Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Çağdaş Türk Müziğinin en iyi yorumcusu Nükhet Duru'dan pride paylaşımı!


Milli Gazete: Sapkın yürüyüşte çocuk istismarı

$
0
0
LGBTİ grupları tarafından izinsiz gerçekleştirilen "Onur Yürüyüşü"ne çocuklar da alet edildi. Çocuk istismarının gündemde olduğu böyle bir zamanda ahlaksızlıklarını sokağa taşıran LGBTİ üyelerinin çocukları kullanması büyük tepkiye neden oldu.


LGBTİ sapkınları ‘Cinsel Kurtuluş Haftası’ kapsamında İstanbul’da izinsiz bir yürüyüş gerçekleştirdi. İstanbul Valiliği’nden izin çıkmamasına rağmen organize edilen yürüyüşe çocuklar da alet edildi. Henüz oyun yaşında olan çocukların, sapkın ve ahlaksız yürüyüşe dâhil edilmesi görenleri hayrete düşürdü. Her fırsatta çocuk istismarına karşı olduklarını dile getiren grupların da destek verdikleri bu ahlaksızlığın toplumda yer bulabilmesi için verilen çabayı bir kez daha gözler önüne serdi.  Topluma zorla dayatılmak istenen LGBTİ sapkınlığının küçük çocukları kullanması geleceğimizin nasıl bir tehlikede olduğunu gösteriyor.

AHLAKİ DEĞERLER HEDEF ALINIYOR
Ahlaki değerleri hedef alan LGBTİ gruplarınca ‘Cinsel Kurtuluş Haftası’ kapsamında izinsiz bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşte birçok sapkınlığı gözler önüne seren LGBTİ mensupları çocukları da kullanmaktan geri kalmadı. Toplumun geleceği olan çocukların böyle bir organizasyonda yer alması sapkınlığın geldiği boyutları gösteriyor. Çocuk istismarının tartışıldığı böyle bir zamanda, evlatlarımızın böyle sapkın bir organizasyona dâhil edilmesi toplumsal değerlerin hedef alındığını işaret ediyor.

Millî Gazete

https://www.milligazete.com.tr/haber/1650606/sapkin-yuruyuste-cocuk-istismari

Not: Milli Gazete'nin kullandığı fotoğrafı kullanmıyorum çocuklara karşı duyarlılığımdan dolayı. Çocukları eşcinsel etkinliğe götürmenin hiçbir sakıncası olamaz eğer bilimsel gözlük takarsak ama sanki suç işlemiş gibi bir çocuğa işaret etmek affedilemeyecek bir suçtur.

Jean-Claud Van Damme: "Tüm kadınlar birbirleriyle evlenirse nasıl çocuk sahibi olacağız”

$
0
0
Dünyaca ünlü, aksiyon filmlerinin yıldız aktörü Jean-Claud Van Damme, bir televizyon programında tepki çeken açıklamalarda bulundu.


Televizyon programında, kadın erkek eşitliği ve toplumdaki rolleri hakkındaki tartışmaları sırasında, Fransız Kadın Erkek Eşitliği Platformu Sekreteri Marlen Schiappa eşcinsel evlilik yapmış çiftler hakkında örnek verdi.

Kadınların çocuklarına bakma yükümlülüğü üzerinden giden tartışmada Marlen Schiappa, “Eşcinsel evlilik yapmış iki kadın çift veya iki erkek çift olabiliyor, bu durumda ‘kadın çocuğa bakma yükümlülüğündedir’ kuralı nasıl olacak?” diye sordu.

“İKİ ERKEK EVLENİYOR MU”

“Eşcinsel evlilik yapmış iki erkek çift” ifadelerine takılan Van Damme, “İki erkek evleniyor mu?” diye şaşkınlığını belirtti.

Van Damme devam eden konuşmasında  “Kadınlar evleniyor, erkekler evleniyor, köpekler evleniyor, herkes her şeyle evleniyor” ifadelerini kullanırken “Tüm kadınlar birbirleriyle evlenirse nasıl çocuk sahibi olacağız” dedi.

https://odatv.com/tum-kadinlar-birbirleriyle-evlenirse-nasil-cocuk-sahibi-olacagiz-03071812.html

Birce Akalay Pazar günü Bodrum’da düzenlenen Onur Yürüyüşü’ne katıldı

$
0
0
Birce Akalay "yürüyüş"e destek verdi!


Sevgilisi Can Tunalı ile Bodrum tatiline devam eden oyuncu Birce Akalay önceki gün Gümüşlük’teydi. Hiç olmadığı kadar neşesi yerindeydi. Öyle ki, sokak ortasında elinde cep telefonu dans etti. Objektiflere tepki göstermedi. LGBTİ bireylere destek veren ünlü oyuncu, yürüyüş boyunca cep telefonuyla fotoğraf çekti. Birce Akalay daha sonra yürüyüşe katıldı. Yönetmen-oyuncu Sermiyan Midyad da derneğe destek verdi. Akalay, güneş altında yapılan yürüyüşün sonunda serinlemek için kendini denize attı.

https://www.gecce.com.tr/haber-birce-akalay-yuruyuse-destek-verdi

Çalkantı: Soner Sarıkabadayı ile tatil yapan Murat Boz eski sevgilisine pas vermedi!

$
0
0

Posta'dan Müge Dağıstanlı'nın haberine göre; Popçu Murat Boz, arkadaşı Soner Sarıkabadayı ile geçen hafta İzmir Çeşme’ye gitti. Alaçatı’daki Grande Spiaggia adlı gece kulübünde eğlenirken karşısına bir anda eski sevgilisi Eliz Sakuçoğlu çıktı.
Murat Boz 2007-2015 arasında aşk yaşadığı Eliz Sakuçoğlu’nu fark edince arkasını döndü, selam vermedi.
İddiaya göre; Eliz Sakuçoğlu, Murat Boz’u bir süredir yakın takipte. Çeşme tatilinde buluşmak, konuşmak istedi.
Ancak Murat Boz, Eliz Sakuçoğlu’nun yakınlık kurma çabasına cevap vermedi.
Murat Boz ile Eliz Sakuçoğlu 8 yıl aşk yaşadıktan sonra Temmuz 2015’te ayrılmıştı. Murat Boz, sevgilisi Eliz Sakuçoğlu’nun, oyuncu Engin Öztürk ile yakınlaştığını duymuş, ilişkiyi bitirmişti.
Yakın çevresine de “Bundan böyle arkadaş da kalamayız” demişti. Eliz Sakuçoğlu ise 3 ay önceki röportajında “Tek eşliliğe inanmıyorum” diyerek tartışma yarattı.
Murat Boz 2 yıl aşk yaşadığı Aslı Enver’den geçen Nisan’da ayrıldı.

Yeni Akit'ten Harun Sekmen isimli homofobik: Sapkın dernekler kapatılsın!

$
0
0
LGBTİ’li homoların yasal bir zırha bürünmek için dernek adı altında kurdukları ifsad yuvalarının kapatılması yönünde hukukçular gazetemiz Akit aracılığıyla çağrıda bulundu.

AB’ye uyum süreci kapsamında çıkartılan yasalardaki boşlukları iyi değerlendiren eşcinsel sapkınların kurdukları 18 adet derneğin kapatılması yönünde kamuoyunda büyük bir beklenti meydana geldi. AB ülkelerinden ve Alman Vakıfları’ndan aldıkları paralarla Türkiye’nin her bölgesinde dernekleşmeye giden homoların kurdukları ifsad yuvalarının bir an önce kapatılması yönünde hukukçulardan çağrı geldi. Konu ile ilgili Akit’e konuşan duayen hukukçular, “LGBTİ dernekleri kapatılmalıdır. Dernekler vasıtasıyla kazandıkları yasal zırh ellerinden alınmalıdır” dediler.

ELLERİNDEKİ YASAL ZIRH ALINMALI

Avukat Ferhat Çakır, “LGBTİ’li sapkın homolar dernekleşmeye giderek yasal bir zırha bürünüyorlar. Böylece her türlü provokatif faaliyeti bu dernekler aracılığıyla yapıyorlar” dedi. LGBTİ’li ahlaksızların toplum için büyük tehlike arz ettiğine vurgu yapan Çakır, “Bunlar sürekli olarak milletin sinir uçlarına dokunacak eylemlere imza atıyorlar. Bu eylemler Türkiye’nin huzuruna kasteden karanlık odakların ekmeğine yağ sürüyor. Devlet bu duruma göz göre göre müsaade etmemeli. Bu dernekler ivedilikle kapatılmalıdır” ifadelerini kullandı.

DEVLET BİR AN ÖNCE ADIM ATMALI

Avukat Ali Osman Bağırgan ise, “LGBTİ derneklerinin kapatılması elzem ve gereklidir. Devlet her şeyden önce vatandaşının ruh ve beden sağlığını da korumalıdır. Bu tedbirler kapsamında söz konusu derneklerin kapatılması hukuki olarak yerinde bir adım olacaktır” ifadelerini kullandı. Kendilerini LGBTİ olarak tanımlayan gayri ahlaki oluşumun özellikle genç nesiller için tehlike oluşturduğuna dikkat çeken Bağırgan, “Kurdukları bu dernekler vasıtasıyla düzenledikleri etkinlikler hepimizin malumu. Bu derneklerin meydana getireceği tehlikelerin önlenmesi gereklidir. En keskin önlem ise dernekler aracılığıyla elde ettikleri yasal zırha son vermek olacaktır. Yani bu dernekleri kapatmak şarttır” dedi.

Akit 1 Temmuz’da, “AB fonluyor homolar semiriyor” manşetiyle çıkmış ve tehlikeye dikkat çekmişti.

HARUN SEKMEN/ İSTANBUL

Kevin Spacey’ye üç yeni cinsel taciz suçlaması daha

$
0
0

Hakkında daha önce açılan üç ayrı cinsel taciz soruşturması bulunan Oscar’lı aktör Kevin Spacey hakkında üç yeni cinsel taciz iddiası daha ortaya atıldı.
Dünyaca ünlü ABD’li aktör Kevin Spacey hakkında üç yeni cinsel taciz iddiası daha ortaya atıldı.
Londra polisi, hakkında üç ayrı cinsel saldırı incelemesi başlatılan Oscar’lı oyuncunun üç yeni soruşturmayla daha karşı karşıya olduğunu doğruladı.
Hakkında toplam altı cinsel taciz suçlaması ortaya atılan Spacey’ye yöneltilen son suçlamalarda olay tarihi 1996 yılına kadar uzanıyor.
Spacey’ye yönelik yeni iddialardan ilki, bir erkeğin Londra’nın Lambeth bölgesindeki Old Vic Tiyatrosu’nda Spacey tarafından taciz edildiğini anlattığı olay. Bir başka erkek de 2013 yılında Gloucester’da cinsel istismara uğradığını iddia etti.
Üçüncü iddia, 1996 yılında gerçekleşen bir olaya ait. Bir erkek Westminster’da Spacey tarafından cinsel tacize uğradığını öne sürdü.
Londra Polisi Çocuk İstismarı ve Cinsel Suçlar Komutanlığı her üç iddia için de soruşturma başlattı.
Polis, 2008 yılında Lambeth’te yaşandığı iddia edilen cinsel taciz suçlaması sonrası kasım ayında Spacey hakkında soruşturma açmıştı. Bir başka iddia sahibi de 2005’te Lambeth’te cinsel tacize uğradığını söylemişti. Scapey’ye yönelik üçüncü taciz iddiası da 2005’te Westminster’de yaşanan bir olayla ilgiliydi.
Spacey, 2003 yılından itibaren 11 yıl boyunca Old Vic Tiyatrosu’nun yöneticisiydi. Kasım ayında tiyatronun yönetim kurulu, 20 erkeğin Spacey'e karşı iddialar öne sürdüğünü açıkladı. Kurul, özür dileyerek, Spacey'in etrafında toplanan ve ona destek olan bir grup nedeniyle genç aktörlerin korkup daha önce konuşamamış olabileceklerini belirtti.
Netflix, peş peşe gelen suçlamalar sonrası House of Cards dizisinin yıldızı Spacey ile bağlarını kopardı. Netflix, aktör Anthony Rapp'in Spacey'yi cinsel tacizle suçlaması üzerine, House of Card'ı durdurduğunu açıkladı. Tekrar çekilmeye başlanan dizinin altıncı sezonuna Kevin Spacey olmadan devam edilecek.
Londra'daki Old Vic tiyatrosunun birçok yapımında rol alan Meksikalı aktör Roberto Cavazos, Spacey'nin bu tiyatronun sanat yönetmeni olduğu yıllarda genç erkek aktörleri sürekli taciz ettiğini söyledi.
Cavazos Facebook'a koyduğu notta "30 yaşın altında bir erkek olmak Spacey'nin bize dokunma hakkını kendinde görmesi için yeterli oluyordu" dedi.
Spacey ise ilk taciz iddiası sonrası yaptığı açıklamada, olayı hatırlamadığını ama anlatıldığına göre gösterdiği "uygunsuz sarhoş davranışlarından dolayı samimi olarak özür" dilediğini bildirmişti.
Öte yandan Spacey, hakkında ilk taciz iddiasının ortaya atılmasının ardından yaptığı özür açıklamasında 'eşcinselliği seçtiğini' de duyurmuştu. Bu açıklaması, zamanlaması nedeniyle LGBTİ toplulukları tarafından tepki toplamıştı.

https://www.ntv.com.tr/galeri/yasam/kevin-spaceyye-uc-yeni-cinsel-taciz-suclamasi-daha,wwGmPoNrd0eHtYbDo32Tyw/uQCmnfAfbEysOGFT2iAnDw

BİRCE AKALAY VE SERMİYAN MİDYAD EŞCİNSEL YÜRÜYÜŞÜNE KATILDI


Zeki Müren pasif eşcinseldi!

$
0
0

Ahmet Çınar'ın imzasıyla yayınlanan Göksenin Çakmak Röportajı

İŞTE BENİM ZEKİ MÜREN

En yakınında hep Göksenin

18 yıl önce Eylül ayında yitirdiğimiz Zeki Müren, çeşitli etkinliklerle anıldı. Biz de Zeki Müren’in son 18 yılına bire bir tanıklık eden, yazları Bodrum’da, kışları İstanbul ve Ankara’da ona eşlik eden, aynı evi paylaştığı yakın dostu, sırdaşı, can yoldaşı Göksenin Çakmak’la konuştuk.

Dönemin gazetelerinde Zeki Müren’le ilgili yayınlarda “En yakınında hep Göksenin” şeklinde haberlere konu olan, Zeki Müren’in kısaca “Gökoş” diye hitap ettiği Göksenin Çakmak, emekli bir felsefe öğretmeni. Eğitimci, okul yöneticisi, Türk sanat müziği sanatçısı, sunucu, tiyatro yönetmeni. Göksenin Çakmak’la İzmir’in Kordonboyu’nda uzun bir söyleşi gerçekleştirdik.

Zeki Müren’le ilgili bilinen genel geçer gerçeklerin dışında, biraz daha özel hayatına dokunan bir söyleşi oldu. Biz sorduk, Göksenin Çakmak yanıtladı. Ve bu söyleşi sayesinde Zeki Müren’in hayatına, özel yaşamına, herkesin merak edip de soramadığı yönlerine bir ışık tutmuş olduk.

* Önce sizi tanımak isteriz. Zeki Müren kamuoyuna mal olmuş bir kişilik. Sizse herkesin merak ettiği o yaşama, birinci elden tanıklık ettiniz. Biz sizi 'Zeki Müren'in en yakın arkadaşı' olarak tanıdık...

- Kamuoyu çok yakından tanımıyor olabilir ama aslında ben Selim İleri’nin 'Bir Cehennem Kraliçesi'
adlı romanına karakter olarak bile girdim. Selim Bey, beni Bodrum’da Zeki Müren’le her gün Bardakçı koyuna motorla gidip gelirken izlemiş. O kadar izlemiş ki en sonunda roman kişiliği haline getirmiş. O romandaki 'Bülbülün' karakteri benim. Ama orda kıskanç, bir gözü takma bir felsefe öğretmeniyim. Romanda kendini 'Bülbülün' diye tanıtan ama aslında Hüseyin'im. Göksenin-Hüseyin: Uyaklı. Hece sayıları bile tutuyor. Kötü bir karakterim. Zeki Müren daha sonra Selim Bey’e hesap sordu, 'Sen benim arkadaşımı nasıl öyle tanıtırsın' diye. O da 'Ben sanatçıyım, istediğim şekilde ele alırım roman kahramanını, orada bir karakter yarattım' dedi. Romanda benden bahsederken, avaz avaz alaturka şarkılar okuduğumu yazıyor, hakikaten o zaman karayolu yoktu, biz Zeki Müren’le her gün Bardakçı’ya gidip gelirken motor üstünde şarkılar okurdum. Onları da izlemiş Selim Bey. Roman kahramanı olacağımı hiç zannetmiyordum, olmuşum.

* Sizin ilk temasınız, ilk karşılaşmanız nasıl oldu Zeki Müren’le?

- 1979'da Ankara'da Elegan Gece Kulübü'nde tanıştık. Yenimahalle Mustafa Kemal Lisesi Müdür Yardımcısı ve felsefe öğretmeniydim. Çocukluğumdan beri hayranlığım vardı kendisine. Ankara’ya geldiğinde gittiği gece kulübünü ve hatta oturduğu masayı bile öğrendim. O gelmeden, gidip masasındaki boş yere oturdum. Az sonra, beraberindekilerle geldi. Ben oturduğum için yanındakilerden biri ayakta kaldı. Şöyle bir baktı, kalkar mıyım diye. Niyetimin olmadığını görünce, yanındakileri başka yerlere oturttu ama bana sinir oldu. Hiç tanımadığı biri masasında oturuyor çok bozuldu, sırtını döndü. İçkiler, kahkahalar, fıkralar derken sohbet ilerledi. Zeki Bey her akşam bir şişe viski içerdi, ya Chivas Regal ya Johny Walker. O gece de içkinin dozu artınca, döndü ve bana 'Özür dilerim epeydir sırtım dönük size' dedi. İçkinin etkisiyle yumuşamıştı. Ardından 'kimsiniz' diye sordu. Felsefe öğretmeni ve ses sanatçısı olduğumu söyledim. Daha önce Ankara Radyosu'nda bulunmuştum. Kurduğum korolar vardı. Müzikten konuşmaya başladık. Makam ve usul bildiğimi fark etti. O şarkı mırıldanıyor, anında ne olduğunu söylüyordum. Etkilendi herhalde. Felsefeden, estetikten, güzel sanatlardan konuştuk. Yanındakileri bırakıp tamamen bana döndü. Saatlerce müzikten, edebiyattan, felsefeden konuştuk. O gece ayrılırken '25 gün buradayım, tekrar gelip şereflendirirseniz memnun olurum, çok sevdim sohbetinizi' dedi. Her şeyi, uykusuzluğu göze alarak o 25 gün boyunca her gece buluştu ve konuştuk. Ve bizim o süre içinde dostluğumuz pekişti. En son giderken, 'Çok üzülüyorum sizi burada bıraktığım için, keşke İstanbul ya da Bodrum’da olsaydınız' dedi. Ben de 'Paşam tatillerde gelebilirim' dedim. Aradan 3-4 ay geçtikten sonra haziran sonunda Bodrum’a gidip bir pansiyona yerleştim. Bardakçı koyuna gittim. Zeki Bey oradaydı, etrafı kalabalıktı, eğleniyorlardı. Önce beni fark etmedi, yanına yaklaşınca güneş gözlüğünü çıkarttı ve 'Aaa Göksel sen misin' dedi. Adımı hatırlayamamıştı ama 'Hoşgeldin' deyip yanına oturttu. Nerede kaldığımı sordu, Zafer Pansiyon'da kaldığımı söyledim. O gece motorla pansiyona döndüm, odama gittim, eşyalarım yok. Pansiyoncular, Zeki Müren'in eşyalarımı şoförüyle aldırtıp evine naklettirdiğini söyledi. Şoktaydım, başladım titremeye. Mecburen Halikarnas yokuşunu tırmanıp Zeki Müren'in Cemil İpekçi’nin diktiği calabasıyla çıkageldi, 'Sürprizimi beğendin mi' deyip bana sarıldı. Ben ise 'Paşam rahatsız etmek istemezdim' dedim. O ise, 'Herkese değil ama dostlara kapım açıktır' dedi. Hakikaten daha sonra benim dışımda gelen hiç kimse o evde kalamadı. Akrabaları gelirdi, en uzak yerde otel ayırtırdı. İki saatliğine görüşürdü onlarla bile.
evine gittim. Heyecandan titriyordum. Ankara’da geçirdiğimiz 25 gece var sadece, derin ve eskiye dayanan bir samimiyet de yok. Yardımcıları açtı kapıyı, girdim, salonda bekliyorum.

* Size neden böyle yaptı?

- Bence Ankara’daki o 25 günde o dostluğu yakaladı. Zeki bey, cin gibi uyanıktı. Birçok şeyi gördü bende ve 'Bu insan benim dostum, sırdaşım, can yoldaşım olabilir' diyerek, beni kabul etti. Geçen hafta İzmir Fuarı’nda Zeki Müren’i anma törenine katıldım. Orada Zeki Müren'le röportaj da yapmış bir eski gazeteci hanımefendi konuşma yaptı. Yıllar önce sormuş Zeki Bey’e 'En yakın arkadaşınız, dostunuz kim' diye. 'Göksenin var' demiş. Bundan haberim yoktu. Yeni öğrendimve bir kez daha mutlu oldum.

* Son 18 yılında bu kadar yakınında olan başka kimse yok. Neredeyse Zeki Bey’in kara kutusu gibisiniz. Ama bu konuda aynı zamanda epey ketumsunuz. Anlattıklarınızın sınırları belli. Bir de kitap yazdınız ama yayınlamıyorsunuz.

- Yayınlayamıyorum çünkü kitabı farklı ceza avukatları inceledi, 70 yerine işaret koydular. Buraları yayınlarsanız mutlaka ceza ve tazminat davaları açılır, dediler. Yani o kitabı yayınlarsam yurtdışına kaçıp kalan yaşamımı orada sürdürmem lazım. Burada kalırsam bir şekilde yok edebilirler beni. O nedenle yayınlayamıyorum kitabı. Şenay Düdek’e sordum 'napayım' diye. İsim vermeden yaz diyor. Öyle şeyler var ki Zeki Müren’le ilgili, o kitabı yayınlasam, Türkiye sallanır. Zor yani, ne yapacağımı ben de bilemiyorum. Tehlikeli olabilir.

* Halbuki bugüne kadar anlattıklarınızın dışında yepyeni anılar aktarabilirsiniz bize...

- Bakın o zaman, Türkiye’de herkesin korktuğu, üstünü örttüğü, tartışmaktan kaçındığı, yok saydığı 'eşcinsellik'le başlamamız lazım. Zeki Müren pasif eşcinseldi. Konu buraya geldiğinde hemen konu değişiyor, hava raporuna geçiliyor, reklamlar giriliyor vs. Neden olduğunu anlayamıyorum. Bir gerçeklik olarak eşcinsellik gibi doğal bir olguyu neden tartışmıyor insanlar? Niye insanlar çıkıp eşcinsel olduklarını söyleyemezler? Kimseyi baskıyla eşcinsel yapamazsınız ki. Hulki Cevizoğlu’yla da tartıştım bunu. Yayında Zeki Bey’in aleyhinde konuşuluyordu, telefonla bağlandım. 'Tanrı, tabiat, doğa; ne derseniz deyin, bu şekilde bir yaratışla çoğalmayan bir nesil üremektedir. Bu gibi ilişkilerin sonucunda yeni bir birey dünyaya gelmez, kimse hamile kalmaz, böylece artan dünya nüfusu aşağıya çekilmektedir. Bunu tanrı, tabiat, doğa istemektedir' dedim. Eşcinsellerin varlığıyla nüfus artış hızı aşağıya çekilmektedir. Bilakis teşekkür edilmesi, bravo denmesi gerekir. İnsanlar eşcinsel olmaz, öyle doğarlar. Cinsel tercih lafı yanlış bir laftır, doğrusu cinsel yönelimdir. Kimse eşcinsel ya da heteroseksüel olmayı tercih etmez. Öyle doğarlar ve yaşarlar. Kimse kimseyi örnek alarak eşcinsel olmaz. Olamazsınız ki… Zeki Müren, en cesur eşcinsellerden biriydi. 1950’lerden itibaren göz makyajıyla, topuklularıyla, rujuyla, tavrıyla hiç de sıradan bir erkek gibi görünmedi ama herkes onu çok sevdi. Niye sevdi? Dürüst olduğu için sevdi.

* Şöyle de bir çelişki de var ama… Bu ülkede dürüst olmayı seçen pek çok eşcinsel baskı görüyor, şiddete uğruyor, öldürülüyor. Neden Zeki Müren’i bağrına basan halkımız, örneğin fabrika işçisi eşcinsele aynı müsamahayı göstermiyor. Bu ikiyüzlülük sizce neden?

- Tamamen sınıfsal bir durum. Güçlü, erk sahibi, para pul sahibi eşcinseli yadsımak, aşağılamak, öldürmek kimsenin aklına gelmiyor. Başka bir örnek vereyim. Zenciler ile beyazlar. Amerika’da yine zenciler vardı öldürülüyorlardı, aşağılanıyorlardı. Ama Obama bugün bir melez olarak başkan. Bakın şimdi, bizim Osmanlı tarihi kadar, Arap toplumları kadar eşcinselliğe olanaklı başka hiçbir toplum yok. Osmanlı sarayında iç oğlanlığı müessesi var. Padişahların koynuna erkek çocuk veriyorlar ki yeni şehzadeler doğmasın diye. Fatih Sultan Mehmet için de aynı şeyler söylenir. Bizans’a girdiği zaman yakışıklı demirci bir erkek çocuğu gördüğü ve 'saraya getirin' dediği rivayet edilir. Güçlüyseniz eğer, size kimse dokunamıyor. Gerek sınıfsal açıdan, gerekse kariyer olarak, gerekse başka bir erk sahibi olarak eğer güçlüyseniz, eşcinselliğinize kimse bir şey diyemiyor. Böyle bir ikiyüzlülük var ne yazık ki!

* Zeki Müren de ünsüz olduğu dönemlerde bu aşağılamayı yaşadı mı acaba?

- Evet, Zeki Müren de yaşadı bunu. Defalarca anlattı bana. Yeni yeni şöhret olmaya başladığı 1950’lerin başı. Teyzesinin kocası, yani eniştesi bir albay. Demiş ki, 'Bizim aileden ibne çıkmaz, ben bunu öldürteyim.'Zeki Müren’e haber geliyor, enişten seni öldürtecek diye. Herkes imza almaya çalışıyor, adı yeni yeni duyuluyor. Bu albay Zeki Müren’i öldürtmeyi düşünüyor. Zeki Bey’in ifadesiyle 'Bir bok yiyemiyor' tabi. Aradan yıllar geçiyor, Zeki Bey’in ünü her yere yayılıyor. Türkiye tanıyor Zeki Müren’i. Bir bakıyor Zeki Bey, gazinonun kapısında teyzenin albay kocası, 'Zekiciğim seni öpmeye geldim, tebrike geldim' diye yaltaklanıyor. 'Sen enişte bey, daha önce beni öldürtmeye niyetli değil miydin, niye değiştin şimdi' diyor. Cevap veremiyor tabi enişte. Toplumda doktor, hukukçu, siyasetçi, mühendis, genel müdür gibi statü sahibi eşcinseller, cinsel kimliklerini gizlemeyip açıklasalar, diğer eşcinseller daha güçlü olurlar. Ben böyle düşünüyorum. Avrupa’nın bazı büyük kentlerinin belediye başkanları, milletvekilleri eşcinselliklerini seçim kampanyasından önce açıklıyorlar. Hatta annem eşcinsellerden bahsederken 'Öbür türlüymüş' derdi. Bir gün bir kadın annemin elini sıkarken, uzun süre bırakmamış. Annem rahatsız olmuş. Babama anlatmıştı da hiç unutmam babam da 'Zürafadır o, bir daha o kadınla konuşma' demişti. Zürafa lezbiyen anlamına gelir. Benimsemek, kabullenmek yerine; dışlamak, ötekileştirmek, yok etmek, üstünü örtmek gibi bir noktaya gidiliyor. Ben bunun altında, Freudçu bir nazariyeyle, bilinçaltı kaygıların yattığına inanıyorum ve heteroseksist bir kültürün egemen olduğu toplumumuzda, gizli eşcinsellerin daha baskıcı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde gizli eşcinseller, partnerlerini internet üzerinde buluyorlar ve gizli yaşıyorlar her şeyi. Evli, çoluk çocuk sahibi, statü sahibi pek çok gizli eşcinsel her yerde var. Ama olay ortaya çıkınca büyük cinayet sebebi olabiliyor.

GÖKSENİN ÇAKMAK KİMDİR?


20 Ocak 1946’da İzmir Alsancak’ta doğdu. İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. 38 yıl kamu okulları, özel okullar ve dersanelerde felsefe grubu öğretmenliği ve yöneticilik yaptı. Ankara Radyosu Çok Sesli Korosu’nda müzik hayatına başladı. Türk Sanat Müziği sanatçısı olarak sahne aldı, radyo ve televizyon programları hazırladı. Profesyonel olarak sahne ve televizyonlarda sunuculuk yaptı. 1979’da Zeki Müren’le tanıştı. 18 yıl boyunca Zeki Müren’in en yakınındaki isim olarak tanındı. TRT İzmir Stüdyosu’nun makyaj odasında Zeki Müren vefat ederken de yanındaydı. Halen Akhisar, Aliağa, Tüpraş, Karşıyaka Sanat Vakfı, Bostanlı Sanat Merkezi’nin programlarını sunuyor. Zaman zaman televizyon programları gerçekleştiriyor.

* Sevgilisini ayartan kadın şarkıcıyı nasıl dövdü?

- Zeki Bey çok çapkındı. 18 yıllık dostluğumuz süresince benimle özel yaşamına dair o kadar çok anısını paylaştı ki... Kesinlikle isim veremem ama bir başbakanla birlikte oldu. Bu sır benimle birlikte gömülecek. Dediğim gibi Zeki Bey'in anıları hem keyifli hem de çok tehlikeli

* Şu kitaba yine dönelim. Madem yayınlamıyorsunuz biraz içindekilerden konuşsak...

- İşte yine aynı konuya geldik, anılar tehlikeli. O kadar çok isim geçiyor ki içinde... Örneğin Zeki Müren’in, halen hayatta olan çok ünlü bir kadın pop starını nasıl dövdüğünü anlatıyorum. Bunu bana defalarca anlattı. Zeki Bey, kendi erkek sevgilisiyle, o sözünü ettiğim ünlü pop starını otel odasında basıyor. İzmir Efes Oteli’nde. Zeki Müren’in sevgilisi meteoroloji mühendisi. Zeki Bey’in eğitim masraflarını ödediği, okuttuğu bir delikanlı. Aynı zamanda sevgilisi.İzmir’de şimdi Swissotel olan Efes Oteli’nde bir haftalık bir program var. Zeki Müren sevgilisi Mustafa’yla beraber gelmiş. Bir ara Zeki Bey’in dikkatini çekiyor, o ünlü pop starımız ile Mustafa pek fingirdeşiyorlar. El şakaları filan. Şüpheleniyor Zeki Bey. Erol’un Yeri diye Kordon’da bir mekana gitmiş numarası yapıyor Zeki Müren. Gitmeden de resepsiyona tembih ediyor, bir büyük zarf içinde bahşişle beraber, 'Haber bekliyorum, Erol’un Yeri’ndeyim” diyor. Erol’un Yeri’ne ulaşıyor, 10 dakika sonra telefon geliyor. Mustafa’nın o ünlü pop starının odasına girdiğini öğreniyor. Hemen arabaya atlayıp otele gidiyor. Kapıyı çalıyor açılmıyor. 'Ben Zeki’yim aç kapıyı' diyor. 'Ay paşam bir dakika banyodayım' diye ses geliyor içeriden, birkaç dakika sonra bornozlu pop starımız kapıyı açıyor. Zeki Bey içeri giriyor, Mustafa’yı arıyor, banyoda yok. Hiçbir yerde yok. Balkona çıkıyor, Mustafa üstünde bir örtü, kendini kamufle etmiş. 'Ne arıyorsun sen burada' diyor. İşte 'bir şey almaya geldim' filan diyor. Bir vuruyor Zeki Bey. Çok kuvvetliydi o konuda. İki tokat Mustafa’ya atıyor, ünlü pop starımızı da saçından tutuyor iki tokat da ona atıyor. Ağzı kanıyor pop starımızın. Şimdi ben bunu isim vererek anlatırsam, ünlü pop starımız halen hayatta olduğu için beni hemen mahkemeye verir. İki ceza avukatı inceledi, ikisi de aynı konuya işaret etti. İsimleri vermeden yayınlamam lazım.

* Kamuoyunda Zeki Müren ile Bülent Ersoy arasındaki gerilimden de söz edilir zaman zaman. Buna ilişkin anılar da var mı kitapta?

- Bülent Ersoy, Zeki Bey’e neden düşman? Bunların gerçek nedenlerini biliyorum. Ama yazıp da yayınlarsam, Bülent Bey mahkemeye verir beni. O nedenle anlatamıyorum. Size burada anlatabilirim ama yazılmamak kaydıyla. Bülent Ersoy ile Zeki Müren’in arasındaki gerilim, Ankara’da Çankaya saunada yaşanan bir olaydan dolayı. Bu kadarını söyleyebilirim.


* Zeki Müren’in başka bir sevgilisiyle birlikte intihar girişiminde bulunduğundan söz etmiştiniz anlatır mısınız?

- Evet kitaba da yazdım. Meşhur bir şarkısı vardır ya Zeki Bey’in, 'Hayat bazen tatlıdır / Sevenler kanatlıdır' diye. Sevenler kanatlıdır derken anlatılan Zeki Müren’in pilot üsteğmen sevgilisidir. Her ikisi de, hayatlarını bu şekilde sürdürmelerinin mümkün olmadığını düşünerek, mutluluklarını yaşayamadıkları gerekçesiyle intihara karar veriyorlar. Şile’de arabayı uçuruma sürerek intihar etmek istiyorlar. Direksiyonda pilot üsteğmen sevgili var. Arabayı uçurum kenarına kadar sürüyorlar. Ve son anda frene basıyorlar, intihar gerçekleşmiyor. Bu kamuoyuna pek yansımamış bir olaydır.

* Sizin Zeki Müren’e dair pek çok tanıklığınız, çok özel anılarınız var, ama sizi konuşturmak da çok zor hakikaten...

- Zeki Müren’i ele almak demek, asırları ele almak demek. Duygusal dünyası ayrı, sinirlendiği şeyler ayrı, toplum karşısındaki hayatı ayrı. Kocaman bir ansiklopedi yazabilirim Zeki Bey’le ilgili. 18 yıllık birikim bu. Daha önce de söylediğim gibi hukuki nedenler var. Pek çok ismi zikredemem bu anılarda. İşadamları, siyaset adamları devlet adamlar var bahsetmek istediğim. Dolayısıyla onlarla ilgili bir ifşaatta bulunduğum takdirde gerçekten başım derde girebilir. Bir örnek veriyorum, bir dönemin çok ünlü erkek mankenlerinden ve aynı zamanda oyunculuk da yapan bir isimle Zeki Müren’in nişanlandığını söyleyebilirim. İsim veremiyorum ama o mankenle üç ay nişanlı kaldıklarını, sonra da ayağı kokuyor diye onu evden kovduğunu bilmiyorsunuz. Bir dönem sosyetesinin jönü, birlikte olmadığı kadın ve erkek yok. Biseksüel bir manken. Belki de şimdilerde, geçmişinden pişmanlık duyan biridir o kişi.

* Belli ki epey çapkınmış Zeki Bey. Hayatına hiç siyasetçi girdi mi?

- İsim vermeden söylemem gerekiyor. Zeki Müren, bir başbakanla da birlikte oldu.İsim veremem gerçekten. Bunu yapamam. Bu sır benimle birlikte gömülecek. İsim sormayın lütfen. Çapkın olduğu da doğru. Bakın çok enteresan bir olaydır. Antalya’da Derya Motel’de kalıyor. Evi var beşinci katta, zor geldiği için çıkmıyor eve, motelde kalıyor. Bir gün oturuyor Zeki Bey. Bir gelin ve damat balayına gelmiş otele. Odalarına çıkıyorlar. Zeki Bey de mutluluklar diliyor çifte. Kendisi de ay ışığında oturuyor. Bir ara tül perde aralanıyor ve damat 'Zeki Bey bugün benim gerdek gecem. Ben size hayranım, sizinle birlikte olmak istiyorum. Yarın buradan gideceğiz, sizi bir daha bulamam, lütfen' diyor. Zeki Bey, o damatla yattığını anlattı. Hakikat bunlar. Ama bunları anlattığımızda, heteroseksüel bir kültür ağırlığı içinde ters karşılanıyor. Bunların da olabileceğini kimse düşünmek istemiyor.

http://www.cafesiyaset.com.tr/sisi-zeki-murenin-birlikte-oldugu-basbakan_423260.html

* Hep ünlü, sanatçı, manken, siyasetçi gibi kamuoyunun gözü önündeki kişiler değildi herhalde Zeki Bey’in partnerleri, sıradan insanlar da vardı değil mi?

- Hazırladığım kitapta 'Ümit Motorları' diye bir bölüm vardır. Biz Bodrum’da olduğumuz yaz aylarında insanlar motorlarla Bardakçı’ya gelir, Zeki Müren’le fotoğraf çektirip dönerlerdi. Ben Zeki Bey’e 'ayaklı endüstri' adını takmıştım, çok hoşuna giderdi bu tabir. Zeki Müren bir yerde oturuyorsa, insanlar oraya gelir, fotoğraf çektirir, orada bir şeyler yiyip içer, Zeki Bey’le aynı ortamda zaman geçirmek isterlerdi. O mekan ihya olurdu. Çiçekçiler, fotoğrafçılar para kazanırdı. Zeki Bey de, o gelen motorlarda, kendisinin beğeneceği yakışıklı bir erkek olmasını hep düşünürdü. Beğendiği kişiler olduğu zaman da bana işaret eder, göz kırpardı. Hatta o kişiyi davet etmeye çalışırdı. Ama ne var ki, o beğendiği erkek biraz sonra nişanlısını getirip Zeki Müren’le tanıştırırdı. Hayal dünyasında o kişi kalırdı. Üzülürdü. Tam umutlanmışken, elinden giderdi beğendiği erkek.

* Balayına gelmiş bir damatla bile birlikte olduğuna göre, Zeki Bey tuttuğunu koparırdı gibi geliyor bana, öyle değil mi?

- Her zaman olmazdı ama. Öyle bir örnek de var. Zeki Müren bunları zaten hiçbir zaman saklamadı, herkesin gözü önünde gerçekleşen olaylardı. Bardakçı’da oturuyoruz. Adamın biri plajda slip tarzı bir mayoyla yatıyor. Karısı da kenarda yün örüyor. 'Bakın napacağım şimdi' dedi. Ayağa kalktı, yatan adamın yanına gitti. Adamın cinsel uzvunu tuttu mayonun üzerinden. Adam şaşırdı, bir baktı Zeki Müren. Zeki Müren kahkaha atıyor, adam da gülmeye başladı. Ve Zeki Bey döndü dedi ki, 'Türkiye’de bunu bir tek bana yaptırırlar, başkasına izin vermezler.' Döndü adama 'Beyefendi kızdınız mı' dedi. Adam 'Yooo' dedi. Karısına dönüp 'Hanımefendi siz kızdınız mı' diye sordu. Kadın da, 'Yok Zeki Bey ben her gün tutuyorum, ara sıra siz tutun' dedi. Fıkra gibi bir olay. Ama bunlar hep yaşandı. Çekinme diye bir duygusu yoktu ki Zeki Müren’in...

* Nelere kızardı peki? Cinsel yönelimiyle alay etmeye ya da aşağılamaya yeltenen olur muydu ya da buna cesaret edebilirler miydi?

- Bir gün Bodrum'da arabasıyla yolda gidiyoruz.
15 yaşında bir delikanlı bize doğru 'Zeki ablaaaa' diye seslendi. 'Eyvah nolacak şimdi' dedim ben kendi kendime. Şoförüne 'Mehmet arabayı geriye al' dedi. Çocuğun yanına geldik, arabadan indi doğru çocuğun kulağına yapıştı, 'Ulan ben senin ananı s….m, abla kimmiş şimdi gör' dedi. İki tokat vurdu çocuğa. Çocuk öyle bir korkmuştu ki, tabana kuvvet kaçarken Zeki Bey de arkasından 'Sen şimdi git ablayı anana söyle' diye bağırıyordu.

Göksenin Bey'le, Zeki Mürenli anılar yolculuğunu sürdürüyoruz. Bu kez sırada hayli ilginç anılar var. Selami Şahin'le bozulan ilişkisi, 500 kadınla yattığına dair efsane ve tabii ki kaprisleri, zekası, hınzırlıkları, kompleksleri...

* Enteresan bir durum. Milyonların önünde cinsel kimliğini saklamıyor ama kendisiyle alay edilmesine izin vermiyor...

- Evet, Zeki Bey her ne kadar bunca rahat davransa da, kimliğini saklamıyor olsa da, çok da rahat değildi demek ki. 15 yaşında kendini bilmez bir çocuğun kendisiyle alay etmesinden rahatsız olmuştu. Bardakçı’da oturuyoruz bir gün yine. 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu Zeki Müren’in önüne geldi, uzun ve boyalı tırnaklarına bakıyor. Gitti annesinin yanına, 'Anneeee, Zeki Müren tıpkı kadın gibi' dedi. Anne hemen 'Sus terbiyesiz' filan dedi. Zeki Bey oradan seslendi, 'Hanımefendi lütfen vurmayın, çocuk ne de olsa benim babası gibi olmadığımı anladı, lütfen eziyet etmeyin' dedi. Neyse eve dönüyoruz, yolda 'Ulan ağzına sıçtığımın çocuğu elime bir geçsen, seni cart diye bölerdim' diye söylendi. Herkesin arasında hoşgörü gösterdi ama yalnız kaldığımızdaysa 'parçalardım' dedi. Bu çelişkileri hep yaşadı Zeki Müren. Hiçbir zaman tam anlamıyla rahat olamadı. Mesela seks yapması için mutlaka bir şişe viski bitiriyordu. Ondan sonra da ne yaptığının, kimle yattığının farkında bile olmuyordu. Ertesi gün de 'Ben ne yaptım, niye bu kadar içiyorum' diye kendine kızıyordu. 'Bir şeyi yaşarken anlamayı istiyorum ama anlayamadan yaşıyorum' derdi. Israrla ona içki içmemeyi öğrettim. İçki içmeden de yaşanabileceğini, seks yapılabileceğini öğrettim ama o zaman da çok sinirli oluyordu. Yanına yaklaşılmıyordu. Dengeyi hiçbir zaman bulamadı. Hep aşırıydı, iki uç arasında gitti geldi. Ne yemekte, ne sekste, ne de sevmekte dengeyi bulabildi. Öyle de gitti. Marjinal yaşadı ve öldü. Mesela Bodrum’da her zaman oturduğu Penguen adlı bir pastane vardı. Oraya gittik bir gün, Zeki Bey çok şık, gelinliği andıran bir kostüm giydi. Yer ayırmayı unutmuşlar. Hiç yer yok, kaldık orta yerde, 'Eyvah rezil oldum' dedi. Ekrem Bora nerden gördüyse bizi, gelip masasına davet etti de o günü öyle kurtardık. 'Nerden giydim bu kıyafetleri' demeye başladı. Az önce yaptığından, biraz sonra pişmanlık duyabiliyordu.

* 1979 yazından sonraki her yaz birlikte miydiniz?

- Evet, 1979’dan sonra her yaz Bodrum’da birlikteydik. Kışları da 4. Levent 6 numaradaki eve gidiyordum. Ankara’da Tandoğan’da bir daire vardı. Ankara’da olduğu zaman da yine o evde birlikteydik. Son 18 yılının her anında ben de oldum ve her türlü haline yakinen tanıklık ettim.

* Gazetecilerle arası nasıldı?

- Fotoğraf çekimi sırasında izin alınmasını isterdi. Özellikle kilosunu gösterecek fotoğrafların basılmasını istemezdi. Kendi bilgisi dışında fotoğraf çekildiği zaman, gazetecinin makinesinden filmi almak isterdi. Ama zarar görmesin diye yeni film verdirirdi o gazeteciye. Haşmetli kilosunun görüldüğü bir fotoğraf yer alırsa gazetelerde, günlerce üzülürdü. Bazı şeyleri abartarak yazdıkları için gazetecileri sevmezdi. Fotoğraf çekerken gazeteciler uzaktan bağırıyorlar, 'Zeki Bey bu tarafa da bakar mısınız?' Zeki Bey o tarafa dönüyor, yüzünde bir gülümseme ama dişlerinin arasından 'Allah belanı versin' diyor; diğer tarafa dönüyor yine gülümsüyor ama onların duymayacağı şekilde kısık sesle 'Geber inşallah' diyor. Tabii bu sözleri duymuyor gazeteciler. Ama uzaktan baktığınızda gülümsüyor. Bir de hiçbir haberi tekzip etmezdi. Tekzip edilen haberin tekrar gündeme gelip yeniden okunduğunu söylerdi. Basına karşı acımasızdı. Ama gazetecilerin ilgisinin azaldığı zamanlarda da kendisi arar, haber verirdi gazetecilere. Magazinde iki hafta yer almayınca, dolaylı yollardan gazetecilere 'Zeki Müren şu gün şurada olacak' diye haber uçururdu. Gazeteciler geldiğinde de döner 'Nerden haber aldınız? Yine mi yakaladınız beni?' derdi.

* Yüz binlerce TV izleyicisinin gözü önünde yaşamını yitirdi Zeki Müren. Siz de o anda oradaydınız? Son 18 yılını birlikte geçiren birisi olarak ne hissettiniz?

- O görüntüler defalarca televizyonlarda gösterildi. Stüdyoda rahatsızlanınca makyaj odasına aldık Zeki Bey’i. Ve orada yaşamını yitirdi. Eşrefpaşa Hastanesi’ne kaldırdık ambulansla. Yüzü tanınmayacak derecede kızarmıştı. Gazeteciler bir kare fotoğraf çekebilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Buna müsaade etmedim. Ölmüş bir insanın fotoğrafının çekilmesine gerek yok. Zeki Bey de istemezdi. Tek fotoğraf aldırmadan gasilhaneye indirildi. Zeki Müren öldükten sonra insanlar birdenbire değişti. Daha önce 'Ah Zeki Beyciğim bu kıyafet size çok yakışıyor' diyen terzisi, vefat ettikten sonra 'Ben bunların parasını alamamıştım' demeye başladı. Kalbine yapılan adrenalin iğnesinin enjektörü kalın. Terzisi naptı biliyor musunuz? Zeki Müren’in kalbine giren enjektörü alıp çantasına koydu. Hayatımda bundan daha üzücü hiçbir şey yaşamadım. İnsanların riyakarlıklarını öğrendim Zeki Bey’in ölümü sırasında ve sonrasında.

* Ne gibi riyakarlıklara tanık oldunuz başka?

- Herkes Zeki Müren’le ilgili efsaneler anlatmaya başladı ölümünden sonra. Herkes inanabilir ama beni inandıramazsınız. İşte Zeki Bey İzmir Fuarı’nda kahvaltı ederdi, simit yerdi filan gibi… Bir kere Zeki Müren kahvaltı etmezdi. Hayatında kahvaltı etmedi. Öğleye doğru uyanırdı, kraker gibi bir atıştırmalık yerdi. Çay ve kahve içmezdi. Sıcak içecek içtiğini görmedim. Buzlu bademe bayılırdı. Viskisiyle birlikte buzlu badem yerdi. Şeker hastasıydı. İnsülin iğnesini kendi yapardı.

* Zeki Müren’in yüzlerce kadınla yattığına dair şehir efsanesi dolaşır ortalıkta. Bunun hikayesi nedir?

- Bir gün Ankara’dayız. Ayna Dergisi muhabiri geldi, İller Sokak’taki eve. Röportaj biterken son olarak, 'Sizin için eşcinsel diyorlar doğru mu?' diye sordu. Zeki Bey’in cevabını aynen aktarıyorum: 'Hayır. Kim görmüş yatak odasında beni? Ben renkli bir insanım. Makyaj yapıyorum. Operada, balede de erkekler makyaj yapıyorlar. Onların eşcinsel olduğu anlamına mı gelir? Hayır. 500 kadınla yattım.' Ertesi gün büyük bir manşetle 'Zeki Müren 500 kadınla yattığını söyledi' diye yayınlandı. Bu şehir efsanesi, Zeki Bey’in o muhabire o gün gırgırla karışık verdiği cevaptan türemiştir. Zaten sık sık şöyle derdi; 'Ben normal bir kadın ya da erkek olsaydım, bu kadar büyük şöhret olmazdım. Beni şöhret yapan sesimin güzelliği dışında eşcinselliğimdir.' Kendisinden bunu defalarca işittim.

* Adıyla müsemma çok zeki bir insan yani…

- Tanıdığım en zeki insan... O kadar çok insanla tanıştım, dünyayı dolaştım. Zeki Bey kadar, kafasında kırk tilki dolaşıp da kuyruklarını birbirine değdirmeyen başka bir insan tanımadım. Sanat dünyasında değil de, iş dünyasında olsaydı yine bir numara olurdu. Çünkü zekasını bu kadar iyi kullanan, nerde, ne zaman, ne yapması gerektiğini çok iyi bilen, politikacı müthiş bir adam. Kime nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranırdı.

* Ama anladığım kadarıyla da zor bir insandı herhalde… Genelde böyle tutkulu yaşayan insanlarla geçinmek zordur...

- Zor bir insandı. Yemesi içmesi, uyuması, her şeyi zor. Uyuyacağı zaman telefonların fişleri çekilirdi. Gözüne siyah maske, kulaklara mum tıkaç, siyah perdeler falan... Bu kadar hazırlığa en ufak bir bardak sesi duysun evi ayağa kaldırırdı. Yemek meselesi ayrı bir dertti. Herkesin içinde yemek yemezdi. Halbuki kahvaltıyı değil ama yemeyi çok severdi. Günde iki öğünü vardı, bir akşam yemeği bir de uyumadan önce sabaha karşı yerdi. Gece boyu içtiği için alkolün acıktırıcı etkisiyle sabaha karşı tencerede dolmalar, onar onar simitler geliyordum eve. Sabaha karşı yediği bu yemeğin ardından uyuyordu. Hiç hareket etmezdi, sol ayak baş parmağında gut vardı, şeker ve kalp hastası. Çok sağlıksız yaşadı.

* Peki siz hiç tartışır mıydınız?

- Hayatımda bir kez bağırdım Zeki Bey’e. Sonra yaptığımdan ben de korktum. 1982 yılıydı yanılmıyorsam. Amerika’dan zayıflamış döndü. Bodrum’da kale konseri vermeyi kabul etti. Konsere iki gün kala ben çıkmayacağım diye tutturdu. Hiçbir sebep yok. Basın konseri haber veriyor. Biletler satılmış. TRT yayınlayacak, hazırlıklar yapılıyor. 'Ben çıkmayacağım' dedi. 'Paşam çıkmayabilirsiniz ama hakkınızda ne yazacaklar biliyor musunuz' dedim. 'Ne yazarlarsa yazsınlar' dedi. 'Hasta, ölüm döşeğinde diyecekler, AIDS oldu diyecekler, delirdi diyecekler' dedim. 'Yazarlar mı?' dedi. Elimi masaya vurdum ve sert bir üslupla 'Sahip olduğunuz şöhret, sorumluluğunuz o sahneye çıkmanızı gerektirir, geriye dönüşünüz yok, ölseniz de çıkacaksınız' dedim. Hayatında belki kimse onu azarlamamıştır, ben o gün ilk ve son kez azarladım. Hiçbir şey demedi. Kaldı öylece. Yarım saat sonra karar değiştirdi, iki gün sonra sahneye çıktı.

* Sanatçı kaprisi dediğimiz sanırım bu. Ama öte yandan çok disiplinli ve çalışkan olduğunu da teslim ediyorsunuz...

- Öyle bir insan ki, bir daha gelmeyecek çapta… Sıkıntılar içinde yaşayan büyük bir star. Besteleriyle, filmleriyle, duruşuyla, tarzıyla büyük bir yıldız. Siz gece uyuduğunu sanırsınız, bir bakarsınız yeni bir beste çıkmış. Ben karşısındaki odada kalırdım. Ev halkı uyuyor mu uyumuyor mu bakmaz, son sesle müzik dinler, aylarca çalışırdı şarkılara. Hazır olduğunu hissettiği anda stüdyoyu arar, bavul dolusu bornoz ve havluyla giderdi. Çünkü okurken çok terlerdi. Bir tabureye oturur, dört saz üzerine çalınan altyapıya okurdu. Çok ses katiyen sevmezdi. Sonra o şarkılar çok sesli hale getirilirdi. Ve sabaha karşı terli bornozlarıyla eve gelirdi. Stüdyodan çıktıktan sonra üç gün uyumaz, doldurduğu albümü dinlerdi. Ev halkına, şoförüne, hizmetlisine zorla dinletirdi. 4’üncü günün sonunda da iki gün uyurdu.

* Evdeki hizmetlilere de mi dinletirdi?

- Tabii. Son bakan hizmetlisi Fatoş’u oturtmuş bir gün, bir buçuk saat şarkı okumuş, dinletmiş. Uçuk kaçık, dünya tatlısı bir adam. İnsan hizmetlisine bir buçuk saat şarkı okur mu? Zeki Müren okur. Süper ve çılgın bir adam işte. Gereğinde deli dolu, yeri gelince çok akıllı. Dengeyi bir türlü tutturamadan, uçlar arasında gelip giderek bu dünyadan geçti.

Zeki Müren Selami Şahin’i hiç affetmedi


* Selami Şahin’le küs öldüğünü söylüyorsunuz? Nedir bunun nedeni?

- 4. Levent’teki evinde oturuyoruz bir gün. Zeki Bey anjiyo için Amerika’ya gitmeye hazırlanıyor. Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem’den Özal’ın kalp doktoru Michael DeBakey’in adresini öğrendik. Randevu aldık. Gün tayin edildi, bilet alındı. Yapımcısı olduğu için Selami Şahin teklifsiz gelip gidiyor tabii. Yine çat kapı çıkıp geldi. Buyur ettik. Zeki Bey kendi içki içmiyorsa, yanında birisi içerse nefret eder, müthiş kızar ama belli etmezdi. Selami Şahin viski istedi. Oturuyoruz. Zeki Bey gayet neşesiz ve asık suratlı. Selami Şahin de tam tersine içtikçe rahatlıyor. Döndü dedi ki, 'Zeki Bey Allah göstermesin, siz Amerika’ya gidiyorsunuz ya, ameliyat olacaksınız, gitmeden stüdyoya girseniz de iki şarkı kaydetsek nasıl olur’. Zeki Bey birden değişti ve 'Selami, biraz daha zengin olmak için ölmemi mi bekliyordun?' dedi. Yardımcısına 'Selahattine kapıyı gösterin' dedi ve yukarı çıktı. Biz Selami Şahin’le kalakaldık salonda. Selami Şahin, 'Kızdı mı?' diye sordu. 'Köpürdü köpürdü, fırtınalar koptu' dedim. 'Ne yapmam lazım?' dedi. 'Artık bir şey yapamazsınız' dedim. Zeki Müren, ondan sonra bir daha Selami Şahin’le hiç görüşmedi ve küs öldü. Vefatında da Selami Şahin yanıma yaklaştı, 'Affetmedi beni değil mi?' diye sordu. 'Hayır affetmedi' dedim. Zeki Bey, Selami Şahin’in o gafını 12 yıl sonra bile affetmedi. Ne kadar enteresan değil mi?

* Kamuoyunda, Zeki Müren’le ilgili olarak 'Öğrenci yetiştirmedi, kimseye el vermedi, ardında müzikal mirasını sürdürecek kimseyi bırakmadı' eleştirisi sık sık dile getirilir. Ne diyorsunuz bu konuda?

- Doğru. Aynen katılıyorum. Bu konuda egoistti. Mesela benim Türk sanat musikisiyle bu kadar içli dışlı olduğumu, sanatçı olduğumu, güzel şarkı söylediğimi bildiği halde bir girişimi olmadı. Gittiğimiz yerlerde eğer şarkı okumak istiyorsa, önce bana döner 'Gökoş, hadi bakalım oku' derdi, ben daha bitirmeden, alkış başladığında Zeki Bey hemen bir şarkı okumaya başlardı. Benim alkışıma bile tahammül edemezdi. Sanatçıların çoğunda bu var. Benmerkezci, egosantrik görüş, yaratıcı insanlarda oluyor genelde. Sanat camiasında egoizm çok daha hakim bir değer. Sen Zeki Müren’sin halbuki; bir günden bir güne bana 'Hadi gir stüdyoya' dememiştir mesela. Yapımcılar bize gelip gidiyor, istese yapabilirdi. Ben de talep etmedim. Zaten talep etseydim, anında aforoz ederdi beni.

* Dinsel inancı derin bir kişi olduğu söylenir hep Zeki Müren’in, inançlı mıydı?

- Dinsel inancı olan bir insandı. Abartılı bir inanışla değil ama içten içe, samimiyetle inanan bir insandı. Dua etmeden sahneye çıkmazdı. Sureleri ezbere bilir, mevlüt okurdu. Nazara, şansa ve uğura çok inanırdı. Boğazında mavi bir taş taşırdı. Nazarın çatlattığına inanırdı. Allah inancı vardı. Ama istemediği yere gömüldü. Babasından nefret ederdi, onun yanına gömüldü. Annesini de hiç sevmezdi. 'Hayruş' derdi annesine. Ama konuşurken, annesini ve babasını çok sevdiğini söylerdi. Çünkü Türk halkı, anne-babayı sevmemeyi sevmez. Standartlara göre oynardı. Oysa gerçek öyle değildi.


* Babasını neden sevmezdi?

- Çünkü babasını devamlı şiddet uygulayan, çarpan, döven bir adam olarak anlatırdı. Annesini de şefkatsiz, acımasız bir kadın olarak nitelendirirdi. Bu nedenlerden dolayı sevmezdi anne-babasını.

* Zeki Müren, cinsel yönelimini açıkça yaşadı ama cinsiyet değiştirmeyi de reddetti. Transfobik miydi ya da başka bir nedeni var mı?

- Hayır transfobik değildi. Transseksüeller hep Bodrum’a Zeki Bey’e ziyarete gelirlerdi, Kabe gibiydi. Onları güldürür, hoş sohbetler ederdi. Onlar neşelenince o da mutlu olurdu. Ama transseksüellere acırdı. Şefkatli davranırdı. Cinsiyetini ameliyatla değiştirenlerin, kendilerini sakat bıraktıklarını söylerdi. 'Farklı hissediyoruz diye kulağımızı, parmağımızı kestiriyor muyuz, niye oramızı kestirelim' derdi. Bodrum’da kendisini ziyaret eden transseksüellerin bazılarını, içeri alıp muayene ederdi. Oturduğu mekanın arka tarafına alıp, 'Bakalım nasıl olmuş' diye kontrol ederdi. Transfobik değildi. Sadece böyle bir ameliyatı gereksiz bulurdu. Tek öfkelendiği eşcinselliklerini gizleyenlerdi. Çok gizli yaşayıp da eşcinselliklerini saklamaya çalışanların da suratına vururdu. Bu anlamda acımasız bir tarafı vardı. Mesela bir eşcinsel var, ama heteroseksüeli oynuyor. O anlardı hemen. Çağırırdı o şüphelendiği çifti yanına, 'Gelin bakalım buraya, hanginiz hanginizi beceriyorsunuz?' diye sorardı. Bir profesör arkadaş vardı eşcinsel, Allah rahmet eylesin, Bodrum’a geldi bir gün. Veterinerlik Fakültesi’nin en büyük anatomi hocası. Zeki Bey’i görünce kaçmaya başladı. Halbuki yakın davransa Zeki Bey üstünde durmayacaktı. Kaçtığını görünce, arkasından 'Kıııız o....... profesör gelsene buraya' diye bağırmaya başladı.

* Özel yaşamında son derece rahat ve cüretkar bir Zeki Müren bu...

- Elbette. Bakın bir akşam açık hava sinemasına gittik. Kimse görmeden, gizlice girip oturduk. Orhan Gencebay’la Müjde Ar’ın bir filmi gösteriliyor. Filmde şöyle bir sahne var: Müjde Ar, Orhan Gencebay’a 'Kader seni sazcı, beni de o.... yaptı' diyor. Zeki Bey oturduğu yerden 'Ah beni deeee, beni deee' diye bağırmasın mı! Sesinden tanıdılar Zeki Bey olduğunu, film durdu. Ara verdiler hemen. Çılgınca bir şey bu. Bugün hangi ses sanatkarı böyle bir çılgınlığı yapabilir ki… Ben hayatımda bu kadar çılgın bir insan görmedim. Hiçbir kural tanımadı hayatında. Ama sanatında, sahnesinde üzerine yok. Bu kadar ciddi, bu kadar disiplinli başka bir insan görmedim. Özel hayatında ne kadar pervasız ve rahatsa, işinde o denli disiplinli ve ciddi. Randevularına hep 5 dakika önce gitmiş, kimseyi bekletmemiştir. Bekleteni hiç sevmez ve affetmezdi. 5 dakika geç kalsanız, sizinle konuşmazdı. İş ahlakı süper bir adamdı. İş ciddiyeti olağanüstüydü, sanatkarlığı muhteşemdi. Diksiyonuyla, ruhuyla, duygularıyla şarkıları yaşayan adam. Ama özel hayatı çok rahat. Özel hayatı ile sanat hayatı birbirine o kadar zıt...

* Zeki Bey’in bu özel yaşamındaki cüretkar davranışlarına dair tanık olduğunuz anılarınızdan başka neler var?

- Anlatacak o kadar çok anı var ki aslında… Sanatçı arkadaşlarıyla gülüp eğlenmeleri... Osman Yağmurdereli var mesela. Yağmurdereli 's'leri söyleyemediği için, ona 's'li cümleler söyletip yerlere yatardı gülmekten. Osman’a dönüp 'Söyle bakalım Osmancığım deyip zorla 'sülalesini s… serserisi' dedirtirdi. Belden aşağı konuşmaya bayılırdı Zeki Bey zaten. Çok içkiliyse, belden aşağı davranmaya da bayılırdı. Benim onu sık sık dengelediğim zamanlar olmuştur. Ne olursa olsun, onun gibi ünlü bir starın toplum içinde belli kurallara riayet etmesi lazım. Ama Zeki Bey, son derece rahat davranan bir insandı. Yanındaki erkeklere tacize kadar varabilen bazı hareketler yapardı ama söz konusu Zeki Bey olduğu için o topluluktan hoş görülür, gülünüp geçilirdi. Yanındaki erkek buna izin vermezse de sert çıkardı, 'İndir fermuarını lan' diye. Bir gün yine bir masada oturuyoruz, yanında sanırım hoşlandığı bir erkek var. Bir yandan da görülüyor muyum diye cin gibi bakıyor etrafa. Masanın altından bir şeyler yapıyor. Tırnağı kırılmış o sırada, hemen tırnak makası istedi. 'Noldu paşam?' diye sordum, gülerek 'İş kazası' dedi. Kendisi de gülmekten yerlere yatıyor ama… Bu kadar muzip, kendisiyle gırgır geçen dünyada hiç kimse yoktur. Kendisiyle ilgili fıkraları anlatır, çevresindekileri yerlere yatırırdı gülmekten.

* Ekranlarda ve sahnelerde o müthiş diksiyonuyla tam bir İstanbul Türkçesi konuştuğunu biliyoruz Zeki Bey’in. Özel yaşamında nasıldı?

- Zeki Bey çok açık konuşurdu, belden aşağı konuşurdu hatta etrafındakiler dayanamazlardı. Çok rahattı konuşurken. Her şeyi adlı adınca söylerdi. Çevre masadakiler duyarsa da, 'Dinlemeyin bizi' diye bağırırdı. Kendisiyle dalga geçebilen bir insandı. Çoğu insan yapamaz bunu. Herkes kompleksten geberir. Zeki Müren, demokrasinin en üst sınırı olan, kendisiyle dalga geçmeyi çok iyi becerirdi. Yine bir gün Ankara’dayız. TRT’de ödül töreni var. Uğur Dündar, Erol Evgin, bakanlar, TRT Genel Müdürü falan var. Hep birlikte oturuyoruz. Canan Kumbasar sunacak programı. Dolaşıyor etrafta. Yerde bir şeyler arıyor. Zeki Müren’in dikkatini çekti, 'Ne arıyorsun Canancığım' dedi. O da, 'Zeki Bey küpemin tekini düşürdüm de onu arıyorum' dedi. Zeki Bey birden bağırarak 'Ah' dedi, 'Yıllar evvel ben düğmeyi kaybettim, bulan var mı?' Uğur Dündar kalktı ayağa, gülmekten yerlere yuvarlanacak neredeyse. TRT Genel Müdürü, bakanlar şokta... Zeki Bey’in umurunda değil ki… Herkes onu öyle kabullenmişti, böyle çıkışlar yapmadığı zaman yadırgıyorlardı.

* Peki aşık oldu mu hiç, tutkulu, gerçek bir aşk yaşadı mı hayatı boyunca?

- Hiçbir zaman aşkı da bulamadı, yaşayamadı da. İşte bir tek, Cihangir saunada tanıştıkları ve dört yıl yaşadıkları üsteğmen pilot vardı. Büyük bir aşk doğmuş aralarında. Adanalı Reşat Parmaksızoğlu. Bandırma’da görevliydi. Zaten bu gizli bir şey değil. Yıllar önce Haftasonu gazetesinde yayınlandı. Ama o adamın ölümüne sebep oldular. Zeki Müren’in yardımcılarından Mustafa Kalafat, işe benim aldığım bir adam. Hülya Avşar Show’a katıldı televizyonda. Zeki Bey’in özel hayatını anlattı, ona sadece bir lokanta açacak para vermişler. Şirince’de küçük bir restoran açtı. Şimdi yok ortalarda. Ben ne yaptım peki? Haftasonu’ndan Ateş Bey’i aradım ve 'Bir sayfa ayırın' dedim. Mustafa Kalafat’ın marifetlerini anlattım: 'Mustafa Kalafat askere gitmemek için memelerini büyütüp eşcinsel raporu almıştır' dedim. Bu haber yayınlandı. Şimdi Rize’ye gidemiyor. Sen misin bunu yapan? Ben de bunu yaparım. Muazzez Abacı naptı mesela? Zeki Bey’in sesi üzerine düet diye bir albüm çıkardı. Zeki Bey’in sesini kullanarak düet yaptılar. Sonra vakıf onları mahkemeye verdi. Böylesine kötü olaylar yaşandı maalesef ölümünden sonra…

http://nostalji24.blogspot.com/2015/09/zeki-murenin-hep-yannda-olmus-arkadas.html

Açık eşcinsel şair Küçük İskender'e kanser teşhisi kondu

$
0
0

Cumhuriyet'te yer alan habere göre, 54 yaşındaki şair Küçük İskender ilerlemiş safhadaki hastalığını Bodrum'daki evinde sürdürdüğü tedaviyle atlatmaya çalışıyor.

Not: Denizli Gay olarak kendisine acil şifalar diliyoruz... Açık eşcinsel olarak belirtmemizdeki amaç, onun kimliğini hiçbir zaman gizlemediğindendir. Hani homofobik toplumlar eşcinselliği önemli şahsiyetlere konduramaz ya... Tamam eşcinsellik bir cinsel kimliktir, yönelimdir ve kişinin diğer durumlarıyla alakası olmamalıdır ama, işte alakalandırıldığı için altını çiziyoruz konunun.

Habertürk Gazetesi artık sadece dijital!

$
0
0
Kağıt baskı yayınına ekonomik imkansızlıklar sebebiyle son veren Habertürk gazetesi, bundan sonra yayınına sadece dijital platformda devam edecek.


Ebru Şancı: Tecavüzcüler ameliyatla kadın yapılıp ömürboyu genelevlerde çalıştırılsın!

$
0
0

Son dönemde meydana gelen çocuk tacizi, cinsel istismarı ve çocuk ölümlerinden dolayı sosyal medyada 'idam ve hadım'önerilerine karşılık Ebru Şancı, tecavüzcülerin ameliyatla kadın yapılması gerektiğini söyledi.
Ebru Şancı Instagram hesabından bu gönderiyi paylaşıp, altına da şu notu düştü: "Asamıyorsunuz anladık! Biz de bizim vergilerimizle bunlara içeride bakman ızı istemiyoruz.... Hadım edeceğinize çok daha iyi bir fikrim var, sokakta köpek kovalayacaklarına bu şerefsizlere gitsinler! Ayrıca burs olmaz haram yemesin kızar sokak hayvanlarına mama ve tedavide kullanılsın"
Ebru Şancı'nın bu paylaşımı kısa sürede binlerce tepki aldı.

Can Yaman: Homofobik değilim ama asla bir eşcinseli oynayamam; o karakteri yansıtamam!

$
0
0
Aranan kan bulundu! Bir süredir ekranda Can Yaman fırtınası esiyor. Kasları, saçları, giyim kuşamı... Hep çok beğeniliyor. Hayranları, “Neden hep ekranda üstünü çıkarıyor” diyenlere, “Ferrariniz olsa üstünü örter misiniz” diye yanıt veriyor. Sadece yakışıklı olduğunu düşünenlere bir not; Yaman, İtalyan lisesini birincilikle bitirdi, hukuk okudu. Yeni dizisi ‘Erkenci Kuş’...


Asla homofobik değilim 
* Üç sene önce sosyal medyada “Asla eşcinsel rolü oynamam” diye bir açıklama yaptınız...
- Twitter’da hayranlar soru soruyordu. Bu cevabı da yazan ben değildim, babamdı. O zamanlar benim işlerime çok müdahildi.

* Oynar mısınız yani?
- Bugüne kadar iç dünyamla paralellikleri olan, kendimi yansıtabileceğim karakterler seçtim. Bu anlamda öyle bir karakteri yansıtamayacağımı düşünüyorum.

* İç dünyanızla paralellik göstermiyor diye katili de mi oynayamazsınız?
- Orada iç dünyamdaki öfke duygusunu bulmaya çalışarak oynayabilirim. Ama diğeri bende hiç olmayan bir şey.

* Homofobik misiniz?
- Asla homofobik değilim.

* Gay’lerin ilgisi sizi rahatsız ediyor mu?
- “Bir şeylerin ilgisinden rahatsız oluyorum” demek şımarıklık olur, herkes bana ilgi gösterebilir. Ama bir kadın ya da bir adam beni taciz ederse her insan gibi bundan rahatsız olurum.

* Çok tacize uğruyor musunuz?
- Dizim olmadığı dönemlerde çok fazla dışarıya çıkan bir adamım. Gittiğiniz mekânlardaki insanlar alkolün de etkisiyle yanınıza gelip sizi zorlayabiliyor. Bunu erkek ve kadın herkes yapıyor. Elleyenler oluyor ya da biri gelip, “Arkadaşım sizi çok beğenmiş, masamıza gelir misiniz” diyor, içtiğim kahveye sigarasını atıp gülümseyenler oluyor. Mesafeli olsam adım soğuğa, sıcak davransam flörtöze çıkıyor.

Cinsel enerjisi olmayan biri çok mutsuzdur

* Ülkenin en seksi erkeklerinden biri olarak görülmek ne hissettiriyor?

- Sabahları, “Ne kadar yakışıklıyım” diye uyanmıyorum. Allah böyle yaratmış, bununla barışmak gerek. Ben ünlü olduktan sonra bir anda insanlar bana bakmaya başlasaydı, “Aa ben ne oldum” diyebilirdim. Ama bunun öncesi de var.

* Hep mi ilgi görürdünüz?

- Ukalaca algılama ama çocukluğumdan beri hep okulun en yakışıklısıydım. Bana her zaman ilgi vardı. Bir şeyler yeni başlamadı yani, sadece arttı.

* Bu durumdan hiç çektiniz mi?

- Erkek arkadaşlarım dışarıya çıktığımızda “Senin yanında durmayalım, ekmeğimizle oynuyorsun” der. Bir yandan kendi çevrenizdeki dedikodu ağı çok çalışıyor. Hakkınızda olmayan hikâyeler uyduruluyor.

* Türkiye’nin ‘yeni en seksisi’ olarak hayatınızda seksin yeri ne?

- Cinsel enerjisi olmayan biri çok mutsuzdur. Bu konu benim için bütün sağlıklı insanlar kadar önemli. Devamını merak edenler; Akrep burcuyum, bu burcun özelliklerine bakabilirler.

* Çapkın mısınız?

- Birilerine bakıp yanına giderek konuşmak gibi bir tavrım hiç olmadı. Bir ortama girdiğimde kadınlar onlara bakıyorum sanmasın, yanlış anlamasınlar diye ateş isteyenlerin bile yüzüne bakmadan çakmağı uzatırım. Buna rağmen, bir gün mekânda bir kız gelip “Niçin hepimize sırtını dönüyorsun? Bu daha çok hoşumuza gidiyor” dedi.

* Peki, nasıl ilişki kuruyorsunuz?

- İlişkilerim hep doğal akışında başladı. Tesadüfen tanışıp birbirimizi beğendik. Bu noktada çok sağlıklıyım.

* Nasıl bir kadın sizi etkiler?

- Fiziksel özellik söyleyemem. İfadesı, aurası, tılsımı olan, asil görünümlü ve ruhlu, espri anlayışına sahip, güldüren ama bunu yaparken maskülen olmayan kadınlar...

* Maço musunuz?

- Centilmen olunması gereken yerde centilmenim, maço olunması gereken yerde maçoyum. Ben biraz her şeyim.

* Şimdi hayatınızda biri var mı?

- Robot değil, sağlıklı bir erkeğim. Hayatımda birinin olması normal. Ama olsa da o kişinin aile yapısını düşünerek bunları konuşmayı doğru bulmuyorum.

Hürriyet'ten Hakan Gence ile röp.ünden...

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-cumartesi/centilmen-olunmasi-gereken-yerde-centilmen-maco-olunmasi-gereken-yerde-macoyum-ben-biraz-her-seyim-40888378

ODTÜ törenine soruşturma:3 gözaltı

$
0
0
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ODTÜ'de yapılan mezuniyet töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içeren pankartı taşıyan 3 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ODTÜ'de yapılan mezuniyet töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içeren pankartı taşıyan 3 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını, bu kapsamda şahısların gözaltına alındığını açıkladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan yazılı açıklamada, "ODTÜ’de yapılan mezuniyet töreni sırasında Cumhurbaşkanına hakaret içeren pankartı taşıyan kişiler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçundan soruşturma başlatılmış ve 3 kişi gözaltına alınmıştır" denildi.

ODTÜ’DEN AÇIKLAMA

ODTÜ Rektörlüğü, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Ülkemizi ulusal ve uluslararası alanda her zaman başarıyla temsil eden ve ülkemizin gururu olan Üniversitemizin mezunlarının başarılarının aileleriyle birlikte coşkuyla kutlandığı ve hepimiz için özel bir yeri olan mezuniyet törenimizde yaşanan tatsız olaylardan dolayı üzüntü duyuyoruz ve yaşananları hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/odtu-torenine-sorusturma-3-gozalti-40889314

Halk plajında 12 yaşındaki çocuğu taciz eden şüpheliyi döverek hastanelik ettiler

$
0
0
BODRUM’daki halk plajında 12 yaşındaki erkek çocuğuna tacizde bulunduğu ileri sürülen Mahmut Ç. (42) çevredekiler tarafından dövülerek hastanelik edildi. Tedavisinin ardından gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen Mahmut Ç., tutuklandı.

5 Temmuz’da Kumbahçe Mahallesi’ndeki Paşatarlası Halk Plajı’nda denize girip güneşlenen 12 yaşındaki bir erkek çocuğa, iddiaya göre Mahmut Ç. cinsel tacizde bulundu. Çocuğun bağırarak yardım etmesi üzerine kaçmaya çalışan Mahmut Ç., çevredekiler tarafından yakalanıp tekme tokat dövüldü.

Plajda görevli cankurtaranlar Halil İbrahim Pehlivan ve Kürşat Yağcı’nın durumu bildirmesi üzerine gelen polis ekipleri, Mahmut Ç.’yi öfkeli kalabalığın elinden kurtardı.

Bodrum Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Mahmut Ç., tedavisinin ardından gözaltına alındı. Polisteki işlemlerinden sonra adliyeye sevk edilen Mahmut Ç., tutuklandı. Mahmut Ç.’nin darp edildiği sırada çekilip Facebook’ta paylaşılan fotoğrafları kısa sürede yayıldı.

Görgü tanıklarından evli ve 2 çocuk babası emekli öğretmen Ali Çakmak, "Önce yakını, akrabası zannettik. Ancak bir süre sonra çocuğa davranışları bir yakını ve akrabasına yakışmayacak şekilde olmaya başladı. Bir iki kez kendisini uyaranlar oldu. Ancak buna rağmen çocuğa tacizi sürdürdü. Çocuk rahatsız olup bağırarak yardım isteyince kaçmaya çalıştı. Ancak çevredekiler üzerine atladıkları bu kişiyi yakalayıp dövdü. Adalet suçlunun cezasını mutlaka verir, ancak bu ne cesaret ki yüzlerce kişinin önünde böyle bir şeyi yapmaya yeltenebiliyor" dedi.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/halk-plajinda-12-yasindaki-cocugu-taciz-eden-supheliyi-doverek-hastanelik-ettiler-40889535

İstanbul'da avukata kadın iç çamaşırı giydirip işkence yaptılar!

$
0
0
IRAK’ta çalıştığı holdingin çalınan 238 bin dolarını geri almak üzere İstanbul’a gelen avukat J.A. (40), parayı çalan Erhan Ç. (38) ile 4 arkadaşı tarafından Esenyurt’ta bir eve götürüldü. Şüpheliler, ellerini ve ayaklarını bağladıkları J.A.’ya kadın iç çamaşırı giydirip, cinsel istismarda bulunuyormuş gibi görüntülerini çekti. Görüntülerle J.A.’ya şantaj yaparak, Irak’a gidip 200 bin dolar getirmesini isteyen şüpheliler, parayı alamayınca videoları yakınlarına gönderdi. J.A.’nın şikayetçi olduğu Erhan Ç. ve arkadaşları, olayın ardından 2 ay geçmesine karşın hala yakalanamadı.


İstanbul’da serbest çalışan Erhan Ç., 15 Temmuz darbe girişiminin ardından illegal yollarla Irak’a gidip bir holdingde şoför olarak işe başladı. Bir süre sonra patronun arabasından 238 bin dolar ve kıymetli bir saat çalan Erhan Ç., tutuklanarak cezaevine konuldu. Erhan Ç., bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra afla serbest kaldı.

Kaçak yollarla tekrar Türkiye’ye dönen Erhan Ç., Irak’ta çalıştığı holdingin avukatı J.A.’yı arayıp, pişman olduğunu ve parayı geri vermek istediğini söyledi. Çalınan parayı geri almak için 19 Nisan günü uçakla İstanbul’a gelen J.A., kendisini havaalanından araçla alan Erhan Ç. ve 4 arkadaşı tarafından Esenyurt’ta bir eve götürülerek, belirlenemeyen bir yöntemle bayıltıldı.

KADIN IÇ ÇAMAŞIRIYLA CİNSEL İSTİSMAR VİDEOSU

Avukatı bağlayıp, uzun süre şiddet uygulayan Erhan Ç. ve arkadaşları, J.A.’ya kadın iç çamaşırı giydirdi. 5 şüpheli, ellerini bağlayıp, yatağa yatırdıkları avukat J.A.’ya cinsel istismarda bulunuyor gibi görüntüsünü çekti. 2 bin 700 dolar parasını ve cep telefonlarını gasp eden şüpheliler, J.A.’dan Irak’a gidip 200 bin dolar getirmesini, aksi halde görüntüleri yakınlarına göndereceklerini söyledi.

PARAYI ALAMAYINCA GÖRÜNTÜLERİ YAKINLARINA GÖNDERDİLER

Şüphelilerin serbest bıraktığı J.A., telefonla ulaştıkları ailesinin aldığı biletle Irak’a döndü. J.A., parayı bulmak için Irak’taki ev ve arabasını satışa çıkardı. Ancak şüpheliler birkaç gün sonra, Whatsapp üzerinden görüntüleri önce J.A.’nın 11 yaşındaki oğluna, ardından da eşi ve patronuna gönderdi.

Bunun üzerine J.A., 4 Mayıs günü Türkiye’ye gelerek suç duyurusunda bulundu. Aralarında Erhan Ç.’nin de bulunduğu 5 kişiyi teşhis eden J.A., yakınlarına gönderilen fotoğraf, video ve şüphelilerle olan yazışmalarını savcılığa teslim etti.

J.A.’nın avukatı Pirozhan Karali’nin başvurusu üzerine, Atatürk Havalimanı güvenlik kamerası görüntüleri de dosyaya eklendi. Güvenlik kamerası görüntülerinde J.A.’yı kaçıran aracın plakası ve sahibi tespit edilirken, Erhan Ç.’nin cep telefonu numarası ve diğer şüphelilere ait bilgiler de savcılığa teslim edildi.

ŞANTAJ VE TEHDİT MESAJLARDA

Avukata gönderilen mesajlarda Erhan Ç. ve diğer şüpheliler J.A.’yı görüntüleri göndermekle tehdit ederken, mağdurun da sık sık yalvardığı ve görüntüleri göndermeleri halinde intihar edeceğini söylediği dikkat çekti.

’BİZ MAFYAYIZ, TERÖRİSTİZ’

İfadesi alınan J.A., "Kafama susturuculu silah dayayıp, ’Şerefsiz, namussuz. Sana bunu bırakmayız. Senin gibileri çok öldürdük, kimsenin ruhu duymadı. Biz mafyayız, teröristiz’ dediler. Yüzüme ve vücudumun çeşitli yerlerine vurdular. Susturuculu tabanca ve Kalaşnikofları vardı. Bıçağı boynuma dayayıp, ’Bunu öldürelim, keselim’ diyorlardı. Bıçakla elbiselerimi yırtıp, kadın iç çamaşırı giydirdiler. Beni darp ettikleri için sersem haldeydim. Üzerimde bu çamaşırlar varken, Enes tişörtümü yüzüne bağladı, bana cinsel istismarda bulunuyor gibi yaptı. Erhan da video çekti. Cebimdeki 2 bin 800 dolardan 100 doları bana verdiler. Beni bırakacaklarını, döndükten sonra taksitli olarak 200 bin dolar göndermemi istediler. Göndermezsem videoları telefon rehberimdeki herkese göndereceklerini söylediler. Erhan sürekli videoları gönderip para istiyordu. Videoları eşime ve oğluma göndermiş. Sürekli videoları silmesini istiyor, kendisine yalvarıyordum" dedi.

FETÖ BAĞLANTISI

Olayla ilgili Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma başlattı. Savcılığa başvuran J.A.’nın avukatı Pirozhan Karali, şüpheli Erhan Ç.’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kaçak yollarla Irak’a kaçtığını belirterek, "Müvekkilimiz, kendisinin FETÖ ile bağlantısı olduğunu düşünmektedir. Müvekkilim hala aktif olarak tehdit ve şantaja maruz kalmaktadır" diye konuştu.

15 TEMMUZ’DA KAÇTI, BM MÜLTECİLİK STATÜSÜ VERDİ

Erhan Ç.’nin Facebook hesabında ise FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in fotoğrafı ve sözlerini kapak sayfası yaptığı görüldü. Darbe girişiminin ardından Irak’a kaçan Erhan Ç.’ye Birleşmiş Milletler tarafından mültecilik statüsü verildiğine dair belge de soruşturma dosyasına kondu.

ŞÜPHELİLER, İFADEYE DAHİ ÇAĞIRILMADI İDDİASI

Erhan Ç.’nin başka dosyalardan arandığını belirten Avukat Pirozhan Karali, "Şüphelinin aramaları, yazışmaları ve fotoğrafları dosyaya sunulmuştur. Müvekkilin havaalanından alındığı aracın plakası ile kimin adına olduğu ve adresi de tespit edilmiştir. Tüm bu bilgi ve evraklar dosyada bulunmasına rağmen, adı, adresi, fotoğrafı ve hatta kimlik numarası bildirilen şüpheli şahıslar yakalanmamış, ifadeye dahi çağrılmamıştır. Müvekkilim kaçırılıp gaspa, tehdit ve tacize maruz bırakılmıştır. Suçluların bir an evvel yakalanmasını istiyoruz" diye konuştu.

Hürriyet

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/istanbulda-avukata-kadin-ic-camasiri-giydirip-iskence-yaptilar-40888479

Rüzgar Erkoçlar: Suçu nereden işledilerse oradan asın!

$
0
0
Kaybolduktan 1 hafta sonra cansız bedeniz bulunan Minik Eylül'ün ardından dün ölü bulunan Leyla'nın haberin alan Rüzgar Erkoçlar, "Bu kişilerİ suçu nereden işledilerse oradan asın" dedi


Cinsiyet değişirme ameliyatıyla erkek olan Rüzgar Erkoçlar, Ankara'da kaybolduktan 1 hafta sonra cesedi bulunan Minik Eylül'ün ardından dün ölü bulunan Leyla'nın haberinin ardından sosyal medyada hesabından bir açıklamada bulundu.

Instagram hesabından paylaşım yapan Erkoçlar, şu sözlerle Adalet Bakanlığı'na seslendi:

Biz, insan diyemeyeceğim bu pisliklere hem ceza vermeyeceğiz, ceza verirsek ellerimizle besleyeceğiz ya da ilaçlı hadım mı? Eski yıllarda suçu hangi elinle işlediysen o elinle cezalandırılırdın. Bunlara da ilaçlı hadım değil, nereden işlediyse suçu oradan asacaksın" dedi.

Ağrı Valisi Süleyman Elban, kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedenine ulaşılan küçük Leyla ile ilgili, "8-10 gün aç kalması nedeniyle ölmüş. İstismar emaresi yok. Kaçırılma şüphesi var" dedi.

http://www.haberturk.com/ruzgar-erkoclar-sucu-nereden-isledilerse-oradan-asin-magazin-haberleri-2043175-magazin/4

Öğrencilerin etek giymesi yasaklandı...

$
0
0
İngiliz medyasında yer alan haberlere göre, artık kız ve erkek öğrenciler belirtilen okullarda pantolon giymek zorunda. Okulların yönetimleri bu uygulamayla transseksüel öğrencileri desteklemeye ve hakaretlere karşı korumaya karar verdi.


Birçok veli bu yeniliğe karşı öfkeli. Whitefield’daki Phillips High School’un öğrencilerinden birinin annesi, “Bize kimse danışmadı bile. Okulun internet sitesine girdim, Eylül 2019’dan itibaren tüm öğrencilerin pantolonla gezmesi gerektiğinin duyurulduğunu gördüm. Kız çocukların etek giyememesi için herhangi ikna edici bir neden göremiyorum. Ne giyeceklerine kendileri karar vermeli. Bu yasağı anlamıyorum” yorumunda bulundu.

Lewes’taki Priory School’un Direktörü, “Üniformanın değiştirilmesi kararı, eşitlik ve ahlak adına alındı. Cinsiyet açısından tarafsız kıyafet, trans öğrencilerimizi hakaretlere karşı koruyacak” diye anlattı.

Geçtiğimiz haziran ayında da Oxfordshire’daki Edge Secondary School’da erkek öğrencilerine derslere etekle gelmelerine izin verildiği bildirilmiştiKaynak: Öğrencilerin etek giymesi yasaklandı... Veliler tepki gösterdi

http://www.medyaege.com.tr/ogrencilerin-etek-giymesi-yasaklandi-veliler-tepki-gosterdi-84233h.htm

Rüzgar Erkoçlar'ın kardeşi Gül de, cinsiyet değiştirerek erkek oldu

$
0
0
Rüzgar Erkoçlar'ın 2013'te olduğu cinsiyet değiştirme ameliyatı magazin gündemine damga vurmuştu. Gündemde yine Erkoçlar var. Ama bu kez Rüzgar değil. Gül Erkoçlar'ın da ağabeyinin izinden gidip cinsiyet değiştirme ameliyatıyla erkek olduğu ortaya çıktı. Posta'dan Çiğdem Saltık'ın haberi...

Sema-Engin Erkoçlar çiftinin üç kızı oldu. Nur, Nil ve Gül... Türkiye Nil Erkoçlar'ı dizi oyuncusu olarak tanıdı. 2013 yılının şubat ayında Nil Erkoçlar'ın ameliyatla erkek olduğu ortaya çıktı. O artık, Rüzgar Erkoçlar'dı.

Rüzgar Erkoçlar, ameliyattan sonra verdiği röportajda şunları söyledi: ''6 yaşındayken kendimi farklı hissediyordum. 14 yaşında 'Ben erkeğim' demeye başlamıştım. Dünyaya güzel bir kadın olarak geldim. Bu hem ödülüm hem lanetim oldu. Ben imalat hatasıydım. Doğuştan verilmiş biyolojik bedenden kurtulmak, özgürlüğüme kavuşmak istedim.''

UZUN SÜRE İŞ BULAMADI
Rüzgar Erkoçlar ameliyattan sonra çok zor günler yaşadı. Oyunculuğu bırakmak zorunda kaldı. Yapımcılar iş vermiyordu. Önce kendini eve kapattı. Ardından garsonluk, kasiyerlik, fırın işçiliği yaptı. Ama bir süre sonra zorluklar sona erdi.

Eylül 2015'te makyöz Tuğba Beyazoğlu ile aşk yaşamaya başladı. Daha sonra setlere döndü, filmlerde oynadı. Özel defilelerde podyuma çıktı. Kulüplerde DJ'lik yaptı. ''Bana evrenden yollanmış bir armağan'' dediği sevgilisiyle 27 Eylül 2017'de evlendi.


 KİM OLDUĞU ANLAŞILMADI
Düğün fotoğraflarında bir erkek dikkati çekiyordu. Her aile fotoğrafında vardı ama kim olduğu bilinmiyordu. Sosyal medya hesaplarına konan fotoğrafta, Rüzgar Erkoçlar, eşi Tuğba Alkoçlar, abla Nur Erkoçlar, anne Sema Erkoçlar etiketlenmişti ama o esrarengiz erkeğin ismi yoktu. Erkoçlar Ailesi’nin küçük kızları Gül ise ortada yoktu.

Araştırmalar sonucu; o esrarengiz erkeğin aslında Gül Erkoçlar olduğu ortaya çıktı. Gül, ağabeyi Rüzgar'dan bir süre sonra, aynı ameliyatı geçirmiş, biyolojik bedenden kurtulmak, erkek olmuş ve Görkem Batu adını almıştı.

Rüzgar Erkoçların kardeşi Gül, cinsiyet değiştirdi

Eskiden iki kız kardeş olan Rüzgar ve Görkem Batu Erkoçlar şimdi hayatlarına iki erkek kardeş olarak devam ediyor. Ailece sürekli bir araya geliyorlar.
Görkem Batu Erkoçlar, özel bir firmada grafik tasarımcı olarak çalışıyor. bir de kız arkadaşı var.

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/ruzgar-erkoclarin-kardesi-gul-cinsiyet-degistirdi-40889934

Van Uytvanck: Eşcinselim ve herhangi bir rahatsızlığım yok

$
0
0
Sezonun üçüncü grand slam tenis turnuvası Wimbledon'ın dördüncü gününde tek kadınlarda 47. sırada yer alan Belçikalı Alison van Uytvanck, son şampiyon İspanyol Garbine Muguruza'yı 2-1 yenerek büyük bir sürprize imza atmıştı. Ancak tenis dünyası Van Uytvanck'ın galibiyetinden çok başarılı sporcunun kız arkadaşıyla olan sevincini konuşuyor. Şubat ayında eşcinsel olduğunu açıklayan Van Uytvanck, son açıklamalarıyla da tenis dünyasından takdir topluyor


İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen ve sezonun üçüncü grand slam tenis turnuvası Wimbledon'ın dördüncü gününde büyük bir sürpriz yaşanmış ve son şampiyon İspanyol Garbine Muguruza elenmişti. Tek kadınlarda son şampiyon İspanyol Garbine Muguruza, ikinci turda dünya klasmanında 47. sırada yer alan Belçikalı Alison van Uytvanck ile karşılaştı.

İlk seti 7-5 kazanarak öne geçen 3 numaralı seribaşı Muguruza, üstünlüğünü sonraki setlere taşıyamadı. 24 yaşındaki Van Uytvanck, 6-2 ve 6-1'lik setlerle güçlü rakibini 2-1 yenerek turnuva dışında bıraktı. Ancak tenis dünyası, bu yıl daha önce eşcinsel olduğunu duyuran Van Uytvanck'ın yeni açıklamalarını konuşuyor.

Kariyerinde ilk defa bir Grand Slam organizasyonunda dördüncü tura kalmayı başaran başarılı tenisçi, maçtan sonra basın toplantısında "Artık daha özgür hissettiğim yok, biz sadece kendimizi gizlememeye karar verdik çünkü çok mutluyum. Sevgilimin kadın ya da bir erkek olmasının benim için bir farkı yok. Evet eşcinselim, hayır bir hastalığım yok." ifadelerini kullandı.

Ailesinin kendisine destek verdiğini söyleyen 24 yaşındaki sporcu, "Ailem benimle gurur duyuyor. Onların desteği benim için çok önemliydi ve beni daha mutlu yapıyor." dedi.

http://www.haberturk.com/van-uytvanck-escinselim-ve-herhangi-bir-rahatsizligim-yok-2050066-spor
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>