Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

"Üçüncü cinsiyet tuvaletleri; ayakta mı, oturarak mı işeyeceğini bilemeyen erkekler için!"

$
0
0
Merkel’in halefinden LGBTİ karşıtı şaka

Angela Merkel’in yerine CDU Genel Başkanlığı’na seçilen Annegret Kramp-Karrenbauer'in bir karnaval eğlencesi sırasında interseks bireylere yönelik küçük düşürücü ifadeleri tepki çekti.


Almanya Başbakanı Angela Merkel'den Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) liderliğini devralan Annegret Kramp-Karrenbauer, bir karnaval eğlencesi sırasında interseks bireyler hakkında kullandığı küçük düşürücü ifadeleri nedeniyle tepkileri üzerine çekti. Perşembe akşamı Baden-Württemberg eyaletinin Stockach kentindeki bir karnaval eğlencesinde mizahi bir konuşma yapmak için sahneye gelen muhafazakar politikacı, konuşmasının görüntüleri hafta sonunda sosyal medyada yayılmaya başladıktan sonra, LGBTİ hakları savunucuları ve siyasetçiler tarafından sert bir dille eleştirildi. Başkent Berlin'de hâkim olan atmosfere gönderme yapan Kramp-Karrenbauer, "Aranızda şu aralar hiç Berlin'e giden oldu mu? Oradaki Latte Macchiato fraksiyonu üçüncü cinsiyet için ayrı tuvalet uygulamasını başlattı” diyerek, klasik cinsiyet anlayışına uymayan veya trans bireyleri desteklemek amacıyla başlatılan cinsiyetsiz tuvalet uygulaması hakkında alaycı bir ifade kullandı ve "İşte bu (tuvaletler) işerken ayakta mı dursun yoksa otursun mu, tam bilemeyen erkekler için” dedi.

Siyasetçilerden yoğun tepki

Televizyondan da yayınlanan bu konuşma, salonda kahkaha ve tezahüratlarla karşılandı. Ancak konu, LGBTİ internet sitesi queer.de ve hiciv programı Extra3 tarafından ele alındıktan sonra, sosyal medyadan ve siyaset dünyasından tepkiler gelmeye başladı. Muhalefetteki Sol Parti'nin genel başkanı Dietmar Bartsch, Twitter'da konuşmadan bir bölüm paylaşarak, "İşte bu kadının başbakan olmamasını sağlamak için mücadele etmeye bir gerekçe daha” ifadesini kullandı.

Muhalefetteki Hür Demokrat Parti'nin (FDP) Federal Meclis LGBTİ Sözcüsü Jens Brandenburg da, Twitter'daki paylaşımında, "Yine başkalarının yerine utanılacak bir gün… Azınlıklara basit bir dille yüklenmeden esprili bir karnaval konuşması yapmak bu kadar mı zor?” sorusunu yöneltti.

Yeşiller partisinin LGBTİ sözcüsü Sven Lehmann ise, "Merhaba Bayan Kramp-Karrenbauer, ucuz ve soğuk bir espri için interseks ve trans bireylerle dalga geçmeye gerçekten ihtiyacınız var mı?” dedi.

Kramp-Karrenbauer 2015 yılında da Saarland Eyalet Başbakanı iken, eşcinseller arasında evliliğe "Eğer evlilik kurumunu bu şekilde açarsak, arkasından akraba evlilikleri veya ikiden fazla kişinin birbiriyle evlenmesi talepleri de gelecektir” sözleriyle karşı çıkmış ve yoğun tepki çekmişti. Geçen yıl CDU Genel Başkanlığı'na seçilene kadar bu görüşlerinden geri adım atmayan ve ensest ve çok eşlilik benzetmeleri için özür dilemeyen Kramp-Karrenbauer, Almanya'nın önde gelen LGBTİ hakları inisiyatifi "Enough is enough” tarafından sosyal medyada yapılan bir anket ile "Miss Homofobi 2018” seçilmişti.

Artık üçüncü cinsiyet seçeneği de var

Almanya'da 1 Ocak 2019 tarihinden bu yana nüfus kütüklerinde artık kadın ve erkek cinsiyetlerinin yanı sıra “farklı” ibaresi de seçenekler arasında. Federal Anayasa Mahkemesi, 2017 yılında aldığı bir kararla tipik kadın veya erkek tanımına uymayan anatomik cinsiyet özellikleri taşıyan interseks bireylerin doğum kütüklerindeki "erkek” ya da "kadın” ibarelerinden birini seçmek zorunda bırakılmalarının ayrımcılık olduğuna hükmetmişti.

dpa,DW / AÜ,EC

©Deutsche Welle Türkçe

https://www.dw.com/tr/merkelin-halefinden-lgbti-kar%C5%9F%C4%B1t%C4%B1-%C5%9Faka/a-47758695

TV REKLAMLARINDAKİ KADIN-ERKEK AYRIMCILIĞI

$
0
0
Türkiye’de çalışan ve yönetici kadın sayısı artıyor mu, azalıyor mu

TÜİK verilerine göre, 82 milyonluk nüfusun yüzde 50.2’si erkek, yüzde 49.8’i kadın. Buna karşın günümüzde kayıtlı çalışanların yüzde 64.3’ü erkek, yüzde 29.1’i kadın.  Başta TÜSİAD olmak üzere birçok iş örgütü, cinsiyet eşitliğine verdikleri önemi göstermek için, ‘iş adamları’nı ‘iş insanları’ olarak değiştirdi, ama birçok alan bu konuda hâlâ sorunlu. 

Örneğin, televizyon reklamları...  Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlileri Dr. Gül Şener, Dr. Eda Öztürk, Dr. Önder Yönet ve Dr. Hande Bilsel’in, Reklamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu iş birliğiyle hazırladıkları ‘TV Reklamlarının 10 Yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi’, Türkiye’de cinsiyet eşitliğinde yaşanan değişimin reklamlara yansımadığını ortaya koydu. 

489 reklam incelendi 
Ödüllü 489 televizyon reklamını kapsayan araştırmaya göre, kadınların yıllara göre reklamlarda görülme oranında düşüş var. 
Reklamlarda yer alan ana karakterlerin sadece yüzde 35’i kadın. Erkek kullanımı oranı ise yüzde 65... 

Ana karakter kullanımının yıllara göre dağılımı ise reklamda ana karakter olarak kadın temsilinin düşmekte olduğunu ortaya koydu. Buna göre, 2007-2011 yılları arasında ana karakterlerin yüzde 56’sı erkek, yüzde 44’ü de kadınken, 2016-2018 arasında erkeklerin oranı yüzde 65’e çıktı, kadınların ise yüzde 35’e düştü. 

Kadın evde, erkek işte!
Reklamlardaki cinsiyet eşitliği sorunu sadece bu da değil. 
Kadın ve erkeklerin resmedildiği ortama bakıldığında, kadınların yüzde 43’ünün ev ortamında, sadece yüzde 10’u iş yerinde. Erkek-
lerde ise ana karakterlerin temsil ortamının daha çeşitli olduğu görüldü.  Araştırmaya göre, cinsiyet temsillerindeki en keskin eşitsizlik, dış ses kullanımında.
Reklamda erkek dış ses oranı yüzde 89 iken, kadın oranı sadece yüzde 10. Bir diğer çarpıcı bulgu ise, reklamda ana karakter kullanımı kategori bazında. Belirli kategori-
lerde kadının ana karakter olarak temsili neredeyse yok. Banka/finans kategorisinde yer alan reklamlarda kadın ana karakter kullanımı
yüzde 4, telekomünikasyon kategorisinde ise yüzde 6. 

http://www.milliyet.com.tr/tv-reklamlarindaki-kadin-erkek/cadde/ydetay/2836132/default.htm

Sir Ian McKellen: Eşcinselliklerini gizlemeleri bu olaylara-istismar etmelerine neden oldu

$
0
0
Sir Ian McKellen’dan Kevin Spacey ve Bryan Singer hakkında eşcinsellik yorumu!


Yüzüklerin Efendisi ve X-Men serileri ile dünyaca ün kazanan başarılı sinema ve tiyatro oyuncusu Sir Ian McKellen katıldığı QueerAF isimli canlı radyo programında Kevin Spacey ve Bryan Singer‘ın adlarının yer aldığı taciz olayları hakkında bazı düşüncelerini açıkladı. Ian McKellen’in açıklamalarına geçmeden önce skandalları ortaya çıkaran süreci inceleyelim.

#MeToo Hareketi Nasıl Başladı?

Hollywood‘da aslında herkesin bildiği ancak kimsenin açıkça ifade edemediği bir skandalın patlamasıyla #MeToo hareketi oluştu. Ünlü yapımcı Harvey Weinstein‘in adının karıştığı taciz ve tecavüz skandalı sonrasında oyuncular derin sessizliklerini bozdular. Hareket adını ve ivmesini 15 Ekim 2017’de aktris Alyssa Milano‘nun bir tweetiyle kazandı.

“Eğer siz de cinsel tacize veya saldırıya uğradıysanız bu tweete cevap olarak ‘ben de’ yazın.”

Hareket sinema televizyon dünyasından gündelik yaşama her alanda yer edindi. Binlerce kadın ve erkek onları taciz eden isimleri afişe etti ve başına gelenleri anlattı. Oyunculardan siyasetçilere 300‘e yakın isim hakkında iddialar ortaya çıktı. Bu isimler arasında Kevin Spacey ve Bryan Singer da yer aldı. Spacey, Anthony Rapp tarafından ortaya atılan iddiaları kabul ederek eşcinsel olduğunu açıklamıştı. Bryan Singer hakkında 4 farklı reşit olmayan erkeğe cinsel saldırı suçundan açılmış davalar bulunuyor.

Sir Ian McKellen: “Kimliklerini gizlemeleri bu olaylara neden oldu.”

National Stundent Pride 2019 kapsamında yapılan bir canlı podcast kaydında Kevin Spacey ve Bryan Singer hakkında “İkisi de cinsel kimliklerini gizliyordu.” ifadesini kullandı ve devamında “Bu durum nedeniyle hem bir birey olarak hem de insan ilişkileri açısından etkilendiler. Eğer eşcinsel olduklarını açıklayabilselerdi bugün bu skandalları gerçekleştirmemiş olurlardı.” dedi.

#MeToo hareketi ile alakalı konuştuktan bir süre sonra Sir Ian McKellen skandala adı karışan oyuncular hakkında oluşan kamuoyu görüşü için “Siyah ve beyaz diyebilmek oldukça zor.” dedi. “Oyuncuların çalışmaları engellenmeli mi? Bu tartışılabilir. Bu seyirciye bağlı. Onaylamadığınız bir hareketi gerçekleştiren birini görmek ister misiniz? Eğer cevap hayır ise bilet almazsın ya da o kanalı açmazsın. Fakat belki başkaları için bu durum izleyip izlememek için bir kıstas değildir.” dedi.

Sir Ian McKellen: Programdaki yanlış ifadelerim için çok üzgünüm.

Programdan çok kısa bir süre sonra bir paylaşım yaparak ifadeleri için pişman olduğunu söyledi.

“Yakın zamanda uzun bir podcast sırasında, “Cinsel kimliğini gizleyen insanlar bu konuda açık olsalardı başkalarını suistimal etmezlerdi.” demiştim. Bu tabii ki de yanlıştı. Benim amacım, hitap ettiğim LGBT dinleyicileri cinsel kimlikleri konusunda açık olmaları için cesaretlendirmekti. Asla ve asla suistimalin herhangi bir şekline göz yummam veya önemsizleştirmem. Dikkatsiz sözlerimden pişmanlık duyuyorum ve sebep olduğum sıkıntılardan olayı çekincesiz olarak özür diliyorum.

Konu güç sahibi insanlar tarafından uygulanan istismar olduğunda doğru tepki açıktır. Suçlayanlar dinlenmeli ve suçlananlara isimlerini temizlemeleri için fırsat verilmelidir. Suçlamalar doğrulanırsa, suistimalcilerin güce erişimleri kesilmelidir.”

https://ortadunya.com/sinema/sir-ian-mckellendan-kevin-spacey-ve-bryan-singer-hakkinda-escinsellik-yorumu/

Navratilova’nın eski koçu Renee Richards da sporda trans kadınların avantajlı olduğunu düşünüyor

$
0
0
Navratilova ve sporda trans kadınlar tartışması -1

Mithat Fabian SÖZMEN


Geçtiğimiz hafta “Caster Semenya Düzenlemesi” vesilesiyle karar aşamasına gelen “testosteron krizi”ne değinmiş, esas krizin kadınlar arasında değil kazanma üzerine kurulu burjuva spor anlayışında yaşandığını öne sürmüştüm. Elbette bu, meselenin özüne ilişkin bir tahlil ve kadınlar arasında güncel bir anlaşmazlık olmadığı ya da “kriz” yaşanmadığı anlamına gelmiyor.

Tenis efsanesi Martina Navratilova’nın Aralık 2018’den beri süren polemik neticesinde trans kadınların spordaki varlığına dair 17 Şubat’ta Sunday Times’a yazdığı yazı büyük yankı uyandırdı. Navratilova, Caster Semenya gibi interseks kadınları dışarıda bırakarak transların kadın sporlarındaki varlığının adil olmadığını öne sürdü:

“Bir erkek, kadın olmaya karar verip gerekli hormonları alarak kazanabileceği her şeyi -küçük bir servetle beraber- kazanabilir... Bu çok saçma bir şey ve hilekârlık. Bir trans kadınla istediği şekilde muhatap olabilirim ama ona karşı yarışmak istemem.”

Bu yazı sonrası New York merkezli LGBTİ örgütü Athlete Ally tarafından üyelikten atılan Navratilova’nın açıklamaları ABD ve İngiltere’de kendisine hep mesafeli yaklaşmış olan muhafazakar yayın organlarınca(The Spectator ve National Review gibi) sevinçle karşılandı. Bu mecralarda art arda “Sporcu kadınları koruma” temalı yazılar yayımlandı.

Navratilova’nın aynı zamanda bir LGBTİ kahramanı olduğunu düşünürseniz tartışmanın kadınlar içerisinde ne kadar yaygın olduğunu tahmin edebilirsiniz.

1981’de lezbiyen olduğunu açıklayan ve o tarihten bu yana tenis kortlarında kazandığı şampiyonlukların yanı sıra cinsiyetçiliğe karşı mücadelesiyle tanınan Navratilova’yı herhangi bir sporcu gibi değerlendiremeyiz.*

Aralık 2018’de “Bir penise sahip olup aynı zamanda kadınlarla yarışamazsınız” diyen Navratilova’ya bisiklet yarışlarında dünya şampiyonu olan ilk trans kadın Rachel McKinnon, “Spor, cinsel organlar arasında yapılmıyor. Penisin neresi tenisle alakalı?” diyerek tepki göstermişti. Navratilova ise tepkiler üzerine “Transfobik ifadeler kullandıysam özür dilerim. Bu konuda kendimi eğiteceğim ama bu süreç boyunca sessiz kalacağım” dedi, orijinal tweet’ini de sildi. Ancak McKinnon ve trans çevrelerin Navratilova’ya tepkileri devam edince zorbalıkla sindirilmeye çalışıldığını söyledi ve “Rachel, translara dair her konuda uzman olabilirsin ama kötü bir insansın” yanıtını verdi. Yani Navratilova, Sunday Times yazısını bir anda değil tüm bu tartışmaların ardından yazdı.

Bu arada Navratilova’nın eski koçu Renee Richards’ın 1977’de Amerika Açık’ta mücadele ederek tenis kortlarına adım atan ilk trans kadın olduğunu hatırlatalım. Richards, o dönemde 43 yaşındaydı ve atletik olarak zirve döneminde değildi, kadınlar sıralamasında en çok 20. sıraya kadar çıkabildi hatta 1977 Amerika Açık çiftler finalinde Navratilova’ya kaybetti. Ancak o da trans kadınların avantajlı olduğunu düşünenler arasında:

“Ameliyatımı 22 yaşında olsaydım ve 2 yıl sonra profesyonel tenise başlasaydım, dünyada benimle baş edebilecek bir kadın olamazdı.”

IAAF dahi testosteron düzenlemesini bilimsel kanıt eksikliği nedeniyle hayata geçiremiyor ama erkeklerin kadınlara oranla daha iri, daha geniş omuzlu olması, testosteronun kas gelişiminde oynadığı rol vs. gibi bir dizi avantajın varlığı aşikar. Yine de bu iddianın doğruluğu tartışma konusu çünkü trans kadınların ameliyat süreci ve sonrasında yaşadıkları fizyolojik değişimi hesaba katmıyor. Yazının devamında trans kadınların bu yaklaşıma yanıtlarını aktaracağım.

* Navratilova, 2017’de Avustralyalı tenis ikonu Margaret Court’u ırkçılık ve cinsiyetçilikle suçlayarak “LGBTİ’leri eşit haklardan mahrum bırakmak için sürekli bir çaba içinde. Trans çocukları ve yetişkinleri sürekli şeytanlaştırıyor” demişti. Yani haklı olup olmaması bir yana Navratilova’nın bir transfobik olmadığına, eleştirilerini bu saikle yapmadığına eminiz.

https://www.evrensel.net/yazi/83471/navratilova-ve-sporda-trans-kadinlar-tartismasi-1

Homofobik Yeni Akit: Cinsel istismarlar kiliseden soğuttu

$
0
0
Kilisede yaşanan cinsel istismar olaylarından dolayı, Katoliklerin yüzde 52'si Katolik Kilisesi'nden ayrılmayı düşündüğünü söylüyor.

İNŞ - BİLD işbirliği ile Almanya'da yapılan son ankete göre Katolik halkın yüzde 82'si kilisedeki cinsel istismarın uzun dönemde kendilerini olumsuz etkileyeceği görüşünde. Halkın yüzde 33'lük kesimi şu anda kiliseden ayrılmayı düşünüyor, yüzde 22 işe 'bunu yapmaya kararlı olduğunu ifade ediyorlar. Ankete katılan bini Katolik olmak üzere toplam 4 bin Alman vatandaşı cinsel taciz vakalarından sonra Kilise'ye bakışlarının değiştiğini söylüyor. Kilisenin cinsel istismara yönelik sıfır tolerans sözüne inananların oranı sadece yüzde 19 iken, yüzde 53 buna inanmadığını, yüzde 27 işe kararsız olduğunu söylüyor. İstismarı tetikleyen faktörler hakkında bekarlık yani rahibin evlilik sözleşmesinin cinsel istismar olaylarında en büyük etkiye sahip olduğu düşünülürken, kilise otoritesi ve eşcinsellik ise diğer etkenler arasında. Katılımcıların üçte ikisinden fazlası zorunlu bekarlığın kaldırılmasını ve Katolik Kilisesi'nin kadın rahiplere izin vermesinin gerekli olduğunu düşünürken, ankete katılanların yarısı Papa Francis'in istismar skandalları sonrası ortaya çıkan durumu iyi yönetemediği görüşünde.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/cinsel-istismarlar-kiliseden-soguttu-639312.html

"Michael Jakson 10 yaşımdan beri 7 yıl boyunca beni istismar ettt"

$
0
0

Pop'un Kralı olarak tanınan ünlü şarkıcı Michael Jackson hakkında şoke eden iddialar ortaya atıldı.
Pop'un Kralı Michael Jackson yaşamı boyunca çocuklara cinsel istismarda bulunduğu suçlamaları ile karşı karşıya kaldı.
Michael Jackson bahsi geçen iddialar için "Yatağımı erkek çocuklarıyla paylaştım, ancak bunda cinsel yön olmadı." açıklamasını da yapmıştı.
ABD'li yayın kuruluşu HBO dünyayı sarsacak Michael Jackson konulu belgesel 'Leaving Neverland'i yayınladı.
Çarpıcı belgeselde ünlü şarkıcı tarafından çocuk yaşta cinsel istismara maruz kaldığını iddia eden iki kişinin açıklamalarına yer verildi.
Michael Jackson tarafından cinsel istismara maruz kaldığını söyleyen James Safechuck ve Wade Robson, 1980'li yılların sonunda Pop'un Kralı olarak tabir edilen ünlü sanatçı ile yaşananları anlattı.
İkili, o dönem dünyanın en ünlü insan olarak kabul edilen Michael Jackson tarafından bir dizi cinsel istismara ve tacize maruz kaldığını söyledi.
İkilinin açıklamalarına göre James Safechuck 10 yaşındayken, Wade Robson ise 7 yaşındayken Jackson tarafından cinsel istismara uğradı.
Michael Jackson ile 5 yaşındayken bir dans yarışmasını kazandıktan sonra tanışan Wade Robson, ünlü şarkıcı ile Avustralya'nın Melbourne kentinde Bad Tour turnesi kapsamında birkaç gün geçirdi.
Bir dans yarışmasında birincilik elde eden Wade Robson bu sayede Michael Jackson ile tanışmasını sağlayan bileti kazandı.
Jackson ve Robson'ın ilk buluşmasında ünlü şarkıcı o günlerde çocuk yaşta olan Robson'dan ertesi gün de gelmesini istedi.
Ertesi gün Jackson'ın yanına annesi ile beraber gelen Robson ünlü şarkıcı ile otel odasında yaklaşık 2 saat geçirdi.
İki yıl sonra Robson ailesi ABD'nin Los Angeles kentini ziyaret ettikleri sırada Jackson ile iletişime geçti ve Jackson aileyi ikamet ettiği ünlü çiftlik Neverland'e çağırdı.
Jackson'ın büyüsüne kapılan aile çocuklarını Neverland'de birkaç gün geçirmesi için ünlü şarkıcıya emanet etmeyi kabul etti.
Robson'ın anlattıklarına göre cinsel istismar bu sırada başladı.

Safechuck ise Jackson ile 9 yaşındayken ünlü bir içecek markasının reklam çekimi sırasında tanıştı.
Anlattıkları son derece çarpıcı olan Safechuck, kendisini bir yıl sonra Jackson ile bir otel odasında evlenirken bulduğunu söyledi.
Fransa'nın başkenti Paris'te bir otelde Safechuck'ı odasına davet eden ünlü şarkıcı, o dönem çocuk yaşta olan Safechuck'a kendisini nasıl tatmin edeceğini öğretti ve garip bir evlilik töreni ile ünlü şarkıcının kendisi ile evlendiğini söyledi.
Safechuck'ın annesi ise ilk başlarda aklıma böyle bir durum gelmediği fakat neredeyse her akşam Jackson'ın, oğlunu odasına çağırması ve daha da ileri gitmesi sebebiyle bir şeylerden şüphelenmeye başladığını söylüyor.
O dönemde yaratıcılığının ve başarısının zirvesinde olan ve herkesin tanışmak için can attığı Jackson ile neredeyse her an birlikte olan Safechuck, böylece ünlü şarkıcının mutlu olduğunu ve kendisinin ise özel hissettiğini düşündü.
Jackson ile yaşadığını söylediği korkunç olayları tek tek anlatan Robson ise ünlü şarkıcının yaşamı boyunca gördüğü en cömert kişi olduğunu ve insanları sevdiğini de belirtti.
Robson, kariyer hedefleri doğrultusunda kendisine yardımcı olan Jackson tarafından yedi yıl boyunca cinsel istismara uğradığını da belirtti.

Hürriyet

Elektronik müzik grubu Prodigy'nin solisti Keith Flint 49 yaşında yaşamını yitirdi

$
0
0

Dünyaca ünlü elektronik müzik grubu Prodigy’nin solisti Keith Flint 49 yaşında yaşamını yitirdi. Flint, İngiltere’nin Essex şehrindeki evinde ölü bulundu. Essex Polis Departmanı Sözcüsü yaptığı açıklamada, “Sabah saat 8.10 gibi North End Brook Hill’deki bir kişinin sağlık durumuyla ilgili telefonlar aldık. Şahsın olay yerinde öldüğü anlaşıldı. Daha sonra akrabalarına bilgi verildi. Ölüm şüpheli olarak değerlendirilmiyor” ifadelerini kullandı.

Gruba dansçı olarak katılan Flint, 1996 yılında grubun ‘Fire Starter’ şarkısının vokalistliğini yaparak dikkatleri üzerine çekti. Ardından The Pordgy’nin ‘Berathe’, ‘Serial Thrilla’ ve ‘Fuel My Fire’ şarkılarında da vokalistlik yapan Flint tüm bu tekli çalışmalanı bir albümde topladı. Büyük başarıya ulaşan albüm gelmiş geçmiş en iyi dans müziği albümü olarak anılıyor.

Hürriyet

Luke Perry öldü

$
0
0
Perry, geçen hafta çarşamba günü Los Angeles'daki evinde geçirdiği  felç nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı.




“5 vakit namaz kılan eşcinsel torunlarımız olacak!” DİKKA HOMOFOBİ!

$
0
0
Kendi hayatımızı inşa etmekten bihaberiz. Yüzyıldan fazla bir zamandan beri başkalarının tayin ettiği bir hayatı yaşamaktayız.
   
Hatırlar mısınız; gençlerin ve bununla birlikte camilerin eşcinselleştirilmesi üzerine Malezya örneğini yazmıştım. Malezya'daki gençlerin hem ibadetlerini yerine getirip hem de eşcinselliğe özenen bireyler olarak hayatlarına devam ettiklerini anlatmıştım. Geçen haftaki yazımda da bu tezimi doğrular nitelikte olan NWO'yu (Yeni Dünya Düzeni'ni) yazmıştım. Bu haftaki yazımda da NWO'nun Türkiye'deki emellerini hayata geçirmesinin canlı örneğini yazacağım.

Sosyal medya kullanmayanlarınızın bilemeyeceği bir hadise yaşandı geçtiğimiz günlerde. Milli Eğitim Bakanlığı'nın Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü okullarda "Çocuk Yogası" yapılmasını teşvik ve tensip etti bir genelgeyle. Çocuklarımızın batıl inanç ve ritüellere yönlendirilmesi bir kenara İşin daha kötüsü bu eğitimi Ece Vahapoğlu'nun vermesi noktasında müdürlük karar yayınlamış. Peki Ece Vahapoğlu kim? Öteki kitabının yazarı. Peki bu kitabın konusu ne? Bu eserde başörtülü bir kadınla başka bir kadının yakınlaşmasını anlatmaya çalışan ve eşcinselliği masum duygulara karmaya çalışan bir hikâye anlatılmaktadır. Aynen şöyle demekte kitapta; “Türbanlı bir kız, öteki kesimden kız arkadaşına ilgi duyarsa… Bir kızla öpüştün mü hiç?" diye devam ediyor. Tabi takdir edersiniz ki sosyal medya etkisiyle bu genelge ve çalışma MEB tarafından hemen iptal edildi.

Artık işimize bakabiliriz değil mi? Siz devam edin ama ben gelecek adına endişelerimi sıralayacağım. Nedir o endişeler? Öncelikle Milli Eğitim Bakanımız bu genel müdürlük hakkında detaylı araştırma yapmalıydı ve hiç geç kalmadan görevden almalar ardı ardına gelmeliydi. Zaten bu çocuklar farklı sosyalleşme ortamlarında büyüdükleri için eşcinselliğe meyilli oluyorlar. Biz bu durumu çözmeye, anlamaya çalışırken birde bürokrasiden bu tarz çalışmalar yapılıyor ve işimiz hepten çıkmaza giriyor. NWO'nun emellerinden geçen yazımda bahsetmiştim ve yanılmadığımı görüyorum. İnanın bu çalışmalar İnsana/aileye ve ahlaka değil, ekonomiye/paraya/kasaya ve siyasete/masaya yönelik olarak sürdürülen oldukça başarılı çalışmaların doğal bir sonucudur. Eğer ki toplumu değiştirirseniz, devleti top ve tüfek kullanmadan ele geçirebilirsiniz. Adamlarında yaptığı budur.

Zihinsel/psikolojik/ideolojik eşcinselleştirme faaliyetlerini gör(e)meyen, kendi parçalanış kişiliğini göremeyen bir toplum haline getirilmeye çalışılıyor. Kendi hayatımızı inşa etmekten bihaberiz. Yüzyıldan fazla bir zamandan beri başkalarının tayin ettiği bir hayatı yaşamaktayız. Kendi doğurduğu ve evinde yetiştirdiği çocuğunda baş gösteren bir takım sapma davranışlara anlam veremeyen anne ve baba ile dolu Türkiye. Önümüzde duran Malezya, İran, Endonezya gibi ülkelerin gençlerine yapılanlardan ders çıkarmamız gerekirken biz sonunu göremediğimiz maceralara giriyoruz. Korkulu rüyalar görmemek adına hep birlikte bu taşın altına elimizi sokmalı ve gerekeni yapmalıyız. Hazırlanan plan ve projeler dikkatle incelenmeli ve görevlendirmeler hassasiyetle yapılmalı. Yarınlarımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız…

Abdullah Şenaslan

https://www.dirilispostasi.com/makale/5-vakit-namaz-kilan-escinsel-torunlarimiz-olacak-5c688d8a5fe8297b722e46ca?fbclid=IwAR3a1_k_L-lLtfZpPVJLpgEIqKvV9DSiNTPhmpGTFIc68iMeMsCGZ_blxDY

Göç idaresi müdürlüğü önünde bekleyen mültecilere polis saldırısı

$
0
0

Denizli'de kimliklerini yenilemek için Göç İdaresi Müdürlüğü önünde sabahlamak zorunda kalan mülteciler, polisin saldırısıyla karşılaşıyor.

Denizli’de her 6 ayda bir kimliklerini yenilemek için İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gitmek zorunda olan İranlı ve Afganistanlı mültecilere polis saldırdı.

Kimliklerini yenileyebilmek için her 6 ayda bir Denizli İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gelmek zorunda olan mülteciler, geceden sıraya girerek müdürlük önünde bekliyor, orada sabahlıyor. Mülteciler, kurum önünde sabahladıkları her gecede polisin geldiğini ve orada beklememelerini söyleyerek kendilerini dağıttığını ifade ediyor.

"POLİS RASTGELE BİBER GAZI SIKTI"
İranlı bir mülteci, "Göç idaresine bağlandıktan sonra bu kuyruk hep oluyor. Denizli doldu ama hala mülteci girişi oluyor. Çünkü hükümet mülteci başına Birleşmiş Milletler'den para alıyor, kişi başı 300 dolar civarı. O paradan bize vermiyorlar. Birazını Suriyeli mültecilere belki veriyorlardır. Burada da sıraya giriyorsun, 3-4 gün sonraya gel diyorlar. Polis sıraya dizmek istiyor. Sırada bir Afgan ve bir İranlı genç aralarında kavga etti. Polis de kavga bitmesine rağmen herkese rastgele biber gazı sıktı" diyerek yaşadıklarını aktardı.

Denizli İl Göç İdaresi Müdürlüğü önünde sabahlamak zorunda kalan mülteciler | Fotoğraf: Evrensel

Marksist.org'da yer alan habere göre, başka bir İranlı mülteci de müdürlük önünde yaşadıklarını “Pazar günü sabahtan gidip pazartesi sabahına kadar orada yatmamız gerekiyor. Polis gelip bizi kovuyor, bazen de biber gazı sıkıyorlar. Bu insanlık değil. Biz gece orada yatarken polis gelip bize küfretti. Sıra alacağız dedik, o beni ilgilendirmiyor dedi. Biz burada kalmazsak nasıl sıra alabiliriz? Polis bazılarının telefonlarını alıp içindeki görüntüleri sildi" sözleriyle aktardı.

Mülteciler, Ankara'da Göç İdaresi Müdürlüğüne gitmek için ınternetten randevu alabildiklerini ve randevu saatine göre kuruma gittiklerini belirtirken Denizli Göç İdaresi Müdürlüğünün elden sıra almalarını istediğini söyleyerek "Gece kapıda yatmamız lazım, göç idaresi öyle istiyor ama polis de gelip kovuyor" dedi.

"GÖÇ İDARESİ DE DİĞER KURUMLAR GİBİ AK PARTİ DENETİMİNDE"
İranlı bir mülteci, Birleşmiş Milletler'in mülteci belirleme sürecini Türkiye'ye devretmesinden sonra Evrensel'e mektup yazmış ve yaşadığı sıkıntıları anlatmıştı. İranlı mülteci, yazdığı mektupta "Türkiye'de iktidar dini bir siyasi çizgi izliyor. Göç İdaresi de diğer kurumlar gibi AK Parti denetiminde ve AK Partinin düşüncelerine sahip, inançlarına sahip insanlar çalıştırılıyor bu kurumlarda. Şimdi Göç İdaresi bir mültecinin dosyasını incelediğinde, bu inceleyen kişinin açık kafalı, özgür görüşlü birinin olması gerekiyor. Bu kişinin örneğin İran'dan neden çıkmak zorunda kaldığını ırkçı biri, şeriatçı biri incelediğinde, mülteciyi anlayabilmesine, yardım etmesine pek imkan yok. Şu an Göç İdaresinde böyle bir yetenek yok.  Geldiğimizden bu yana Göç İdaresi ile defalarca görüştük. Göç İdaresi geldiğimiz ülkelerdeki bakış açısını gösteriyor, ırkçı ve şeriatçı bir temelde yaklaşıyor. Örneğin İran'dan çıkmış bir hıristiyanım, Bahayiyim, solcuyum, gazeteciyim, yazarım. Göç İdaresine gitiğinizde, size öncelikle mesleğinizi soruyorlar. Ve siz gazeteci olduğunuzu söylerseniz, onlara sanki küfretmişsiniz gibi bir tutum alıyorlar. Kaç kere karşılaşıldı bununla, örneğin başvuran LGBTİ bir bireye Göç İdaresi’nde ibne diyorlar. Böyle düşünen biri Göç İdaresinde, nasıl yardım edebilir iltica edenlere" ifadelerini kullanmıştı. (Denizli/EVRENSEL)

https://www.evrensel.net/haber/374964/goc-idaresi-mudurlugu-onunde-bekleyen-multecilere-polis-saldirisi

Hakimiyet - Ahmet Özer'den homofobi: Vatikan eşcinsel ve Pedofili topluluğu

$
0
0
Allah'a (cc) ve Hz. İsa'ya (as) attıkları iftiralar ve Roma Yahudi'si Pavlus'un yalanları üzerine inşa ettikleri uydurma din ile dünyada milyonlarca insanın malına, kanına ve canına kasteden Vatikan yine büyük bir sapıklık rezaleti ile gündemde.Evlilik yasağı getirilen papazlar, fıtri ihtiyaçlarını gidermek için ya çocuklara, ya kilisedeki rahibelere, ya da kiliseye gelen kişilere tecavüz ediyor.İslam'a saldırmak için en sıradan hadiseyi kullanan medya Vatikan'a ses çıkarmıyor. Neden acaba?Katolik Hristiyanların merkezi Vatikan; taciz, tecavüz, eşcinsel ilişkiler ve hatta pedofili ile sürekli dünyanın gündeminden düşmüyor.Zira sağlam bir ruh, diri bir vicdanı olan kimsenin, içinde on dakika bile kalması imkânsız Vatikan'ın, tüm duvarlarını kan, gözyaşı, zulüm, soykırım ve hırsızlık süslüyor.Vatikan'ın kirli tarihi ve insanlık haysiyetini yok edici uygulamalarını bilen İtalyanların yüzde 60'dan fazlasının Katolikliği terk edip, ateist olması boşuna mı?Şeytan'ın bile akıl sır erdiremediği faaliyetlerin yapıldığı Vatikan'da kirlerin ifşa edilmemesi için, kardinalliğe terfi eden bütün mensupları, kilisenin sırlarının ölümüne korunması için yemen ettirilirler. Uymayanı bekleyen akıbeti gayet iyi bildikleri için, hiç kimse konuşamıyor.Fransız gazeteci, yazar ve sosyolog Fréderic Martél, Vatikanı ve Papalığı şu şekilde tanımlıyor.Papa Francesco’nun etrafında çalışan üst düzey din adamlarının yaklaşık yüzde 80’inin eşcinsel; Vatikan’ın da ‘dünyadaki en büyük eşcinsel topluluk’ olduğunu söylüyor.Geçtiğimiz günlerde Papa Francis, Amerikalı eski kardinal Theodore McCarrick'i, taciz ve tecavüz iddialarından dolayı kovmuştu.Son dönemlerde sıklıkla ortaya çıkan, Katolik Kilisesi'ne bağlı din adamlarının çocuklara yönelik cinsel istismar ve taciz vakaları nedeniyle Roma'da zirve yapıldı.Papa Franciscus, zirvedeki konuşmasında "Hiçbir cinsel istismarın üstü örtülmemeli ve küçümsenmemeli" dedi ama bugüne kadar bu sapıkların cezalandırılması için ciddi adımlar da hiç atılmadı.Sapkınlık, kiliselerde artarak devam ediyor.Papa Franciscus, alacağı tedbirlerle ahlaksızlığa neşter vurmak yerine "Cinsel istismar olaylarının, tüm kültürlerde ve tarihlerde bir fenomen olduğunu" ileri sürerek tüm kültürleri ve her milletin tarihini kötüleyerek herkese çamur atıp Vatikan’daki ve kiliselerdeki sapıklıkları sıradanlaştırmaya, önemsizleştirmeye kalkıştı.Sapık kilise adamları korunuyor mağdurlar suçlanıyorZirveye katılan başpiskoposlar adına konuşma yapan Avustralya'nın Brisbane Başpiskoposu Mark Benedict Coleridge de, "Cinsel istismara uğrayanların adalet ve şifa bulmaları için elimizden gelen her şeyi yapacağız.İstismara maruz kalanların daha fazla suçlanmayacağından emin olacağız” açıklamasıyla aslında kiliselerdeki sapık din adamlarının suçlanması yerine mağdurların suçlanıyor olduğunu ortaya koydu.Bu olanlar Türkiye’de veya Müslüman bir ülkede olsa idi ne olurdu?Vatikan ve Almanya’da olanlar resmen ve alenen ortada..Ama dünyadan kayda değer önemli bir tepki yok.Allah korusun Vatikan’da ve Almanya’da olanların onda biri Türkiye veya başka bir Müslüman ülkede olsaydı Batı dünyası kıyametleri koparmaz mıydı.Ama Batı hala “medeni” Müslümanlar ise hala “gerici.Müslümanlar, Batıyı sorgulamadığı, özgüven sahibi olmadığı ve kompleksten kurtulmadığı müddetçe de böyle olmaya devam eder..

Kaynak: Vatikan eşcinsel ve Pedofili topluluğu - Ahmet ÖZER

http://www.hakimiyet.com/vatikan-escinsel-ve-pedofili-toplulugu-13453yy.htm

Bir homofobik daha; Ekrem Arpak

Futbolcusu Andy van der Meyde: Eşcinsel eğilimler yaşadım ve Zlatan Ibrahimovic'i dudaklarından öptüm

$
0
0
Ajax, Inter ve Everton gibi takımlarda forma giyen Hollandalı eski futbolcusu Andy van der Meyde, kariyerinin ilk yıllarıyla ilgili çarpıcı bir itirafta bulundu. Van der Meyde, "Bir keresinde eşcinsel eğilimler yaşadım ve Zlatan Ibrahimovic'i öptüm" dedi.


Ajax'ta bir dönem Zlatan Ibrahimovic ile birlikte oynayan Hollandalı futbolcu Andy van der Meyde, Zlatan Ibrahimovic'i dudağından öptüğünü söyledi.

Van der Meyde - Zlatan Ibrahimovic

Bir televizyon programına katılan Andy van der Meyde, "Ajax'ta oynarken otobüste Zlatan'ın yanında otururdum. Bir keresinde eşcinsel eğilimler yaşadım ve onu dudağından öptüm. Birkaç saniye bana baktı ve sonra yumruklar attı" dedi.

Andy van der Meyde ile Zlatan Ibrahimovic, Ajax'ta 2001-2003 yılları arasında birlikte oynadı.

https://www.mynet.com/andy-van-der-meyde-den-escinsellik-ve-zlatan-ibrahimovic-itirafi-onu-dudagindan-optum-189549-myspor

Çağlar Cilara rşcinselleri savundu, TV5 gönderdi!

$
0
0
CHP'yi karıştıran adaylardan biri olan Alper Taş, Saadet Partisi'nin televizyon kanalı olan TV5'e eşcinselleri savundu. Sunucu Çağlar Cilara'nın, Taş'ın skandal açıklamalarına çanak tutması büyük tepkilere neden oldu. Tepkiler sonrası TV5 yönetimi, Cilara'yı kovdu.


CHP'nin Beyoğlu adayı Alper Taş, Saadet Partisi'nin kanalı TV5'te yayınlanan Gündemdekiler programına konuk oldu. Taş programda, LGBT'ler hakkında tartışılacak sözler sarf etti. Alper Taş'ın, başkan olması halinde LGBT meclisi açacağını duyurması, tepkilere neden oldu.

Kovuldu!

Programın moderatörü Çağlar Cilara, yayınlanan programın ardından kovuldu.

Konuyla ilgili açıklama yapan Cilara şu ifadeleri kullandı: "TV5 macerası da bitti. Türkiye'de gazeteciler siyasi kutuplaşmanın, kavganın, gürültünün arasında kalıyor. Ben sorumu sorarım, haber çıkarırım, 8 yılda 3 binin üzerinde program yaptım. On binin üzerinde programlarımdan haber çıktı. Soru sormaya devam edeceğim merak etmeyin."



TV5'ten LGBT propagandasına yaptırım

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Çok saygın biri" diyerek seçmenin karşısına çıkardığı CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş'ın, Saadet Partisi'nin yayın organında lezbiyen, gey ve biseksüellerle ilgili olarak yaptığı çalışmalarla adını duyuran LGBT hareketine destek vereceğini ve onlar için ayrıca bir meclis açacağını anlatması tartışmalara neden oldu. TV5, programın ardından bir açıklama yayınladı ve "Söz konusu düşünceler Alper Taş'ın kendi görüşleridir. Hiçbir şekilde TV5'i bağlamaz" ifadesine yer verdi. Açıklamada, yayın kurulunun söz konusu programı yayından kaldırma kararı aldığı da kaydedildi.

CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş, Saadet Partisi'nin yayın organı TV5 Televizyonu'nda, lezbiyen gey, biseksüel ve transeksüel hareketine destek veren LGBT hareketi üyelerine geniş haklar tanıyacağını açıklaması tartışmalara neden oldu.

LGBT üyelerinin baskı ve zulüm altında olduğunu savunan Taş, "LGBT'lilerin kendi meclislerinde aldıkları kararları ve sorunlarının takipçisi olacağım. Her zaman sözümüzün arkasındayız" dedi. Taş "Biz LGBT konusunda onların kendi meclislerinde aldıkları kararları ve sorunlarının takipçisi olacağım. Biz LGBT için söylediklerimizin her zaman arkasındayız. Dün da böyle düşünüyorduk"şeklinde konuştu.

TV5 yönetimi söz konusu programa ve programda konuşulanlara dair açıklama yayınladı.

Alper Taş'ın sözleri TV5'i bağlamaz

"Çağlar Cilara ile Gündemdekiler programına konuk olan Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş'ın canlı yayında sarf ettiği görüş ve düşünceler kendisine aittir. Hiçbir şekilde TV5'i bağlamaz" ifadesine yer verilen açıklamada, "TV5'in en temel yayın ilkelerinden birisi de toplumsal hassasiyetler ve ortak değerimizdir. Bu gerçeğe sadakatimiz bilinmesine rağmen söz konusu ifadelerin TV5'in genel yayın politikasının bir yansımasıymış gibi gösterilmeye çalışılması insaf, ahlak ve izandan yoksundur" cümlelerine yer verildi.

https://www.yenisafak.com/gundem/tv5ten-lgbt-propagandasina-yaptirim-3449832

Eşcinsel olduğu için ihraç edilen polis; Erkekle mi, kadınla mı yatacağıma ben karar verrim!

$
0
0
Polis memuru O.G., görevini iyi yaptığını belirterek “Özel hayatımdan kime ne?” diye konuştu.


Foto semboliktir ve olayla ilgili değildir; Finlandiyalı eşcinel bir aktivist polise aittir.
Eşcinsel olan 34 yaşındaki polis O.G., 2017 yılında görev yaptığı Van’da senelik izne ayrıldığı dönemde arkadaşı A.B. ile cinsel ilişki yaşadı. O.G., A.B.’yi yanına alarak polisevine çay içmeye gitti. O.G. kendisine ani bir görev çıkması nedeniyle ‘yarım saate dönerim’ diyerek A.B.’yi polisevinde bırakıp çıktı. Meslektaşları yabancı gördükleri için A.B.’ye kimlik kontrolü yaparak gözaltına aldı. A.B.’nin ifadesinde kendisiyle zorla cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi üzerine O.G. “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla tutuklandı. A.B. ise olayın ardından savcılığa giderek ifadesini baskı altında verdiğini, tutuklanan polis ile rızası dahilinde ilişkiye girdiğini söyledi. İfadenin ardından O.G. tutukluluğunun 8. gününde serbest bırakıldı, savcılık olayla ilgili takipsizlik kararı verdi.

Zonguldak’a tayini çıkan polis O.G. hakkındaki disiplin soruşturması 19 Kasım 2018 tarihinde karara bağlandı. O.G. meslekten ihraç edildi. İhraç kararına gerekçe olarak ise “Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunmak yahut bu fiili kendisine rızasıyla yaptırmak (doğal olmayan yollarla ilişki, ters ilişki, eşcinsel ilişki)” gösterildi. İhraç kararının ardından O.G. idare mahkemesine verdiği dilekçe ile yürütmenin durdurulmasını talep etti. O.G. dilekçesinde “tüm insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Tüm insan hakları, evrensel, birbirine bağımlı, bölünemez ve sıkı sıkıya bağlıdırlar. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği her kişinin haysiyetinin ve insanlığının ayrılmaz bir parçasıdırlar ve kötüye kullanma nedeni olmamalıdır” ifadelerine yer verdi.

‘İşsizim’

Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan O.G. ise sesini duyurabilmek için tüm kurumlara başvurduğunu söyleyerek “Benim kimle yatacağıma ben mi karar vereceğim yoksa başkaları mı? Özel hayatımı yaşayamayacaksam ben neden yaşıyorum? Soruşturma kapsamında görüştüğüm yetkililer bana, ‘bu ülkede polislik yapamazsın’ dediler. Neden yapamayacakmışım? Ben mesleğini düzgün yapan bir insanım. Şu an işsizim. İş arıyorum. Mağduriyetimin ise acilen giderilmesini bekliyorum” dedi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1277727/Escinsel_polis_ihrac_edildi.html

CHP'nin Beyoğlu adayı: LGBT'nin suçu ne

$
0
0
Saadet Partisi'nin kanalında konuşan yapan Alper Taş, Beyoğlu'na başkan olması halinde LGBT için meclis kuracaklarını söyledi.


Cumhuriyet Halk Partisi, 31 Mart yerel seçimleri için Beyoğlu'nda komünist Alper Taş'ı aday gösterdi. Alper Taş'ın, daha önce Apo posteri önünde konuşmalar yapmış olması tartışmalara neden olmuştu.

Son olarak Saadet Partisi'nin kanalı TV5'e konuk olan Alper Taş, yine tartışmalara yol açacak ifadeleriyle haber oldu.

Daha önce Beyoğlu'na başkan seçilmesi halinde LGBT bireyler için meclis kuracağını söyleyen Alper Taş, Saadet'in kanalında kararın gerekçesini savundu.

"ALLAH ÇEŞİT ÇEŞİT YARATTI DİYORSUNUZ"

Alper Taş, "Yaratılanın severiz Yaradan'dan ötürü. E noluyor o zaman LGBT'lere. Niye bu kadar öfke duyuyorsunuz. Onlar da Allah'ın yarattığı kul. Öyle yaratmış. Ne onların suçu? Madem inancınızın gereği, Allah insanları çeşit çeşit yarattı diyorsunuz. E onların tercihleri sonradan oluşmuş bir tercih değil ki. Sonuç itibarıyla onlar öyle bir cinsel dürtüyle bir kimlik edinmişler. Yani insan özel olarak, bilinçli bir tercihle o yola girmiyor ki. Doğasında olan bir şey." ifadelerini kullandı.

https://www.ensonhaber.com/chpnin-beyoglu-adayi-lgbtilerin-sucu-ne.html

Temel Karamollaoğlu'nun onur anlayışı LGBTİ mi?

$
0
0
Necmettin Erbakan Hoca'nın kurucusu olduğu TV5 kanalı Zillet İttifakı'nın Beyoğlu adayı Alper Taş'ı konuk ederek LGBTİ güzellemesi yapmasına fırsat verdi. Erbakan Hoca'nın kemiklerini sızlatacak bu olay sonrasında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'na büyük tepki gösterildi.

Terör örgütünün de destek verdiği Zillet İttifakı'nın Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş'ın Necmettin Erbakan'ın kurduğu TV5 kanalında LGBTİ güzellemesi yapmasına verilen tepkiler giderek artıyor. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'na da "Erbakan'ın kemiklerini sızlatıyorsun" sözleriyle tepki gösteren vatandaşlar yaşanan bu skandal karşısında sessiz kalmadı.

BU MU ONUR ANLAYIŞIN KARAMOLLAOĞLU?
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen "Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı Anma ve Anlama" programında konuşan Karamollaoğlu'nun "Vefatının 8. yılında Erbakan Hocamıza olan ihtiyacı daha derinden hissediyoruz. Nezaketi, siyasi duruşu, ilmi bize çok şey öğretti. Biz onurlu siyaseti Erbakan Hocamızdan öğrendik. Hepimize örnek olacak çok önemli tavır sergiledi." sözleri büyük tepki çekti. LGBTİ güzellemesi yapan ve terör örgütünün desteklediği adayların yanında yer alan Karamollaoğlu'nun bu sözleri sonrası, "Erbakan'dan öğrendiğin onur anlayışın bu mu?" sorusu akıllara geldi.


.28 ŞUBAT SÜRECİNDE DE SESSİZ KALMIŞTI
28 Şubat Postmodern Darbesinde de Necmettin Erbakan'a gerekli desteği göstermeyen Temel Karamollaoğlu, o günlerde sergilediği tavırlar nedeniyle de eleştirilmişti..

https://www.takvim.com.tr/guncel/2019/03/05/temel-karamollaoglunun-onur-anlayisi-lgbti-mi

Alper Taş'a LGBTİ sorusu programı bitirdi!

$
0
0
Gazeteci Çağlar Cilara TV5'ten ayrıldı. TV5'ten yapılan açıklamada, CHP Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş'ı konuk ettiği programın yayından kaldırıldığı belirtildi. Taş programda yaptığı açıklamada başkan olması halinde LGBTİ+ meclisi açacağını söylemişti.


Saadet Partisi’ne yakınlığı ile bilinen TV5, gazeteci Çağlar Cilara ile yollarını ayırdı. Cilara geçtiğimiz haftalarda CHP’nin Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Alper Taş’ı “Gündemdekiler” programına davet etti. Programda başkan olması halinde LGBTİ+ meclisi açacağını söyleyen Taş’ın bu sözleri kanal yönetiminin tepkisini çekti.

‘SORU SORMAYA DEVAM EDECEĞİM…’

Bu olayın ardından kanalla yolları ayrılan Çağlar Cilara konuyla ilgili olarak Twitter’dan yaptığı açıklamada, “TV5 macerası da bitti. Türkiye’de gazeteciler siyasi kutuplaşmanın, kavganın, gürültünün arasında kalıyor. Ben sorumu sorarım, haber çıkarırım, 8 yılda 3 binin üzerinde program yaptım. On binin üzerinde programlarımdan haber çıktı. Soru sormaya devam edeceğim merak etmeyin” dedi.

TV5’TEN AÇIKLAMA

Tv5 konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada programın yayından kaldırıldığını açıkladı. Açıklamada, Taş’ın görüş ve düşüncelerinin kanalın yayın politikası gibi yansıtıldığı ve bunun seçim dönemi nedeniyle kasıtlı olarak yapıldığı belirtildi. Açıklamada, “Seçim öncesi oluşturulmaya çalışılan bu algı operasyonlarına fırsat vermemek için TV5 yayın kurulu, söz konusu programı yayından kaldırma kararı almıştır. TV5 bundan önce olduğu gibi bundan sonra da toplumsal hassasiyetleri ve ahlaki değerlerimiz önceleyerek yayınlarını kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir” denilerek programın yayından kaldırıldığı belirtildi.

‘PROGRAMA SON VERMEK SON TERCİH OLMALIYDI’

SAADET’in Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Ali Aktaş, programın kaldırılmasıyla ilgili Twitter’dan açıklamalarda bulundu. Aktaş; “Biz fıtrata aykırı cinsel yönelimleri çirkinlik olarak görüyoruz. Fıtrata muhalefet olarak görüyoruz. Cinsel yönelime ilişkin bu bakışımız haricinde yaşam hakkı, sosyal hayatta bir insan olarak saygı görme ve hayata katılma ve benzeri hususlarda bir fark görmek imkanı yoktur. Bütün bunlarla birlikte konuğun sözlerine bakışı ifade eden ve düşüncemizi izah eden bir açıklama ile yetinilmesi mümkün ve hatta daha değerli iken gelecek vaat eden bir televizyon sunucusunun programına son vermek son tercih olmalıydı. Şahsi görüşüm budur” dedi.

The Eternals’ın ana karakteri eşcinsel mi olacak?

$
0
0
Marvel Sinematik Evreni’nin yeni dönemdeki en büyük filmlerinden biri olması beklenen The Eternals’ın ana karakteri çizgi romanlara göre farklı olacak.


ThatHashTagShow tarafından ortaya yeni bir bilgi ve iddia ortaya atıldı. Bu bilgi Marvel Studios’un 39-40 yaşlarında, fiziksel olarak süper kahramana benzeyen bir başrol oyuncusu aradığı ve bu oyuncunun da eşcinsel olmasını tercih edeceği şeklinde ortaya çıktı. Bu oyuncu seçiminin ardından da bu arayışın The Eternals için olduğu belirtildi.

Açıkçası eğer bu sızıntı doğruysa Marvel The Eternals’ın önde gelen karakterlerinden biri olan Ikaris’i eşcinsel yapmayı planlıyor olabilir. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa bu karakter çizgi romanlarda Margo Damian ile aşk yaşıyordu. Belki MCU Margo Damian’ının cinsiyetini değiştirebilir. Ancak kesinlikle eşcinsel bir rol için eşcinsel birinin aranması beklenmedik oldu. Genelde Hollywood’da bu tarz karakterler de eşcinsel olmayan ama ünlü olan oyuncular tarafından canlandırılıyor. Eh, umuyoruz ki aynı zamanda Valkyrie gibi tek sahnelik bir şey olmaz.

https://www.saklikumanda.com/the-eternals-filmine-marveldan-buyuk-degisiklik/

"İçinde eşcinsel olmayan senaryoları kabul etmiyorlar"

$
0
0
Netflix hakkında “derin operasyon” dışında söyleyeceğiniz var mı?

Netflix’in sermayesinde ABD ordusuna silah satan şirketler, ABD hükümetine çalışan güvenlik danışmanları var, doğru. İçinde eşcinsel olmayan senaryoları kabul etmiyorlar, doğru. Her dizisinde muhakkak bir eşcinsel var, doğru. Hatta bazı dizilerinde normal kadın ve erkekler “sapık azınlık”, eşcinseller ise “doğal çoğunluk" olarak anlatılıyor doğru. İnsanı insan olarak kabul etmeyen, cinsiyet sınıflarına göre tasnif edilmiş batılı toplum anlayışının -ki bu anlayışa göre, en üstün cins kadınlar, onun altında eşcinseller, onun altında köpek ve kedi başta olmak üzere evcil hayvanlar ve en altta erkekler- mühendisliğini yapıyorlar, doğru. Ölümüne tüketip ölüme sürüklenen hedonist bir kuşak yetiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar, doğru.

Tüm bunlar doğru; doğru da -özür dilerim, biliyorum kızacaksınız ama- Türk sinema sektörünün bilhassa dizi sektörünün ve dahi TV kanallarının Netflix karşısında hiçbir çaresi yok (zaten çok farkları da yok). Bu durumda ya sakince kenara çekilip, efendi gibi olacak olana rıza gösterirler ya da platformlar hepsinin kafasını gözünü kıra kıra yolun kenarına atar. Gerçi Netflix’e itiraz edenler çok matah adamlar da değil ya, neyse. 1909’dan beri şikayet edip ağlamaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz. Bana kalırsa sinemacılar “Şu ana kadar iyi kazandık, meşhur da olduk, yeter bize.” deyip evlerinde efendi efendi yaşlansınlar.

Kendinden olmayanı yok sayan, kibirli, ucuz taklitçiler olmasına rağmen üstenci, sen, ben, bizim oğlan; 14 kişi arasında top çeviren, beş para etmez sıkıcı filmleri sinema; dakikalarca boşluğa bakan “ölümü gelmiş mandaların son anları belgesellerini” de dizi diye zorla izleten “sanat mafyası”na Netflix müstahak aslında. Mesele tek başına Netflix de değil. Tüketici, sinemacıların tahakkümünden rahatsız. Bu, baskıcı tekelden bıkmış olan milyarlarca izleyiciyi gören Apple, 25 Mart tarihinde açıklamayı planladığı üzere Netflix’e rakip oluyor, sen de ol. “Amazon Prime” giderek büyüyor, sen de büyü. “Youtube Premium” düşük bütçeli bağımsız filmleri ve büyük bütçeli YouTube için çekilmiş özel filmleri satmaya hazırlanıyor, sen de hazırlan. İngiliz BBC ve ITV, Britbox Platformu’nu kurup, rekabetçi bir fiyatla piyasaya girdi, sen de gir. İsrail, video platformu başlatıyor, sen de başlat. Fransa ve Almanya, ortaklaşa “EuVideo” servisi açıyor, sen de aç.

*****

Hatta yine Fransa, İsrail’le birlikte Kuzey Afrika’da başka bir video platformu kurmak için çalışmalar yapıyor, sen de yap.

Sinemacılar seyirciyi boğdular. Çizgi altı, yeteneksiz adamlar -sırf ideolojik dayanışma sayesinde- film dünyasının şımarık mafyaları oldular. Sinemacılar, “kendilerinden olmayan” sanatçıları boğdular. Kendilerinden olmayana alan açmak ne kelime; saldırdılar, kovaladılar. Uzaktan bakıp “Beter olun.” diyesim var; ama işin sonunda emperyalizm, işgalini derinleştirecek.

Şimdi daha burnunu gördüğümüz bu canavarı, siz, 2020 olunca izleyin. Eze eze geçip gidecek. 5G yaygınlaştığı anda oyun, film, eğitim, habercilik kökünden değişecek. Nerdeyse gerçekle aynı seviyede, düşük gecikme süreleriyle internete bağlanabilmek demek, onlarca hatta yüzlerce zettabayt veriyi avucuna almak demek. Bu da işler kökünden değişecek demektir. Ben, kenarda yediğim çekirdeklerin kabuğunu yere tükürerek “Ama onlar sanatı bitirecek, ama bunlar toplumun ahlakını bozacak.” diye dedikodu yapıyorum. Moda deyişle, “Winter is coming!” Boşuna ağlamasın kimse; çünkü siz merhamet etmediniz, size de merhamet edilmeyecek. Dünyada hiç kimsenin size bir borcu yok. Türkiye’de hiçbir vatandaşın size bir borcu yok. Kazandığınız paralarla büyük ekran bir televizyon alın, Netflix izleyin. Beğenmiyorsanız daha iyisini yapın.

Daha iyisini yapmak zor değil. Binlerce film, dizi ve belgesel sunan Netflix aslında bildiğiniz çöplük. Her 100 projeden biri öne çıkıyor ve elbette senaryosu ve prodüksiyon kalitesi gerçekten iyi çalışma ama kalan 99 iş kelimenin tam manasıyla çöp. Netflix’e abone olan herkes birinci aydan sonra “İzlenecek bir şey kalmadı.” der. Nasıl yani, insanlar binlerce filmi ve diziyi bir ayda izleyip bitiriyor mu? Hayır, bir iki film ve diziden başka oturup izlenebilecek, para ödemeye değer bir iş yok aslında. 5 dizi, 3 film (hadi bu sayılar 5 yerine 10, 3 yerine 6 olsun) bitti, hepsi bu kadar. Bir yerine iki kaliteli iş yayınlayan, rahat rahat rekabet etmeye başlayabilir. Başlar ve kalite devam ederse rekabet de devam eder. Bu işin püf noktası, çağın “abonelikler çağı” olduğunu idrak edebilmek. Film, müzik, haber, kitap hatta market alışverişleri ya da araba almak bile abonelikler üzerinden yürüyor artık. “Ben evde değil sinema salonunda film izlemek istiyorum.” diyenler bile yine abone olarak izliyorlar. Mesela “Sinemia” abonesi oluyor gençler, aynı Netflix’te olduğu gibi aylık ya da yıllık sabit abonelik ücreti ödüyorlar ve sınırsız olarak (günde 1 film) istedikleri sinema salonunda istedikleri filme ücretsiz olarak gidiyorlar. Mesela, araba satın almaya da gerek yok; abonelik ücretiyle istedi arabaya binecek insanlar. Bu çağ, abonelikler çağı. Yani hizmet, mal, film, oyun, müzik, haber, araba hatta tencere tava dahil, aklınıza ne geliyorsa, müşteri için seçip kataloglar hazırlayan ve abonelik ücretiyle kullanıma sunan şirketlerin inanılmaz cirolar yapacağı bir çağda yaşıyoruz.

Bu işin bir de imparatorluğa hizmet boyutu var elbette. MÖ 500’lerde Helenliler ve Persliler arasında yaşanan savaştan bu yana, bütün savaşlar, ticaret yolları sebebiyle yapılmıştır ve taraflar kendi imparatorluklarının yaşam biçimini teklif etmek ya da dayatmak için savaşmışlardır. İngiltere de Britbox’ı kurarak kendi imparatorluğuna hizmet edecek elbette; ama Fransa da Almanya ile ortak bir video platformuna hazırlandığı gibi İsrail’le de başka bir ortaklık halinde, Kuzey Afrika için de ayrıca bir video platformu daha kurdu. Fransa ve İsrail, Cezayir’i ortaklaşa sömürdükleri için, video platformunda da ortak olmuşlar. Cezayir merkezli bu platform, Arapça konuşulan ülkelere Arapça ve Fransızca filmler servis edecek. Kendi kendini kolonileştirmeye dünden razı, müstemleke görmüş Cezayirli akademisyenler de (elbette bazıları) buna destek oluyorlar ama öte yandan zaten Cezayir’in ana dili Fransızca sayılır artık. Tam burada diyorum ki: “Kuru kuruya komplo teorilerle gevezelik yapmasın kimse boşuna.” Senin ülkende 3 milyon Suriyeli var! Bu, Arapça filmler üretmek, Arapça platformlar kurmak için büyük bir fırsat ama bizim faşist dangalaklar, “Bunlar bebek maması yiyor, çocuk doğuruyor.” diye köşe yazsınlar anca. Arapça/Türkçe diziler çekip Afrika’dan, Cidde’ye kadar milyonlarca insana mal satabilir, Türkiye’yi teklif edebiliriz, halbuki. Bir kişi niyetlense buna, ülkedeki bütün okumuş-yazmış mankurt tayfa, Alman ve İngiliz’in verdiği gazla sokağa dökülür, Arapça dizileri protesto eder. Ama İngiliz, Fransız, Yahudi yapınca “sanat” olur.

Ezcümle; adı bugün Netflix, yarın başka bir şey olacak. Çağı koklamışlar ve boş zaman sosyolojisini tezgaha dönüştürüp, hem kendilerini teklif ediyor hem de para kazanıyorlar. Sen de yap; daha iyisini, daha yenisini, daha kalitelisini, daha ucuzunu, daha çok satanını yap.

https://www.dirilispostasi.com/makale/netflix-hakkinda-derin-operasyon-disinda-soyleyeceginiz-var-mi-5c7c51d7c0d1c5670163bf9d
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live