Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Sakalları var diye trans erkek sanıyorlar!

$
0
0
Sakalları yüzünden yıllarca dışlanan kadın şimdi cesaretiyle övgü topluyor

'Sakalların çoğu erkekten daha iyi!' ABD'nin Virginia eyaletinde yaşayan Nova Galaxia, yıllardır buna benzer aşağılayıcı sözlerle mücadele ediyor. Ancak, artık tıraş olmayı bırakan 26 yaşındaki Nova, kendisi gibi olan kadınlara yardım etmeyi umuyor.


Hikayesiyle iham ve cesaret aşılıyor.

Sakallı kadın özgüveniyle birçok kadına ilham kaynağı oluyor

1 / 11
Polikistik Over Sendromu'ndan muzdarip olan Nova Galaxia, ABD'de bir televizyon programına çıktı. 27 yaşındaki İngiliz model ve aktivist Harnaam Kaur'ın ve eşinin de desteğini alan Nova, cesaretinden ötürü övgü topladı.

2 / 11
Okul hayatı boyunca yaşıtlarının ve başka insanların alaycı sözlerine maruz kaldığını söyleyen genç kadın, ''Rahatsızlığım yüzünden okul hayatım kabus gibiydi. 11 yaşındayken bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Hormonlarımın düzenlenmesi için doğum kontrol hapları alıyordum. 15 yaşında tüylenmeler başladı gözle görülür şekilde yüzümde sakallar çıkmaya başladı.

3 / 11
Lisede arkadaşım 'sakalların çoğu erkekten daha iyi' deyince çok utanmıştım. Her sabah erkenden kalkıp tıraş oluyordum. Bu benim karanlık bir sırrımdı. Tüm toplumda kadınların tüm tüylerinden arınmaları ve topluma bu şekilde uyum sağlama baskıları yüzünden çaresizdim. Sakallarımın büyümesine izin verirsem insanlar benim çıldırmış olduğumu düşünür diye endişelendim ''diye konuşuyor.

4 / 11
İngiliz model ve aktivist Harnaam Kaur'un Polikistik over sendromu'ndan muzdarip olduğunu öğrendikten sonra, sakallarıyla barışmaya kendini böyle kabul ettirmeye çalışan Nova, sakallarının kendisini benzersiz kıldığını söylüyor.

5 / 11
ABD'de bir televizyon programına katıldıktan sonra birçok kullanıcıdan övgü dolu yorumlar alan ancak bir kesimin acımasız eleştirlerinden de nasbini alan Nova, ''İnsanlar beni kadın gibi davranmakla suçladı. Ve transseksüel olduğumu düşündüler. Trans olmak kötü bir şey değil ama ben sakalları olan eşcinsel bir bireyim. Ve sevdiğim, kararımı destekleyen, beni sakallarımla seven birisiyle beraberim'' diye ekliyor.

6 / 11
Polikistik over sendromu farkındalığını artırmak isteyen genç kadın, daha fazla kişiye ulaşmayı umuyor.

7 / 11
Polikistik over sendromu nedir?
Kadınlarda adet düzensizliği, tüylenme ve kilo problemleri ile kendini gösteren bir rahatsızlıktır. Polikistik over sendromu; santral sinir sistemi, hipofiz bezi, yumurtalıklar, böbreküstü bezi ve diğer dokular arasındaki etkileşimlerin bozulmasına bağlı olarak; üreme çağındaki kadınlarda en sık ortaya çıkan endokrin bozukluktur. Kronik seyreden ve gelecekte yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen bir hastalıktır. Başlatıcı faktör veya faktörler henüz tam olarak anlaşılamamakla beraber; genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile ortaya çıkmış bir hastalık olarak değerlendirilebilir.

8 / 11
Tipik polikistik overler (Çok sayıda kist içeren over dokusu), uzun süre yumurtlama olmaması sonrasında oluşmaktadır. Normal kadınların %25 kadarında polikistik overin tipik ultrasonografi bulguları (overlerde inci tanesi gibi dizilmiş follikül kistleri) görülmektedir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınların %14’ünde de bu ultrasonografik bulgu izlenmiştir. Bu durumda sadece polikistik over görüntüsü tanı koymada yeterli değildir. Uzun süre yumurtlamanın olmaması şu tablolara neden olabilir:

9 / 11
Kısırlık, Adet düzensizliği Tüylenme artışı, saç dökülmesi ve akne (sivilce), Rahim kanseri ve muhtemel meme kanseri riskinde artış, Kalp-damar hastalıkları riskinde artış, İnsülin (kan şekeri kontrolünü sağlayan hormon) artışı mevcut olan kadınlarda şeker hastalığı riskinde artış

10 / 11
Polikistik over sendromu aslında anne karnında başlar. Bu durum tutumlu genler hipotezi ile açıklanır. Bu kişilerde anne karnında bebek iken gelişme geriliği görülür. Anne karnında besinlerden ve enerjiden yoksun kalan bebek, doğduktan sonra bu yoksunluk ortadan kalktığında bunları vücudu tutumlu kullanmaya başlar ve biriktirme alışkanlığı ortaya çıkar. Bu sebeple obezite görülür. Tedavide kilo kontrolü birinci basamaktır. Bu hastalarda dengeli beslenme yaşam tarzı olmalıdır. Kilo alımı polikistik over sendromu belirtilerinin şiddetini artırır ve ileriye dönük sağlık sorunlarının ortaya çıkma riskini artırır. Polikistik over sendromunda sık sık ara ara beslenilmelidir. Bu açlık krizlerini azaltır, vücut yağlanmasını ortadan kaldırır. Doymuş yağlardan fakir, glisemik indeksi düşük ve yüksek lif içeren diyet önerilmektedir.

11 / 11
Harnaam Kaur


https://www.mynet.com/sakallari-yuzunden-yillarca-dislanan-kadin-simdi-cesaretiyle-ovgu-topluyor-1220819-mykadin

En Yakın Arkadaşının Kızıyla Lezbiyen İlişkiye Giren Karısınıi Bıçaklayarak Öldürdü

$
0
0
İngiltere'de yaşayan 10 yıllık evli adam, en yakın arkadaşının kızı ile lezbiyen ilişkiye giren ve sürekli cinsel organının boyu ile ilgili kendisi ile dalga geçen Güney Afrikalı eşini bıçaklayarak öldürdü.

 İngiltere'de yaşayan David Clark, Güney Afrika doğumlu karısı Melanie ile 10 yıldır evliydi. Clark, 44 yaşındaki Melanie'nin en yakın arkadaşının kızı Katie Bastians'la lezbiyen ilişki yaşadığını öğrenince çılgına döndü.

BIÇAKLAYARAK ÖLDÜRDÜ

Eşinin öğrenen adam, dört çocuk annesi eşini bıçaklayarak öldürdü. Polisi arayıp cinayeti itiraf eden Clark, kanlı pijamalarıyla tutuklandı.

EŞİ, CİNSEL ORGANI İLE DALGA GEÇİYORDU

Ömür boyu hapisle yargılanan David Clark, cinsel organının boyutuna takıntılıydı. 49 yaşındaki adam, mahkemedeki savunmasında karısını kendisini sürekli küçük düşürmekle suçladı. Clark, "Neredeyse her gün benimle dalga geçiyordu" dedi.

https://www.haberler.com/en-yakin-arkadasinin-kiziyla-lezbiyen-iliskiye-10995423-haberi/

Son bir yılda yasaklanan LGBTİ+ etkinlikleri...

$
0
0
Sansüre ve Otosansüre Karşı Susma Platformu, son bir yıl içinde yasaklanan LGBTİ+ etkinliklerini derledi.


Susma Platformu, son üç yıldır 'güvenlik' gerekçesiyle İstanbul'da yasaklanan LGBTİ+ ve Trans Onur Yürüyüşü için İstanbul Valiliği'nden izin beklendiği belirtirken, yasaklanan 13 LGBTİ+ etkinği şöyle:

Almanya Büyükelçiliği, KuirFest ve Büyülü Fener Sinemaları iş birliğiyle 16-17 Kasım 2017 tarihlerinde Ankara’da düzenlenmesi planlanan Alman LGBTİ Film Günleri, Ankara Valiliği tarafından yasaklandı. Yasağın gerekçesi Valilikçe şöyle duyuruldu: “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği”… Valiliğin yasaklama kararından bir gün önce ise Yeni Akit Gazetesi etkinliği hedef gösteren “Alman Elçiliğinden Sapkınlara Destek” başlıklı bir haber yayımladı.

18 Kasım 2017’de Bianet ve Kaos GL iş birliğiyle Mardin’de yapılması planlanan “Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Atölyesi” hedef gösterildiği için iptal edildi.

Ankara Valiliği 19 Kasım 2017’de, kentteki tüm LGBTİ+ etkinliklerini süresiz olarak yasaklandı. Yasağın gerekçesi olarak etkinliklerin “birtakım toplumsal hassasiyet ve duyarlılıkları içermesi” gösterildi.

Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü Ankara Valiliği'nin kararından bir gün sonra, 22 Kasım’da Beykent Kampüsü’nde gerçekleşecek “Toplumsal Cinsiyet ve Ayrımcılık” konulu söyleşiyi yasakladı. Söyleşiye, etkinlik tarihinden 15 gün önce üniversite tarafından onay verilmişti.

19 Kasım 2017’de Bursa Özgür Renkler LGBTİ Derneği’nin 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü kapsamında gerçekleştireceği Gacı Gibi filminin gösterimi yasaklandı.

Ankara’daki süresiz yasak kararının ardından ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması’nın 22 Kasım’da Pride,24 Kasım’da ise Romeos film gösterimleri üniversite yönetimi tarafından elektrikler kesilerek engellenmeye çalışıldı.

Pera Film’in British Council ve KuirFest ortaklığıyla, 25 Kasım 2017’de Pera Müzesi Oditoryumu’nda düzenleyeceği “Kuir Kısalar” başlığı altındaki gösterim ve söyleşi, etkinlikten bir gün önce Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından ertelendi. Etkinliği 12 Ocak 2018 tarihine taşıyan Pera Film’e Kaymakamlığın 29 Aralık’taki cevabı da olumsuz oldu. Bahane bu kez kamu esenliğinin bozulmaması gerekliliğiydi.

Biraradayız Festivali kapsamında 17 Ocak 2018’de Ankara İTÜ Evi’nde gösterimi yapılacak Uçurumun Kıyısında Türkiye belgesel gösterimi polis baskınıyla engellendi.

Kaos GL ve Pembe Hayat’ın, Ankara Valiliğince LGBTİ etkinliklerinin süresiz olarak yasaklanmasına karşı ayrı ayrı açtıkları kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemli davalarda mahkemeler, yürütmeyi durdurma taleplerini 22 Şubat 2018’de reddetti.

2 Mayıs 2018’de İzmir’de Buca Kent Konseyi, Buca Belediyesi Kent Konseyi Eşitlik Meclisi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Topluluğu’nun üniversite içerisinde yapmak istediği “LGBTİ+ Temel Kavramlar” etkinliği rektörlük tarafından iptal edildi. Etkinliğin iptaline gerekçe olarak gelen şikayet telefonları ve e-postalar gösterildi. Yeni Akit gazetesi de etkinlikle ilgili hedef gösteren haberler yapmıştı.

Ankara Valiliği, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin 29 Mayıs 2018’de Baro Eğitim Merkezi’nde düzenleyeceği “Türkiye’den LGBTİ + Kısa Filmler” seçkisini  organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği gerekçesiyle yasakladı.

Milli Gazete’de, 27 Haziran 2018’de Onur Şehmus Şahin imzasıyla yayımlanan “Ahlak ‘Sınır’ı Aşılıyor! Sapkınlar İstanbul’da ahlaksızlık kusmaya hazırlanıyor” başlıklı haberde LGBTİ+ bireyler ve Onur Haftası hedef gösterildi. Gazete tarafından İstanbul Valiliğine Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması çağrısı yapıldı.

Son üç yıldır İstanbul’daki LGBTİ+ ve Trans Onur Yürüyüşleri “güvenlik” gerekçesiyle İstanbul Valiliği tarafından yasak. Bu yılki 26. Onur Yürüyüşü içinse Valiliğin izni bekleniyor.

https://www.habergunce.com/haber/Son-bir-yilda-yasaklanan-LGBTI-etkinlikleri-563637.html

Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınanların duruşması ertelendi

$
0
0
Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınan 24 kişinin yargılanmasına devam edildi. Avukat Pişkin: Bu dava ifade özgürlüğüne saldırıların bir parçası.


25. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında geçen sene düzenlenmesi planlanan 15. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan 24 kişinin yargılanmasına 8 Kasım’da devam edilecek.

Geçtiğimiz sene 25. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında düzenlenmesi planlanan 15. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan 24 kişinin yargılanmasına devam edildi.

26. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası tarihlerine denk gelen duruşmayı LGBTİ aktivistleri izledi. İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen üçüncü duruşmada, avukatlar Levent Pişkin ve Davut Erkan yargılanan 23 LGBTİ aktivistinin beraatini talep etti. Beraat talebini kabul etmeyen mahkeme, bir sonraki duruşmanın 8 Kasım’da görülmesine karar verdi.

bianet’e konuşan Avukat Pişkin şunları söyledi: “Aslında bu dava basit bir ifade özgürlüğü davası. Bu tip yasaklar ve gözaltılar, LGBTİ varoluşunu doğrudan tehdit ediyor. Böyle bir davanın hiç olmaması gerekirdi ama oldu. Davanın hakkı beraatti, sonucun böyle olacağını umuyoruz. Sonuç olarak olay günü suç vasfı oluşmamış ve polis ihtarı yok. Polis sadece ‘LGBTİ olduğunu düşündüğü’ insanları gözaltına alıyor. Bu da doğrudan LGBTİ kimliğinin kriminalize edilmesi anlamına geliyor. Bu davayı, Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik topyekun saldırının bir parçası olarak değerlendiriyoruz.” Davada 23 LGBTİ aktivisti ile birlikte, yürüyüş günü aktivistlere saldırma amacıyla Beyoğlu’na gelen bir kişi, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla yargılanıyor. (HABER MERKEZİ)

https://www.evrensel.net/haber/355836/onur-yuruyusunde-gozaltina-alinanlarin-durusmasi-ertelendi

Helsinki Onur Haftası’nda şirketlere ve partilere tepki

$
0
0
Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de Onur Haftası’nı şirketlerin kâra, siyasi partilerin de oya dönüştürme girişimlerine tepki var.


Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de Pazartesi günü başlayan ve bir hafta sürecek Helsinki Onur Haftası’nı şirketlerin kâra, siyasi partilerin de oya tahvil etme girişimleri tepkilere yol açıyor.

LGBTİ+ örgütleri ve uzmanlar, şirketlerin ürünlerini pazarlamak için festival süresince kendilerini LGBTİ+ dostu göstermelerine tepki gösterdi.  Cumartesi günü yapılacak yürüyüşte partilerin yer almalarının koşullara bağlanması için de imza kampanyası başlatıldı.

Helsinki’de 50 değişik mekanda bu hafta içinde düzenlenecek 80 civarındaki etkinliğe 70 bin civarında kişinin katılacağı tahmin ediliyor.

Helsinki’de çalışma yürüten irili ufaklı şirketlerin büyük çoğunluğu etkinliklerde veya cumartesi günü on binlerce kişinin katıldığı yürüyüşte yer alıyor. Pek çok şirket, onur haftası dolayısıyla büro ve mağazalarına gökkuşağı bayrakları asıyor.

‘LGBTİ+’LAR ÇEKİCİ BİR PAZAR OLARAK GÖRÜLÜYOR’
Helsinki Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dekanı Jan Wickman, 20 yıldan beri cinsler ve cinsellik üzerine araştırma yapıyor. Wickman, Finlandiya Ulusal Ajansı Yle’ye şirketlerin onur haftalarına katılmalarının  başta gelen nedeninin kâr etme arzusu olduğunu söyledi.

Wickman, “Cinsel azınlıkları tüketici ve çekici bir pazar olarak gören şirketler reklamlarını onlara yöneltiyor” dedi.

Wickman, şirketlerin bu tutumunun başlangıçta olumlu olarak yorumlandığını, LGBTİ+’ların haklarını savunacaklarının sanıldığını belirterek “Bu toplumda resmi olmayan bir kabullenmenin dışa vurumu olarak görüldü. Buna rağmen her zaman bazı eleştiriler vardı” dedikten sonra şirketlerin tutumunu eleştirdi: “Bu kabullenmenin, arkasında adalet düşüncesi olmaksızın ticarileşmenin koşullarında olması sorun olarak görülüyor.”

İMAJ DÜZELTMEK İÇİN ‘PEMBEYE BOYAMA’
Bazı şirket ve ülkelerin kötü imajlarını düzeltmek için pinkwashing (pembeye boyama) yaptıklarını söyleyen Wickman, “Bunu gökkuşağı kişileri içlerine alarak yapıyorlar. Böylelikle başka grupları dışladıklarını kamufle etmek istiyorlar. İsrail pinkwashing uygulayan ülkelerin başta gelen örneği” dedi.

Helsinki Belediyesi de, son iki yıldır onur haftası etkinliklerinde yer alıyor. Wickman, belediyenin etkinliklere katılarak  Helsinki’nin liberal ve açık bir şehir olduğunu göstermek istediğini düşünüyor.

YÜRÜYÜŞE KATILACAK PARTİLERDEN TALEPLER
“Onur Yürüyüşü’nde aslında bize destek vermeyen partilerin iki yüzlülüğü ortaya çıkıyor. Biz buna son vereceğiz” diyen LGBTİ+ birey ve örgütler, partilerin yürüyüş kortejinde yer alması için belirli kıstasları yerine getirmesini talep ediyorlar.

Bu amaçla imza kampanyası başlatan ve  kendilerine destek vermeyen partilerin  oy amacıyla onur yürüyüşüne katılmasını istemedikleri belirten çağrıcılar, partilerden şu üç somut talepte bulunuyor.

*Son bir yıl içinde parti LGBTİ+’larla ilgili bir öneri veya yatırım yapmalı

*Son 3 yıl içinde başka partilerin LGBTİ+’lar için verdiği öneriye karşı çıkmamış olmalı

*Parti son üç yıl içinde homofobik açıklama yapmamış olmalı

GÖÇMEN DAİRESİ ONUR HAFTASI’NDA İSTENMİYOR
Geçtiğimiz yıl Ayrımcılık Ombudsmanı, Göçmen Dairesi’nin de onur yürüyüşünde yer almasını istemiş ve kurum bu öneriye olumlu yanıt vermişti.

Ancak izlediği katı göçmen politikası nedeniyle bu karar tepkilere yol açınca Göçmen Dairesi yürüyüşe katılmaktan vazgeçmişti.

Murat KUSEYRİ
Stockholm

https://www.evrensel.net/haber/355800/helsinki-onur-haftasinda-sirketlere-ve-partilere-tepki

İlkbahar / Yaz 2018 Levi's® Pride Koleksiyonu

$
0
0
İlkbahar/Yaz 2018 Pride Koleksiyonu’nda ikonik Levi’s® Batwing logosunun gökkuşağı renklerindeki baskısını içeren siyah ve beyaz kolsuz tişörtlerin yanı sıra gökkuşağı işlemeli bir Trucker ceket, gökkuşağı desenli klasik Tab ve arkası gökkuşağı işlemeli ve etiketli 501® orijinal şortlar yer alıyor.

İlkbahar/Yaz 2018 Pride Koleksiyonu'nda ikonik Levi's® Batwing logosunun gökkuşağı renklerindeki baskısını içeren siyah ve beyaz kolsuz tişörtlerin yanı sıra gökkuşağı işlemeli bir Trucker ceket, gökkuşağı desenli klasik Tab ve arkası gökkuşağı işlemeli ve etiketli 501® orijinal şortlar yer alıyor.

Koleksiyonda yer alan beyzbol şapkaları, örme kemer ve askılar, bandanalar, bereler, çoraplar ve iç giyim parçaları günlük görünümü tamamlıyor. İkonik bandanada gökkuşağı tonlarının degrade uygulaması yorumlanırken, Pride logolu yıkanmış denim şapka ve yıl boyu kullanılabilecek taş yıkama denim çantayla ise sezonu ne olursa olsun, desteğinizi gösterebiliyorsunuz.

Beşinci yılını dolduran İlkbahar/ Yaz 2018 Levi's® Pride Koleksiyonu'yla birlikte, 30 yılı aşkın bir süredir LGBTI haklarını destekleyen bir gelenek de kutlanıyor. Bu süreçte bu hakları savunan ilk Fortune 500 şirketi arasına girerek öncülük eden Levi's®, yirmi yıl önce LGBTİ çalışanlar için Amerika'nın En İyi İşvereni olarak Human Rights Campaign tarafından gerçekleştirilen Kurumsal Eşitlik Endeksinde tutarlı biçimde sürekli %100 puan almak gibi bir başarı elde etti.

Levi's®, 2007 yılında evlilik eşitliğini desteklemek amacıyla, Kaliforniya Yüksek Mahkemesi'ne müdahil olarak dava açan ilk ve tek Kaliforniyalı şirket oldu. Levi's®, 2014 yılında da her Amerikan vatandaşının istediği kişiyle evlenme hakkını tanıması için ABD Yüksek Mahkemesi'ni ikna etme amacıyla kurulan evlilik eşitliği savunucuları koalisyonuna katıldı. Levi's® Pride Koleksiyonu'ndan elde edilen gelirlerin %10'unu her yıl işbirliği yaptığı LGBTİ kuruluşları Harvey Milk Foundation ve Stonewall Community Foundation'a destek olmak için bağışlıyor.

Avrupa'da üç onur yürüyüşüne katılacak olan Levi's®, özel tasarlanmış geçit platformlarıyla Londra (7 Temmuz), Madrid (7 Temmuz) ve Stokholm'e (4 Ağustos) damgasını vuracak.

Kaynak: Pembenar

https://www.haberler.com/ilkbahar-yaz-2018-levi-s-pride-koleksiyonu-10993041-haberi/

Toplumun Ördüğü Duvarları Yıkan Aşkları Anlatan En İyi 18 LGBTİ Filmi

Sean O'Pry 2018


Bir gün mutlaka Suriye’ye dönüp homofobiyle savaşacağım

$
0
0
“Suriye’de eşcinsel olmak bir suç, hapis cezası var. Allah’a şükrediyorum, iyi ki Türkiye’ye bu zamanda geldim. En azından burada hürriyet var” diyen Wissam, “Burada feminen görünen Suriyelilere iş yok” diyen Ayman Menen… İkisi de savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli eşcinsel mülteciler… Ve birçok festivalde ödül alan ‘Mr. Gay Syria’nın yıldızları. Onlar anlattı: 

Yabancı bir ülkede hem eşcinsel hem mülteci olmak nasıl bir şey?
23 Temmuz 2016, İstanbul, Aksaray...
Suriyeli eşcinsel mülteci Muhammed Wisam Sankari’nin Türkiye’ye gelişinin üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Ev arkadaşı Rayan’a göre son zamanlarda çok güvensizdi. Ne olduğunu sorduklarında onlara pek bir şey anlatmıyordu.
Beş ay önce Fatih civarında tehdit edilmiş, kaçırılmış ve tecavüze uğramıştı. O gün, yani 23 Temmuz’da ev arkadaşlarına 15-20 dakika sonra döneceğini söyleyip kapıya yöneldi. Onu vazgeçirmeye çalıştılar ama işe yaramadı, gitmekte ısrarcıydı. 20 dakika dolduğunda gelen giden olmadı. Ertesi sabah ya da hava karardığında da... Hiçbir haber yoktu. Cesedi iki gün sonra, Yenikapı’da bulunduğunda arkadaşları onu ancak pantolonundan teşhis edebildi. O kadar çok bıçak darbesi almıştı ki tanınmaz haldeydi. Kafası da taşla ezilmişti.


Wissam (solda), İstanbul’da bir plastik fabrikasında günde 12 saat çalışıp, ayda 850 lira kazanıyor, ancak 15 günde bir izin yapabiliyordu. Emeğinin sömürüldüğünü söylüyor. Ayman’sa biraz feminen görünenlerin bir işe giremediği görüşünde.

Suriyeli eşcinseller dayanışma içinde
Bu cinayetten neredeyse iki yıl sonra, bu kez Taksim’de bir başka Suriyeli eşcinsel mülteci Wissam’ın (soyadının yazılmasını istemiyor) sözlü tacize ve fiziksel saldırıya maruz kaldığını, hatta Mecidiyeköy’de dayak yediğini duymak insanı hırpalıyor. Hemen yanında oturan Suriyeli avukat Ayman Menen’se, o an Wissam’ın anlattıklarını dinlerken uzaklara dalmaktan başka bir şey yapamıyor.
Üçümüzü bir araya getiren, Ayşe Toprak’ın filmi ‘Mr. Gay Syria.’
Konuya gelelim: Adını aynı adlı yarışmadan alan bir film bu. Başkahramanları, uluslararası bir yarışma olan ‘Mr. Gay World’e temsilci göndermek için İstanbul’da ‘Mr. Gay Syria’ yarışmasını düzenleyen Mahmud Hassino. Diğeri ‘Mr. Gay Syria’ seçilen Suriyeli berber Hüseyin...
Gazeteci ve aktivist Hassino böyle bir organizasyonu yapmaya iki sene önce karar verdiğini anlatıyor. Amaç, filmde söylediği gibi “Suriyeli gay’ler IŞİD videolarında öldürülenlerden ibaret” algısını değiştirmek. Kardeşleri, annesi ve babasıyla Türkiye’ye gelen Hüseyin’se haftanın altı günü, şehir merkezinde çalışıyor ve yaşıyor. İzin gününde ailesinin evine gittiğinde ‘onların istediği kişi’ oluyor.
Filmden öğrendiğimiz bir şey: İstanbul’daki Suriyeli LGBTİ mülteciler, ‘Tea and Talk’ (Çay ve Sohbet) adlı bir grup sayesinde dayanışma içinde. Sırf derdi, hüznü değil; eğlenceyi ve neşeyi de bölüştükleri bu grubu avukat Ayman Menen kurmuş. Wissam, grubu Türkiye’ye geldikten sekiz ay sonra keşfetmiş: “Buraya geldiğimde bir eşcinsel olarak çok zorluk yaşadım. Kimse bana yardımcı olmadı. Tüm gay’ler gibi ‘Ben neden böyle oldum’ diye soruyordum. Bu gruba katıldıktan sonra kendimi buldum. Artık kim olduğumu biliyorum.” Eşcinsel olmayan Suriyeli mültecilerden pek destek görmediği, onların hayatında sadece iş arkadaşı olarak var olduklarını da anlatıyor, Wissam. “Arkadaşlarım sadece eşcinseller. Kendimi ancak böyle rahat hissediyorum çünkü ne istersem yapabiliyorum” diye de ekliyor.
Bir gün mutlaka Suriye’ye  dönüp homofobiyle savaşacağım


O bir istisna! 
43 yaşındaki Ayman Menen, ailesine eşcinsel olduğunu 20 sene önce söylemiş ve destek görmüş. O bir istisna. Bunu kendi söylüyor. O günleri “Çok yalnız hissediyordum” diyerek anlatıyor. Planlarında günün birinde mutlaka yurduna dönmek var: “Bir gün mutlaka Suriye’ye dönüp, LGBTİ hakları için çalışacağım, homofobiyle savaşacağım.” Ayrıca, eşscinsel evliliğinin de yasal olmasını hayal ediyor.
Bugün, 1 Temmuz... İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın teması bu yıl Suriyeli eşcinsel mültecilerin sesini duymuşçasına, ‘sınır’ ve ‘mültecilerin karşılaştığı ayrımcılık ve hak ihlalleri’ olarak belirlendi. 2016 ve 2017’de yürüyüşe izin vermeyen İstanbul Valiliği bugünkü yürüyüşü de yasakladığını açıkladı. Ancak yine de LGBTİ örgütleri, herkesi 17.00’de Taksim’deki Onur Yürüyüşü’nde buluşmaya çağırıyor.
2015’teki o son izinli Onur Yürüyüşü’ne katılmış Wissam. “Çok güzel geçmişti, mutluydum” diyor. O gün, o farkında olmadan birisi fotoğrafını çekip Wissam’ın Suriye’deki ailesine göndermiş... Ailesinin tepkisi, “Bu sen misin” diye sormak olmuş. Önce “Hayır” dese de sonra kabul etmiş. Bir daha ne görüşmüşler ne de konuşmuşlar. Ona göre Türkiye ve Suriye’de eşcinsel olmak çok farklı şeyler: “Burada eşcinsel olmak normal” diyor ve ekliyor: “Onur Yürüyüşü bir lüks! Suriye’de eşcinsel olmak bir suç, hapis cezası var. Allah’a şükrediyorum, iyi ki Türkiye’ye bu zamanda geldim. En azından burada hürriyet var!”
Filmden...
‘Doğduğumdan beri bir maske takıyorum’
Mahmud Hassino: Yarışmaya neden katılmak istiyorsun? Cesaretten mi umutsuzluktan mı?
Hüseyin: “Umutsuzluk beni cesur yaptı” diyelim. Sorunların olduğunda, çaresiz kaldığında bir şey yapman lazım. Doğduğumdan beri bir maske takıyorum. Ama artık gerçek yüzümü göstermem lazım. Göstermezsem hep umutsuzluk içinde kalacağım.”
‘Baban seni zehirleyecek’
Hüseyin: “Annem aradı, ‘Baban çok kızgın, seninle konuşmak istiyor’ dedi. ‘Ne olabilir ki’ dedim. Anlamazdan geldim. Eğer eski haline dönmezsen baban seni öldürecek, seni zehirleyecek’ dedi. Babam eşcinsel olduğumu öğrendikten sonra ben kendi hayatımı yaşamak için ailemden ayrıldım, eşim de beni bırakıp aile evine döndü. Nasıl ki beni eşcinsel olarak kabul etmeyen toplumun kurbanı olduysam, eşim de aynı şekilde bir kurban oldu.”

‘Eşcinseller kurtuldu, sağ kaldı ve İstanbul’dalar!’
Suriyeli eşcinsel mültecileri İstanbul’un çatılarında fotoğraflayan Bradley Secker, projeyi şöyle anlatıyor: “Çatı, gay Suriyelilerin IŞİD tarafından atıldıkları yüksek yerleri temsil ediyor. Diğer yandan da olumlu mesaj veriyor. Çünkü eşcinseller kurtuldu, sağ kaldı ve İstanbul’dalar!”

‘Arapça bilseydim doğallığını yakalayamayacaktım’

Bir gün mutlaka Suriye’ye  dönüp homofobiyle savaşacağım

Yönetmen Ayşe Toprak’ın aklında, filmin hikâyesini ilk kurguladığında sadece ‘Mr. Gay Syria’ yarışmasını takip etmek vardı. Hassino yarışma için adaylar bulacak, bu adaylardan birini seçecek, hep beraber Malta’ya gidilecek ve uluslararası kampanya başlayacaktı. Hassino da bu hikâyenin başkahramanı olacaktı. Ama bu kurgunun hiçbiri gerçekleşmedi. Filmin karakterlerini zaman içinde daha yakından tanımaya başladıkça, Toprak hikâyeyi ilginç kılanın bu yarışma olmadığını fark etti. Onun için çarpıcı olan, Hassino’nun aktivizminden çok Hüseyin’in aile dramı, etrafındaki arkadaş çevresi ve en yakın arkadaşı Omar’ın sevgilisine kavuşma çabaları oldu. Yapım ekibi Arapça bilmediğinden film çekimleri boyunca bir çevirmenle çalıştı. Ekipten kimsenin Arapça anlamaması kamerayı unutmalarını sağladı. Toprak, “Ara sıra bizden sıkıldıkları oldu, bu da varlığımızı tamamen görmezden gelmeleri demekti. Arapça bilseydim belki de bazı sahnelerin doğallığını yakalayamayacaktım. Bu şekilde kamera mümkün olduğunca gözlemci pozisyonda kalabildi” diyor. Çekimleri 2015 ortasından 2016 sonralarına kadar, İstanbul, Berlin ve Malta’da yapılan ‘Mr. Gay Syria’, Chicago Film Festivali ve ‘Paris Gay and Lesbian Film Festivali de dahil 12 festivalden ödül kazandı.

 Hürriyet PazarFoto:ALPER ÖZKORKMAZ

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/bir-gun-mutlaka-suriyeye-donup-homofobiyle-savasacagim-40882310

Af Örgütü: LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne yönelik engel kaldırılmalı!

$
0
0
Uluslararası Af Örgütü, İstanbul Valiliği’nin yaptığı açıklama ile 1 Temmuz Pazar günü yapılacak LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün gerçekleşmesine izin verilmeyeceğini duyurması üzerine açıklama yaptı.



Af Örgütü, yetkililere çağrıda bulunarak, LGBTİ+’ların kendilerini özgürce ifade edebildikleri en önemli alanlardan biri olan Onur Yürüyüşü’nün hukuka ayrkırı olarak engellenmemesini, aksine gerçekleşmesinin güvence altına alınmasını talep etti.

Af Örgütü yaptığı açıklamada, LGBTİ+’ların ifade ve toplanma özgürlüğünün korunması için yürüttüğü bu kampanyada Onur Yürüyüşleri’nin son dört yıldır yasaklanmasının hukuka aykırı olduğunu ve derhal bu yasakların kaldırılması gerektiğini belirtiyor.

https://ozgurmanset.net/af-orgutu-lgbti-onur-yuruyusune-yonelik-engel-kaldirilmali/

Boğaziçi Üniversitesi mezuniyetinde rektöre protesto

$
0
0
Boğaziçi Üniversitesi mezuniyet töreninde ellerinde dövizlerle yürüyen öğrenciler, Rektör Prof Dr Mehmed Özkan'ı protesto edildi.


İstanbul'daki üniversitenin 2017 - 2018 akademik yıl mezuniyet töreni, Uçaksavar Spor Tesisleri'nde yapıldı.

Törende kürsüye çıkan Rektör Özkan konuşmasına başladığı sırada mezunlar ayağa kalkarak sırtlarını kürsüye döndü.

Bu sırada LGBTİ (Lezbiyen, gay, biseksüel, trans ve interseks) hareketini temsil eden gökkuşağı bayrağını taşıyan bazı mezunlar kürsünün önüne gitti.

Mezunlara tribünlerde bekleyen aileler de destek verdi. Rektör Özkan protestolar arasında konuşmasını yaptı.

Törende 2 bin 391 öğrenci kep attı.

https://www.haberx.com/post/18625/bogazici-universitesi-mezuniyetinde-rektore-protesto

5 maddede Onur Yürüyüşü

$
0
0
Her yıl Haziran ayı dünyanın 4 bir yanında eşcinsel bireylerin gösteri yürüyüşlerine sahne oluyor. Gökkuşağı bayrakları, birbirinden renkli makyajları ve cafcaflı kostümleriyle sokakları bir gösteri yerine dönüştüren bu etkinlikler yaklaşık 50 yıl önce başlayan bir insan hakları mücadelesinin mirası. İşte 5 maddede Onur Yürüyüşü ile ilgili bilmeniz gereken her şey:

24 Haziran 2018 - New York Onur Yürüyüşü 

1. Her şey Stonwall Ayaklanması ile başladı...
Eşcinsellik 1960’lı yıllarda ABD’de psikolojik bir hastalık olarak görülüyor ve bulaşıcı olduğu düşünülüyordu. Bu nedenle eşcinsel bireyler fişleniyor, eğitim gibi çeşitli alanda çalışmalarına izin verilmiyordu. Bir araya gelmeleri ve sosyalleşmeleri hoş karşılanmazken, kafeler ve barlar da onlara içecek servis etmiyordu. Birlikte dans eden iki kadın veya iki erkek gözaltına alınma riskiyle karşı karşıyaydı.

Eşcinsellerin o dönem gittiği az sayıda olan bar da polis baskısına kafa tutabilen mafya tarafından işletiliyordu. İşte Stonwall Inn onlardan biri. New York’ta hippilerin yoğun olarak bulunduğu Greenwich Village bölgesinde suyu bile akmayan bir işletme. Ancak 28 Haziran 1969’da bara düzenlenen rutin bir polis baskını sırasında çıkan ayaklanmalar eşcinsel haklar hareketinin miladını belirledi. 4 gün süren olaylar sırasında yüzlerce kişi yaralandı, çok sayıda kişi gözaltına alındı. Eşcinsel bireyler ilk kez “eşcinsel olmaktan utanmıyoruz” dedi.

2. İlk Onur Yürüyüşü 1970 yılında düzenlendi
İlk Onur Yürüyüşü Stonwall Ayaklanması’nın birinci yıl dönümü olan 28 Haziran 1970’te, New York, San Francisco ve Los Angeles’ta eş zamanlı olarak düzenlendi. New York’ta 2 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen gösteri, Onur Yürüyüşü’nün yaratıcısı feminist biseksüel Brenda Howard tarafından düzenlendi. Howard aynı zamanda 1970’li yıllarda eşcinsel bireylerin hakları için mücadele eden Eşcinsel Kurtuluş Cephesi’nin de kurucuları arasında yer alıyordu.

Avrupa’da ilk Onur Yürüyüşü 1972 yılında Almanya’nın Münster kentinde 200 kişinin katılımıyla gerçekleşti.

3. Stonewall artık bir müze
Stonewall Inn olaylardan kısa bir süre sonra, aralık ayında kapandı. 2007 yılında restore edilerek yeniden hizmete giren bar 2016 yılında eski ABD Başkanı Barack Obama tarafından ulusal anıt statüsüne alındı.

4. Gökkuşağı Bayrağı : Her rengin bir anlamı var
Onur Yürüyüşü’nün ayrılmaz bir parçası haline gelen gökkuşağı bayrağı 1978 yılında Amerikalı sanatçı ve insan hakları aktivisti Gilbert Baker tarafından tasarlandı. Baker’a göre bayrağın her bir rengi LGBTİ+ hareketinin başka bir özelliğini temsil ediyor: Kırmızı hayatı, turuncu şifayı, sarı güneşi, yeşil doğayı, mavi huzuru ve mor ruhu. Baker’dan bayrağı tasarlamasını isteyen ise ABD’de cinsel yönelimini saklamadan belediye meclisine girmeyi başaran ilk eşcinsel siyasetçi Harvey Milk.

5. Türkiye’de Onur Yürüyüşü’nün tarihi
Türkiye’de Onur Haftası ilk kez 1993 yılında “Özgür Cinsellik Haftası” adıyla İstanbul’da kutlanmak istendi ancak valilik izin vermedi. 1994 yılından bu yana organize edilen Onur Haftası etkinlikleri kapsamında LGTBİ+ bireyler ve haklarını konu alan paneller, atölye çalışmaları, film gösterimleri, çeşitli sanat ekinlikleri ile konserler düzenleniyor.

Onur Yürüyüşü ise 2003’ten bu yana, 14 yıldır yapılıyor. Fakat İstanbul Valiliği’nin son 4 yıldır yasakladığı yürüyüş izinsiz olarak gerçekleştiriliyor. Son 3 yıldır Ramazan Ayı’na denk geldiği gerekçesiyle yasaklanan yürüyüş bu yıl “oluşabilecek muhtemel olumsuzluklar” gerekçe gösterilerek yasaklandı. Kararın ardından yazılı bir açıklama yayınlayan organizasyon komitesi ise yürüyüşün plandığı gibi 1 Temmuz Pazar günü gerçekleştirileceğini bildirdi.

Esra Olcaycan

http://tr.euronews.com/2018/06/30/5-maddede-onur-yuruyusu

Avusturya'nın başkenti Viyana'da 16 Haziran 2018'de düzenlenen Onur Yürüyüşü renkli görüntülere sahne oldu

Hormonlu Domates Ödülleri sahiplerini buldu; işte yılın homofobikleri

$
0
0
Hormonlu Domates LGBTİ+'fobi Ödülleri'nin sunumunu yapan Üzüm Derin Solak sahneye tüm fobilere karşı “ihtiyacımız olursa” diyerek ahşap beyzbol sopası ile çıktı


26. LGBTİ+ İstanbul Onur Haftası kapsamında verilen geleneksel Hormonlu Domates LGBTİ+’fobi Ödülleri'nin bu yılki kazananları Roxy Club'daki geceyle sahiplerini buldu. Ödül töreninin sunuculuğunu Üzüm Derin Solak yaptı. Solak, sahneye tüm fobilere karşı “ihtiyacımız olursa” diyerek ahşap beyzbol sopası ile çıktı.

İşte 14. Hormonlu Domates Ödüllerinde kazanan isimler ve fobileri:

Eğlence: Hilal Cebeci
Yüzde 44,2 oyla “Eşcinsellik bir hastalıktır” diyerek mantık sınırlarını zorladığı için Hilal Cebeci.

Eğitim: Prof. Dr. Doğan Azezli
Yüzde 39,7 oyla “…Adamın yumurtası yok rahmi yok ben kadınım diyor. Bakıyoruz bunlar toptan psikopat. Bizde bunları psikiyatriye gönderiyoruz. Olmadıkları şey için uğraşıyorlar…” demecini veren Prof.Dr. Doğan Azezli ile birlikte amfide kahkahalar atan 100’den fazla hekim adayı da ödüle layık görüldü.

Televizyon: Seda Akgül ve Hakan Ural
Yüzde 25,9 oyla TV8’de Selin Ciğerci’nin evleneceği haberini sunarken “Ben evlenemiyorken o evleniyorsa buradan giderim” “Benim burada bozulduğum şey ameliyatla da kadın olmadım ben neden evlenemiyorum” dediği için Seda Akgül ve ona eşlik ettiği için Hakan Ural.

Basın: Atilla Dorsay
Yüzde 37,1 oyla ortakoltuk.com sitesinde Fantastic Woman filmi eleştirisinde “O genç kız aslında erkektir. Yani günümüzde sokak lehçesiyle ‘dönme’, kibar deyişiyle ‘trans’, en amiyane tabirle erkek-kadın diye adlandırılan türden..” satırlarını yazdığı için Atilla Dorsay.

Kurumlar: Kızılay
Yüzde 33,8 oyla eşcinsellerden ve Seks işçilerinden kan almayı reddettiği için Kızılay.

Siyaset: Ankara Valiliği
Yüzde 69,9 oyla Kasım 2017’de önce Alman LGBTİ Film Günleri’ni ardından tüm LGBTİ+ etkinlerini süresiz olarak yasakladığı için Ankara Valiliği.

Beynelmilel: Donald Trump
Yüzde 55,2 oyla yönetiminin, orduya çok pahalıya mal oldukları ve “orduda yol açacakları bozulma” gibi transfobik gerekçelerle trans bireylerin orduya katılmasını yasakladığı için Donald Trump.

Özel Mizojini Ödülü: Rüzgar Erkoçlar
Yüzde 36,0 oyla Star TV’de yayınlanan “Bir Hülya Avşar Sohbeti” programında “Kadınlara güvenilmez” dediği için Rüzgar Erkoçlar.

http://t24.com.tr/haber/hormonlu-domates-odulleri-sahiplerini-buldu-iste-yilin-homofobikleri,664169

STK'lardan, LGBTİ'ye yürüyüş yasağına destek!

$
0
0
Türkiye'nin farklı illerinden 124 sivil toplum kuruluşu, LGBTİ'nin İstanbul'da yarın yapacağını duyurduğu yürüyüşe izin verilmemesi kararını desteklediklerini açıkladı.

Aralarında Eğitimciler Birliği Sendikası, Türk Gençlik Vakfı, Alperen Ocakları Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İMKANDER ve Milli Türk Talebe Birliği'nin de bulunduğu 124 sivil toplum kuruluşu, LGBTİ'nin İstanbul'da yarın yapılacağını duyurduğu yürüyüşe izin verilmemesi kararını desteklediklerini açıkladı.

Sivil toplum kuruluşlarının ortak imzasıyla yayımlanan bildiride, yürüyüşün toplumsal değerlere, aile yapısına ve inanca meydan okuma olduğu belirtildi.

Geçmiş yıllarda bu yürüyüşlerde ahlak ve değerlerin ayaklar altına alındığı, özgürlüğün kuralsızlık kılıfıyla sergilendiği söylem ve görüntülerin kaygıyla izlendiği aktarılan bildiride, "Ana temasını 'sınırlarla savaşmak'şeklinde ifade eden organizatörler bu savaşı kime karşı yürütüyor? Yaratılıştan sahip olduğumuz cinsiyetlere, toplum değerlerine, ahlaka yönelik bu savaşın bedelini çocuklarımızın ve gençlerimizin ödemesine izin vermeyeceğiz." denildi.

Bu hareketin pornografiye, fuhşa ve daha birçok sektöre "kurban" devşirdiğivurgulanan bildiride, şunlar kaydedildi:

"İnsan hakları paketiyle karşımıza çıkarılan bu yapı bahsedilen sektörleri büyütmek için insanları, aileleri ve toplumu parçalamaktadır. Neslin devamını engellemekte, bulaşıcı hastalıkları yaygınlaştırmaktadır. Yürüyüşlerde slogan, duruş ve söylemlerle İslam'a aleni hakaret edilerek, Türk Ceza Kanunu'nda madde 216/3'te belirtilen 'Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır' hükmü uyarınca açıkça suç işlenmektedir. Bizler aşağıda imzaları bulunan Türkiye'nin farklı illerinden 124 sivil toplum kuruluşu olarak toplum değerlerimizin korunması adına bu ve bu tür etkinliklerin gerçekleşmesine izin vermeyen sayın yetkililerimize şükranlarımızı sunuyoruz."

https://www.superhaber.tv/stklardan-lgbtiye-yuruyus-yasagina-destek-haber-120324

'Görünmeyin, bir şey yapmayın hatta var olmayın!'

$
0
0
LGBTİ hareketinin mücadele tarihindeki anlamı nedeniyle her yıl haziran ayının sonunda gerçekleştirilen "Onur Haftası" etkinlikleri bir kez daha valiliklerin yasaklarına takıldı. OHAL sürecinde LGBTİ bireylere yönelik baskıların arttığını belirten aktivist ve hukukçular, iki yıllık OHAL sürecinde yaşananları değerlendirdi.

ANKARA – ABD’de New York şehrinin Greenwich Village bölgesinde bulunan Stonewell Inn adlı bara polisin 28 Haziran 1969’daki baskınına karşı başlatılan eylemlerin yıl dönümü her yıl olduğu gibi haziran ayının son haftası tüm dünyada LGBTİ’ler tarafından “Onur Haftası” olarak kutlanırken Türkiye’deki etkinlikler yine OHAL’e takıldı. LGBTİ hareketinin, “Onur Haftası” etkinlikleri kapsamında İstanbul’da pazar günü yapmayı planladıkları “Onur Yürüyüşü”, İstanbul Valiliği’nin aldığı kararla yasaklandı. Ankara Valiliği de “Komünist LGBTİ” adlı grubun organize ettiği “Onur (Pride)” filminin gösterimini “bazı kesimlerin tepkisini çekeceği ve provokasyonlara neden olabileceği” gerekçesiyle yasakladı. Kasım 2017’de Ankara Valiliği’nin aldığı süresiz yasak kararının ardından bu güne kadar LGBTİ örgütlerinin düzenlemek istediği hiçbir etkinliğe izin verilmedi. OHAL sürecinde  LGBTİ bireylerin daha çok baskı altında olduğunu belirten örgütlerin temsilcileri Gazete Duvar’a tüm Türkiye’de OHAL ilan edilen 20 Temmuz 2016’dan bu yana yaşadıklarını anlattı.

‘VALİLİKLERİN GÖREVİ, ETKİNLİKLERİN GÜVENLİ YAPILMASINI SAĞLAMAK OLMALI’

“Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü” olan 17 Mayıs’ta yıllardır Ankara’da yürüyüş düzenleyen LGBTİ örgütlerine 3 yıldır izin verilmiyor. Ankara Valiliği’nin Kasım 2017’de aldığı süresiz yasak kararı sonrası film gösterimi, atölye çalışması başta olmak üzere birçok etkinlik de yapılamıyor. KAOS GL Medya İletişim Koordinatörü Yıldız Tar’a göre OHAL sürecinde LGBTİ bireylere dönük baskılar arttı. OHAL’in insan hakları ve demokrasi açısından her geçen gün telafisi mümkün olmayan zararlara neden olduğunu söyleyen Tar şunları söyledi, “OHAL Kanunu’na dayanarak etkinliklerin yasaklanmasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Daha önce tek bir gün etkinlikler yasaklanırken bu yılla birlikte OHAL’e dayanarak süresiz olarak her etkinlik yasaklanmış durumda. Atölye çalışmasından film gösterimine kadar aklınıza gelecek her şey yasak nedeniyle yapılamıyor. Başkentte yaşayan bir LGBTİ birey ‘genel ahlak’ vurgusuyla yapılan yasaklarla hedef gösterilmiş oluyor. İdarecilerin getirdiği yasaklar sadece etkinlik bazlı yasaklar değil. Topluma ve kamuoyuna hedef gösteren nefret söylemine varan açıklamalar, uygulamalar yapıyorlar. ‘İstenmeyen unsur’ olduğumuz algısını yaratmış oluyorlar. Esasında burada valiliklerin kamu organlarının görevi, etkinliklerin güvenli yapılmasını sağlamak olmalı. OHAL’in hayatımıza yansıması, ‘Görünmeyin, bir şey yapmayın, hatta var olmayın’ mesajına dönüşüyor.

‘BASKININ KARŞILIĞI OLARAK MÜCADELE AZMİMİZ ARTIYOR’

İstanbul’da Taksim-İstiklal Caddesi’nde düzenlenmesi planlanan 26’ncı Onur Yürüyüşü, İstanbul Valiliği’nin aldığı kararla yasaklandı. 26’ncı Onur Haftası Komitesi Gönüllüsü Yunus Emre Demir, yasak kararına karşı hak savunucularına seslenerek, “İstiklal Caddesi ve Taksim’de gezinmeleri halinde bize veya bizden bir şeylere rastlayacaklardır. O gün Taksim’de olsunlar” dedi. Onur Yürüyüşü’nün İstanbul Valiliği tarafından 3 yıldır yasaklandığını hatırlatan Demir şunları söyledi, “Yasak kararını toplumun bir bölümünün değer yargılarına aykırı düşeceği ve provokasyon olacağı nedenleriyle alıyorlar. Biz geçtiğimiz yıl açıklamalarımızda da söyledik, toplumun büyük bir bölümü bu yürüyüşü bekliyor. Yasak kararları daima toplumsal duyarlılığa, güvenliğe yedirilmeye çalışılıyor ama bunun bir gerçekliği yok. Biz yürüyüşlerimizi düzenlerken hiçbir sorun yaşamıyorduk. Ne zaman yasaklar çıktı, polisin saldırıları başladı o zaman esnaf ve turistler etkilendi. Gerici ve faşist gruplar polisin yasağından güç alarak ara sokaklarda eylemcileri darp ediyorlar, tehdit ediyorlar. Kendi adıma yasaklar benim mücadele azmimi artırıyor. Bu baskının karşılığı olarak mücadele azmimiz  artıyor. Çok da sesimiz kısılmıyor. LGBTİ+ bireyler konusunda insanları örgütlüyoruz ve birçok alanda çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

‘YASAKLAMALARDA OHAL SÜRECİ BAHANE OLARAK KULLANILIYOR’

LGBTİ örgütlerinin etkinliklerinin yasaklanmasını “keyfi uygulamalar” olarak niteleyen Pembe Hayat Derneği’nin avukatı Emrah Şahin, “Yasaklamalarda OHAL süreci bahane olarak kullanılıyor” diyerek şu açıklamayı yaptı, “En büyük zorluğu hukuki mücadelede yaşıyoruz. Ankara Valiliği’nin yasaklamalarının ardından Ankara Barosu etkinliğimizi düzenlemek istedi. Valilik, Ankara Barosu’ndaki etkinliği de aynı gerekçeyle kopyala yapıştır yaparak “Türk halkı bunu istemiyor” diyerek yasakladı. Bakıldığında Ankara Barosu’nun etkinlik konusunda bildirim yükümlülüğü yok. Ankara’da en son bir film gösterimi yasaklandı. Yasakların keyfi olduğunu şöyle söyleyebilirim aslında, Beyoğlu Kaymakamlığı bir etkinliği yasakladı örneğin, Kadıköy yasaklamadı ve etkinlik Kadıköy’de yapıldı. Bu demek ki güvenlik problemi hususları önemli değil burada. Burada idarecilerin keyfiliği var.”

‘BİR KISA FİLMDEN Mİ KORKUYORLAR?’

LGBTİ bireylerin yaşadığı sıkıntılardan söz eden avukat Emrah Şahin, “LGBTİ bireyler aktivizm yapamadıklarını, ifade özgürlüklerine yönelik yasaklamalar olduğunu söylüyorlar. Bize başvuran vakalar da o yönde artmaya başladı. Bu kadar yasaklamalara karşı toplumun ön yargıları ve ayrımcılığı da artıyor. Nefret söylemlerinde bulunacak insanlar cesaret bulmuş oluyorlar. LGBTİ bireyler daha fazla ötekileştirildiği için daha fazla ayrımcılığa maruz kalıyor. Onur Haftası’nda etkinliklerin yasaklanması sadece LGBTİ bireyler açısından üzücü durum değil ülkemiz açısından da üzücü. Yurt dışından ülkemize bakıldığında nasıl görüneceği de önemli. Bir kısa filmi valilik, baro başkanını arayarak yasaklattırmaya giderek devlet kendisini aciz ve zayıf gösteriyor. ‘Bir kısa filmden mi korkuyorlar’ düşüncesi yaratıyor” dedi.

‘YASAKLAMALAR NEFRET SUÇLARININ ZEMİN BULMASINA NEDEN OLUYOR’

KAOS GL Hukuk Koordinatörü Kerem Dikmen, Ankara’da valiliğin yasaklama kararı için iç hukuk yollarına başvurduklarını ve olumsuz yanıt aldıklarını, yakında kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceklerini belirterek şunları söyledi, “Bu yasaklamalarla aynı anda birkaç hak ihlal ediliyor. Hem AİHM sözleşmelerinde hem de Anayasa’da belirtilen ifade özgürlüğü, dernek kurma ve toplantı özgürlüğü engelleniyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi devletlere yalnızca hakları engellememe yükümlülüğü değil kullanımını sağlama yükümlülüğü de getirmektedir. Herhangi bir grup Onur Yürüyüşü’nden provoke olurum, yürüyüşe saldırırım diyorsa devletin görevi Onur Yürüyüşü’nü değil yürüyüşü hedef alan provokasyonu engellemektir. Yasaklama kararları LGBTİ hakları alanında çalışan örgütlerin tüzel kişiliğini sonlandıran kararlar değil ancak adeta soyut gettolar yaratan kararlar. Bu yasaklar her ne kadar nefes alma kanallarını tıkasa da bir şekilde faaliyetlerin devamı için elinden geleni yapıyor sivil toplum kuruluşları. Yasaklar LGBTİ’lere  genel kamusal hayatta yaşanılan sıkıntılardan ekstra bir sıkıntı yaşatıyor. Bu tarz kararlar nefret suçlarının ve söyleminin dolaylı olarak daha rahat zemin bulmasına neden oluyor.”
https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2018/06/30/gorunmeyin-bir-sey-yapmayin-hatta-var-olmayin/

Öğretmenlerin çoğunluğu LGBTİ’yi hoş karşılamıyor

“LGBTİ öğrencilere bakış” başlıklı araştırmaya katılan öğretmenlerin  % 20’si LGBTİ’nin günah olduğunu, % 30.5’i LGBTİ olmanın öğrenilen bir durum olduğunu,  % 12.6’sı öğrencisinin LGBTİ olmasından rahatsız olduğunu ifade etti...

İstanbul’da görev yapan öğretmenlerin yaşadığı fiziksel ve psikolojik şiddete yönelik ilginç bir araştırma gerçekleştirildi. Psikolog Serkan Akman, Tülay Karagöz ve Havvane Şama tarafından gerçekleştirilen iki ayrı özel çalışmada, öğretmenlerin şiddet algısı ve öğretmene uygulanan veli, öğrenci şiddeti ile öğretmenlerin okullarda karşılaştıkları psiko şiddet türlerinin haritası çıkartıldı.

Psikolojik Danışman Havvane Şama ise, İstanbul’daki öğretmenlerin LGBTİ öğrencilere bakış açısını araştıran ilginç bir anket gerçekleştirdi. Ankete farklı ilçelerde görev yapan toplam 436 öğretmen katıldı. Çıkan sonuçlar, öğretmenlerin çoğunun LGBTİ öğrencilere karşı belirli bir duyarlılık düzeyleri olduğunu ortaya çıkardı. Öğretmenlerin yüzde 71.8’i LGBT’ye bir hastalık gözüyle bakmadıklarını ifade etti. Yüzde 20’si LGBTİ’nin günah olduğunu, yüzde 30.5’i LGBT olmanın öğrenilen bir durum olduğunu ifade etti. Yüzde 12.6’sı öğrencisinin LGBTİ olmasından rahatsızlık duyarken, sadece yüzde 3’ü LGBTİ olmanın notlarını etkileyeceğini söyledi. Ankete katılanlardan yüzde 19.3’ü öğretmenlerin LGBTİ olmaması gerektiğini, yüzde 23.1’i de kendi çocuklarına eğitim verecek ögretmenin LGBTİ olmamasını tercih ettiğini söyledi. Araştırmayı gerçekleştiren Şama ise, sonuçlar hakkında “Homofobik öğretmenlerin katılım sağlamayı tercih etmedikleri düşünülse de olumsuz ifadelere katılan öğretmen sayısı azımsanmayacak miktarda” ifadesini kullandı.

‘Veli şiddetine’ tepkililer

Aynı ekip tarafından İstanbul’da görev yapan öğretmenlerin yaşadığı fiziksel ve psikolojik şiddete yönelik anket sonuçlarına göre, öğretmenlerin yüzde 88.8’i öğrenciye vuran meslektaşının veli tarafından şidet uygulanmasını doğal karşılamıyor. Öğretmenlerin öğrenciler tarafından maruz kaldıkları şiddet oranları ise yüzde 8.8 fiziksel, yüzde 44.4 psikolojik, yüzde 7.5 cinsel şiddet olarak sıralandı. İstanbul’un farklı ilçelerinde görev yapan 160 öğretmen ile yapılan ankette, öğretmenlerin yüzde 30.6’sı sınıf yönetimi konusunda donanımlı olan meslektaşlarının şiddete maruz kalmayacağını düşünüyor. Öğretmenlerin yüzde 96.3’ü sınıf içerisinde öğrenci tarafından kötü söz söylenmesi durumunda yaptırım gerektiğine inanıyor. Araştırmada öğretmenlerin veliler tarafından maruz kaldıkları şiddet oranları da gün yüzüne çıktı. Buna göre öğretmenlerin yüzde 3.1’i fiziksel, yüzde 36.9’u psikolojik, yüzde 1.9’u da velilerin cinsel şiddetine maruz kaldığını söyledi.

Yarısından çoğu psiko şiddet görmüş

Psikolog Serkan Akman, Tülay Karagöz ve Havvane Şama tarafından İstanbul’un farklı ilçelerindeki okullarda hizmet veren 167 öğretmen ile gerçekleştirilen anketten de oldukça ilginç sonuçlar çıktı. İstanbul’daki öğretmenlerin yüzde 69.5’i meslek yaşamında en az bir kez psiko-şiddete maruz kaldığını söyledi. Öğretmenlerin yüzde 66.7’si öğretmenler arası ayrımcılık yapılmasından, yüzde 65’i yapılan olumlu işlerin takdir edilmemesinden ve yüzde 50’si de saygı kurallarını aşacak şekilde hitap edilmesinden rahatsızlık duyuyor.

Serkan Alan 

http://www.milliyet.com.tr/ogretmenlerin-cogunlugu-lgbti-yi-gundem-2698254/

Eşcinseller gizlenerek çalışıyorlar

$
0
0
Kaos GL Derneği’nin Türkiye’deki LGBTİ (Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) çalışanlar hakkında yaptığı araştırmaya göre LGBTİ çalışanlar üst düzey pozisyonlarda kendilerine yer bulamıyor, çoğunlukla kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar.

Gizlenerek çalışıyorlarCinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadele eden Kaos GL Derneği, her yıl Türkiye’deki LGBTİ (Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) çalışanların işyerlerindeki durumunu ortaya koyan bir araştırma yapıyor. Çalışma, LGBTİ çalışanların kamu ve özel sektör istihdamındaki durumunu anlamayı ve iş gücüne tam, eşit ve özgür katılımlarının sağlanmasına katkı sunmayı hedefliyor.

2017’de yapılan ankete kamudan 75, özel sektörden ise 166 LGBTİ çalışanı katılmış. Kamuda çalışan katılımcıların çoğu eğitim, sağlık, akademi, sosyal hizmet ve danışmanlık alanından. Rapora göre bu veri LGBTİ bireylerin özellikle bu alanlarda çalıştığını değil, anketin bu alanlara ulaşabildiğini gösteriyor. Katılımcıların meslekleri arasında öğretmenlik, psikolog, öğretim üyeliği, sağlık personeli, sosyal hizmet uzmanı bulunuyor. Özel sektörde çalışıp anketi dolduranlar ise eğitim, bilişim, inşaat/mimarlık, bankacılık/finans, sivil toplum ve gıda sektöründe çalıştıklarını ifade ediyor.

Kamuda çalışanların çoğu mevcut işyerlerinde 1-5 yıl arasında görev yaptıklarını belirtiyor. Araştırmaya göre çalışma süresinin kısa olmasının iki nedeni olabilir. Birincisi LGBTİ çalışanların ayrımcılık ve ifşa riski nedeniyle sık sık işyerini değiştirmek zorunda olması. Diğer neden ise anketin daha genç bir nüfusa erişebilmesi. Bunun yanında özel sektörde de çalışma süreleri çoğunlukla 1-3 yıl arasında kalıyor. Rapora göre bunun sebebi de terfi edememe, huzursuzluk, mobbing, taciz, tehdit gibi yıldırıcı sebeplerden kaynaklanıyor.

ÜST DÜZEY YOK
Kamu kurumlarında çalışan katılımcıların hiçbiri üst düzey yönetici pozisyonlarında çalışmıyor. Özel sektörde ise yarısı uzman ve orta düzey yönetici olarak çalışırken 7 kişi üst düzey yönetici.

Kamuda çalışanların yüzde 41’i cinsel kimliklerini sakladıklarını belirtiyor. Yüzde 37’si ise kısmen, yani sadece yakın çalışma arkadaşlarına veya diğer LGBTİ çalışanlara karşı açık olabildiklerini söylüyor. Özel sektörde ise çalışanların yüzde 17’si işyerlerinde tamamen açık olduklarını belirtmiş. Bu oran 2015 ve 2016’da yapılan araştırmalarda sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 28’miş. Yani, işyerlerinin giderek muhafazakarlaşması söz konusu. Öte yandan, katılımcıların yüzde 44’ü çalıştıkları yerde kendilerini tamamen gizlediklerini aktarmışlar.
Kamuda çalışan 28 kişi sınav, mülakat gibi süreçlerde açık ya da örtülü olarak ayrımcılıkla karşılaştıklarını söylüyor. Çalışanın cinsel yönelimi hakkında araştırma yapılıp bunun üst mercilere bildirilmesi bu ayrımcılıklardan biri.

Özel sektörde çalışanlardan sadece 6’sı ayrımcılıkla karşılaştıklarını belirtirken 77 kişi bu süreçte cinsel kimliklerini gizlediklerini, 40 kişi de cinsel kimliğinin zaten belli olmadığını ifade ediyor. Ayrımcılıkla karşılaştıklarını belirten çalışanlar işe alım sürecinde cinsel kimliklerinin açık ya da örtülü bir şekilde sorgulandığını belirtiyor. Ayrıca, iş görüşmelerinde çalışma hayatında karşılaşabilecekleri zorluklar hakkında imalar yoluyla ipuçları da verilmiş.

2018 ANKETİ BAŞLADI
Kaos GL Derneği, araştırmayı bu yıl Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırmalar Merkezi işbirliği ile yürütüyor. Ankete internet üzerinden ulaşılabiliyor. Özel sektör çalışanları ankete https://tr.surveymonkey.com/r/LGBTIOZELSEKTOR2018 üzerinden ulaşabilirler. Kamu sektörü çalışanları ise https://tr.surveymonkey.com/r/LGBTIKAMU2018 adresine girerek anket sorularını cevaplayabiliyorlar.

http://www.hurriyet.com.tr/ik-yeni-ekonomi/gizlenerek-calisiyorlar-40881812

Anormali normalleştirme...

$
0
0
Ankara’dan sonra İstanbul’da da LGBTİ etkinlikleri yasaklanmış...

Bazı şeyleri anlamakta zorlanıyor insan, heteroseksüellerin böyle bir hafta ya da yürüyüş düzenlemesi ne kadar saçmaysa, cinsel kimliği farklı tanımlanan bireylerin böyle bir hafta düzenlemesi de bana göre o kadar saçma...

Altında yatan sebebi anlamak zor değil, toplumun bir parçası olduklarını ispatlamak istiyorlar...

İyi de, beğenelim ya da beğenmeyelim, bu insanlar da toplumun bir parçası zaten... Neyi kime ispat edeceksiniz? İster “Tercihtir, saygı duyun” desin, ister “Hastalıktır, tedavi edilmeli” desin ya da “Sapıklıktır, izin verilmemeli” desin, bu etkinlikleri görünce fikrini değiştirecek bir tek kişi bulabilecek misiniz?

Galiba asıl mesele, kendi durumlarını kendi zihinlerinde normalleştirmekle alakalı...

İyi de, bunun yolu, insanları tahkir edecek şekilde etkinlikler düzenlemek mi?

Hani uslu dursalar, “Ne yapalım, sessiz sedasız, kimseye zararları olmadan bir iş yapıyorlar, eh millet de rahatsız olmuyor” der önemsemezsiniz. Ama daha önceki etkinliklerde ne rezillikler döndüğü de, kimlere ne hakaretler edildiği de malum...

Yani bu etkinliklerin birbirlerini gaza getirmekten, “Sen diğerlerinden aşağı değilsin, bak şunlar senden de aşağı” demekten başka bir amacı da yok.

Bu etkinliklerde başı çeken oluşumlar, belli bir kesimi temsilden ziyade radikal örgüt gibi davrandıkları için, olay hepten çığırından çıkıyor. Belki bireysel olarak konuya tepki vermeyecek kişilerin bile tepkisini çekiyorlar bu sefer.

Bu insanlara sormak lazım, çocuklara erkeklik ya da kadınlığın belli bir yaştan önce benimsetilmesine karşısınız değil mi? Peki aynı ilkeyi kendi durumunuz için neden gözetmiyorsunuz? Neden sizi gören çocukların “Bunlar kim, neden böyle yapıyorlar” sorusunu sormasını önemsemiyorsunuz?

Hem madem cinsiyet bireyle alakalı, toplumu ilgilendirmiyor, bu etkinlikleri niye düzenliyorsunuz?

Ben her zaman olaylara iki yönlü bakarım, biri bireysel görüşümdür, diğeri bilimsel... İkisi çoğu zaman aynıdır ama farklı oldukları da olur, her şeyi bilecek değiliz ya...

Bilimsel düşünen yanım, bu insanların muhakkak bir psikiyatr ile görüşmeleri ve yaşadıkları şeyin ne olduğuyla ilgili bir uzman görüşü almaları gerektiği yönünde.

Evet, bazı doktorlar bunun bir tercih meselesi olduğunu söylerler ama bunun bir bozukluk olduğunu, her bozukluk gibi tedavi edilebileceğini ve hatta tedavi ettiğini söyleyen doktorlar da var.

Şimdi ben bilimsel görüşümü hangisine dayandırayım? Tabii ki bireysel görüşümün işine hangisi geliyorsa...

Bireysel görüşüm, “İnsan doğasına, yapısına aykırı yönelimleri ‘Tercihtir, saygı duyulmalı’ şeklinde nitelemek, günün sonunda birçok sapkınlığı normalleştirmek anlamına gelecektir” diyor.

Burada tek tek sıralamayacağım ama, bu yönelimlerle ilgili sınırı nerede çizeceğiz?

Hangisi “Tercih”, hangisi “Hastalık” olarak nitelenecek? Bunu belirleme yetkisi kimde olacak?

Toparlamak gerekirse, toplum sizi ikna etmesin istiyorsanız, siz de toplumu ikna etmeye çalışmayın.

Hayırlı haftalar efendim...

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/halil-kislacik/anormali-normallestirme-24850.html

Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik kütüphanesi

$
0
0
Türkiye’de toplumsal cinsiyet odaklı haberciliği konu alan çevrimiçi kütüphane başta gazeteciler ve medya çalışanları olmak üzere bu konuya eğilmek ve kendini geliştirmek isteyen herkes için önemli bir kaynak.

Bianet (Bağımsız İletişim Ağı), Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Kütüphanesi kurdu. Avrupa Birliği Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Aracı Fonu’nun desteğiyle iki yıldır yürütülen proje kapsamında kurulan çevrimiçi kütüphane, basın yayın iletişim öğrencileri için de bulunmaz bir kaynak. Kütüphanede, “Rehberler”, “Araştırma ve analizler”, “Haber ve söyleşiler”, “Sözlük” ve “Kaynakça” olmak üzere beş ana bölüm bulunuyor. Rehberler bölümünde, toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yazan medya çalışanlarının yararlanabileceği ulusal ve uluslararası kaynaklar yer alıyor. Rehberler bölümünde “Kadın odaklı hak haberciliği”, “LGBTİ odaklı hak haberciliği” ve “Toplumsal cinsiyet odaklı barış haberciliği” alt kategorileri bulunuyor.

Araştırma ve analiz bölümü, toplumsal cinsiyet odaklı habercilik konusunda hazırlanmış raporlar, araştırmalar, akademik tez ve makalelerden oluşurken,“Haber ve söyleşiler” kategorisinde ulusal ve uluslararası medyada yayınlanan haberler yer alıyor. Kütüphanede yer alan “Sözlük” bölümünde ise Inter Press Service’in (IPS) toplumsal cinsiyet eşitliğini kurum içinden başlayarak haber üretim süreçlerine yerleştirmek için hazırladığı ve Türkiye’de de IPS İletişim Vakfı tarafından kitapçık olarak basılan “Cins Bakışı Sözlüğü” bulunuyor. Medyanın cinsiyet odaklı haberciliğinde hâlâ dilinin sorunlu olması bu bölümü daha da önemli hale getiriyor. “Kaynakça”da ise kütüphanede çalışmalarıyla yer alan kuruluşlarla ilgili bilgiler var.

Projenin koordinatörü Öznur Subaşı ve kütüphanenin içerik tasarımını yapan ve yayına hazırlık sürecindeki editörlüğünü üstlenen gazeteci Işın Eliçin, kütüphanenin toplumsal cinsiyetin adil ve dengeli temsilinin, daha eşitlikçi, daha kapsayıcı toplumların yaratılmasına önemli katkı sağlayacağı düşüncesinde. Bu alanda çalışanları da üretimlerini paylaşarak kütüphaneye kaynak oluşturmaya çağırıyorlar. Eliçin’e göre; toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda Türkiye’de de, dünyada da geniş bir literatür oluşmuş durumda. Ama toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı haberciliği destekleyip yaygınlaştıracak, medyadaki olumsuz pratikleri eleştirirken, medya çalışanlarını da hem çalıştıkları kuruluşların içinde hem de haber üretiminde eşitliğe teşvik edecek çalışmalar görece az ve yeni. Dolayısıyla, Türkiye’den ve dünyadan örnekleriyle gazetecilik meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve akademinin bu alandaki çalışmalarına şimdilik kısıtlı sayıda da olsa yer verilen kütüphane alanının ilk örneği sayılıyor. Gazeteciler toplumsal cinsiyet odaklı habercilik konusunda kütüphaneden yararlanmak ve katkı sunmak için “www.haberdetoplumsalcinsiyet.org” adresinden yararlanabilir.

Bianet bununla da kalmıyor. Geçtiğimiz günlerde gazetecilik kitaplarına bir yenisini daha ekledi: “Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Elkitabı” nı… Kitap Çiçek Tahaoğlu  ve Elif Akgül ‘ün ortak eseri. Kitapta “Kadınlar ne zaman haber olur? Ne zaman haber olmaz?”, “Haber kaynaklarıyla iletişim”, “Haberde cinsiyetçilikten kaçınmak için 14 madde”, “Bianet haber merkezinden deneyimler” gibi başlıklar yer alıyor. Kitap Akgül’ün deyimiyle dilin, gazetecilik dilinin ve nihayetinde gazeteciliğin dönüşmesine katkıda bulunuyor.

BİR ÖVGÜ

ABD yönetiminin, yeni göçmen politikası kapsamında yaklaşık 2 bin çocuğu ailesinden ayırmasını eleştiren psikolog Dana Sinopoli, Trump yönetiminin Meksika sınırındaki göçmen çocukları ailelerinden ayıran kararını kınayan bir açık mektup yazdı. Mektupta “…Çocukların ailelerinden ayrılmaları üç aşamada etki yaratacak. İlk aşama ‘öfke’. Sınırdaki bu çocuklar hiçbir şekilde yatıştırılamıyor, ağlayarak ve çığlık atarak ailelerini istiyor. İkinci aşama ise ‘umutsuzluk’. Koşmayı, oynamayı, yani normalde çocuklardan bekleyeceğimiz hareketleri yapmayı bıraktıkları bir safha. Üçüncü aşama ise ‘kopuş’. Bu bir tür araya mesafe koyma hali. Hayatları boyunca çocuklar bu yükü taşıyorlar,” ifadelerine yer veriliyor. Göçün ve ebeveynlerinin sınır dışı edilmesinin potansiyel travma sebebi olacağının anlatıldığı mektubu 12 binin üzerinde akıl sağlığı uzmanı imzaladı. Dünya medyası geniş yer ayırdı. Çünkü mektup sadece sorunu yazmıyor, o sorunun nelere yol açabileceğini de gösteriyor.

HAFTANIN FOTOĞRAFI

Son yıllarda hayvanlara sapkınlık derecesinde şiddet uygulayanların toplum üzerinde yarattığı travma bazı okulları harekete geçirdi. Trabzon Ortahisar Belediyesi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği iş birliği ile “Sevgi Aşısı” projesi hazırladı. Proje kapsamında her okula bir kulübe ve sokak köpeği verilmeye başlandı. Bakımı okullar tarafından yapılacak köpekleri besleyecek öğrenciler, bu sayede sokak hayvanlarının bakımı ve sevgisi konusunda da eğitilecek.

Medya Analizi  |  Belma Akçura

http://www.milliyet.com.tr/toplumsal-cinsiyet-odakli/belma-akcura/pazar/yazardetay/01.07.2018/2697914/default.htm

Geçmişten 7 Örnekle LGBTQ Tarihçesini Keşfetmek

$
0
0
Geçtiğimiz yıl, lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve queer (LGBTQ) temalı projelerin, Temmuz 1967’de Cinsel Suçlar Yasası’nın geçmesinden bu yana herhangi bir yıldan daha fazla gerçekleştiği görülüyor. Bu geçici projelerin, kalıcı bir miras bırakmasını sağlamak için British Museum dahil olmak üzere birçok kuruluşta çalışmalar devam ediyor.

Bu yazıdaki eserler, British Museum’un 2017’deki projesi “Tutku, aşk, kimlik: LGBTQ tarihçesini keşfetmek”te sergilendi. Yazıda, bununla birlikte, müze koleksiyonunda, İngiliz romancı E M Forster’ın “kayıt dışı büyük tarih” olarak nitelendirdiği şeyleri anlatan bazı önemli nesneler vurgulandı.

1- Sappho’yu betimleyen vazo


Antik Yunan su kabı. (hydria). Yaklaşık MÖ 450.

Gerçek kadın cinselliğinin kanıtını, genellikle erkek bakış açılarını yansıttığı için, antik Yunan ve Roma objelerinde bulmak zordur. Antik Yunan’da kadınlar genel olarak kamusal yaşamdan ve siyasetten dışlanmışlardı, ancak yerli ve dini ritüellere katılıyorlardı. Midilli adasında yaşamış olan şair Sappho (MÖ 630–570), kadınlara ve kadın arzusuna ses vermişti. Sappho, muhtemelen bu su kabının üzerinde oturan figürde betimlenmişti. 19. yüzyılda, Sappho’nun şiirleri, Lesbos (Midilli) sakinleri için kadınları seven kadın için kullanılan bir terim yarattı. Sappho’nun yaşamı hakkında kesin olarak az şey biliniyor ancak şiirleri daha sonraki dönemlerde yaşayan birçok kadın için ilham kaynağı oldu.

2- Bir Maya hükümdarı


Büyük Plaza, Copan, Honduras’ta bulunan stelin dökümü. 1881-1894 yılları arasında Lorenzo Giuntini tarafından yapılan döküm, MS 730’dan kalma orijinalinden kopyalanmıştır.

Bir erkek Maya hükümdarının bu görüntüsü, bir zamanlar elit Maya kadınları tarafından giyilen bir ağ şeklinde yeşim etek giydiği için kadın olarak kabul ediliyordu. Aslında, cinsiyeti hem erkek hem de kadın olabilen genç bir mısır tanrısı gibi giyinmiş. Cinsiyet, kültürler arası okunduğunda, karışıklık veya yanlış anlamalar olabilir. İlk Avrupalı kaşiflerin, araştırmacıların ve koleksiyonerlerin, başlangıçta kendi başlarına farklı olan değerleri anlamayı başaramadıkları veya belki de isteksiz oldukları pek çok örneği vardır.

3- Warren Kupası


Warren Kupası. MS 10. Antik Roma.

İki erkek sevgili sahnesi ile dekore edilmiş olan bu Roma şarap kupası, 20. yüzyılın büyük bir bölümünde halka açık sergilenemedi. Homoseksüellik, İngiltere ve Wales’te 1967 Haziran tarihine kadar illegaldi. Ancak açık cinsel görüntüler Roma dünyasında sıra dışı değildi. Erkekler arasındaki ilişkiler, kölelerden imparatorlara kadar Yunan ve Roma kültürünün bir parçasıydı. Bunlardan en ünlüsü ise imparator Hadrian ve sevgilisi Antinous’un ilişkisiydi. Bugün bu tür eski görüntüler, bize toplumların cinsellik konusundaki görüşlerinin çok farklı olabileceğini hatırlatıyor. Warren Kupası, 1999 yılında British Museum tarafından satın alınmış ve diğer kurumlara ödünç verildiği kısa süreler hariç, o zamandan beri sergileniyor.

4- Kızılderili kayıtları


Kuzey Amerika yerli kayıtları.

“Kızılderili kayıtları”, bazı Kuzey Amerika ovalarında yaşamış kabileler tarafından tarihi kayıtlar olarak tutuldu. Bu, 1785-6- 1901-02 kışları için olayları gösteren bir Sioux kayıtlarının hayatta kalan birçok versiyonundan biri. 1891 yılı, bir winkte intiharını temsil eden bir görüntüyü içeriyor. Winkte, tam anlamıyla bir kadın olmak isteyen bir Dakota kelimesi anlamına geliyor. Bazı Yerli Amerika kabileleri arasında, bu tür bireylerin özel manevi güçlere sahip oldukları düşünülüyordu çünkü toplumsal cinsiyet farklılıkları arasında köprü görevi görüyorlardı. Dakota Sioux arasında, herhangi bir zaman içinde yaşamış, aynı kabileden bu sınıf insanlara dair on kadar kayıtlı birey vardı. Anglo-Amerikalıların gelişi, bu bireyler tarafından karşı cinsin kıyafetlerinin giyilmesinin bastırılmasına yol açtı. Bugün bu gelenek, LGBTQ Yerli Amerikalıların genç kuşakları arasında yeniden canlandı.

5- Mali’den N’domo maskı


N’domo maskı. Mali. 20. yüzyıl başları.

Pek çok Afrika kültüründe cinsiyet ve cinsiyete dayalı roller ritüeller yoluyla sabitlenmiştir. N’domo maskları, Mali’nin Bamana halkı tarafından kullanılıyordu. Erkekler tarafından giyiliyordu ancak masklar erkek, kadın veya çift cinsiyetli olabiliyordu. Masklardaki boynuzların sayısı önemliydi: erkek maskeler 3 veya 6 boynuzlu, kadın masklar 4 veya 8 boynuzlu ve çift cinsiyetli masklar ise 2, 5 veya 7 boynuzluydu.

Cinsiyet ve cinsel çeşitlilik, Afrika’daki sömürgeci yöneticiler tarafından sık sık bastırıldı ve bu bazen unutuldu, hiç var olmadığı izlenimini yarattı. Kısmen bu sömürge tarihinin ve Hıristiyanlığın getirilmesinin bir sonucu olarak, birçok Afrika ülkesinde “eşcinsellik” yasadışı hale getirildi. Irkçılık karşıtı ve sivil haklar hareketleri, dünya genelindeki LGBTQ’lulara genellikle paraleldir.

2012 yılında Başpiskopos Tutu şunları söyledi: “Hiç şüphem yok ki gelecekte, birçok sevgi ve insani bağlılığı suç haline getiren yasalar, ayrımcılık yasalarının bize şu anda nasıl davrandığına bakacak – açıkça yanlış olduğu görülecek.”

6- Llangollen Kadınları


Çikolata bardak ve tabakları. 1779-81 ve 1790.

Lady Eleanor Butler ve Sarah Ponsonby 1778’de İrlanda’dan kaçtılar. Kuzey Galler’de ev kurdular, dönemin kurallarına meydan okudular ve 50 yıl boyunca tercih ettikleri hayatı yaşadılar. Eleanor’un günlüğü bize yaşam tarzlarına dair bir fikir veriyor. 22 Eylül 1785 Perşembe günü şöyle yazıyor:

“Yedide kalktım. Karanlık sabah, bütün dağlar sis kaplı. Yoğun yağmur. Kütüphanede bir yangın var. Zevk içinde rahatım. Sekiz buçukta kahvaltı ettim. Saat 9’dan 1’e kadar yazdım. Sevgilim Pembroke Kalesi’ni çiziyor. Saat 1’den 3’e kadar ona kitap okudum. Akşam yemeğinden sonra bahçelerin etrafına aceleyle gittim. Hiç durmaksızın bütün gün yağmur yağdı. 4’ten 10’a kadar Sally’me okudum. O çizim yapıyordu. Saat 10’dan 11’e kadar sevgilimle ateş başında oturarak konuştuk. Sessiz ve mutlu bir gün.”

Bu çikolata bardak çifti Eleanor ve Sarah’a aitti. Bu kadınlar ünlü gibi bir statü kazandı ve müzenin de koleksiyonunda onları tasvir eden birkaç baskı var.

7- Ganymedes heykeli


Ganymedes heykeli. Antik Roma. MS 100-200.

Yunan mitolojisinde tanrı Zeus, güzel genç Ganymedes’e büyük bir arzu besliyordu. Daha sonra tanrıların sakisi olan Ganymedes’i kaçırmak için bir kartal formunu aldı. Günümüzde Ganymedes’i betimleyen birçok eser bulunmakta. Fotoğraftaki eser ise Antik Roma döneminden kalma. Antik Yunan, belirli sınırlar içinde erkekler arasında cinsel ilişkilerin kabul edilmesi de dahil olmak üzere Antik Roma üzerinde büyük bir etki yarattı. Ancak Hıristiyanlığın benimsenmesi, bu gibi tutumlarda önemli bir değişiklik yaptı. Ortaçağ döneminde Ganymedes terimi, istismar anlamına gelmeye başladı. Rönesans, cinsel hikayeleri tasvir etmek için meşru bir yol sunan konular da dahil olmak üzere klasik mitolojiye yeniden ilgi duyulmasına yol açtı. Bunun gibi heykeller, 1700’ler ve 1800’lerde zengin Avrupalı koleksiyoncular arasında popülerdi.

Yazar: Erman Ertuğrul

http://arkeofili.com/gecmisten-7-ornekle-lgbtq-tarihcesini-kesfetmek/

MLS yıldızı eşcinsel olduğunu açıkladı

$
0
0
MLS ekiplerinden Minnesota United'da forma giyen 23 yaşındaki orta saha oyuncusu Collin Martin eşcinsel olduğunu resmen açıkladı. Miller, sosyal medyadan açıklamayı yaparken ABD'de aktif olarak spor hayatına devam eden tek eşcinsel profesyonel erkek sporcu konumunda. Miller, futbol dünyasında ise İsveçli Anton Hysen ile birlikte aktif futbol hayatı devam ikinci eşcinsel futbolcu.


SÖZCÜ SKOR / DIŞ HABERLER ABD Ulusal Futbol Ligi MLS’te mücadele eden Minnesota United’ın 23 yaşındaki orta saha oyuncusu Collin Martin, eşcinsel olduğunu açıkladı. 23 yaşındaki genç futbolcu, kişisel sosyal medya hesabından Onur Ayı hakkında bir paylaşımda bulundu ve “Bu gece takımım Minnesota United, Onur Gecesi düzenliyor. Benim için önemli bir gece. Major League Soccer’da oynayan gay bir oyuncu olduğumu ilk kez resmen açıklıyor olacağım” ifadelerini kullandı.

ABD’de aktif olarak spor hayatına devam eden tek eşcinsel profesyonel erkek sporcu konumunda yer alan Miller’ın mesajı kısa sürede binlerce kez beğenildi ve paylaşıldı. Miller’ın açıklamasında şu ifadeler de yer aldı: “Ailem ve takım arkadaşlarım da dahil olmak üzere arkadaşlarım gay olduğumu yıllardır biliyorlar. Tüm takım ve tüm Minnesota United yönetiminin de gay olduğumu biliyor olmalarından ötürü gurur duyuyorum. Major League Soccer bünyesindeki herkesten sadece nezaket ve kabul gördüm ve bu benim resmen açıklama yapmamı oldukça kolaylaştırdı.”

1998’de 37 yaşında intihar eden İngiliz futbolcu Justin Fashanu, 1990 yılında kariyeri devam ederken gay olduğunu açıklamış ve dünyada futbol hayatına devam eden ilk gay futbolcu olmuştu. Daha sonra Mart 2011’de Liverpool’un İsveçli eski oyuncusu Glenn Hysen’in oğlu Anton Hysen, 2011 yılında İsveç’te Utsiktens BK forması giydiği dönemde gay olduğunu açıklamış ve aktif futbol hayatı devam ederken gay olduğunu açıklayan ikinci futbolcu olmuştu.

MLS’te geçen sezon 11 maçta forma giyen Martin, devam eden 2018 sezonunda ise 6 maçta görev yaptı. Martin, “Profesyonel bir atlet olarak edindiğim deneyimin ışığında, bu anın profesyonel sporcu olan veya olmayan diğerlerini cesaretlendirmesini ve sporun onları içtenlikle kucaklamayacağına güvenmelerini sağlamasını isterim. Haziran ayı onur ayı ve ben de gay olduğunu açıklamış bir adam olarak onur için oynamaktan gurur duyuyorum” dedi. Öte yandan 29 Haziran’da Minnesota United’ın konuğu Dallas FC’ye 1-0 mağlup olduğu karşılaşmaya LGBTİ simgesi gökkuşağı bayrağı deseni barındıran özel bir formayla çıktı.

https://skor.sozcu.com.tr/2018/07/01/abdde-bir-ilk-mls-yildizi-escinsel-oldugunu-acikladi-747875/
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live