lgbt-movies-hulu-right-now

LGBTİ+ Aktivizminde Daralan Alanlar

PolonyaLGBTİ+Daralan Sivil AlanTürkiye

Sezin Öney

Popülist iktidarlar, LGBTİ+’ları ve haklarını hedef haline getiriyorlar. Bunun örneklerinin özellikle de Polonya’da yaşandığını gözledik. 2020’de Polonya genelindeki belediyelerin yaklaşık üçte biri, “LGBT’den arındırılmış bölgeler” olduklarını ilan etti ve yerel yönetimler olarak bu kararlarını “hukuki” hale getirdiler. 

Buna karşılık, Temmuz 2020’de de Avrupa Birliği Komisyonu, bu tarz kararlar alan yerel yönetimlerden 6’sının fon başvurusunu reddetti. AB Eşitlik Komisyonu Helena Dalli, bu konuda açıklama yaparken, “AB’nin temel değerleri, tüm üye ülkeler ve resmî makamlarca kabul edilmelidir. ‘LGBT’den arındırılmış bölgeler‘ ilan edenler veya ‘aile değerleri yasaları’ çıkaranlar, bu hakları korumuyorlar ve dolayısıyla, fon başvuruları reddedildi” dedi. Son olarak da 11 Mart 2020’de Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oylamayla AB “LGBTİ+ Özgürlük Bölgesi” ilan edildi. AB ve Polonya arasındaki restleşmelere neden olan LGBTİ+’ların haklarının daraltılması meselesi sadece “oralarda” olup biten bir durum değil; farklı biçimlerde başka ülkelerde de yaşanıyor.

Cinsel kimlik kaynaklı şiddete karşı tedbirler alınmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nin, özellikle Polonya ve Türkiye’de hükümetler tarafından “sorun” edilmesi, her iki ülkede iktidarların bu sözleşmeden çekilme çabası içine girmesi hiç de “tesadüfi” bir durum değil.

Hafıza Merkezi ve Eşit Haklar İçin İzleme Derneği tarafından Hollanda Helsinki Komitesi desteğiyle 18 Kasım 2020’de düzenlenen, “Türkiye’de ve Polonya’da LGBTİ+ Hakları” adlı panel,  tam olarak bu konulara odaklanıyordu. Panele, görüşlerini ve deneyimlerini paylaşmak üzere Polonya’dan Kampania Przeciw Homofobii (Homofobi Karşıtı Kampanya-KPH) Genel Koordinatörü Karolina Gierdal ve Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırma ve Dayanışma Derneği (Kaos GL) Akademik ve Kültürel Çalışmalar Program Koordinatörü Aylime Aslı Demir katıldı. 

Gierdal, Polonya’nın önde gelen LGBTİ+ aktivistlerinden olan bir hukukçu. Ayrımcılık sebebiyle mağduriyet yaşayan kişilere hukuki destek veren bir hukuk firmasını yönetiyor. Aynı zamanda, sivil toplum örgütü KPH’nin Koordinatörü ve Hukuk Birimi’nin de bir üyesi. KPH, cinsel kimliği nedeniyle mağduriyete uğrayan kimselerin haklarını hukuki mücadele yoluyla korumaya odaklanıyor. Gierdal da sıklıkla Polonya Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde yürütülen çok sayıda stratejik davalama çalışmasının içerisinde yer alıyor.

Kaos GL’nin Akademik ve Kültürel Çalışmalar Program koordinatörlüğünü yürüten Aylime Aslı Demir ise, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi ve Kadın Çalışmaları alanında uzmanlığa sahip bir sanatçı. Demir, aynı zamanda Türkiye’de Queer Çalışmaları üzerine branşlaşan ilk ve tek hakemli dergi Kaos Q+’nın genel yayın yönetmeni. 2020’nin getirdiği nadir güzelliklerden biri de, Demir’in Şubat ayından bu yana “Ankara Queer Sanat Programı Konuk Sanatçı Evi”nin direktörlüğünü yürütmeye başlaması. Özellikle, LGBTİ+ haklarının sadece artan baskı nedeniyle değil, aynı zamanda COVID-19 Pandemisi’nin sebep olduğu kısıtlamalar ve yasaklar sebebiyle daraldığı bir dönemde böylesi bir sanat girişiminin başlaması son derece ümit verici. 

Ancak, ne yazık ki gerek Polonya gerekse Türkiye’de bu tip girişimlerin büyük zahmet ve zorluklarla gerçekleşebildiği; aynı zamanda popülist iktidarların, muhafazakarlığı “ahlakçı” bir yaklaşımla tüm topluma empoze etmeye çalıştığı bir zaman dilimindeyiz. Bu dönemin geçmişten farkı, LGBTİ+’ların büyük mücadelelerle kazandıkları hakların ellerinden alınmaya çalışılması ve toplum genelinde hedef gösterilerek, popülist propaganda uğruna “günah keçisi” haline getirilmeleri.  Bu panelde de, Türkiye ve Polonya’da LGBTİ+ aktivizminin, popülizmin yarattığı baskı ortamı ve üzerine gelen COVID-19 Pandemisi şartlarında yaşadığı dönüşüm sürecini; bu süreçte daralan haklar alanının genişletilmesi için yapılabilecekleri konuştuk. 

Polonya’da sivil alanın LGBTİ+’lar için daralması uzun soluklu bir süreç 

Gierdal da, Demir de, ülkelerinde LGBTİ+ hakları alanındaki daralmanın yeni başlayan bir durum olmadığına; son beş yıllık zaman diliminde sıkıntıların baş gösterdiğine ve son dönemlerde de iyice yoğunlaştığına dikkat çekiyor. 

Gierdal’ın Polonya için dikkat çektiği tarih, 2015 senesi. Zira, 25 Ekim 2015’te Polonya’da gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde Hukuk ve Adalet Partisi (Prawo i Sprawiedliwość-PiS), %37,6 oy alarak iktidara geldi. Bu seçimler, sadece sağ popülist PiS’i özellikle kırsal kesim ve alt gelir gruplarının oylarıyla iktidara getirmekle kalmadı; aynı zamanda Polonya’nın siyaset sahnesini de büyük ölçüde değiştirdi. Örneğin, yine sağ kanattan, rock yıldızı Pawel Kukiz’in o dönem yeni kurduğu “Kukiz 15” partisi de %8,8 oy alarak ülkenin meclisi Sejm’de temsiliyet hakkı kazandı. Öte yandan, bu seçimler öncesi 8 yıldır iktidarda olan ülkenin merkez sağ liberal partisi Yurttaşlar Platformu (Platforma Obywatelska-PO) ise, %24,1 oy ile muhalefete düştü. 

Gierdal, PiS’in iktidara gelmesiyle beraber, LGBTİ+ haklarının genişletilmesi ile ilgili ümit ve hedeflerinin büyük engellerle karşılaşmaya başladığını belirtiyor. LGBTİ+’lar, adım adım hedef haline getirilmeye başlanırken, hakları da insan haklarının bir parçası olarak değil; “güvenlik tehdidi” olarak nitelenen bir “ideoloji” olarak adlandırılmaya başlanmış. 2020’ye geldiğimizde ise, PiS’in lideri Jaroslaw Kaczynski’nin “Eşcinsellik, Polonyalıların kimliğine, ulusumuza ve varlığına karşı tehdittir” gibi ifadeleri sıklıkla kullandığını görüyoruz.  Dahası, Polonyalıların kendi ulusal bayraklarını bırakıp “gökkuşağı ideolojisinin bayrağı altında durmaya zorlanacakları” gibi iddiaları da var. Polonya’da LGBTİ+ aktivizmine “cezai yaptırım gerektiren bir suçmuş” gibi muamele ediliyor. Ağustos 2020’de LGBTİ+ aktivistlerinin gözaltına alınmaları ve tutuklama istemi ile yargılandıkları vakalar ardı ardına sıralanmaya başladı. Gösteri gerçekleştiren LGBTİ+ aktivistlerinin ve hatta bu gösterilere tesadüfen tanık olup da izleyenlerin bile gözaltına alındığı, tutuklandığı sert dönemler yaşanmaya başlandı.

2020 aslında Polonya’da hükümetin “muhafazakarlaşma baskısını”, cinsel kimlikle ilgili hemen her konuda arttırmaya başladığı bir yıl oldu. Anayasa Mahkemesi 22 Ekim 2020’de, ülkede zaten neredeyse tamamen yasak olan kürtajın “tecavüz ve ensest gibi durumlarda da” yasaklanması kararı aldı. Kararın hemen ardından cinsel kimliğe dönük iktidar baskılarına karşı büyük bir taban tepkisi doğdu. Polonya genelinde gerçekleştirilen, kadın ve LGBTİ+ hak savunucularının beraber hareket ettiği gösteriler, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının uygulanmasını geciktirdi. AB’nin Polonya’ya karşı sadece yerel ölçekte değil ulusal çapta da fon aktarımının engellenmesini gündeme getirmesinin de iktidarı zorladığına dikkat çekelim. PiS iktidarı görünürde de olsa geri adım atmak zorunda kaldı. Fakat, bu durum henüz Polonya’daki kadınların kürtaj hakkı ve pratikte yaşadıkları ile ilgili bir düzelme sağlamış değil. Polonyalı kadınlar, kürtaj olmaları gerektiğinde ülke dışına gitmek durumunda kalıyorlar. 

Polonya’da yaşananlar, AB’nin de konuya müdahil olmasıyla beraber hakikaten kıyasıya bir hak mücadelesine dönüşmüş durumda. Türkiye’de de aslında son derece benzer şeyler yaşanıyor. Aradaki fark, Polonya’nın AB üyesi olması dolayısıyla, orada olan biteni daha bir şaşkınlıkla karşılamamız: “Nasıl olup da bütün bunlar bir AB üyesi ülkede gerçekleşiyor?” Oysa yaşananlar aslında küresel çapta bir “hakların daralması krizi” ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. 

Türkiye’de yaşananlar da çok benzer

Aylime Aslı Demir’in ifadesi ile, 2015’te Türkiye’de de cinsiyetçi ve homofobik tavırların yükseldiği bir dönem başladı. Çeşitli yazı ve konuşmalarında da bu dönüm noktasına vurgu yapan Demir, bu panelde de Türkiye’de 2015 sonrası adım adım yaşanan değişikliklere değinerek tıpkı Polonya’da olduğu gibi burada da LGBTİ+’lar üzerindeki baskının kademe kademe yükseldiğine dikkat çekti. 

Elbette, Demir’in de vurguladığı gibi yaşanan zorlukların kronolojisini daha da eskiye götürmek mümkün: 2015’ten önce her şeyin yolunda gittiğini söylemek de imkansız. Buna karşılık, 2015’in bir “kilometre taşı” olduğunu söyleyebiliriz. 2015, öncelikle Suruç ve Ankara Garı’nda yaşanan büyük terör saldırıları gibi Türkiye genelinde sivil alanın tümünü daraltan, “sokağı” ve ifade özgürlüğünü yok eden bir “karanlığa giriş dönemi” idi. Fakat aynı zamanda, LGBTİ+ dernekleri ve aktivistlerine yönelik tehditlerin yoğunlaştığı bir süreç olarak da dönüm noktası teşkil etti. Dahası, bu dönemde güvenlik güçlerinin de bu tehditlere karşı değil koruma ve güvence sunmak; tersine “yeterince personel yok” gibi bahanelerle omuz silktikleri bir tablo söz konuydu. Tehditlerin ciddiyeti, Türkiye’deki LGBTİ+ aktivistlerin ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını kısıtlayan; örneğin çalıştıkları mekanlara adım atmalarını bile engelleyen boyuttaydı. 

Demir’in aktardığı üzere 2015 sonrası başka bir milat da, 16-17 Kasım 2017’de Ankara’daki Queer Film Etkinlikleri’nin yasaklanması idi. Bu tarihten sonra, başta Ankara olmak üzere  çeşitli illerde, LGBTİ+ aktivistlerinin gerçekleştirecekleri etkinliklerin tümü yasaklanarak, “sivil alandan fiilen dışlanmaları” sağlanmaya çalışıldı.  Demir’in vurguladığı bir başka çok önemli husus da, LGBTİ+’lara dönük baskının özünde, “örgütlü yapılara” olan tahammülsüzlüğün ve örgütlü hareket edenlerin “tehdit olarak algılanmasının” yattığı. Yine Demir’in dikkat çektiği gibi, aralarındaki uluslararası ittifak ve dayanışmanın varlığı da, LGBTİ+’ların “düşmanlaştırılmasına” ve hedef olmasına sebebiyet veren başka bir güçlü özellikleri. 

Aslında Türkiye’de LGBTİ+ örgütleri ve aktivistlerinin faaliyetlerinin engellenmesi Polonya’da “arındırılmış bölgeler” ilan edilmesinden çok da farklı değil. Her iki ülkede de, LGBTİ+ konusunun mesele edilmesinin ardında sadece “muhafazakarlığa” ilişkin sebepler değil; bundan da öte, gayet siyasi sebepler, dayanışma ve birleşme karşıtı yaklaşımlar yatıyor. 

COVID-19 Pandemisi’nin LGBTİ+ aktivizmine etkisi

LGBTİ+ aktivistleri de, sivil toplumun geneli gibi COVID-19 Pandemisi’nden negatif biçimde etkilenmiş durumda. Öncelikle, zaten kuşatma altında olan LGBTİ+ aktivistleri, psikolojik bakımdan yaşadıkları zorlukların yanında bir de COVID-19 Pandemisi’nin getirdiği ruhsal, zihinsel ve fiziksel baskı ile mücadele etmek zorundalar. Öte yandan, fiziksel olarak bir araya gelmek ve diyalog kurmanın iyice imkansızlaştığı pandemi döneminde, yüz yüze iletişime dayalı çalışan sivil toplum faaliyetlerinin genel olarak zorlaşması söz konusu. 

Fiziksel olarak bir araya gelememenin ve “online” ile sınırlanmanın çaresi ise gene dijital platformlarda bulunuyor. Örneğin, İstanbul’da https://neredesinlubunya.com üzerinden olduğu gibi, geleneksel Pride yürüyüşleri dijital platformlarda gerçekleştiriliyor. Baskıya karşı örgütlenmenin dijital platformlarda yoğunlaşmasının bir pozitif yönü varsa, o da daha geniş kitlelerin de LGBTİ+ aktivitelerinden haberdar olması ve destek vermesi. Gökkuşağı bayrağını balkonuna asmak Polonya’da LGBTİ+’lara destek işareti olarak geniş kitlelelerce kullanılan bir yöntem olarak pandemi döneminde yaygınlaşmış. Türkiye’de Pride etkinlikleri yasaklanırken bazı yerel yönetimlerin “Gökkuşağı paylaşımları” yapması da benzer bir destek örneği idi. 

 Özgürlük yanlıları ve Özgürlük karşıtlarının mücadelesi

Günümüzde, LGBTİ+’ların otoriter ve popülist iktidarlar tarafından hedef alınmasının ardında dışlanma, ayrıştırma ve ezilmeye karşı örgütlü biçimde verdikleri büyük mücadele yatıyor. Dayanışma ve ortaklaşma yoluyla “hak ve özgürlükler alanını korumanın”  başlıca örneklerinden biri olan LGBTİ+ hak mücadelesini zayıflatmak ve “muhafazakarlık” bahanesi ile geriletmek, sindirmek, aslında tüm demokratik ve sivil alana irtifa kaybettirmek anlamına geliyor. 

Kaldı ki,  6 Ocak 2021’de ABD’nin seçilmiş siyasi temsilcilerinin; Temsilciler Meclisi ve Senato’nun oluşturduğu Kongre’nin bulunduğu Capitol Hill’in Donald Trump taraftarlarının baskınına uğraması, “hedef göstermenin” varabileceği noktaları göstermesi açısından da ibret verici bir örnekti. Bu olay, sağ popülizmin, aşırı sağı merkezleştirip “normalleştirerek”; sivil toplumun daralan alanını işgal etmesini sağlamasına dair bir dönüm noktası idi. 

Polonya ve Türkiye örneklerinin gösterdiği gibi, “dönüm noktaları” hiç de masum değil ve çok daha ağır, sert dönemlere geçişin de eşiğini teşkil edebiliyor. O nedenle de, LGBTİ+ sivil alanının sadece bu kimliğe sahip bireyleri değil, tüm toplumu ilgilendiren; tüm toplumun haklarını ve özgürlüklerini temsil eden özellikte olduğunu unutmamak gerekir. 

https://hakikatadalethafiza.org/lgbti-aktivizminde-daralan-alanlar/

Didem Soydan: Lezbiyenlerden mesajlar alıyorum

Oyuncu sevgilisi Burak Deniz ile son günlerde koronavirüse yakalandıkları konuşuluyordu. YouTube'daki 'Buralarda Neler Dönüyor Bir Bilsen' programına konuk olan ünlü model Didem Soydan, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Bugüne kadar yaptığı çarpıcı açıklamaları, hayranlarına verdiği yanıtlar ile sansasyonel çıkışlara imza atan ünlü model Didem Soydan, YouTube'da konuk olduğu programda yine çok konuşulacak, samimi yanıtlarıyla gündeme geldi. Posta'nın haberine göre işte o açıklamalar;

Hastalıkla ilgili korkum var. Babamı o nedenle kaybettim. Travması kaldı. Kristal kürem olsa korktuğum şey başıma gelecek mi onu öğrenmek isterdim.

Zayıf yönlerimle onları göstermeyerek başa çıkıyorum. Annemden böyle gördüm.

Lisede zayıflıktan ölüyordum. 35-40 kilo kadardım. Okulun en havalı kızları Harley Davidson bot giyiyor. Tıknaz kısa boylular. Ergenliğe benden daha önce girmişler, ben ise Safinaz. Annemle bot almaya gittik. Çubuk kraker o botun içine girer mi? Ayakkabıcıya da rezil oldum.

Peçete biriktiriyorum. Anneannem hâlâ gittiği günlerden bana peçete topluyor. Onun hatırına devam ediyorum.

New York'a taşınırken her şeyimi dağıtmak zorunda kaldım. Kütüphanemi bile verdim.

Sevgili seçimlerimde sadece burca dikkat ettim. Belli burçlar benim hayatımda yok. Hayatımda olan insanların hepsi eylül-ocak arası doğmuştur.

Lezbiyenlerden paragraflarca mesajlar alıyorum. Çoğu benim gizlediğimi düşünüyor ve doğru yola gelmeye çağırıyor. Bugüne dek öyle bir ilgim olmadı. Olursa hemen söylerim.

Üç sene önce New York'tan gelir gelmez jetlag halimle kulübe gittim. Alkol mideme dokundu. Bulunduğumuz alandan tuvalete yetişmeye imkan yok. Mutfağa koşup bir kaseye kustum. Onu da dolabın üstüne bıraktım. Çıkışta da basın geldiği için kabı alıp dökemedim.

Eve ayakkabıyla girmem. Ama fantezi için özel ayakkabılarım var.

https://www.bursadabugun.com/haber/didem-soydan-lezbiyenlerden-mesajlar-aliyorum-1401378.html

İntihar etmek isteyen adamı canlı yayında paylaşan transseksüel şahıs ekipleri çileden çıkardı

Antalya'da eşiyle tartışan adam, alkol aldıktan sonra falezlere çıkıp intihar girişiminde bulundu. Alkollü adam, olay yerine getirdiği eşi ve çocuğunun iknaları sonucu 1.5 saatte intihardan vazgeçirilirken, olay yerine gelen ve transseksüel olduğunu iddia eden bir şahıs canlı yayın açarak intiharı takipçileriyle paylaştı. Şahsın, "Benim takipçim çok, sabahın körü bile olsa izliyorlar. Bu arada gözlerim güzel mi?" diye sorarak pes dedirtti.

...

 "BENİM TAKİPÇİM YÜKSEK"

Tüm bu olanları ise çevredekiler cep telefonuyla görüntülemeye çalıştı. Transseksüel olduğunu söyleyen kişinin yaptıkları ise bu kadarına da pes dedirtti. İntihara teşebbüsü sosyal medya hesabı üzerinden canlı yayınlayıp, olayı takipçileriyle an be an paylaşan kişi, kendisini görüntüleyen kameralara dönüp "Ben canlı yayındayım şu an. 177 kişi izliyor. Takipçim yüksek benim. Sabahın köründe bile bir sürü insan izliyor" dedi.

İntihar etmek isteyen adamı canlı yayında paylaşan transseksüel şahıs ekipleri çileden çıkardı: Benim takipçim çok

"GÖZLERİM GÜZEL Mİ?"Gazetecilerin kendisini çektiğini de takipçileriyle paylaşan kişi, muhabire de "Gözlerim güzel mi" diye soru yöneltti. Şahıs polis tarafından olay yerinden uzaklaştırıldı.

https://www.sondakika.com/haber/haber-intihara-tesebbusu-canli-yayinla-takipcileriyle-14044168/


Macaristan'da 'eşcinsellik' krizi!

Hertha BSC kaleci antrenörü Macar Zsolt Petry, eşcinsellik hakkında konuştuğu bir röportajın ardından ülkedeki polemiklerin yeniden ortaya çıkmasına sebep oldu.

RB Leipzig'in Macar kalecisi Peter Gulacsi, daha önce yaptığı açıklamalarda Macaristan'da eşcinsel çiftlerin evlat edinmesini yasaklayan bir yasayı kınamıştı.

Macar milli takımının 30 yaşındaki kalecisi Gulacsi, Facebook'ta 'acsaládazcsalád (Aile, ailedir) hashtegini kullanarak "Herkesin eşitlik hakkı vardır" demişti. "Aynı şekilde her çocuğun, her cinsiyetten, her renkten, herhangi bir dinden mutlu bir ailede büyüme hakkı vardır."

Hertha BSC kaleci antrenörü Macar Zsolt Petry ise, vatandaşı Gulacsi'nin bu açıklamalarını eleştirdi. Magyar Nemzet gazetesine verdiği röportajda Petry, "Avrupa'nın ahlaki açıdan nasıl çökmek üzere olduğunu ve Gulacsi'nin de bu ilgi ve alakasının nereden geldiğini anlayamıyorum" dedi.

Petry'nin açıklamalarına yönelik sosyal medyada ise sert eleştiriler oldu. Taraftarlar, Hertha sportif direktörü Arne Friedrich'ten röportaja tepki vermelerini istedi.

https://www.ntvspor.net/futbol/macaristan-da-escinsellik-krizi-606c339cf9459c14645c4c2f

Yeni Akit'ten homofobi: LGBTİ seviciler İBB’de işbaşı yaptı İmamoğlu’nun son icraatı!

Göreve geldiği günden beri kamunun imkânlarını eşcinsel sapkınlığı meşrulaştırmak için seferber eden CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun LGBTİ üyelerini İBB bünyesine açıktan atadığı ortaya çıktı.

Göreve gelir gelmez İBB bünyesinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şube Müdürlüğü” kurulmasını teklif ederek eşcinsel sapkınlığa kurumsal düzeyde resmiyet kazandırmayı amaçlayan CHP’li Erkem İmamoğlu’nun, LGBTİ sevicilerini İBB bünyesinde istihdam ettiği ortaya çıktı.

İBB’de koordinatör oldu

Şişli Belediyesi’nde eşcinsellere hizmet vermek amacıyla kurulan Toplumsal Eşitlik Merkezi’nde uzman sıfatıyla çalışan Zelal Yalçın ve Elif Avcı, CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla İBB’ye transfer olduğu ortaya çıktı. Zelal Yalçın ve Elif Avcı’nın, İBB Sosyal Hizmetler ve Bağımlılıkla Mücadele Daire Başkanlığı bünyesinde “Sosyal Politikalar Koordinatörü” olarak çalışmaya başladığı belirlendi. CHP’li İmamoğlu’nun ‘olur’uyla İBB’de işbaşı yapan Elif Avcı ve Zelal Yalçın’ın, geçmiş yıllarda İstanbul’da düzenlenen LGBT Onur Yürüyüşü’ne katıldığı ve eşcinsellere destek veren eylemlerde bulunduğu öğrenildi. LGBT etkinliklerinde boy gösteren isimler aynı zamanda, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Şengül Altan Arslan’ın danışman ekibinde yer alıyor. İBB Sosyal Politikalar Koordinatörü Zelal Yalçın’ın, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile yakın ilişkisi de dikkat çekiyor. Yalçın, CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun İBB çalışanlarına “eğitime katılım zorunludur” mesajıyla dikte ettiği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” derslerini veren isim olarak da biliniyor.

Sapkınlığa resmiyet kazandırıyor

Mütedeyyin insanların oylarıyla İBB koltuğuna oturan CHP’li Ekrem İmamoğlu, LGBTİ sapkınlığına kurumsal düzeyde resmiyet kazandırma arzusundan bir türlü vazgeçmiyor. Göreve gelir gelmez “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şube Müdürlüğü” kurulmasını teklif eden, söz konusu teklifi 16 Temmuz 2020’de, AK Parti ve MHP gruplarının aleyhte oylarıyla reddedilen CHP’li İmamoğlu, katıldığı bir televizyon programında, eşcinsel evlilik talebinin kabul edilebilir olduğunu söylemişti. İmamoğlu, “Eşcinsel evlilikleri onaylıyor musunuz?” sorusuna şöyle yanıt vermişti: “Eşcinsel vatandaşlarımızın da yaşam kalitelerini ya da yaşam ile ilgili özgürlüklerini korumakla ilgili sorumluluğumuz var. Geçmişte bu görevi yapmış insanların sorumluluğu olduğu gibi benim de var, benden sonraki belediye başkanlarının da var, ülkeyi yönetenlerin de var. Şunu söylemekte fayda görüyorum ki eşcinsel evliliğe izin verilmesi hususunda henüz toplumumuzun da hazır olmadığının altını çizmek isterim.”

https://www.yeniakit.com.tr/haber/lgbti-seviciler-ibbde-isbasi-yapti-imamoglunun-son-icraati-1527549.html

Ahmet Mümtaz Taylan: Kürtler, Aleviler, gayler, lezbiyenler, travestiler...


Jülide Ateş ile 402a katılan Ahmet Mümtaz Taylan:

"Gerçekten elimde bir sihirli değnek olsaydı gibi fantezi bir soruysa eğer; elbetteki iç barıştan başlardım. Kürtler, Aleviler, gayler, lezbiyenler, travestiler, bütün siyasi problemler; bunlar için biraraya gelip ne yapabiliriz, herkesin içini dökmesini ve somut olarak bu meselelerin çözülmesi için elimden gelen her şeyi yapardım."

https://www.youtube.com/watch?v=7_EC_fFn_yk

Boğaziçi’nde resim ve merdivene karalama



Boğaziçi Üniversitesi’nde gökkuşağı renklerine boyalı merdiven ve bir resim karalandı.

Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından başlayan protestolar sürüyor.

Bir öğrenciye 1 Şubat’ta gerçekleştirilen ‘kayyım rektör’ protestolarında okulun kapısının girişine çıkıp LGBTİ+ bayrağı açtığı için fakültesi tarafından soruşturma başlatılmıştı.

25 Mart’ta görülecek disiplin soruşturması için soruşturma açılan öğrenci ve arkadaşına destek vermeye giden dört öğrenci ellerindeki gökkuşağı bayrakları sebebiyle gözaltına alınmıştı.

Boğaziçi Direnişi isimli Twitter hesabı, merdivenlerin soruşturmanın gerçekleşeceği bugün karalandığına dikkat çekerek şunları aktardı: “Ne Boğaziçi’nde ne de ODTÜ’de renklerimizi, merdivenlerimizi boyayarak yok edebileceksiniz. Renklerimizle buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!”

Gökkuşağı bayrağına karşı açılan soruşturmanın gerçekleşeceği günde, gökkuşağı renklerindeki  merdivenlerimizin üstü boyandı. Ne Boğaziçi'nde ne de ODTÜ'de renklerimizi, merdivenlerimizi boyayarak yok edebileceksiniz. Renklerimizle buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!

Kampüste asılı bulunan bir resme de karalama yapıldığını aktaran hesap şu ifadeleri kullandı: “Boyadığımız merdivenlerimiz gibi eserlerimiz de saldırı altında! Çalışmalarını kampüsümüzün farklı noktalarında görebildiğimiz Halil Doğramacı’nın bu tablosuna yapılan saldırıyı kabul etmiyoruz! Vandallığa karşı sanatla direniyor, bu yok edici zihniyeti kınıyoruz!”

Boyadığımız merdivenlerimiz gibi eserlerimiz de saldırı altında! Çalışmalarını kampüsümüzün farklı noktalarında görebildiğimiz Halil Doğramacı'nın bu tablosuna yapılan saldırıyı kabul etmiyoruz! Vandallığa karşı sanatla direniyor, bu yok edici zihniyeti kınıyoruz!

https://pbs.twimg.com/media/EychXofWgAEuiRM?format=jpg&name=medium

Milad gazetesi'nden homofobi: Tek dertleri LGBT'yi meşrulaştırmak: Toplumun ahlakına düşmanlar

İstanbul Sözleşmesi'nin Türkiye'de büyük bir siyasi araç haline getirilmeye çalışıldığını belirten Uzmanlar: "Sözleşmeyi reddeden ya da feshetmeyi düşünen ülkeler, gizlenen asıl amacı fark etti. Sözleşmeyle LGBT sapkınlığı topluma zorla empoze edilmeye çalışılıyor."

ÖZLEM DOĞAN

Türkiye, Türk toplumunun aile yapısını bozmak isteyen LGBT’nin kadına şiddeti kullanarak sahip çıktığı İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararı ile ayrıldı. Halkın çoğunluğunun karşı çıktığı sözleşmeye sahip çıkan marjinal gruplar, sözleşmeye geri dönülmesini isteyerek Kanal İstanbul ve Boğaziçi Üniversitesi rektör atamasını da protesto edip gerçek niyetlerini ortaya koyuyor. Sözleşmenin yeniden yürürlüğe girmesi için eylem ve açıklama yapan grupların asıl amacını, sözleşmenin şiddeti önleyip önlemediğini, Sözleşme-LGBT ilişkisini Siyasi Analist Dr. Ali Demirdas ve  Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Adnan Küçük Milat’a değerlendirdi.

İstanbul Sözleşmesi şiddeti artırdı

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınları koruyup koruyamadığını görmek için sözleşmeye taraf başka Avrupa ülkelerine bakmak gerektiğini ifade eden Ali Demirdas, “Sözleşmenin yürürlüğe girdiği 2014’ten bu yana kadın eşitliği ve hakları konusunda örnek gösterilen İsveç’te kadına yönelik cinsel içerikli şiddet ve tecavüz oranlarında sürekli bir artış dikkati çekiyor. Statista.com verilerine göre 2014 sonrası ülkede her yıl 16 bin üzeri cinsel saldırı olayı tespit edilmiş. Yine, anlaşmayı 2014 yılında imzalayan AB üyesi İspanya’da kadına cinsel saldırı ve tecavüz olayları o kadar artmıştır ki geçen sene (2020) Amerika Birlesik Devletleri hukumeti, özellikle kadın vatandaşlarını İspanya’da aşırı dikkatli olmaları konusunda uyaran resmi bir bildiri yayımladı” dedi.

Diğer ülkelerde durum daha kötü

İstanbul Sözleşmesi’ne taraf başka bir ülke Polonya’da da durum farklı olmadığını belirten Demirdas, “İstatiklere göre Polonyalı kadınların yüzde 63’ü hayatlarının bir döneminde cinsel saldırıya uğramış. 2020’de Polonya hukuk sistemi, ülkede tepki çeken bir karara imza attı. 2016’da 14 yaşında bir kız 26 yaşındaki akrabasının tecavüzüne uğradı. Kız olayda kendi rızasının olmadığını söylemesine rağmen mahkeme “kız çığlık atmadığı” gerekçesiyle erkeğin tecavüz etmediği kanısına vardı. Türk yargı sisteminde kadının beyanı esastır hükmü göz önüne alındığında, Türk yargı sistemi, AB üyesi Polonya’ya göre kadını daha çok koruyan bir yapıda olduğu söylenebilir” diye konuştu.

Şiddet ve cinayetleri engelleyemiyor

Avrupa genelinde endişe verici bir hususta yapılan kamuoyu araştırmalarına göre kıtada tecavüzün benimsenmiş bir olgu haline geldiğini kaydeden Demirdas şöyle konuştu: “Avrupa Birliği resmi istatistik birimi Eurobarameter’e göre Belçika, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Litvanya, Romanya ve Bulgaristan’da halkın yarıdan fazlası “bir kadın içkiliyse, açık giyinmişse ve yolda tek başına yürüyorsa tecavüze uğraması doğaldır” şeklinde ahlaki ve vicdani beklentiden uzak bir görüştedir. Bu oran Fransa, Avusturya, Polonya, Hırvatistan ve Yunanistan’da yüzde 30’un üzerindedir. Avrupa’da kadına bakış açısını gösteren bu rakamlar İstanbul Sözleşmesi’nin bu kıtada neden kadına şiddet ve cinayetleri engelleyemediğinin bir göstergesidir.”

Kadınları korumaktan aciz bir sözleşme

“İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganının anlaşmaya taraf ülkelerde geçerli olmadığının altını çizen Demirdas, “2018 İstatistiki verilere gore anlaşmaya taraf İngiltere, Almanya, Fransa ve italya’da ortalama her üç günde bir kadın öldürülüyor. Almanya’da her gün ortalama bir kadına cinayet teşebbüsünde bulunuluyor. Burada şunu da hatırlatmakta fayda var; Almanya ve kadına şiddet denilince ilk akla gelen acaba bu rakamların yüksekliğinden orada yasayan Türk, Kürt ya da Ortadoğulu göçmenler mi sorumlu sorusu. Hayır! Almanya hukumeti resmi kayitlarina gore ülkede kadına karşı şiddetin kaynağı yüzde 70 oranında Alman erkekleri. “İstanbul Sözleşmesi kadını korur” düsturuyla yola çıkan ve anlaşmadan çekilen Türkiye’yi eleştiren Avrupa Birliği, kadınları koruyamadığı gibi çocukları da korumaktan aciz bir durumda” ifadelerini kullandı.

Avrupa’da çocuklar istismar ediliyor

Avrupa’da çocuk ve kadına istismar konusunda en çarpıcı gelişmelerden birisinin 2018’de Fransa’da yaşandığını ifade eden Demirdas sözlerine şöyle devam etti: “Almanya, İtalya, Avusturya, Portekiz, Danimarka, İsveç ve Macaristan gibi ülkelerde yasal ergenlik yaşı (age of consent) 14. Bu rakam İsveç, Yunanistan, Polonya ve Romanya’da 15. Avrupa Birliği üye ve aday ülkeleri arasında en yüksek yasal ergenlik yaşı Malta ve Türkiye’de 18’dir. 30 yaşındaki bir Fransız adam 11 yaşındaki bir kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girmiş, çocuğun annesinin polise başvurmasıyla olay yargıya taşınırken davaya bakan Fransız mahkeme adam için beraat kararı vermişti. Bunun nedeni 2018 Mayıs ayına kadar Fransa kanunlarında ‘ergenlik yaşı’ tanımının bulunmaması ve 11 yaşındaki bu kız çocuğunun ‘kendi rızasıyla 30 yaşındaki bir adamla cinsel ilişkiye girdiğine’ karar verilmesiydi. Gelen tepkiler üzerine Macron Hükûmeti bu olaya el atmak zorunda kaldı. Isin ilginç tarafı Fransa Parlamentosu alt kanadı (Assemblée nationale) ergenlik yaşını belirleyen tasarıyı Mayıs 2018’de reddetti. Tepkilerin daha da artması üzerine ‘ergenlik yaşı 13’mu yoksa 15’mi olsun’ tartışmalarından sonra 2018 Kasım ayında Fransa’da ergenlik yaşı 15 olarak belirlendi.”

Kilisedeki tecavüzleri görmezden geliyorlar

Avrupa Birliği raporuna göre Avrupa genelinde her 5 çocuktan birinin cinsel istismara maruz kaldığını kaydeden Demirdaş, “Internet İzleme Kurumu (IWF) dünyadaki internet çocuk müstehcenliği içeriği bakımından dünya liderliğinin yüzde altmışla Avrupa’da olduğunu belirtmiştir. Avrupa genelinde en sansasyonel çocuk cinsel istismarı haberleri genellikle Katolik Kilisesi’nden gelir ve neredeyse çocuk cinsel istismarına bulaşmamış kilise yoktur. Türkiye’de bir imam ile ilgili çıkan tecavüz haberlerini ağızları dolarak anlatan kesimin tecavüz edenlerin kilise mensubu olduğunda sesleri çıkmaz” dedi. 

ALİ DEMİRDAS 

Değerlerimizi yıkmaya çalışıyorlar

İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye özelinde büyük bir siyasi araç haline getirilmeye çalışıldığını belirten Demirdas sözlerini şöyle noktaladı: “Türk toplum ve aile yapısınca tabu olarak kabul edilen eşcinsellik, biseksüellik, translık gibi kavramların eğitim sistemi dâhil olmak üzere hayatın birçok kısmına zorla empoze edilmeye çalışılıyor. Bu cinsel tercihlere haiz vatandaşların toplumdaki varlıkları zaten kabul edilmiştir. Fakat sözleşmeyle Türk toplumunun kültür ve değerlerini yıkmak amacıyla ortaya atılmıştır.”

Küresel ölçekli proje

İstanbul Sözleşmesi’nin küresel ölçekli bir proje olduğuna dikkat çeken Adnan Küçük, “Sözleşmenin amacı, meşru aile kurumunu zayıflatarak her türlü sapkın ilişkiyi meşrulaştırmaktır. LGBTİ+ eğilimlilerin temel fikirlerinin, küresel ölçekte çağdaşlığı, medeniyeti temsil ettiği vurgulanarak, bunun ilericiliği sembolize eden kültürel değerler olduğu yönünde baskın propagandalar yapılarak, bütün ülkelere yayılması amaçlanıyor. Eşcinsel evliliklerden diğer her türlü sapkın ilişkilerin meşrulaştırılması temel amacı teşkil ediyor” dedi.

ADNAN KÜÇÜK FOTO

Sözleşmenin amacı bambaşka

Sözleşmenin feshinden sonra kadın cinayetleri işlemenin artık serbest kalacağı yönündeki söylemlerin maksatlı olduğunu söyleyen Küçük, “Sözleşme yürürlükte iken asıl amacın kadına yönelik şiddetin önlenmesinden ziyade asıl gizlenen amaç önem arz ettiği için, cinayetler Sözleşmeye rağmen arttıkça Sözleşmeye vurgu yapılmıştır. Sözleşmeyi imzalayan bazı ülkelerde onaylama aşamasının gecikmesi, bazı ülkelerde hala imzalanmaması, bazı ülkelerde onaylama sürecinde onaylama talebinin reddedilmesi, bazı ülkelerde feshedilme konusunun gündeme gelmesi, bu ülkelerdeki geniş toplumsal kesimlerle siyasilerin, Sözleşmenin bu gizlenen amacını fark etmelerinden kaynaklanıyor” diye konuştu.

Sözleşmenin feshi kanuna uygun

Sözleşmenin feshinin 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine uygun olarak yapıldığına dikkat çeken Küçük sözlerini şöyle bitirdi: “Sözleşmenin feshinin hangi usulle yapılacağını belirleme yetkisi yasama ve yürütmeye bırakılmıştır. Cumhurbaşkanı da bu konuyu 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlemiştir. Bu sebeple 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Anayasaya aykırı olmadığı gibi, Fesih kararı da 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine uygundur.”

https://www.milatgazetesi.com/haber/tek-dertleri-lgbtyi-mesrulastirmak-toplumun-ahlakina-dusmanlar-98/

Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>