↧
Galatasaray'da Di Maria bombası
↧
Caner - Asena Erkin
↧
↧
Ünlü futbolcu çıplak yakalandı
↧
Mert Alaş
↧
Açık havada sekse serbest
DANİMARKA’da seks uzmanlarının tavsiyelerine uyan çok sayıda Danimarkalı ormanlık alanlar ve plajlarda seks yapmaya başladı. Durumdan avcılar şikayetçi oldu.
Tabiat ve Çevreyi Koruma Kurulu’ndan yapılan açıklamada, insanlara açık havada seks yapmaları tavsiyesinde bulunulduğu ancak seks yapacakları yeri iyi seçmeleri gerektiğine dikkat çekildi. Sülün avına 31 yaşındaki oğlu ile çıkan John Hyldegaard, karşılaştığı manzaradan memnun olmadığını söyledi. Hammer Bakker ormanında av yaparken hayvan olabileceğini düşündüğüm bir ses duyduğunu anlatırken, şunları söyledi:
"Sesi duyduğum yere yöneldim. Ancak bir de baktım ki bir çift seks yapıyor. İyi ki silahımı ateşlemedim. Bulunduğumuz bölge bizim av için para ödeyerek kiraladığımız bir bölge. Uyarı levhaları olmasına rağmen insanların vurulma rizikosunu göze alarak seks yapmaları anlaşılır gibi değil."
Geçtiğimiz günlerde de İshoj ve Hundige şehirleri sahillerinde ve parklarında seks yapan eşcinsellerden rahatsız olan halk polise şikayetçi olarak bölge belediyelerinden gerekli önlemleri almalarını istemişti.
DHA
Tabiat ve Çevreyi Koruma Kurulu’ndan yapılan açıklamada, insanlara açık havada seks yapmaları tavsiyesinde bulunulduğu ancak seks yapacakları yeri iyi seçmeleri gerektiğine dikkat çekildi. Sülün avına 31 yaşındaki oğlu ile çıkan John Hyldegaard, karşılaştığı manzaradan memnun olmadığını söyledi. Hammer Bakker ormanında av yaparken hayvan olabileceğini düşündüğüm bir ses duyduğunu anlatırken, şunları söyledi:
"Sesi duyduğum yere yöneldim. Ancak bir de baktım ki bir çift seks yapıyor. İyi ki silahımı ateşlemedim. Bulunduğumuz bölge bizim av için para ödeyerek kiraladığımız bir bölge. Uyarı levhaları olmasına rağmen insanların vurulma rizikosunu göze alarak seks yapmaları anlaşılır gibi değil."
Geçtiğimiz günlerde de İshoj ve Hundige şehirleri sahillerinde ve parklarında seks yapan eşcinsellerden rahatsız olan halk polise şikayetçi olarak bölge belediyelerinden gerekli önlemleri almalarını istemişti.
DHA
↧
↧
2025’te ışınlanma mümkün olacak!
Uluslararası medya ajansı Thomson Reuters analistleri 2025 yılında dünyanın nasıl olacağı konusunda tahmin yürüttü ve “2025’te dünya: 10 Yenilik Tahmini” başlığıyla yayınladı. Analistler, hastalıkların önlenebileceğini, herkesin uçuş brövesi alacağını, teknolojide büyük gelişmeler olacağını öngörüyor.
İşte tahminler:
1- Bunama vakalarının sayısı azalacak.
2- Dünyanın en büyük enerji kaynağı güneş olacak.
3- Tip 1 diyabet gibi hastalıkların önüne geçilecek.
4- Gıdada kıtlık tarih olacak.
5- Herkesin pilot ehliyeti bulunacak.
6- Hayatımızdaki her şey dijital hale gelecek.
7- Plastik paketleme ürünleri ve poşetler tarihe karışacak.
8- Kanser tedavilerinin daha az yan etkisi olacak.
9- Bebek doğar doğmaz DNA haritası çıkarılabilecek.
10- Nano partiküller için ışınlanma mümkün olacak.
Vatan
İşte tahminler:
1- Bunama vakalarının sayısı azalacak.
2- Dünyanın en büyük enerji kaynağı güneş olacak.
3- Tip 1 diyabet gibi hastalıkların önüne geçilecek.
4- Gıdada kıtlık tarih olacak.
5- Herkesin pilot ehliyeti bulunacak.
6- Hayatımızdaki her şey dijital hale gelecek.
7- Plastik paketleme ürünleri ve poşetler tarihe karışacak.
8- Kanser tedavilerinin daha az yan etkisi olacak.
9- Bebek doğar doğmaz DNA haritası çıkarılabilecek.
10- Nano partiküller için ışınlanma mümkün olacak.
Vatan
↧
Cemil İpekçi: Halk plajı diye donla denize giriyorlar
Modacı Cemil İpekçi denize girdiği halk plajı ve evinin etrafındaki sokağın temiz olmamasından yakındı. İpekçi, herkesin kimin cumhurbaşkanı seçimine kilitlendiğini ancak, en önemli konunun sağlık olduğunu belirtirken, "Halk plajında insanlar donlarla denize giriyor. O zaman ben de denize çıplak gireyim. Donla girmek ne demek? Belediye zabıtasının kontrol etmesi gerekir" dedi. (Radikal)
↧
Kendime geldiğimde pantolonlarımız yarıya kadar inikti
'Meyve suyuna hap attım'
ADANA’da, inşaat ve dekorasyon işleri yapan 49 yaşındaki Selahattin Orhan’ı boğazını keserek öldürdüğü iddiasıyla yargılanan 26 yaşındaki Murat Fidan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Merkez Sarıçam İlçesi’nde 30 Aralık 2013’te devriye gezen Jandarma ekipleri, Menekşe Köyü yakınlarındaki ağaçların arasında park halindeki 01 TV 774 plakalı kamyonette 2 çocuk babası Selahattin Orhan’ın cesedini buldu. İnşaat ve Dekorasyon işleri yapan Selahattin Orhan’ın Kilis’te çalıştığı, olaydan 10 gün önce Adana’ya döndüğü belirlendi. Ekiplerin yaptığı araştırmada Orhan’ın cinayetten 4 gün önce evden ayrıldığı ve kendisinden bir daha da haber alınamadığı ortaya çıktı.
Adana İl Jandarma Komutanlığı’nın kurduğu özel ekip, Selahattin Orhan’ın Otomobil ile geçiş yapabileceği güzergahlardaki mobese ve işyerlerine ait güvenlik kamerası kayıtları toplandı. 200 işyeri güvenlik ve MOBESE kamerasının kaydını inceleyen ekipler, olay günü Orhan’ın yanında bir kişinin olduğunu saptadı. Bu kişinin üzerindeki mont ile olay yerinde bulunan kanlı montun aynı olduğu da belirlenince, cinayeti Murat Fidan’ın işlediği saptandı. Ekipler, Fidan’ı Mersin’in Silifke İlçesi’ndeki Taşucu Limanı’nda bir restoranda garsonluk yaparken yakaladı.
’SANIKTAN CİNSEL İSTİSMAR SAVUNMASI’
Adana 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde ’kasten öldürme’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan Murat Fidan savunmasında cinsel istismara uğradığını öne sürdü. Olay günü Selahattin Orhan’la uyuşturucu aldıklarını söyleyen Fidan, olayı şöyle anlattı:
"Arabayla seyir halindeyken daha önce aldığı esrarı bana verdi. Ben de esrarı sigara olarak sardım. Seyir halindeyken esrarı içtik. Daha sonra Selahattin elini bacağıma atarak okşamaya başladı. Ben kızınca şaka olduğunu söyleyerek konuyu geçiştirdi. Birlikte esrar içerek Çukurova Üniversitesi’nin arka taraflarına doğru ilerliyorduk. Ben fazla vaktim olmadığını geri dönmem gerektiğini söylememe rağmen aracı sürmeye devam etti. Ağaçlık alanda durup araçtan inerken tekrar elini bacağıma attı, çekmesini istedim şaka yaptığını söyledi. Bana ’Birazdan sakinleşirsin, yumuşarsın meyve suyunun içerisine hap attım’ dedi. İçtiğim esrar ve meyve suyunun etkisiyle kendimden geçmeye başladım. Bacağımda sıcaklık hissettim, tepki gösterdim ama sonra kendimden geçmişim. Kendime geldiğimde arabanın arka tarafındaydım, Selahattin ve benim pantolonlarım yarıya kadar inik olduğunu gördüm. Arabada bulunan bıçağı alıp olayı nasıl gerçekleştirdiğimi hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde arabanın dışındaydım üzerimde kan vardı, Selahattin de arabanın içinde yatıyordu. Sonra oradan uzaklaştım. Aldığım uyuşturucunun etkisiyle ne yaptığımı bilmiyordum."
Murat Fidan ayrıca, daha önce bir eşcinsel birinin kendisine sarkıntılık ettiğini bununla ilgili ceza aldığını da Selahattin Orhan’a anlattığını bu yüzden kendisini ’gay’ sanmış olabileceğini savunmasına ekledi. Ölen Selahattin Orhan’ın eşi Hava Orhan eşinin uyuşturucu kullanmadığını öldüğü gün üzerinde 5 bin lira para olduğunu arabayı teslim aldıklarında bu paranın olmadığını söyledi.
Mahkeme heyeti son sözünde pişman olduğunu söyleyen Murat Fidan’ı müebbet hapis cezasına çarptırdı, cezadan ise herhangi bir indirim yapmadı.
ADANA’da, inşaat ve dekorasyon işleri yapan 49 yaşındaki Selahattin Orhan’ı boğazını keserek öldürdüğü iddiasıyla yargılanan 26 yaşındaki Murat Fidan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Merkez Sarıçam İlçesi’nde 30 Aralık 2013’te devriye gezen Jandarma ekipleri, Menekşe Köyü yakınlarındaki ağaçların arasında park halindeki 01 TV 774 plakalı kamyonette 2 çocuk babası Selahattin Orhan’ın cesedini buldu. İnşaat ve Dekorasyon işleri yapan Selahattin Orhan’ın Kilis’te çalıştığı, olaydan 10 gün önce Adana’ya döndüğü belirlendi. Ekiplerin yaptığı araştırmada Orhan’ın cinayetten 4 gün önce evden ayrıldığı ve kendisinden bir daha da haber alınamadığı ortaya çıktı.
Adana İl Jandarma Komutanlığı’nın kurduğu özel ekip, Selahattin Orhan’ın Otomobil ile geçiş yapabileceği güzergahlardaki mobese ve işyerlerine ait güvenlik kamerası kayıtları toplandı. 200 işyeri güvenlik ve MOBESE kamerasının kaydını inceleyen ekipler, olay günü Orhan’ın yanında bir kişinin olduğunu saptadı. Bu kişinin üzerindeki mont ile olay yerinde bulunan kanlı montun aynı olduğu da belirlenince, cinayeti Murat Fidan’ın işlediği saptandı. Ekipler, Fidan’ı Mersin’in Silifke İlçesi’ndeki Taşucu Limanı’nda bir restoranda garsonluk yaparken yakaladı.
’SANIKTAN CİNSEL İSTİSMAR SAVUNMASI’
Adana 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde ’kasten öldürme’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan Murat Fidan savunmasında cinsel istismara uğradığını öne sürdü. Olay günü Selahattin Orhan’la uyuşturucu aldıklarını söyleyen Fidan, olayı şöyle anlattı:
"Arabayla seyir halindeyken daha önce aldığı esrarı bana verdi. Ben de esrarı sigara olarak sardım. Seyir halindeyken esrarı içtik. Daha sonra Selahattin elini bacağıma atarak okşamaya başladı. Ben kızınca şaka olduğunu söyleyerek konuyu geçiştirdi. Birlikte esrar içerek Çukurova Üniversitesi’nin arka taraflarına doğru ilerliyorduk. Ben fazla vaktim olmadığını geri dönmem gerektiğini söylememe rağmen aracı sürmeye devam etti. Ağaçlık alanda durup araçtan inerken tekrar elini bacağıma attı, çekmesini istedim şaka yaptığını söyledi. Bana ’Birazdan sakinleşirsin, yumuşarsın meyve suyunun içerisine hap attım’ dedi. İçtiğim esrar ve meyve suyunun etkisiyle kendimden geçmeye başladım. Bacağımda sıcaklık hissettim, tepki gösterdim ama sonra kendimden geçmişim. Kendime geldiğimde arabanın arka tarafındaydım, Selahattin ve benim pantolonlarım yarıya kadar inik olduğunu gördüm. Arabada bulunan bıçağı alıp olayı nasıl gerçekleştirdiğimi hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde arabanın dışındaydım üzerimde kan vardı, Selahattin de arabanın içinde yatıyordu. Sonra oradan uzaklaştım. Aldığım uyuşturucunun etkisiyle ne yaptığımı bilmiyordum."
Murat Fidan ayrıca, daha önce bir eşcinsel birinin kendisine sarkıntılık ettiğini bununla ilgili ceza aldığını da Selahattin Orhan’a anlattığını bu yüzden kendisini ’gay’ sanmış olabileceğini savunmasına ekledi. Ölen Selahattin Orhan’ın eşi Hava Orhan eşinin uyuşturucu kullanmadığını öldüğü gün üzerinde 5 bin lira para olduğunu arabayı teslim aldıklarında bu paranın olmadığını söyledi.
Mahkeme heyeti son sözünde pişman olduğunu söyleyen Murat Fidan’ı müebbet hapis cezasına çarptırdı, cezadan ise herhangi bir indirim yapmadı.
↧
Gay dergi Murat'ı Boz'armış!
BU DERGİ BENİ BOZ’AR
5 Temmuz’da yayın hayatına başlamayı planlayan Türkiye’nin ilk gay magazin dergisi GayMag, daha ilk sayısında kapak krizi yaşadı!
Popüler yerli bir ünlüyü kapak yaparak, ilk sayısında ses getirmeyi amaçlayan GayMag dergisi, Murat Boz isminde karar kıldı. Ünlü şarkıcıyla iletişime geçildi; olumlu yanıt alındı, özel çekim ve röpotaj için anlaşıldı. Ancak kısa sürede, derginin Boz’la röportaj yapacağı basında yer alıp; ‘cesur hareket’ olarak yorumlandı.
Geniş bir hayran kitlesine sahip, genç kızların sevgilisi Boz gelecek tepkilerden rahatsız oldu ve derginin çıkmasına kısa süre kala röportajını geri çekti.
İlk sayısını çıkarmaya çalışan dergi, şimdi Murat Boz kadar ses getirebilecek başka bir ünlüyü arıyor.
Milliyet
5 Temmuz’da yayın hayatına başlamayı planlayan Türkiye’nin ilk gay magazin dergisi GayMag, daha ilk sayısında kapak krizi yaşadı!
Popüler yerli bir ünlüyü kapak yaparak, ilk sayısında ses getirmeyi amaçlayan GayMag dergisi, Murat Boz isminde karar kıldı. Ünlü şarkıcıyla iletişime geçildi; olumlu yanıt alındı, özel çekim ve röpotaj için anlaşıldı. Ancak kısa sürede, derginin Boz’la röportaj yapacağı basında yer alıp; ‘cesur hareket’ olarak yorumlandı.
Geniş bir hayran kitlesine sahip, genç kızların sevgilisi Boz gelecek tepkilerden rahatsız oldu ve derginin çıkmasına kısa süre kala röportajını geri çekti.
İlk sayısını çıkarmaya çalışan dergi, şimdi Murat Boz kadar ses getirebilecek başka bir ünlüyü arıyor.
Milliyet
↧
↧
In the Mood by Yann Faucher
↧
Rob Halford, Cynic'ten İki Kişinin Eşcinsel Olduklarını Açıklamasına Saygı Duyduğunu Belirtti
Rob Halford, Cynic'ten İki Kişinin Eşcinsel Olduklarını Açıklamasına Saygı Duyduğunu Belirtti
Cynic'ten Paul Masvidal ve Sean Reinart bir röportajda eşcinsel olduklarını söyledi.
Rob Halford 1998'de eşcinsel olduğunu açıkladığında metal dinleyen çevreler tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Güçlü bir müziğin temsilcisi olan Rob Halford'un eşcinsel olması garipsenmişti. Ancak zamanla, Rob Halford'un cinsel kimliğine alışıldı. Kendisine saygı duyulmaya başlandı. Aradan 16 yıl geçti ve Cynic üyelerinden Paul Masvidal ve Sean Reinert, Mayıs'ta yaptıkları bir röportajda eşcinsel olduklarını duyurdular.
Rob Halford, Terrorizer ile röportaj yaparken bu konuya değindi:
Cynic elemanlarının eşcinsel olduklarını yeni öğrendim. Bu açıklamayı Mayıs'ta yapmışlar. Arkadaşım bana haberi gösterdi ve yalnız olmamaktan dolayı mutlu oldum. Metal müzik yapan birinin bu açıklamayı yapması gerçekten cesaret ister.
Başta metal olmak üzere diğer müzik türlerinde homofobi var. Metal, gücü temsil eden bir müzik. Dolayısıyla insanlar metal müzik yapan erkeklerin eşcinsel olmasını anlayamıyor veya yadırgıyor. Paul ve Sean eşcinsel açıklamasından sonra eminim yoğun bir eleştiri almıştır. 2014 yılındayız ve cinselliğe bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. İnsanın neler hissettiğini gizlemesi kadar kötü bir şey olamaz. Gizlediğimiz duygular sadece bize zarar verir. Buna ne gerek var? Bir kişi, hayatını istediği gibi yaşayabilmeli. Bu onun hayatı ve bir gün sona erecek. Önemli olan arkamızda bıraktıklarımız olacak.
Bazı ülkeler eşcinsellik kavramına bizden farklı bakıyor. Amsterdam'da bir evim var. Orada kaldığımda kendimi rahat hissediyorum. Kimse size sorgulayıcı gözlerle bakmıyor. Bazı şeyleri aşmışlar. Artık insanları cinsel kimliklerinden dolayı sorgulamaktan, dışlamaktan vazgeçelim. Sonuçta hepimiz insanız ve hep birlikte bu dünyada yaşıyoruz. Yakın bir zamanda Paul ve Sean ile tanışacağım.
http://www.turkgitar.net/index.php/haberler/item/1395-rob-halford-cynicten-iki-kisinin-escinsel-olduklarini-aciklamasina-saygi-duydugunu-belirtti
Cynic'ten Paul Masvidal ve Sean Reinart bir röportajda eşcinsel olduklarını söyledi.
Rob Halford 1998'de eşcinsel olduğunu açıkladığında metal dinleyen çevreler tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Güçlü bir müziğin temsilcisi olan Rob Halford'un eşcinsel olması garipsenmişti. Ancak zamanla, Rob Halford'un cinsel kimliğine alışıldı. Kendisine saygı duyulmaya başlandı. Aradan 16 yıl geçti ve Cynic üyelerinden Paul Masvidal ve Sean Reinert, Mayıs'ta yaptıkları bir röportajda eşcinsel olduklarını duyurdular.
Rob Halford, Terrorizer ile röportaj yaparken bu konuya değindi:
Cynic elemanlarının eşcinsel olduklarını yeni öğrendim. Bu açıklamayı Mayıs'ta yapmışlar. Arkadaşım bana haberi gösterdi ve yalnız olmamaktan dolayı mutlu oldum. Metal müzik yapan birinin bu açıklamayı yapması gerçekten cesaret ister.
Başta metal olmak üzere diğer müzik türlerinde homofobi var. Metal, gücü temsil eden bir müzik. Dolayısıyla insanlar metal müzik yapan erkeklerin eşcinsel olmasını anlayamıyor veya yadırgıyor. Paul ve Sean eşcinsel açıklamasından sonra eminim yoğun bir eleştiri almıştır. 2014 yılındayız ve cinselliğe bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. İnsanın neler hissettiğini gizlemesi kadar kötü bir şey olamaz. Gizlediğimiz duygular sadece bize zarar verir. Buna ne gerek var? Bir kişi, hayatını istediği gibi yaşayabilmeli. Bu onun hayatı ve bir gün sona erecek. Önemli olan arkamızda bıraktıklarımız olacak.
Bazı ülkeler eşcinsellik kavramına bizden farklı bakıyor. Amsterdam'da bir evim var. Orada kaldığımda kendimi rahat hissediyorum. Kimse size sorgulayıcı gözlerle bakmıyor. Bazı şeyleri aşmışlar. Artık insanları cinsel kimliklerinden dolayı sorgulamaktan, dışlamaktan vazgeçelim. Sonuçta hepimiz insanız ve hep birlikte bu dünyada yaşıyoruz. Yakın bir zamanda Paul ve Sean ile tanışacağım.
http://www.turkgitar.net/index.php/haberler/item/1395-rob-halford-cynicten-iki-kisinin-escinsel-olduklarini-aciklamasina-saygi-duydugunu-belirtti
↧
Psikologlar Homofobiden Arınacak
Türk Psikologlar Derneği LGBTİ Birimi, Türkiye’deki psikologları cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri konusunda bilgilendirerek, LGBTİ bireylere ve ailelerine daha fazla destek olmayı hedefliyor.
Türk Psikologlar Derneği’nin (TPD) LGBTİ Birimi kuruldu!
Gerçekleşen ilk tanışma toplantısının ardından, TPD LGBTİ Birimi’nden psikologlar hep beraber Onur Yürüyüşü’ne katıldı.
“Heteroseksüellik de eşcinsellik de hastalık, bozukluk veya problem değildir, dolayısıyla tedavi edilmesi gereken bir durum da söz konusu değildir” diyen TDP LGBTİ Birimi, Türkiye’deki psikologları cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri konusunda bilgilendirerek homofobiden arındırmayı amaçlıyor.
bianet’e konuşan TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu’ndan sosyal psikolog Duygu Buğa, “Üniversitelerde LGBTİ danışanlara yönelik bir ders yok. Bazı derslerin alt başlıklarında geçiyor sadece. Üniversitelerin psikoloji bölümlerine gidip, ileride meslektaşımız olacak öğrencilerle de LGBTİ çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Hatta uzun vadede bunun ders olarak müfredata eklenmesini de isteyebiliriz” diyor.
türk psikologlar dernegi
Psikologlara LGBTİ eğitimi
TPD’de şimdiye kadar Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Birimi ya da Travma, Afet, Kriz Birimi altında gerçekleştirilen LGBTİ çalışmaları, artık İstanbul, Ankara ve İzmir’de LGBTİ Biriminde gerçekleştirecek. Bir meslek örgütü olan TPD, öncelikle psikologların cinsel yönelimler konusundaki bilgilerini arttırmak ve dolaylı olarak LGBTİ bireylere ve ailelerine daha fazla destek olabilmeyi hedefliyor.
Buğa, homofobi ve transfobinin önyargılarla alakalı olduğunu ve çok yaygın olmasa da psikologların da bu önyargılara sahip olabildiğini söylüyor:
“LGBTİ bireylerin ailelerinin ilk tepkisi ‘yanlış bir şey mi var’ şeklinde oluyor ve bu konuda bilgi almak istiyorlar. Bu konuda eğitimli bir psikoloğa giderlerse, destek alabiliyorlar. Ama maalesef eşcinselliği ‘tedavi ettiğini’ iddia eden meslektaşlarımız var. Ancak bu hem bilim dışı hem de etik dışı, çünkü eşcinsellik hastalık değil. Hastalık olmadığı için de tedavisi söz konusu değil.”
Buğa, son olarak psikologlardan gelecek talep üzerine LGBTİ Birimi çalışmalarının diğer illere de yayaılabileceğini ekliyor.
* Birleşmiş Milletler kararı doğrultusunda, eşcinsellik 1973 yılında ruhsal bozukluk kategorisinden çıkartıldı, 41 yıldır hastalık olarak değerlendirilmiyor.
Çiçek Tahaoğlu, bianet
Türk Psikologlar Derneği’nin (TPD) LGBTİ Birimi kuruldu!
Gerçekleşen ilk tanışma toplantısının ardından, TPD LGBTİ Birimi’nden psikologlar hep beraber Onur Yürüyüşü’ne katıldı.
“Heteroseksüellik de eşcinsellik de hastalık, bozukluk veya problem değildir, dolayısıyla tedavi edilmesi gereken bir durum da söz konusu değildir” diyen TDP LGBTİ Birimi, Türkiye’deki psikologları cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri konusunda bilgilendirerek homofobiden arındırmayı amaçlıyor.
bianet’e konuşan TPD Genel Merkez Yönetim Kurulu’ndan sosyal psikolog Duygu Buğa, “Üniversitelerde LGBTİ danışanlara yönelik bir ders yok. Bazı derslerin alt başlıklarında geçiyor sadece. Üniversitelerin psikoloji bölümlerine gidip, ileride meslektaşımız olacak öğrencilerle de LGBTİ çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Hatta uzun vadede bunun ders olarak müfredata eklenmesini de isteyebiliriz” diyor.
türk psikologlar dernegi
Psikologlara LGBTİ eğitimi
TPD’de şimdiye kadar Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Birimi ya da Travma, Afet, Kriz Birimi altında gerçekleştirilen LGBTİ çalışmaları, artık İstanbul, Ankara ve İzmir’de LGBTİ Biriminde gerçekleştirecek. Bir meslek örgütü olan TPD, öncelikle psikologların cinsel yönelimler konusundaki bilgilerini arttırmak ve dolaylı olarak LGBTİ bireylere ve ailelerine daha fazla destek olabilmeyi hedefliyor.
Buğa, homofobi ve transfobinin önyargılarla alakalı olduğunu ve çok yaygın olmasa da psikologların da bu önyargılara sahip olabildiğini söylüyor:
“LGBTİ bireylerin ailelerinin ilk tepkisi ‘yanlış bir şey mi var’ şeklinde oluyor ve bu konuda bilgi almak istiyorlar. Bu konuda eğitimli bir psikoloğa giderlerse, destek alabiliyorlar. Ama maalesef eşcinselliği ‘tedavi ettiğini’ iddia eden meslektaşlarımız var. Ancak bu hem bilim dışı hem de etik dışı, çünkü eşcinsellik hastalık değil. Hastalık olmadığı için de tedavisi söz konusu değil.”
Buğa, son olarak psikologlardan gelecek talep üzerine LGBTİ Birimi çalışmalarının diğer illere de yayaılabileceğini ekliyor.
* Birleşmiş Milletler kararı doğrultusunda, eşcinsellik 1973 yılında ruhsal bozukluk kategorisinden çıkartıldı, 41 yıldır hastalık olarak değerlendirilmiyor.
Çiçek Tahaoğlu, bianet
↧
Eşcinsel imam anlattı
"İnsanları İslam adına dışlamayı haklı çıkarmaya çalışanlar, İslam’ın temelinde Allah yoluna davet felsefesi olduğundan habersizler. Eşcinsel bir imam olarak, Müslümanlığım ve cinselliğim birbirleriyle barıştı."
Avustralya’da Müslüman LGBTİ’lerin (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) oluşturduğu MARHABA adlı grup, anaakım İslam alimlerinin heteroseksist söylemlerinin dışında, kapsayıcı bir din anlayışını savunuyor.
Dün yayınladığımız “Müslüman LGBTİ’lere MARHABA” haberinin ardından pek çok kişi İslam ve LGBTİ’lerin asla bir arada düşünülemeyeceğine dair yorumlar yapsa da kendini Müslüman olarak tanımlayan LGBTİ’lerin kendilerini ifade edebilecekleri bir alan yaratabilmesi oldukça önemli.
Şimdi söz, MARHABA’nın cinselliği ile inancını ayrı gayrı düşünmek zorunda olmadığını söyleyen eşcinsel imamında.
Eşcinsel bir imam olarak, İslam’a dair kafanızdaki soru işaretlerini nasıl aştınız?
İslam çalışmalarımın başında, gey bir imam olmayı geçtim, gey ve imam kelimelerinin aynı cümle içinde geçebileceğine dahi ihtimal vermiyordum. Eşcinsel bir imam olarak, hem kendi içimde, hem de dışarıda pek çok zorlukla karşılaştım, bunlar hâlâ devam ediyor. Ancak İslam bilgimi genişlettikçe kendimi kabul etmeyi öğrendim. Böylece Allah’la ilişkimin daha da güçlendiğini fark ettim. İnsanlar Allah adına acımasız laflar ediyorlar. Pek çok insan, cinsellikleri ile İslam’ı bağdaştırma konusunda sıkıntı yaşıyor. Ben anahtarın eğitim olduğuna inanıyorum. Daha fazla çalışıp analitik olmayı öğrendikçe, eleştirel düşünce geliştirdikçe Müslümanlığım ve cinselliğim birbirleriyle barıştı. Cahildim ve İslam’ın benim böylesi sıkıntılar çekmemi istemediğini anlayamadığım için acı çekiyordum.
Pek çok Müslüman, eşcinselliğin İslam’da çok büyük bir günah olduğunu düşünüyor ve Müslüman LGBTİ’lerin yaşadığı zorlukları tartışmaktan bile imtina ediyor. Siz LGBTİ’lerin İslam’daki yerini nasıl yorumluyorsunuz?
Herhangi bir kişiyi İslam adına dışlamayı haklı çıkarmaya çalışanlar, İslam’ın temelinde Allah yoluna davet felsefesi olduğundan habersizler. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.a.v.) “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin” demiştir. Hz. Muhammed (S.a.v.) 23 yıl boyunca peygamberdi. Yalnızca bu süre zarfında tüm Arap Yarımadası’nı Müslümanlaştırdı. Bazı kaynaklar veda hutbesinde 100 bin kişi olduğunu söyler. Bu da kapsayıcı bir İslam anlayışını hayata koyması ve günahkârlara bile Allah’tan ümidi kesmemelerini öğütlemesiyle mümkün olmuştur. Allah’la ilişkimizi güçlendiren ve yaratılanlarla barış içinde olmamızı sağlayan kapsayıcı bir İslam anlayışından uzaklaştığımız için bugün bu hale geldik diye düşünüyorum. Hristiyanlara, Yahudilere ya da inançsızlara düşman olmayan böylesi bir İslam’da LGBTİ’ler dâhil tüm Müslümanlara yer var.
Pek çok İslam âlimi İslam’da LGBTİ’lere yer olduğunu savunan yaklaşımları şiddetle kınıyor ve ilerici Müslümanları “gerçek İslam” dedikleri şeyden kopmakla suçluyor. Sizce anaakım, heteroseksist İslam anlayışını benimseyen Müslümanlar, LGBTİ Müslümanları tehdit olarak algılamaktan nasıl vazgeçecek?
Her âlimin sözleri, Hz. Muhammed’in (S.a.v) sözleriyle tartılmalıdır. Aklıma Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olan birini bunu korkudan yaptığını düşündüğü için kılıçla öldüren bir sahabenin hikâyesi geliyor. Hz. Muhammed (S.a.v.) bu sahabeye “nereden biliyorsun?” diye sormuş, “göğsünü samimiyetini görmek için mi yardın?” Pek çok sözde âlim, sanki kendi haklarıymış gibi, kolayca ve hemencecik, insanları İslam’ın dışına itiveriyor. Farklı düşüncelerin olması iyi bir şeydir ama aşırıcılık da eğitim ve reformla aşılabilir. Reform, İslam tarihinin her zaman bir parçası olageldi, dolayısıyla Müslüman LGBTİ’ler bir tehdit olarak görülmemeli.
İslamofobi’nin yaygın olduğu pek çok Batı ülkesinde çifte ayrımcılık yaşayan Müslüman LGBTİ’ler cinsellik ve maneviyat arasında bir köprü kurma potansiyeli taşıyorlar mı sizce?
İflah olmaz bir iyimser olarak Müslüman LGBTİ’lerin cinsellik ve maneviyat arasında bir köprü kurma potansiyeli olduğuna yürekten inanıyorum. Bunun için dünyanın farklı yerlerinden çeşitli alanlar oluşmaya başladı zaten. Gey ve imam kelimelerinin aynı cümle içinde geçebileceğini düşünebiliyoruz artık. Önyargılar çok fazla, pek çok kişi haklı olarak hâlâ gizli kalmayı tercih ediyor. Yine de Paris’te, Kanada’da eşcinsel dostu camiler açılıyor. Güney Afrika’dan, ABD’den, İngiltere’den eşcinsel imamlar seslerini duyurmaya çağırıyor. Aralarında MARHABA’nın da olduğu pek çok örgüt “başka bir İslam mümkün” diyor.(BİANET)
Avustralya’da Müslüman LGBTİ’lerin (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) oluşturduğu MARHABA adlı grup, anaakım İslam alimlerinin heteroseksist söylemlerinin dışında, kapsayıcı bir din anlayışını savunuyor.
Dün yayınladığımız “Müslüman LGBTİ’lere MARHABA” haberinin ardından pek çok kişi İslam ve LGBTİ’lerin asla bir arada düşünülemeyeceğine dair yorumlar yapsa da kendini Müslüman olarak tanımlayan LGBTİ’lerin kendilerini ifade edebilecekleri bir alan yaratabilmesi oldukça önemli.
Şimdi söz, MARHABA’nın cinselliği ile inancını ayrı gayrı düşünmek zorunda olmadığını söyleyen eşcinsel imamında.
Eşcinsel bir imam olarak, İslam’a dair kafanızdaki soru işaretlerini nasıl aştınız?
İslam çalışmalarımın başında, gey bir imam olmayı geçtim, gey ve imam kelimelerinin aynı cümle içinde geçebileceğine dahi ihtimal vermiyordum. Eşcinsel bir imam olarak, hem kendi içimde, hem de dışarıda pek çok zorlukla karşılaştım, bunlar hâlâ devam ediyor. Ancak İslam bilgimi genişlettikçe kendimi kabul etmeyi öğrendim. Böylece Allah’la ilişkimin daha da güçlendiğini fark ettim. İnsanlar Allah adına acımasız laflar ediyorlar. Pek çok insan, cinsellikleri ile İslam’ı bağdaştırma konusunda sıkıntı yaşıyor. Ben anahtarın eğitim olduğuna inanıyorum. Daha fazla çalışıp analitik olmayı öğrendikçe, eleştirel düşünce geliştirdikçe Müslümanlığım ve cinselliğim birbirleriyle barıştı. Cahildim ve İslam’ın benim böylesi sıkıntılar çekmemi istemediğini anlayamadığım için acı çekiyordum.
Pek çok Müslüman, eşcinselliğin İslam’da çok büyük bir günah olduğunu düşünüyor ve Müslüman LGBTİ’lerin yaşadığı zorlukları tartışmaktan bile imtina ediyor. Siz LGBTİ’lerin İslam’daki yerini nasıl yorumluyorsunuz?
Herhangi bir kişiyi İslam adına dışlamayı haklı çıkarmaya çalışanlar, İslam’ın temelinde Allah yoluna davet felsefesi olduğundan habersizler. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.a.v.) “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin” demiştir. Hz. Muhammed (S.a.v.) 23 yıl boyunca peygamberdi. Yalnızca bu süre zarfında tüm Arap Yarımadası’nı Müslümanlaştırdı. Bazı kaynaklar veda hutbesinde 100 bin kişi olduğunu söyler. Bu da kapsayıcı bir İslam anlayışını hayata koyması ve günahkârlara bile Allah’tan ümidi kesmemelerini öğütlemesiyle mümkün olmuştur. Allah’la ilişkimizi güçlendiren ve yaratılanlarla barış içinde olmamızı sağlayan kapsayıcı bir İslam anlayışından uzaklaştığımız için bugün bu hale geldik diye düşünüyorum. Hristiyanlara, Yahudilere ya da inançsızlara düşman olmayan böylesi bir İslam’da LGBTİ’ler dâhil tüm Müslümanlara yer var.
Pek çok İslam âlimi İslam’da LGBTİ’lere yer olduğunu savunan yaklaşımları şiddetle kınıyor ve ilerici Müslümanları “gerçek İslam” dedikleri şeyden kopmakla suçluyor. Sizce anaakım, heteroseksist İslam anlayışını benimseyen Müslümanlar, LGBTİ Müslümanları tehdit olarak algılamaktan nasıl vazgeçecek?
Her âlimin sözleri, Hz. Muhammed’in (S.a.v) sözleriyle tartılmalıdır. Aklıma Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olan birini bunu korkudan yaptığını düşündüğü için kılıçla öldüren bir sahabenin hikâyesi geliyor. Hz. Muhammed (S.a.v.) bu sahabeye “nereden biliyorsun?” diye sormuş, “göğsünü samimiyetini görmek için mi yardın?” Pek çok sözde âlim, sanki kendi haklarıymış gibi, kolayca ve hemencecik, insanları İslam’ın dışına itiveriyor. Farklı düşüncelerin olması iyi bir şeydir ama aşırıcılık da eğitim ve reformla aşılabilir. Reform, İslam tarihinin her zaman bir parçası olageldi, dolayısıyla Müslüman LGBTİ’ler bir tehdit olarak görülmemeli.
İslamofobi’nin yaygın olduğu pek çok Batı ülkesinde çifte ayrımcılık yaşayan Müslüman LGBTİ’ler cinsellik ve maneviyat arasında bir köprü kurma potansiyeli taşıyorlar mı sizce?
İflah olmaz bir iyimser olarak Müslüman LGBTİ’lerin cinsellik ve maneviyat arasında bir köprü kurma potansiyeli olduğuna yürekten inanıyorum. Bunun için dünyanın farklı yerlerinden çeşitli alanlar oluşmaya başladı zaten. Gey ve imam kelimelerinin aynı cümle içinde geçebileceğini düşünebiliyoruz artık. Önyargılar çok fazla, pek çok kişi haklı olarak hâlâ gizli kalmayı tercih ediyor. Yine de Paris’te, Kanada’da eşcinsel dostu camiler açılıyor. Güney Afrika’dan, ABD’den, İngiltere’den eşcinsel imamlar seslerini duyurmaya çağırıyor. Aralarında MARHABA’nın da olduğu pek çok örgüt “başka bir İslam mümkün” diyor.(BİANET)
↧
↧
ÜNLÜLERDEN LGBT’YE DESTEK! YÜRÜ AYOL
LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, trans) Onur Yürüyüşü Taksim’de gerçekleştiriliyor. LGBT Onur Yürüyüşüne katılanlar arasında Aylin Kotil’de bulunuyor. Binlerce kişinin katıldığı yürüyüşe terzi yamağı Barbaros Şansal ise 50 kişilik bir defile kortejiyle katıldı. Taksim’den başlayıp İstiklal Caddesi boyunca devam eden eşcinsel yürüyüşüne ünlü isimlerden ise, yürüayol hastagi ile Twitter üzerinden destek geldi.
İşte o tweetler:
Hülya Avşar: Herkesin mutlu olduğu bir dünya için... #lgbt #yürüayol
Neslihan Yargıcı: Size Ne, Bana Ne, Kime Ne! Kimseyi ilgilendirmez! #LGBT Sütten çıkmış Ak Kaşık değiliz! Bizler de Dünya insanıyız. Her türlü Yaradılış olabilir. KabulEt #yürüAyol
Fulden Uras: Bırakın insanları diledikleri gibi yaşasınlar #yürüayol
Onur Akay: Herkesin mutlu olduğu bir dünya için, tüm renkler için #yürüayol
Mehmet Coşkundeniz: Seviyorsan git konuş bence. Hatta #yürüayol
Armağan Çağlayan: Yürümekle yollar aşınmaz #yürüayol
Magazinci
İşte o tweetler:
Hülya Avşar: Herkesin mutlu olduğu bir dünya için... #lgbt #yürüayol
Neslihan Yargıcı: Size Ne, Bana Ne, Kime Ne! Kimseyi ilgilendirmez! #LGBT Sütten çıkmış Ak Kaşık değiliz! Bizler de Dünya insanıyız. Her türlü Yaradılış olabilir. KabulEt #yürüAyol
Fulden Uras: Bırakın insanları diledikleri gibi yaşasınlar #yürüayol
Onur Akay: Herkesin mutlu olduğu bir dünya için, tüm renkler için #yürüayol
Mehmet Coşkundeniz: Seviyorsan git konuş bence. Hatta #yürüayol
Armağan Çağlayan: Yürümekle yollar aşınmaz #yürüayol
Magazinci
↧
İzmir’de bir trans erkek intihar etti
İzmir’in Kınık ilçesinde Efe Özyavuz adlı 17 yaşındaki trans erkek dün intihar etti. Kick boks dalında İzmir ve bölge birinciliği olan sporcu, Facebook hesabından “Ne boka yaradı normal olmak?” notunu paylaşmıştı.
Özyavuz, evde yalnız olduğu sırada kendini balkon demirine asarak yaşamına son verdi. Durumu fark eden komşular eve girip ipi kesti.
Acil Servis’te yapılan kontrolde öldüğü belirlenen Özyavuz’un cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
Medyanın transfobisi hız kesmiyor!
İntihara ilişkin pek çok medya organı ise Özyavuz’un kimlik ismini kullanarak haber yaptı.
Trans erkekler, cinsiyet kimlikleri ve beden geçişleri üzerinden medyanın magazinleştirici haberlerine maruz kalmaya devam ediyor. Mynet Magazin’in oyuncu Rüzgar Erkoçlar’ın istemediğini açıkça söylemesine rağmen yaptığı transfobik haber ise bunun son örneklerinden.
Genç sporcu intihar etti
facebookPaylaş twitterPaylaş
İzmir'in Kınık ilçesinde, kickboks birincisi 17 yaşındaki Mukaddes Yılmazer, balkon demirine kendini asarak yaşamına son verdi
Kaos GL
Kickboks dalında İzmir ve bölge birinciliği bulunan Mukaddes Yılmazer'in cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
DHA'da yer alan haberde erkek giysileri giydiği belirtilen Yılmazer'in sosyal paylaşım sitesi facebookta Efe Özyavuz adlı profil açtığı ve 'Ne b.ka yaradı. Normal olmak' notunu paylaştığı görüldü.
Olay, bugün saat 15.00 sıralarında, Aşağı Mahalle Hacıoğlu Mescit Sokak üzerindeki evde meydana geldi. Bunalıma giren Mukaddes Yılmazer, yalnız olduğu sırada kendini evinin balkon demirine astı. Durumu fark eden komşular eve girip ipi kesti. Kınık Toplum Sağlığı Merkezi Acil Servisi'ne götürülen Yılmazer'in yapılan kontrolde öldüğü belirlendi. Erkek giysileri giydiği belirtilen Yılmazer'in sosyal paylaşım sitesi facebookta Efe Özyavuz adlı profil açtı. Yılmazer'in, Efe Özyavuz adlı profildeki hesabından 'Ne b.ka yaradı. Normal olmak' notunu paylaştığı görüldü.
Özyavuz, evde yalnız olduğu sırada kendini balkon demirine asarak yaşamına son verdi. Durumu fark eden komşular eve girip ipi kesti.
Acil Servis’te yapılan kontrolde öldüğü belirlenen Özyavuz’un cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
Medyanın transfobisi hız kesmiyor!
İntihara ilişkin pek çok medya organı ise Özyavuz’un kimlik ismini kullanarak haber yaptı.
Trans erkekler, cinsiyet kimlikleri ve beden geçişleri üzerinden medyanın magazinleştirici haberlerine maruz kalmaya devam ediyor. Mynet Magazin’in oyuncu Rüzgar Erkoçlar’ın istemediğini açıkça söylemesine rağmen yaptığı transfobik haber ise bunun son örneklerinden.
Genç sporcu intihar etti
facebookPaylaş twitterPaylaş
İzmir'in Kınık ilçesinde, kickboks birincisi 17 yaşındaki Mukaddes Yılmazer, balkon demirine kendini asarak yaşamına son verdi
Kaos GL
Kickboks dalında İzmir ve bölge birinciliği bulunan Mukaddes Yılmazer'in cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
DHA'da yer alan haberde erkek giysileri giydiği belirtilen Yılmazer'in sosyal paylaşım sitesi facebookta Efe Özyavuz adlı profil açtığı ve 'Ne b.ka yaradı. Normal olmak' notunu paylaştığı görüldü.
Olay, bugün saat 15.00 sıralarında, Aşağı Mahalle Hacıoğlu Mescit Sokak üzerindeki evde meydana geldi. Bunalıma giren Mukaddes Yılmazer, yalnız olduğu sırada kendini evinin balkon demirine astı. Durumu fark eden komşular eve girip ipi kesti. Kınık Toplum Sağlığı Merkezi Acil Servisi'ne götürülen Yılmazer'in yapılan kontrolde öldüğü belirlendi. Erkek giysileri giydiği belirtilen Yılmazer'in sosyal paylaşım sitesi facebookta Efe Özyavuz adlı profil açtı. Yılmazer'in, Efe Özyavuz adlı profildeki hesabından 'Ne b.ka yaradı. Normal olmak' notunu paylaştığı görüldü.
↧
Efe Özyavuz ailesinin baskıları sonucu intihar etti
17 yaşındaki Efe Özyavuz, transseksüel olmasından dolayı ailesinin kurduğu baskıya dayanamadı. Özyavuz, kendini balkon demirine asarak yaşamına son verdi.
İzmir'in Kınık ilçesinde, kickboks dalında İzmir ve bölge birinciliği bulunan 17 yaşındaki Efe Özyavuz, kendini balkon demirine asarak yaşamına son verdi. Trans erkek olan Efe Özyavuz'un kız arkadaşı, Efe'nin ailesinin baskıları sonucu intihara kalkıştığını söyledi.
KOMŞULARI FARK ETTİ
Olay, bugün saat 15.00 sıralarında, Aşağı Mahalle Hacıoğlu Mescit Sokak üzerindeki evde meydana geldi. Ailesinin baskıları sonucu bunalıma giren Efe Özyavuz, yalnız olduğu sırada kendini evinin balkon demirine astı. Durumu fark eden komşular eve girip ipi kesti. Kınık Toplum Sağlığı Merkezi Acil Servisi'ne götürülen Özyavuz'un yapılan kontrolde öldüğü belirlendi.
KIZ ARKADAŞININ MEKTUBU BASKILARI ORTAYA ÇIKARDI
Özyavuz'un sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki profilinde "Ne b.ka yaradı normal olmak?" notunu paylaştığı görüldü. Efe Özyavuz'un ölümü ardından kız arkadaşı da bir mektup paylaşarak intiharın arkasındaki nedenleri anlattı. Efe'ye Okaynus diye seslendiğini belirten kız arkadaşı mektupta "LGBT bireylerine bu kadar baskı onları intihara sürüklüyor fark edin artık" dedi.
İşte o mektup;
"(...)Kendini astığı gün sabahtan buluştuk Okyanus’la. Kafasının sol üst kısmında kızarıklık, sol elinde başparmağının kenar kısmında 3 tane kesik vardı. “Bana olanları anlatacak mısın?” dedim, “anlatacağım” dedi.
“Dün babam, annem, kardeşim beni sizin oradan arabayla aldıktan sonra üstüme gelmeye başladılar, çok üstüme geldiler. Sonra halamlara gittik orada tüm sülale üstüme gelmeye başladı. Hiçbiri beni sevmiyor. Babam ne dedi biliyor musun, “as kendini de hepimiz kurtulalım artık” dedi ve beni dün gece o kadar çok zorladılar ki şu an nasıl buradayım hâlâ bilmiyorum” diye başladı anlatmaya.
(...)
Sonra “ben gitsem gelir misin benimle?” diye sordu. “Gelemem” dedim. Sonra en fazla 10 dakika daha konuştuk. “Ben eve gideceğim” dedi, “tamam” dedim. Doğru düzgün sarılmadı bile. “Düzgün sarılamadan gidemezsin” dedim. Ben sarıldım, o yine aynı sarıldı. Öptüm. Gitti...
LGBT bireylerine bu kadar baskı onları intihara sürüklüyor fark edin artık! Öldüğünde cebinde ona hazırlayacağım slaytta yazacaklarımı yazdığım iki tane kağıt vardı. “Telefonu aldılar ama bunu öldürseler vermem” demişti sabah. Ne acı ki ben sevdiğim insanın cenazesine bile gidemiyorum."
Son Dakika
İzmir'in Kınık ilçesinde, kickboks dalında İzmir ve bölge birinciliği bulunan 17 yaşındaki Efe Özyavuz, kendini balkon demirine asarak yaşamına son verdi. Trans erkek olan Efe Özyavuz'un kız arkadaşı, Efe'nin ailesinin baskıları sonucu intihara kalkıştığını söyledi.
KOMŞULARI FARK ETTİ
Olay, bugün saat 15.00 sıralarında, Aşağı Mahalle Hacıoğlu Mescit Sokak üzerindeki evde meydana geldi. Ailesinin baskıları sonucu bunalıma giren Efe Özyavuz, yalnız olduğu sırada kendini evinin balkon demirine astı. Durumu fark eden komşular eve girip ipi kesti. Kınık Toplum Sağlığı Merkezi Acil Servisi'ne götürülen Özyavuz'un yapılan kontrolde öldüğü belirlendi.
KIZ ARKADAŞININ MEKTUBU BASKILARI ORTAYA ÇIKARDI
Özyavuz'un sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki profilinde "Ne b.ka yaradı normal olmak?" notunu paylaştığı görüldü. Efe Özyavuz'un ölümü ardından kız arkadaşı da bir mektup paylaşarak intiharın arkasındaki nedenleri anlattı. Efe'ye Okaynus diye seslendiğini belirten kız arkadaşı mektupta "LGBT bireylerine bu kadar baskı onları intihara sürüklüyor fark edin artık" dedi.
İşte o mektup;
"(...)Kendini astığı gün sabahtan buluştuk Okyanus’la. Kafasının sol üst kısmında kızarıklık, sol elinde başparmağının kenar kısmında 3 tane kesik vardı. “Bana olanları anlatacak mısın?” dedim, “anlatacağım” dedi.
“Dün babam, annem, kardeşim beni sizin oradan arabayla aldıktan sonra üstüme gelmeye başladılar, çok üstüme geldiler. Sonra halamlara gittik orada tüm sülale üstüme gelmeye başladı. Hiçbiri beni sevmiyor. Babam ne dedi biliyor musun, “as kendini de hepimiz kurtulalım artık” dedi ve beni dün gece o kadar çok zorladılar ki şu an nasıl buradayım hâlâ bilmiyorum” diye başladı anlatmaya.
(...)
Sonra “ben gitsem gelir misin benimle?” diye sordu. “Gelemem” dedim. Sonra en fazla 10 dakika daha konuştuk. “Ben eve gideceğim” dedi, “tamam” dedim. Doğru düzgün sarılmadı bile. “Düzgün sarılamadan gidemezsin” dedim. Ben sarıldım, o yine aynı sarıldı. Öptüm. Gitti...
LGBT bireylerine bu kadar baskı onları intihara sürüklüyor fark edin artık! Öldüğünde cebinde ona hazırlayacağım slaytta yazacaklarımı yazdığım iki tane kağıt vardı. “Telefonu aldılar ama bunu öldürseler vermem” demişti sabah. Ne acı ki ben sevdiğim insanın cenazesine bile gidemiyorum."
Son Dakika
↧
Bolivya lideri Morales: İyileşmek için idrarımı içiyorum
Ülkenin ilk yerli Devlet Başkanı Morales, modern tıbbi cihazların getirildiği Cochabamba bölgesindeki törende yaptığı konuşmada idrarını ilaç olarak kullandığını itiraf etti.
Köyde yaşadığı sırada öksürükten kurtulmak için lampaya ve wira-wira gibi bitkileri kullandığını ifade eden 54 yaşındaki Morales, bir gün bir doktorun "İdrarınızı için, iyi gelir" tavsiyesine uyduğunu ve daha sonra iyileşmek için idrar içmeyi alışkanlık edindiğini vurguladı.
Morales, Bolivyalı doktorlara yerlilerin yaşadığı
ve yoksul bölgelerde çok yaygın olan geleneksel tedavi yöntemleri ile modern tıbbı bir arada kullanmaları çağrısında bulundu.
Bolivya'nın kırsal kesimlerinde idrar, bazı hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılıyor. Bazıları idrarı içerken bazıları cildine sürüyor ya da vücuduna enjekte ediyor. 2009'da 35 yaşındaki bir kadın, enjekte edilen idrarın enfeksiyona yol açması üzerine yaşamını yitirmişti. (AA)
↧
↧
Barbaros Şansal: Sanat camiası eğri cinsel!
‘LGBT Onur Yürüyüşü’ için Barbaros’un yanına çıkıp çıkıp gelen insanlar arasında rengarenk, ışıl ışıl,
cıvıl cıvıl ve keyifli bir söyleşi oldu.
NOT: LGBT ‘lezbiyen', ‘gey', ‘biseksüel' ve ‘transgender' kelimelerinin baş harfleridir. 1900'lardan itibaren kullanılmaya başlayan ‘LGBT’, eşcinsel hakların mücadelesinde kullanılan çatı kelimedir. Ç.A
Barbaros Şansal güne nasıl başlar?
Yarım paket bisküvi süte doğranmış… Bazen sütü kesik hazır kahve, yanında yarım paket sigara ile başlıyor benim günüm bahçede yazın. Kışın tabii ki ya çatı katında ya bodrum katında. Salonlarım çok büyük olduğu için kendimi yalnız hissediyorum. Bu yüzden bodrum ve çatı katına sığınıyorum ve gideriyorum yalnızlığımı tek başıma. Sonra arabayı çalıştırıyorum, işe geliyorum; İstanbul trafiğinde 1 saat. Yıldırım Bey ile birlikte…
İşte neler yapıyorsun?
Birde iş hayatımız yani Atölye var. Atölyede prova var. İthalat, ihracat, müşteri, personel vs. Akşam 19:30 da bitiyor genelde işim. Ondan sonra tekrar 1 - 1.5 saatte Sarıyer’e dönüyorum. Barınaktan aldığım hayvanlarım ile ilgileniyorum. Haftanın iki ya da üç günü böyle geçiyor.
Ya diğer günler?
Aslında tam da böyle değil tabii ki her günüm. Mecburiyetler de var. Bir gelinlik veriyorsun. Çok ağır bir bakanın erkek kardeşinin düğünü. Onun gelinliğini yapıyorsun ve onun düğününe gidiyorsun. O düğünde sana ayrılan masada on tane takkeli adam oturuyor ve senin masanı işgal etmişler. Hani 9 adam otursa ve sen otursan durumu dengeleye bilirsin. Ama sana yer kalmayınca ne yapıyorsun otelin barına geçiyorsun mecburen. Otelin barına geçtikten sonra 29’daki düğünü tercih ediyorsun tabii mecburen. Orada daha çok eğlenen bir hayat var.
Senin bir de protest bir kimliğin var…
Evet biliyorsun, nöbetçi direnişçiyim zaten. Nerede bir eylem nerede bir direniş var tutamıyorum kendimi orada direniyorum. Böyle bir bağımlılığım var Bonzai’den daha az zarar veren. Sağolsunlar emniyet genel müdürlüğü ve polis arkadaşlar ile akraba ilişkileri içindeyiz. Her eylemde önce hal hatır sorup, ne yapacağımı soruyorlar. Haftanın bir iki günü savcılıklarım var, gidip ifade verip bir de yargılandığım mahkemeler var. Tüm bunlara ilave haftanın bir ya da iki günü, ya eğitim amaçlı ya da ticari amaçlı gerek yurtiçi gerek yurtdışı seyahetlerim var. Bunun dışında ne var hiçbir şey yok. Bunun dışında seks yok. Aşk yok. Flört yok. Uyuşturucu satıcılığı yok. İhaleye fesat karıştırmak yok. Rüşvet yok. Seçim yok.
Geçim derdi var mı peki?
Geçim derdi tabii ki var. 27 personel çalışıyor. İşte böyle bir hayatın içerisinde yaşıyorsun Türkiye’de. Arada kimsenin bilmediği bir yerlere kaçıyorum. Bunu kimsenin bilmesine gerek yok. Bilen bir kişi biliyor, onun bilmesi de yeterli zaten.
(Biz söyleşiyi sürdürürken bir çok insan içeri girip çıkıyor)
Gördüğün gibi böyle bir hücre evim var. Girenler çıkanlar... Yatacak yerim yok deyip gelenler… Kapıyı çalıp çorba parası isteyen tinerciler.. Benim parkta baktığım evcil hayvanlarım ve onların gıdacıları, ayrı bakıcıları. Böyle bir hayat işte... Benim hayatım çok merak edilecek bir hayat değil Çağla. Benim hayatım o kadar ulu orta bir hayat ki… Şeffaf yaşıyorum her şeyi.
Bu kadar yardımlar yapıyorsun ama hep sivri dilin ile gündem oluyorsun. Neden bu yönünü anlatmıyorsun?
Gerek yok onları söylemeye. Okullara isim yazdırmanın manası yok. Okul kitaplarında hatırlanmanın manası var. Bizim yanımızda bizimle birlikte çalışan 27 kişi var. Bu 27 kişinin maaşları, sigortaları, ulaşımı, sosyal güvenliği. En basit hesap ile bana ve Yıldırım Bey’e kurumsal hesap ile maliyeti 100 bin lira. Ben her ay çalışanlarıma 100 bin lira ödemekle mükellefim. Bir 100 bin de devlete vermek zorundayım. Ayda 200 bin lira ödemek için benim ayda hadi yasal olarak yüzde 30 kazanayım desem 250 bin lira para kazanmam lazım.
Savunduğun fikirler işine zarar veriyor mu peki?
Evet; benim bu tutumumdan, düşüncelerimden, özgürlüğümden müşterilerimden de kaybebiliyorum. Çünkü benim müşterilerim benim karşı olduğum sistemden para kazanarak zenginleşen insanlar. Onlar benim özgürlüğümü satın almak istiyor benim sanatımı satın alarak. Ama benim elbiselerim ile onları örtmekten öteye gidemediğimi bilmeden… Tabii bu tümü için geçerli değil, 3 nesildir dostane ve güven ilişkileri içinde olduğumuz aileler de var. Zaten önemli olan ‘aile terzisi’ olabilmek. İlerleyen yaşımı ve tecrübelerimi daha çok anladığımdan daha çok sivrileşiyormuşum gibi geliyor. Mesele bu kadar basit.
Sanat camiasında eşcinselliğini gizleyenler hakkında neler düşünüyorsun?
Onlar zaten sanırım şişme erkek bebek ile yaşıyorlar. Benden çok namuslu onlar. Onlar beni ilgilendirmiyor. Hepsi arkadaşım, onlar hani öyle demeç veriyorlar ya. Sanat camiası falan, bizde yok sadece Bülent Ersoy geliyor. Medyalara düşüyoruz sonra. Magazin programlarında kavga ettiriyorlar bizi. Yine birbirimizi arıyoruz. Daha dün aradı Bülent Hanım ‘Hayırlı Ramazanlar’ diledi. Orucunu tutuyormuş o gün bugün... ‘LGBT Onur Yürüyüşü’ne gideceğimizi söyledim. “Sen de gel” dedim. “Oruçluyum gelemem, selam söyle oradakilere” dedi. Sağ olsun onu bile söylemesi bir şeydir. Bir değişimdir onun için. Armağan Çağlayan’ın işi çıkmış gelemiyormuş. Dedikodu tabii bunlar bana söylenen. Ben tabii, o gelsin bu gelsin, öteki de gelsin, Romeo kasetim satılsın derdinde olan biri değilim. Zannediyorlar ki Türkiye’de, eşcinsellik dokunarak bulaşır. O zaman sanat camiasına girersek bunların Ebola Virüsü gibi imha edilmesi lazım. Bunlar ‘eğri cinsel’ ‘eş’ bile değil.
Siyasete atılmayı düşünmüyor musun?
Eğer Türkiye’de hapse girmezsem, bir kumpasa gitmezsem ki bunlar ile uğraşıyorum, Çağla’cığım biliyorsun genel seçimlerde bağımsız milletvekilliği adaylığımı koymayı düşünüyorum. Büyük bir ihtimal ile Ankara düşünüyorum. Alırım ya da alamam hiç umurumda değil. Gerçekten devleti kurtaracağım, köprü yapacağım, yol yapacağım demiyorum. Ben şunu söylüyorum, bir bağımsız milletvekili olarak bu ülkenin belli ezilenlerinin hepsine zaten yetemem, ben tek başımayım. Bir müslüman coğrafyada, bir eşcinsel milletvekilinin olacağının da tarihe kaydedilmesini istiyorum.
Sürüngenler hep ayaklananları kıskanırlar.
Muammer Ketenci ile neden tartıştınız?
Televizyona çıkmış, Mesut Yar’da, benim haberim yok.
Ben zaten yasaklı olduğum kanalları dahi seyretmem. Dudak dudağa resimlerimiz var internette biliyorsun. O AKP’li ben Atatürkçüyüm. Benimle öpüştü o zaman, şakadan yani. Çıkmış televizyona, bana anlattılar: Barbaros Şansal modacı değil, Mimar Sinan Güzel Sanatlar’dayım ben, falan filan demiş. Ben o Mimar Sinan denen üniversite de hoca olmayı bile kabul etmiyorum. Türkiye’de üniversite sistemi bitik durumdadır. Daha yeni kaleme aldığım Aydınlık Gazetesindeki makalemi lütfen okuyun. Başlığı ‘Yürüversite’... Bu iş bitmiştir. Türkiye’de yüksek öğrenim yoktur. Muammer Ketenci’ler falan bir dursunlar. Biraz Muazzez Ersoy gibi geliyor bana. Muazzez Abacı ile Bülent Ersoy’un kırması.
(Burada tebessüm ile gülüyorum ve bana da bir taş geldi düşüncesi ile Barbaros’a bakarken o ne demek isteyeceğimi anlayıp cevabını veriyor. Bu cevap Barbaros nezninde herkese hitap olsun.)
Sen zaten Çağla Akalın. Çağla Şikel ile Demet’in kırması. Benim arkadaşım zaten ikisi de. Ama seninki ironi. Sen ikisinin ortasındasın. Sen cinsel olarak da fiziksel olarak da düşünsel olarak da başka bir üçüncü noktadasın. Bunu senin söyleme özgürlüğün var. Benim de var.
Bundan sonraki planların neler?
2015 Ocak ayında 1097 küsur lira emekli maaşım ile SGK’dan emekli oluyorum. Yani bu yılın sonunda emekli bir T.C vatandaşıyım. Bir de 83 yaşında ustam var 26 yıllık. Arkadaşım, dostum ve iş ortağım. Bir de benim dostlarım da var biliyorsun. Hayatımda büyük bir devrim yapacağım. Bir yandan siyaset düşünüyorum bir yandan eğitim düşünüyorum. ‘Moda Filozofisi’ni Türkiye’ye öğreteceğim. Necla Seyhun’un eksikliklerini kapatacak, yani bugün içine girdiğin bu röportajı yaptığın inşaatlar falan bu olayın son hazırlığı. Bu sene Yıldırım Mayruk dünyada hiçbir yerde olmayan imtihan ile kabul edilen bir kısmını belki bursla karşılayabilirim imkanım el verdiğince, gerçekten Türkiye tarihinin en pahalı eğitimlerinden birini hayalimdeki elbiseyi dikmeyi öğreteceğim insanlara. Bu atölyenin kalfaları insanlarıyla malzemeleri ile stokları ile vs. bunları gerçekleştirecekler. Kendi üzerlerinde gerçekleştirecekler. Böyle bir proje. Uzun yıllar yurtdışında okuduğum için uluslararası bir çok sempozyumlara da gittim. Onlarla da görüştüm. Çok önemli bir sunum olarak da kısa film olarak dünya üniversitelerine gidecek bir proje olacak.
Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim…
Asıl ben sizlere teşekkür ederim…
Ve bizler hazırlanıp 22 LGBT Onur Yürüyüşü için yola koyulduk, eğlendik güldük oynadık…
Röportaj: Çağla Akalın / www.caglaakalin.com / @caglaakalin
Fotoğraflar: Erse Gün
http://www.magazinduayeni.com/haber/13486/barbaros-sansal-cagla-akalina-anlatti-bagimsiz-escinsel-milletvekili-adayiyim.aspx
cıvıl cıvıl ve keyifli bir söyleşi oldu.
Barbaros Şansal güne nasıl başlar?
Yarım paket bisküvi süte doğranmış… Bazen sütü kesik hazır kahve, yanında yarım paket sigara ile başlıyor benim günüm bahçede yazın. Kışın tabii ki ya çatı katında ya bodrum katında. Salonlarım çok büyük olduğu için kendimi yalnız hissediyorum. Bu yüzden bodrum ve çatı katına sığınıyorum ve gideriyorum yalnızlığımı tek başıma. Sonra arabayı çalıştırıyorum, işe geliyorum; İstanbul trafiğinde 1 saat. Yıldırım Bey ile birlikte…
İşte neler yapıyorsun?
Birde iş hayatımız yani Atölye var. Atölyede prova var. İthalat, ihracat, müşteri, personel vs. Akşam 19:30 da bitiyor genelde işim. Ondan sonra tekrar 1 - 1.5 saatte Sarıyer’e dönüyorum. Barınaktan aldığım hayvanlarım ile ilgileniyorum. Haftanın iki ya da üç günü böyle geçiyor.
Ya diğer günler?
Aslında tam da böyle değil tabii ki her günüm. Mecburiyetler de var. Bir gelinlik veriyorsun. Çok ağır bir bakanın erkek kardeşinin düğünü. Onun gelinliğini yapıyorsun ve onun düğününe gidiyorsun. O düğünde sana ayrılan masada on tane takkeli adam oturuyor ve senin masanı işgal etmişler. Hani 9 adam otursa ve sen otursan durumu dengeleye bilirsin. Ama sana yer kalmayınca ne yapıyorsun otelin barına geçiyorsun mecburen. Otelin barına geçtikten sonra 29’daki düğünü tercih ediyorsun tabii mecburen. Orada daha çok eğlenen bir hayat var.
Senin bir de protest bir kimliğin var…
Evet biliyorsun, nöbetçi direnişçiyim zaten. Nerede bir eylem nerede bir direniş var tutamıyorum kendimi orada direniyorum. Böyle bir bağımlılığım var Bonzai’den daha az zarar veren. Sağolsunlar emniyet genel müdürlüğü ve polis arkadaşlar ile akraba ilişkileri içindeyiz. Her eylemde önce hal hatır sorup, ne yapacağımı soruyorlar. Haftanın bir iki günü savcılıklarım var, gidip ifade verip bir de yargılandığım mahkemeler var. Tüm bunlara ilave haftanın bir ya da iki günü, ya eğitim amaçlı ya da ticari amaçlı gerek yurtiçi gerek yurtdışı seyahetlerim var. Bunun dışında ne var hiçbir şey yok. Bunun dışında seks yok. Aşk yok. Flört yok. Uyuşturucu satıcılığı yok. İhaleye fesat karıştırmak yok. Rüşvet yok. Seçim yok.
Geçim derdi var mı peki?
Geçim derdi tabii ki var. 27 personel çalışıyor. İşte böyle bir hayatın içerisinde yaşıyorsun Türkiye’de. Arada kimsenin bilmediği bir yerlere kaçıyorum. Bunu kimsenin bilmesine gerek yok. Bilen bir kişi biliyor, onun bilmesi de yeterli zaten.
(Biz söyleşiyi sürdürürken bir çok insan içeri girip çıkıyor)
Gördüğün gibi böyle bir hücre evim var. Girenler çıkanlar... Yatacak yerim yok deyip gelenler… Kapıyı çalıp çorba parası isteyen tinerciler.. Benim parkta baktığım evcil hayvanlarım ve onların gıdacıları, ayrı bakıcıları. Böyle bir hayat işte... Benim hayatım çok merak edilecek bir hayat değil Çağla. Benim hayatım o kadar ulu orta bir hayat ki… Şeffaf yaşıyorum her şeyi.
Bu kadar yardımlar yapıyorsun ama hep sivri dilin ile gündem oluyorsun. Neden bu yönünü anlatmıyorsun?
Gerek yok onları söylemeye. Okullara isim yazdırmanın manası yok. Okul kitaplarında hatırlanmanın manası var. Bizim yanımızda bizimle birlikte çalışan 27 kişi var. Bu 27 kişinin maaşları, sigortaları, ulaşımı, sosyal güvenliği. En basit hesap ile bana ve Yıldırım Bey’e kurumsal hesap ile maliyeti 100 bin lira. Ben her ay çalışanlarıma 100 bin lira ödemekle mükellefim. Bir 100 bin de devlete vermek zorundayım. Ayda 200 bin lira ödemek için benim ayda hadi yasal olarak yüzde 30 kazanayım desem 250 bin lira para kazanmam lazım.
Savunduğun fikirler işine zarar veriyor mu peki?
Evet; benim bu tutumumdan, düşüncelerimden, özgürlüğümden müşterilerimden de kaybebiliyorum. Çünkü benim müşterilerim benim karşı olduğum sistemden para kazanarak zenginleşen insanlar. Onlar benim özgürlüğümü satın almak istiyor benim sanatımı satın alarak. Ama benim elbiselerim ile onları örtmekten öteye gidemediğimi bilmeden… Tabii bu tümü için geçerli değil, 3 nesildir dostane ve güven ilişkileri içinde olduğumuz aileler de var. Zaten önemli olan ‘aile terzisi’ olabilmek. İlerleyen yaşımı ve tecrübelerimi daha çok anladığımdan daha çok sivrileşiyormuşum gibi geliyor. Mesele bu kadar basit.
Sanat camiasında eşcinselliğini gizleyenler hakkında neler düşünüyorsun?
Onlar zaten sanırım şişme erkek bebek ile yaşıyorlar. Benden çok namuslu onlar. Onlar beni ilgilendirmiyor. Hepsi arkadaşım, onlar hani öyle demeç veriyorlar ya. Sanat camiası falan, bizde yok sadece Bülent Ersoy geliyor. Medyalara düşüyoruz sonra. Magazin programlarında kavga ettiriyorlar bizi. Yine birbirimizi arıyoruz. Daha dün aradı Bülent Hanım ‘Hayırlı Ramazanlar’ diledi. Orucunu tutuyormuş o gün bugün... ‘LGBT Onur Yürüyüşü’ne gideceğimizi söyledim. “Sen de gel” dedim. “Oruçluyum gelemem, selam söyle oradakilere” dedi. Sağ olsun onu bile söylemesi bir şeydir. Bir değişimdir onun için. Armağan Çağlayan’ın işi çıkmış gelemiyormuş. Dedikodu tabii bunlar bana söylenen. Ben tabii, o gelsin bu gelsin, öteki de gelsin, Romeo kasetim satılsın derdinde olan biri değilim. Zannediyorlar ki Türkiye’de, eşcinsellik dokunarak bulaşır. O zaman sanat camiasına girersek bunların Ebola Virüsü gibi imha edilmesi lazım. Bunlar ‘eğri cinsel’ ‘eş’ bile değil.
Siyasete atılmayı düşünmüyor musun?
Eğer Türkiye’de hapse girmezsem, bir kumpasa gitmezsem ki bunlar ile uğraşıyorum, Çağla’cığım biliyorsun genel seçimlerde bağımsız milletvekilliği adaylığımı koymayı düşünüyorum. Büyük bir ihtimal ile Ankara düşünüyorum. Alırım ya da alamam hiç umurumda değil. Gerçekten devleti kurtaracağım, köprü yapacağım, yol yapacağım demiyorum. Ben şunu söylüyorum, bir bağımsız milletvekili olarak bu ülkenin belli ezilenlerinin hepsine zaten yetemem, ben tek başımayım. Bir müslüman coğrafyada, bir eşcinsel milletvekilinin olacağının da tarihe kaydedilmesini istiyorum.
Sürüngenler hep ayaklananları kıskanırlar.
Muammer Ketenci ile neden tartıştınız?
Televizyona çıkmış, Mesut Yar’da, benim haberim yok.
Ben zaten yasaklı olduğum kanalları dahi seyretmem. Dudak dudağa resimlerimiz var internette biliyorsun. O AKP’li ben Atatürkçüyüm. Benimle öpüştü o zaman, şakadan yani. Çıkmış televizyona, bana anlattılar: Barbaros Şansal modacı değil, Mimar Sinan Güzel Sanatlar’dayım ben, falan filan demiş. Ben o Mimar Sinan denen üniversite de hoca olmayı bile kabul etmiyorum. Türkiye’de üniversite sistemi bitik durumdadır. Daha yeni kaleme aldığım Aydınlık Gazetesindeki makalemi lütfen okuyun. Başlığı ‘Yürüversite’... Bu iş bitmiştir. Türkiye’de yüksek öğrenim yoktur. Muammer Ketenci’ler falan bir dursunlar. Biraz Muazzez Ersoy gibi geliyor bana. Muazzez Abacı ile Bülent Ersoy’un kırması.
(Burada tebessüm ile gülüyorum ve bana da bir taş geldi düşüncesi ile Barbaros’a bakarken o ne demek isteyeceğimi anlayıp cevabını veriyor. Bu cevap Barbaros nezninde herkese hitap olsun.)
Sen zaten Çağla Akalın. Çağla Şikel ile Demet’in kırması. Benim arkadaşım zaten ikisi de. Ama seninki ironi. Sen ikisinin ortasındasın. Sen cinsel olarak da fiziksel olarak da düşünsel olarak da başka bir üçüncü noktadasın. Bunu senin söyleme özgürlüğün var. Benim de var.
Bundan sonraki planların neler?
2015 Ocak ayında 1097 küsur lira emekli maaşım ile SGK’dan emekli oluyorum. Yani bu yılın sonunda emekli bir T.C vatandaşıyım. Bir de 83 yaşında ustam var 26 yıllık. Arkadaşım, dostum ve iş ortağım. Bir de benim dostlarım da var biliyorsun. Hayatımda büyük bir devrim yapacağım. Bir yandan siyaset düşünüyorum bir yandan eğitim düşünüyorum. ‘Moda Filozofisi’ni Türkiye’ye öğreteceğim. Necla Seyhun’un eksikliklerini kapatacak, yani bugün içine girdiğin bu röportajı yaptığın inşaatlar falan bu olayın son hazırlığı. Bu sene Yıldırım Mayruk dünyada hiçbir yerde olmayan imtihan ile kabul edilen bir kısmını belki bursla karşılayabilirim imkanım el verdiğince, gerçekten Türkiye tarihinin en pahalı eğitimlerinden birini hayalimdeki elbiseyi dikmeyi öğreteceğim insanlara. Bu atölyenin kalfaları insanlarıyla malzemeleri ile stokları ile vs. bunları gerçekleştirecekler. Kendi üzerlerinde gerçekleştirecekler. Böyle bir proje. Uzun yıllar yurtdışında okuduğum için uluslararası bir çok sempozyumlara da gittim. Onlarla da görüştüm. Çok önemli bir sunum olarak da kısa film olarak dünya üniversitelerine gidecek bir proje olacak.
Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim…
Asıl ben sizlere teşekkür ederim…
Ve bizler hazırlanıp 22 LGBT Onur Yürüyüşü için yola koyulduk, eğlendik güldük oynadık…
Röportaj: Çağla Akalın / www.caglaakalin.com / @caglaakalin
Fotoğraflar: Erse Gün
http://www.magazinduayeni.com/haber/13486/barbaros-sansal-cagla-akalina-anlatti-bagimsiz-escinsel-milletvekili-adayiyim.aspx
↧
Madrid'deki Eşcinsellik Onuru haftası
Bu yılki Eurovision şarkı yarışmasının galibi Avusturyalı transseksüel Conchita Wurst, Madrid'deki "Eşcinsellik Onuru" haftası etkinliklerinin onur konuğu oldu.
Hayatında ikinci kez Madrid'e gelen Conchita'ya Madridliler büyük ilgi gösterdi.
Etkinliklerin açılışına katılan Conchita, ilgiden çok memnun olduğunu ifade ederken, Eurovision'daki kıyafeti nedeniyle, organizatörlerden Shangay dergisi tarafından "en güzel kostüm"ödülüne layık görüldü.
Conchita, Eurovision'u kazanmadan önce çok daha özgür olduğunu belirtirken, kendi çizgisinde ilerlemeye devam etmek istediğini vurguladı. Eurovision'u kazanarak ünlendiğini ve profesyonel bir kadro ile çalışarak bunu korumak ve yıldız bir şarkıcı olma yolunda ilerlemek istediğini kaydeden Conchita, yeni bir albüm hazırlığında olduğunu da dile getirdi. Conchita ayrıca, "Eurovision'da geçtiğimiz yıllarda siyasi olan oy kullanma sisteminin artık çok daha iyi olduğunu" savundu.
Madrid Belediyesi'nin son 2 yıldır etkinliklere bazı engellemeler getirmesini de eleştiren Conchita, "Maalesef etkinlikler hep sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Bunu neden yapıyorlar anlamıyorum. Kimseye zarar verilmiyor, sadece birlik içinde olmamızı kutluyoruz. Başarılı olan bir organizasyona neden engel getirmek isterler anlayamıyorum. Bu bir saygı meselesi" açıklamasında bulundu.
Avusturyalı şarkıcı, 4 Temmuz akşamı Madrid'deki Vicente Calderon Stadı'nda konser verecek.
Bu arada Avrupa'nın en büyük "Eşcinsellik Onuru" etkinliğinin yapıldığı Madrid'e hafta boyunca 2 milyona yakın eşcinsellin akın etmesi beklenirken, kent esnafının bu etkinlikten sağlayacağı gelirin, 110 milyon avroyu bulacağı tahmin ediliyor. Müzik, şov, eğlence ağırlıklı etkinlikler kapsamında topuklu ayakkabı koşusu da yapılıyor. Madrid'deki "Eşcinsellik Onuru" yürüyüşü ise 5 Temmuz Cumartesi günü gerçekleşecek.
Hayatında ikinci kez Madrid'e gelen Conchita'ya Madridliler büyük ilgi gösterdi.
Etkinliklerin açılışına katılan Conchita, ilgiden çok memnun olduğunu ifade ederken, Eurovision'daki kıyafeti nedeniyle, organizatörlerden Shangay dergisi tarafından "en güzel kostüm"ödülüne layık görüldü.
Conchita, Eurovision'u kazanmadan önce çok daha özgür olduğunu belirtirken, kendi çizgisinde ilerlemeye devam etmek istediğini vurguladı. Eurovision'u kazanarak ünlendiğini ve profesyonel bir kadro ile çalışarak bunu korumak ve yıldız bir şarkıcı olma yolunda ilerlemek istediğini kaydeden Conchita, yeni bir albüm hazırlığında olduğunu da dile getirdi. Conchita ayrıca, "Eurovision'da geçtiğimiz yıllarda siyasi olan oy kullanma sisteminin artık çok daha iyi olduğunu" savundu.
Madrid Belediyesi'nin son 2 yıldır etkinliklere bazı engellemeler getirmesini de eleştiren Conchita, "Maalesef etkinlikler hep sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Bunu neden yapıyorlar anlamıyorum. Kimseye zarar verilmiyor, sadece birlik içinde olmamızı kutluyoruz. Başarılı olan bir organizasyona neden engel getirmek isterler anlayamıyorum. Bu bir saygı meselesi" açıklamasında bulundu.
Avusturyalı şarkıcı, 4 Temmuz akşamı Madrid'deki Vicente Calderon Stadı'nda konser verecek.
Bu arada Avrupa'nın en büyük "Eşcinsellik Onuru" etkinliğinin yapıldığı Madrid'e hafta boyunca 2 milyona yakın eşcinsellin akın etmesi beklenirken, kent esnafının bu etkinlikten sağlayacağı gelirin, 110 milyon avroyu bulacağı tahmin ediliyor. Müzik, şov, eğlence ağırlıklı etkinlikler kapsamında topuklu ayakkabı koşusu da yapılıyor. Madrid'deki "Eşcinsellik Onuru" yürüyüşü ise 5 Temmuz Cumartesi günü gerçekleşecek.
↧
Okullar ve Hastanelerde Eşcinsellere Ayrımcılık Yasağı
İrlanda’da dini okullar ve hastaneler, ayrımcılık karşıtı yasaya uymakla yükümlü olacak; yani çalışanlarını cinsel yönelimi, boşanmış olması ya da bekar anne/baba olmasından dolayı işten çıkaramayacak.
İrlanda’da yapılan kanun değişikliği ile dini okullar ve hastaneler, ayrımcılık karşıtı yasaya uymakla yükümlü olacak.
Irish Times’ın haberine göre İş Kanunu’nda yapılan 28 Haziran 2014 tarihli değişikliğe göre dini eğitim yapan okullar ve hastaneler, çalışanın cinsel yönelimi, boşanmış olması ya da bekar anne/baba olmalarından dolayı bireyleri işten çıkaramayacak.
Değişiklik, Eğitim Bakanı Ruairi Quinn ve Adalet Bakanı Frances Fitzgerald’ın kararı ile Çalışma Hayatında Eşitlik Kanunu içinde de geçerli olacak. Bakan Quinn, önceden Çalışma Kanunu’nun LGBTİ bireylere eğitim ve sağlık sektöründe koruma sağlamayan 37. maddesini kaldırılması için harekete geçileceğini söylemişti.
Eşcinsel öğretmenlere uygulanan ayrımcılıkla mücadele sözü de vermiş olan Bakan Quinn ve Fitzgerald’ın teklifi hükümet tarafından kabul edildi ve önümüzdeki Eylül ya da Ekim’de yürürlüğe girecek.
Öğretmenler sendikası ve LGBTİ grupları, hali hazırdaki ayrımcılık karşıtı kanunun dini okullar ve kurumlar tarafından uygulanmamasına ve tarafların dini ve etik sebeplerle kanun hükmünde çekilme uygulamasına karşı uzun süreli bir kampanya başlatmıştı.
Mevcut kanuna göre, dini kurumlar tarafından fonlanan veya kontrol edilen eğitim ve tıbbi kurumlarda “kurumun dini değerlerini/programını korumak amacıyla” bir çalışana iltimas geçildiği zaman, ayrımcılık karşıtı herhangi bir kanun ihlal edilmiş sayılmıyordu. Bu da dini değerlerle çatışan cinsel yönelimlere, aile yaşayış tarzına ve bireysel haklara karşı negatif tutumlara sebep oluyordu. LGBTİ aktivistlerine göre, yapılacak son değişiklikle eşcinsel çalışanlar daha güvende olacak. (DG/ÇT)
Bianet
İrlanda’da yapılan kanun değişikliği ile dini okullar ve hastaneler, ayrımcılık karşıtı yasaya uymakla yükümlü olacak.
Irish Times’ın haberine göre İş Kanunu’nda yapılan 28 Haziran 2014 tarihli değişikliğe göre dini eğitim yapan okullar ve hastaneler, çalışanın cinsel yönelimi, boşanmış olması ya da bekar anne/baba olmalarından dolayı bireyleri işten çıkaramayacak.
Değişiklik, Eğitim Bakanı Ruairi Quinn ve Adalet Bakanı Frances Fitzgerald’ın kararı ile Çalışma Hayatında Eşitlik Kanunu içinde de geçerli olacak. Bakan Quinn, önceden Çalışma Kanunu’nun LGBTİ bireylere eğitim ve sağlık sektöründe koruma sağlamayan 37. maddesini kaldırılması için harekete geçileceğini söylemişti.
Eşcinsel öğretmenlere uygulanan ayrımcılıkla mücadele sözü de vermiş olan Bakan Quinn ve Fitzgerald’ın teklifi hükümet tarafından kabul edildi ve önümüzdeki Eylül ya da Ekim’de yürürlüğe girecek.
Öğretmenler sendikası ve LGBTİ grupları, hali hazırdaki ayrımcılık karşıtı kanunun dini okullar ve kurumlar tarafından uygulanmamasına ve tarafların dini ve etik sebeplerle kanun hükmünde çekilme uygulamasına karşı uzun süreli bir kampanya başlatmıştı.
Mevcut kanuna göre, dini kurumlar tarafından fonlanan veya kontrol edilen eğitim ve tıbbi kurumlarda “kurumun dini değerlerini/programını korumak amacıyla” bir çalışana iltimas geçildiği zaman, ayrımcılık karşıtı herhangi bir kanun ihlal edilmiş sayılmıyordu. Bu da dini değerlerle çatışan cinsel yönelimlere, aile yaşayış tarzına ve bireysel haklara karşı negatif tutumlara sebep oluyordu. LGBTİ aktivistlerine göre, yapılacak son değişiklikle eşcinsel çalışanlar daha güvende olacak. (DG/ÇT)
Bianet
↧