Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Türkiye'nin müzik dahisi ve popstarı, PRENS'i Kenan Doğulu!

$
0
0

"Bu konser bizim için çok başkaydı, çok özeldi! İmkansızı başaran harika ekibime, canavar gibi çalan müzisyen arkadaşlarıma, beni bu özel konserde yalnız bırakmayan KDFC'ye, muhteşem seyircime ve konserde emeği geçen yüzlerce kişiye sonsuz teşekkürler! Daha nice dev konserlere..."



Transkültür ve transcinsiyet tehdidi karşısında gençlerimiz /HOMOFOBİ)

$
0
0
Şu an Sarayın Gözdesi diye bir film oynuyor. 18. yüzyıl İngiltere ve Fransa arasındaki savaş döneminde sarayda kendi keyfine bakan kraliçeyi konu ediniyor. Kraliçe ve etrafındaki arkadaşları ve yardımcılarıyla lezbiyen hayatı anlatılıyor. Film, 18 yaş üstü gösterime girmesi gerekirken kanunlara göre Türkiye’de 13 yaş üstü diye belirlenmiş. Buradan çıkan sonuç dehşet! Çünkü ergenliğin daha başında olan çocuklarımız sapkın ilişkilerle baş başa bırakılıyor. Üstelik bu filmler, porno algısı ile de birleşerek “ayıp” ve “kötü” içine de yerleşmiyorlar. Sıradan ve normal gösteriliyor.

K-POP diye bir müzik ve dans türü genç ergenleri kasıp kavuruyor. BTS grubu başlı başına araştırılması gereken bir sosyal fenomen. 12-18 yaş grubu genç ergenleri hedefliyor. Güney Koreli bir grup genç erkek, tam bir “trans kültürü” içine yerleşiyor. Erkekler, ancak kadın gözüküyorlar. Giysileri, küpeleri, takıları, her birinin farklı saç renkleri, boyalı yüzleri ve dudakları, seksi kadın gösterme çabaları… Dans, müzikten öne çıkıyor. Hareketler kadınımsı. Şekilden şekle giren davranışlar. Bir harmoniden çok bir kaos. Trans kültürü diyorum buna. Kültürel imgelerin anlam dünyaları arasında bir bütünlük, uyum ve harmoni yok. Kaos, oluşum, hareket, akış öne çıkıyor. Post-modern kültürün çeşitliliği aşan karmaşa ve nihilizmi yansıtıyor. İyi ve kötü farklılığını belirsizleştiriyor. Geçişgenlik ve akış belirleyici.

Sınırları, normları ve düzeni alt üst eden imgeler var. Erkek ancak erkek değil. Genç ama çocuk gibi. Yaşlar ve cinsiyetler arasında yaylanan bir cinsiyetsizlik ve yaşsızlık. Çocuk da olabilirler, genç de. Kadın da olabilirler erkek de. Transcinsiyettir bu. Yani cinsiyet ötesilik. Aslında cinsiyet akışkanlığı da denebilir. Akışkanlık burada tamamen bilinmezliği, değersizliği, bedensizliği, cinsiyetsizliği temsil ediyor. Eğlence ve haz belirleyicidir. Eğlenmek ve haz almak! Bütün her şey bunlara feda ediliyor. Yeter ki eğlenelim ve haz alalım! Gerişi boş!

Bir “yumuşak kültürün” var oluşudur bu. Yumuşak kültür, çünkü genç ergenlerin naifliği üzerinden kendisini sergiliyor. Masum gibi gözüküyor. Zaten sert, isyancı, hart bir anlatım yok. Tamamen femin, duygusal, masum görünümlü ve çocukça. IŞİD’in sert isyancılığına karşı şarkıcı genç ergenlerin yumuşak isyancılığı bu. Aynı küresel varlığın iki ucu. Birisinde bombalanan evler, katledilen insanlar ve tecavüze uğrayan kadınlar, diğerinde ise bombalanan cinsiyet değerleri, katledilen normlar ve tecavüze uğrayan anlamlar. Yumuşak kültürü üreten, paketleyen ve pazarlayan bir endüstri var artık. Çeşitli kültür şirketleri bunlar. Doğrudan eğlence şirketleri adıyla anılıyorlar zaten. BTS grubunu da dizayn eden bu şirketler. Kapitalizm, insan ruhunun çılgınlıklarından sonuna kadar kar elde etmenin peşinde. Namusu bile satar! Onun için ruhların, namusun, değerlerin ve insanlığın hiçbir kıymeti yok. Sadece kar var! Hakikat de bu, varlığın özü de.

K-POP “trans kültürü”, tam anlamıyla sosyal kimlik inşa çabasına dayanıyor. İnsanların her zaman ihtiyaç duyduğu sosyal aidiyet hissi veriyor. Genç ergen, ailesi ile protest ilişkilerine girip aile dışı bir sosyal kimlik geliştirmeye ihtiyaç duyduğu dönemde ona alternatif olarak bu grup kendisini sunuyor. Nasıl bir grup kimliği ve aidiyeti? Sanal, zevkperest, trans, yumuşak kültür ve anomik. Bundan dolayı da genç ergenlerin kimlik krizlerine cevap veremezler. Ancak bir süre duygusal yoğunluklu bir “kimlik yanılsamasına” yol açarlar. Yani bu grupla ve anlamlarıyla duygu üzerinden özdeşleşen gençler kimlik kazandıklarını sanırlar. Sahih olmayan, gerçeklikle örtüşmeyen bir yalan yaşama durumudur bu. Genç ergenler bunun farkına vardıklarında başka bir varlığa dönüşürler. Bunalımlı, tatminsiz, hazcı ve duygu merkezli bir varlıktır bu. Hayal kırıklığı ve tatminsizlik içinde başka yeni şeyleri bulma peşinde sürüklenirler. Elbette “kültür şirketleri”, bunu bilirler. O nedenle onlara yeni “kültür hapları” üretirler. Mutluluğu bu defa bununla vaat ederler.

Ülkemiz genç ergenlerini doğrudan hedefleyen filmler ve müzikler kimlik krizlerini daha fazla derinleştirmeye yarıyorlar. “Trans kültürü” ile ahlak ve değer sınırlarını alt üst ediyorlar. Teröristlerin ülkemizin sınırlarını delip geçerek ürettikleri tehdit ne kadar büyükse, bizim değer sınırlarımızı alt üst ederek topraklarımıza akan bu “trans kültürü” de gençlerimiz için o kadar büyük bir tehdit.

https://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/transkultur-ve-transcinsiyet-tehdidi-karsisinda-genclerimiz-2049543

İngiltere’de transseksüel’ler için ayrı cezaevi kurulacak!

$
0
0
İngiliz Adalet Bakanlığı temsilcileri transseksüel için Londra’da özel bir hapishane kurulacağını açıkladı.

Bugün İngiltere televizyon kanallarının yayınladığı haberde,cezaevi İngliz Başkentinin güneyindeki ıslah kurumlarından biri fliegel’de yer alacak. Bu bölümün ilk mahkumları erkek olarak doğup fakat kendilerini kadın hissedenler olacak

Bu karar korkunç olay sonrasında alındı
İngliz Adalet Bakanı bu kararı İngiltere’nin batısında olan Yorkshire County hapishanesinde meydana gelen korkunç bir olaydan sonra karar verdi.Cezaevinde Karen White adında bir transseksüel mahkum üç ay boyunca iki koğuş arkadaşına tecavüz etti.

Kendisini bir kadın olarak adlandırmasına ve kadın kıyafetleriyle giyinmiş olmasına rağmen, cinsiyet değiştirme ameliyatı olmadı ve hormonal ilaçlar almadı.

İngiliz gazetecileri, ülkedeki transseksüel mahkumlarının neredese yarısının farklı cinsel saldırı biçimleri için hapse girdiğini belirtti.

Kaynak: Vesti.ru

Editör: Dunyagozel Rejepbayeva

https://derinanaliz64.wordpress.com/2019/03/04/ingilterede-transseksueller-icin-ayri-cezaevi-kurulacak/

BİR GAY FİLMİNDE NOEL BU KADAR MI GÜZEL ANLATILIR

$
0
0

ÖNCEKİ gece Netflix’te “Pose” dizisini izlemeye başladım. Gay’lerin, travestilerin, drag queen’lerin dünyasını anlatan harika bir dizi.

Senaryo mükemmel, oyuncular, kast olağanüstü...

Dizinin özellikle Noel zamanını anlatan bölümünde bol bol ağladım.

Bir kere daha anladım ki, samimi bir insan duygusu güzel anlatılınca film de güzel oluyor.

Ve Netflix, giderek vasatlaşan, hoyratlaşan ve güdükleşen bu popülizm çağında, insanlara harika vahalar açmaya devam ediyor.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/arilar-ulkeyi-bolerse-adaletin-omru-ne-olur-41139214

FENERBAHÇE'NİN DESTEKLEDİĞİ HEFORSHE HAREKETİ 2 MİLYON İMZAYI AŞTI

$
0
0
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (UN Women) dünya çapında başlattığı HeForShe hareketi 2 milyondan fazla destekçiye ulaştı.


Kulübümüz, Kasım ayında Tüpraş’ın desteğiyle Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin HeForShe hareketine katıldığını açıklamış; spor alanında bir ilki gerçekleştirerek daha iyi bir toplum, daha iyi bir gelecek ve aydınlık yarınlar için ‘Birlikte Eşitiz!’ demişti.

Futbol takımımızın, formamızın kolunda logosunu taşıdığı; “eşitliğe ancak kadınlar ve erkekler omuz omuza verdikleri zaman ulaşabiliriz” diyerek erkekler başta olmak üzere tüm bireyleri toplumsal cinsiyet eşitliği için harekete geçmeye çağıran HeForShe kampanyasına destek dünya çapında artarak sürüyor.

Siz de toplumsal cinsiyet eşitliği için sadece birkaç saniye ayırarak imza atabilirsiniz.

Link: https://www.heforshe.org/tr

8 yaşındaki kendi erkek çocuğunu istismardan tutuklandı

$
0
0
Çocukları ‘tacizden koruma’ hedefiyle kurulan bir derneğin başkanı Erhan N., 8 yaşındaki erkek çocuğunu istismardan tutuklandı ve hakkında dava açıldı. Baba suçlamaları kabul etmezken iddianamede çocuğun beyanlarının tereddüte yer bırakmadığı, cinsel istismar suçunun oluştuğu belirtildi.

Böyle rezalet görülmedi. Çocuk koruma derneği başkanı, oğlunu istismardan tutuklandı.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye göre, çocukları cinsel istismardan korumak hedefiyle kurulan bir derneğin başkanı olan Erhan N., 2 yıl önce eşinden ayrıldı. Mahkeme Erhan N.’nin çocuğuyla her ayın 1. ve 3. haftasonları görüşmesine karar verdi.

‘BABAM NEDEN ÖYLE ŞEYLER İZLETİYOR’

Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre 11 Şubat günü annesi, oğlunun sürekli cep telefonuyla oynaması üzerine, “Sürekli bunlarla vakit geçiriyorsun ancak bunlar zararlı” diyerek uyarıda bulundu. Çocuk ise annesine “Madem zararlı babam neden bana öyle şeyler izlettiriyor” dedi. Durumdan şüphelenen anne, oğluna babasının kendisine ne gibi şeyler izlettiğini anlatmasını istedi. Çocuk da çıplak kadın ve erkeklerin olduğu videoları izlettiğini anlattı. Bunun üzerine anne, oğluna babasının farklı bir yerine dokunup dokunmadığını sordu. Çocuk da annesine babasının özel bölgelerine dokunduğunu belirtti. Anne çocuğuyla yaptığı görüşmenin ardından 14 Şubat’ta karakola giderek şikâyette bulundu. Çocuğun Ankara ÇİM’de beyanı alındı.

İDDİANAME: İFTİRA ATMASI İÇİN NEDEN YOK

Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla 26 Şubat günü tutuklanan Erhan N. ise ifadesinde suçlamaları reddetti. Erhan N., oğluna cinsel içerikli video izletmediğini ve şehevi duygularını tatmin amacıyla oğlunun özel bölgelerine dokunmadığını savundu. Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 27 Şubat tarihli iddianamede şu değerlendirme yapıldı: “Mağdurun aşamalardaki istikrarlı, samimi, ısrarlı ve herhangi bir tereddütte mahal bırakmayan beyanları, mağdurun şüpheliye iftira atması için ortada geçerli bir sebep bulunmayışı nazara alındığında, şüphelinin kişisel ilişki tesisi sırasında oğlu olan mağdura evinde müstehcen içerikli görüntülerin yer aldığı videoyu izletmek, ardından müstehcenlik ve çocuğun cinsel istismarı suçlarını oluşturulduğu kanaatine varılmıştır.”

http://www.gazetevatan.com/boyle-rezalet-gorulmedi-cocuklari-koruma-dernegi-baskani-oglunu-1242848-yasam/

Freddie Mercury'nin "gizli oğlu" hakkında veriler var

$
0
0
Freddie Mercury'nin "gizli oğlu" hakkında veriler var. ABD’deki bir raporda, Freddie Mercury’nin Almanya’da “gizli bir oğlu” olduğu iddia edildi. Vahiy, kişisel gazetelerin satışı da dahil olmak üzere, Bohemian Rhapsody filminin başarısının ardından ortaya çıkan yıldızın yaşamıyla ilgili daha kişisel detaylar olarak ortaya çıkıyor.


Rapora göre, Kraliçe şarkıcı 80'lerin başında Münih'e taşındı ve kendisini bir çocuk babası olduğu yerel parti sahnesine soktu.

Bir kaynak şöyle dedi: 'Anne Freddie ve çetesiyle parti yapardı. Ama hamile kaldığında aniden o kalabalığın içinden düştü. '

Yayını adlandıramayan anne, babanın kim olduğundan emin olmasa da Freddie olduğundan şüphelendiğini iddia ediyor.

Kaynak, “Bir zamanlar bıyık bıraktı ve Freddie gibi görünüyordu” dedi.

Efsanevi saldırganın biseksüel olduğu biliniyordu, yatağını bir sürü erkek ve kadınla paylaştığına inanılıyordu.

Kaynak, “Freddie'nin cinsel bir iştahı vardı, bu yüzden etrafta bir erkek olmasaydı, bir kızla birlikte giderdi.” Diye ekledi.

http://www.gazetehaberci.com/freddie-mercury/536/kaya-efsanesi-freddie-mercury-039-nin-quot-gizli-oglu-quot-hakkinda-veriler-var

Dilipak'tan 8 Mart 'yazısı': Yürüyüşlere katılanlar, fahişelikten yanalar

$
0
0
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kaleme aldığı yazıda kadın yürüyüşlerine katılanları hedef gösterdi.


Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kaleme aldığı yazıda kadın yürüyüşlerine katılanlara yönelik tepki çeken ifadeler kullandı.

Dilipak, "Bizde 8 Mart 2016’da 'Feminist Gece Yürüyüşü' ile önce feminist gösteriye, ardından gay ve lezbiyenlerin, fahişelerin sokaklara çıktıkları bir gösteriye döndü. Bunların aile diye bir meseleleri yok. 'İffet'le dalga geçiyorlar, fahişelikten yanalar. Bunu özgürlük olarak görüyorlar" diye yazdı.

Dilipak'ın "8 Mart’ta ne oldu?" başlığıyla  (8 Mart 2019) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

...Bizde 8 Mart 2016’da “Feminist Gece Yürüyüşü” ile önce feminist gösteriye, ardından gay ve lezbiyenlerin, fahişelerin sokaklara çıktıkları bir gösteriye döndü. “Dünya Emekçi Kadınlar” günü önce “Dünya Kadınlar Günü”ne döndü, ardından “Feminizm” üzerinden gay ve lezbiyen gösteriye döndü. Sloganları “Lilith’in Sürtükleriyiz” , “Dolapta zıkkımın kökü, sokakta isyan var”, “Tam iffetli olacam bi gülme geliyo”, “Zıvanadan çıkalım”, “…mişim kime ne!”, “Namusumu kirletmeden duramam” gibi daha buraya yazamayacağım bir sürü abukluklara döndü!

Bunların, Suriyeli, Filistinli, Mısırlı, Yemenli kadınlarla, kızlarla, annelerle bir ilgisi yok. Aile diye bir meseleleri yok. “İffet”le dalga geçiyorlar, fahişelikten yanalar. Bunu özgürlük olarak görüyorlar.

“Kadın hakları” diyorlar da, artık kadın-erkek birbirine karıştı. “Cinsiyet eşitliği”nden vazgeçtiler, “cinsiyetsiz bir toplum” için çalışıyorlar. “Kadın” da “yok” onlar için, “aile” de. Biz “hanım”, “hatun” diyoruz. Önce “bay-bayan” dediler, olmadı “kadın-erkek” dediler. “beyefendi-hanımefendi” mi kaldı! “Efendi” demek yasayla yasaklandı ya! “Ana-anne, hala, teyze, nine” zaten yok. Kim ki onlar! Cinsiyet ayırımı da yok artık. Transseksüel, biseksüel tipler. Kadın gibi erkek, erkek gibi kadın. Şeytana köle olmanın adını “özgürlük” koydular. Artık “Dünya kadınlar günü” de cinsiyetçi, ayırımcı bir gün olduğu için artık birkaç sene sonra kaldırırlar herhalde!? “Cinsiyetsiz eğitim”in, “başarı”ya odaklanmış ve “gayeye giden her yolu meşru sayan”, “Lilith’in çocukları”nın, bizim, Osmanlı’yı “Lale devri”nden ibaret sanan “Tanzimat kafalı” “Lale devri çocukları”nın varacağı yer orası!

Neyse, işte durum bu. Bakalım bugün bizim siyasiler, bürokratlar, kadın dernekleri neler söyleyecekler.

 Suriye’den ve aileden söz edecekler mi? Birileri aileye savaş açtı. “Topyekûn bir savaş”.. Evlilik dışı beraberlik ve çocuksuz bir toplum için!. Allah şerlerinden emin eylesin.(Amin)

https://www.gercekgundem.com/medya/76480/dilipaktan-8-mart-yazisi-yuruyuslere-katilanlar-fahiselikten-yanalar

CHP'nin Şişli Adayı Muammer Keskin, LGBTİ Dostu Belediyecilik protokolünü imzaladı

Cinsiyetsiz Toplum Fitnesi ve Sakal Bıyık Yasağı

$
0
0
Bir Güney Koreli müzik grubu üzerinden bütün dünyada "Cinsiyetsiz toplum" projesi yürütülüyor. Türkiye’de de bu maksatla başta Sabetaycı medya organları olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve Emniyet teşkilatında uzun yıllardan beri sürdürülen çeşitli projeler vardır.  İşte sakal ve bıyık yasağı koyarak milletimizi cinsiyetsiz hale getirmeye çalışan bu namus kavramından yoksun insanlar üzerinde biraz durmak istiyorum.

Kadın görünümlü erkek üyeleri aracılığıyla “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” denilerek İslam’ın başkenti İstanbul’da dehşetli bir sözleşme imzalanmıştı. Avrupa Konseyinin oluşturduğu uzmanlar grubu “Kadına Yönelik Şiddet ve Hane İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele” adı altında bir geçici komiteyi yani CAHVIO’yu kurarak Şeytanı dahi utandıran ahlaksızlık projesini İstanbul’da yürürlüğe sokmuşlardı.

İstanbul Sözleşmesi CAHVIO’nun 2009-2010 yılları arasındaki yoğun çalışmaları sayesinde görünüşte “kadına yönelik şiddeti” önleme konusunu ele alıyordu fakat kısa zamanda anlaşıldı ki bunların amacı başkadır. Maalesef hükümetimiz bu çirkin projeye alet olmuş bazı kamu kurumları aracılığı ile destek olmuştu.

Fakat zararın neresinden dönülse kardır. Derhal bu ahlaksız gidişe bir son verilmelidir. Bu konuda yapılacak işlerin başında da sakal ve bıyık yasağını kaldırmak gerekiyor. Çünkü eşcinsellik başta olmak üzere cinsi sapıklıkları önleyecek en önemli işlerden bir tanesi erkeklerin erkek gibi ve kadınların da kadın gibi görünmesidir.

Bediüzzaman Said Nursi, Lemaat isimli eserinde “Erkekler heva ve hevesle kadınlaştıkça kadınlar da hayasızlıkla erkekleştiler” diye bu sapkınlığa dikkat çekmiştir.

Kötü ahlak özellikle Avrupa’da giderek yaygınlaşmış ve nihayetinde ülkemizde zorla uygulama alanına sokulmuştur. İçkili sefih eğlenceler, balo adı altında yaygınlaştırılarak Türk kadınının iffeti ve namusu ayaklar altına alınmıştır. Bunu yeterli görmeyen başta Sabetay Yahudileri, erkeklere de aynı şekilde saldırmış sakal ve bıyık yasağı koyarak özellikle askerlerimizin muhannes gibi yani kadınlaşmış erkekler gibi görünmesini sağlamaya çalışmışlardır.

Evet, erkek kadın gibi süslense muhannesliktir, yakışmaz. Mert ve onurlu erkekler cilveli kadın gibi davranmamalıdır. Dinimizin bize kazandırdığı onur ve izzet,  Türk tarihinin gösterdiği kahramanlık ve şecaat bu çirkin görüntüye müsaade etmez. Devlet yöneticileri şimdiye kadar tedbir almadı ise hiç olmaz ise bundan sonra dikkatli olmalıdır. Özellikle Milli Eğitim ve Aile Bakanlıklarının bu dehşetli ahlak düşmanlarına uyanık olması anayasal bir görevdir. Çünkü ailenin korunması için anayasamızda açık hükümler bulunmaktadır.

Yapılan çalışmalar açıkça gençlerin unisex kişiliğe ve 3.cinsiyet adı verilen apaçık bir sapıklığa yönlendirmektedir. Kuran’da Lut kavminin başına gelen dehşetli ahlaksızlık bugün hem Türkiye’de hem de bütün dünyada özellikle medya araçları ile sürdürülmeye çalışılmaktadır.

Bu dehşetli sapıklıktan kurtulmanın en önemli yolları arasında daha önce kimsenin dile getirmediği ve özellikle silahlı kuvvetlerde ve emniyet teşkilatında sürdürülen sakal bıyık yasağı üzerinde tekrar durmak istiyorum. Çünkü bu mesele sanıldığından çok daha vahim noktalardadır.

Küresel ahlaksızlık odakları, cinsiyetsizliği yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Bu duruma seyirci kalan hükümetimiz ise anlamsız sakal ve bıyık yasağını sürdürmektedir.  Müzik, sinema ve moda yoluyla yaygınlaştırmaya çalışılan nötr cinsiyet, unisex kişilik veya 3.cinsiyet faaliyetlerine karşı alınacak çözüm tedbirlerinin başında bu kasıtlı bir şekilde uygulanan yasak gelmektedir.

Ne üzücüdür ki İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinden birisi: LGBT adı verilen sapık güruha karşı bunları koruma amaçlı maddelerin bulunmasıdır. Sözleşmenin “Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Karşıtlığı” başlıklı 4. Maddesi’ne göre “Bu sözleşme hükümlerinin taraflarca uygulanışında, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği başka statüler temelinde hiçbir ayrımcılık yapılmayacaktır.” Denmektedir.

Ayrıca sözleşme, hane içi şiddetin tanımını yaparken “eş” kavramı ile birlikte “partner” kavramını da ele alarak LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transeksüel ve interseks) bireylerin içerisinde olabileceği Medeni Kanunda tanınmayan ilişkileri  de kapsamaktadır. Bu utanç verici sözleşmenin İstanbul gibi yüzyıllarca İslam’a başkentlik yapmış bir şehirde imzalanması affedilmez bir hatadır.

“İstanbul Sözleşmesi” adı maalesef 2011 yılının ilk yarısında Avrupa Konseyi’nin dönem başkanı olan Türkiye hükümetinin yoğun çabaları ile 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmıştır. Sözleşmenin hem ilk imzacısı, hem de parlamentosunda onaylayarak sözleşmeye taraf olan ilk ülke Türkiye’dir.

Sözleşme 1 Ağustos 2014 tarihinde, 10. üye ülkenin onay mekanizmasını tamamlamasından sonra yürürlüğe girmiş olup 2018 itibari ile sözleşmeye taraf 33, imzacı ülke vardır. Henüz taraf olmamış 13 devletin varlığını da unutmamak gerekir.

Türkiye gibi Güney Kore de proje ülkelerden bir tanesidir. Gelişmekte olan bu iki ülkeyi bu ve benzer ahlaksızlık ile çökertmeye çalışmaktadırlar. Türkiye’de bu işi sinsizce ve bilinçsiz kamu kurumları ve Sabetay medyası aracılığı ile sürdürürlerken Güney Kore’de apaçık sapıklığa gidilmektedir.  Örneğin bu ülkede son dönemde erkeklerinde makyaj yapması moda haline gelmiştir. Müzik Grupları aracılığı ile dehşetli ahlaksızlıklar planlanmaktadır.  ARMY adı altında açılımı “gençlik için tapınılası gençlik temsilcisi” adı altında faaliyetler düzenleniyor.

Ray Kurzweil adı altında bir kişi  “İnsanlık 2.0” isimli kitabında şöyle diyor: “Kusursuz dünyayı Tanrı’nın değil bizim yarattığımız gençler kuracak” İşte gayet açık bir şekilde Lut kavminin benzer bir örneğini yaşıyoruz.

Doğu toplumlarını dizayn etmek için teknolojik olarak ileri durumdaki Güney Kore özellikle seçilmiştir. Bu ülkeden gelen verilere göre bir köprüde 40 dakika bir intihar olduğu söylenmektedir. 2011’de bir ara günde 40 gencin intihar ettiği haberleri basına yansımıştır.

Daha önce yazdığım sakal bıyık yasağı ile ilgili olarak çok sayıda tebrik ve destek mesajı aldım. Özellikle asker ve polis kişiler; bu art niyetli yasağın kaldırılması için daha fazla yazı yazmamı istediler. Cinsiyetsizleştirme adı altında yürütülen ahlaksızlığa dikkat çektikten sonra bu yasağın kaldırılması için devlet büyüklerimize ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tekrar rica ediyorum. Lütfen bu sakal bıyık yasağını kaldırınız.

Osmanlı devrinde yeniçerilerin pala bıyıkları meşhurdur. Bu hali ile düşmana korku dostlara da güven veren bir hali vardır. Bıyıklı olmak Türk insanının genel tarzı olduğu gibi aynı zamanda Türk askerinin de özelliklerinden bir tanesidir. Nitekim Cumhuriyet döneminde de askerler sakal ve bıyık bırakmaya devam etmişlerdir.

Gelin görün ki bazın projeler yüzünden milli değerlerimizden ve birçok özelliğimizden vazgeçtik. Günümüzde hiçbir askerin ne bıyığı ne de sakalı vardır. Bu durum Türk insanı için utanç verici olsa da kadınlara benzemekten hoşlanan bazı generaller için pek de keyif vericidir. Bu garip tutumu eleştirenlere de pek rastlanılmamaktadır.

NATO tatbikatlarında görüyoruz ; Türkiye hariç bir çok ülke askeri hem sakal hem de bıyık bırakma serbestliğine sahiptir. Şu etek giyen Yunan palikaryasında bile sakal ve bıyık bırakma serbestliği vardır. Bunu bizim kadınlara özenen ve kadına benzeyerek Batılılaştığını zanneden yöneticilerimize neden bunu anlatamıyoruz? Bu çirkin zorlamayı yaparak bizi böylesine gülünç duruma sokanlar kimlerdir acaba?

Ne yani herkes köse yani bıyıksız olmak zorunda mıdır? Eğer CHP yönetimi varsa “evet askerler başta olmak üzere memur dediğin zevat sakalsız ve bıyıksız olmalıdır”. Bunlar kadınların başörtüsüne karışma hakkını kendinde gördüğü gibi erkeklerinde sakal-bıyık bırakmasına karışma hakkı vardır. Kısaca kendilerinin halkın ensesinde boza pişirme görevi vardır. Çünkü faşistlik işte böyle bir şeydir…

1 buçuk milyar Çinlinin neredeyse tamamı kösedir. Yani sakal ve bıyığı yoktur. Bu durum Allah vergisi bir şeydir. Erkek adamın sakal ve bıyığı olur. Kadınlarda olmaz. Bunu bizim Sabetay Yahudilerine anlatmak pek müşkül bir meseledir.

Müslümanlar her davranışında hatta yeme içme uyuma adabında dahi Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselamı örnek almışlardır. Sakal ve bıyık ise bir sünnettir. Bu durumda sakal ve bıyığı kesmeye zorlamak din ve vicdan özgürlüğüne karşı işlenmiş bir suç olmaktadır. Bunu anlamak ve idrak etmek için adam gibi adam olmak gerekir, vesselam…

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/vehbi-kara/cinsiyetsiz-toplum-fitnesi-ve-sakal-biyik-yasagi-27776.html

CHP’de transseksüel yönetici

$
0
0
CHP'nin Avcılar İlçesi'nde yerel seçim öncesi görülen rahatsızlıklar ve istifaların ardından yedek listede bulunan partinin trans bireyi Niler Albayrak yönetim kuruluna girdi.


CHP Avcılar İlçe örgütünde geçen ayın sonunda belediye meclis üye aday listesinin açıklanması ardından görülen rahatsızlık sonucu 8 yönetici istifa etti. Parti tüzüğü uyarınca istifa eden üyelerin yerine yedekler, yönetim kurulu asil listesine alındı. Bunlar arasında daha önce İstanbul 3’üncü seçim bölgesinden milletvekili aday adayı, Merkez Mahallesi’nin trans delegesi seçilen  Niler Albayrak’ın da adı yer aldı. CHP İlçe Başkanı Hasan Şeker tarafından Niler Albayrak’a gönderilen 2019/21 sayılı yazıda, “CHP Avcılar Yönetim Kurulu görevinden istifa eden Duran Meşeci, Seçkin Karakaya, İsmail Dağlı, Esengül Bakar, Sadiye Özgür, Mümin Refref, Deniz Baykara, Cesim İnce’nden boşalan asil yönetim kurulu üyeliğine parti tüzüğümüzün 29. Maddesi gereği sizin çağrılmanız, 03.03.2019 tarih ve 61 sayılı karar ile belirlenmiş olup, tarafınıza tebliğ olunur” denildi.

Kararı lisan öğrenmek için gittiği yurt dışında öğrenen ve bunun kendisi için süpriz olduğunu, yakında döneceğini belirten Niler Albayrak, daha önce zaman zaman eleştirdiği, tepki gösterdiği CHP’nin ‘İlk trans yöneticisi’ unvanını elde ettiğini söyledi, “bu benim ve arkadaşlarım için bir gurur. Ne kadar eleştirsem de, kızsam da sonuçta partim. Teşekkürler” dedi.

Albayrak, geçen yılın Ağustos ayında trans birey cinayetlerine üzerine kefen giyerek tepsi gösterir, 2017’de parti delegesi seçilirken, “Bizler de varız; bu hayattayız. Bir şekilde hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz. Önümüzün kesilmemesini, bizlerin de aslında hayatımızda her şeyi başarabileceğimizi ispat etmek istiyorum. Yoluma daha fazla çalışarak daha fazla başarılar elde ederek devam etmek istiyorum” demişti.

Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde 1965 yılında dünyaya geldiğini DHA muhabirine anlatan Albayrak, hedeflerini şöyle anlatmıştı: “Bugüne kadar İHD’nin yanı sıra birçok derneğin üyeği bulunduğunu, çok fazla ezilen, toplumdan dışlanan, yok sayılan, ezilen transları temsil etmek için yola çıktım. Biz trans kadınların 1-0 geriden devam eden hayatımızı en azından beraberliğe getirebilmek için bu yarışta olmam gerektiğini düşündüm. Avcılar’da mahalle delege seçimine girdim. Örgütün de teveccühü ile merkez mahallesi delegesi seçildim. Hedefim yeniden milletvekili aday adayı olmak. Ötekileştirilmişlerin her türlü haklarını Meclis’te çok daha iyi savunabileceğimi düşünüyorum. Bizler gökkuşağını çok daha ileriye götürmeye çalışıyoruz.”

https://16punto.com/chpde-transseksuel-yonetici/

Hamile Kalamayacağı Söylenen Transseksüel Baba Kendi Çocuğunu Doğurdu

$
0
0
Çocuğu olmayacağı söylenen transseksüel erkek Wyley Simpson, kendi çocuğunu doğurdu


Kadın olarak dünyaya gelen, 21 yaşında erkek olma kararı alan 28 yaşındaki Wyley Simpson, transseksüel bir erkek. Doktorlar, kendisine hamile kalamayacağını söylese de Simpson, Eylül 2018'de adını Rowan koyduğu bir erkek çocuğuna sahip oldu.

Çocuk doğurmaktan memnun, tepkilerden şikayetçi

Simpson, çocuk doğurmaktan memnun olduğunu belirtse de hamilelik sürecinde aldığı olumsuz yorumlardan ve sosyal medyadan gelen tepkiler yüzünden bir daha çocuk sahibi olmayacağını belirtti.

https://www.nedenben.com/haberler/hamile-kalamayacagi-soylenen-transseksuel-baba-kendi-cocugunu-dogurdu

"Ezan Kilise çocuklarına Bizans'ın hezimetini hatırlattığı için ağır gelir" (Homofoni)

$
0
0

Ezan'a hakaretlerde bulunan İslam düşmanı Feminazi ve eşcinsel sapkınlara tepki gösteren İhsan Şenocak Hoca, "EZAN, bize fethi ve Fatih'i,Kilise'nin çocuklarına ise Bizans'ın hezimetini hatırlatır.Bu yüzden Ezan onlara ağır gelir." tepkisinde bulundu.
Eşcinsel sapkınlar ve feminazilerin geçtiğimiz gün sözde kadınlar günü nedeniyle Ezan üzerinden provokasyon yapmasına tepkiler çığ gibi büyüyor.

Ezan'a ıslıklayarak hakaretlerde bulunan feminazi ve eşcinsel sapkınlara 'Bizans' göndermesinde bulunan İhsan Şenocak Hoca şu ifadelerde bulundu:

Akşemseddin,fetih gecesi Fatih'e, "Topkapı'dan hisara yürüyüş ola;İzn-i Hüda ile bab-ı zafer feth olup EZAN SEDASI ile surun içi dola" diye fethi müjdelemişti.

EZAN, bize fethi ve Fatih'i,Kilise'nin çocuklarına ise Bizans'ın hezimetini hatırlatır.Bu yüzden Ezan onlara ağır gelir.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/ezan-kilise-cocuklarina-bizansin-hezimetini-hatirlattigi-icin-agir-gelir-649864.html

KRALIN EŞCİNSEL OLDUĞU İDDİA EDİLMİŞTİ

Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu: Toplumsal cinsiyet, eşcinselliği meşrulaştırmadır!

$
0
0
Aileyi Yıkan 6284 Sayılı Yasa Kalksın!

Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu, "Aileyi yıkan yasalar kalksın", "İstanbul Sözleşmesi iptal olsun", "6284 sayılı yasa kalksın", "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği insanlığa savaştır" açıklamasında bulundu.

Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu, İstanbul Sözleşme ile uygulamalarından olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesinin emperyalist bir 'Ailesiz Toplum Projesi' olarak gördüklerini belirterek, aileyi yıkan yasaların kalkması çağrısında bulundu.

Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu tarafından "Aileyi yıkan yasalar kalksın", "İstanbul Sözleşmesi iptal olsun", "6284 sayılı yasa kalksın", "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği insanlığa savaştır" temalı basın açıklaması düzenledi.

Kızıltepe Hububat Ticaret Merkezi Şeyh Şerif Kahraman camiinde Cuma namazı çıkışı düzenlenen basın açıklamasını Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu Başkanı Mehmet Şerif Öter okudu.

Öter, Türkiye'nin 2011 yılında imzaladığı ve 2014 yılından beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin güdümünde topluma dayatılan "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi"ni ve uygulamalarını insana, insanlığa ve geleceklerine düşman olmaları nedeniyle reddettiklerini söyledi.

Öter, "Devletin adil hakemliğinde, kadın ve erkeğin işbirliği sağlanarak çözülebilecek bir mesele olan kadına yönelik şiddet meselesinden, yeni bir tür 'kadın sömürüsü' icat edilmektedir. Kadını ve kadına yönelik şiddeti sömürerek, şiddeti erkeğe, çocuğa, aileye hatta tüm topluma yönelten bu İstanbul Sözleşmesi, 'kadınlara eşitlik' sloganının altına gizlenip insanın yaratılıştan gelen biyolojik kadınlık ve erkeklik cinsiyetlerini kabul etmeyen; kurgulanmış lezbiyenlik, gaylik, biseksüellik ve translık gibi ahlaken sapkın eğilimleri Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında meşrulaştıran, bu sapkınlıkları yeni nesillere olumlu bir şeymiş gibi dayatan projeleri, TV programlarını, medya yönlendirmelerini, eğitim faaliyetlerini ret ve protesto ediyoruz." dedi. Kaynak: Aileyi Yıkan 6284 Sayılı Yasa Kalksın!

https://www.mihraphaber.com/aileyi-yikan-6284-sayili-yasa-kalksin-86495h.htm

Eğitim-Bir-Sen Başkanı Yalçın: 8 Mart eşcinselliğin pazarlaonmasına dönüştürülmüş!

Lut Kavminden önce eşcinsellik yok muydu?

$
0
0
Kuran'da, A'raf Suresi 80 ve 81. ayette Lut kavmi için "Lût'u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: "Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?"", "Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz." denilmektedir.

Aksine eşcinselliğin kökeni Lut kavminden ileriye, insanlık tarihi kadar eskiye dayanıyor. 1500'ün üzerinde hayvan türünde de eşcinsellik var.

Tarihin ilk epik şiiri sayılabilecek olan Gılgamış destanında yer alan Enkidu-Gılgamış ilişkisinin homoerotik okunabileceğini birçok bilim insanı kabul etmiştir. Gılgamış’a bir “arkadaş” olarak yaratılan Enkidu’nun ölümünden sonra Gılgamış’ın ağıtı nerdeyse bir “kadın”ın ağıtıdır. Gılgamış kendini yerden yere atar, giysilerini parçalar, saçını yolar. Sümer (güney Mezopotamya) edebiyatının ilk eserlerinden kabul edilen bu destan, daha sonraları Mezopotamya’nın kuzey/güney farklılığı konusunda da öngörüleri doğrulamaktadır. M.Ö. 2. binyıl içerisinde kuzeyde Asur, güneyde ise Babil olarak tanımlanan Mezopotamya uygarlıklarında, Babil’in eşcinselliğe daha ılımlı yaklaşımı göze çarpmaktadır. Asur yasalarında eşcinsellik cezalandırılırken, Babil yasalarında bu konuda herhangi bir ceza bulunmamaktadır. Aynı dönem içerisinde diğer bir önemli uygarlık olan Hititlerde de eşcinsellik karşıtı bir yasa yoktur.

Diğer bir uygarlığın, Mısır’ın ise, eşcinsellik konusundaki yaklaşımı bazı arkeolojik kalıntılar ve tarihi belgelerden bilinmektedir. Bu kadim uygarlığın mitolojisinde yer alan öneli tanrılardan Seth ve Horus’un hikayesi ilginç bir örnek sunmaktadır. Her ikisi de erkek tanrılar olan Seth ve Horus, Seth’in Horus’u baştan çıkarma girişimiyle farklı bir boyut kazanır. Bir hikayede Seth, Horus’u baştan çıkarmayı başaramaz, ama Horus’a “arkan ne güzelmiş” der. Seth, Horus’u evine yemeğe çağırır ve bu buluşma Seth’in Horus’un bacakları arasına boşalmasıya sonuçlanır. Hikayenin başka bir türevinde ise Horus kendi spermini Seth’in en çok sevdiği sebzelerden biri olan marul üzerine akıtarak ve Seth’in bunu yemesini sağlayarak Seth’i hamile bırakır.

Mısır’ın farklı cinsiyet kimliklerine yaklaşımının bir diğer dışavurumu ise tanrı Hapi’dir. Nil nehrini temsil eden bu tanrı bir erkek olarak tasvir edilmesine rağmen, bir kadının göğüslerine sahiptir. Kadın göğüsleri Nil nehrinin bereketini simgelemektedir. Belki de günümüzde “trans-gender” olarak tanımlanabilecek olan bu tanrının Mısır’ın en önemli tanrılarından biri olduğunu unutmamak gerekir.

Eşcinsellik tarihi açısından diğer bir önemli buluntu ise, yine Mısır’da Niankhnum ve Knumhotep’e ait mezardır. Meslekleri “saray maniküristlerinin şefleri” olarak tanımlanan bu iki kişinin birbirleriyle olan ilişkisi de tartışma konusudur. Klasik Mısır sanatında sadece eşler için kullanılan yakınlık göstergeleri (yakın kucaklaşma, burunların birbirine değmesi), bu mezarda iki erkek için kullanılmıştır. Her ikisinin de evli olduğu bilinen Niankhnum ve Khnumhotep’in bu derece yakın bir ilişki içerisinde tasvir edilmesi kimi bilim insanları tarafından ikiz oldukları şeklinde yorumlanmış olsa da, Mısır sanatı ve kültürü içerisinde ayrıcalıklı bir durum olarak göze çarpmaktadır.

Antik çağ içerisinde eşcinsellik konusunda en zengin kaynaklardan birine sahip olan kuşkusuz antik Yunan uygarlığıdır. Belgeler yanında sanat eserleri de antik Yunan eşcinselliği konusunda oldukça geniş bilgiler sunmaktadır. Yazınsal olarak elimizdeki en eski kaynaklardan biri olan Homeros’un İlyada’sında (M.Ö. 8. yüzyıl) doğrudan değinilmemesine rağmen, destanın en önemli karakterlerinden biri olan Akhilleos’un Patroklos’la olan ilişkisi klasik dönem (M.Ö. 5. yüzyıl) yazarları tarafından bir aşk ilişkisi olarak tanımlanmıştır. Paiderastia, bu dönemde daha olgun bir erkeğin (erastes – 20’li yaşlarında) daha genç bir erkekle (eromenos – ergenlikten 18 yaşa kadar) olan ve cinsellikle beraber genç erkeğin eğitimini de içeren ilişkisini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu tür ilişkilerde (“aktif” tarafın daha olgun olan taraf olduğu) anal cinsellik yazınsal olarak yadırgansa bile, (genel olarak öngörülen bacak arası sürtünerek yaşanan bir cinsel birliktelikti) gerçeğin (!) ne olduğu konusunda komedi yazarları ipuçları sunmaktadır.

Antik Yunanistan’daki eşcinsellik konusunda belki de en çarpıcı ilişkilerden biri, Atina’nın adlarına heykeller dikerek kutladığı Harmodios ve Aristogeiton’dur. Tiranisid’ler olarak bilinen bu ikili, bir tiran (siyasi erki zorla ele geçiren biri) olan Hipparkhos’u öldürmüşlerdir. Sevgili oldukları bilinen Harmodios ve Aristogeiton, Atina agorasında (pazar yeri) heykelleri dikilen ilk vatandaşlardır. Antik Yunanistan’da tüm eşcinsel ilişkilerin erastes-eromenos idealine bağlı olmadığı ve bu “ideal” dışındaki ilişkilerin de horlanmadığı bazı diğer belgelerden de bilinmektedir.

Kadın eşcinselliği konusunda antik Yunanistan’dan en iyi bilinen kişi kuşkusuz Sappho’dur. Antik yazarlar da dahil olmak üzere şiirleri hayranlık uyandıran bu şair, Yunanistan’ın Lesbos (Midilli) adasındandır (günümüzde kadın eşcinseller için kullanılan lezbiyen terimi bu adanın isminden gelmektedir). Evli olsa da ve erkeklere de aşk şiirleri yazsa da, şiirlerinin ana temasını oluşturan kadın güzelliği ve kadın bedenine şiirsel yaklaşımı, antik yazında ender raslanan kadın eşcinselliği konusunda kısmen de olsa zengin bir kaynak oluşturmaktadır.

Roma uygarlığının, Yunan uygarlığından etkilendiğinin açık olmasına rağmen, cinselliğe daha heteronormatif olarak yaklaştığı söylenebilir. Bir erkeğin diğer bir vatandaş erkekle cinsel ilişkisinin tabu olduğu Roma’da, bir erkeğin köle bir erkekle (veya eğlence sektöründe çalışan infames – şarkıcı, dansçı, vs. – kişilerle) aktif olarak yaşadığı eşcinsel bir ilişki normal kabul edilmekteydi. Bu öngörüye rağmen, bazı ileri gelen Roma liderlerinin cinsel yaşantılarının normatif olmadığı da bilinmektedir.

Julius Caesar hakkında “her kadının erkeği, her erkeğin kadını” dendiği, Roma İmparatorlarından Tiberius’un cinsiyet ayrımı gözetmeksizin orjiler düzenlediği, Nero’nun ise sevdiği bir genç erkeği hadım ettirerek evlendiği bilinmektedir. Belki “skandallar” başlığı altında anılabilecek bu Roma imparatorların cinsel hayatları dışında bir istisna Hadrian’ın Antinoos’a olan aşkıdır. Bir Anadolu kentini ziyareti sırasında (büyük olasılıkla modern Bolu’da) karşılaştığı Bithinya’lı gence aşık olan Hadrian onu korumasına almıştır. Antinoos’un daha 20 yaşındayken Mısır’da sebebi bilinmeyen ölümünden sonra Hadrian onun adına bir şehir kurmuş (Antinoopolis), imparatorluğun her yanına heykellerini diktirmiş, hatta onu tanrılaştırarak adına tapınaklar inşa etmiştir.

Yukarıdaki çok kısa özet, Roma imparatorluğunun sonuna kadar olan süreçte eşcinsellik tarihinden kısa “kapı-aralıkları” sunmaya çalışmıştır. Kuşkusuz, gerçek bundan çok daha karmaşıktır. Tarih boyunca cinsellik (eşcinsellik de dahil olmak üzere) ve cinsiyet, bir güç arenası olmuş, olmaya da devam etmektedir. Siyasi erkler tarafından kategorilere ayrılan, tabulaştırılan ve çoğu zaman yasaklanan cinsellik tüm formlarıyla insan doğasının her zaman ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Frank Gallagher

Kaynaklar:

Diyanet Kuran Meali,  A'raf Suresi 80. Ayet - kuran.gen.tr

Antik Çağda eşcinsellik – kısa bir bakış - yeniduzen.com

https://community.lgbti.org/forum/thread/511-lut-kavminden-%C3%B6nce-e%C5%9Fcinsellik-yok-muydu/

Malezya Kültür-Sanat ve Turizm Bakanı: Ülkemizde öyle bir şey olduğunu sanmıyorum!

$
0
0
ITB Berlin fuarı için Almanya'da bulunan Ketapi'ye Deutsche Welle'den bir muhabir "Ülkenizin kapıları eşcinsel turistlere açık mı?" diye sordu. Ketapi ise Malezya'da hiç eşcinsel insan olmadığını öne sürerek, "Ülkemizde öyle bir şey olduğunu sanmıyorum" diye cevap verdi.


DW'ye göre Mohamaddin ayrıca ülkesindeki LGBT ve Yahudi turistlerin güvenliği hakkındaki soruları yanıtlamaktan kaçındı.

Malezya hükümeti daha önce yaptığı bir açıklama ile "LGBT insanları tanımayacaklarını" açıklamıştı. Kültür bakanı daha sonra Twitter hesabından yaptığı açıklamalarla hükümetin görüşünün aynı olduğunu belirten haberler paylaştı.

CNN'e konuşan Eşcinsel hakları aktivisti Thilaga Sulathireh , bakanın açıklamalarını "saçma ve gerçekten uzak" diyerek kınadı ve ülkedeki çoğu politikacının LGBT bireylere karşı ayrımcı görüşleri olduğunu belirtti. Sulathireh ayrıca bu "utanç verici derecede cahilce yorumun"ülke için sosyoekonomik sonuçları olacağını belirtti.

ITB Berlin fuarı için Almanya'da bulunan Ketapi'ye Deutsche Welle'den bir muhabir "Ülkenizin kapıları eşcinsel turistlere açık mı?" diye sordu. Ketapi ise Malezya'da hiç eşcinsel insan olmadığını öne sürerek, "Ülkemizde öyle bir şey olduğunu sanmıyorum" diye cevap verdi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1282388/Malezya_turizm_bakani__Ulkemizde_hic_escinsel_insan_yok.html

Bizim ülkede eşcinsel yok

Malezyalı bakan, ülkesinde eşcinselliğin var olmadığını öne sürdü...

Malezya Turizm Bakanı Muhammedin Ketapi, Almanya'da uluslararası bir turizm fuarı için bulunduğu sırada tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu.

Amerikan haber dergisi Newsweek'in haberine göre, ülkesinde eşcinsel turistlerin sıcak karşılanıp karşılanmayacağını soran bir muhabirin sorusunu Ketapi, şu şekilde yanıtladı:

"Ülkemde bahsettiğiniz türden insanların olduğunu sanmıyorum."

Bakan Ketapi'nin aynı etkinlikte kendisine yöneltilen Malezya'nın eşcinseller ve Yahudiler için güvenli bir ülke olup olmadığı doğrultusundaki soruları da geçiştirdiği belirtildi.

https://odatv.com/bizim-ulkede-escinsel-yok-07031958.html

“Hikâyelerimizin ortaklığından korkuyorlar”

$
0
0
Efruz Kaya, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde son sınıfta okuyor ve 6 bin öğrencinin okuduğu bölümüne açık trans kimliği ile devam eden tek öğrenci konumunda.


Efruz, açık kimlikle avukatlık yapabilmek için cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirmek istediğini ve maddi imkânlarının ameliyata yetmediğini belirterek kampanya başlatmış, sesini sosyal medyadan duyurmuştu. Kampanyaya kısa sürede pek çok insandan destek geldi. Peki sonra ne oldu? Efruz’un hayatında neler değişti? “Bütün kadınların hikâyesi aynı” diyor ve ekliyor: “Yapmaya çalıştıkları şey şiddet hikâyelerini kişisele indirgemeye çalışmak. Bize ‘Ben böyle yapsaydım başıma bu gelmezdi, bunu yaşayan bir tek benim, bu benim kaderim’ diye düşündürtmeye çalışıyorlar. Yok abla, iş hiç de öyle değil”.

• Trans bir kadın olarak, beden uyum süreci ameliyatı için bir bağış kampanyası başlattın. Açık kimliğinle avukatlık yapabilmek için cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirmek istediğini söyledin. Neler yaşadın sonrasında, nasıl destekler aldın? Şimdi neler yapıyorsun? Mezun oldun mu mesela?

Kampanya sonrası benim için gerçekten şahane bir deneyim oldu. Sesimin birçok farklı mecrada duyulduğu kulağıma geldi. Kötü yorumların hemen hiçbirine cevap vermem gerekmedi. Çünkü insanlar benim yerime cevap veriyorlardı. Bu gerçekten çok güçlendirici bir şey. En önemlisi de küçük büyük birçok farklı sosyal ortamdan gelen trans erkekler, trans kadınlar benimle iletişime geçtiler ve bir dayanışma ağı kurmuş olduk. Bence kampanyanın en büyük başarısı bu oldu. Şu an bir dernekte mülteci ve göçmen LGBTİ+ bireylere danışmanlık hizmeti veriyorum. Okul bu sene bitecek umarım. Sonrasında insan hakları mücadelesini farklı mecralarda sürdürmeye devam edeceğim.

‘VAZGEÇMEYİN AŞKIM!’

• Malatya’dan İstanbul’a hukuk okumaya geldin. Pek çok deneyim yaşadın bu süreçte. Neler biriktirdin? Transların mücadelesi için neler söylemek istersin? Hem onlara hem de diğer kadınlara 8 Mart için neler söylemek istersin?

Bir kadın olarak benim yaşadıklarım da aslında sesini yükselten, başkaldıran her kadının yaşadıklarından çok da farklı değil. Tabii ki hepimiz farklı deneyimler yaşıyoruz; fakat hepimizin hikâyesinin ortaklaştığı bir nokta var: Patriyarkal ve cisnormatif sistem şiddeti. Tüm kadınlara söylemek istediğim, vazgeçmeyin aşkım! Sizi düşüren, yıldıran tüm yüklerinizden kurtulun gitsin. Tüm dünyaya ve özellikle imtiyaz sahiplerine haykırmak istediğim şey ise şu: Biz öyle sandığınız gibi çıtkırıldım hanımefendiler değiliz! Ayakları yere basan, farkındalığı yüksek, haklı talepleri olan ve bu taleplerde ısrarcı güçlü kadınlarız.

• Senin hikâyen bir umut öyküsü gibi de görünüyor bize… “Eğer çok güçlü olursam kimse bana zulmedemez diye düşünüyordum” diye çıktığın yolculukta aslında bunu başarmış da görünüyorsun… Ne dersin?

Yapmaya çalıştıkları şey hep şiddet hikâyelerini kişisele indirgemeye çalışmak. Bize “Ben böyle yapsaydım başıma bu gelmezdi, bunu yaşayan bir tek benim, bu benim kaderim” diye düşündürtmeye çalışıyorlar. Yok abla, iş hiç de öyle değil. Sokağa çıkıp iki tane kadınla konuşsan sana senin hikâyeni anlatabilirler. Çünkü yaşananlar çok sistematik ve sisteme dair. İnanın aynı şeyleri yaşayan binlerce kadın var. Bunları görünce insan kendini suçlamayı bırakıyor. Ayrıca yan yana geldikçe düşsen bile seni kaldıracak bir arkadaşının olduğunu görüyorsun. Bu, insana harekete geçme ve devam etme gücü veriyor. Gelin bu 8 Mart’ta da patriyarkaya karşı feminist isyanı yukarı taşıyalım. Şimdiden alanda karşılaşacağımız veya kalabalıkta denk gelemeyeceğimiz herkese kucak dolusu sevgiler.

https://www.birgun.net/haber-detay/hikayelerimizin-ortakligindan-korkuyorlar.html

Ege Üniversitesi’nde 8 Mart açıklaması yapmak isteyen kadınlara gözaltı

$
0
0
Ege Üniversitesi'nde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne dair açıklama yapmak isteyenlere özel güvenlikler ve polis saldırdı.


Ege Üniversitesi'nde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne dair açıklama yapmak isteyenlere özel güvenlikler ve polis'in saldırması sonucu 7'si kadın 1'i LGBTİ ve basın mensubu toplam 9 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar, Bozyaka Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık kontrolünün ardından Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne götürülecek.

https://ilerihaber.org/icerik/ege-universitesinde-8-mart-aciklamasi-yapmak-isteyen-kadinlara-gozalti-94634.html
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>