Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

İNGİLİZ KRALİYET AİLESİ BİR İLK YAŞIYOR!.. PRENS WILLIAM EŞCİNSELLERİ SARAYA DAVET ETTİ!..

$
0
0
İngiliz kraliyet tahtının varislerinden biri olan Prens William herkesi şaşırtacak bir davranışta bulundu.

Cambridge Dükü olan Prens William Birleşik Krallık’ta yayımlanan eşcinsel içerikli bir derginin kapağına poz verdi. Genç prens aynı zamanda İngiliz kraliyet tahtının ikinci sıradaki varisi.

LGBT( Lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma) içerikli bir dergi olan Attirude’un Temmuz ayı sayısının kapağına fotoğrafı basılan Prens William, dergiye verdiği röportajında cinsel tercihleri yüzünden toplum tarafından dışlanan ve rahatsız edilen kişileri destekler nitelikte açıklamalarda bulundu.

Prens William’ın üzerinde beyaz renkli ve yakası açık gömlekle çekilmiş bir fotoğrafının basıldığı derginin kapağında ise; "Tarih yazılıyor Prens William, Attitude ile buluşuyor başlığı kullanıldı.

http://www.ucankus.com/detay/213509/ingiliz-kraliyet-ailesi-bir-ilk-yasiyor-prens-william-escinselleri-saraya-davet-etti

Derin millet nedir...

$
0
0
ABD'nin Orlando kentinde bir kişinin, eşcinsellerin devam ettiği gece kulübünde eğlenenleri mermi yağmuruna tutması sonucu 51 kişi öldü, 53 kişi de yaralandı...     Saldırgan için önce IŞİD üyesi dediler...     Tutturamadılar, herifi eşcinsel ilan ettiler...     Meczup diye yazan Amerikan gazeteleri de oldu...     Saldırganın ne olduğuna bir türlü karar veremediler...     .....................     Büyük bir infiale yol açan saldırı olayı, dünyanın birçok ülkesinde eşcinseller tarafından yürüyüşlerle lanetleniyor...     Dünyanın çivisi mi çıktı ne...     Pek çok ülkede normal insanların hak arama yürüyüşlerine engel olanlar, ne hikmetse homoseksüellerin yürüyüşlerini özgürlük çerçevesine sokarak demokratik hak kabul ediyor...     ....................     Aklımdan "Bize bulaşmaz herhalde" diye geçirdiğim sırada gazetelerdeyer alan LGBT yürüyüşü yapılacağına ilişkin haberi gördüm...     LGBT ne demek önce onu açayım...     "Lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender" sözcüklerinin baş harfleri, yani cinsel sapıklığın kısa yoldan ifadesi demek!     .....................     Her ülkede olur da bizde olmaz mı...     Bizde de cinsel sapıklar var...     Bilimsel olarak bunlara "Homoseksüel" diyorlar. Halk, homoseksüel yerine eşcinsel sözcüğünü kullanıyor...     Homo Yunanca bir sözcük, anlamı da "Aynı" ya da "Eş" demek...     ....................     Gazetedeki habere dönelim; bizdeki LGBT yürüyüşünü de homoseksüel  tipler yapacakmış...     İlk tepki, bir partinin Ülkü Ocakları'nı taklit eden yan kuruluşundan geldi. Kuruluşu yönetenler bu yürüyüşü engelleyeceklerini açıkladılar...     Mübarek ramazan gününde, beşeri insanlıktan çıkaran iğrenç bir sapkınlık adına yapılacak yürüyüşe, yasal da olsa elbette imkân tanımak mümkün değil...     Sivil kuruluşların tepki koymasından önce valiler harekete geçmeli ve bu tür yürüyüşleri yasaklamalı...     .......................     Takıldığım önemli bir hususa değineyim...     "Bu yürüyüşü engelleyeceğiz" diye açıklama yapanların şu cümlesinimanidar, hatta tehlikeli buldum:     -...Sayın devlet yetkilileri sizleri, bu ahlâksızlığa son vermek için göreve davet ediyoruz. Aksi takdirde derin milletin temsilcileri olarak, ecdadımızın ağır bedeller ödeyerek bizlere miras bıraktığı bu topraklarda ahlâksızların fantezi yapmasına müsaade etmeyeceğiz.            Cümleye bakın; "Derin devlet"e "Derin millet" diyerek kardeş getiriyorlar...    .......................    Bu ifade nedir...    Yeni bir baskı grubu mu...    Bir yeraltı oluşumu mu...    Yoksa sadece dillere perseng edilen bir söylem mi, karar veremedim...    Basın toplantısında "Derin millet" kavramını ön plana çıkaranlar ne demek istediklerini açık ve seçik söylemeli.    ......................    "Derin millet", yurttaşın demokratik hak ve hukukuna ilişkin şuuru ifade ediyorsa mesele yok da, hak ve hukuk dışı bir niyet ve oluşumu belirtiyorsa o takdirde LGBT yürüyüşünden önce bu ifade sorgulanmalı...     İnsanlar kendilerini, bu ifadeye bakarak derin millet vehmine terk ederse neler gelir başımıza o da iyi düşünülmeli!

Ergun KAFTANCI

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/derin-millet-nedir-38556yy.htm

Eşcinsel sapkınlık insanlık için bir tehdit

$
0
0
Mübarek Ramazan ayında ‘LGBT’ üyelerinin Taksim’de gerçekleştireceği “Onur yürüyüşü’ne tepkiler çığ gibi büyüyor. Ahlaksız yürüyüşün yasaklanması gerektiğini kaydeden duyarlı Müslüman kadınlar, eşcinselliğin insanoğlu için bir tehdit olduğunu belirte...

Ülkemizi karıştırmaya yönelik oluşumlar kutsal Ramazan ayında da abes durmuyor. 20-26 Haziran tarihlerini Onur Haftası olarak lanse eden sapkın hastalıklı kişilerden oluşan LGBT üyelerinin 26 Haziran Pazar günü Taksim’de gerçekleştireceği Onur Yürüyüşü’ne tepkiler artarak devam ediyor. Gazetemize konuşan İHH idare kurulu üyesi Gülden Sönmez, “Özellikle Ramazan ayında ‘onur’ yürüyüşü ismi altında yapılan propaganda ve yürüyüş ise bu dayatmanın bir gösterişi olarak sunuluyor. Endişe verici boyutlara ulaşan eşcinsellik propagandası medya, sivil toplumculuk, sanat, müzik, politika, hukuk her alanda sanki normal bir tercih gibi sunulmaya, özendirilmeye çalışılırken bir yandan da başka kesime “kabul et, hoşgör” dayatması yapılmaktadır” dedi.

EŞCİNSELLİĞİN KARŞISINDAYIZ

Eşcinselliği ‘toplumsal bozgunculuk’ olarak tanımlayan Sönmez, “Başta medya ve eğitim kurumları iç olmak üzere “özgürlük” “çağdaşlık” vb. süslü ifadelerle yapılan eşcinsellik propagandası, ifade özgürlüğü değil tam bilakis ifade özgürlüğünün sınırlarından biri olmalıdır. Müslümanlar olarak eşcinselliğin yaygınlaştırılma çabalarına, muhtelif yollarla yapılan müstehcen yayın ve reklamlarla, memleket gündemine getirilmek istenen, eşcinsel evlilik, eşcinsel kişilerin evlat edinmesi gibi her türlü hareketin insanoğlu için bir tehdit olduğuna inanıyoruz ve karşısındayız” diye konuştu.

İSLAM DİNİNE SALDIRIYORLAR

Ramazan ayında yapılması planlanan çirkin yürüyüşe tepki gösteren Bilge Kadın Araştırma Merkezi’nin (BİLKA) Türkiye üzerinde oynanan oyunların ve yürütülen operasyonların sürat kesmeden devam ettiği vurguladığı açıklamasında, “Algı yönetimi yapılarak “onur” özelliği ekleyip bu ahlaksızlığa saygınlık kazandırılmak isteniyor. Bu algı operasyonları sonucunda olmayan bir vaziyet bireyler ve cemiyet nezdinde sanki varmış gibi ortaya konulmaktadır. Mezkûr hafta eylemleri ve yürüyüşte, her vakit yaptıkları gibi, İslam dinine saldırılmakta, inancımız ile alay edilmekte hatta hakaret edilmektedir. İnancına sahip çıkanlar ise homofobi, bifobi, transfobi… olarak etiketlenip hedef haline getirilmektedir. Etiketledikleri şahıs ve kuruluşların bir kısmını da düzen ettikleri “sözde” mükafat merasimleri duyuru edip aleni hedef haline getirmektedirler” açıklamaları yer aldı.

GENÇLERE EŞCİNSEL ROL MODELLER SUNULUYOR

Medya yoluyla eşcinselliğin pompalandığı vurgulanan açıklamada, “Eşcinsellik medya, film, dizi, reklam, müzik sektörleri aracılığıyla daimi pompalanarak gençlere eşcinsel rol modeller sunulmaktadır. Gençliğimiz büyük bir tehdit altındadır. Birtakım oluşumlarla eşcinsellik liselere kadar indirilmek istenmektedir. BİLKA olarak her zamanki mesuliyet anlayışı içerisinde, ocağımızı söndürmeye yönelik, eşcinsel haftası ve yürüyüşü ile benzeri faaliyetlere mani olunması için yetkili makamları görevlerini yapmaya çağrı ediyor, cesaretle gereken adımları atmalarını bekliyoruz” ifadeleri yer aldı.

http://reklam.aktifmedya.com/2016/06/gundem/escinsel_sapkinlik_insanlik_icin_bir_tehdit-12618.html

Alperen Ocakları'ndan flaş LGBTİ açıklaması!

$
0
0
"Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" diyerek 26 Haziran'da yapılacak 'LGBTİ Onur Yürüyüşü'ne karşı çıkan Alperen Ocakları Başkanı Kürşat Mican, "Biz devleti uyardık, elimizde sopalarla yürüyüşe katılanları döveceğimizi söylemedik" dedi

ABD'nin Orlanda şehrinde eşcinsellerin gittiği bir barda 49 kişinin öldürülmesinin ardından İstanbul'da LBGTİ bireylerin düzenleyeceği yürüyüşe ilgi daha da arttı. Hükümet, yürüyüşe izin verilip verilmeyeceğine ilişkin soruları yanıtlarken topu Valiliğe attı. Valilik ise henüz bir açıklama yapmış değil ama Alperen Ocakları'ndan tehdit dolu bir itiraz geldi.

Alperen Ocakları Başkanı Kürşat Mican, basın toplantısı düzenleyerek o yürüyüşü yaptırmayacaklarını, Ramazan ayında yarı çıplak bir vaziyette düzenlenecek yürüyüşün dini değerlere saldırı anlamı taşıyacağını söyledi. Sonra da dikkat çeken şu cümleyi kullandı:" Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir."

Sözleri birçok sivil toplum örgütünden ve CHP’den tepki alan Kürşat Mican, RS FM'e konuştu, "Fiili bir müdahaleyi kastetmedik" dedi.

'Dini değerlerimizin dikkate alınmasını istiyoruz diyen Mican, şunları söyledi: "Daha önce bu grubu uyardık, arkadaşları uyardık, temsilciler gönderdik. Biz Müslüman Türk milletiyiz, halkımızın yüzde 99’u Müslüman. Doğru, hoşgörü içinde yaşamalıyız ama bizim dini değerlerimizi yok sayarak, bizi hiçe sayarak bu yürüyüş yapılamaz. Biz, yarı çıplak şekilde ellerinde içki şişeleriyle birlikte ecdadımızın kanlarıyla sulanmış mübarek şehirde, kutlu şehirde böyle dolaşmalarını istemiyoruz. Biraz hukuk dışına çıkıyor gibi görünüyor ama hukuk dışına çıkılıyor diye algılamayın bunu. Ziya Paşa’nın sözlerini hatırlatırken bir tehdit yok. Bizim orada olacağımızı tepkili olacağımızı yürütmeyeceğimizi söylüyoruz. Onlar on bin kişi ise biz de on bin kişi orada olacağız, o koridoru kapatacağız, oturma eylemi yapacağız ve yürütmeyeceğiz. Onlar bize tepki gösterirse biz de tepki göstereceğiz. Ben gidelim Taksim’e sopalarla kovalayalım demiyorum. Bu cümleyi elinde sopa olarak algılamamak lazım, bir tepki olarak algılamak lazım."

'ONLAR BİZİM İNANÇLARIMIZA SAYGI DUYMUYORSA BİZ NEDEN DUYALIM?'

Elinde içki şişesi ile yarı çıplak yürümeyecekler sözlerini ısrarla tekrarlayan Mican, açıklamalarının devlete bir çağrı olduğunu söyledi.

Mican, "O zaman devlet şöyle bir önlem alsın, çağrı yapıyoruz, devlet ne yapacak, diyecek ki; yarı çıplak yürümeyecek, elinde içki şişesi olmayacak, böyle olursa istediği yerde yürüsün. Biz toplumun bir ferdiyiz, bizim fertler olarak o tür yaşantıya o görüntüye tepkimiz bu. Böylece bir dahaki sefere yapacakları zaman diyecekler ki biz bu halkın tepkisini çektik, onların da değerleri var saygı duymamız gerekir, eğer değerlerimize saygı duymuyorlarsa biz onların inandıklarına niye saygı duyalım. Bizim saygı duymamızı beklemesinler" diye konuştu.

Kolluk güçlerinin görevini üstlenmek diye bir niyetlerinin olmadığını tekrarlayan Kürşat Mican’a göre, devlet izin meselesini düşünürken kendi tepkilerini de göz önünde bulunduracak.

http://www.dunyavegercekler.com/haber/38683-alperenlerden-flas-lgbti-aciklamasi-.html

LGBTİ yürüyüşlerine tehdit Meclis gündeminde: Güvenlik için gerekli sorumluluk alınsın!

$
0
0
CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan, ABD’nin kentindeki silahlı saldırının ardından Türkiye’de de tehdit edilen LGBTİ bireyler için İstanbul Valiliği’ni ve Emniyet Müdürlüğü’nü uyardı. Doğan, LGBTİ’lere yönelik tehditleri TBMM Genel Kurulu’na taşıdı. Genel Kurul’da konuşan Doğan, ABD’nin Orlando kentinde LGBTİ bireylere yönelik gerçekleştirilen nefret katliamını kınadı.

Türkiye’de LGBTİ örgütlerinin geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da gelenekselleşen “Onur Yürüyüşü”nü yapmaya karar verdiklerini anımsatan Doğan, “Geçtiğimiz yıl çok ağır müdahalelerle karşılaştılar polis tarafından. Biz bu görüntülerin tekrar yaşanmasını istemiyoruz” dedi.

Doğan, LGBTİ’lere yönelik basına yansıyan tehditleri de gündeme getirerek “LGBTİ’lerin yaşam haklarına yönelik çok ciddi tehditler var. Buradan İstanbul Valiliğine ve İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sesleniyorum. LGBTİ’lerin en temel demokratik haklarını gerçekleştirmeleri için gerekli sorumluluğu alsınlar” diye konuştu.

ABD’nin Orlando kentinde 12 Haziran tarihinde LGBTİ’lerin gittiği bir bara saldırı düzenlenmiş ve 49 kişi yaşamını yitirmişti. Bu saldırının ardından Türkiye’de de aynı gruba yönelik benzer tehditler gelmeye başlamıştı. Alperen Ocakları Vakfı İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican 26 Haziran’da İstanbul’da düzenlenmesi planlanan “LGBTİ Onur Yürüyüşü”ne müdahale edeceklerini açıklamıştı. Yürüyüşe yönelik başka çevrelerden de tehditler gelmişti.

http://www.grihat.com.tr/lgbti-yuruyuslerine-tehdit-meclis-gundeminde-guvenlik-icin-gerekli-sorumluluk-alinsin-49820h.htm

MÖP Mezopoamya Özgürlük Partisi: “Orlando, LGBTİ’lere yönelik bu alçakça saldırı, insanlığa yapılmış bir saldırıdır!

$
0
0
MÖP olarak, bu insanlık dışı katliamın İsalmcı faşist zihniyetini, destekçisini ve tetikçisini kınıyoruz! LGBTİ’lere yönelik bu alçakça saldırı, insanlığa yapılmış bir saldırıdır!

ABD”nin Orlando Kentindeki bir Gey bara İŞİD tarfından yapılan sldırıyı kınıyor, lanetliyoruz! Bu saldırıda haytını keybeden 50 insanı anıyor, ailelerine baş sağlığı diliyor ve yaralı olanlara acil şifalar diliyoruz..

Dünyamız 21 yüzyılla girerken Emperyalist, Kapitalist ve İsalmcı faşist yayılmaların beraberinde getirdiği derin krizler, çelişiler, çatışmalar ve Ortadoğu’da bir üçüncü Dünya savaşı yaşanmaktadır. Ortadoğu’da ırkçı ulus devletlerin sistemleri bir, bir iflas etmesi sonucu, bu faşist sistemleri zorla ayakta tutmaya çalışan gerici, ırkçı ve mezhepçi zihniyetler her tarafı ateşe vermekteler. Bütün bu kaos ortamından yararlanan; İslamcı faşist zihniyetli AL Qaida, İŞİD vb değişik isimlerle kendini örgütleyip, her tarafa yayılmaya çalıştı.

Bu zihniyetin ne ahlakı, ne prensibi ve nede insani ölçüleri var. Dolayısıyla bu İslamcı faşist zihniyet; Kürt, Ezidi, Alevi, Şia, Şebek, Türkmen, Durzi, Kıpti, Ermeni, Rum, Maroni, Asuri/Süryani/Keldani halklara ve kadınlara uyguladığı katliamlar, bu acı katliamlara LGBTİ’lileride katmışlar. Bu katliamda ölenlere sahiplenmek, Dünya’nın her yerinde insanlığa zarar veren İslamcı faşist zihniyete karşı durmak anlamındadır!

Bu barbar zihniyet her ne kadar sapkınsa, onu yaratanlar ve ona destek sunanlar sapkın oldukları kadar, bütün bu yapılan katliamlardan sorumludurlar. Özellikle bu zihniyetin en büyük destekçisi olan, İslamcı faşist zihniyetten sorumlu Türkiye, Suudi ve Katar gibi ülkeler, bu katliamdan sorumlu görülmeleri lazım. ABD, AB, BM ve Dünya kamuoyu onlardan hesap sormalı!

Bugün Kuzey Suriye Demokratik Federal sistemine karşı, İŞİD guruhunu destekleyen Erdoğan öncülüğünde, Türk Devletin kendisidir. Aynı zamanda Kürt halkının Öz-yönetimlerine karşı; 1915 soykırım zihniyeti ile saldıran gene bu kesimdir. Artık herkes İslamcı faşist zihniyettin yaptıklarını, yapmak istediklerini iyice görüyor.

Dünya devletleri bu gerici zihniyette karşı savaşan güçleri daha fazla desteklemeleri gerekir..!! Ayrıca İslamcı faşist zihniyetten sorumlu Türkiye, Suudi ve Katar ülkelerine siyasi baskı yapmalarını..

Mezopoamya Özgürlük Partisi

http://avrupaforum.org/mop-mezopoamya-ozgurluk-partisi-orlando-lgbtilere-yonelik-bu-alcakca-saldiri-insanliga-yapilmis-bir-saldiridir/

Gay bar katliamında arkadaşı uğruna öldü

$
0
0
ABD'de, 49 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıda Amanda Alvear'ın, arkadaşı Mercedez Flores'i kurtarmak için hayatını kaybettiği öğrenildi.
 
25 yaşındaki Amanda Alvear ile kendisinden bir yaş büyük Mercedez Flores, ABD'yi sarsan Orlando katliamının kurbanları arasındaydı. ABD, hayatını kaybeten Amanda'yı saldırı esnasında çektiği video ile tanıdı. Genç kadın, silah seslerinin duyulduğu anı sosyal medya hesabında yayınlamış, görüntü arkasını döndüğü anda son bulmuştu.

Gay bar katliamında arkadaşı uğruna öldü

ARKADAŞINI BULMAK İÇİN GERİ DÖNDÜ
Daily Mail'in haberine göre, videoyu sosyal paylaşım uygulamasına üye olmayanların da görmesi için kendi hesaplarından yayınlayan ağabeyi Brian, Amanda ile ilgili yürek burkan bir detay daha verdi. O gece orada bulunan bir arkadaşının Brian'a verdiği bilgiye göre, Amanda'nın katliamdan kurtulamamasının nedeni, arkadaşını bulmak için geri dönmesiydi.

Gay bar katliamında arkadaşı uğruna öldü

YALNIZ BIRAKMAK İSTEMEDİ
Verilen bilgiye göre Amanda, o gece gay kulübüne arkadaşı Mercedez Flores ile gitmişti. Video kayda alabilecek kadar saldırı noktasından uzaklaşmayı başaran genç kadın, arkadaşını yalnız bırakmak istemedi. Görüntünün son karesinde arkasına dönme sebebinin de arkadaşını son kez aramak olduğu tahmin ediliyor.

http://www.ensonhaber.com/gay-bar-katliaminda-arkadasi-ugruna-oldu-2016-06-16.html

Işid'in Twitter Hesabı Hacklendi, Profile Eşcinsel Bayrağı Eklendi!

$
0
0
Uluslararası terör örgütü Işid'e ait Twitter hesapları Gay'ler onuruna hacklendi. LGBT bayraklarıyla donatılan Işid'in hesaplarından 18+ gay içerikler de paylaşıldı.

Orlando’da LGBT bireylere karşı gerçekleştirilen terör saldırısının yankıları devam ediyor. Bu üzücü olay tüm dünyada duyarlı insanların tepkisini toplamış teknoloji devleri de buna kayıtsız kalmamıştı. Hafta başında gerçekleşen Apple Geliştirici Etkinliği WWDC 2016’nın açılışında CEO Tim Cook herkesi saygı duruşuna davet etmişti.
 Anonymous Çok Sayıda Işid Destekçisi Hesabı Ele Geçirdi!

Gay’ler onuruna yapılan bu saygı duruşlar internetin yer altı dünyasında da karşılık buldu. Ünlü hacker grubu Anonymous Işid’e bağlı birçok Twitter hesabını ele geçirdi. Bu hesaplara LGBT sembolü olan gökkuşağı bayrağı ekleyen korsanlar, aynı zamanda 18+ gay paylaşımlar da yaptı.

http://www.webtekno.com/sosyal-medya/isid-in-twitter-hesabi-hacklendi-profile-gay-bayragi-eklendi-h17905.html

Eşcinsellerden nefret etmenizin nedeni sizin de eşcinsel olmanız olabilir

$
0
0
Olcay Gazabi 

Eşcinsellerden nefret ediyorsanız sıkı durun: Nefretinizin sebebi, muhtemelen sizin de eşcinsel olmanız.

Eşcinsellik, biseksüellik, trans, interseks gibi cinsel yönelim davranışları mevcut. Toplumumuz kısaca bunlara ibne demeyi tercih ediyor. Toplumumuz aynı şekilde ibnelerden nefret ediyor. Peki nefretin sebebi ne? Nefretinizin sebebini bilmediğiniz sürece bu nefret akılsız bir nefrettir ve size de zarar verir. O halde birlikte bazı sorular sorarak bu akılsız nefretin kökenine inelim.

Alperen ocakları, dinciler, ülkücüler özellikle bu topraklarda her yıl düzenlenen eşcinsel onur haftasına saldıracaklarını açıkladılar. Bu nefretin altında ne yattığını kendilerine sorduğumuzda cevap vermeyecekler, öncelikle dini sebepler ortaya atacaklardır, dini sebeplerin de aslında bir gerekçe olmadığını gördüklerinde ise sosyal ya da kültürel sebepleri ortaya koyacaklardır, fakat bunların da gerekçe olmadığını ortaya koyduğumuzda geriye hiç duymak istemedikleri bir gerçeklik kalacak: Gizli eşcinsellik.

Gizli eşcinsellik; eşcinsel ya da biseksüel olduğunun farkında olmama durumuna verilen addır. Muhtemelen bunu ilk başta “nası farkında olmayacaz la” diye karşılayacaklardır, açıklayayım; toplumsal cinsiyet denen bir şey var bu, toplumun sizden biyolojik (bedensel) cinsiyetinize göre davranmanızı beklemesi sonucu ortaya çıkıyor. Penisi olan erkek, vajinası olan ise kadın. Bu tamamen fiziksel bir özellik olmakla birlikte sizin aslında ruhen ne olduğunuzu kesinlikle belirlemez. İnsan kendini ne hissediyorsa o‘dur. Zaten toplumun bizden beklediklerini başarmak ya da başaramamak durumları değil mi bizi strese, gelecek kaygısı ve depresyona sürükleyen?

Toplum ezbercidir, şekilcidir. Eğer güzel bir etiketin ve imajın var ise senin ruhen ne olduğunu umursamazlar. Kişiler eşcinsel olup olmadıklarını çoğu zaman sorgulamazlar çünkü topluma göre bu büyük bir hatadır, ayıptır. Kişi kendini sorgulamaz ya da deneyimlemez ise ne olduğunun farkına varmadan biyolojik cinsiyetini ve toplumsal cinsiyetini oynar. Bu oynama durumu çeşitli ruh hastalıklarına ya da bozukluklara neden olabilir. Kişi önce eşcinsel olma durumunun doğal ve utanılmayacak bir şey olduğunu kavrar ve bir şekilde kendini sorgular, deneyimler ise kendinin ne olduğunun farkına varabilir. Kendisi olan insan daha gerçektir, olmayan ise robot. Daha gerçek olmak mutlu eder mi bunu bilmiyoruz ama sahte olmak kesinlikle mutsuz ve huzursuz eder. Bu açıdan kişilerin kendilerini toplumsal cinsiyete bu kadar adamaları aslında kendi varlıklarını, benliklerini ve yaşamlarını toplumsal cinsiyet denen canavara feda etmeleri anlamına gelir.

https://gaiadergi.com/escinsellerden-nefret-ediyorsaniz-bunun-nedeni-sizin-de-escinsel-olmaniz-olabilir/

Onur yürüyüşü

$
0
0
Dünya görüşünüzü nefret üzerine kurarsanız, siyasi çıkışlarınızın nefret ettiklerinizle benzemesi kaçınılmazdır. Öfke baldan tatlıdır ve nefret fena halde bulaşıcıdır. Birbirlerine düşman görünen her millet ve dinden faşistin, otoriterin ve yobazın bazı kritik zamanlarda aynı şekilde davranması bundan.
Özellikle LGBTİ bireylere ve onların toplumsal mücadelesine karşı etnik ve dini aidiyetleri aşan bir tepki mevcut. Orlando katliamını gerçekleştiren IŞİD’e bağlılığını bildiren bir Müslüman. Neredeyse aynı gün Los Angeles onur yürüyüşüne gitmek üzereyken silah ve bombalarla yakalanan ise bir Hıristiyan.
Geçen seneki Tel Aviv’deki onur yürüyüşünde bir kişiyi öldürüp altı kişiyi yaralayan ise fanatik bir Hasidik Yahudi. Rusya’da Moskova belediye başkanı, onur yürüyüşlerini şeytani ilan edip yasaklamasıyla meşhur. Buna rağmen toplanmaya çalışanlar ise aşırı milliyetçi, Ortodoks ve Neonazi grupların saldırısına uğruyor. Sırbistan’da, Bulgaristan’da, Slovakya’da yürümeye çalışanlara saldıranlar genelde faşist dazlaklar.
Karşı karşıya gelse birbirlerini boğazlayacak olanlar, söz konusu eşcinsellik olunca aralarında uluslararası bir örgüt kurmuş gibi senkronize davranmayı biliyor.
Memleketimizde ise bu dalgaya önce Müslüman Anadolu Gençliği isimli dernek katıldı. Yayımladıkları bildiride “Laikistan Cumhuriyeti’nin müsaade ettiği sapkınlığa müdahale etmekle mükellefiz, seni de bekliyoruz” çağrısı yapıldı.
Ardından koroya Alperen Ocakları dahil oldu. Alperenlerin İstanbul İl Başkanı düzenlediği basın toplantısında Alperen Ocakları’nın “derin milletin” temsilcisi olduğunu belirttikten sonra “Ecdadımızın ağır bedeller ödeyerek bizlere miras bıraktığı bu topraklarda ahlaksızların fantezi yapmasına müsaade etmeyeceğiz. Aksi takdirde tepkimiz çok net ve sert olacaktır” dedi. “Biz şimdi uyarıyoruz. Önceden olacakları bildirdik, bundan sonra olacakların sorumlusu biz değiliz” tehdidiyle biten basın toplantısı, 26 Haziran Pazar günü yapılacak onur yürüyüşünün fiziki saldırıya uğrama ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda muhtemel bir saldırının faillerinin kim olacağını da.
Müslüman Anadolu Gençliği ve Alperen Ocakları; fanatik Yahudiler ve Hıristiyanlar, Neonaziler, dazlak faşistler, IŞİD, Balkanlar ve Rusya’nın Slav milliyetçileriyle aynı yerde. Onlarla aynı nefreti paylaşıyorlar. Bir anlamda nefret kardeşliği içindeler.
AKP, haziran seçimlerinden önce Beyoğlu’nda dağıttığı seçim broşüründe “Türkiye Ramazan ayının ortasında İstiklal Caddesi’nde Gay Pride yapabilen bir ülke. Muhafazakâr insanların daha görünür olması kimsenin hayat tarzına müdahale edildiği anlamı taşımıyor” diye övünüyordu.
Ancak geçen sene yürüyüş sert bir müdahaleyle dağıtıldı. 26 Haziran’da, güvenlik görevlilerinin kime müdahale etmeyi seçeceği demokratik bir hukuk devletinde yaşayıp yaşamadığımızın neticesi sürekli negatif çıkan testlerinden biri olacak.
Barışçıl bir şekilde gösteri yürüyüşü hakkını kullanan kitle mi yoksa onları fiziki müdahale ile tehdit eden uluslararası fanatik faşizan koalisyonun üyeleri mi kollanacak?
Mesele temel bir insan hakları meselesidir. Görmezden gelmek, küçümsemek, “şimdi zamanı mı” demek, insan hakları ve demokrasi mücadelesinde otoriter ve faşizan güçlerle zımni bir işbirliği anlamına gelir.

Özgür Mumcu

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/552084/Onur_yuruyusu.html

Taksim'deki LGBTİ yürüyüşünde gerginlik

$
0
0
Taksim'de LGBTİ yürüyüşünde gerginlikTaksim'de LGBTİ yürüyüşünde gerginlikTaksim'de LGBTİ yürüyüşünde gerginlikTaksim'de LGBTİ yürüyüşünde gerginlik


İstiklal Caddesi ara sokaklarında toplanan LGBTİ gruba polis müdahale etti.

Taksim’de 19-26 Haziran tarihleri arasında yapılması planlanan ancak İstanbul Valiliği tarafından güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 'LGBTİ Onur Yürüyüşü'nü yapmak isteyen yaklaşık 50 kişilik grup, İstiklal Caddesi ara sokaklarında toplandı.

Basın açıklaması yapmak isteyen grubu polis dağılmaları konusunda uyardı. Daha sonra alandan gazetecileri uzaklaştıran polis uyarıları dikkate almayan gruba müdahale etti. Ara sokaklarda slogan atan gruba karşı polis boyalı mermi kullandı.

POLİSLE TARTIŞAN GRUBA SALDIRMAYA KALKTILAR

Öte yandan İstiklal Caddesi Mis Sokak içinde LGBTİ’lilere biber gazı sıkarak müdahale edilmesine tepki gösteren iki kadın ile polisler arasında tartışma çıktı. Çevrede bulunan bazı kişiler de kadınlara destek olmak için alkış çalarak polisleri protesto etti. Bu sırada sivil giyinimli bazı kişiler de kadınlara ve çevrede alkışlayanLara tepki gösterdi.

Söz konusu kişiler önce polis sanıldı. Daha sonra bu kişlerden biri polisle tartışan kişilere saldırmak istedi. Şüpheliler çevredeki polisler tarafından gözaltına alındı. Kelepçe takılan şüpheliler kimlik sorgulamasının ardından çevik kuvvet otobüsüne bindirilerek emniyete götürüldü. Gözaltına alınan şüpheliler, kendilerini görüntülemek isteyen habercilere de tepki gösterdi.

İMAM ADNAN VE MİS SOKAKTA HAREKETLİ SAATLER YAŞANDI

Yürüyüş için çağrının yapıldığı saat 17.00 sıralarında Mis Sokak ve İmam Adnan Sokak’ta bir grup LGBTİ üyesi toplandı. Burada gök kuşağı bayrağı açmak isteyen grubun çevresi polis tarafında sarıldı. Dağılmaları yönünde uyarılan gruba polis biber gazı sıktı. Dağılan eylemciler çevrede açık olan mekanlara sığındı. Daha sonra toplanan grup bu kez basın açıklaması yapmak istedi. Ancak polis slogan atılınca gruba tekrar müdahale etti.

Dağılan eylemciler farklı sokaklardan toplanarak slogan atmayı sürdürdü. Defalarca aynı şekilde müdahalede bulunan polis çareyi çevredeki iş yerlerini kapatmakta buldu. İş yerlerinin içinde bulunan eylemcilerden bazıları gözaltına alındı. Çıkan olaylarda polis zaman zaman gazetecilere de müdahale etti. Gazlı müdahale sırasında çevrede bulunan esnaf ve yoldan geçenler de gazdan etkilendi. 19.30 sıralarında eylemciler Mis Sokak’tan ayrıldı.

Hürriyet


















































İstanbul Valiliği 'LGBTİ Onur Yürüyüşü'ne izin vermedi

$
0
0
İstanbul Valiliği pazar günü yapılması planlanan 'LGBTİ Onur Yürüyüşü'nü izin vermedi.

İstanbul Valiliği, LGBT’nin yapmayı planladığı yürüyüşleri izin verilmeyeceğini açıkladı. Valilikten yapılan açıklama şu şekilde: "Bazı basın organları, internet siteleri ve sosyal medyada, LGBT üyeleri tarafından 19-26 Haziran 2016 tarihlerinde Taksim’de düzenleyecekleri bir yürüyüşe çağrı yapıldığı anlaşılmaktadır. Valiliğimizce, başta katılımcılar olmak üzere vatandaşlarımızın güvenliği ve kamu düzeni gözetilerek anılan günlerde bu yönde bir toplantı ve gösteri yürüyüşü tertip edilmesine izin verilmeyecektir. Bu tür etkinliklerin nerelerde yapılabileceği de, yasa gereği önceden ilan edilmiştir. Değerli İstanbullu hemşehrilerimizin bu tür çağrılara itibar etmemelerini, güvenlik güçlerinin bu yönde yapacağı uyarılara riayet ederek yardımcı olmalarını rica eder, kamuoyuna saygıyla duyururuz."

LGBT'DEN AÇIKLAMA

İstanbul Valiliği'nin Onur Yürüyüşü'ne izin verilmeyeceğini açıklaması sonrası İstanbul LGBTİ ve Onur Haftası Komisyonu'ndan açıklama geldi. Açıklamada "valiliğin bu kararı hukuka ve kanuna aykırıdır. Konuyla ilgili hukuki süreci Onur Haftası Komitesi olarak takip edeceğimizi ve yargı mercilerine başvuracağımızı duyuruyoruz" denildi.

ALPEREN OCAKLARI TEHDİT ETMİŞTİ

Alperen Ocakları Başkanı Kürşat Mican, geçtiğimiz hafta bir basın toplantısı düzenleyerek, Onur Yürüyüşü'nü yaptırmayacakları tehdidinde bulunup, "Biz her şeyi göze aldık direk yürüyüşü engelleyeceğiz" açıklamasını yapmıştı. Mican daha sonra ise "Daha önce bu grubu uyardık, arkadaşları uyardık, temsilciler gönderdik. Biz Müslüman Türk milletiyiz, halkımızın yüzde 99’u Müslüman. Doğru, hoşgörü içinde yaşamalıyız ama bizim dini değerlerimizi yok sayarak, bizi hiçe sayarak bu yürüyüş yapılamaz. Biz, yarı çıplak şekilde ellerinde içki şişeleriyle birlikte ecdadımızın kanlarıyla sulanmış mübarek şehirde, kutlu şehirde böyle dolaşmalarını istemiyoruz. Biraz hukuk dışına çıkıyor gibi görünüyor ama hukuk dışına çıkılıyor diye algılamayın bunu. Ziya Paşa’nın sözlerini hatırlatırken bir tehdit yok" demişti.Alperen Ocakları, yürüyüşe ‘her şeyi göze alarak’ engel olacaklarını açıklamış, Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, “Tepkimiz çok net ve sert olacaktır. Mübarek bir ayda hep aynı şeyleri yapıyorlar. Değerlerimiz hiçe sayarak alay edercesine bizimle dalga geçiyorlar. Sayın devlet yetkilileri bunlarla bizi uğraştırmayın. Ya gereğini yapın ya da biz gereğini yapacağız. Biz her şeyi göze aldık direk yürüyüşü engelleyeceğiz” demişti.

DHA

Cem Özdemir: Aşk kazanacak

$
0
0
Cem Özdemir, İstanbul LGBTİ yürüyüşünün yasaklanmasını kınadı.Alman Yeşiller Partisi’nin Eş Başkanı Cem Özdemir, İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası hakkında, “Ne şiddet çağrıları ne yasaklar, sonunda Aşk kazanacak” ifadesini kullandı.

Alman siyasetçi Özdemir, İstanbul Valiliği tarafından izin verilmeyeceği açıklanan LGBTİ Onur Yürüyüşü hakkında Twitter’dan, “@TransPrideIst, @istanbulpride, LGBTİ+’ların onurlu hayat talebinin simgesidir. Ne şiddet çağrıları ne yasaklar, sonunda #AşkKazanacak Aşk!” şeklinde paylaşımda bulundu.

Özdemir, Alman Federal Parlamentosu’nda alınan “1915 Olayları” hakkındaki karara verdiği destekle gündeme gelmişti.

http://www.gercekgundem.com/dunya/215034/cem-ozdemir-ask-kazanacak

Nuray Mert: Heteroseksüel olmak da kimseyi kurtarmayacak

$
0
0
"Bugün toplaşıp eşcinsellere sopa gösterenler, yarın o sopayı sizin için kullanma serbestisi hissedecek!"

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, başta Alperen Ocakları olmak üzere bazı grupların bu yıl 14.'sü düzenlenecek İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşü'ne yönelik tehdit içeren açıklamalarına ilişkin olarak, "Hiç kuşkunuz olmasın, bırakın siyasi fikir ayrılığını, mesela heteroseksüel olmak da kimseyi kurtarmayacak, bugün toplaşıp eşcinsellere sopa gösterenler, yarın o sopayı sizin hayatınızı tanzim için kullanma serbestisi hissedecek. İşte büyük silindir böyle çalışacak" dedi.

Nuray Mert'in Cumhuriyet'e "Türkiye’nin üzerinden geçen silindir" başlığıyla yayımlanan (17 Haziran 2016) yazısı şöyle:

Türkiye’nin üzerinden büyük bir silindir geçiyor, hiç kuşkunuz olmasın, herkes altında kalacak, değil kârlı çıkan, büyük hasar almayan kimse kalmayacak. Sadece, iktidarın, ‘Eski Türkiye’yi, daha doğrusu o bahane ile önüne çıkan her şeyi, herkesi ezip geçmekte kararlı olduğu silindirden söz etmiyorum. O silindir, sadece muhaliflerini, medyayı, hatta kendi içindeki farklı düşünmeye meyilli olanları değil, eksiği ile yüksüğü ile hukuk, kuvvetler ayrımı, kurumlar, Anayasa ne varsa ezdi geçti. Türkiye artık keyfi idareye teslim olmuş bir ülke, keyfi idare ne zaman ne koşullarda yasal kılıf kazanacak belli değil, ama değişen bir şey olmayacak. ‘2002 Devrimi’, ‘Halk Devrimi’ lafları boş laflar değildi, tam da o nedenle, sözünü ettikleri ‘devrim’tanım gereği kendi çocuklarını, ideologlarının başını yeme aşamasını da başarı ile geçti. Şimdi söz k onusu olan, ‘dava’ ve onun ‘ulu önder’ine sadakatten başka hiçbir kuralı olmayan, bir kuralsızlık, hukuksuzluk, denetimsiz güç gösterisi süreci.

Büyük bir silindir

İşte, Türkiye’yi toptan ezip geçecek asıl büyük silindir bu. Böyle dönemler, böyle durumlar sadece yönetileni değil, yönetenleri de ezip geçecek fırtınalı süreçlerdir. Bu koşullarda, ‘dava’ya ve lidere sadakat de güvence değildir, çünkü ‘dava’nın içeriği, lidere sadakatin gerekleri her an değişebilir. Dün iktidar yanında askeri vesayete karşı çıkan, soluğu hapiste bulabildiği gibi, daha güncel siyaset planında da, mesela, dün Rusya’ya esip gürleyen, bugün yumuşama edebiyatı yapmak zorunda kalabilir, kalıyor. Her şey her an değişebilir, aman dikkat! Bırakın Başbakanlığı, siyaset yapmamaya ant içen Başbakan bile, ‘namaz kılmayan hayvandır’ diyen ilahiyatçıya biraz sert çıktı diye her an zan altında kalabilir, kalıyor. Kurtuluşu olmayan maceralardır bunlar, yaratılan sel önündeki her şeyi silip götürür, dindarlık yetmez, milliyetçilik yetmez, yol arkadaşlığı yetmez, sadakat miktarı hiç yetmez. Diğer taraftan, hukuk, kurum, siyasi denge gözetmeyi reddeden, gün gelir kendi yıktıklarının altında kalır, her şeyden önce, daha fazla el yükseltmeden coşturduğu kitleye söz dinletemez hale gelir.
Böyle süreçlerde, susmak da çare değildir, bakın bizlerin ‘yeterince demokratik muhalefet yapmıyor; Kürt meselesinde cesur tavır takınmıyor’ diye eleştirdiğimiz ana muhalefet partisi, Kürtler konusunda iki ılımlı laf etti diye ‘terör yancısı’ ilan edildi. Gazeteci, demokrat, aydın vs. her ne adına olursa olsun, itiraz etme makamındakilerin seslerini kesmeleri de yetmez, ses kesme döneminin ardından,‘bizim dediğimizi neden haykırmıyorsun’ devri gelir, onun ardından haykırana ‘sesin pek isteksiz çıkıyor’ devri gelir. Kısacası yoktur kurtuluşu bu yolun.

Ceberut devlet

Üstelik artık ensenizde sadece devletin alışıldık baskı araçları ile boza pişirme devri, yerini, eline sopayı alan herkesin asıp kestiği devrine bırakır. Hiç kuşkunuz olmasın, bırakın siyasi fikir ayrılığını, mesela heteroseksüel olmak da kimseyi kurtarmayacak, bugün toplaşıp eşcinsellere sopa gösterenler, yarın o sopayı sizin hayatınızı tanzim için kullanma serbestisi hissedecek. İşte büyük silindir böyle çalışacak.
Kürt meselesinin geldiği noktada, Kürt siyasetine yüklenecek çok sorumluluk, söylenecek çok şey var, ben şahsen hepsini sıkça ifade ettiğimi düşünüyorum. O kadar ki, eleştiriye tahammülleri Türk kardeşlerinden hiç farkı olmayan Kürt siyasetçileri tarafından neredeyse ‘Kürt düşmanı’ ilan edilmeme ramak kalmış vaziyette. Ama ‘eski’ veya ‘yeni’, en doğrusu ‘eskimeyen, küllerinden yeniden doğanceberut devlet’in Kürtleri olmayı seçenler de, paçayı kurtaracaklarını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Ceberut devlet ve/veya ceberut siyaset anlayışına karşı topluca demokrasi adına itirazdan imtina eden herkes, Kürt veya Türk, Alevi veya Sünni, dindar veya değil, eşcinsel veya heteroseksüel, hepimiz bu silindirin altında ezilip yok olacağız. Diğer taraftan, o silindiri üzerimize sürenler sanmasınlar ki kendileri kurtulacak, hiç kuşkuları olmasın, frenini patlattıkları silindir onları da altına alacak. İşin burası da muhalifler için asla teselli olamaz, pusulayı şaşmayalım, asıl mesele iktidardakilerin de yok olması değil, hep birlikte bir çıkış yolu bulmakta ısrarcı ve cesur olmak.

http://t24.com.tr/haber/bugun-toplasip-escinsellere-sopa-gosterenler-yarin-o-sopayi-sizin-icin-kullanma-serbestisi-hissedecek,345771

‘Eşcinsellerin öldürülmesine verilen tepki bir türlü genelleşemiyor’

$
0
0
Bu sene 10. yılını kutlayan sanat topluluğu biriken, 24. LGBTİ+ Onur Haftası etkinlikleri kapsamında 21 Haziran Salı günü Fransız Kültür Merkezi’nde, ‘Öcüler’ oyununu okuma tiyatrosu olarak sahneye koyuyor. Alican Yücesoy, Canan Atalay, Defne Halman, Halil Babür ve Okan Urun’un performanslarıyla hayat verdiği metnin konusu homofobi. Topluluğu oluşturan Melis Tezkan ve Okan Urun’la bir araya gelerek hem bu tiyatroyu hem da biriken’in geride bıraktığı on yılı konuştuk.

Birkaç farklı oyunla gündemdeydiniz. ‘Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi’ 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde ilk kez sahnelendi ve çok ses getirdi. Oyunu biraz anlatır mısınız?

Melis Tezkan: ‘Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi’ kişisel ve toplumsal felaketlerden bahsediyor. Pavyon, gece kulübü gibi bir mekânda geçiyor. Zaten ismini de bir şarkı sözünden alıyor. Metinler ise çoğunlukla monolog formunda. Bizim işlerimizin genelinde olduğu gibi, burada da müzik önemli bir unsur. Oyunun metinlerinin ve müziklerinin yazımı sahnede yaratılan tabloların kurgusu ile eş zamanlı ilerledi.

Okan Urun: Metinde dört karakter var ve hepsi birinci tekil şahısta konuşuyor. Karakterler söz alıp, bazen siyasi bir fonda, hepimizin yaşadığı ya da hissettiği durumlarla ilgili bir şeyler söylüyorlar; tıpkı birinin mikrofonun başına geçip şarkı söylemesi gibi. Dünyanın sonundan emeğe, plastik cerrahiden küresel ısınmaya geniş bir yelpazede konuşuyorlar. Oyuna sonradan giren dördüncü karakter, hayatta örselenmiş, yaralanmış, kalbini dışarıya kapatmış haldeki diğer üç karakterin içindeki bir şeyleri yeniden harekete geçiriyor. Bir sızıyı, felaketi, aşkı ve aşksızlığı, kayıp hissini…  Bir izleyicimiz, “Bu oyun benim için ‘bir aşka ağıt’” demişti. Bir aşkın ya da çok sevilen birinin ardından yakılmış ağıt gibi…

Yönetmenliğini üstlendiğiniz 'Kardeşlerimi Arıyorum' adlı okuma tiyatrosu da festivalde izleyiciyle buluştu. Aynı dönemde iki proje birden hazırlamaya nasıl karar verdiniz?

O. U.: Yazar Jonah Hassan Khemiri’nin oyununu, İsveç Kültür Ataşesi Suzi Erşahin’le görüşmelerimiz sonucunda, festivalde okuma tiyatrosu olarak sahnelemeye karar verdik. Seyirciyle de buluşması güzel oldu. Bakırköy Belediye Tiyatroları, ‘Kardeşlerimi Arıyorum’u önümüzdeki sezon repertuarına aldı.

M. T.: Metin, Stockholm’de yaşanan bir patlamayı konu ediniyor. Başkarakter Amor üzerinden, bu olayın yarattığı paniğe ve özellikle azınlıklarda baş gösteren “Ben suçlu muyum? Hayır, değilim” hissine odaklanıyor. Amor, şimdiki zamanı ya da zihninde ânın alternatif hallerini yaşarken, yer yer anılarına dönüyor, hayaller kuruyor. Bir taraftan da sürekli telefon konuşmaları yapıyor. Yüksek ritimli, güncel konusu ve samimi diliyle herkesin içinde kendini bulabileceği bir oyun. Yaklaşık bir sene önce açığa çıkan proje sonrasında ardı ardına yaşanan patlamalar, onun bu döneme dair korkunç bir öngörüye dönüşmesine yol açtı.

Onur Haftası kapsamındaysa ‘Öcüler’i sahneleyeceksiniz. Bu performans homofobiyi nasıl ele alıyor?

O. U.: ‘Öcüler’ yine bir oyun okuması. 2014’te genç yazar Yann Verburgh tarafından yazılan metin İran, Afrika, Rusya, Fransa, Hollanda, Amerika gibi farklı coğrafyalardan homofobi, ayrımcılık ve şiddet hikâyeleri anlatıyor; kimi zaman mağdurları kimi zaman da şiddeti uygulayanları sahneye taşıyor. Geçtiğimiz günlerde Orlando’da yaşanan saldırı, eşcinsellerin tarih boyunca hep en kolay hedef alınabilir gruplar olduğunu bir kez daha hatırlattı bize. Tarihin karanlık dönemlerinde homofobi her zaman kolayca hortlayan, sınır tanımayan bir olgu oldu. Çünkü eşcinsellerin ölmesine ve öldürülmesine verilen tepki bir türlü genelleşemiyor.

M. T.: Oyun hem psikolojik hem de fiziksel şiddetten bahsediyor. Beş oyuncu var ve her biri farklı ve birden fazla karakteri canlandırıyor. Metinde farklı yazım biçimleri bir arada bulunuyor.

Sizin için okuma tiyatrosu çalışmakla geleneksel tiyatro metinlerini çalışmak arasında ne gibi bir fark var?

M. T.: Okuma tiyatrosu belirli bir çalışma ve prova süreci gerektirse de, getirdiği iş yükü bakımından bir oyun prodüksiyonuna nazaran daha hafif, aynı zamanda keyifli bir tür. Hem oyuncu ve yönetmene hem de seyirciye alan tanıyor, hayal gücüne fırsat veriyor. Bir diğer faydası da yeni metinlerin ortaya çıkması, dolaşıma girmesi, genç yazarların tanınması ya da bilinmeyen eski metinlerin hatırlanması konusunda.

O. U.: Bence okuma tiyatrosunun en güzel yanı, reji önermesini sade tutarak, seyircinin olayları kafasında canlandırmasını sağlamak. Bizi zinde tutan, farklı oyuncularla kısa sürede çalışabilme imkânı sağlayan bir form.

biriken’in geride bıraktığı on yılda neler değişti?

O. U.: Aslında 10 yıl nasıl geçti anlamadık. 2006’da metnini kendimizin yazdığı ‘Şimdi Bizim Evin Yerinde Çukur Var’ adlı performansı üretmek üzere oluşturduğumuz bir gruptu biriken. Ardından birlikte üretmeye devam ettik. Son yıllarda çalışmalarımız daha da sıklaştı. Aldığımız destekler çeşitlendi. Bundan sonra bir süre metnini kendimizin yazdığı oyunlar üzerinde çalışmaya yoğunlaşmak istiyoruz. Bizim üretme isteğimiz sürdükçe, biriken de yaşayacak.

M. T.: 10 yıllık süreçte bir üslup oluşmaya başladı belki. Çalışmalarımızı kendimizi sürekli yenileyerek, bir diğer taraftan da yaptığımız şeyi daha da derinleştirerek sürdürüyoruz. Bu 10 senenin sonunda, artık bazı şeyleri daha kolay yapabilirken bazı yönlerden de amatör ve tecrübesiz halimizi, merakımızı koruyoruz. Her zaman kendi seçtiğimiz, güncel konular, kavramlar, metinler üzerinde çalışmaya gayret gösteriyoruz. Projelerimizi, beraber üretmek istediğimiz insanlarla hayata geçirmeye özen gösterip bu özgürlükten vazgeçmemeye çalışıyoruz.

Bu süreçte, Türkiye çağdaş tiyatro ortamında, sizin çalışmalarınızı etkileyen ne gibi gelişmeler oldu?

O. U.:  Son birkaç senedir, bazı kurumlardan önemli yardımlar gördük. Son işimizde İstanbul Tiyatro Festivali’nin yanı sıra Belçika’dan 0090 ve Vooruit ortak yapımcılarımız oldular. SALT; ‘Tatyana’, ‘Ormanlardan Hemen Önceki Gece’ ve ‘Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi’ oyunlarının hazırlıkları sırasında bize prova mekânı sağladı. Bu, bizim gibi bağımsız, belirli bir mekânı olmayan bir ekip için paha biçilemez bir katkı. Zamanla bize inanan ve destekleyen insanların sayısı artıyor. Bir süre önce, ortak sorunları çözmek ve ileriye dönük adımlar atmak için Bağımsız Tiyatro Birliği kuruldu. Biz de bunun bir parçasıyız. Bundan sonra ortak sorunlar daha iyi duyurulabilecektir.

M. T.: Son yıllarda seyircinin bağımsız tiyatroya ilgisi arttı. Artık çok sayıda bağımsız tiyatro grubu var, bu alanda faaliyet gösteren çok sayıda mekân açıldı. Bu da bizi ve seyirciyi zenginleştirdi.

Boysan Yakar’ın ardından

Eylül ayında geçirdiği  trafik kazasında hayatını kaybeden LGBTİ hakları aktivisti Boysan Yakar, Tina Turner’ın ‘What’s Love Got To Do With It?’ şarkısı için çektiğiniz 2011 tarihli videoda rol almıştı. Aynı zamanda yakın arkadaşınızdı. Onu anlatır mısınız bize?

O. U.: O video, Boysan’ın katkıda bulunduğu çok sayıda işten biri. Ne mutlu ki, bizim de onunla böyle bir çalışma yapma şansımız oldu. Uzun süren arkadaşlığımızdan geriye kalan anılardan biri, bir belge gibi.

M. T.: Boysan bir sürü insanın hayatına dokunmayı başarmış bir insandı.  Onun birçok yüzü vardı; hem çok yaratıcı bir sanatçıydı hem de aktivistti. İnsanlarla samimi ilişkiler kurardı. Bu yüzden de onun ardından çok insanın canı yandı.

O. U.: Boysan’ı böyle kısa cümlelerle anlatmak zor geliyor. Yaşarken olduğu gibi, şimdi de her an, yaptığımız her işte bizimle. Onunla arkadaşlık kurmaya karar verdiğinizde, hayatınızın her yerine sızabilirdi. Bunu müthiş bir incelikle yapar ve bildiğimiz anlamıyla karşılık beklemezdi. Kaybı büyük bir boşluk, geçmeyecek bir sızı bıraktı. Boysan’la hayatı birlikte yürümüş olmak büyük bir hediye.

‘Homofobi Sözlüğü’

biriken’in projelerinden bağımsız olarak ikiniz, 2000’lerin başında Fransa’da yayımlanan ‘Homofobi Sözlüğü’nün Türkçeye çevirisini yapıyorsunuz…

O. U.: Çeviri bittiğinde Sel Yayıncılık’tan çıkacak. Sözlükte, tarih boyunca tıptan siyasete, bilimden sanata kadar her alanda, homofobik uygulamalara dair örnekler var. Aslında homofobiden yola çıkarak eşcinsellik tarihini ele alan bir kitap. Aynı zamanda sömürgecilik tarihine göz atıyor. Tamamlandığında, iyi bir kaynak olacak.

M. T.: Sözlük dediğimiz aslında bir ansiklopedi. Konuyla ilgili uzmanların yazdığı, ağırlıklı olarak bilimsel metinler içeriyor. Homofobinin tarihi, toplumlara dair birçok durum ve kavramı bir araya getiren bir kesişme noktası.

http://t24.com.tr/haber/bugun-toplasip-escinsellere-sopa-gosterenler-yarin-o-sopayi-sizin-icin-kullanma-serbestisi-hissedecek,345771

ABD: LGBTİ’lerin ifade özgürlüğünü destekliyoruz

$
0
0
BD, İstanbul Valiliğinin 19 Haziran’daki 7. Trans Onur Yürüyüşü’nü ve 26 Haziran’da düzenlenmesi planlanan 24. LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nü yasaklamasını “Türkiye’de yakın zamanda görülen ifade özgürlüğünün engellenmesi trendlerini gördüğümüzde bizi endişelendirmektedir. Bu derin şekilde kaygı vericidir” şeklinde değerlendirdi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nun İstanbul Valiliğince yasaklanması hakkında konuştu.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kirby, Valiliğin yürüyüşü yasakladığına ilişkin görüşü sorulduğunda şu cevabı verdi:

“Bildiğiniz gibi biz LGBTİ kişilerinin biraraya gelerek barışçıl şekilde ifade özgürlüğünü kullanmalarını güçlü bir şekilde destekliyoruz ve bunun İstanbul’da yapılmasını kesinlikle görmek isteriz.”

Gazetecinin “Bu Türkiye’deki insan hakları erozyonun sadece bir parçası. Bir süredir yaşanıyor. Türkiye’nin demokrasisinin gidişatı hakkında endişeli misiniz?” sorusunu ise şöyle cevapladı:

“Biz Türk liderlerin kendi anayasalarında da korunmuş olan demokratik prensiplere uygun davranmadıklarını gördüğümüzde bundan rahatsız olmaktayız. Türkiye dost ve müttefik ülke. Türkiye’nin başarılı olmasını görmek isteriz. Türkiye ve Türk halkının başarılı olmasının en iyi yollarından birinin bu demokratik prensiplere uygun yaşamaları olduğuna inanıyoruz. Ve bu gibi kararlar ve Türkiye’de yakın zamanda görülen ifade özgürlüğünün engellenmesi trendlerini gördüğümüzde bizi endişelendirmektedir. Bu derin şekilde kaygı vericidir.”

Ne olmuştu?

14. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası bu yıl “Örgütleniyoruz” temasıyla 20-26 Haziran 2016 tarihleri arasında yapılacak.

‘Müslüman Anadolu Gençliği’ isimli örgüt, Onur Haftası için sosyal medyada bir linç ve nefret kampanyası başlatmıştı.

Alperen Ocakları Vakfı İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican 26 Haziran’da gerçekleştirilecek LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne engel olacaklarını açıklayarak, “Sayın devlet yetkilileri bunlarla bizi uğraştırmayın. Ya gereğini yapın ya da biz gereğini yapacağız. Biz her şeyi göze aldık direk yürüyüşü engelleyeceğiz” sözleriyle tehdit etmişti.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici de yürüyüşü hedef göstererek, “Bu karşı çıkış toplumun hemen hemen tamamının hassasiyeti gereğidir” demişti.

Tehditler üzerine Onur Haftası Komisyonu da Onur Yürüyüşü’nün güven içinde gerçekleşmesi için bir imza kampanyası başlattı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ile Trans Onur Haftası’nı düzenleyen İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği ve Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD LGBTİ de Müslüman Anadolu Gençliği ve Alperen Ocakları Vakfı hakkında suç duyurusunda bulunurken, İstanbul Onur Haftası Komitesi de 20 Haziran’da Müslüman Anadolu Gençliği, Alperen Ocakları, Tembihname ve Özgür-Der hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklamıştı.

Tehdit açıklamalarının ardından, İstanbul Valililiği Taksim’de yapılması planlanan LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne izin verilmeyeceğini açıklamıştı.

http://www.imctv.com.tr/abd-lgbtilerin-ifade-ozgurlugunu-destekliyoruz/

LGBTİ'lere tehditte sıra medyada

$
0
0
İktidara yakın yayın politikası ile bilinen Diriliş Postası, Onur Yürüyüşü'ne katılacak insanları tehdit etti.

T24 - İktidara yakın yayın politikası ile bilinen Diriliş Postası, 19 Haziran Pazar günü yapılacak Trans Onur Yürüyüşü ve 26 Haziran Pazar günü 14. kez yapılacak olan LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) Onur Yürüyüşü'ne katılacak insanları tehdit etti.
"İfade özgürlüğü varsa kınama özgürlüğü de vardır. Bu mesele toplumsal bir tehdit olarak algılanırsa toplumu oluşturan bireylerin tepki verme hakkı vardır" görüşünün savunulduğu gazetenin bugünkü nüshasında yayımlanan başyazıda, "Kendi özgürlüğünüzü istiyormuş numarasıyla giderek artan heterofobik saldırganlığınız kamunun sabrını zorlamaya başladı haberiniz olsun. Konu siz değilsiniz, konu aile..." ifadeleri kullanıldı.
Bütün bu gelişmelerin irdelendiği Diriliş Postası'nda "Eşcinsel aksiyonlar protesto edilemez mi?" başlığıyla yayımlanan yazı şöyle:
Kişilerin kendi bedenleri üzerine tasarruf alanı kamuyu tehdit etmediği sürece, yani “kişisel” kaldığı sürece başkasını ilgilendirmez. Evinde, köşesinde ne yapıyorlarsa yapsınlar bunu değerlendirmek, yargılamak, yadırgamak hadsizlik. Kabul. Eyvallah...
Peki kişisel tasarruf denilen yani şahsi alandaki aksiyonu kamuya yaymaya çalışırlarsa ne olur? İşte o zaman değerlendirmeye, yargılanmaya, yadırganmaya açık hale gelmişlerdir kimse kusura bakmayacak.
Bir: İfade özgürlüğü varsa kınama özgürlüğü de vardır. Kendini ya da fikrini ifade ettiğin anda yani şahsi alanından çıkıp kamuda bir alan işgal ettiğin anda kamunun değerlendirmesine muhatap olmayı kabul ediyorsunuz demektir. Etmiyorsanız buna ne uydurursanız uydurun adınız faşist olur. Kamunun kınama, yadırgama hatta yargılama hakkını engelleyemezsiniz. Kınama özgürlüğünden muaf olan ifade özgürlüğüne faşizm deniliyor, saldırganlık deniliyor kusura bakmayacaksınız.
İki: Bu mesele toplumsal bir tehdit olarak algılanırsa toplumu oluşturan bireylerin tepki verme hakkı vardır. Sen hangi özgürlük çözümlemesiyle kamunun kendini korumasını “homofobik” diye yaftalayabiliyorsun? Senin yaptığının adı heterofobi. Üstelik saldırgan heterofobi. Bence eşcinseller değil ama heterofobik olanlar tedavi edilsinler. Kamunun kendisini var ettiği, biyolojik ve sosyolojik temelleri vardır bu temellere yönelik bir saldırganlık karşısında tepki de olur, protesto da...
Üç: Annelik, aile gibi ilk insandan beri devam eden kadim müessesler hedonizme feda edilemez. Kadınların kadınlığını, erkeklerin erkekliğini tahrif etmeye başlarsanız bu mesele kişisel hazza müsamaha sınırını aşar aile yapısını bozmaya yönelik planlı bir saldırı olarak kabul edilir. Yani konu kimin ne yaptığına karışma meselesi ya da “ahlakçılık gösterisi” değildir. Konu kamunun mevcudiyetini ve dahi devamlılığını koruma meselesidir.
Dört: Tercih dayatma. LGBT ve üzerinden istismar siyaseti yapan odakların tamamı giderek faşist bir çizgiye kayıyor. Gösteri, organizasyon vesaire etkinliklerin hemen hepsi gelişme çağındaki gençlerin cinsel kimlikleri üzerine kafa karışıklığı pompalıyorlar. Özellikle hedef seçtikleri ergenlik çağındaki gençleri kendi dairelerine davet etmek yada doğal durumlarını sorgulatıp değiştirmeye zorlama durumu doğrudan devletin tedbir alması gereken bir terör faaliyetidir.
Sözün özü: Efendiler, siz evlenmeyebilirsiniz. Anne ya da baba olmayı reddedilirsiniz. Erkek ya da kadın olmayı reddedilirsiniz. Oturup yeni kategorilerle onlarca daha cinsiyet uydurabilir kendinizi dahil edebilirsiniz. Kendi hazlarınız için istediğiniz gibi örgütler, gruplar kurup kendi hayatınızı istediğiniz şekilde yasabilirsiniz. Hatta mağduriyetleriniz varsa taleplerinizi dile getirebilirsiniz.
Fakat bu yaptıklarınızı bizim çocuklarımıza dayatmaya başladığınızda işin rengi değişir. Bu konu sizin boyunuzu aşar. “Aramızdaki eşcinselleri ihbar ederiz” diyerek kurduğunuz tehdit ve şantaj çarkıyla çeşitli haberler yaptırıyor olmanın verdiği cesaretin sizi yanıltmasına izin vermeyin. Kendi özgürlüğünüzü istiyormuş numarasıyla giderek artan heterofobik saldırganlığınız kamunun sabrını zorlamaya başladı haberiniz olsun. Konu siz değilsiniz, konu aile...

http://www.gercekgundem.com/medya/215168/lgbtilere-tehditte-sira-medyada

Taksim'de İzin Verilmeyen Yürüyüşe Bariyerli Önlem

$
0
0
Taksim'deki LGBTİ yürüyüşüne İstanbul Valiliği'nin izin vermeyeceğini açıklamasının ardından Beyoğlu Belediyesi'ne ait işçiler, polis bariyerlerini İstiklal Caddesi ile Taksim Meydanı'na indirdi.

Taksim'deki LGBTİ yürüyüşüne İstanbul Valiliği'nin izin vermeyeceğini açıklamasının ardından Beyoğlu Belediyesi'ne ait işçiler, polis bariyerlerini İstiklal Caddesi ile Taksim Meydanı'na indirdi. Taksim Cumhuriyet Anıtı çevresi ile İstiklal Caddesi'ne çıkan tüm ara sokakların bariyerle kapatılarak olası korsan gösterinin önüne geçilmesinin hedeflendiği iddia edildi.

İstanbul Valiliği, LGBTİ'nin yapmayı planladığı yürüyüşleri izin verilmeyeceğini açıklamıştı. Açıklamada, "Bazı basın organları, internet siteleri ve sosyal medyada, LGBTİ üyeleri tarafından 19-26 Haziran 2016 tarihlerinde Taksim'de düzenleyecekleri bir yürüyüşe çağrı yapıldığı anlaşılmaktadır. Valiliğimizce, başta katılımcılar olmak üzere vatandaşlarımızın güvenliği ve kamu düzeni gözetilerek anılan günlerde bu yönde bir toplantı ve gösteri yürüyüşü tertip edilmesine izin verilmeyecektir. Bu tür etkinliklerin nerelerde yapılabileceği de, yasa gereği önceden ilan edilmiştir. Değerli İstanbullu hemşehrilerimizin bu tür çağrılara itibar etmemelerini, güvenlik güçlerinin bu yönde yapacağı uyarılara riayet ederek yardımcı olmalarını rica eder, kamuoyuna saygıyla duyururuz." denilmişti.

LGBTİ'DEN AÇIKLAMA

İstanbul Valiliği'nin yürüyüşe izin verilmeyeceğini açıklamasının ardından İstanbul LGBTİ ve Onur Haftası Komisyonu'ndan açıklama geldi. Açıklamada, "Valiliğin bu kararı hukuka ve kanuna aykırıdır. Konuyla ilgili hukuki süreci Onur Haftası Komitesi olarak takip edeceğimizi ve yargı mercilerine başvuracağımızı duyuruyoruz." ifadelerine yer verilmişti.

ALPEREN OCAKLARI TEHDİT ETMİŞTİ

Alperen Ocakları Başkanı Kürşat Mican da, basın toplantısı düzenleyerek, onur yürüyüşünü yaptırmayacakları tehdidinde bulunmuştu. Mican, "Biz her şeyi göze aldık, direk yürüyüşü engelleyeceğiz." açıklamasını yapmıştı.

Yapılan açıklamaların ardından Beyoğlu Belediyesi'ne ait işçiler, kamyonlar dolusu bariyeri Taksim Cumhuriyet Anıtı çevresine indirdi. İstiklal Caddesi'ne çıkan tüm sokakların da yarın bariyerlerle kapatılacağı belirtildi. Bariyerlerle izin verilmeyen eylemin yapılmasının önüne geçileceği ifade edildi.

http://www.haberler.com/taksim-de-izin-verilmeyen-yuruyuse-bariyerli-onlem-8540060-haberi/

LGBTİ Onur haftası Komisyonu: İzin isteyen kim? Yasak ne ayol

$
0
0
Valiliğin, Onur Yürüyüşü'nü yasaklama kararı sonrasında, yasak kararı hakkında konuşan LGBTİ Onur Haftası komisyon üyeleri Ebru Kırancı ve Ejder Narsap valilikten izin istemediklerini ve tehditlere rağmen yürüyüşlerin gerçekleşeceğini belirtti.

LGBTİ Onur haftası Komisyonu: İzin isteyen kim? Yasak ne ayol
Valiliğin yasaklama kararı sonrasında, yasak kararı hakkında konuşan LGBTİ Onur Haftası komisyon üyeleri Ebru Kırancı ve Ejder Narsap valilikten izin istemediklerini ve tehditlere rağmen yürüyüşlerin gerçekleşeceğini belirtti.

Devletin yürüyüşün sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için güvenlik önlemi almakla yükümlü olduğunu belirten Kırancı, “Bizi her gün öldürülüyor, dayak yiyoruz. Bir gün de yaşama, çalışma ve politika hakkımız için dayak yiyelim. Ya başkaldıracağız ya da zulme boyun eğeceğiz. Ramazan ayı dolayısıyla bizden saygı bekliyorlarsa onlar da bizlerin yaşam hakkına saygılı olacak ve barışçıl yürüyüşümüze izin verecekler. Devlet bizi korumak zorunda” diye konuştu.

‘Onlara rağmen yürüyeceğiz’
Sosyal medyadan çok sayıda tehdit aldıklarını aktaran Narsap, LGBTİ derneklerine yönelik olası saldırılardan endişe ettiklerini kaydetti.

Narsap şöyle devam etti: “Biz bu saldırılara karşı sokağa çıkmazsak hiçbir zaman çıkamayacağız. Yolda gördükleri bir geyi bir transı çok rahat katledebilecekler. Ama bizler son bir haftadır bize karşı oluşturulan bu saldırı konseptini ve ablukayı dağıtacak güçteyiz. Tehditler umrumuzda değil, onlara rağmen yürüyeceğiz.”

Alperen Ocakları’ndan her yıl benzer tehditler aldıklarını söyleyen Narsap, “Maraş’tan ve Çorum’dan biliyoruz ki devlet kendi yapamadığını bunlara yaptırıyor” diye konuştu. (Evrensel)

Tanrıkulu: LGBTİ’nin Onur Yürüyüşü neden yasaklandı?

$
0
0
CHP PM Üyesi ve İstanbul MV Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde; LGBTİ tarafından düzenlenecek olan ‘Onur Yürüyüşü’ etkinliğinin İstanbul Valiliği tarafından yasaklanmasının sebebini ve etkinliğe yapılan tehditlere karşı işlem yapılıp yapılmayacağını sordu.

İşte Tanrıkulu’nun soru önergesinin tamamı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Binali YILDIRIM tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Dr. M. Sezgin TANRIKULU

İstanbul Milletvekili

Geleneksel olarak düzenlenen LGBTİ Onur Yürüyüşü bu sene de Haziran ayında pek çok ilde yapılacaktır. Onur Yürüyüşü kapsamında LGBTİ bireyler etkinlikler düzenlenmektedir. Onur Yürüyüşünün düzenlenmesi planlanan illerden biri de İstanbul’dur. Onur Yürüyüşü İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde yapılacaktır. Demokratik hakları olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullanmak isteyen LGBTİ bireylere yönelik pek çok kurum tarafından provokasyon kokan engelleme çağrıları yapılmaktadır. Oysa toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı hem kanunla hem de Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Kolluk kuvvetleri LGBTİ bireylere yönelik saldırı ihtimalini bertaraf etmek ve onları güvenliğini sağlamak zorundadır. Onur Yürüyüşü tertip komitesi yasalara uygun olarak Valiliğe bildirimde bulunmuş, Valilik güvenlik gerekçesiyle bu yürüyüşü yasaklamıştır.

Bu çerçevede;

LGBTİ sivil toplum kuruluşları tarafından organize edilen 2016 Onur Yürüyüşü ve bu kapsamdaki etkinliklerin Valilik tarafından yasaklanmasının gerekçesi nedir?
Valilik bu kararıyla bu kişilerin can güvenliğini sağlayamadığını mı ilan etmiştir?
Onur Yürüyüşü için saldırı çağrıları yapan kurum ve topluluklara yönelik herhangi bir işlem yapılmazken, provokasyon kokan bu çağrılar neticesinde Onur Yürüyüşü’nün yasaklanmasını Anayasa ile güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının ihlali anlamına mı gelmektedir?
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde bulundurulan kolluk kuvvetleri yalnızca toplanan kişilerin taşkınlık yapmasını engellemekle değil oradakilerin can güvenliğini dışarıdan gelecek tehditlere karşı korumakla mükellefken en ufak bir tehdit durumunda önlem almak yerine yasakçılığın seçilmesinde Onur Yürüyüşü’nün içeriği ile ilgisi bulunmakta mıdır?
LGBTİ Onur Yürüyüşüne ilişkin saldırı çağrısında bulunan ve nefret söyleminde bulunan kişiler ve kurumlar hakkında işlem yapılacak mıdır?
Ceza politikaları kapsamında farklı kimliklerin maruz kaldığı suçların kapsamının genişletilmesi ve yaptırımlarının ağırlaştırılmasına yönelik çalışmalarınız nelerdir?
Özellikle LGBTİ yurttaşlara yönelik nefret söyleminde bulunma ve nefret suçu ile ilgili politika öncelikleriniz nelerdir? Bu kapsamda yürütülen proje, faaliyet ve hizmetler nelerdir?

http://www.gercekmuhabir.com/tanrikulu-lgbti-onur-yuruyusu-neden-yasakladi/
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>