Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Okulda zorbalığa maruz kalan 9 yaşındaki eşcinsel çocuk intihar etti

$
0
0

ABD'nin Denver kentinde okulda dört gün boyunca arkadaşlarının zorbalığına maruz kalan ve tehdit edilen dokuz yaşındaki eşcinsel bir çocuk intihar etti.

Annesi Leia Pierce, bu yaz Jamel Myles'in kendisine eşcinsel olduğunu açıkladığını ve 'Eşcinselliğimden gurur duyorum. Okul başladığında arkadaşlarıma da söyleyeceğim' dediğini aktardı.

Pazartesi günü okula başlayan Jamel'in cesedi, Perşembe günü evinde bulundu.

"Bana 'Kendini öldür' dediler"

Pierce'a göre Jamel ablasına "Okuldaki çocuklar bana kendimi öldürmemi söylediler" dedi.

Oğlunun eşcinsel olduğunu açıklarken çok korktuğunu belirten Pierce, "Ona, onu hala çok sevdiğimi söyledim. Jamel'in ölümü, umarım okulda zorbalığın etkileri konusunda insanları bilinçlendirir" diye konuştu.

Jamel'in intiharından sonra okuduğu ilkokul için psikologlar görevlendirildi. Ailelere mektuplar gönderilerek yardım önerildi.

Bu çerçevede dördüncü ve beşinci sınıftaki çocukların ebeveynleriyle görüşülecek.

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45328235

İşine gelince ‘aşk kazandı’

$
0
0

O zamanın ABD Başkanı Twitter hesabından şöyle yazıyor:
“Bugün eşitlik yürüyüşümüzde büyük bir adım. Gay ve lezbiyen çiftler artık herkes gibi evlilik hakkına sahip. Aşk kazandı.”
O dakikadan sonra “Aşk kazandı” yani #lovewins hashtag’i dalga dalga bu habere sevinenler tarafından kullanılmaya, paylaşılmaya başlanıyor.
Bir süre sonra zaten “love wins” deyince akla direkt yasal hale gelen eşcinsel evlilikler geliyor.
Önceki gün Hande Yener ilk İngilizce şarkısını Spotify’da yayınladı, şarkının adı:
Love Always Wins.
Araya bir “always (daima)” eklenmiş ama nafile, gönderme yapılan yer belli.
Kimse aptal değil.
Zaten ilk günden sosyal medyada tartışma başladı bile.
Neden? Çünkü şarkıyı Mert Ekren yazmış.
Mert Ekren geçtiğimiz aylarda yaşanan Mustafa Ceceli, eski eşi Sinem Gedik ve İntizar arasında gelişen olaylarla ilgili yapımcısının Instagram post’unun altına bol küfürlü bir sürü yorum döşenmişti:
“Çamur gibi yapışkansınız i.neler. Boş bir ada versek ya bunlara, orada takılsalar...
Eşcinselliği normalleştiren, özendiren, haklı gösteren hareketlerin karşısındayım.”
Şimdi gelinen nokta ise çok havalı, çok gay: “Love Always Wins”...
Yersen.
Bu işte bir tuhaflık bir samimiyetsizlik yok mu?

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/onur-basturk/isine-gelince-ask-kazandi-40939491

“Eşcinseller akran zorbalığıyla mücadele yöntemlerimi geliştirilmeli”

$
0
0
ABD'de eşcinsel olduğunu açıklayan 9 yaşındaki çocuk, zorbalık yüzünden intihar etmişti


ABD’nin Denver kentinde yaşayan 9 yaşındaki Jamel Myles geçtiğimiz günlerde akranlarının homofobik zorbalığına sebebiyle intihar etti. Genç LGBTİ+ Derneği’nden Rıfat Can Yiğit, akran zorbalığına dikkat çekerek “Mücadele yöntemlerimi geliştirilmeli” dedi.

Kaos GL’den Gözde Demirbilek’e konuşan Yiğit, dünyanın neresinde olursa olsun bu tarz intiharların keyfî değil toplumsal ve politik olduğunun altını çizerek akran zorbalığı ile mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yiğit, şunları söyledi:

“Akran zorbalığı, özellikle çocukluk ve akabinde gençlik döneminde yaşanıyor. Çocuklukta yaşanan zorbalıklar gençlikte içe kapanıklık, kendini ve kimliğini aynı zorbalık saikiyle sorgulama, özgüvensizlik yaratıyor. Biz bugün akranlarımızla çalışırken, çocuklukta yaşadığımız ayrımcılıkların izlerini hâlâ taşıyoruz aslında.

Jamel Myles’in yaşadığı ayrımcılık da hayatına mal oldu. 'İntihar etti' demek iradî bir şey gibi gözüküyor, Myles intihar etmedi intihar ettirildi. Okuldaki arkadaşlarının ‘Öldür kendini’ demesi, bunu duymak ve hayatına bu sözlerle devam etmek kolay değil. Sırf bu yüzden, Myles’i hatırlayarak akran zorbalığıyla mücadele yöntemlerimizi geliştirmemiz gerekiyor.”

Bizim ulaşamadığımız, destekleyemediğimiz kitleler var. Çocuklar bu kitlenin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Tam da bu sebeple, çocuklarla çalışan uzmanlara ve ailelere ulaşmamız gerek. Eğitimcilere ulaşarak sınıflarında akran zorbalığı ile ilgili özel çalışma yürütmelerini talep etmemiz gerek.”

https://t24.com.tr/haber/akran-zorbaligiyla-mucadele-yontemlerimi-gelistirilmeli,688465

Üç ay önce ölen eşiyle resmi nikah kıyan eşcinsel!

$
0
0
ABD'nin Utah eyaletinde, 74 yaşındaki lezbiyen bir kadın, mahkemenin izniyle üç ay önce ölen partneriyle resmi nikah kıydı. Bonnie Foerster'ın 50 yıldır birlikte olduğu eşi Beverly Grossaint, Mayıs'ta Salt Lake City'de 82 yaşında ölmüştü.


ABD 'nin Utah eyaletinde, 74 yaşındaki lezbiyen bir kadın, mahkemenin izniyle üç ay önce ölen partneriyle resmi nikah kıydı.

Bonnie Foerster'ın 50 yıldır birlikte olduğu eşi Beverly Grossaint, Mayıs'ta Salt Lake City'de 82 yaşında ölmüştü.

BBC'ye konuşan Foerster, 21 Ağustos'taki kararın ardından yargıcın kürsüden inerek "Artık resmen evlisiniz" dediğini ve kendisini kucakladığını söyledi.

Kocasından kaçtı
Kendisine şiddet uygulayan kocasından kaçan Foerster, Grossaint'le Ocak 1968'de New York'ta tanıştı. Tanışmaları sırasında Foerster'in kaburgaları kırıktı ve moraran gözlerini gizlemek için güneş gözlükleri takıyordu.

Çift bir hafta sonra birlikte yaşamaya başladı.

1979'da Groissaint'in ölmek üzere olan annesinin yanına Utah'a taşınan çift, ilişkileri boyunca ciddi sağlık sorunları yaşadı.

Meme ve rahim ağzı kanseri oldu, gözlerini kaybetti, bacakları kesildi

Foerster meme ve rahim ağzı kanserine yakalandı, 29 kez belinden ameliyat oldu, sarı nokta hastalığından gözlerini kaybetti ve 2016'da nadir görülen bir kemik enfeksiyonu nedeniyle iki bacağı da kesildi.

Foerster, Groissaint için "Tüm bu dönemde hep yanımda oldu. İnanılmaz bir kadındı" diyor.

2016'da Grossaint de sağlık sorunları yaşamaya başladı, gözlerini kaybetti ve kalbi kötüledi.

Foerster, ayrı bakımevlerinde yaşamaya başlamalarına rağmen, ölmeden bir ay önce Groissaint'in yanına geldi. Eşi öldüğünde yanındaydı.

Bonnie Foerster ve Groissaint, 1975'te New York'ta kilisede evlendmişti. Ancak o dönemde eşcinsel evlilikleri yasal olmadığı için bu nikahın resmi bir bağlayıcılığı yoktu.

2015'te ABD genelinde eşcinsel evliliklerinin yasallaşmasına rağmen çift hastalıkları nedeniyle resmi nikah kıyamadı.

Groissaint'in ölümünden sonra mahkemeye dilekçe veren Foerster başvurusuna olumlu yanıt aldı.

Lezbiyen olduğu için hayatı boyunca ayrımcılığa uğradığını söyleyen Foerster, zaman içinde toplumun bakışının değiştiğini insanların daha kabullenici olduğunu olduğunu söylüyor.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1068127/Uc_ay_once_olen_esiyle_resmi_nikah_kiydi.html

İlker Kaleli: Hayatımın devre arasındayım

Bülent Ersoy: Zeki Müren ile birbirimizi çok severdik!

$
0
0

Bülent Ersoy, Bodrum konserinde ilk kez Zeki Müren’in “Şimdi Uzaklardasın” şarkısını okudu ve “47 senelik musiki hayatımda ilk kez merhumun bir eserini okuyorum. Nazik, kibar, hassas; sanata ve gerçek sanatkara değer veren bir insandı. Allah onu seviyormuş, yanına aldı; ama eserleri her zaman ölümsüz olarak yaşıyor. Birlikte olduğumuz ödül törenlerinde en sona ikimiz kalırdık, ‘işte yaşayan en büyükler’ diye anons ederlerdi ve birlikte gecenin sonunda sahnede birlikte el ele yürürdük. Herkes bizi birbirine sevgisiz olarak nitelendirir, ama ben kaza geçirdiğimde merhum Süleyman Demirel’den sonra beni 2. arayan kişiydi. Sahnenin getirdiği bazı atraksiyonlar olur, ama onlar çoğu zaman gerçek değildir, birbirimizi hep sevdik” dedi.

TÜRKİYE'NİN "EN EŞCİNSEL"ŞEHİRLERİ SIRALAMASI.

$
0
0
Son 15 ayda toplam 628 Bin kişi tarafında ziyaret edilen Turkeygay.Net sitesinin Türkçe sayfaları içinden en çok ziyaret edilen şehirlerine göre ilk 25'e giren şehirleri sizler için derledik. İstanbul ile ilgili istatistik Istanbulgay.Com ortalama ziyaretçi sayısı üzerinden hesaplanmıştır.


İstanbul 450K +
Ankara 69.9K
İzmir 55.8K
Antalya 39.2K
Bursa 29.9K
Adana 24.7K
Gaziantep 17.8K
Kocaeli / İzmit 17.8K
Eskişehir 17.1K
Diyarbakır 15.8K
Mersin 15K
Samsun13.8K
Bodrum 13K
Denizli 9.8K
Sakarya / Adapazarı 9.5K
Şanlıurfa 9.5K
Kuşadası 8.4K
Fethiye 6.4K
Manisa 5.7K
Marmaris 5.6K
Sivas 4.9K
Çanakkale 4.8K
Düzce 3.3K

Not: K = 1000 kiş

Eşcinsellik propagandası medya ahlâkı ile bağdaşmaz (Yeni Akit'ten cahilce bir homofobi!)

$
0
0
Toplumun ahlak yapısını bozmak amacıyla bazı odakların desteklediği LGBTİ sapkınlığı normalleştirilmeye çalışılıyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin geçtiğimiz gün Türkçe olarak servis ettiği “ABD’de yaşayan 9 yaşındaki çocuk eşcinsel olduğunu açıklamasının ardından toplumsal baskı sebebi ile intihar etti” içerikli haber birçok Türk medya kuruluşu tarafından da yayınlanarak sahiplenilmesi tepkilere yol açtı.

Toplumun ahlak yapısını bozmak amacıyla bazı odakların desteklediği LGBTİ sapkınlığı normalleştiririlmeye çalışılıyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin geçtiğimiz gün Türkçe olarak servis ettiği “ABD’de yaşayan 9 yaşındaki çocuk eşcinsel olduğunu açıklamasının ardından toplumsal baskı nedeni ile intihar etti” içerikli haber birçok Türk medya kuruluşu tarafından da yayınlanırken, cinsel olarak herhangi bir olgunluğa sahip olamayacak yaşta olan 9 yaşındaki çocuğun durumu üzerinden toplumda eşcinsellere baskı yapılıyor algısı oluşturulmaya çalışılıyor.

“EŞCİNSELLİK ÖZGÜRLÜK SORUNU DEĞİLDİR”

“18 yaşını doldurmuş bir kişi ‘ben eşcinselim’ deme hakkı olduğu gibi toplumun da onaylamama hakkı vardır” ifadelerini kullanan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Onun için böyle bir durum özgürlük sorunu değildir. Toplumun bunu onaylamama hakkı var. Çünkü eşcinsellikle ilgili şu ana kadar hiçbir gen bulunamadı. Bu demek oluyor ki eşcinsellik biyolojik bir gereklilik değil. Sosyal öğrenmeyle gerçekleşen bir şeydir. Bu da değiştirilebilir anlamına geliyor. Bu noktada eşcinsel lobileri etkisi ile medyanın haberi abartarak vermiş olduğunun düşünülmesi lazım. Bunlar eşcinsel örgütlerinin yaygınlaşmasını istiyorlar. Bu durum şu an Türkiye’de de var ama bizim toplumumuzun onaylamama da hakkı var. 9 yaşındaki bir çocuğun kendi iradesi ile böyle bir şey söylemesi mümkün değil. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak lazım. Abartılı bir haber ile algı yönetimi yapılıyor olabilir” ifadelerini kullandı.

SÖZ KONUSU OLAN 9 YAŞINDAKİ ÇOCUK

Medya Derneği Başkan Ekrem Kızıltaş, “Söz konusu olan 9 yaşındaki bir çocuk. Daha reşit olmamış. Duyguları, düşünceleri daha tam olarak oturmamış bir çocuk. Böyle bir olayın başka sebepleri vardır. Bizim bazı medya organlarımızın bu konuyu hak ve özgürlük olarak ele almaları bence yanlış. En azından konu bir çocukla ilgili olduğu için daha dikkatli davranılması gerekirdi. Bu yaşlardaki bir çocuğun cinsi duyguları daha tam oturmamış, cinselliğin ne demek olduğunu bile bilmezken bu şekilde yorumlamış şekilde gösterilmesi kafa karıştırıcı. Bu gelişmenin Türkiye’de ‘Tercihini açıkladı toplumsal baskı ile intihar etti’ şeklinde haberleştirilmesi medya ahlakı ile bağdaşmaz ve son derece saçma sapan bir durumdur” değerlendirmesinde bulundu.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/escinsellik-propagandasi-medya-ahlaki-ile-bagdasmaz-511216.html

AŞK NE ZAMAN KAZANIR?

$
0
0
Tabii her şeyden önce şunu söylemek istiyorum: O ne kötü bir İngilizce!  Hande Yener’in akılda kalan, dile dolanan şarkı bulmak konusunda başarılı olduğunu düşünüyorum, yalan değil. Yeni çıkan parçası da öyle. Özgün değil ama dile dolanıyor.

Ve fakat bir proje olarak-ihtimal yurt dışına ‘açılma’ hayaliyle-İngilizce şarkı söylemeye kalkışıyorsan, herhalde bir sene kadar da telaffuzun için çalışman lazım ki, sen ‘Love Always Wins’ dediğinde biz gülmeyelim. Komik değil, insanı umutlandırması gereken bir slogan çünkü. Aşkın her zaman kazanacağını iddia ediyor, az şey mi?

Ve gerçek anlamda da bir ‘slogan’dan türüyor üstelik; LGBT sloganı olarak bilinen, benimsenen ‘love wins’ (aşk kazanır)’dan... ABD’de eşcinsel evliliklerin yasallaşmasına dair tweet’lerde kullanılan ‘etiket’, artık tüm dünyada bu evliliklerin bir simgesi.

Tepki topladı

Normal şartlarda yıllar yılı ‘gay ikonu’ olarak hayatını sürdüren, 10 sene önce Kaos GL tarafından ‘resmen’ bu sıfata layık görülen ve www.gaymag.org’a “Gay’lerle aramızdaki enerji başka. Aynı dilden konuştuğumuz çok şey olduğunu düşünüyorum. Aramızda güzel bir bağ var” şeklinde röportaj veren Yener’in bu seçimi şaşırtıcı olmamalıydı.

Ama işin şaşırtıcı olan bir yanı var, şarkının yazarı.

Zira Mert Ekren, kendisiyle alakası da olmayan bir durumdan vazife çıkararak, eşcinsellik üzerine ağzına geleni yazmasıyla biliniyor bir süredir.

Sahiden ağzına gelen ama. Akla gelebilecek ve gelemeyecek bütün küfürlerle beraber. “Çamur gibi yapışkansınız i.ler”, “Evrensel döngünün reddettiği insan posaları, tercihinize s...” mesela görece olarak burada aktarabilecek olduklarımdan. Diğerleri köşeyi kapattırır.

Ne kadar kolay, “Sizinki tercih değil, sapkınlık” falan diye kendisiyle hiçbir alıp vereceği olmayan insanlara saldırmak. Ve ne kadar da tehlikeli. Normal şartlarda değil şarkı yazmak, toplumun bir kesimine karşı işlenmiş nefret suçundan sorun yaşaması beklenirdi.

Ama bu olmadığı gibi, bir de şarkısında o ‘insan posalarının’ sloganını kullanmış. Hande Yener de ‘arasında güzel bir bağ olduğuna’ inandığı bu insanları boş bir adaya sürmeyi planlayan bir kimsenin şarkısını söylemekte beis görmemiş. Doğal olarak sosyal medyada yer yerinden oynadı, “Bu ne ikiyüzlülük!” diye.

‘Love wins’ gibi Google’ladığın anda, önüne gökkuşağı bayrakları dökülen bir sloganın bilmeden, tesadüfen seçildiğine inanmak çok zor, belli ki hâlâ Yener’in eski ‘ikon’luğuna güveniliyor. Bir de dinleyicinin hafıza kaybına...

Aşk “Zaman zaman, o da bizim istediğimiz zaman kazanır” deseydi de daha samimi olsaydı bari...

http://www.milliyet.com.tr/ask-ne-zaman-kazanir-/cadde/ydetay/2733584/default.htm

Lilly Allen: Eskort kadınlarla para karşılığı lezbiyen ilişkiye girdim!

$
0
0

İngiltere'nin son dönemde en popüler kadın şarkıcılarından biri olan Lily Allen, hayatını anlattığı kitabından bazı parçaları İngiliz tabloid basınıyla paylaştı. Şarkıcı, boşanma süreci sonrasında kadın eskortlara para vererek cinsel ilişkiye girdiğini söyledi.

İngiliz şarkıcı Lily Allen yaptığı açıklamayla ülke gündemine bomba gibi düştü… Genç şarkıcı My Thoughts Exactly isimli kitabından bazı bölümleri İngiliz basınıyla paylaştı.

Şarkıcı özellikle boşandıktan sonra boşluğa düştüğünü ve depresyona girdiğini dile getirdi.

Allen, “O kadar yalnız ve kaybolmuş hissediyordum ki kadın hayat kadınlarıyla yattım. Yaptıklarımla gurur duymuyorum ama utanmıyorum da. Para karşılığında kadınlarla cinsel ilişkiye girdim ama artık bunu yapmıyorum” dedi. İngiliz iş insanı Sam Cooper ile 5 yıl evli kaldıktan sonra 2016’da boşanan 33 yaşındaki Allen, “Turne sırasında kadın eskortlarla yattım çünkü yalnızdım ve bir şeyler arıyordum” dedi. İngiltere’nin çok okunan gazetelerinden Mail on Sunday’e konuşan Allen, eskortlarla 2014’te tanıştığını dile getirirken, o dönem kötü bir anne olduğunu ve hayatının kontrolünü kaybettiğini söyledi.

Milliyet

Yeni Akit Gazetesi'nden homofobi: Sapkınlara 1.3 milyon TL destek

$
0
0
Eşcinsellikle ilgili Türkiye’nin dört bir yanında saha çalışması yapan, sosyal medya etkinlikleriyle sapkınlığı normalleştirme gayreti güden, yürüyüş ve paneller düzenleyerek toplumu ifsad eden Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nin (SPoD) bağış adı altında paraya boğulmuş. Yurtdışı beslemesi ahlaksız sapkınların bir araya gelerek 2011 yılında kurduğu SPoD’un, büyük bölümü yurtdışı kaynaklı olan gelirlerinin 5 yılda 1 milyon lirayı aştığı tespit edildi.

Sapkınlara 1.3 milyon TL destek
Eşcinsel sapkınlığı Türkiye’de geniş kitlelere yaymak için 2011 yılında Onur Fidangül adlı Greenpeace üyesine kurdurulan SPoD, 2011 bütçesi 21 bin 310 TL olarak kayıtlara geçti. 17 bin 352 TL’si yurtdışı bağışı, geri kalanı borç olarak faturalandırılan gelir bilançosu, sonraki yıllarda ise korkunç derecede artış gösterdi. SPoD’un yıllık mali raporlarına göre 2012 yılında kasasına tam 190 bin 668 TL girdi. 2013’te kasasına 208 bin 827 TL koyan dernek, bu paranın 108 bin 972 TL’sini Haçlı Batı’daki kaynaklardan edindi.

HER YIL ARTAN RAKAMLAR

Gelirleri her yıl artan SPoD adlı sapkın derneğin 2014 yılı gelir bilançosu 227 bin 552 TL olarak ölçüldü. 2015’te ise SPoD’a 204 bin 825 TL’lik para akışı yapıldı. Sapkın faaliyetlerin virüs gibi Türkiye genelini sardığı 2016 yılında ise sapkın oluşum adeta paraya boğularak gelirini 452 bin 442 TL’ye çıkardı. Kurulduğu günden bu yana geçen 5 yıllık zaman zarfında tam 1,3 milyon TL’yi kasasına koyan eşcinsel dernek, insanımızı Lut Kavmi’nin yaşadığı felakete sürüklemeye devam ediyor.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/sapkinlara-13-milyon-tl-destek-511219.html

Apple, gökkuşağı motifli saat arayüzünün Rusya’da kullanılmasını Rus yasalarından korktuğu için engelliyor

$
0
0

Apple gokkusagiApple gökkuşağı motifli Apple Watch arayüzünü haziran ayındaki WWDC etkinliğinde duyurmuştu. Şirket söz konusu saat arayüzüyle eşcinsel onur haftasını kutlama ve LGBTİ topluluklarına karşı uygulanan ayrımcılığa karşı durma mesajlarını vermişti.

Apple düzenli olarak cinsel yönelim ayrımcılığına karşı olan duruşunu öne çıkarsa da, şirketin de bazı sınırları var gibi görünüyor. iOS geliştiricilerinden Guilherme Rambo, gökkuşağı temalı saat arayüzünün eşleştirilen iPhone’un sahibinin Rusya’da yaşaması durumunda kullanılamadığını belirtti.

Söz konusu durum hem Reddit’te hem de Apple’ın destek forumlarında daha önce dile getirilmişti. Yapılan denemeler, gerçekten de Rusya’da yaşayanların gökkuşağı motifli Apple Watch arayüzüne erişemediğini doğruluyor.

Rusya 2013’te “eşcinsellik propagandası” yasasını yürürlüğe koymuş, bu yasa daha sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından önyargılı bulunmuş ve yasanın homofobiyi teşvik ettiği belirtilmişti. Eşcinsellik propagandası yaptığına inanılan kişilere para ve hapis cezaları öngören yasa, Apple’ın da gözünü korkutmuşa benziyor.

Cupertino merkezli şirket Rusya’nın suyuna gitmeyi seçse de, en büyük rakiplerinden Google bu yasa karşısında daha cesur bir tavır sergilemişti. Rusya’da düzenlenen 2014 Kış Olimpiyatları sırasında ana sayfasına gökkuşağı temalı bir doodle yerleştiren şirket, Olimpik ruhta ayrımcılığa yer olmadığını belirten Olimpiyat İlkeleri’ni de öne çıkararak Rusya’yı protesto etmişti.

Apple gökkuşağı saat arayüzünün Rusya’da kullanılmasının engellenmesi konusunda resmi bir açıklama yapmadı.

https://www.teknoblog.com/apple-gokkusagi-motifli-saat-arayuzu-rusya-engellendi/

Kerimcan Durmaz'ın apandisit'i patladı! Apandisit nedir, nerede bulunur ve neden patlar?

$
0
0
Ünlü DJ Kerimcan Durmaz'ın apandisiti patladı. Apar topar hastaneye kaldırılan ünlü fenomen acil ameliyata alındı. Durumu öğrenen Demet Akalın ise hastaneye koştu.


Sosyal medyada paylaşılan iddialara göre, ünlü fenomen Kerimcan Durmaz'dan hayranlarını üzecek bir haber geldi. Durmaz'ın apandisiti patlaması üzerine hastaneye kaldırıldığı iddia edildi. Arkadaşları tarafından Bodrum Amerikan Hastanesi'ne yetiştirilen ünlü fenomen, acil olarak ameliyata alındı.

DEMET AKALIN ZİYARETİNE GİTTİ
Ameliyata alınan ünlü DJ'in sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilirken, haberi alan dostu ve komşusu Demet Akalın'ın hastaneye giderek Kerimcan Durmaz'ı ziyaret ettiği kaydedildi.

"ONU TEMİZ KALPLİ ÇOCUK OLDUĞU İÇİN SEVİYORUM" DEMİŞTİ
Kerimcan Durmaz ve Demet Akalın bilindiği üzere yakın arkadaşlar. Demet Akalın, geçen yıl Samsun'da sahnede saldırıya uğrayan Kerimcan Durmaz'ı savunurken şöyle konuşmuştu: Milletimiz çok kazanan insanları sevmiyor. Bu kadar mal düşmanı olmayalım. İnsanların cinsel tercihlerine de saygı duyalım. Onu temiz kalpli bir çocuk olduğu için seviyorum"

KOMŞU OLMUŞLARDI
Kerimcan Durmaz, İstanbul'da Demet Akalın'a komşu olmak için, Beykoz Konakları'nda yeni satın aldığı evinin yanına taşınmıştı. (Vatan)

http://www.milliyet.com.tr/kerimcan-durmaz-hastaneye-magazin-2735442/

Apandisit, genellikle karnın sağ tarafından meydana gelen ağrının hastayı rahatsız etmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan bir hastalık türüdür. Kör bağırsağın uç tarafında bulunan ortalama 6 ile 9 cm uzunluğuna sahip bu organın iltihap sonucu tıkanmasının ardından hasta için riskli durum ortaya çıkıyor.

Apandisit neden patlar? 

İnsan vücudundaki görevinin tam olarak ne olduğu tespit edilmeyen apandis organın neden patladığını biliyor muydunuz? İşte apandisit patlamasının bilinmeyenleri…

Apandis, karnın sağ tarafındaki kalın bağırsağa bağlı ince bir organdır. Apandisit ise bu organda meydana gelen iltihaplanma ve şişme sonrası patlama durumuna denir. Bilimde bu organın vücuttaki görevi tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı uzmanlara göre; apandis, sindirim ve bağışıklık sistemlerine yardımcı olan bir organdır.

Görevinin kesin bir şekilde ne olduğu bilinmese de bu organ vücuttan alındığında herhangi bir sağlık sorunun meydana gelmediği gözlenmiştir. Ancak apandis organın enfeksiyon kapması ve şişmeye başlaması ciddi sağlık sorunlarına neden olur.

Apandisit neden patlar? 

- Meyve çekirdekleri, zararlı parazitler ve dışkı atıklarının vücuttan atılmaması,

- Sindirim sisteminin enfeksiyon kapması sonucu apandis duvarındaki lenf dokusunun şişmesi,

- İltihaplı bağırsak hastalıkları ve karın bölgesinin şiddetli darbe alması gibi durumlar apandis organının patlamasına neden olur.

Apandisit patlamasının belirtileri nelerdir?

Yüksek ateş, mide sert kasılma, kusma, ishal, dışkıdan kan atma ve ağrılı idrar gibi durumlar apandisitin şişmesinin belirtileridir.

Apandisitin tedavisi var mıdır?

Şişmiş apandisitin tedavisi olmadığından ameliyatla apandis organı vücuttan cerrahi operasyonla alınır. Aksi halde apandisit patlarsa içinde bulunan zehir vücuttaki diğer organlara zarar verebilir. Genellikle yaşlı ve çocuklarda apandisit patlaması yüzde 50 oranla ölümle sonuçlanır.

Oğulcan'ı taytından tanıdılar

$
0
0
Her yıl ABD’nin Nevada Çölü’nde düzenlenen sanat ve eğlence festivali Burning Man 2018’e Türkiye ve dünyadan birçok ünlü isim katıldı. 


Taytı ele verdi

Sinan Engn'in Seda Sayan’la olan evliliğinden dünyaya gelen Oğulcan Engin, Amerika-Nevada’daki Burning Man Festivali’ni bu yıl da kaçırmadı.

Geçen yıl giydiği renkli taytla gündem olan Oğulcan Engin bu yıl da tarzından ödün vermedi ve aynı taytı giydi.

Kum fırtınası nedeniyle yüzünü kapatan Engin'i takipçileri taytından tanıdı.

Oğulcan Engin'in giydiği renkli tayt uzun süre magazin gündeminde yer almıştı.

Hürriyet

Aleyna Tilki - Dipsiz Kuyum

$
0
0
Aleyna Tilki son single'ı "Dipsiz Kuyum" ile damardan girerek nabza göre şerbet verme yolunu tercih etmiş; uyuşturacak herkesi, müptelası edecek kendine kitleleri...



İki eşcinsel kadına mahkemede kırbaç cezası

$
0
0
Lezbiyen ilişkiden suçlu bulunan iki genç kadın, yüzlerce kişinin gözleri önünde 6’şar kez kırbaçlanarak cezalandırıldı.


Malezya’nın Terengganu bölgesinde eşcinsel ilişkiye girmekten yargılanıp suçlu bulunan iki kadın, mahkeme salonunda bulunan 100 kişinin önünde kırbaçlandı. 22 ve 32 yaşlarındaki iki genç kadının altışar kez kırbaçlandığı ifade edildi. Mahkeme salonunda bulunan ‘Justice For Sisters’ isimli kadın hakları örgütünden Thilaga Sulahireh, kadınların özellikle ve bilinçli bir şekilde, halkın görebileceği bir biçimde cezalandırıldığını ifade etti.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/iki-kadina-mahkemede-kirbac-cezasi-40945525

Yine nefret, yine ayrımcılık!

$
0
0
Türkiye’de LGBTİ+ bireylerine yönelik homofobik ve transfobik cinayetler ve nefret saldırıları durmuyor. Katiller ve saldırganlar nefret ve ayrımcılık suretinde, onların yaşam alanlarında tüm şiddetiyle kol geziyor. Bu kez hedeflerinde yine bir trans kadın vardı: Adı Esra’ydı. Bağnazlık, acımasızlık, koşullanmışlık insanların cinsel özgürlüğünü budamak için elindeki bıçağı cehaletin tırpana çevirmiş ve Kurban Bayramı’nIN 5’inci günü Esra’yı boğazından keserek öldürmüştü. Homofobik ve transfobik cinayetlerin katilleri rahat. Kanunlar heteronormatif düzenin lehine işleyince, hukuk ‘ötekilerinde ötekisi’ olanların koruyuculuğundan firar ediyor. Esra’nın cinsel yönelimi ve yaşam tercihi onun hayatına son verilmesini mi gerektirmeli? Öteki ve farklı olmak, onun hakkında verilen bir ölüm fetvasına mı dönüşmeli? Hangi zihniyet yapısı, insanlar bu kadar homofobik yapabilir? İnsan nasıl bu kadar alçalabilir, alçaklaşabilir? Homofobik cinayetlerin hedefinde, Esra olayında olduğu gibi, onun en doğal hakkı olan cinsel özgürlüğünü yaşamak vardı. Özgürlüklere karşı çıkmak, yaşamın kendisine karşı çıkmaktır.

Sadece kendilerini özne ya da asli görenlerin değil, ötekilerin de ötekisi olmak kolay değildir. Esra bir LGBTİ+ bireyi olarak, ötekilerin de ötekisiydi. Ama o haklarıyla var olmak ve cinsel yönelimini, cinsiyet kimliğini, translığını ve özgürlüğünü yaşamak isteyen bir insandı. Fakat insanlıktan nasiplenmemiş gözlerin hor görüleni olmaktan hiç kurtulmadı. Din, devlet ve erkekler onu “normal” kabul edemedi! Ayrımcılığın, ötekileştirmenin, dışlanmanın ve şiddetin adresine koydular.

LGBTİ+ bireyler için görünür olmak kolay değil. “Buradayım, görünürdeyim” deme hakkı, Esra’nın “kaderini” belirledi. Evinin önünde önce gasp edildi, aşağılandı ve boynu kesilerek katledildi. Medya “bir transseksüel öldürüldü” diye haber veriyordu. Oysa bu bir cinayet ve bu cinayetin hedefinde ise bir insan vardı. Esra öldürüldü. Katilleri, cinsiyet kimliğini gerekçe göstererek, LGBTİ+ bireylerini öldürmelere masumiyet ve iyi halden indirim arayan zalimlik, mazlumiyet duygusundan yoksun, öğretilmiş gericiliğin neslini temsil ediyor. Tıpkı Begüm gibi... O da bir otel odasında insanlık dışı bir işkenceye maruz bırakıldıktan sonra öldürülmüştü, saçları ise kazınmıştı… Çürümüş bedeni sahipsizlikten günler sonra bulunmuştu… Tıpkı Muhammed Wisam’ı kafasını kesenler gibi… Eylül’ü intihara sürükleyen bu transfobik ve homofobik nefret saldırıları gibi Sahipsizlik zor bir durumdur. O hisle yaşamanın verdiği ıstırap yetmemiş gibi, her gün, her yerde korku, nefret, ayrımcılık, dışlama, reddetme, şiddet, zorbalık ve trans ve homofobi sarmalının içinde yaşıyorlar. Onu öldüren transfobi, zalimliğin bitmeyen tarihsel nefretiydi. Trans, gEy, lezbiyen, biseksüel, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği.. Yani önce insan…

Bu trajik ölümlere verilen, toplumsal tepkiler yok denecek kadar az. LGBTİ+ bireylerinin yanında yer almak ve onların haklarını savunmanın da bedeli var. Ama bizim gibi ülkelerde insan hakları, eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesi bedel ödenmeden verilmiyor. Sosyal baskı mekanizmaları, gerici eğitim, ortodoks dinlerin fetvaları ve heteroseksüel egemenliğin ürettiği yanlış algılar üzerinde, LGBTİ+ bireylerine karşı toplumsal nefret ve önyargılar üretiliyor. Tüm bu önyargıların, nefretin ve ayrımcılığın, insan haklarını ve toplumsal adaleti nasıl yok etme gücüne sahip olduğunu, Esra’nın katledilmesinde tanık olduk. Bireysel ve toplumsal ilişkilerimize, sosyal çevremize ve hayatımıza girenlerin, nihayetinde insan olduğunu bilecek kabiliyete sahibiz. Her birimiz, birbirimizi farklılıklarımızla sevebiliriz. İçimizdeki sosyal reddetmeyi ve dışlamayı öldürebiliriz. Herkes eşit haklara sahip, eşit yurttaş olarak kabul görmelidir. Ve devlet toplumsal çeşitliğinin kültürel yaşamını teşvik edecek çalışmaları ve eğitimi ele alarak işe başlamalıdır.

Yetmez! Devlet LGBTİ+ bireylerin haklarını ve canlarını koruyacak yeni yasal düzenlemeleri acil olarak gündeme almalıdır. Zira söz konusu olan insan hakkı, insan onuru ve yaşamıdır. Korunmaya ve görünür olmaya muhtaç olan heteroseksüeller değil, LGBTİ+ bireyleridir. Yani korkutan göz bakışlarımız, reddedilen nefret dilimiz, çığlıkları duymayan sağırlaşmış kulaklarımız ve hak olanı reddeden adaletsizliğimizin son bulması gerekir. Bu gerçekle yüzleşmek zorundayız. Her köşede güvenlik güçleri bulunduran devlet, bir dakika mesafede bulunan karakola rağmen Esra’yı koruyamıyor. LGBTİ+ bireyleri, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği sebebiyle ayrımcılığa uğrayan, işten atılan, şiddete maruz kalan, kariyerleri engellenen, temsiliyet hiyerarşisinde yok sayılanların en başında yer alıyorlar. Nefret saldırısı suçlarında hüküm alan olmayınca, heteronormatif yaklaşımlar kendisini “din ve ahlak polisi” görüyor. Hepimiz insanların yaşam tercihine, cinsel yönelimine ve özgürlük haklarına saygı duymak zorundayız. LGBTİ+ bireyleri ve LGBTİ+ fobi karşıtları “Trans kadınız, seks işçisiyiz; alışın, buradayız, gitmiyoruz!” diyorlar. Buna alışın, saygı duyun! O hayatlar ve bedenler size ait değil!

TURAN ESERTURAN ESER

https://www.birgun.net/haber-detay/yine-nefret-yine-ayrimcilik-229140.html

Paul Verhoeven'ın Eşcinsel Dram Filmi "Benedetta"ya İlk Bakış!

$
0
0

Paul Verhoeven'ın LGBTİ dramı Benedetta'dan ilk görsel geldi. 1987 yapımı bilim kurgu efsanesi RoboCop ve Fransa'nın 2017 Akademi Ödülleri için Yabancı Dilde En İyi Film adayı seçilen ve usta oyuncu Isabelle Huppert'nin performansıyla baş döndüren O Kadın filminin ödüllü yönetmeni Paul Verhoeven, yeni filminde eşcinsel bir kadın üzerine kurulu romantik bir dramı seyircilerinin karşısına çıkarıyor.

Judith C. Brown imzalı Immodest Acts: The Life of a Lesbian Nun in Renaissance Italy romanından beyaz perdeye uyarlanan "Benedetta", 17. yüzyılda yaşamış olan rahibe Benedetta Carlini'nin hikayesini anlatıyor.

Pathé Films & SBS Productions
Çocuklukta Toskana kasabasında bir manastıra giren Carlini, bir dizi mistik görme iddiaları ve vücudundaki stigmatların ortaya çıkması ile duyulmuştu. Yaşadığı deneyimler, kilisenin saflarında yükselmesine yardım etmişti. Ancak kilise tarafından yapılan bir soruşturma iddialarını sahtekarlık olarak nitelendirdi. Düşüşünün gerçek sebepleri üzerine çok sayıda akademik tartışma yapıldı. Pek çok yazı, Carlini'nin itibarsızlaştırılmasının asıl nedeninin hem cinsiyeti hem de cinsel tercihleri nedeniyle olduğunu savunuyor. Carlini, büyük bir halk figürü olduğu dönemde ona yardım eden bir kadın arkadaşı vardı ve ikisi zaman geçtikçe romantik bir aşk yaşamaya başlamıştı.

Verhoeven'ın 2. Fransızca filmi olacak olan "Benedetta"nın başrolünü "O Kadın"ın yıldızlarından Virginie Efira üstlenecek. Filmin kadrosunda Oscar adayı usta oyuncu Charlotte Rampling, Fransız oyuncu Lambert Wilson ve Djam'ın güzel yıldızı Daphne Patakia da yer alıyor.

Çekimleri şu sıralar İtalya'da devam etmekte olan filmin 2019'da vizyonda olacağı tahmin ediliyor.

http://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-85310/

Eşcinsel Kimliği Nedeniyle Haksızlıklara Uğramış Yazar Nahid Sırrı Örik’in Hüzünlü Hikayesi

$
0
0
Baştan söylemem gerekir ki bu yazı bazılarınızın tabularına dokunabilir. Bunun nedeni yazarın eşcinsel kimliği değil ama. Bu kimliği dışlayacağını tahmin etmediğiniz bazı yazarlardan da burada bahsedeceğim. Son Osmanlı ve genç Cumhuriyet yazarları arasında özellikle edebiyat tarihçilerinin bildiği bir ortak özellik vardır: Bu iki devre de şahitlik etmiş edebiyatçılar eski ile yeni, gelenek ile modernlik arasında sıkışıp kalan bireyi eserlerine konu edinirler. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adalet Ağaoğlu bunun en iyi örnekleri arasındadır. Nahid Sırrı Örik ise aynı temaları işlemekle beraber gerek eserleri gerekse özel hayatında soğuk, mesafeli ve ölçülü tavırlarıyla bilinir. Ancak Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay gibi öldükten sonra kıymeti bilinen yazarların aksine Nahid Sırrı Örik bugün hala pek çok kişi tarafından duyulmamış bir isimdir.


1. Doğum, eğitim, ölüm üçlemesiyle başlayalım

Erken Cumhuriyet döneminin kendine has yazarlarından Nahid Sırrı Örik, 1895 İstanbul doğumludur. Çok köklü bir soy ağacına mensuptur: Ailesi Örik Ağası-zadeler adıyla bilinir. Yazarın babası Hasan Sırrı Bey, II. Abdülhamid devrinin önemli mütercimlerinden biridir; Shakespeare’den iki oyun çevirmesiyle dikkat çeker. Hasan Sırrı Bey’in dedesi ise divan kâtiplerinden Mehmet Sabit Bey’dir. Annesi, askeriyeden emekli İbrahim Paşa’nın kızı Melek Hanım’dır. Biz buradan yazarın saray kültürüne hâkim, kültür ve sanatla iç içe bir aileye mensup olduğunu görebiliyoruz. Henüz dört yaşındayken anne babasının ayrılmasıysa, üvey anne ve babanın yanında geçireceği bir çocukluğa neden olur. Nahid Sırrı Örik, ilk eğitim macerasına evde, özel hocalarla başlar ve Fransız ekolü ile yetiştirilir. Galatasaray Lisesi’nde yatılı olarak okusa da öğrenimini tamamlayamadan buradan ayrılır. 1915 ile 1928 arasında Avrupa’da bulunur. Daha sonra memlekete dönerek Cumhuriyet gazetesinde yazarlık ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda tercümanlık yapar. Örik ayrıca Anadolu’nun pek çok bölgesini de gezme imkânı bulur. 18 Ocak 1960’daysa basında pek yer almasa dahi bu büyük edebiyatçı hayata veda eder.

2. Herkese ve her şeye mesafeli durur

Örik’in yaşama karşı tutumu mazinin hasretini çeken bir adamın tutumudur. O, yalı ve konakların insanıdır. Geçmişe ve onun değerlerine özlem duyarak hayatına devam eder. Gelgelelim; kişiliğini etkileyen belli başlı olayları da bugün bilebiliyoruz: Ailesinden alarak geliştirdiği bir edebiyat, tarih ve musiki zevki vardır. Ayrıca çağdaşlarınca söylenenler üzerinden mesafeli ve soğuk bir adam olduğu sonucuna da varabiliyoruz.Örik, sanat camiasına uzak duran bir yazardır. Bunun nedeniyse yaşamak istediği dünyanın yok olmaya başlamasıdır: O, aristokrat geleneği ve Fransız kültürüne hayranlık besler. Kullandığı dil de buna paralel olarak ağırdır. Bilinen bir diğer önemli gerçek de yazarın eşcinsel olmasıdır. Bu durum, onun dahil olmak istediği dünyadan dışlanmasına yol açan ilk unsurdur. Devrinde kitaplarının tanıtımı ve satışına gereken desteğin verilmemesinin en önemli nedeni Örik’in cinsel hayatı olmuştur.

3. Nahid Sırrı Örik’in edebi hayatına bakalım

Yazarın en belirgin özelliği kullandığı dildir. Hayatını olduğu kadar edebiyatını da şekillendiren iki temel husus vardır: Aristokrasi ve Fransa. Varlık Dergisi’ni beraber kurduğu arkadaşı Yaşar Nabi Nayır, Örik hakkında şunları söyler: “Ömrünün bir kısmı Fransa’da geçtiği ve Türkçe bilgisi kitabı olduğu için koyu bir Osmanlıca ile yazıp konuşmaktan çok haz ederdi. Sonraları bu tutumunu vazgeçemediği bir huy haline getirerek bile bile çağına aykırı düşen bir dille yazmayı sürdürdü. Yergide, gördüklerini, sevdiklerini hele hele sevmediklerini çekiştirmeye bayılırdı.’’ Eserlerinden hareket edersek onun her şeyden önce büyük bir hikâye anlatıcısı olduğunu söyleyebiliriz. Yazar en büyük eserlerini bu alanda verir. ‘’Mazi gözümün önüne geliyor’’ diyen Örik, sürekli geçmiş zamanı arayan hüzünlü bir yolcudur. Değişen ve gelişen sosyo-kültürel koşullar karşısında geri kalan aristokrat aileler onun duygu yüklü kaleminin esin kaynağıdır. Memuriyet hayatının dışında sürekli yazma ile ilgilenir: Roman, hikâye, tiyatro, inceleme, araştırma, gezi notları, makale gibi çok kapsamlı türlerde yazsa da hiçbir zaman takdir ve beğeni görmez. Bunun en temel nedeni yazarın eşcinsel kimliğidir. ‘’Tersine Giden Yol’’ adlı eserinde roman karakterinin ağzından şunları söyler: ‘’Malum a, her şey hatır ve gönülle olmakta berdevam. Bu hususta devri hürriyetin, devri istibdattan ve devri cumhuriyetin devri hürriyetten asla farkları yoktur.’’

4. Melih Cevdet Anday ve Yusuf Ziya Ortaç yazarı küçümser

Artık biliyoruz ki Nahid Sırrı Örik’in edebi dünyadan dışlanması, geri kalmasının iki temel sebebi var. İlki, eski yaşantıların izlerini, kalıntılarını eserlerine giydirerek döneminde aykırı bir tutum sergilemesi. İkincisi ise homoseksüel oluşu. Devrinin homofobik anlayışı, onun çok kere aşağılanmasına ve hak ettiği desteği görmemesine neden olur. Hatta hakkında ‘’Kız tabiatlı’’, ‘’Ecnebi’’, ‘’Mühtedi’’ ve ‘’Uyumsuz’’ yakıştırmaları da yapılır. Osmanlıdan belki de günümüze değin aşılamayan, yer yer büyük bir probleme dönüşen bu husus, Örik’in içe kapanık olmasının da başlıca nedenleri arasındadır. Yazar Selim İleri, Örik’e karşı homofobik tutum besleyen edebiyatçılardan birinin de Melih Cevdet Anday olduğunu söyler. Yine o dönem yazarlarından Yusuf Ziya Ortaç da yazar hakkında ‘’Kırıtarak gelirken uzaktan Nahid Sırrı/ Sanırım pantolonlu ceketli bir kız gelir.’’ diyerek en ağır homofobik tutumlarından birini sergiler.


5. Nahid Sırri Örik Yaşar Nabi Nayır’a yalnızlığı anlattır

Ağdalı dili ve cinsel tutumları, onu aykırı bir yazar yapar; zira ne eski gelenek ne de homoseksüellik döneminin kabul edilebilir özellikleri arasında yer almaz. Bu hususta, giderilemeyen yalnızlığını arkadaşı Yaşar Nabi Nayır’a yazdığı mektupta şöyle belirtir: ‘’Dairede olduğu gibi şimdi evde yalnızım. Beraber oturduğumuz zat İstanbul’a vazifeten gitti. Nerde ise tek başıma konuşur olacağım. Hepinizi fevkalâde özledim. Bu hepinizi dedikten sonra bunların kim olduğunu düşününce senden başka kimseyi bulamadım; bu da ayrı mesele.’’

6. Devrinin çok ilerisinde sanat görüşleri vardı

Nahid Sırrı Örik çeviri, mektup, roman gibi edebi türlerde eserler vermesinin yanı sıra edebiyat eleştirmenliğiyle de var olur. Türk edebiyat akımları hakkındaki ölçülü ve soğukkanlı düşünceleri gazete röportajlarında yer alır. Ayrıca plastik sanat, resim gibi dallara da hâkimdir. Bir yazar olarak ressamların sergilerine gider, izlenimlerini Tanin gazetesinde yayımlar. Bunun yanı sıra Cumhuriyet dönemi Türk plastik sanatlarının gelişmesini de yazılarıyla destekler. Yıllar öncesinde yazdığı makaleler ile plastik sanatlar ve özellikle Türk resmine sahip çıkan Örik bir yazısında şunları kaleme alır: ‘’Tabiatla kendi arasında özel bir görüş, düzen ve bildiriş koymayan her sanatçı eserinde basit bir fotoğraf olmak tehlikesine maruzdur.’’ Yine 1943 tarihli ‘’Mevzular Ortasında’’ makalesinde ‘’Resim kurmacasına ve resim eleştirmenine sahip bulunmaktan henüz çok uzaktayız.’’ diyerek Türk resmini kritik eder. İyi bir eleştirmenin oluşumu içinse ona serbestliğin sağlanması gerektiğini vurgular.

7. Ölümünden sonra kısa süreli bir hatırlanış yaşanır

Örik 1960’ta hayata veda edince uzun bir unutuluş dönemi yaşanır. ‘’Abdülhamid Düşerken’’ romanının 1975’te ikinci kez basılmasıyla adından tekrar söz edilse de bu hatırlayış yeterli olmaz. 1990’lı yıllarda Oğlak Yayınları’nın onun tüm eserlerini basması, ‘’Abdülhamid Düşerken’’ ve ‘’Kıskanmak’’ romanının filme aktarılması ve‘’Eve Düşen Yıldırım’’ eserinin de TV dizisine uyarlanması yazarın günümüzde nispeten bilinmesini sağlar.

8. Selim İleri ile Nahid Sırrı Örik’in arasındaki bağ

Yazar Selim İleri, ilk kez 1997 yılında basılan ‘’Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver’’ adlı yapıtında Nahid Sırrı Örik’ten esinlenir, hatta yer yer onu anlatır. Gençliğinde bir kitapçının bir liraya sattığı kitaplar arasında tesadüfen gördüğü bir Nahid Sırrı Örik kitabı üzerine yazardan çok etkilendiğini ve bu romanı yazmadan önce de onu çok okuduğunu belirtir. Günümüzde de Örik’in hatırlanması için çaba sarf eden başlıca yazarlarımız arasındadır. Roman II. Abdülhamid döneminden başlayıp Adnan Menderes’e kadar gelirken siyasal olayları, devlet adamları ile sanatçılar arasındaki çıkmazı irdeler. Romanda zaman, mekân ve olaylar Nahid Sırrı’nın yaşadığı devre paraleldir. Ayrıca kitaba adını veren Cemil Şevket karakteri, Nahid Sırrı Örik’in ‘’Kıskanmak’’ adlı psikolojik ve derin kitabının da önemli bir karakteridir.


9. Hakkında söylenenlerle bitirelim

Özellikle edebi kimliği ve kişiliği hakkında söylenenler de yazarı tanımamız açısından oldukça önemli. Metin Kayahan Özgül, yazarın özlemlerine dair şunları söyler: ‘’Teneffüs etmek istediği havayı hiçbir yerde bulamayıp nefesini tutarak yaşamış, hep olmayanı özlemiş, gelmeyeni beklemişti.’’ Edebiyat tarihçisi Tahir Alangu ise ‘’Nahid Sırrı Örik, olup bitenleri yakından gözlemekle beraber, onlar kadar sert ve hırpalayıcı olmaya lüzum görmeden, zaman zaman müstehzi de olabilen, duygusuz bir anlatışla bu konulara el atıyordu.’’ diyerek eleştirilerindeki ölçülülüğe vurgu yapar. Yine Ahmet Oktay’ın da bu mesafeli tutuma dair şu sözleri bulunur: ‘’Örik, İttihatçılar’a yakınlık duymamasına rağmen, bu duygusunu romanına içselleştirmemeyi bilmekte, kişilerine müdahalede bulunmamaktadır.’’ Nahid Sırrı Örik, geniş bilgi birikimi ve öngördüğü düşünceleriyle sanatın hemen her dalıyla ilgilenmiş olsa da ne toplumsal cinsiyet anlayışı ne de yaşamak istediği kültüre karşı yaratılan tutum, onu rahat bırakmaz. Örik’in büyük yaratı ve yaratıcılık hakkındaki sözleriyle yazıyı noktalamak en güzeli: ‘’Büyük sanatkarın ve büyük sanatın bir kağıtla kalemden başka bir şeye ihtiyacı olmadığı kanaatindeyim.’’

https://listelist.com/nahid-sirri-orik/

Hindistan'da eşcinsel ilişki suç olmaktan çıkarıldı

$
0
0
Hindistan Anayasa Mahkemesi tarihi bir karara imza atarak ülkede eşcinsel ilişkiyi suç olmaktan çıkardı.

Anayasa Mahkemesi böylelikle sömürge döneminden kalan ve eşcinsel ilişkinin "doğaya aykırı suç" olarak nitelendirildiği Hindistan Ceza Kanunu'nun 377. maddesiyle ilgili 2013 yılındaki onay kararını da bozmuş oldu.

Hindistan'daki bu yasa eşcinsel ilişkiyi suç olarak niteleyen en eski yasalardan biri ve şimdiye kadar kaldırılamadı.

Mahkemenin dışında bekleyen göstericiler kararı duyunca kutlamalara başladı, bazıları da gözyaşlarına boğuldu.

Anyasa Mahkemesi Başkanı Dipak Misra kararını okurken "Bedensel ilişkiyi yasa dışı saymak mantıksız, keyfi ve bariz biçimde anayasaya aykırı" dedi.

Yasa ilk defa 2009 yılında Delhi'de Yüksek Mahkeme'de iptal edilmiş ancak bir kısım siyasi, sosyal ve dini grupların kampanyaları sonucu 2013 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından yeniden getirilmişti.

377. Madde nedir?

157 yıllık sömürge döneminden kalan yasa bazı cinsel faaliyetleri "doğaya aykırı suçlar" kapsamına alıyor ve 10 yıllık hapis cezası getiriyor.

Yasada "Herhangi bir erkek, kadın ya da hayvanla doğaya aykırı bedensel ilişkiler" cezaya tabi.

Yasa anal ya da oral seksi de yasaklıyor ancak büyük oranda eşcinsel ilişkileri hedefliyor.

Hindistan'daki eşcinsel ve transseksüel aktivistler yasanın kaldırılması için uzun süredir savaş veriyordu.

İnsan hakları örgütleri polisin yasayı kullanarak LGBT topluluğuna kötü muamelede bulunduğunu söylüyor.

Aktivistler bu tür bir yasanın var olmasının cinsel yönelimler konusunda ayrımcılığın kanıtı olduğunu savunuyor.

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45432233
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live