Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Vaşak yol kenarında ölü bulundu!

$
0
0
Antalya’nın Akseki ilçesinde, yol kenarında, araç çarpması sonucu öldüğü belirlenen vaşak bulundu.


Antalya- Konya yolunun Üzümdere Yaban Hayatı Koruma Sahası’nda, öğle saatlerinde, yol kenarında hareketsiz duran bir vaşak görüldü. İhbar üzerine bölgeye gelen Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekipleri, vaşağın telef olduğunu belirledi.

Araç çarpması sonucu öldüğü tahmin edilen, yaklaşık 1,5 metre uzunluktaki ve 35- 40 kilo ağırlığındaki vaşak, doğa koruma ekipleri tarafından götürüldü.

http://www.milliyet.com.tr/vasak-yol-kenarinda-olu-bulundu--gundem-2615055/

Mabel Matiz, "Öyle Kolaysa" ile single listelerinin zirvesinde

$
0
0

Yeni albümü 'Maya'nın habercisi olan ilk teklisi 'Ya Bu İşler Ne'nin ardından şubat ayında ikinci teklisi 'Öyle Kolaysa'yı yayınlayan Mabel Matiz, kısa sürede radyo, televizyon ve dijital platformların müzik listelerinde bir numaranın sahibi oldu.
GönderYazdır'Öyle Kolaysa' teklisi zirvede

Mabel Matiz'in yaklaşık üç hafta önce yayınladığı, söz ve müziği kendisine, düzenlemesi ise kendisi ile Sabi Saltiel'e ait olan teklisi 'Öyle Kolaysa', Youtube'da 25 milyon dinlenme rakamına ulaştı.

Mabel Matiz, yeni albümü 'Maya'dan da şarkılar seslendireceği konserlerine; 9 Mart Cuma Moda Kayıkhane, 10 Mart Cumartesi İstanbul MOİ Sahne, 16 Mart Bursa Jolly Joker, 23 Mart Cuma Ankara Jolly Joker ve 24 Mart Cumartesi Vadi İstanbul Jolly Joker sahnelerinde devam edecek. 

http://www.milliyet.com.tr/oyle-kolaysa-teklisi-zirvede-magazin-2614692/

İntizar: Kürt halkını savunmak terör örgütlerine kalmadı

$
0
0

Kürt kökenli bir sanatçı olarak Zeytin Dalı Operasyonu'nu destekliyorum. Şimdi nasıl ki terör örgütleri, Kürt halkının haklarını savunmuyorsa, ben de Kürt kökenli bir sanatçı olarak hiçbir zaman terör örgütlerini savunmuyorum. Çünkü onlar benim halkımı ve hakkımı savunmuyor. Onlar, yıllardır birilerinin kuklası olmuş durumda. Benim hakkımı ve halkımı savunmak o piyonlara kalmadı. Bu ülkede bir sürü Kürt kökenli sanatçı var, eminim onlar da benim gibi düşünüyor. Kalkıp da biz bunları söylediğimizde kendini bilmezler tarafından hunharca eleştiriliyoruz.

https://www.sabah.com.tr/magazin/2018/02/22/kurtleri-savunmak-o-piyon-teroristlere-mi-kaldi

Tuncay’ın ‘pembe tezkere’ hikayesi

$
0
0
Her hikâye kendisi bilgisini oluşturuyor

PEMBE TEZKERE DOSYASI-2

Ercan Jan Aktaş / Demokrat Haber

Pembe Tezkere dosyasının 1. bölümünü 14 Şubat tarihinde yayınlandıktan sonra olumlu dönüşler oldu(1). “Pembe Tezkere Nasıl Alınır?” başlığımız sanırım biraz iddialı oldu. Zira her bir yaşanmışlık kendisi içinde oldukça özgün durmakta. Ortak bir bilgi kurmak bu anlamda son derece zorlu olacak. Ancak bu süreci yaşayacaklar için de bir katkı sunacağını düşünüyorum.

Kimileri bu konulara dair sorular yönlendirirken, kimileri de “benim de benzer bir hikâyem var” diyerek katkı sunmak istediklerini ifade etti. Üç mülakattan oluşmasını düşündüğüm dosya şu haliyle tamamlanmış altı mülakat ile yeni bir hal aldı. Ali Can’ın hikâyesini okuyanların genel tavrı ”sen bir de şurada yaşa bu süreci” biçiminde oldu. Bir yerde kendisinin ifade ettiği gibi Ali Can bu süreci yara bere almadan iyi atlatmıştı.

Gelen yorumlardan en kaygı verici olanı da şüphesiz; “Ali Can senin sürecin aşırı kolay olmuş. Hala anal muayene isteyen veya "kadınsı" olmayanlara eşcinsel değilsin diyen yerler var” değerlendirmesi oldu. Özellikle de 2000’li yıllardan önce bu süreci yaşayıp travma yaşamayan hemen hemen yok gibi. Zira o zaman bu süreçler son derece ağır baskı, ötekileştirme ve de psikolojik/cinsel şiddet içeriyordu. Bu dönemleri konuşmak en zorlu olanıydı. Aslında ben de o süreçleri konuşmak ya da dinlemek için kendimi uygun/dirençli hissetmiyorum.

Ancak gene de uzun yıllardır zaman zaman birlikte aynı çalışmalarda bulunduğum ve 90’lı yıllarda bu süreci yaşayan arkadaşlarımdan bir kaçına yazdım, bir arkadaşımdan geri dönüş alabildim. Onun dışında kimse cevap vermedi. O süreçleri yeniden hatırlamayı kimse de istemez sanırım. “Yaşandı geçti” diyerek unutmaya çalışmak belki de o sürecin ağır tahribatlarını/travmasını atlatmak için uygun olan yöntemlerden biriydi. Bu dönemlerde yaşananların çerçevesini az biraz da olsa görmek için Ulaş Tosun’un Radikal gazetesi için yaptığı habere bakılabilir. (2)

Ali Can ile birlikte bu sürece başlayan ve de bu dosya için bana destek veren, “evet yapalım” diyerek adım atmamı sağlayan Ulaş Berk’in süreci hala devam ediyor. Süreci tamamlandığında Berk ile birlikte bu dosyaya ekleyeceğiz.

Biz bu tartışmaları sürdürürken AYM’nin Askeri Ceza Kanunu'nun, eşcinsel ilişki yaşayan askerlere TSK’dan çıkarma cezası verileceğine ilişkin hükmü Anayasa'ya uygun bulduğu davada, AYM Başkanvekili Yıldırım’ın “İtiraz konusu kural LGBTİ bireylerle ilgili tarihin derinliklerinden gelen ve sistematik olarak toplumsal hayatta kökleşmiş basmakalıp ve derin önyargıları yansıtarak, onların sürekliliğine neden olmaktadır. İnsanlar insan oldukları için değerlidir ve insan haysiyeti, doğuştan kazanılan, insanın sırf insan olduğu için vazgeçilmez haklara sahip, değerli ve saygıyı hak eden bir varlık olduğunu ifade etmektedir. Bu kişiler farklı cinsel yönelimlerinden dolayı diğer insanlardan daha mı az değerlidir, haysiyet sahibidir?"(3) değerlendirmesini de ayrıca konuşmak için ileriye bırakıyorum.

Biz vicdani retçilerin Türkiye hikâyesi gibi ‘Pembe Tezkere’ almak isteyen LGBTİ+ bireylerinin yaşadıkları da bir benzerlik taşıyor. Bizlerin yasal bir karşılığı yok, vicdani ret yaptıktan sonra da nelerin nasıl yaşanacağına dair her hangi bir ortak/ulaşılabilir bilgi yok. ‘Pembe Tezkere’ alma sürecine girenlerin de neyi nasıl yaşayacaklarına dair ortak/görünür bir bilgi yok. Bir yerde her hikâye kendisinin bilgisini oluşturmakta. Onun için bu dosya kapsamında bir birlerinden farklı yaşanmışlıklar okuyacağız.


Sevgili Tuncay, seninle de uzun yıllar oldu tanışalı, bir şekilde hayat içinde yollarımız çakışıyordu. Bizler kısmen de olsa birbirimizi tanıyoruz, ancak senin ‘pembe tezkere’ sürecini dün Ali Can ile yaptığımız röportaja yaptığın yorum üzerinden öğrendim. İyi de oldu. Öncelikle seni tanıyalım, kendini bize tanıtır mısın?

28 yaşındayım. İstanbul Zeytinburnu’nda yaşıyorum. Dersimliyim. Bazı özel sebeplerden dolayı bir süredir çalışmıyorum.

Askerliğe dair kendin ile ilk tartışmaların ne zaman ve nasıl başladı?

Elime celp kâğıdı geldiği zaman tartışmalarım başladı. Tabiri caizse ‘erKEKlik’ göstergesi sayılan askerliğini yapmış erkek olmak için mahalle baskısı altında kalan ailem yüzünden gitme kararı aldım. Ama içten içe gönülsüzdüm ve bir hayli tartışmalarım oldu.

Askerliğe dair genel düşüncelerin neler?

Dünya genelinde kan akıtan bu duruma her daim karşı olmuşumdur. Kimsenin saltanatını koruyacak değildim tabii ki de, çünkü barış odaklı değil.

‘Pembe Tezkere’ sürecine nasıl girdin, ilk olarak bu sürece dair nasıl bilgi sahibi oldun?

İlk muayenelerden geçip sağlam raporu aldım ailem için. Gideceğim yer bile belli oldu. İzmir Yenifoça Komando Er Birliği. Anladığımda dedim ki beni savaşın ortasına salacaklar. Şubedeki bir askerin "Allah yardımcın olsun" demesiyle ne yalan diyeyim bir korku saplandı içime. Bir an bunu ailem için de olsa hiç kimse için yapmamalıyım diye düşündüm. Çünkü istemiyordum ve o an itiraza karar verdim. Hiçbir bilgi sahibi değildim ve eşcinsel arkadaşım da yoktu bir iki kişi dışında. Onların da bu konularda bir bilgileri yoktu. Ben de bir yerde bu süreci yaşayarak kendi kendime öğrendim.

‘Pembe Tezkere’ alma kararlılığına vardığında bunu ilk kimler ile paylaştın, nasıl tepkiler aldın?

Bir iki arkadaşımla paylaştım onlar da gitmemi söylediler. Aileme tecil ettirdim deyip zaman kazandım ve yola koyuldum.

Kendi ‘Pembe Tezkere’ sürecini biraz anlatır mısın? Nasıl bir süreç yaşandı sende?

İlk başta sağlam raporu aldığım için neye göre “sağlam” veya “çürük”tüm onu da anlayamadım baya zorlaştı durumum. Benimle ilgilenen bir kadın memura gittim. Aldığım cevap; “ben seni anlamıştım, keşke söyleseydin, bir kaş göz işareti yapsaydın” dedi. Ama o süreçte annem de yanımda olduğu için öyle bir şey yapamazdım. Onun sonrasında iki üç günde halledeceğim olay bana bir yıla patladı tecille birlikte. O şubeden bir diğerine, o hastaneden bir diğer hastaneye baya zorlu süreç oldu. Aslına bakarsan aşağılayıcı bir durumla karşılaşmadım. Gümüşsuyu Hastanesi dışında. Orada da üç beş kendini bilmez askerin alaycı tavırları oldu. O da komutanlarına şikâyetimle ceza almalarıyla son buldu. Sonrasında göz ucuyla bile bakmaktan kaçındılar. Onun dışında gayet normal bir süreçti ya da ben çok şanslıydım.

Bu süreçte seni zorlayan neler oldu? Bir yerlerden, birilerinden destek alabildin mi?

Bu süreçte beni zorlayan bana çözdürülen 550-600 arası, şizofreni dinsel ve de psikolojiyi zorlayan, on farklı şekilde şaşırtmalı bir cevabı olan test sorularıydı. Bu testi yaptıran kadın psikolog ya da psikiyatri hatırlayamadım onun homofobik olması oldu. Konuyu hatırlayamadığım bir tartışma sonucu karşılığını alınca “ben de muayene etmiyorum” deme aşamasına kadar gelmişti. Konuyu şikâyet edeceğim dememden sonra muayeneye aldı ve süreci tamamladı. Bilgisizliğine mi verelim cahilliğine mi yoksa eşcinselliğin ne olduğunu bilmeyişine mi karar veremedim. Sorduğu sorular; “ağda yapıyor musun?”,” içine alırken ne hissediyorsun?” vb diye gereksiz deli saçması soruları oldu. Zevk alıyordu sanırım o sorular ile fantezi dünyasında. Kimseden destek almadım, her şeyi tek başıma yaptım.

‘Pembe Tezkere’den sonra hayatın nasıl devam ediyor, yaşadıklarına, hayatına nasıl bir etkisi oluyor?

Aslında her şey olağan gitti gidiyor hayatımda. Askere gitmişim gitmemişim bir şey değişmedi. Yasadıklarımın hayatımda pek bir etkisi olmadı. Sadece “askere gittin mi veya nerde yaptın?” gibi sorular dışında. Ona da verdiğim cevap "Taksim’de yaptım" anlayan gülümsüyor anlamayanda “ne olarak yaptın?” diyor. Rapor sürecinde yaşadığım aile tarafından psikolojik baskı ve psikolog doktorun soruları yüzünden ruhsal bunalım da bir iki aya geçti.

Yaşadıklarından hareketle bu sürece yeni gireceklere neler tavsiye edersin?

Şimdiki nesil biraz daha şanslı gibi bu tarz röportajlara ulaşabiliyorlar. İnternetten araştırabiliyorlar. Gayet rahat ve kararlı olsunlar utanmasınlar, utanması gereken onlar değil ve bu dayatılan durumu kabul etmesinler aile için de olsa.

‘Pembe Tezkere’ almasaydın neler yapmayı öngörüyordun?

Tezkereyi almasaydım bir devlet dairesinde işe girmeyi düşünebilirdim.

_________________________________________

http://www.demokrathaber.org/lgbti/pembe-tezkere-nasil-alinir-h97405.html
http://www.radikal.com.tr/hayat/pembe-teskere-nasil-alinir-951032/
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201802201032328510-aym-escinsel-asker-serh-/

http://www.demokrathaber.org/lgbti/tuncayin-pembe-tezkere-hikayesi-h97726.html

Corey Blake by Johnny Diaz Nicolaidis

Eşcinsel Olan Eski Google Mühendisi: Liberal Görüşlerim Sebebiyle Kovuldum

$
0
0
Eski bir Google mühendisi olan Tim Chevalier, taciz, ayrımcılık ve beyaz üstünlüğü hakkındaki liberal görüşlerini dile getirdiği sebebiyle teknoloji devinden kovulduğunu söyledi. Haksız yere işten çıkarıldığını ifade eden Chevalier, Google'a dava açtı.


Çarşamba günü San Francisco eyalet mahkemesinde görülen davaya göre, Tim Chevalier Aralık 2015'ten Kasım 2017'ye kadar Google'da site güvenliği mühendisi olarak görev yaptı.

Kendini "özürlü, eşcinsel ve transseksüel" bir adam olarak tanımlayan Chevalier, toplumdaki dezavantajlı azınlık grupların haklarını savunmak için mücadeleye ettiğini söyledi. Google'daki meslektaşı James Damore adlı başka bir mühendisin görüşlerine karşı çıktığını söyleyen Chevalier, bu nedenle işten çıkarıldığını ifade etti.

Ne Demişti?
Damore, geçen yıl biyolojik farklılıkları nedeniyle kadınların liderliğe uygun olmayabileceğini savunmuştu. Damore, ‘Google’ın İdeolojik Yankı Odası’ başlıklı yazıda, kadınlarla erkeklerin biyolojik farklılıklar nedeniyle farklı yetenekleri olduğu, bunun teknoloji ve liderlik dünyasında daha az sayıda kadın bulunmasının sebeplerinden biri olabileceğini belirtilmişti. Metnin erkek yazarı, “Cinsiyet farkının cinsiyetçilik sayılmasına son vermeliyiz” ifadesini kullanmıştı.

Yazı, Google’ın Çeşitlilik Müdürü Danielle Brown’un tepkisini çekmiş ve Damore Ağustos 2017'de Google'dan kovulmuştu.

Chevalier'ın Cevabı
Chevalier, Damore'un bu düşüncelerine karşılık Eylül 2016'da şunları söylemişti:

"Kadınların erkeklerden yetersiz ve güçsüz varlıklar olduğunu düşüncesini kabul etmiyorum. Hepimiz ortak bir kültürün ürünleriyiz. Beyaz erkek üstünlüğü, ayrımcılık ve taciz gibi toplumun en önemli problemlerine sırtımızı dönemeyiz. Bununla mücadele etmeli ve gereğini yapmalıyız"

Kısa süre sonra, Chevalier'in yeni atanmış yöneticisi Peter Dahl, Chevalier'ın bu görüşlerinin çok fazla sosyal aktivizm içerdiğini belirterek kendisini uyarmış. Chevalier, söz konusu eleştirilerinin küçümsendiğini ve sonucunda işten çıkarıldığını söyledi.

Google'ın Yüzde 69'u Erkek
Google’ın haziran ayında yayımladığı çoğulculuk raporuna göre şirket çalışanlarının yüzde 69’u erkek ve yüzde 56’sı beyaz. Liderlik görevlerinin ise yüzde 25’i kadınlarda. Bilgisayar programcılığı gibi teknik pozisyonların ise yüzde 20’sini kadınlar dolduruyor.

 Berk Baylançiçek

https://www.tamindir.com/haber/eski-google-muhendisi-liberal-goruslerim-sebebiyle-kovuldum_36017/

LGBTİ etkinliklerine getirilen yasaklara yürütmeyi durdurma talebi reddedildi

$
0
0
LGBTİ etkinliklerinin süresiz yasaklanmasına ilişkin yürütmeyi durdurma talepleri kabul edilmedi.


İdare Mahkemesi, LGBTİ etkinliklerinin süresiz yasaklanmasına ilişkin Kaos GL ve Pembe Hayat’ın yürütmeyi durdurma taleplerini reddetti.

Mahkeme karara gerekçesinde “yasak kararının telafisi güç veya imkansız sonuçlar doğurmayacağını ve kararın açıkça hukuka aykırı olmadığını” söyledi. Pembe Hayat Derneği’nin açtığı davada ise 13. İdare Mahkemesi aynı gerekçelerle yürütmeyi durdurma kararını reddetti.

'MEVZUATA UYGUN'

Ankara Valiliği, İdare Mahkemesi’nin talebinin ardından verdiği savunmada ise Anayasa’nın “temel hak ve hürriyetlerinin kullanımının durdurulmasını” içeren 15. maddesini hatırlattı.

Valilik, olağanüstü hali gerekçe göstererek bu yasağın uluslararası sözleşmeleri ihlal etmediğini; yine yasak kararı ile “çekirdek hakların” ihlal edilmediğini savundu. “İdaremizin yapmış olduğu işlem mevzuata uygundur” dedi.

http://haber.sol.org.tr/toplum/lgbti-etkinliklerine-getirilen-yasaklara-yurutmeyi-durdurma-talebi-reddedildi-229439

“Önceden Zeki Müren’dim, şimdi Bülent Ersoy’um”

$
0
0
35 Yıl Boyunca Annemin Oğluydum Artık Kızıyım

Kolayca önyargıyla bakılabilecek bir hayat onunki. Önce eşcinsel sonra travesti olmuş, şimdiyse bir transseksüel. Seks işçiliği de yapmış, katil de olmuş, hapis de yatmış. Ama savaşı hiç bırakmayan Ömer Evren, 6 Mart’ta pembe nüfus cüzdanını, mayısta da dünyaevine girip evlilik cüzdanını alıyor: “Eşcinsel olduğumu anneme açıklarken şöyle demiştim: Şimdi Zeki Müren gibiyim. İleride kısmet olursa Bülent Ersoy gibi olacağım”

SABANUR KIRAÇ, MILLIYET GAZETESI


Onun hikâyesini ilk kez gazetelerde gördüm. Eşcinsellikten transseksüelliğe, oradan da nikâh masasına uzanan bu hikaye çok ilginçti. Önce telefonla görüştüğüm, bir zamanlar Ömer olan Öykü Evren’in çok yumuşak ve içten bir sesi vardı. Hiç naz yapmadan röportaj talebimi kabul edince Bursa’ya doğru yola çıktım. Evren’le kendi kurduğu eşcinsel, travesti ve transseksüeller derneği olan Gökkuşağı’nda buluştuk. Karşımda kadınlığa özenen biri değil, gerçek bir kadın vardı. Son derece içten, mütevazı ve kibar bir evsahibesiydi. Anlattıklarıyla zaman zaman beni kahkahalara boğdu, zaman zaman da gözlerimi yaşarttı.
Bu ne bir teşvik ne de bir acındırma yazısı. Bu sadece gerçek bir insan hikâyesi. Roman gibi bir hayatın ortalarında, Ömer’den Öykü’ye geçiş yapan bir transseksüelin; aşk, suç, cinayet, ıstırap ve savaşlarla dolu hikayesi. Öykü Evren’in yaşam öyküsünü aynen bana anlattığı gibi aktaracağım size.

Siz artık Öykü Evren’siniz ama biz önce Ömer Evren’i tanıyalım mı?

1972’de Yalova’nın Ahmediye köyünde doğdum. Annemle babamı hatırlarsınız belki, “40 yıldır aynı evde oturup hiç konuşmayan karı-koca” diye televizyona çıkmışlardı… Babam tipik bir Türk erkeği. O yüzden onun için daha zor oldu. Sanırım ben de anneme daha kolay anlatabildim. Her zaman farklı olduğumu hissedebiliyordum ama bir türlü farkımın tanımını yapamıyordum.
İlkokuldan sonra ailem beni Kuran kursunu yollamaya karar verdi. Herkes gidiyor diye ben de gitmek istiyordum zaten. Hafızlık eğitimimi üçüncü olarak bitirdim. Daha sonra evimize çok yakın diye beni İmam Hatip Lisesi’ne yazdırdılar. Lise 1’in sonuna kadar orada okudum. Kendimle ilgili sorgulamalarım da ilk kez o yıllarda başladı. Bana yakın olabileceğini düşündüğüm, dini yönü kuvvetli hocalarıma hislerimden bahsettim. Çok tepki gösterdiler. Modern bir Arapça öğretmenim vardı, bir tek o yardımcı oldu bana.

Ne dediniz, nasıl ifade ettiniz kendinizi?

“Herkes kızlardan hoşlanıyor, ben erkeklerden hoşlanıyorum” dedim. Yardımcı olmaya çalıştı ama benim hayatımı bir kitap değiştirdi. Ümit Oğuztan’ın eşcinsellik ve travestilik hakkında yazdığı “Kraliçe Sisi”ydi bu kitap. Okuduktan sonra “İşte ben buyum” dedim. Ben eşcinselim.

Başka eşcinsel arkadaşlarınız da var mıydı o dönem?

İmam Hatip’te yatılı okuduğum zamanlarda eşcinsel olduğunu bildiğim biri vardı. Hiçbir zaman birbirimize açılmadık ama ikimizin de erkek arkadaşları olduğu biliniyordu.

“Baktım istedikleri gibi kabul görüyorlar, ‘Tamam ben de modacı olacağım’ dedim”

Ailenize nasıl açıldınız?

Bir gün anneme “Sen beni doğurmadan önce Allah’tan bir kız bir oğlan istemişsin ama Allah kararsız kalmış, beni Zeki Müren gibi yapmış” dedim. “İleride de kısmet olursa Bülent Ersoy gibi olacağım” diyerek evlenmem konusundaki ümitlerini kestim. Annem de cahil bir kadın, hemen sağa sola soruyor. İnsanlar da beni bir psikiyatriste götürmesini tavsiye ediyor. Böylece ilk doktorum Celal Özel’e geliyoruz.
O aileme bunun bir hastalık olmadığını anlattı. Bana da “Türkiye’de eşcinsel olarak mutlu olmak istiyorsan ya cinsiyetini değiştirip kadın olacaksın ya mevki sahibi olacaksın ya da ünlü olup şarkı söyleyeceksin” dedi.

Sesiniz güzel mi?

Hayır, hiç güzel değil, nasıl hafızlık yapmışım onu da anlamadım zaten. Ama ben hiçbir zaman şarkıcı olmak da istemedim. O zamanlar bakıyorum televizyonlarda en rahat eşcinseller modacılar. İstedikleri gibi giyiniyorlar, herkes tarafından kabul görüyorlar. “Tamam” dedim, “ben de modacı olacağım.” Ama o zamanlar cahilim, modacı olmak için tekstil mühendisliği okumak gerekiyor sanıyorum. O yüzden de Uludağ Üniversitesi’ni bitirdim.

Üniversite yıllarımda bir de erkeklikten kadınlığa geçmeye başladığımı fark ettim. Psikiyatriste gittikçe kadın yönümün ağır bastığını gördüm ve hormon tedavisine başladım.

Artık Öykü olduğunuz günler başlıyor…

Evet. O günlerde iki kız arkadaşımla yeni adım ne olsun diye tartışıyorduk. O zamanlarda travestilerin hep Okşan, Rüya filan gibi gece hayatını çağrıştıran isimleri vardı. Ben de öyle şeyler düşünürken arkadaşlarımdan biri “Senin öykü gibi bir hayatın var, neden Öykü adını seçmiyorsun?” dedi. Çok hoşuma gitti. O günden sonra Ömer’i bırakıp Öykü oldum.

“Defalarca şiddete maruz kaldım”

Hayatınızı nasıl kazanıyordunuz?

Okul bittikten sonra sekreterlikten radyo spikerliğine kadar pek çok iş denedim. Ama hepsinde sorunlar yaşadım. Sonra da çok uzun bir süre iş bulamadım. O zamanlar buralar daha da tutucuydu. Çaresiz İzmir’e gidip seks işçiliğine başladım. O dönemde de müstakbel kocamla tanıştım. Onun askerlik dönemi boyunca da çalışmaya devam ettim.

O sırada aynı evi paylaştığım arkadaşımın peşine bir adam takıldı. Bu yola düştüğünüz zaman, sizi kullanmak isteyen, sırtınızdan geçinmeye çalışan insanların sayısı artıyor. Bu adam da sürekli kızcağızdan para sızdırmaya çalışıyor, evimize gelip rahatsız ediyor, taciz ediyor, dövüyor ve onunla her seferinde zorla birlikte oluyordu.

Yine böyle bir gün, adamın üzerine yürüdüm. Gözünü korkutmak için bir de bıçak aldım elime. Öylesine sallarken adamı yaraladım. Tek bir darbe alınca gitti. Ben de arkasından çıkıp emniyete gittim ve olanları anlattım. “Ben birini yaraladım” dedim. Meğer adam hastanede ölmüş. Beni içeri aldılar.

Gece geç olduğu için cep telefonum çok çalıyordu ve şarjı bitmek üzereydi. Tek bir konuşmaya ancak dayanırdı. O anda bir karar vermem gerekti, ya annemi arayacaktım ya da sevgilimi. Ben sevgilimi seçtim. Ona “Ben bir adam öldürdüm aşkım. Seni çok seviyorum, beni bekle” dedim. Ama keşke annemi arasaymışım. Çünkü erkek arkadaşım o günden sonra beni bir daha aramadı. Sadece annem vardı cezaevinde. O da olmasaydı nasıl atlatırdım bilmiyorum. Çünkü hayatımın en acı dolu günlerini yaşadım o dönem. Defalarca tecavüze uğradım, defalarca şiddete maruz kaldım. Kendimi öldürmeye çalıştım. Astım kendimi ama beceremedim.

“Sevgilim artık beni kaybetmekten korkuyor”

Sevgilim kabul etmiyor ama bence o biseksüel bir erkek. Çünkü biz onunla ilk birlikte olmaya başladığımızda ben sadece eşcinsel bir erkektim. Kadın değildim.
İlk zamanlarda içimde onu kaybetme duygusu vardı ama şimdi onun beni kaybetmekten korktuğunu hissediyorum. Ama yine de “Kaçırmam seni, hemen evleneceğim seninle” filan diyor, takılıyorum.
Ameliyat sonrasında kanser olma riskim normal bir kadının kanser olma riskinden çok daha yüksek bir hal aldı. Sürekli kontrollerden geçiyorum. Tabii bir de aldığım hormonlara karşı vücudum tepki veriyor. Su seven bir ağaca yağ vermek gibi bu. Bundan sonrası daha da zor.

İlk başlarda cinsel ilişkiye girmekte çok zorlanıyordum. Hatta psikiyatristim “Bu kadar şeyden sonra bir de vajinismus mu oldun başımıza” deyip gülüyordu. Neyse ki aştım şimdi onu.

“Düğünümde köylü teyzeler ile apartman topuklu ayakkabılar giymiş travestiler birlikte eğlenecek”

“Kuşların cıvıldayıp çiçeklerin açtığı bir kır düğünü yapmak istiyorum. O yüzden baharın sonunu bekliyoruz”

Müstakbel kocam tipik bir Türk erkeği. Çok maço. Sanırım ben onu biraz “light”laştırdım. Eskiden benimle evin içinde sevgili hayatı yaşar ama dışarıda görünmek istemezdi. Ben bu noktalara gelene kadar aileme, topluma, arkadaşlarıma karşı çıktım. Ben alışığım savaşmaya. Ama sevgilim öyle değil ki. Ona kendimi anlatmam pek kolay olmadı. Ta ki ben bir gün çok fena hastalanana dek. Hastaneye kaldırıldığımda hemşireler sevgilime, “Siz bunun ailesine haber verin, öldü sayılır artık bu” demiş. Tabii ben ölümden dönünce değerimi ve bana sevgisini daha iyi anladı Mehmet de. Aslında hep beni çok destekledi ama bunu yüzüme gösteremezdi.

6 Mart’ta pembe nüfus cüzdanımı alıyorum, ondan hemen sonra resmi nikâh kıyacağız ama düğünüm kır düğünü olsun istiyorum. Kuşların cıvıldadığı, çiçeklerin açtığı bir düğün… O yüzden ilkbaharın sonuna doğru olmasına karar verdik. Kınasından eğlencesine geleneksel bir düğün olacak. Bir de renkli olacak ki! Düşünsenize hem köyümden kapalı teyzeler, yaşlı amcalar gelecek, hem de apartman topuklu ayakkabıları, fosforlu pelüşleriyle travestiler! Çok güzel olacak çok eğleneceğiz!

“Doktorum ‘Sen söylemeseydin anlamazdım’ dedi”

Evlendikten sonra bir tane taşıyıcı annelikle çocuk yapmak istiyoruz, bir tane de evlat edineceğiz.

Zenci bir bebek evlat edinmek istiyorum. Dışlanmış biri olarak, dışlanmış bir bebeğe sahip çıkmak istiyorum.

Hiç samimi erkek arkadaşım olmadı benim. Çünkü belirli bir noktadan sonra mutlaka işin içine cinsellik giriyor.

En çok annem zorlanıyor. Kızım mı oğlum mu dese bilemiyor.

Sevgilimin babası bana kızım der. Ameliyat paramın bir kısmını o verdi.

Sevgilimle ne zaman resmi bir yere gitsek ve beni “Ömer Evren” diye çağırsalar gözler hep sevgilime çevriliyor, Onu Ömer sanıyorlar.

Türkiye’de öteki olmak, Alevi, Kürt, eşcinsel, Laz, Ermeni olmak ne demek çok iyi bilirim.

Yürümemize izin vermiyorlar. Bir dahaki sefere annelerimizi yanımıza alıp yürüyeceğiz, bakalım o zaman nasıl durduracaklar.

Ben ablamı hiç kıskanmadım ama o beni kıskanırdı. Erkek olduğum için daha özgürdüm çünkü. Şimdi daha çok kıskanıyor çünkü benim kocam onunkinden yakışıklı.

Hayat yolculuğumda kendime ne Sisi’yi ne Bülent Ersoy’u örnek aldım. Ama Yılmaz Morgül veya Cemil İpekçi gibi de olamazdım.

Jinekoloğum vajinal muayeneden sonra “Sen söylemesen, ben anlamazdım” dedi.

Ben mahkeme kararıyla cinsiyet değiştirme iznini alan ilk kişiyim. Türk Medeni Kanunu’nun 40’ıncı maddesine dayanarak aldım bu izni.

Medeni kanunun 40’ıncı maddesi

Madde 40- Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin onsekiz yaşini doldurmuş bulunmasi ve evli olmamasi; ayrica transseksüel yapida olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağligi açisindan zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunduğunu bir eğitim ve araştirma hastanesinden alinacak resmî sağlik kurulu raporuyla belgelemesi şarttir.

Verilen izne bağli olarak amaç ve tibbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyati gerçekleştirildiğinin resmî sağlik kurulu raporuyla doğrulanmasi hâlinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapilmasina karar verilir.

“35 yaşıma kadar erkekliğin nimetlerinden faydalandım”

Sizi erkekler koğuşuna mı koydular?

Hayır, kadınlar koğuşuna koydular. Saçlarımı kesmeye çalıştılar ama izin vermedim. ” Eğer saçlarımı keserseniz beni erkekler koğuşuna koyun” dedim. Küçücük bir hücrede 2 yıl 9 ay tek başıma kaldım. Beni diğer kadınlarla görüştürmediler. O süre boyunca sadece kapıları açıp kapatan gardiyanları gördüm. Bana tecavüz edenlere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtım. Yakında lehime karar çıkacağına inanıyorum.

Anneniz destek olmuş, peki ya babanız?

Babam yüzüme hiçbir şey göstermedi ama arkamdan beni hep korurmuş. Köy kahvesinde birileri hakkımda laf söyledi mi “Sizi ilgilendirmez” dermiş. Bana karşıysa hiçbir şey göstermezdi. Beni hiç dövmedi. Ama annem birkaç kez dövdü.

Eşcinsel olduğunuz için mi?

İşte sadece toplum değil, aileler de çok ikiyüzlü. Evden dışarı çıkmıyorum, evde ona yardım ediyorum, kız işleri yapıyorum diye çok sevinirdi. Kız Ömer’dim o zaman. Onun işine de yarıyordum. Ama Kız Ömer’den Öykü’ye geçiş yaptım. Ne zaman erkeklerle flört etmeye başladım, o zaman çok sinirlendi. Zaten pek çok insan nasıl birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtiğimi anlamıyordu. Onlara göre erkek olmak birinci sınıftı çünkü.

Şimdi anneme “Üzülme kız anne, bak 35 yaşına kadar bir oğlun vardı, 35’ten sonra bir kızın oldu” diyorum. Çok gülüyor. 35 yaşıma kadar erkekliğin nimetlerinden faydalandım, 35’ten sonra kadınlığınkinden faydalanacağım. Kadın oldum diye Allah korusun annemle babam ölürse bir de maaş bağlayacaklar artık.

“Ameliyat paramı annemle müstakbel kayınpederim verdi”

Dünyaya yeniden gelseniz kadın olarak mı doğmak isterdiniz?

Hayır, yine eşcinsel olarak doğmak isterdim. Çünkü eşcinsel olduğum için benimle arkadaşlığını kesen çok fazla insan oldu. Ben böylece insanların gerçek yüzlerini gördüm.

Ameliyat sürecinizden bahseder misiniz?

Ameliyat iznini aldım ama param yoktu. Ben çalışmıyordum, sevgilim fabrikada işçiydi, ailelerimizse emekli maaşıyla geçinen insanlardı. Ben sağdan soldan biraz borç topladım, sevgilimin babasıyla benim annem ayrı ayrı bankadan 2 bin 500 YTL’lik kredi çekti ve cinsiyet değiştirme ameliyatımı 29 Kasım 2006 tarihinde Doç. Dr. Cüneyt Özek yaptı.

Ameliyat tam yedi saat sürdü ve inanılmaz bir acıyla kendime geldim. Hiçbir ağrı kesici fayda etmiyordu. Bir hafta bacaklarımı kapatamadım, sancıdan uyuyamadım. Bu konuda kararlı olmayan bir insanın katlanabileceği bir şey değil. Şu anda mutluyum ama tam anlamıyla mutlu olmak için sanırım bir yıla ihtiyacım var.

Hiç pişman oldunuz mu?

Hayır, hiç pişman olmadım ama bazen ayakta tuvaletimi yapmayı özlüyorum. Erkeksi bir duygu olduğu için değil, büyük bir kolaylıktı. Ameliyattan sonra birkaç kez denedim ama beceremedim.

” Para gönderdiğiniz sürece aileler için sorun yok”

Peki erkek olduğunuz dönemde hiç kadınlardan hoşlanmadınız mı?

Hayır, hiçbir kadından etkilenmedim, hiçbir kadına cinsel çekim duymadım.

Kendinizi topluma kötü örnek olarak görüyor musunuz? Size bakan delikanlılar etkilenip eşcinsel olmaya karar verebilir mi?

Size kim istemediğiniz bir şeyi zorla yaptırabilir ki? Ayrıca eşcinsel olmak kolay bir şey mi sanıyorsunuz? Toplumu, ailemi karşıma almak, sürekli kötü muamele görmek, hep savaşmak zorunda kalmak kolay mı? Ben istesem de erkek olamam artık. Eşcinsel olmayan birini de ben eşcinsel yapamam.

Nasıl giyinmeyi seviyorsunuz, modayı takip ediyor musunuz?

Bana yakışan şeyleri giymeyi seviyorum. 10 yıl önce ben de çok seviyordum öyle cafcaflı giyinmeyi. Hatta fosforlu kalemlerle kotlarımın üzerine hoşlandığım erkeklerin adlarını filan yazıyordum. Bir de o zamanlar eşek tıraşı dedikleri Amerikan tıraşıyla kestiriyordum saçlarımı. Artık daha sade giyiniyorum, zaten sevgilim de böyle seviyor. Çok kıskanç, göze batmamı istemiyor.

Seks işçiliği yaptığınız günleri geride bırakabildiniz mi?

Büyük şirketler, nasıl özürlü ve hükümlü çalıştırmak zorundaysa öyle eşcinsel çalıştırmak zorunda tutulmalı. Bu insanlar iş bulamadıkları için seks işçiliğine başlıyor. Ben de seks işçiliği yaptım, hayatımın en zor dönemlerinden biriydi. Birlikte olmak istemediğiniz bir adamla birlikte olmak kadar korkunç bir şey olamaz. Dayak, taciz, hakaret, hastalık riski… Ne ararsanız var.

Bu işi yapıp da mutlu olmak mümkün değil. Ama dışarıda çok iğrenç bir hayat var. Aileler çocuklarının eşcinsel olduğunu kabul etmiyor, öğrenince dövüyor, sövüyor, evden kovuyor. Ama ne zaman çocuklar para yollamaya başlıyor, o zaman kimsenin sesi çıkmıyor. Para kesildiğindeyse yine kötü evlat oluyorlar. Travestiler veya eşcinseller eğer kendilerine göre bir iş bulabilseler, seks işçiliği yapmazlar.

“Hiçbir zaman normal bir kadın olmayacağım”

Ben hiçbir zaman normal bir kadın olamayacak, hep transseksüel bir kadın olacağım. Benim rahmim yok, kemiklerim erkek kemiği, iç organlarımdan bazıları erkek organı. Ve ben bununla barışığım, hiçbir zaman bunu saklamayacağım. Evet, belki bir süre sonra şimdiki gibi sürekli ifşa etmeyeceğim ama yakın çevrem her zaman bilecek. Ben, benim gibiler için bir sözcü olacağım. Kimliğimi hiç saklamayacak, kimliğimi yaşayacağım. Tabii ben de aile huzurum kaçsın istemiyorum.

http://oykuevren.com/35-yil-boyunca-annemin-ogluydum-artik-kiziyim/

Dünyanın ilk lezbiyen çifti!

$
0
0
Marcela Gracia Ibeas ve Elisa Sanchez Loriga'nın dünyanın ilk lezbiyen çifti olduğu ortaya çıktı


İspanya’da yaşayan Marcela Gracia Ibeas ve Elisa Sanchez Loriga adlı lezbiyen çiftin, 1901 yılında Katolik Kilisesi’ni kandırarak resmen evlendiği ortaya çıktı.

Gazete Habertürk'te yer alan habere göre ancak Marcela Gracia Ibeas’ın kendisini erkek olarak tanıttığı anlaşılınca bir kardinal çifti ayırmış.

Ardından Loriga, annesinin zoruyla bir erkekle evlendirilmiş ve hamile kalmış. Çocuk doğunca da genç kadın Ibeas’la gizlice Arjantin’e kaçmış.

http://www.haberturk.com/dunyanin-ilk-lezbiyen-cifti-1849023

Rusya ve Orta Asya ülkelerine eşcinsel hakları konusunda sert eleştiriler

$
0
0
Uluslararası Af Örgütü'nden Rusya ve Orta Asya ülkelerine sert eleştiriler


İngiltere merkezli Uluslararası Af Örgütü, (Amnesty International) 159 ülkede insan haklarının durumunun incelendiği 2017/18 raporunu açıkladı. Örgüt raporda Rusya ve Orta Asya'daki tutuklamaları, adil olmayan yargılamaları ve insanlara karşı kötü muameleyi eleştirdi.

Rusya’daki büyük ve yaygın protestolar sonrasında yüzlerce barışçıl protestocu, izleyici ve gazetecinin tutuklandığı belirtilen raporda, birçoğunun kötü muamele, keyfi alıkoyma ve adil olmayan yargılamalar sonucunda ağır cezalara maruz kaldığını aktarıldı.

BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya, Suriye hükümetini savaş suçları ve insanlığa karşı suçların sonuçlarından korumak amacıyla dokuzuncu defa veto hakkını kullandı. Rusya’nın veto hakkını düzenli olarak kullanması savaş suçlarına göz yumulmasıyla özdeşleşti ve Suriye savaşında tüm tarafların ceza almadan hareket etmesine, en büyük bedeli ise sivillerin ödemesine neden oldu.

Doğu Avrupa ve Orta Asya’da sivil toplum çeşitli taciz ve kısıtlamalarla karşılaştı. Belarus ve Rusya’da onlarca kişi barışçıl aktivizm faaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve düşünce mahkumu oldu; medyaya, STK’lara ve kamusal toplanmalara uygulanan yasal sınırlamalar devam etti.

Tacikistan’da düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen ortam, yetkililerin muhalif sesleri susturmak amacıyla kapsamlı kısıtlamalar uygulamasıyla daha da kötüleşti. Polis ve güvenlik güçleri gazetecilerin gözünü korkuttu ve onları taciz etti. İnsan hakları avukatları keyfi tutuklamalar, siyasi amaç güden yargılamalar, sert hapis cezaları ve tacize maruz kaldı.

Kazakistan’da gazeteciler ve aktivistler siyasi amaç güden yargılamalar ve saldırılarla karşılaştı. Bağımsız medyayı hali hazırda neredeyse tamamen baskılamış olan yetkililer internet ve sosyal medyada muhalif sesleri susturmak için detaylı ve saldırgan yöntemler kullandı.

Azerbaycan'da muhalif seslere karşı özel bir siber kampanya başlatıldı.

Özbekistan hükümeti yurtiçinde ve yurtdışındaki vatandaşlarına yönelik yasadışı bir şekilde gözetim gerçekleştirdi - gazeteciler ve aktivistler için düşmanca bir ortamı destekledi, Avrupa’da Özbekistan uyruklu kişiler için korku ortamı oluşmasına sebep oldu. İnsan hakları savunucuları ve gazeteciler polis merkezlerine ifadeye çağırılmaya, ev hapsine mahkum edilmeye ve yetkililer tarafından dövülmeye devam etti.

Kırım’da fiili yetkililer muhalif görüşleri bastırmaya devam etti. Yarımadanın Ruslar tarafından işgali ve yasadışı ilhakına karşı çıkan Kırım Tatar topluluğu liderleri sürgün veya hapis cezası ile karşı karşıya kaldı.

Örgütlenme ve toplanma özgürlüğünün kısıtlanması

Doğu Avrupa ve Orta Asya’da yetkililer barışçıl protestoları engelledi.

Rusya’da Mart ayında ülke genelinde gerçekleşen yolsuzluk karşıtı kitlesel protestolar sırasında polis aşırı güç kullandı ve Rusya başkent Moskova’da ve ülkenin diğer noktalarında aralarında muhalefet lideri Aleksei Navalny’nin de bulunduğu yüzlerce barışçıl protestocu da dahil ülke çapında bine yakın protestocuyu tutukladı. Haziran ayında ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in doğum günü olan 7 Ekim tarihinde ülke genelinde gerçekleşen yolsuzluk karşıtı protestolar sırasında yine yüzlerce kişi tutuklandı ve kötü muameleye maruz kaldı.

Kazakistan’da yetkililerin önceden iznini almadan barışçıl gösteriler düzenlemek ve bunlara katılmak suç kabul edilmeye devam etti. Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te ifade özgürlüğünün engellenmesini protesto etmek amacıyla düzenlenen barışçıl bir gösteriye polis müdahale etti ve bazı göstericileri tutukladı. Belarus'ta yetkililer işsizler için vergi uygulamasını protesto eden kitlesel gösterileri şiddet kullanarak bastırdı.

Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesinde, güvenlik operasyonları bağlamında zorla kaybetme, yasadışı alıkoyma, gözaltındakilere işkence ve diğer kötü muameleler ve yargısız infazlar bildirildi. Rusya işgalindeki Kırım’da fiili yetkililer her tür muhalifi yakından izledi ve Kırım Tatar topluluğunu aşırıcılık ve terörle mücadele mevzuatı kapsamında keyfi olarak hedef almaya devam etti.

Mülteciler ve göçmenler

Rusya, Avrupa ve Orta Asya’daki diğer ülkeler gibi, sığınmacıları ve mültecileri işkence ve diğer kötü muamele tehlikesi altında oldukları ülkelere geri göndermeye devam etti.

'Geleneksel değerler' bahanesi

Doğu Avrupa ve Orta Asya'da hükümetler “geleneksel değerler” adını verdikleri olguların ayrımcı yorumlarından oluşan söylemleri artan bir şekilde kullanarak ve teşvik ederek baskı ve ayrımcılığı desteklemeyi sürdürdü. Bahsi geçen “geleneksel değerler” kültürel değerlerin yabancı düşmanı, kadın düşmanı ve homofobik yorumlarıydı.

Tacikistan’da bu söylemler ve uygulamalar LGBTİ toplulukları “ahlak dışı” davranışları nedeniyle cezalandırmak ve yeni mevzuatların kabul edilmesi yoluyla da olmak üzere, özellikle kadınlara ve dini azınlıklara karşı kıyafet düzenlemesi, dil ve din konularında “standartlar” getirmek için kullanıldı.

Kazakistan ve Rusya’da “aşırıcılık karşıtı” mevzuat kapsamında keyfi gerekçelerle dini azınlıklara açılan ceza davalarında ve diğer türlü tacizlerde artış yaşandı. “Geleneksel değerlerin” bu şekilde yorumlanması Çeçenya’da eşcinsel erkeklerin yetkililer tarafından gizlice işkenceye maruz kalması ve öldürülmesiyle korku verici bir boyuta ulaştı.

Kadın hakları

Rusya’da “geleneksel değerler” bahanesiyle, parlamento, az miktarda kamuoyu eleştirisiyle karşı karşıya kalarak, bazı ev içi şiddet türlerini suç olmaktan çıkaran bir yasal reformu kabul etti ve Başkan Putin bunu imzalayarak kanunlaştırdı.

Lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseks hakları

LGBTİ'ler doğuda, şiddet, keyfi tutuklama ve alıkoyma gibi ihlaller ve ayrımcılıkla artan bir şekilde karşılaşmaya devam etti.

Azerbaycan’da başkent Bakü’de bir günde 100’den fazla LGBTİ keyfi olarak tutuklandı.

Özbekistan ve Türkmenistan’da erkekler arasında rızaya dayalı cinsel ilişki hapis cezasıyla cezalandırılmaya devam etti.

Gürcistan’da yeni Anayasa ile evlilik tanımı aynı cinsten çiftleri hariç tutacak biçimde sınırlandırıldı.

Litvanya parlamentosu LGBTİ'lere karşı ayrımcı bir mevzuatı kabul etti.

Rusya’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ayrımcı olduğu kabul edilmesine rağmen, “eşcinsel propaganda kanunu” uygulamada kalmaya devam etti.
Nisan ayında Çeçenya yetkililerinin eşcinsel erkekleri gizlice ve keyfi olarak alıkoyduğu, işkence ettiği ve öldürdüğüne ilişkin raporlar ortaya çıktı.

Uluslararası protestolara yanıt olarak yetkililer Çeçenya'da eşcinsel erkeklerin bulunmadığını iddia etti ve federal yetkililer etkili bir soruşturma gerçekleştirmedi.

Olumlu gelişmeler ve insan cesaretine ve dayanışmasına örnekler de yaşandı. Rus LGBT Ağı bir yardım hattı oluşturarak LGBTİ'lerin Çeçenya ve Kuzey Kafkasya’daki diğer bölgelerden güvenli biçimde ayrılmasına yardımcı oldu. Ukrayna’da bugün dek en büyük Onur Yürüyüşü yapıldı. Malta parlamentosu eşcinsel evliliği yasasını kabul etti ve tüm evlilik haklarını eşcinsel çiftler için de uygulamaya geçirdi. Almanya’da toplumsal cinsiyetinden veya cinsel yöneliminden bağımsız olarak herkese evlilik hakkı ve evli çiftlere eşit evlat edinme hakları verildi.

http://haberrus.com/headline/2018/02/23/uluslararasi-af-orgutunden-rusya-ve-orta-asya-ulkelerine-sert-elestiriler.html

İdo Tatlıses: Türk topraklarındayım, Türk vatandaşıyım, Türk’üm!

$
0
0

Göğsünüze neden Türk yazdırdınız?
- Türk topraklarındayım, Türk vatandaşıyım, Türk’üm. Kolumda Fransızca yazıyor. Sırtımda da Kürtçe ‘seni seviyorum’...

Sizi bu konuda eleştirenler oldu...
- Ne alaka! Bazıları “Sen Türk değilsin ki, baban Doğulu” falan diyor. Onlar anlamayanlar... O zaman “Bu çocuk Türkiye’yi seviyor, Türk yazdırmış” diye düşünmeliler. Ben Amerika’da doğmadım ki... Orada doğup büyüyenlere Türk diyorsunuz da ben burada doğup büyüyorum, kendi isteğimle bunu yazdırıyorum ve yargılıyorsunuz. Yapacak bir şey yok. Benim babaannem Kürt, dedem Arap göçmeni. Ben ayırmıyorum ki kimseyi.

Röp: Hakan, Foto: Muhsin
Kelebek

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-cumartesi/babamin-sesinin-yuzde-1i-bende-olsaydi-onun-kulvarindan-cikmazdim-40751261

Amerika'ya damga vurdular! En İyi TV Çifti: Hilal ve Leon

$
0
0

ABD’nin reality show ve magazin kanalı E! Entertainment Television’ın düzenlediği “En iyi TV Çifti” anketinde; Kanal D’nin beğeni ile izlenen dizisi Vatanım Sensin’in genç aşıkları Hilal ve Leon, 64 çift arasından emin adımlarla ilerleyerek finale kadar yükselmişti.

Kanalın internet sitesi üzerinden açıklanan sonuçlara göre Hilal ve Leon rakibine büyük fark atarak “En İyi TV Çifti” seçildi.

Miray Daner ve Boran Kuzum’dan teşekkür mesajları…

Finale yükseldiklerini öğrendikten sonra Boran Kuzum, “Çılgınsınız! :) 2018’in en iyi dizi çifti için dünyanın her yerinden verdiğiniz oylar ve desteğiniz için çok teşekkürler!” ; Miray Daner ise “Sabırla, özveriyle oy veren herkese ve en çok da bu ödülün mimarı HiLeon'a sonsuz teşekkürler” demişti.

Hürriyet


Yeni Akit: Sapkınlar da Akit'ten rahatsız! (Dikkat, homofobii!)

$
0
0
Aileyi korumaya yönelik haberlerinden rahatsız olan Mor Çatı isimli sözde kadın hakları kuruluşundan sonra, sapkın homolar da gazetemizi hedef gösterdi. Geçen yıl LGBTİ’lilerle ilgili yaptığımız haberleri konu alan KAOS GL isimli şer odağının raporunda Akit’in eşcinsellere yönelik nefreti körüklediği yalanına başvurdu.

Sapkınlara hizmet eden KAOS GL 2017 Medya İzleme Raporu’nda Akit’e çirkin iftiralarda bulunuldu. Ahlaksızlıklarını yaşam biçimi haline getiren homolar, geçtiğimiz yıl haklarında yayımladığımız haberler üzerinden gazetemize yönelik asılsız iftiralara yer verdi. Sapkınlıklarını kamuoyuna duyurmamızdan rahatsız olan iblisin evlatları, kendilerine yönelik nefreti körüklediğimiz yalanına başvurdu. Akit’in aile yapımızı korumaya yönelik uyarıcı haberlerinden rahatsız olan Mor Çatı isimli şer yapılanması da gazetemizin susturulması talebinde bulunmuştu.

SAPKINLIĞI İFŞA HAK İHLALİYMİŞ

Onursuzluklarını “onur “adı altında pazarlamaktan utanmayan, Müslümanların en kutsal zaman dilimi Ramazan ayında provokatif eylemlere imza atan, ahlaksızlıklarını toplumun her kesimine yaymak için olağanüstü bir çaba gösteren, Alman Vakıfları ve George Soros’un kirli paralarıyla beslenen LGBTİ’li sapkın homoların çatı kuruluşu KAOS GL, 2017 Medya İzleme Raporu’nda Akit’e çirkin ifadelerle saldırıldı. Sapkın homoların ahlaksız faaliyetleri konusunda kamuoyunu uyardığımız haberlerimiz üzerinden gazetemize saldıran sapkınlar, aslı astarı olmayan ifadelerle yayımlarımızın içeriğini çarpıtmaya çalıştı. Allah’ın “hayvandan daha aşağı” diye nitelediği sapkın homolar, gazetemizin nefret suçu işlediği yalanına da başvurdu. LGBTİ’lilere yönelik ön yargı beslediğimizi iddia eden sapkınlar, gencecik dimağların zehirlenmesine karşı verdiğimiz destansı mücadeleyi hak ihlaliymiş gibi lanse etti. Sapkın homoların çarpıtma bilgilerle rapor hazırlaması, hiçbir ahlaki kural tanımadıklarını bir kez daha gözler önüne serdi.

TERÖR BÜLTENLERİNİ ÖVDÜLER

Sayfalarını terör bülteni haline getiren Evrensel ve Birgün gibi sözde gazetelere de övgüler düzen LGBTİ’lilerin bu tavrı, “bozacının şahidi şıracı” yorumlarına neden oldu. Sapkın homoların ahlaksızlıklarını gazetelerinden duyuran millet düşmanlarını, “Hak savunucu” olarak lanse eden LGBTİ’liler, kimlerin kazanında kaynadığını da adeta itiraf etmiş oldu. Mezhepçi, mürteci ve kızıl bir ideolojinin esiri sözde gazetecilerin kendilerini övmesine sarılan LGBTİ’lilerin zavallıca tutumu, “denize düşen yılana sarılır” kadim atasözümüzü hatırlattı. Rapor, LGBTİ’li sapkın homoların medyayı nasıl bir silah gibi kullandığının da itirafnamesi oldu. Ulusal basında ünlü LGBTİ’li simalarla yapılan röportajların tanıtımları açısından önemli bir gelişme olduğu da kaydedildi. Akit, bu rapor yayımlanmadan önce sapkın homoların dizileri, sinema filmlerini ve ulusal basını ahlaksızlıklarının yaygınlaştırılmasında önemli bir araç olarak gördüklerini deşifre etmişti.

ŞER CEPHESİ BİRLEŞTİ

Akit’in aile yapısının korunmasına yönelik yayımladığı haberlerden rahatsız olan Mor Çatı isimli sözde kadın hakları savunucusu örgüt de, gazetemizin susturulmasını istemişti. Önceki gün “Mor çete kudurdu, Akit’i susturun” sürmanşetiyle çıkan gazetemiz, skandal gelişmeyi okuyucularıyla paylaşmıştı. Şer cephesinin Akit’e karşı birleşmesi ve gazetemize yönelik karalama kampanyası başlatması, hakikatin sesi olduğumuzu bir kez daha gözler önüne serdi.

http://www.yeniakit.com.tr/haber/sapkinlar-da-akitten-rahatsiz-428208.html

Apple’dan Eşcinsel Düğünü Temalı iPhone X Reklamı!

$
0
0
Apple, iPhone X’i küresel çapta pazar lideri yapabilmek adına her kültüre uygun reklamlar çekmeye başladı. Avustralya’da kısa bir süre önce tamamen yasal hale getirilen eşcinsel evlilikleri dolayısıyla yeni bir iPhone X reklamıyla karşımıza çıktı.


Eşcinsellik ve eşcinsel insanları yaşamı, uzun yıllardır hükümetler ve toplumlar tarafından tartışılan bir konuydu. Ancak günümüzde dünyanın en büyük firması bile bu konuda hassas bir yaklaşıma sahip. Avustralya siyasetinde 2017 yılının son ayları da aynı konu gündemdeydi, yeni hükümet seçildi ve eşcinsellere geniş özgürlükler tanındı. Artık eşcinseller Avustralya’da yasal olarak evlenebiliyorlar.

Teknik olarak bakıldığı zaman hala böyle tartışmalı ve çoğu toplumun kabullenmekte zorlandığı bir konuyu reklamla ifade etmek de risk oluşturuyor. Ancak Apple bunu göze alarak, oyunun kurallarını biraz değiştirme hevesinde. Diğer taraftan bu hassasiyetinin nedeni, CEO’su Tim Cook’un da bir eşcinsel olması ve bunu kamuoyundan gizlememesi olabilir.

Ülkede düzenlenen ve yasayla birlikte cezai bir durum teşkil etmeyen eşcinsel insanların düğünlerini dolaşan Apple ekibi, ortaya yeni bir iPhone X reklamı çıkarttı:

Çağımızdaki anlamlara ve ayrıştırıcı yorumlara bakılmaksızın sevgi merkezli bir reklam, Apple’ın her zaman yaptığı bir iş değil. Sadece görüntülerin iPhone X ile çekildiğini biliyoruz ve ürün hiçbir zaman ön planda bulunmuyor.

Peki sizin Apple’ın bu iddialı reklamı hakkında görüşleriniz neler? Düşüncelerinizi yorumlar kısmında belirtebilirsiniz, takipte kalın :)

Şahin Kılınç

http://www.webtekno.com/apple-dan-escinsel-dugunu-temali-iphone-x-reklami-h41457.html


İlk dansın büyülü dünyası

Apple Avustralya'dan eşcinsel evliliklere saygı duruşu.

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında yapılan referandumun ardından, eşcinsel evliliğin yasal olduğu ülkeler arasına  Avustralya da adını yazdırmış, Avustralya halkının bu kararı ile birlikte eşcinsel evlilikleri yasal olarak tanıyan ülke sayısı da 30 barajına dayanmıştı.

Apple ise 1979’dan beri Sydney’de her yıl düzenlenmekte olan Sydney Gay & Lesbian Mardi Gras’a sayılı günler kala TBWA\ Sydney ile işbirliğine gidiyor ve iPhone X için aşkın cinsiyetsizliğine vurgu yapan “İlk Dans” adlı bir reklam kampanyasına imza atıyor.

Kampanyanın, arkaplanında NXS’in “Never Tear Us Apart” şarkısının Avustralyalı şarkıcı ve söz yazarı Courtney Barrett uyarlamasıyla zihinlerde sağlam bir algı bırakarak akıp gittiği ana filminde seyirci, eşcinsel çiftlerin evlilik törenlerindeki ilk danslarına tanıklık ediyor.

60 saniye uzunluğundaki ana film, kısa versiyonlarından oluşan 15 saniyelik üç reklam filmi ile destekleniyor.

http://www.mediacatonline.com/ilk-dansin-buyulu-dunyasi/

B-ipneliğin lüzumu yok!(MUŞ; Diz boyu homofobi!)

$
0
0

76 yılında ilk olarak televizyonla tanıştım. TV Turhal'a yeni gelmişti. TV de bir kahvehanenin penceresinden ilk kez Beşiktaş-Trabzonspor maçını izlemiştim. 2-0 kazanmıştı Beşiktaş maçı. Kalecisinin adı Mete'ydi.
Beşiktaş çocukluk aşkımdı. Onunla yatıp onunla kalkıyordum. Henüz evimize alamamıştık televizyonu. Grundıg bildiğim tek televizyon markasıydı. fiyatı da 7.000 TL’ydi. Oysa işçi babamın maaşı o zaman için 3.500 TL’ydi. Nasıl evimize TV alsın diye ısrar edebilirdim ki? Onun için Beşiktaş'ımın maçlarını radyodan dinliyordum. İnönü Stadını sanki görmüşçesine biliyordum. Ama en çok dikkatimi çeken şey tribünlerden yükselen tezahürattı. Bizimkiler gol atınca karşı takımın taraftarlarına "sustu bipneler" diye bağırıyorlardı. Hele hakem bir hata yapsın, ağzının payını "Bipne hakem" olarak alıyordu.
Biz çocukların ağzında bile bu "bipnelik" lafı çok kullanılıyordu. Hele bir arkadaşımız beklenilenin dışında bir davranışta bulunsun, söz verip te sözünü tutmasın "bipneliğin lüzumu yok" diye tepkimizi belirtirdik.
Zeki Müren, Bülent Ersoy, Devran Çağlar "bipne" kavramının somut örnekleriydi. Bir de Rock Hudson!
Çocuk aklımla anlam veremezdim bu "bipnelik" mevzuuna. Hatta bakın bu örneği vermek zorundayım. Yağmur sonrası gökyüzünde ebemkuşağı denilen, gökkuşağı belirdiğinde... denilirdi ki kim ki altından geçerse bu gökkuşağının kızsa oğlan, oğlansa kız olur. Şimdilerde lgbt'nin amblemi olan ebemkuşağı...
O yıllarda sinemalarda yoğun bir şekilde erotik ve porno filmler oynar olmuştu. Tıpkı müterake yıllarının İstanbul'unda açılan 52 ayrı sinema salonunda gösterilen dönemin erotik filmleri gibi. Hoş sonrasında sinema sektörü dünyada Yahudilerin, Türkiye'de Ermenilerin tekelinde olacaktı.
Anlatımını yaptığım yıllar bizimde ergenlik dönemini yaşadığımız yıllardı.
Kulaklarımıza gelen duyduğumuz bazı söylentiler bizi şaşkınlığa sürüklüyordu. Eşekle, köpekle, kümes hayvanlarıyla olan sapık ilişkiler mide bulantılarına yol açıyordu. Henüz damacana ve cansız mağaza vitrini mankeniyle zifaf olayı gerçekleşmemişti.
Dünyanın patronları bu kadar güçlü bağırmıyorlardı; Tek dünya dini, dili, devleti ve cinsiyeti diye!
Henüz Türkiye'nin bipneleri bu kadar organize değillerdi. Evlad-ı Fatihan topraklarında "Onur Yürüyüşü" adı altında, hem de Ramazan ayında yüzbinleri toplayamıyorlardı. Onlar E5 in sapık şoförlerine sex işçiliği yapmakla yetiniyorlardı. Eğitim-Sen diye bir sendika "liselerde cinsel pozitif ayrımcılık" diye bir çalışma da yürütmüyordu. Bipneler siyasal mücadelede de yer alıyorlar özellikle pekkaka ile saf tutuyorlardı. Fransız Kültür Merkezi "Türkiye'de eşcinsel aileler ebeveyn aile olabilir mi" diye konferanslar düzenlemiyorlardı. Almanya, Norveç, Kanada gibi ülkeler Türkiye'de eşcinsel (bipne) sinema filmleri festivalleri de düzenlemiyorlardı.
Henüz zina da suç kapsamındaydı.
Bilgisayarın hayatımıza girip te... bilgi saymanın dışında başka sayımlar yapmaya başladığı sonrası günlerde...
Çocuk pornosunda dünya beşinciliğimiz...
Çocuklara tecavüzler... sonrasında aşağılık cinayetle bu suçları örtme telaşesi...
Ki dar ağacı gündemimizden düşüvermişti Avrupa’yla izdivaç gayretlerimizde... Apo denilen bebek katilini itinayla beslemekle vazifelendirilmiştik. Vatan hainlerine bile bu dar ağacı reva değildi artık.
Soy ağacına kilitlenen bir Türkiye olmadık gündemlerle kirleniyordu.
Bu topraklar artık deist, ateist, bipnenin her türü (lgbt), terörist, ensest yetiştiriyordu.
İslamcılar bile flört eder hale gelmişti. Zina -haşa- günah olmaktan çıkmıştı. Çocuk yaşta gelinler mevzuu bu işlerin kör-topal en mazlum kısmıydı.
Bibpeliğin lüzumu yok bile demek bile ayrımcılık kategorisine girmişti.
İlkokul öğretmenlerinin okuduklarını algılama oranları % 37 mesabesindeydi.
Eğitimin hali içler acısıydı.
Çizgi filmler bile ibneliği meşrulaştırıyordu. Batman'in sevgilisi olduğunu öğreniyorduk Robin'in. Gay Mickey, Lez Mickey ile çocuklarımız bu bipne dünyaya adapte ediliyorlardı.
2008 de Türkiye' de eşcinsel evliliği meclise teklif olarak getirilmişti.
Bir de masumlaştırılıyordu ki sormayın... Tanrı böyle yarattı deyip sapkınlıklarına ortak ta arıyorlardı.
Cehalet mikrobu insanlığa ilk önce cinsel uzuvlarından bulaşır. Ki üniversite öğrencileri bu ülke de "Lut kavminin çocuklarıyız" diye döviz asmadılar mı? Hani "zulüm 1453'te başladı" diyen Bizans tohumları.
İmtihanın en ağır safhasındayız. Sapıklar her yerde! Bir algı var sapık dendiği zaman sadece akla erkek gelir..
Oysa; Sokakların sapık kadınlardan da temizlenmesi lazım ki toplum bir nebze ıslah olsun..
Çok garip geldi değil mi okuyunca "sapık kadınlar"(!)
2 yaşında yavrunun tecavüzden can verdiği bu dünyada daha fazla üzeri kapalı konuşamayacağım!
Bir erkek avret mahallini iyice belli edecek tarzda çoook dar bir pantolon giyse, sapık / rezil vs. diye bağırırsınız ama giydiğiniz taytlardan her hattınızı belli ederken kendiniz adına neden utanmazsınız? Haa o sizin özgür yaşam tarzınız değil mi? Peki erkeklere niye yok o özgürlükten? Sen baştan aşağı avret olduğun halde tayt giyme özgürlüğünü kendine hak biliyorsun da, erkeğinkini neden alıyorsun elinden?(!)
Senin avretinin belli olması moda, erkeğin ki sapıklık öyle mi?
Otobüste/metroda bedeninin kokusunu parfümle güzelleştirip, burnumuzun direğini kıran ve yanımızdan ifil ifil geçtiğinde beyne direk şehvet hormonları uyarısı verecek kadar kokulanan bir kadın; bana bakma dediği gibi beni koklamayın da diyebilir mi? Niye otobüsteki belki 10-20 adamın özgürlüğü alınıyor ellerinden? Bu adamlar yol boyunca bu kadını koklaya koklaya gitmek zorunda mı efendim?
Ben helal olduğu halde hiç çarşı pazarı göğüsleri yarıya kadar görünür tarzda gezen abi / amca görmedim. Siz gördünüz mü?
Görsek sapık diye koşarız değil mi adamcağızın peşinden.
Peki ben domates seçerken sapık ablanın göğüslerini neden görmek zorundayım? Erkek göbekten yukarısı helal olduğu halde asla böyle gezmez/gezemezken, kadınlar göğüs avretini açıpta geziyor ve bu sapıklık olmuyor öyle mi?
Bir bankta kalçasının tam altına gelecek kısalıkta şort ile oturan bir adamın yanına çocuğunuzu oturtur musunuz?
Ne münasebet deli midir sapık mıdır nedir! Teklifim bile nasıl çirkin değil mi annesi?
Peki aynı şekilde oturan, kalçasından aşağısı çıplak bir kadının giyinişi neden seni aynı şekilde rahatsız etmiyor!
Velhasıl kelam kardeşler..
Sokaklarda yatak odası kıyafeti ile dolanan her kadında bir o kadar sapıktır!
Toplumun ahlakını bozuyorlar!
Toplumun kalitesini düşürüyorlar!
Bugün o çocuklar çarşı pazarda bir ablanın göğsünü, kalçasını, bacaklarını görmek zorunda kalıyorsa bu da bir ÇOCUK VE TOPLUM İSTİSMARIDIR!
Sokaklardaki bu giyinik çıplaklar düzelmedikçe, toplumda düzelmeyecektir! Allah Subhan ve Teala Kuran'da "Kalbinde hastalık bulunanlardan" söz ediyor! Kadınlara seslerine bile dikkat etmelerini emrediyor ki kalbinde hastalık bulunanlar başka türlü anlamasın!

Fehmi Demirbağ

http://www.akasyam.com/kose-yazisi/2838/bipneligin-luzumu-yok.html

Oscarlık hareketler

$
0
0
Bu yılki Oscar töreninde bir transseksüel oyuncu ödül verecek, transseksüel yönetmen ise oscar adayı.


ABD Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından 1929’da Los Angeles’da verilmeye başlanan ve bu yıl 90’ıncı kez düzenlenecek olan Akademi Ödülleri, bilinen adıyla Oscar için geri sayım başladı. Geçen yıllarda ödül sahiplerinin çoğunluğunun “beyaz” ve “erkek” olmasıyla eleştirilen Akademi Ödülleri töreni, bu yıl birden fazla transseksüel bireyin katılımı ile bir ilke imza atacak. Yabancı film kategorisinin favorilerinden “A Fantastic Woman” (Muhteşem Kadın) filminde trans bir garsonu ve şarkıcıyı canlandıran Şilili aktris Daniela Vega Oscar tarihinde ilk transseksüel takdimci olarak karşımıza çıkacak. 25 yıl önce ölen kardeşinin uğradığı haksızlığı mercek altına alan Strong Island belgeseliyle “En İyi Belgesel” kategorisinde yarışacak olan ABD’li yönetmen Yance Ford ise Oscar’a aday gösterilen ilk transseksüel yönetmen olarak öne çıkıyor. Ford, Oscar’a aday gösterilen ilk transseksüel değil. Bir transseksüel müzisyen olan Anohni, 2016’da En İyi Orijinal Şarkı dalında aday gösterildi. Transseksüel bir besteci olan Angela Morley, Little Prince (1974) ve The Slipper and the Rose (1976) şarkılarıyla iki kere aday gösterilmişti. Ve Paige Warner teknik başarısından dolayı bir ödül ile onurlandırılmıştı.

Geçen yıl Hollywood’da kadınların ve eşcinsel erkeklerin kendilerini taciz eden erkekleri teşhir etmesiyle başlayan #MeToo hareketi ve beraberinde yükselen feminizm dalgasının bir etkisi olarak yorumlanan transseksüel temsiliyeti, Akademi için oldukça olumlu bir adım olarak görülüyor. Bu yıl ödülü alan adayların, konuşmalarında yükselen kadın hareketine gönderme yapmaları bekleniyor.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/934482/Oscarlik_hareketler.html

Suitsupply’dan eşcinsellik temalı kampanya

$
0
0

Hollandalı takım elbise markası Suitsupply, İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunun tanıtımı için “Find Your Perfect Fit” adında eşcinsellik temalı kampanya hazırladı. Kampanyada erkek modellerin birbirini öpmesi ve birbirine dokunması takipçilerin büyük bir kısmını rahatsız etti ve kullanıcılar arasında tartışma yarattı.


Reklam kampanyası markanın Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarında paylaşıldı; ayrıca, dünyadaki tüm mağazalarında da boy gösterecek.

Suitsupply’ın CEO’su Fokke de Jong, hazırladıkları kampanyanın tepki görmesini zaten beklediklerini söyleyerek, “Özellikle bulunduğumuz ülkelerin çelişkili görüşlere sahip olmalarını göz önünde bulundurursak kampanyanın olumsuz etki yaratma ihtimali olduğuna inanıyorduk,” diye ekledi.

Tartışma yaratan pazarlama kampanyaları Suitsupply için pek yabancı değil. Marka, 2010 yılında Londra’da bir alışveriş merkezindeki mağaza vitrininde “erotik” posterler sergilemişti.

Eşcinsel sevgilisi için Türkiye'den Kanada'ya gitti, seri katil kurbanı oldu

$
0
0
Seri katil Bruce McArthur hep benzer profile sahip erkek kurbanlar seçiyordu: evsiz, uyuşturucu kullanan ya da eskortluk yapanlar.


Son kurban ise, muhafazakar Müslüman bir aileden gelen ve gay olduğunu saklayan, uyuşturucu problemi yaşayan 44 yaşındaki Selim Esen'di.


Seri katilin Selim Esen'den başka cesedi bulunabilen diğer kurbanları, soldan sağa; İranlı Sorush Mahmudi (50,) Dean Lisowick, Andrew Kinsman (49) ve Afgan Macid Kayhan (58).

Seri katil Bruce McArthur hep aynı şablonu izliyordu: Kanada toplumunun kıyısında yaşayan ve ortadan kayboldukları pek de dikkat çekmeyen hedeflere yönelmek.

Ancak, LGBQT aktivisti 49 yaşındaki Andrew Kinsman, Toronto Gay yürüyüşünün ardından kayboldu. Çok sayıda arkadaşı vardı Kinsman'ın ve kayboluşu hemen fark edildi. Polise ihbar yapıldı.

Polis, Kinsman'ı bulmak için özel bir tim oluşturdu ve Toronto'nun Gay Village bölgesine odaklandı. Altı ay sonra da McArthur tutuklandı.

Polis, şu ana kadar altı erkeğin cesetlerine ulaştı ancak daha fazlasının olduğu tahmin ediliyor.

66 yaşındaki seri katil McArthur, geçen yıl en son Gay Village'de görülen Kinsman ve Selim Esen'i öldürmekle suçlanıyor. Esen, Türkiye'de tanıştığı gay partneri ile yaşamak için Kanada'ya geldi ancak ilişki yürümedi.

Arkadaşı Richard Harrop, Facebook'ta Esen'in işsiz ve uyuşturucu sorunu olduğunu yazdı.

Ocak'ta tutuklanmasının ardından, McArthur üç cinayetle daha suçlandı. Onlardan biri de fahişelik yapan ve yine uyuşturucu sorunu yaşayan Dean Lisowick'ti. Bir diğeri ise, Afganistan'tan göç eden, çocuklu ve evli 58 yaşındaki Macid Kayhan.

Arkadaşları, Kayhan'ın McArthur ile cinsel ilişkisi olduğunu söyledi. Üçüncü kişi ise, İran'dan göç eden 50 yaşındaki Soroush Marmudi. O da 2015'te kaybolmuştu. Bedenine ait kalıntılar, diğer kurbanların cesetlerini araştırırken bulundu.

Cuma günü polis, McArthur'un Sri Lanka'dan göçen Skandaraj Navaratnam cinayetiyle de suçlandığını duyurdu. Arkadaşları, McArthur'un Navaratnam'ı işe aldığını ve birliktelikleri olduğunu açıkladı.

Bir diğer kurban Lisowick, 40'lı yaşların ortasındaydı ve hakkında polise kayıp ihbarı dahi yapılmamıştı.

Kinsman'ın çok sayıda arkadaşı vardı ve partilere katılıyordu. Aynı zamanda, Toronto AIDS Vakfı'nda da uzun zamandır gönüllü olarak çalışıyordu.

Arkadaşları ifadelerinde Kinsman için, "Asla kedisini bırakmazdı. Görevlerini aksatmazdı" diye konuştu.

Polis, Kinsman ve McArthur'un ilişkisi olduğunu açıkladı.

Diğer kurbanlarla birlikte, Kinsman'ın cesedi McArthur'un bahçe düzenleme işlerinde depo olarak kullandığı bir alanda bulundu.

McArthur, cinayetleri inkar etmezken, intihar gözetimi altında tutuluyor ve Çarşamba günü mahkemeye çıkarılacak.

AHVAL NEWS



Kürk giymeme sözünden dönen Bülen Ersoy'lu "Popstar" başlıyor

$
0
0
‘Kürk’ sözünden döndü“Popstar” beş yıl aradan sonra yeniden başlıyor. Yarışma ilk bölümüyle 14 Mart günü Kanal D ekranında olacak.


Bülent Ersoy, Deniz Seki, Can Bonomo ve Armağan Çağlayan’ın jüri koltuğunda yer aldığı “Popstar2018” için geri sayım başladı. Sunuculuğunu aynı zamanda yapımcısı da olan Osmantan Erkır’ın üstlendiği yarışmanın ilk elemeleri önceki gün İstanbul’daki Akgün Otel’de yapıldı. Ekip, 16 saat süren seçmeler öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

O kanunu çıkarsınlar

Geçtiğimiz aylarda artık kürk giymekten vazgeçtiğini açıklayan Bülent Ersoy, toplantıda karar değiştirdiğini söyledi: “Ben kürk giymemeye söz verdim ama medyada görüyorum ki herkes şakır şakır giyiyor. Herkesin giymesi beni bağlamıyor tabii ama ciğerlerimi üşütmemem lazım, yeniden giyme nedenlerimin en önemlisi o. Ayrıca kanun koyucular, hayvanlara yapılan eziyetin kabahatler kanunundan çıkarılıp ceza kanununa girmesi konusuna duyarsız kaldı. Tek bir cümleyle zulme karşı gelebilirlerdi. Görüyorum ki bu kanun çıkarılmıyor, çıkarılacağından da ümitli değilim. Kediyi tekmeleyen asker beyi gördük, belediyelerin sokak hayvanlarına yaptıklarını gördük. Hayvan beslemiyorum ama insanım, insan olarak üzüntü duyuyorum. Ben de hayvanlar için bu kanun çıkarılıncaya kadar kürk giyeceğim!”

Basın toplantısında Deniz Seki’ye sarılarak poz veren Bülent Ersoy’un bigudili ilginç saç modeli dikkat çekti.

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/kurk-sozunden-dondu-40754502

Ahmet Kural bugüne kadar hiç aşık olmamış!

$
0
0

 "Aşka inandım; ama hiç aşık olmadım" diyen Kural, popçunun hayranlarını kızdırdı. Çapkın oyuncu ayrılıktan günler sonra sarf ettiği sözlerle, 'kural hatası' yaparak sosyal medyada tepki çekti.

Sözcü
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>