↧
Fresh Knits by Matt Brown for Male Model Scene
↧
Hakan Ural ateş püskürdü
Sibel Can'ın eski eşi Engincan'ın babası Hakan Ural konuk olduğu 'Söylemezsem Olmaz' programında çok konuşulacak açıklamalar yaptı.
Hakan Ural, oğlu hakkında yapılan eleştiriler için 'Engincan'ın bir tarzı var. Allah'tan Engincan hiçbir şeyi umursamıyor' yorumunda bulundu.
Ural, 'Engincan'ın bir tarzı var. Sanatçı çocuklarının medyatik olması kaçınılmaz bir şey. Benim çocuklarım da her türlü eleştiriye açık olmalı. İnsanları eleştirebilirsiniz ama şahsiyetlerine, haysiyetlerine, onurlarına laf edildiği noktada sıkıntı çıkar.
Fütursuz bir isim çıkıyor, sırf gündem olmak için oğlum hakkında abuk sabuk laflar ediyor. Lan oğlum senin evladın yok mu? Seni kim büyüttü? Çok korkuyordum üzülüp içine atacak diye. Allah'tan Engincan'ın hiçbir şey umrunda değil" diye konuştu.
İyiniyetim suistimal edilirse, ilişkilerim sosyallik çerçevesnde kişinin karakterine paralel mesafeli olur ve pamuk ipliğine bağlıdır artık.
mynet
↧
↧
Ayı Sözlük
Mekanda bulunan has gacı bir başka seks işçisi, başından geçen şu olayı aktardı: “Ay geçen gün geldim buraya iki manti. ‘Biz emo’yuz’ dediler. Ben de ‘emo da ne demek queer gibi bir şey mi’ diye sorunca ‘yok biz aktifiz’ demesinler mi?” [...] Kısa sürede ev başka lgbtt bireylerle doldu ve gullüm’e başladık.*
Queer dil uçsuz bucaksız...
Üç yılı aşkın süredir yayına devam eden Ayı Sözlük portalının kurucusu Dark Bear’la queer (tuhaf / acayip / şüpheli v.b.) sözlüğü konuştuk.
Sözlüğün amacınızdan bahsedebilir misiniz?
LGBTİQ bireylerin sesini duyurmak, genç LGBTİQ’lerin hayata küsmeden kendileriyle barışık olmalarına alan açmak; yalnız veya yanlış olmadıklarını anlatmak, transfobi ve homofobiye karşı durmak...
Siteyi kurarken hiçbir zaman ticari amaç gütmedim. Halen de sitenin bir çok eksiğini kendim karşılıyorum.
Adı neden Ayı Sözlük?
Ben kendimi “ayı” olarak nitelendiriyorum fakat bilinen “ayı” kültürünün de biraz dışında kalıyorum fikir ve davranış olarak...
Sözlük** adının da eşcinsel ayılar ile bir ilgisi yok. Ayı figürü bazen bir çocuğun sarılarak uykuya daldığı, güvenip sevdiği sevimli bir figürken bazen utangaç ve yalnız yaşamayı seven, hayatta kalabilmek için avlanan bir doğa canlısı... Bazen de burnundan halka geçirilerek, acı çektirilerek sokaklarda zincirlerle dolaştırılan, insan zorbalığına yenik düşmüş bir figür...
Başka isim düşünmüş müydünüz?
Bundan üç yıl önce “LGBTİQ sözlük”, “eşcinsel sözlük” veya benzer bir isimle çıkmaya hem cesaret edemezdim hem de bunun da bir ayrımcılık olabileceğini düşünmüştüm. Hala da öyle... Cinsel yönelimlerimizi insanların gözüne sokmamaktan yanayım.
Yazarlar LGBTİQ bireylerden mi oluşuyor?
Sözlükte kapımız herkese açık. Yazarlar arasında avukat, psikolog, yazılımcı, editör ve moderatör arkadaşlarımız var. Sözlük dendiğinde küçümsenmemeli. Bu tür çalışmalara ciddi emekler harcanıyor.
Etkinlikleriniz nasıl ilerliyor?
Bugüne kadar 56 etkinliğimiz oldu. Biz bu etkinliklere “sözlük zirvesi” diyoruz. Sözlükte de zirve başlığı altında bu etkinlikleri üye olmadan görmek mümkün.
Zirvelerden bahsedebilir misiniz?
Taksimde düzenlediğimiz ilk zirvemiz 30 Ağustos 2011’de yapıldı. Sözlükteki yazarlarla ilk bir araya gelişimiz... Bir yazarımızın Mersin’den getirdiği Kerebiç’i afiyetle yememiz aklımda kalanlardan...
Sonra, babası tarafından gay olduğu için öldürülen Ahmet Yıldız’ın hayatından kesitler sunan Zenne filmi zirvesinde, filmi Ahmet Yıldız’ı bizzat tanımış olan yazarlarla bir arada izlemek duygusal anlar yaşamamıza sebep olmuştu.
Para biriktirip Trabzon’daki hayvan barınağına destek ziyareti gerçekleştirmiştik.
Eşcinsel edebiyatından yazarlarla bir araya gelmiştik.
Mayıs 2013’te “ötekileştirmek ve ayrımcılık”, “hak öznesi olarak doğa ve türcülük”, “sokak çocukları”, “çocuk istismarı”, “kadına yönelik şiddet”, “homofobi”, “kimlik çatışması”, “toplumsal cinsiyet” ve "kendi"nin bilgisine ulaşmak gibi konuları konuşmuştuk.
Eylül 2013’te trans bireylerin hayatlarından kesitler sunan Teslimiyet filmini izleyip sonrasında da oyuncu ve yönetmenlerle söyleşi yapmıştık.
Haziran 2014’te 10.Hormonlu Domates Ödülleri gecesine yine yazarlarla katılmıştık. O gece sunucu olan Seyhan Arman’dan temsili ödül almıştım. O hormonlu domatesi hala evimde saklarım...
Kasım 2014’te tamamen dayanışma için organize edilmiş olan Trans Gay Fashion Defilesi’ne katılım sağladık. Hayatlarını zorluklarla devam ettiren trans arkadaşlarımızın misafirhanelerindeki sıkıntılarını çözmek adına organize edilmişti. Katılmak bizim için önemliydi; bizi mutlu etmişti.
Onur yürüyüşüne de ekip olarak katılıyorsunuz değil mi?
Onur Yürüyüşü’ne her yıl yazarlarla bir araya gelerek katılıyoruz, evet. Özellikle 2013 yılında Ayı Sözlük bayraklarıyla katıldığımız yürüyüş hiç aklımdan çıkmaz. Orada tüm LGBTİQ bireylerin ve bizleri destekleyen herkesin bir arada özgürce yürümesi kadar keyifli başka bir şey olamaz!
Geriye dönük bir nostalji yaşatınız bana, teşekkür ederim.
--
* Tuna Erdem’in Hizadan Çıkmaya, Yoldan Sapmaya ve Çıkıntı Olmaya Dair: Kimlik Değil Cinsellik! Tektip Cinsellik Değil, Cinsel Çeşitlilik! adlı makalesinden alıntıdır. (Makalenin yer aldığı kitabı Cüneyt Çakırlar ve Serkan Delice hazırlamış: “Cinsellik Muamması - Türkiye’de Queer Kültür ve Muhalefet”)
** Ayı Sözlük: http://ayisozluk.com/ (10 entry’den sonra üyeliğiniz onaylanıyor ve yazmaya başlıyorsunuz. Queer kültürden uzak kalmak istemeyenlere / meraklısına duyurulur!)
Hande Çayır - T24
Queer dil uçsuz bucaksız...
Üç yılı aşkın süredir yayına devam eden Ayı Sözlük portalının kurucusu Dark Bear’la queer (tuhaf / acayip / şüpheli v.b.) sözlüğü konuştuk.
Sözlüğün amacınızdan bahsedebilir misiniz?
LGBTİQ bireylerin sesini duyurmak, genç LGBTİQ’lerin hayata küsmeden kendileriyle barışık olmalarına alan açmak; yalnız veya yanlış olmadıklarını anlatmak, transfobi ve homofobiye karşı durmak...
Siteyi kurarken hiçbir zaman ticari amaç gütmedim. Halen de sitenin bir çok eksiğini kendim karşılıyorum.
Adı neden Ayı Sözlük?
Ben kendimi “ayı” olarak nitelendiriyorum fakat bilinen “ayı” kültürünün de biraz dışında kalıyorum fikir ve davranış olarak...
Sözlük** adının da eşcinsel ayılar ile bir ilgisi yok. Ayı figürü bazen bir çocuğun sarılarak uykuya daldığı, güvenip sevdiği sevimli bir figürken bazen utangaç ve yalnız yaşamayı seven, hayatta kalabilmek için avlanan bir doğa canlısı... Bazen de burnundan halka geçirilerek, acı çektirilerek sokaklarda zincirlerle dolaştırılan, insan zorbalığına yenik düşmüş bir figür...
Başka isim düşünmüş müydünüz?
Bundan üç yıl önce “LGBTİQ sözlük”, “eşcinsel sözlük” veya benzer bir isimle çıkmaya hem cesaret edemezdim hem de bunun da bir ayrımcılık olabileceğini düşünmüştüm. Hala da öyle... Cinsel yönelimlerimizi insanların gözüne sokmamaktan yanayım.
Yazarlar LGBTİQ bireylerden mi oluşuyor?
Sözlükte kapımız herkese açık. Yazarlar arasında avukat, psikolog, yazılımcı, editör ve moderatör arkadaşlarımız var. Sözlük dendiğinde küçümsenmemeli. Bu tür çalışmalara ciddi emekler harcanıyor.
Etkinlikleriniz nasıl ilerliyor?
Bugüne kadar 56 etkinliğimiz oldu. Biz bu etkinliklere “sözlük zirvesi” diyoruz. Sözlükte de zirve başlığı altında bu etkinlikleri üye olmadan görmek mümkün.
Zirvelerden bahsedebilir misiniz?
Taksimde düzenlediğimiz ilk zirvemiz 30 Ağustos 2011’de yapıldı. Sözlükteki yazarlarla ilk bir araya gelişimiz... Bir yazarımızın Mersin’den getirdiği Kerebiç’i afiyetle yememiz aklımda kalanlardan...
Sonra, babası tarafından gay olduğu için öldürülen Ahmet Yıldız’ın hayatından kesitler sunan Zenne filmi zirvesinde, filmi Ahmet Yıldız’ı bizzat tanımış olan yazarlarla bir arada izlemek duygusal anlar yaşamamıza sebep olmuştu.
Para biriktirip Trabzon’daki hayvan barınağına destek ziyareti gerçekleştirmiştik.
Eşcinsel edebiyatından yazarlarla bir araya gelmiştik.
Mayıs 2013’te “ötekileştirmek ve ayrımcılık”, “hak öznesi olarak doğa ve türcülük”, “sokak çocukları”, “çocuk istismarı”, “kadına yönelik şiddet”, “homofobi”, “kimlik çatışması”, “toplumsal cinsiyet” ve "kendi"nin bilgisine ulaşmak gibi konuları konuşmuştuk.
Eylül 2013’te trans bireylerin hayatlarından kesitler sunan Teslimiyet filmini izleyip sonrasında da oyuncu ve yönetmenlerle söyleşi yapmıştık.
Haziran 2014’te 10.Hormonlu Domates Ödülleri gecesine yine yazarlarla katılmıştık. O gece sunucu olan Seyhan Arman’dan temsili ödül almıştım. O hormonlu domatesi hala evimde saklarım...
Kasım 2014’te tamamen dayanışma için organize edilmiş olan Trans Gay Fashion Defilesi’ne katılım sağladık. Hayatlarını zorluklarla devam ettiren trans arkadaşlarımızın misafirhanelerindeki sıkıntılarını çözmek adına organize edilmişti. Katılmak bizim için önemliydi; bizi mutlu etmişti.
Onur yürüyüşüne de ekip olarak katılıyorsunuz değil mi?
Onur Yürüyüşü’ne her yıl yazarlarla bir araya gelerek katılıyoruz, evet. Özellikle 2013 yılında Ayı Sözlük bayraklarıyla katıldığımız yürüyüş hiç aklımdan çıkmaz. Orada tüm LGBTİQ bireylerin ve bizleri destekleyen herkesin bir arada özgürce yürümesi kadar keyifli başka bir şey olamaz!
Geriye dönük bir nostalji yaşatınız bana, teşekkür ederim.
--
* Tuna Erdem’in Hizadan Çıkmaya, Yoldan Sapmaya ve Çıkıntı Olmaya Dair: Kimlik Değil Cinsellik! Tektip Cinsellik Değil, Cinsel Çeşitlilik! adlı makalesinden alıntıdır. (Makalenin yer aldığı kitabı Cüneyt Çakırlar ve Serkan Delice hazırlamış: “Cinsellik Muamması - Türkiye’de Queer Kültür ve Muhalefet”)
** Ayı Sözlük: http://ayisozluk.com/ (10 entry’den sonra üyeliğiniz onaylanıyor ve yazmaya başlıyorsunuz. Queer kültürden uzak kalmak istemeyenlere / meraklısına duyurulur!)
Hande Çayır - T24
↧
Homofobi ve Transfobi Karşıtı Buluşma başlıyor
Siyasetten aktivizme, medyadan nefret söylemine, dünya tarihindeki yerinden ideolojilere çok sayıda konunun tartışılacağı “1. Homofobi ve Transfobi Karşıtı Anadolu ve Mezopotamya Buluşması” bugün Malatya’da başlıyor.
Malatya Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gençlik İnisiyatifi, 13-14 Şubat tarihleri arasında “Homofobi ve Transfobi Karşıtı Anadolu ve Mezopotamya Buluşması”nın ilkini düzenliyor. Malatya’daki sempozyumda siyasetten aktivizme, medyadan nefret söylemine, dünya tarihindeki yerinden ideolojilere çok sayıda konu masaya yatırılacak.
Kadir Bey Otel toplantı salonunda bugün başlayacak buluşmanın ilk oturumu 14 Şubat’ta saat 10:00’da Eyüp Çoban’ın moderasyonunda Siyah Pembe Üçgen Derneği’nden Demet Yanardağ’ın “Dünya Tarihinde LGBT’nin Yeri” üzerine konuşması üzerine olacak.
Ardından 11:15’te başlayacak ikinci oturumda, “Kürdistani LGBTİ’ler ve Diaspora Özelinde Konuşma ve LGBTİ Aktivizmi” konuşulacak. Oturumda Tolga Uyanık’ın moderatörlüğünde Pembe Hayat Derneği’nden Alican Kalan, Yedi Renk LGBT’den Elif Tuna Şahin ve Hevi LGBT’den Can Kaya konuşacak.
12:45’te başlayacak üçüncü oturum “LGBTİ Hareketi: İdeoloji ve Politika” üzerine olacak. KAOS GL’den Remzi Altunpolat’ın konuşacağı oturumun moderatörlüğünü Eyüp Çoban üstlenecek.
Dördüncü oturumun konusuysa “Medyada LGBTİ ve Nefret Söylemi” üzerine olacak. Gazeteci Serdar Korucu’nun konuşacağı oturumun moderasyonunu Alican Kalan yapacak.
15:15’te başlayacak beşinci ve son oturum “Türkiye’de LGBTİ Siyaseti”ne ayrılmış durumda. Hüsrev Orgun’un moderatörlüğünü yapacağı oturumda SPoD’den Deniz Zenan Şapka konuşmacı olacak.
CNN Türk
Malatya Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gençlik İnisiyatifi, 13-14 Şubat tarihleri arasında “Homofobi ve Transfobi Karşıtı Anadolu ve Mezopotamya Buluşması”nın ilkini düzenliyor. Malatya’daki sempozyumda siyasetten aktivizme, medyadan nefret söylemine, dünya tarihindeki yerinden ideolojilere çok sayıda konu masaya yatırılacak.
Kadir Bey Otel toplantı salonunda bugün başlayacak buluşmanın ilk oturumu 14 Şubat’ta saat 10:00’da Eyüp Çoban’ın moderasyonunda Siyah Pembe Üçgen Derneği’nden Demet Yanardağ’ın “Dünya Tarihinde LGBT’nin Yeri” üzerine konuşması üzerine olacak.
Ardından 11:15’te başlayacak ikinci oturumda, “Kürdistani LGBTİ’ler ve Diaspora Özelinde Konuşma ve LGBTİ Aktivizmi” konuşulacak. Oturumda Tolga Uyanık’ın moderatörlüğünde Pembe Hayat Derneği’nden Alican Kalan, Yedi Renk LGBT’den Elif Tuna Şahin ve Hevi LGBT’den Can Kaya konuşacak.
12:45’te başlayacak üçüncü oturum “LGBTİ Hareketi: İdeoloji ve Politika” üzerine olacak. KAOS GL’den Remzi Altunpolat’ın konuşacağı oturumun moderatörlüğünü Eyüp Çoban üstlenecek.
Dördüncü oturumun konusuysa “Medyada LGBTİ ve Nefret Söylemi” üzerine olacak. Gazeteci Serdar Korucu’nun konuşacağı oturumun moderasyonunu Alican Kalan yapacak.
15:15’te başlayacak beşinci ve son oturum “Türkiye’de LGBTİ Siyaseti”ne ayrılmış durumda. Hüsrev Orgun’un moderatörlüğünü yapacağı oturumda SPoD’den Deniz Zenan Şapka konuşmacı olacak.
CNN Türk
↧
HDP Meclis'e "Kadın Bakanlığı" için kanun teklifi verdi
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan "Kadın Bakanlığı" kurulması için kanun teklifi hazırladı.
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın TBMM Başkanlığı'na sunduğu teklife göre, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin politika oluşturmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek üzere Kadın Bakanlığı kurulacak.
Bakanlık, kadına yönelik şiddet, taciz ve istismarın önlenmesi için politikalar üretecek, eğitimin her aşamasında cinsiyet eşitliği bilincini artıracak, homofobi ve transfobi temelli ayrımcılık, şiddet ve nefret suçlarıyla mücadele edecek, kadının girişimciliğini destekleyecek, şiddet mağduru kadınlar için yaşam alanları oluşturacak, kadının siyasete eşit katımının sağlanması için politika üretecek, kadın kooperatifleri gibi alternatif ekonomik modeller yaratacak.
Bakanlığın hizmet birimleri arasında LGBTİ'lerin Statüsü Genel Müdürlüğü de bulunacak. Kadın hakları konusunda çalışmalarda bulunan tüm kadın örgütlerinin ve ilgili bakanlık ve kurumların temsilcilerinin katılımıyla "Kadın Statüsü Kurulu" oluşturulacak. Kurul yılda en az bir kez toplanacak.
Bakanlık, Kadın Bakanlığı Uzmanlığı ve Kadın Bakanlığı UzmanYardımcılığı kadroları oluşturacak.
CNN Türk
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'ın TBMM Başkanlığı'na sunduğu teklife göre, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin politika oluşturmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek üzere Kadın Bakanlığı kurulacak.
Bakanlık, kadına yönelik şiddet, taciz ve istismarın önlenmesi için politikalar üretecek, eğitimin her aşamasında cinsiyet eşitliği bilincini artıracak, homofobi ve transfobi temelli ayrımcılık, şiddet ve nefret suçlarıyla mücadele edecek, kadının girişimciliğini destekleyecek, şiddet mağduru kadınlar için yaşam alanları oluşturacak, kadının siyasete eşit katımının sağlanması için politika üretecek, kadın kooperatifleri gibi alternatif ekonomik modeller yaratacak.
Bakanlığın hizmet birimleri arasında LGBTİ'lerin Statüsü Genel Müdürlüğü de bulunacak. Kadın hakları konusunda çalışmalarda bulunan tüm kadın örgütlerinin ve ilgili bakanlık ve kurumların temsilcilerinin katılımıyla "Kadın Statüsü Kurulu" oluşturulacak. Kurul yılda en az bir kez toplanacak.
Bakanlık, Kadın Bakanlığı Uzmanlığı ve Kadın Bakanlığı UzmanYardımcılığı kadroları oluşturacak.
CNN Türk
↧
↧
VAHDET: AHLAKSIZLIĞIN MECLİSİ KURULUYOR
CHP’li Kadıköy Belediyesi, Kadıköy Kent Konseyi’nde ‘sapkın’ LGBTİ Meclisi kurmaya hazırlanıyor. Belediye daha evvel gazetesinde Peygamberimize hakaret eden karitatürlere yer vermişti.
Sahibi olduğu gazetede, Peygamber efendimize yönelik çirkin yayınları ile gündeme gelen Charlie Hebdo dergisinin görsellerini yayınlayan ve tartışmalı bir konu olan cemevleriyle ilgili hiçbir yetkinliği olmadığı eleştirilerine karşın ‘ibadethanedir’ kararı veren CHP’li Kadıköy Belediyesi, gene çok tartışılacak bir icraata daha imza atıyor. Belediye ‘sapkın’ LGBTİ’lerin şehir konseylerinde meclis kurmalarına imkan sağlama hazırlığı yapıyor.
CHP DESTEKLİ LGBTİ MECLİSİ
Belediye bünyesinde etkinlik gösteren Kadıköy Kent Konseyi’nde ‘sapkın’ LGBTİ’ler için de bir meclis kurulacak. CHP’lilerin desteği ile Kadıköy Kent Konseyi’nde LGBTİ Meclisi kurulması için bu haftasonu yapılacak Genel Kurul’a önerge verilecek. Genel Kurul toplantısı Kadıköy Belediyesi Meclis Binası Konferans Salonu’nda 15 Şubat günü yapılacak.
TÜRKİYE’DE İLK KİZ
CHP’nin yönergesinin kabul edilmesi durumunda Türkiye’de ilk defa bir LGBTİ Meclisi kurulmuş olacak. Yerel yönetimlerde LGBTİ’lere yoğun destek veren CHP’li Kadıköy Belediyesi, ‘LGBTİ Dostu Yerel Yönetimler Protokolü’ne de imza atan belediyeler arasında yer alıyor.
Vahdet Gazetesi
Sahibi olduğu gazetede, Peygamber efendimize yönelik çirkin yayınları ile gündeme gelen Charlie Hebdo dergisinin görsellerini yayınlayan ve tartışmalı bir konu olan cemevleriyle ilgili hiçbir yetkinliği olmadığı eleştirilerine karşın ‘ibadethanedir’ kararı veren CHP’li Kadıköy Belediyesi, gene çok tartışılacak bir icraata daha imza atıyor. Belediye ‘sapkın’ LGBTİ’lerin şehir konseylerinde meclis kurmalarına imkan sağlama hazırlığı yapıyor.
CHP DESTEKLİ LGBTİ MECLİSİ
Belediye bünyesinde etkinlik gösteren Kadıköy Kent Konseyi’nde ‘sapkın’ LGBTİ’ler için de bir meclis kurulacak. CHP’lilerin desteği ile Kadıköy Kent Konseyi’nde LGBTİ Meclisi kurulması için bu haftasonu yapılacak Genel Kurul’a önerge verilecek. Genel Kurul toplantısı Kadıköy Belediyesi Meclis Binası Konferans Salonu’nda 15 Şubat günü yapılacak.
TÜRKİYE’DE İLK KİZ
CHP’nin yönergesinin kabul edilmesi durumunda Türkiye’de ilk defa bir LGBTİ Meclisi kurulmuş olacak. Yerel yönetimlerde LGBTİ’lere yoğun destek veren CHP’li Kadıköy Belediyesi, ‘LGBTİ Dostu Yerel Yönetimler Protokolü’ne de imza atan belediyeler arasında yer alıyor.
Vahdet Gazetesi
↧
Dünyada ilk penis küçültme ameliyatı ABD'de yapıldı
Dünyada ilk penis küçültme ameliyatı ABD'de yapıldı Dünyada ilk kez ABD'de ürologlar bir "penis küçültme" ameliyatı gerçekleştirildi. Priapizm adı verilen ve istenmeyen, devamlı ereksiyon durumuna sahip olan 17 yaşındaki genç adamın penisinin şeklinin de bozuk olduğu bildirildi. Sağlık servisi 13 Şubat 2015 Dünyada ilk penis küçültme ameliyatı
Güney Florida Üniversitesi'nden ürolog Rafael Carrion, "Hastanın penisi 25 santim civarındaydı. O kadar büyüktü ki ereksiyon olduğunda uzunluğu değişmiyordu. Sadece balon gibi şişiyordu." dedi. Bu durumun hemen her erkeğin rüyası gibi lanse edilse de aslında bir kabusa dönüşebildiğini söyleyen Dr. Carrion, birçok uzmanın bir araya gelerek ameliyat tekniğine karar verdiğini söyledi.
Sonunda sorunundan kurtulan genç adamın ameliyatı The Journal of Sexual Medicine isimli tıbbi dergide yayınlandı. Uzmanlar ameliyatın ardından hastanın hiçbir ereksiyon probleminin kalmadığını ve başarılı bir operasyon olduğunu söyledi.
Hürriyet
Güney Florida Üniversitesi'nden ürolog Rafael Carrion, "Hastanın penisi 25 santim civarındaydı. O kadar büyüktü ki ereksiyon olduğunda uzunluğu değişmiyordu. Sadece balon gibi şişiyordu." dedi. Bu durumun hemen her erkeğin rüyası gibi lanse edilse de aslında bir kabusa dönüşebildiğini söyleyen Dr. Carrion, birçok uzmanın bir araya gelerek ameliyat tekniğine karar verdiğini söyledi.
Sonunda sorunundan kurtulan genç adamın ameliyatı The Journal of Sexual Medicine isimli tıbbi dergide yayınlandı. Uzmanlar ameliyatın ardından hastanın hiçbir ereksiyon probleminin kalmadığını ve başarılı bir operasyon olduğunu söyledi.
Hürriyet
↧
Ricardo Figueiredo By Hudson Rennan
↧
İngiliz sunucu: Oğlumun babası erkek kardeşim
İNGİLTERE’de yayınlanan “Queen of Shops” (Dükkanların Kraliçesi) programının yıldızı 54 yaşındaki Mary Portas, küçük oğlunun biyolojik babasının, erkek kardeşi Lawrence Newton olduğunu açıkladı.
Lezbiyen olan Portas sivil birliktelik yaşadığı eşi Melani Rickey’in “çocuklarının onunla da genetik bir bağı olmasını” istediğini ve bu nedenle erkek kardeşinden sperm bağışında bulunmasını rica ettiğini söyledi.
Rickey, 2012’de tüp bebek yöntemi ile Horatio’ya gebe kalmıştı.
Mary Portas ve Melani Rickey, sperm bağışlayanın kimliğini daha önce açıklamamıştı.
(Hürriyet-Dış haberler)
Lezbiyen olan Portas sivil birliktelik yaşadığı eşi Melani Rickey’in “çocuklarının onunla da genetik bir bağı olmasını” istediğini ve bu nedenle erkek kardeşinden sperm bağışında bulunmasını rica ettiğini söyledi.
Rickey, 2012’de tüp bebek yöntemi ile Horatio’ya gebe kalmıştı.
Mary Portas ve Melani Rickey, sperm bağışlayanın kimliğini daha önce açıklamamıştı.
(Hürriyet-Dış haberler)
↧
↧
Nereden nereye... İşte yeni işi
↧
Cemil İpekçi Bekir'i nüfusuna geçirdi
Cemil İpekçi, yakın arkadaşı Bekir Coşar ile onun eşi ve oğluna kendi soyadını verdi. Böylece "yeni İpekçiler" , ünlü modacının yasal varisleri olma hakkı kazandılar. Bekir Coşar yıllardır Cemil İpekçi'nin yanından ayrılmayan bir isimdi.
RADİKAL - Ünlü modacı Cemil İpekçi , çok sevdiği ve yıllardır yanından ayırmadığı Bekir Coşar'ı nüfusuna geçirdi.
MİRASIN BİR BÖLÜMÜNÜ BIRAKACAK
Ünlü modacı, Bekir Coşar'ın eşi Pınar ve ikilinin çocukları Ali'ye de İpekçi soyadını verdi. İpekçi'nin, mirasının bir bölümünü de yeni aile üyelerine bırakacağı öğrenildi.
"BEKİR PARAVAN"
Geçtiğimiz hafta bir televizyon programında itiraflarda bulunan İpekçi, 30 yıldır birlikte olduğu sevgilisinin yakın zamanda öldüğünü, sevgilisi olarak bilinen Bekir Coşar'ın ise asıl ilişkisini saklamak için "paravan" olduğunu söylemişti. (Ensonhaber)
RADİKAL - Ünlü modacı Cemil İpekçi , çok sevdiği ve yıllardır yanından ayırmadığı Bekir Coşar'ı nüfusuna geçirdi.
MİRASIN BİR BÖLÜMÜNÜ BIRAKACAK
Ünlü modacı, Bekir Coşar'ın eşi Pınar ve ikilinin çocukları Ali'ye de İpekçi soyadını verdi. İpekçi'nin, mirasının bir bölümünü de yeni aile üyelerine bırakacağı öğrenildi.
"BEKİR PARAVAN"
Geçtiğimiz hafta bir televizyon programında itiraflarda bulunan İpekçi, 30 yıldır birlikte olduğu sevgilisinin yakın zamanda öldüğünü, sevgilisi olarak bilinen Bekir Coşar'ın ise asıl ilişkisini saklamak için "paravan" olduğunu söylemişti. (Ensonhaber)
↧
GUPSE ÖZAY BARIŞ ARDUÇ
↧
'O benim hayatımın aşkı'

Geçtiğimiz günlerde evlenen Stephen Fry ile Elliot Spencer, 'evli' olarak ilk kez BAFTA ödül töreni sırasında basının karşısına çıkmıştı. Önceki gün Jonathann Ross Show'a katılan ikiliden Elliot Spencer, evliliğiyle ilgili ilk kez konuştu.
"İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Stephen benim hayatımın aşkı" diyen Spencer sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim evliliğimiz estetik, maddi durumlar veya şan şöhret üzerine kurulu değil, daha basit yaşıyoruz. Birlikte çok gülüyoruz. Mizah bizi birbirimize bağlıyor. Bir arkadaşımız bizi tanıştırdıktan üç yıl sonra bir partide tekrar karşılaşmıştık. İnanılmaz bir şey yaşadık."
"Çok mutluyum, evliliğin tadını çıkarıyorum. Her şey benim için çok yeni ve heyecanlı. Gerçekten başka hiçbir şey yapmıyorum. Şimdilik komedi işlerine ara verdim, fotoğrafçılığa yöneldim. Yaratıcılık gerektiren işlerle ilgileniyorum. Yakında bir sergi açmayı planlıyorum. Stephen ve tüm arkadaşlarım işlerimi görecekler."
Hürriyet
↧
↧
Mabel Matiz - Tuzla Buz
↧
Kibariye: Lezbiyen mezbiyen değiliz biz. Güzel kadınım ayol!
Kibariye şimdi Amerika’nın, önde gelen müzik okullarından Berklee College of Music’in ‘Ortadoğu’nun en güçlü ve kişilik sahibi sesleri’ listesinde...
...
İstanbul’da kaldım. Ve Seda Sayan’la oturmaya başladım.
Siz assolist misiniz o yıllar?
Kralından. Seda o zamanlar çalışmıyor. Onu renk olsun diye ben aldım. “Gel kız, bebek gibisin" dedim, onun aklında yoktu. Yemeği ben yapıyorum, bulaşıkları o yıkıyor.
Karı koca gibi yani...
Lezbiyen mezbiyen değiliz biz. Allahımıza şükürler olsun kız kardeş gibiydik.
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/28199986.asp
Hakan Gence - Hürriyet
...
İstanbul’da kaldım. Ve Seda Sayan’la oturmaya başladım.
Siz assolist misiniz o yıllar?
Kralından. Seda o zamanlar çalışmıyor. Onu renk olsun diye ben aldım. “Gel kız, bebek gibisin" dedim, onun aklında yoktu. Yemeği ben yapıyorum, bulaşıkları o yıkıyor.
Karı koca gibi yani...
Lezbiyen mezbiyen değiliz biz. Allahımıza şükürler olsun kız kardeş gibiydik.
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/28199986.asp
Hakan Gence - Hürriyet
↧
Rehan Karaca: “Bir gay’le evlenebilirim” derken, amacım cinsel ayrımcılığa dikkat çekmekti
- Bir radyo programında “Bir gay ile evlenebilirim” diyerek bir anda gündeme oturdunuz...
- Anlatmak istediğim birine sevgi duymanın illa cinsel içerikle olması gerekmediğiydi. İnsanları cinsel tercihleriyle yargılamamak lazım. Bana “George Michael’ın gay olduğunu öğrendiğinde hayallerin yıkıldı mı?” diye soruldu. Yıkılmadı çünkü onu cinsiyetinden dolayı sevmiyorum. Işığına bayılıyorum. Belki de gay olduğu için ışığı bu kadar yüksek. Gay’lerin sosyal statü içerisinde çok zevkli insanlar olduklarını, sanatsal yönlerinin çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Gay’lere karşı özel bir sevgim var. “Bir gay’le evlenebilirim” derken amacım cinsel ayrımcılığı unutmamız gerektiğini belirtmekti. İnsana insan gibi değer vermeliyiz.
Habertürk
- Anlatmak istediğim birine sevgi duymanın illa cinsel içerikle olması gerekmediğiydi. İnsanları cinsel tercihleriyle yargılamamak lazım. Bana “George Michael’ın gay olduğunu öğrendiğinde hayallerin yıkıldı mı?” diye soruldu. Yıkılmadı çünkü onu cinsiyetinden dolayı sevmiyorum. Işığına bayılıyorum. Belki de gay olduğu için ışığı bu kadar yüksek. Gay’lerin sosyal statü içerisinde çok zevkli insanlar olduklarını, sanatsal yönlerinin çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Gay’lere karşı özel bir sevgim var. “Bir gay’le evlenebilirim” derken amacım cinsel ayrımcılığı unutmamız gerektiğini belirtmekti. İnsana insan gibi değer vermeliyiz.
Habertürk
↧
Türkiye'nin ilk azınlık LGBTİ oluşumu: Ahura LGBTİ
Darin ve Demet, 1.5 ay önce Farsça 'bilginin efendisi' anlamına gelen Ahura ismindeki Türkiye'deki ilk azınlık LGBTİ oluşumunu kurdu. Pek çok nedeni var. Bunlardan biri Türkiye'deki LGBTİ örgütleri. Böyle bir oluşumun ortaya çıkmasının nedenini ise, "Ötekileştirilen bir grup olarak sadece konferans salonlarında kapalı kapılar ardında kalmak istemedik. Toplumu oluşturan bir unsursak neden gizli konuşalım?" diye açıklıyorlar.
Türkiye ’nin ilk LGBTİ azınlık oluşumu kuruldu: Ahura LGBTİ. Oluşumun kurucularından Darin ve Demet, “Ahura” ismini Farsça “Bilginin Efendisi” anlamına geldiği ve iyiliğin sembolü olduğu için seçtiklerini söylüyor. Ermeni, Rum, Yahudi, Gürcü, Çerkez, Çingene, Ateist ve Alevi üyeleri olan oluşum amaçlarınıysa şöyle ifade ediyor: Sistemi değiştirmek.
Türkiye’de azınlıkların içinde bulunduğu ilk LGBTİ oluşumunu 1,5 ay önce kurdunuz. Bu azınlıklar için büyük bir adım değil mi?
Demet: Evet. Ben görünen bir transım. Azınlığım. Ve görünen her şey bana kötü davrandı. Bu nedenle de görünmeyen bir şeye tutunmak istedim. Ama onu bile elimden aldılar. Halbuki çocukluğumda kilise eğitimi almıştım. Dini bilgim de iyidir. Fakat bu dışlanmanın sonucunda Ahura’nın içindeyim.
Darin: Bizim bu yaşananlar nedeniyle ilk etapta talebimiz kovulduğumuz ibadethanelerimize geri alınmamız. İnançlı LGBTİ’ler var. Biz transların kiliselerden aforoz edilmesine karşıyız ve bu konuda kiliseler ile görüşüyoruz. Cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliği yüzünden insanların ibadet etme hakkı engellenmemelidir.
“TANRI İLE ARAMIZA GİREN SİSTEME KARŞIYIZ”
Bir Hristiyan olarak LGBTİ ya da trans kimliğe sahip olmanın farkı ne?
Demet: Çifte zorluk yaşıyoruz. Bu azınlık içinde azınlık olmak gibi. Hem öteki insanlar tarafından ötekileştiriliyorsunuz hem de o öteki grubunun içinde bir kez daha ötekileştirilmeye maruz kalıyorsunuz. Sığınacak bir yer de yok. Bu çok acı veren bir durum.
Üstelik azınlıkların adı üstüne azınlık. Yani o kadar azlar ki! Genelde herkes birbirini tanır. Bir yandan ailenizin çevreyle bir yandan cemaatle sorunu oluyor. Zaten çekirdek aile öğrendiğinde tüm cemaat de öğrenmiş oluyor. Kovuluyorsun. Bugün hangi eşcinsel açık kimliğiyle camiye gidebiliyor ki? Kilise ve sinagogda da aynı durum var. Öyle bir şey ki heteroseksizm tanrısallaşmış durumda. İbadet hakkımızı bile elimizden alabiliyor. Tanrı ile aramıza giren sisteme karşı mücadele ediyoruz.
Darin: Demet kiliseden nasıl dışlanmışsa, ben de Kürtler içinde bir azınlık grubuna aitim. İran Kürdüyüm. Goranice konuşuyorum. Türkiye’de yaklaşık 100 bin kişilik nüfusumuz var. Bu nedenle heteroseksüellerden nasıl bir dışlanma yaşamışsam LGBTİ’ler tarafından bu nedenle tepki gördüm. Böyle bir sürecin ardından bağımsız bir topluluk oluşturduk.
Bu topluluğunuza gayrimüslim azınlık cemaatleri nasıl yaklaştı?
Demet: Gerçekten çok ezildiyseniz anlaşmak kolay. Kurulduktan sonra Hristiyan Ortodokslara ilk mesajı gönderdik. En büyük destek de çok koyu görülseler de onlardan geldi. İstanbul’da Protestanlar eleştirdi, Rum Ortodokslar bizi savundular.
Darin: İzmir’deyse Katolik Kilisesi’nden çok Protestanlar bize sahip çıktı.
Demet: İzmir’deki kiliselerde seminerler düzenleyeceğiz. Teklif de Protestan Kiliselerinden geldi. İlk çıktığımızda sahiplenenlerimiz oldu. Ancak bir düşünün, bugün “Kürt’üm” diyenler bizimle aynı yolda beraber yürüyor ama hadi kendi ailesinden çıksın. O zaman farklı olur. İşte biz de böyleyiz. Kendi cemaatlerimizden dışlanıp başka cemaatlerden kabul görebiliyoruz.
Oluşumunuzun ilk 1,5 ayında neler yaptınız?
Demet: Bol bol alanlara indik. Bizler ezilmeye alışkın olduğumuz için mücadeleye de alışkınız. Çünkü bu bizim için bir patlama noktasıydı.
Bu patlama noktasına nasıl geldiniz?
Demet: Pek çok nedeni var. Bunlardan biri Türkiye’deki LGBTİ örgütleri. Ötekileştirilen bir grup olarak sadece konferans salonlarında kapalı kapılar ardında kalmak istemedik. Toplumu oluşturan bir unsursak neden gizli konuşalım? Bu nedenle sokak aktivizmine çok önem veriyoruz. Varlığımızı göstermek istiyoruz.
“SİYASİ PARTİLERİN KOTALARI İÇİN TABUTLARIMIZI MI GÖNDERECEĞİZ?”
Diğer neden de siyasi partilerin politikaları mı?
Demet: Evet, siyasi partilerin isteği kendilerine katılmamız. “Biz size destek veriyoruz, siz de destek verin” diyorlar. Bu çok üzücü. Ortada bir insanlık suçu varken bize tek önerilen “kota”lar oluyor. Biz kotalar için mi tabutlarımızı göndereceğiz? Kontenjanlarda sadaka istemiyoruz. Şu ya da bu partinin komisyonu olarak da görülmeyeceğiz. Sonuçta başında heteroseksüel bir başkan olduktan sonra komisyon özerk olsa ne yazar?
Darin: Bu nedenle Ahura siyasi partilerden ayrılan azınlık LGBTİ’lerin birleşimiyle başladı. Zaten siyasi partilerde karar verme mekanizmasında bulunamıyoruz. O zaman kendi bağımsız oluşumumuzu yarattık.
Partilerden tepki geldi mi?
Darin: Her kesimden tepki aldık. İçimizdeki Kürt kökenliler nedeniyle Kürdistani sanıldık. Ama değiliz. Bu nedenle bazı Kürt kökenli LGBTİ’ler bizi “faşist” olarak suçladı. AK LGBTİ’lere göreyse kafiriz. Halbuki biz sadece Ahura LGBTİ’liyiz.
Demet: Siyasetin bize bakışı bir zamanlar türbana saygı eylemleri gibi. O eylemlerde tek bir kadın vardı, o da pankartta başı bağlı olandı. Onun dışında hep erkekler vardı. Böyle olması üzücü. Biz de aynı tabloyu yaşıyoruz. Karar verici aşamada olmadan, temsiliyetsiz bir şekilde vitrin olarak kullanılıyoruz. Evet, biz toplum içinde uzak durulup sahnede sevilmeye alışkınız! Ama Ahura LGBTİ tüm bunların karşısında duruyor.
“DEĞİŞİM SOKAKTAN BAŞLAMALI”
Siyaset yolunu kapatıyorsanız değişimi nereden başlatacaksınız?
Demet: Sokaktan. Eğer bir şey dönüşecekse bu halktan olmalı. Bu nedenle her eyleme gidiyoruz. Halk değişirse sistem de değişir. O vekilleri seçenler de aynı halk. Bu nedenle ne herhangi bir siyasi partinin bileşeniyiz, ne de aday olma derdimiz var. LGBTİ’ler toplanmadan, birlik olmadan, halk bizi tanımadan aday olmayacağız.
Darin: Bir sloganımız var: “Azınlıklar - çoğunluklar, inananlar - inanmayanlar, dünyalılar - uzaylılar hepimiz Ahura’dayız.” Bu nedenle siyasi partilerin hiç birini umursamıyoruz. Biz siyasi partilerin bileşeni olacağımıza gelsin, siyasi partiler LGBTİ’nin bileşeni olsun. Neden biz onlara bağlı olalım? Bir kendi başımıza bağımsızız. Kendi kendimize yetiyoruz.
Oluşumunuzun varmak istediği sonuç ne?
Demet: Bugün ailesine açılamayanlar siyasetten bahsediyor. Ben kendimi ailemi dönüştüremeden nasıl milletvekili olabilirim? Önce kendimizi sonra çevremizi değiştirmemiz gerek. Tepeden değişim beklersek geleceğimiz nokta bellidir: kötüye gider. Değişimin halktan gelmesi gerekiyor. Halkın içinde filizlenen tohumlar sistemi sarsacak! Sistemi değiştirmemiz gerekiyor.
Pek çok kişi için “sistemi değiştirmeyi” hedefleyen eylemlerden biri de Gezi’ydi. Sizi nasıl etkiledi?
Demet: Biz hep sokaktaydık. Sokağa çıkan LGBTİ’ler zaten hep eylem yapıyordu. Gezi kendini “normal” olarak adlandıranların “normal” olmadıklarını fark etmelerine yol açtı. Biz deneyimliydik. Onlar şiddete maruz kalırken bizler nerede kaçıp nerede kendimizi savunacağımızı biliyorduk. Bizim maruz kaldığımız şiddetin hedefi olunca bizi anlamaya başladılar. Biz hala sokaktayız. İnerlerse yine bekleriz.
Darin: İzmir’de LGBTİ’lere hakaret edenleri Gezi olayında yine biz sakladık. Gezi ile birlikte siyasi partilerde görünürlüğümüz artsa da LGBTİ cephesinde değişiklik yok.
SERDAR KORUCU - RADİKAL
Türkiye ’nin ilk LGBTİ azınlık oluşumu kuruldu: Ahura LGBTİ. Oluşumun kurucularından Darin ve Demet, “Ahura” ismini Farsça “Bilginin Efendisi” anlamına geldiği ve iyiliğin sembolü olduğu için seçtiklerini söylüyor. Ermeni, Rum, Yahudi, Gürcü, Çerkez, Çingene, Ateist ve Alevi üyeleri olan oluşum amaçlarınıysa şöyle ifade ediyor: Sistemi değiştirmek.
Türkiye’de azınlıkların içinde bulunduğu ilk LGBTİ oluşumunu 1,5 ay önce kurdunuz. Bu azınlıklar için büyük bir adım değil mi?
Demet: Evet. Ben görünen bir transım. Azınlığım. Ve görünen her şey bana kötü davrandı. Bu nedenle de görünmeyen bir şeye tutunmak istedim. Ama onu bile elimden aldılar. Halbuki çocukluğumda kilise eğitimi almıştım. Dini bilgim de iyidir. Fakat bu dışlanmanın sonucunda Ahura’nın içindeyim.
Darin: Bizim bu yaşananlar nedeniyle ilk etapta talebimiz kovulduğumuz ibadethanelerimize geri alınmamız. İnançlı LGBTİ’ler var. Biz transların kiliselerden aforoz edilmesine karşıyız ve bu konuda kiliseler ile görüşüyoruz. Cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliği yüzünden insanların ibadet etme hakkı engellenmemelidir.
“TANRI İLE ARAMIZA GİREN SİSTEME KARŞIYIZ”
Bir Hristiyan olarak LGBTİ ya da trans kimliğe sahip olmanın farkı ne?
Demet: Çifte zorluk yaşıyoruz. Bu azınlık içinde azınlık olmak gibi. Hem öteki insanlar tarafından ötekileştiriliyorsunuz hem de o öteki grubunun içinde bir kez daha ötekileştirilmeye maruz kalıyorsunuz. Sığınacak bir yer de yok. Bu çok acı veren bir durum.
Üstelik azınlıkların adı üstüne azınlık. Yani o kadar azlar ki! Genelde herkes birbirini tanır. Bir yandan ailenizin çevreyle bir yandan cemaatle sorunu oluyor. Zaten çekirdek aile öğrendiğinde tüm cemaat de öğrenmiş oluyor. Kovuluyorsun. Bugün hangi eşcinsel açık kimliğiyle camiye gidebiliyor ki? Kilise ve sinagogda da aynı durum var. Öyle bir şey ki heteroseksizm tanrısallaşmış durumda. İbadet hakkımızı bile elimizden alabiliyor. Tanrı ile aramıza giren sisteme karşı mücadele ediyoruz.
Darin: Demet kiliseden nasıl dışlanmışsa, ben de Kürtler içinde bir azınlık grubuna aitim. İran Kürdüyüm. Goranice konuşuyorum. Türkiye’de yaklaşık 100 bin kişilik nüfusumuz var. Bu nedenle heteroseksüellerden nasıl bir dışlanma yaşamışsam LGBTİ’ler tarafından bu nedenle tepki gördüm. Böyle bir sürecin ardından bağımsız bir topluluk oluşturduk.
Bu topluluğunuza gayrimüslim azınlık cemaatleri nasıl yaklaştı?
Demet: Gerçekten çok ezildiyseniz anlaşmak kolay. Kurulduktan sonra Hristiyan Ortodokslara ilk mesajı gönderdik. En büyük destek de çok koyu görülseler de onlardan geldi. İstanbul’da Protestanlar eleştirdi, Rum Ortodokslar bizi savundular.
Darin: İzmir’deyse Katolik Kilisesi’nden çok Protestanlar bize sahip çıktı.
Demet: İzmir’deki kiliselerde seminerler düzenleyeceğiz. Teklif de Protestan Kiliselerinden geldi. İlk çıktığımızda sahiplenenlerimiz oldu. Ancak bir düşünün, bugün “Kürt’üm” diyenler bizimle aynı yolda beraber yürüyor ama hadi kendi ailesinden çıksın. O zaman farklı olur. İşte biz de böyleyiz. Kendi cemaatlerimizden dışlanıp başka cemaatlerden kabul görebiliyoruz.
Oluşumunuzun ilk 1,5 ayında neler yaptınız?
Demet: Bol bol alanlara indik. Bizler ezilmeye alışkın olduğumuz için mücadeleye de alışkınız. Çünkü bu bizim için bir patlama noktasıydı.
Bu patlama noktasına nasıl geldiniz?
Demet: Pek çok nedeni var. Bunlardan biri Türkiye’deki LGBTİ örgütleri. Ötekileştirilen bir grup olarak sadece konferans salonlarında kapalı kapılar ardında kalmak istemedik. Toplumu oluşturan bir unsursak neden gizli konuşalım? Bu nedenle sokak aktivizmine çok önem veriyoruz. Varlığımızı göstermek istiyoruz.
“SİYASİ PARTİLERİN KOTALARI İÇİN TABUTLARIMIZI MI GÖNDERECEĞİZ?”
Diğer neden de siyasi partilerin politikaları mı?
Demet: Evet, siyasi partilerin isteği kendilerine katılmamız. “Biz size destek veriyoruz, siz de destek verin” diyorlar. Bu çok üzücü. Ortada bir insanlık suçu varken bize tek önerilen “kota”lar oluyor. Biz kotalar için mi tabutlarımızı göndereceğiz? Kontenjanlarda sadaka istemiyoruz. Şu ya da bu partinin komisyonu olarak da görülmeyeceğiz. Sonuçta başında heteroseksüel bir başkan olduktan sonra komisyon özerk olsa ne yazar?
Darin: Bu nedenle Ahura siyasi partilerden ayrılan azınlık LGBTİ’lerin birleşimiyle başladı. Zaten siyasi partilerde karar verme mekanizmasında bulunamıyoruz. O zaman kendi bağımsız oluşumumuzu yarattık.
Partilerden tepki geldi mi?
Darin: Her kesimden tepki aldık. İçimizdeki Kürt kökenliler nedeniyle Kürdistani sanıldık. Ama değiliz. Bu nedenle bazı Kürt kökenli LGBTİ’ler bizi “faşist” olarak suçladı. AK LGBTİ’lere göreyse kafiriz. Halbuki biz sadece Ahura LGBTİ’liyiz.
Demet: Siyasetin bize bakışı bir zamanlar türbana saygı eylemleri gibi. O eylemlerde tek bir kadın vardı, o da pankartta başı bağlı olandı. Onun dışında hep erkekler vardı. Böyle olması üzücü. Biz de aynı tabloyu yaşıyoruz. Karar verici aşamada olmadan, temsiliyetsiz bir şekilde vitrin olarak kullanılıyoruz. Evet, biz toplum içinde uzak durulup sahnede sevilmeye alışkınız! Ama Ahura LGBTİ tüm bunların karşısında duruyor.
“DEĞİŞİM SOKAKTAN BAŞLAMALI”
Siyaset yolunu kapatıyorsanız değişimi nereden başlatacaksınız?
Demet: Sokaktan. Eğer bir şey dönüşecekse bu halktan olmalı. Bu nedenle her eyleme gidiyoruz. Halk değişirse sistem de değişir. O vekilleri seçenler de aynı halk. Bu nedenle ne herhangi bir siyasi partinin bileşeniyiz, ne de aday olma derdimiz var. LGBTİ’ler toplanmadan, birlik olmadan, halk bizi tanımadan aday olmayacağız.
Darin: Bir sloganımız var: “Azınlıklar - çoğunluklar, inananlar - inanmayanlar, dünyalılar - uzaylılar hepimiz Ahura’dayız.” Bu nedenle siyasi partilerin hiç birini umursamıyoruz. Biz siyasi partilerin bileşeni olacağımıza gelsin, siyasi partiler LGBTİ’nin bileşeni olsun. Neden biz onlara bağlı olalım? Bir kendi başımıza bağımsızız. Kendi kendimize yetiyoruz.
Oluşumunuzun varmak istediği sonuç ne?
Demet: Bugün ailesine açılamayanlar siyasetten bahsediyor. Ben kendimi ailemi dönüştüremeden nasıl milletvekili olabilirim? Önce kendimizi sonra çevremizi değiştirmemiz gerek. Tepeden değişim beklersek geleceğimiz nokta bellidir: kötüye gider. Değişimin halktan gelmesi gerekiyor. Halkın içinde filizlenen tohumlar sistemi sarsacak! Sistemi değiştirmemiz gerekiyor.
Pek çok kişi için “sistemi değiştirmeyi” hedefleyen eylemlerden biri de Gezi’ydi. Sizi nasıl etkiledi?
Demet: Biz hep sokaktaydık. Sokağa çıkan LGBTİ’ler zaten hep eylem yapıyordu. Gezi kendini “normal” olarak adlandıranların “normal” olmadıklarını fark etmelerine yol açtı. Biz deneyimliydik. Onlar şiddete maruz kalırken bizler nerede kaçıp nerede kendimizi savunacağımızı biliyorduk. Bizim maruz kaldığımız şiddetin hedefi olunca bizi anlamaya başladılar. Biz hala sokaktayız. İnerlerse yine bekleriz.
Darin: İzmir’de LGBTİ’lere hakaret edenleri Gezi olayında yine biz sakladık. Gezi ile birlikte siyasi partilerde görünürlüğümüz artsa da LGBTİ cephesinde değişiklik yok.
SERDAR KORUCU - RADİKAL
↧
↧
Okan Bayülgen: Seksi bıraktım!
↧
Hugh Jackman: Gay olduğuma dair dedikoduları iltifat olarak kabul ediyorum
- İşinizde belli bir noktaya geldiğinizde dedikoduların önünü almanız mümkün değil. N’apim, ben de bunları bir iltifat olarak kabul etmeye başladım.
Büyük büyükbabanız Yunanlı...
- Her yerde öyle yazıyor ama değil. İstersen gel şuna ‘Osmanlı’ diyelim. Çünkü babamla dayım, dedemin göç ettiği o yere gittiler. Anlattıklarına göre bugün Yunanistan’da bulunan o bölge, o zaman Osmanlı İmparatorluğu’na aitti. Yani Osmanlı bir büyük dededen geliyorum. Sakın Türkiye’ye geleceğim diye bunu söylediğimi düşünmeyin ama ben Türk’üm. Evet evet, sanırım Türk olduğumu söyleyebilirim.
Hürriyet
↧
Bir LGBTİ sinema başyapıtı
Nottingham'da bir cuma akşamı. Russell (Tom Cullen), küçük kızının da vaftiz babası olduğu en yakın arkadaşı Jamie ’nin (Jonathan Race) evinde verdiği partiden erken ayrılıp daha çok eşcinsel erkeklerin devam ettiği bir gece kulübüne (biraz çapkınlık yapmak amacıyla) gidiyor ve orada Glen ’le (Chris New) tanışıyor.
Glen, gece boyu Russell ’a sürekli askıntı olan, kısa boylu, azgın bir ‘gey ’den kurtarıyor Russell ’ı. Aynen şimdiye dek birçok filmde ve romanda defalarca anlatılmış o “ve oğlan kıza rastlar” türünden bir karşılaşma bu. Tıpkı o bildik heteroseksüel aşk hikâyelerindeki gibi ama bu kez oğlan, oğlanla karşılaşıp tanışıyor ve yakınlaşıyor.
Russell ’ın sarhoşluktan pek de hatırlamadığı gecenin sonunu, ikisi sevişerek Russell ’ın evinde ve yatağında birlikte geçiriyorlar. Görünürde bir gecelik bir sevişmenin tekdüzeliğini aşan, gittikçe ateşlenen bir aşk ilişkisinin başlangıcıdır bu. Cinsellik ve sevişme üstüne tartışmalarının yanı sıra geçmişlerindeki kimi sırları, esin kaynaklarını da açıklıyorlar birbirlerine, geleceğe dair tasarladıklarını dillendiriyorlar ve ardından bir kez daha sevişmek üzere hop cumburlop yatağa…
Anasını babasını tanımayıp bakıcı ailelerin yanında büyümüş, zorlu bir çocukluk-ergenlik döneminden geçmiş yetim Russell, okul yüzme takımında yüzdüğü için havuzlarda profesyonel cankurtaranlık yaparak hayatını kazanırken Glen bir sanat galerisinde çalışıyor ve 21. yüzyıl sanatı üstüne 2 yıl sürecek bir eğitim almak üzere ABD -Oregon ’daki Portland kentine gideceği gerçeğiyle yüzleşmezden önce ülkesindeki son hafta sonunu, aralarında güçlü bir bağın oluştuğu Russell ’la beraber, dolu dolu yaşamak istiyor. 2 günde fena halde birbirlerine sevdalanan 2 gey ’in bakış açısıyla anlatılmış bu buruk aşk hikâyesi, Jamie ’nin arabasıyla Russell ’ı havaalanına yetiştirip Glen ’i Amerika ’ya yolcu ettiği duygusal bir finalle sona eriyor.
2003 ’ten itibaren bazı kısa filmler çektikten sonra 2009 ’da çektiği, Londra sokaklarında iş tutan, kiralık bir erkek fahişenin hayatına odaklanan “Greek Pete” adlı ilk filmiyle adını duyuran ve Londralı film eleştirmenlerince umut vaat eden en yetenekli ve geleceği parlak sinemacı olarak selamlanan, eşcinsel İngiliz yönetmen, senarist ve yapımcı Andrew Haigh ’in iki erkek arasındaki 48 saatlik bir ilişkiyi açık seçik hikâye eden ikinci uzun metrajı “Weekend-Hafta Sonu”, 2011 ’de gösterildiği ülkelerden epeyi ses getirmiş ve Londra ’dan San Francisco ’ya, Toronto ’dan Los Angeles ’a kadar katıldığı bütün festivallerin gözdesi, çeşitli LGBTI ödüllerinin de sahibi olmuştu.
Erkeklerinin eşcinselliğe eğilimi öteden beri belli ve belirgin olagelen İngiltere ’den çıkagelen ve seyri buruk tatlar veren bu “Hafta Sonu”, haftanın filmi nitelemesini hak ediyor.
İkiliyi canlandıran Tom Cullen ’la Chris New ’ın başarılı oyunculuklarının yanı sıra birtakım hassas konulara değinen gerçekçi diyalogları, cüretkâr çekimleri, özenli ayrıntılarıyla ve sade ama duyarlı ve sürükleyici olabilen, eli yüzü düzgün, akıcı sinematografisiyle üzerimizde etkileyici bir modern romantik drama izlenimi bıraktı “Hafta Sonu”, hatta şimdiye kadar seyrettiğim, en iyi eşcinsellik konulu filmler listesine kafadan girer sanırız bu “Weekend”. (Sungu Çapan/ Cumhuriyet)
Glen, gece boyu Russell ’a sürekli askıntı olan, kısa boylu, azgın bir ‘gey ’den kurtarıyor Russell ’ı. Aynen şimdiye dek birçok filmde ve romanda defalarca anlatılmış o “ve oğlan kıza rastlar” türünden bir karşılaşma bu. Tıpkı o bildik heteroseksüel aşk hikâyelerindeki gibi ama bu kez oğlan, oğlanla karşılaşıp tanışıyor ve yakınlaşıyor.
Russell ’ın sarhoşluktan pek de hatırlamadığı gecenin sonunu, ikisi sevişerek Russell ’ın evinde ve yatağında birlikte geçiriyorlar. Görünürde bir gecelik bir sevişmenin tekdüzeliğini aşan, gittikçe ateşlenen bir aşk ilişkisinin başlangıcıdır bu. Cinsellik ve sevişme üstüne tartışmalarının yanı sıra geçmişlerindeki kimi sırları, esin kaynaklarını da açıklıyorlar birbirlerine, geleceğe dair tasarladıklarını dillendiriyorlar ve ardından bir kez daha sevişmek üzere hop cumburlop yatağa…
Anasını babasını tanımayıp bakıcı ailelerin yanında büyümüş, zorlu bir çocukluk-ergenlik döneminden geçmiş yetim Russell, okul yüzme takımında yüzdüğü için havuzlarda profesyonel cankurtaranlık yaparak hayatını kazanırken Glen bir sanat galerisinde çalışıyor ve 21. yüzyıl sanatı üstüne 2 yıl sürecek bir eğitim almak üzere ABD -Oregon ’daki Portland kentine gideceği gerçeğiyle yüzleşmezden önce ülkesindeki son hafta sonunu, aralarında güçlü bir bağın oluştuğu Russell ’la beraber, dolu dolu yaşamak istiyor. 2 günde fena halde birbirlerine sevdalanan 2 gey ’in bakış açısıyla anlatılmış bu buruk aşk hikâyesi, Jamie ’nin arabasıyla Russell ’ı havaalanına yetiştirip Glen ’i Amerika ’ya yolcu ettiği duygusal bir finalle sona eriyor.
2003 ’ten itibaren bazı kısa filmler çektikten sonra 2009 ’da çektiği, Londra sokaklarında iş tutan, kiralık bir erkek fahişenin hayatına odaklanan “Greek Pete” adlı ilk filmiyle adını duyuran ve Londralı film eleştirmenlerince umut vaat eden en yetenekli ve geleceği parlak sinemacı olarak selamlanan, eşcinsel İngiliz yönetmen, senarist ve yapımcı Andrew Haigh ’in iki erkek arasındaki 48 saatlik bir ilişkiyi açık seçik hikâye eden ikinci uzun metrajı “Weekend-Hafta Sonu”, 2011 ’de gösterildiği ülkelerden epeyi ses getirmiş ve Londra ’dan San Francisco ’ya, Toronto ’dan Los Angeles ’a kadar katıldığı bütün festivallerin gözdesi, çeşitli LGBTI ödüllerinin de sahibi olmuştu.
Erkeklerinin eşcinselliğe eğilimi öteden beri belli ve belirgin olagelen İngiltere ’den çıkagelen ve seyri buruk tatlar veren bu “Hafta Sonu”, haftanın filmi nitelemesini hak ediyor.
İkiliyi canlandıran Tom Cullen ’la Chris New ’ın başarılı oyunculuklarının yanı sıra birtakım hassas konulara değinen gerçekçi diyalogları, cüretkâr çekimleri, özenli ayrıntılarıyla ve sade ama duyarlı ve sürükleyici olabilen, eli yüzü düzgün, akıcı sinematografisiyle üzerimizde etkileyici bir modern romantik drama izlenimi bıraktı “Hafta Sonu”, hatta şimdiye kadar seyrettiğim, en iyi eşcinsellik konulu filmler listesine kafadan girer sanırız bu “Weekend”. (Sungu Çapan/ Cumhuriyet)
↧