Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

"Çağdaş hukukçular eşcinsellik konsuunda Tunç Soyer'in yanındadır"

$
0
0
Avukat Deman Güler'den, AKP'nin avukat vekiline çağrı: 'Gökkuşağı bayrağı önünde fotoğraf çektirmek isteriz'İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, LGBTİ+ ‘Onur Haftası’ nedeniyle sosyal medya hesabında yapmış olduğu paylaşıma, AKP İzmir Milletvekili Hamza Dağ’dan skandal bir yanıt gelmişti.


YAĞIZ BARUT/ İZ GAZETE

Özgürlük ve insan hakları ile ilgili bir meseleyi, ‘toplumsal ifsat’, ‘milli ve dini değerler’ gibi kavramlarla açıklamaya çalışan AKP’nin hukukçu milletvekilinin sözlerini, İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ali Deman Güler’e sorduk.

İnsan Hakları Hukuku’nda çalışmalar yapan Güler, Soyer’in açıklamasına destek çıkarken, meslektaşı Dağ’ı da üyesi olduğu İzmir Barosu’na davet ederek, “Baromuz LGBTİ+ Komisyonu üyesi meslektaşlarımız ve yönetim kurulumuzla beraber kendisine LGBTİ+ hakları konusunda çağdaş hukuk standartlarını anlatmak ve gökkuşağı bayrağı önünde bir fotoğraf çektirmek isteriz.” dedi.

* LGBTİ+’lar, Hamza Dağ’ın açıklamasında bahsettiği ‘toplumsal ifsada’ nasıl yol açabilir? Milli-dini değerlere ve aile yapısına nasıl zarar verebilir? 17 yıllık iktidarlarında kadın cinayetleri, çocuk istismarı vb. konularda hiçbir ilerleme kaydedemeyenlerin, LGBTİ+’lar hakkında böyle bir eleştiri yapmasını nasıl değerlendirirsiniz?

- Öncelikle ifadenin bütününe bakmakta fayda var. AKP Genel Başkan Yardımcısı, Sayın Tunç Soyer'in paylaştığı bir twitter açıklaması ve görselini ekte tutarak "Toplumsal ifsada yol açacak düşünceleri "Özgürlük” kisvesi altında alenen yaşayarak milli ve dini değerlerimizi hedef alanları can-ı gönülden desteklemek, bu millete karşı yapılan büyük bir ayıptır." diyor. Hemen hemen aynı yıllarda aynı fakültede okumuş bir meslektaşı olarak, bu ağdalı dilin topluma olduğu gibi bana da uzak olduğunu belirtmek isterim. Muhtemelen bu dilsel tercih, hem toplumdan kopuşun bir işareti hem de sözün tesirini kabul edilebilir kılmak için bir araç. Burada kullanılan "ifsat" sözcüğü "düzeni bozmak ve karışıklık çıkarmak" anlamına geliyor. Dolayısıyla barışçıl gösterilerde sıklıkla kullanılan "kamu düzeni" meselesine belki farkında olmadan atıf yapılmış oluyor. Fakat, toplumsal düzeni bozan ve karışıklık çıkaranın kim olduğu sorusu da muallakta. Zira hemen her barışçıl kitlesel açıklamada gördüğümüz üzere sakince toplanan, dertlerini medeni bir şekilde dile getirmek isteyen yurttaşlar bir aşamadan sonra güvenlik güçlerinin sözlü ve fiziksel müdahalesi ile karşı karşıya kalıyorlar. Esas "ifsat" da burada meydana geliyor. Türkiye'nin tabi olduğu ulusal ve uluslararası hukuk, toplumsal gösteri ve yürüyüşleri hak olarak tanımlamış durumda. Ne var ki ifade hürriyetinin bir dışavurumu olan bu hakkın özü yanlış ve hukuka aykırı uygulamalarla iyiden iyiye zedelendi. Kamu düzeni denilen kavramın, uluorta ve her basit vakada dile getirilmesi de bu zihniyetin göstergesi. Çünkü esasında, hakkın özünü etkileyecek sınırlamalar ölçülülük kriterleri ile denetleniyor ve meşru bir amaca yöneltilmiş müdahaleyi ancak amaç ve araç arasında bir orantılılık varsa tasvip ediyor. Özetle söylemek gerekirse, son birkaç yıla kadar hiçbir sınırlama olmadan özgürce gerçekleştirilen ve bilinen hiçbir "düzen bozucu" sonuç doğurmayan onur yürüyüşlerinin yasaklanması hukuki bir sebebe değil iktidar partisinin kendi ahlak anlayışına dayanıyor. Biz İzmir Barosu olarak bu çarpık ahlak anlayışını temelden reddediyoruz. Bu sebeple de Türkiye'de bir baro çatısı altında ilk kez LGBTİ+ Komisyonu'nu kurma cesareti gösterdik. Söylediğiniz gibi çocuklar özel yurtlarda tecavüze uğrarken, her kesimden kadın can güvenliğinden yoksun şekilde yaşamak zorunda kalırken, her türlü hakaret ve iftira siyasete egemen dil halini almış ve halk iradesinin bile kabul edilmediği seçimler henüz atlatılmışken bize zorlama bir ahlak dayatması yapılması tek kelime ile gülünçtür.

* Hukukçu bir milletvekili, nasıl bir ekolden yetişmiş olmalı ki, insan hakkı olan bir meseleye milli ve dini değerler üzerinden bakabiliyor?

- Bugün pek çok yerde evrensel hukukun tam karşısında duran, her gün hak savunucularını suçlayan, delilsiz ve içtihada aykırı seçim yenilenmesi kararı veren, gazetecileri iddianamesiz şekilde yıllarca cezaevinde tutan kişiler de bu ülkenin yetiştirdiği "hukukçular". Bu hukukçularla aynı okullarda okuduk, aynı stajları yaptık, aynı mahkemelerde çalıştık. Örneğin açıklamanın sahibi Sayın Hamza Dağ hala baromuz üyesi bir avukat. Dolayısıyla bir ekolden ziyade belki de bir kopuştan bahsetmek doğru olacaktır. Çünkü, 17 yıllık iktidarı boyunca AKP ciddi bir kadro revizyonuna gitti. İktidarının ilk yıllarında kullandığı dili ve siyasi programı bir kenara atarken o dilin ve siyasetin gereği olan evrensel hukuku da terk etmiş oldu. Bu sırada gemide kalanlar ister istemez söz konusu yeni ve totaliter hukuk dilini benimsediler. Sonuçta her rejim kendi hukukunu yarattığı gibi ona uygun hukukçuyu da bir şekilde bulacaktır. Evrensel normlar üzerinden yapılacak bir değerlendirmede hiçbir rasyonel akıl, özgürlükler meselesini bir dini bakış açısıyla sınırlamaz. Medeni dünya bu seviyeyi geçeli yüzyıllar oluyor.

* Hukukçu bile böyle düşünürken, topluma doğruyu nasıl anlatmalı?

- Meselenin toplumdan önce hukukçulara anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Burada söz konusu yasağın öncelikle ifade hürriyetine, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına aykırı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Fikirlerini özgürce ifade edemeyen, buna alan bulamayan toplumlar, çağdaş uygarlığın parçası olamazlar. O sebeple gelişmenin, kalkınmanın bir koşulu olarak insan haklarını ısrarla savunmalıyız. Çoğulcu topluma, farklı seslere tahammül gösteren hatta bunların yeşermesi için alan yaratan ulusların hangi refah seviyesinde olduklarını dikkatle incelemeliyiz. Biz hukukçular olarak yasakları öne alan, özgürlükleri tali bir kavrama indirgeyen anlayışın esiri olamayız. Bugün Birleşmiş Milletler'de kabul edilmiş olan kararlarla LGBTİ+ bireylere karşı ayrımcılık yasaklanmaktadır. LGBTİ+ bireylere yönelik şiddete karşı BM nezdinde önemli düzenlemeler yapılmaktadır. Dahası 2016 yılından bu yana ‘Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Bağımsız Uzmanı’ adı altında bir özel raportörlük kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır. Dolayısıyla uluslararası insan hakları hukukunun, LGBTİ+ hakları konusunda bugün geldiği aşamayı takip ederek ülkemizin de bu standartları kabulüne çalışmak tüm hukukçuların görevi olmalıdır.

* Tunç Soyer’in konuyla ilgili açıklamasına neden destek çıkmak gerekir? ‘Çok Renk, Çok Ses, Çok Nefes’ anlayışı, bir topluma (siyasi, ekonomik, kültürel vb.) ne gibi katkılar sağlar? Hamza Dağ’ın ‘özgürlük kisvesi’ diyerek küçümsediği şeyin, bir ülke için önemi nedir?

- Bir kere bu kadar dar bir özgürlük tanımını kabul etmek mümkün değil. Yasaklanan ve tarafımızca desteklenen şey de esasında, bir toplumsal grubun kendi kimliğini açıkça ifade edebilmesi, ayrımcılığa karşı uygulamaları gündeme taşıması, kendilerine yönelik şiddeti eleştirmesi için dünya çapında yaptıkları bir yürüyüş. Yani kimsenin "alenen yaşadığı" bir şey yok, kimse milli ve dini değerlere karşı tutum almıyor. Kaldı ki evrensel çapta korunan fikir ve ifade hürriyeti, toplumu sarsan düşüncelerin dahi özgürce ifade edilmesinden yanadır. Tabi güncel durum her ne kadar bu sözü anlamsızlaştırmaya başlasa da ülkenin anayasasında yer alan laiklik ilkesini de ayrıca hatırlatmak gerekiyor. Millete karşı yapılan ayıp söz konusu ise bu milletin bir parçasının da LGBTI+ bireyler olduğu unutulmamalıdır. Sayın Soyer bu anlamda çok değerli bir çıkış yaparak özgürlüklerden yana tavır almıştır. Kendisinin izlediği, İzmir'i bir dünya kenti haline getirmek siyaseti ile bu tavrın doğrudan uyum içinde olduğunu düşünüyorum. Bir siyasetçi yalnızca kendisine oy getirecek, rahatını kaçırmayacak konularda görüş bildirirse görevini tam manasıyla yapmış olmaz. Sayın Başkan’ın tüm bu kaygılardan uzak ve özgürlüklerden yana yaptığı açıklamayı her bakımdan destekliyorum. Ülkemizin çağdaşlaşması yönünde irade gösteren tüm hukukçular Sayın Soyer'in yanındadır. İzmir'i adı insan haklarıyla birlikte anılan bir kent yapmak için bu güzel örnekleri çoğaltacağız. Sayın Soyer'e bu vesile ile örnek tavrı için teşekkürlerimi sunuyorum

* ‘Onur Haftası’ boyunca Londra’daydınız. İki ülke arasında nasıl bir karşılaştırma yaparsınız?

- İnsan hakları konusunda uzman hukukçu ve hak savunucuları ile görüşmeler yapmak, baromuzun İzmir Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere diğer birçok sivil toplum kuruluşu ile birlikte yürütmeye başladığı "insan haklarının başkenti" vizyonu hakkında görüş alış verişinde bulunmak adına geçtiğimiz hafta İngiltere'ye bir ziyarette bulundum. Tüm Londra'nın bir festival halinde Onur Haftası'nı kutladığını kendi gözlerimle gördüm. Sivil ve resmi binaların, kamusal alanların ve hatta kimi tarihi ve dinsel yapıların üstünde dalgalanan gökkuşağı bayrağı, meselenin dünya açısından geldiği noktayı anlatıyordu. Londra gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinde herhangi bir "ifsat", kamu düzeninde bozulma görmedim. Britanyalı LGBTİ+ bireyler "özgürlük kisvesi" altında milli ve dini değerleri hedef alıyorlar mı bilmiyorum ama bu barışçıl hava içinde Britanya'nın kişi başına düşen milli hasılasının yıllık 42.000 dolar seviyesinde olduğunu, bu rakamın yakın tarihte Türkiye için ancak 9.000 dolar seviyesine ulaştığını söylemek gerekir. Yurttaşlarımız aynı ekonomik kalkınma ve özgürlük karşılaştırmasını İzlanda, Belçika, Lüksemburg ve İrlanda üzerinden de yapabilirler. Çünkü, bahsi geçen bu dört ülkenin de başbakanı açıkça LGBTİ+ birey olduklarını deklare etmiş kişilerdir. Dolayısıyla ülke yöneticilerimizin boş polemik konuları yaratmak suretiyle havanda su dövmek yerine özgürlükleri genişleterek, yurttaşların ekonomik kalkınmalarına dair bir programa yönelmeleri elzemdir. Sayın üyemiz Av. Hamza Dağ'ı daha önce hukuk meselelerini konuşmak üzere baromuza davet etmiş ancak olumlu bir yanıt alamamıştık. Bu vesile ile kendisini bir kez daha İzmir Barosu'na davet ediyorum. Baromuz LGBTİ+ Komisyonu üyesi meslektaşlarımız ve yönetim kurulumuzla beraber kendisine LGBTİ+ hakları konusunda çağdaş hukuk standartlarını anlatmak ve kendisiyle gökkuşağı bayrağı önünde bir fotoğraf çektirmek isteriz. AKP'li Hamza Dağ'dan, Tunç Soyer

https://www.izgazete.net/politika/avukat-deman-guler-den-akp-nin-avukat-vekiline-cagri-h37032.html

LADY GAGA’DAN LGBTİ+’LERE MESAJ

$
0
0
New York’taki Stonewall anma töreninde sahne alan Lady Gaga, LGBTİ+ camiası için kendisini kurşunların önüne atacağını söyledi.


Lady Gaga, Stonewall’un 50.yılı için hazırlanan anma töreninde New York’ta sahne aldı.

Sahnesinde konuşan Lady Gaga, şu sözleri söyledi:

“Gerçek aşk, en gerçek olan aşk, bir başkası için kurşunların önüne kendini atmaktır. Ve biliyorsunuz ki sizler için herhangi bir günde ben kendimi kurşunların önüne atarım”

“Sizler cesaretin tam karşılığısınız bunu biliyor musunuz?” dediği sırada gözyaşlarını tutamayan Lady Gaga “Sırf burada olmam için teklif gelmesi bile ne kadar ayrıcalıklı olduğumu gösteriyor, bununla gurur duyuyorum” diyerek sözlerine devam etti.

NÜKLEER SAVAŞ İÇİN GELİŞTİRİLEN GİZLİ PLAN AYRINTILARIYLA AÇIKLANDI
Gaga, konuşmasının sonunda trans camiasına yapılan saldırılara kesinlikle tolerans gösterilmeyeceğinin de altını çizdi.

Lady Gaga’nın “kurşunlara gelmek” ile alakalı bu açıklamasını, Madonna’nın özellikle LGBTİ+’lere uygulanan silah şiddetini kınadığı “God Control” videosunun yayınlanmasından kısa bir süre sonra yapması dikkat çekti.

https://www.parlamentohaber.com/lady-gagadan-lgbtilere-mesaj/

“Alışın Buradayız Gitmiyoruz”

$
0
0
27’nci İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası için dün Taksim’de Onur Yürüyüşü yapılması planlanmıştı. Ancak kendinden farklı olana-düşünene yaşam hakkı tanımayan faşizmin bu yürüyüşe izin vermemesi-saldırması da beklenilen bir şeydi.


Son yıllarda önce faşist saldırılarla başlayan, sonraki yıllarda polisin tomalı gaz bombalı saldırıları ile devam eden baskılar sistematik hale geldi. Ankara’da LGBTİ+’nin yapacağı her tür etkinliğin yasaklı olması, ODTÜ Onur Yürüyüşü’nün yasaklanması, saldırılması da bunun münferit bir olay olmadığının göstergesi.

Onur Komitesi, akşam saatlerinde Taksim Fransız Kültür Merkezi önünde toplanarak Tünel Meydanı’na yürümek istedi, her yıl olduğu gibi. Valiğin izin vermeyeceğini duyurması üzerine Mis Sokak üzerinde toplanarak yasaklamalara karşı bir basın açıklaması yapıldı.

Binlerce kişinin gökkuşağı renklerinde katıldığı basın açıklamasında Onur Yürüyüşü’nün 5. kez yasaklandığını ve LGBTİ+ düşmanlığının neredeyse bir devlet politikası haline getirildiği dile getirildi.

“Anayasa’da cinsel yönelim ve cinsiyet kimlik tanınmalı; LGBTİ+ cinayetleri cezasız kalmamalı, failler iyi hal indirimi almama; eğitim, sağlık, barınma gibi en temel haklara erişimi engellenen LGBTİ+’ların hakları yasal güvence altına alınmalıdır” diyerek taleplerini sıralayan Onur Komitesi, “Eşitliğin olmadığı bir toplumda huzur da mümkün değildir” dedi.

Açıklamanın ardından polis kitlenin İstiklal Caddesi’ne çıkışını engelleyerek Tarlabaşı Bulvarı’na doğru dağılmalarını istedi. Kitleye plastik mermi ve gazlarla saldırarak Tarlabaşı’na sürmeye çalışan polis, görüntü alan gazetecileri de darp ve tehdit ederek GBT yaptı.

İstiklal Caddesi’ni terk etmeyen LGBTİ+’liler TRT Tepebaşında yeniden bir araya geldi ve bir kez daha basın açıklaması yaparak, “Alışın buradayız gitmiyoruz” dedi.

https://www.mucadelebirligi2.net/index.php/haber/2890-alisin-buradayiz-gitmiyoruz

Star'dan Yakup Köse, eşcinsellere acilen müdahle edilerek durdurulmasını istedi

$
0
0
Pazar günü yurdun dört bir yanında lağım patlamalarına şahit olduk!

Yaptıkları binbir ittifakla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanabilen CHP takiye yapmayı bırakıp aslî hüviyetine geri döndü. Sapkınların “Onur Yürüyüşü” dedikleri yürüyüşü gerçekleştirmek için sokaklara çıktığı Pazar günü CHP’li belediyeler de sosyal medya hesapları üzerinden destek mesajları yayımladılar. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da sapkınları, “Hür doğup, hür yaşayanlar”  diye selâmladı!

CHP’nin sadece Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları’ndan bir ses çıkmadı. “Çıkmadı” yerine “Çıkamadı” mı desek, hani hassas dengeler ve ittifaklar var ya! Kimbilir belki de hazırlıksız yakalandılar. Onlar da, CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yayımladığı, “Önümüzdeki senelerde birlikte yürümek dileğiyle. LGBTİ+Onur Haftası kutlu olsun” mesajında dediği gibi önümüzdeki senelerde gökkuşağı kıyafetleriyle yürüyeceklerdir. Ömrü olan görür!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yapılan şer ittifakının birleşenlerini yazarken LGBTİ’yi de ekleyince alınanlar oluyor ve sitem dolu mesajlar gönderiyorlardı. Oysaki ben ne yalan yazıyordum ne de iftira atıyordum. Kabul etseniz de etmeseniz de ittifak ortaklarınızdan biri LGBTİ’di. Yahu CHP ile ittifak yapmayı midenizi kaldırıyordu da LGBTİ’le mi ittifak yapmak midenizi kaldırmıyor! Geçiniz…

CHP kendine yakışanı, yapması gerekeni yaptı. Şaşırmanın bir mânâsı yok. Pazar günü ortaya çıkan manzara CHP’li belediyelerin kaynaklarını kimlere nasıl kullanacaklarını da gösteriyor! Batı’dan fonlanan sapkın oluşumlar CHP’li belediyeler eliyle daha da rahat hareket edeceklerdir.

Evet CHP kendine yakışanı, yapması gerekeni yapıyor lâkin bu mevzuda AK Parti maalesef kendisine yakışanı, yapması gerekeni yapmıyor. Aksine, imza attığı uluslararası sözleşmelerle sapkınlığın okullara kadar girmesine sebep oluyor.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Nas değil, feshedilebilir” dediği “İstanbul Sözleşmesi” sapkınlığın ilkokullara kadar girmesine sebep oluyor. Batı nasıl ki “Demokrasi” diyerek fiilî işgallerini meşrulaştırıyorsa “İnsan hakları, kadın hakları” diyerek de zihinsel işgali meşrulaştırıyor. “İstanbul Sözleşmesi” adı verilen sözleşme de “Kadın hakları” denilerek perdelenen bir şenî faaliyetin kâğıda dökülmüş hali.

“Cinsiyet eşitliği” denilerek çocuklara bir cinsiyet sahibi olmanın önemli olmadığı, cinsiyet değiştirmenin hak olduğu, aynı cinsteki insanların evlenebileceği ve evlatlık yoluyla edinecekleri çocuklarla ‘aile’ kurabilecekleri anlatılıyor. Aile mefhumu yerlebir edilirken, devlet tarafından koruma altına alınması gereken nesebimiz kesilmeye çalışılıyor.

Bakınız, bu işin ne tevili ne de “Bizimkiler yapmış, vardır bir bildikleri” denilecek yanı yok. Mevzu oldukça ciddi ve bizler konuşmakta, tedbir almak çok geç kaldık. Pazar günkü sapkın yürüyüşe destek veren gençlerin sosyal medya hesaplarına girip bir baktığınızda ortaya çıkan profili görünce abartmadığımı göreceksiniz.

Bizler “neler oluyor” derken sapıklar LGBTİ’nin yanına bir de (+) eklediler. Sizce bu (+) ne olabilir; ensest mi pedofili mi, her ikisi mi? Şimdi açıktan yazamadıklarını, bizlerin sessizliğiyle zamanla yazacaklar. Tıpkı yıllar önce dört duvar arasında yaşadıkları sapkınlıkları bugün sokaklarda yaptıkları gibi.

AK Parti kendine yakışanı yapmalı!..

https://www.star.com.tr/yazar/acil-mudahale-yazi-1464928/

Trans bir birey için 'doğal'ölüm var mıdır?

$
0
0
“Hande Kader bir “seks işçisi” idi. Anlamayanlar için açıklayalım mı, bu tabir yerine gündelik yaşamımızda kullandığımız, birbirimize, yolda hiç tanımadığımız bir kadına, trafikte hiç görmediğimiz ve görmeyeceğimiz bir araç şoförünün annesine söylüyoruz ya hani, günde en az üç dört belki de on yirmi kez… İşte Hande Kader o işi yapıyordu. Demek ki, hem ibne hem fahişe… Rahatladınız mı şimdi? Tamam okumayı bırakabilirsiniz, ölmüş gitmiş n'olacak değil mi…”

Geçen hafta sonu yasaklara karşın gerçekleşen Onur Yürüyüşü’nde belki de en fazla anılan, akla gelen kişiydi Hande Kader. Daha önce de yazmıştım ona dair; girişteki paragraf da o yazıdan. Bilmeyenler için kısaca anımsayalım; Hande Haziran 2015'te polis tarafından engellenen İstanbul Onur Yürüyüşü'nde polise karşı direnirken çekilen fotoğraflarıyla LBGTİ+ bireylerin mücadelesinde bir sembol olmuştu. Ama onu hala anımsamamıza neden olan şey ise tam bir vahşet. Son olarak Ağustos 2016'nın ilk haftasında Harbiye'de bir müşterisinin arabasına binerken görülen Hande’nin Zekeriyaköy yakınlarında yakılmış cesedi bulundu. Cesedi tanınamaz haldeydi, ev arkadaşı Davut Dengiler Yenibosna morgunda, kimliği saptanamayanların götürüldüğü morgda kimliğini saptayabilmişti. Hande Kader defalarca dövülmüş, bıçaklanmıştı. Canına tak etmiş, görünce çoğumuzun kaçtığı TOMA’nın önünde dakikalarca direnmişti 2015 yılındaki Onur Yürüyüşü’nde. Aradan yıllar geçti iddianamesi hazırlanmadı, Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın haberine göre başsavcılığının hakkında tutuklama talep ettiği ismi açıklanmayan bir şüpheli 19 Ekim’de İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Diğer yandan savcılığın talebiyle İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla Hande Kader cinayeti soruşturması hakkında gizlilik kararı da verildi.

Şimdi başlıktaki soruyu soralım yine; trans bir birey için yaşlanarak, hastalıkla ölüm, ne bileyim “normal” insanlar gibi bir ölüm şansı var mıdır? Ya da bu şans da acaba sınıfsal mıdır?

Aynı soruyu iş cinayetleri için de sormuyor muyuz? İş cinayetleri sınıfsaldır diyoruz, trans cinayetleri ise hem nefretin en vahşete bürünmüş hali hem de sınıfsal. Örneğin diyoruz ki;

“’İş kazası’ denen şey, belirsiz şans eseri olaylar silsilesi değildir...

‘İş kazası’ denen şey, gayet bilinen, tahmin edilebilen, hatta çoğu zaman kesin denen olayların sonucudur.

‘İş kazası’ denen şeye maruz kalma olasılığı, sizin toplumda ait olduğunuz sınıfla doğrudan ilgilidir.”

Peki “iş kazası” ifadesini silip yerine trans cinayetleri ifadesini koysak? Trans cinayetleri belirsiz, şans eseri olayların silsilesi değil, gayet bilinen, tahmin edilen, hatta kesin denen olayların sonucudur, nefret söyleminin bir yansımasıdır ve kendisine kurban olarak seçtikleri ait olunan sınıfla doğrudan ilişkilidir. Devletin en üst protokolünde de trans bireyleri görebilirsiniz, ama ait olduğunuz yer, zorunluluklar silsilesi sizi “seks işçisi” yaptıysa karşı karşıya kalacağınız şey nefret, şiddet, vahşet ve cinayettir. Çünkü Trans Europe'un verilerine göre Türkiye Avrupa'da en çok trans cinayetinin işlendiği ülkedir. Keza kuruluşun 2016 raporunun ilk cümlesinde yazdığı gibi "Dünyada translar için güvenli bir ülke yok"tur.

Hande Kader sokakta çalışıyordu, seks işçisiydi,  bundan bir çıkış arayıp, bulamıyordu. Tanıdıklarının söylediğine göre mütercim tercüman olmak istiyordu. Düşünün bir, LGBTİ+ bireysiniz, çalışma yaşamında yer almak, kariyer yapmak veya en basit düşünceyle ekmeğinizi kazanmak istiyorsunuz. Bu konuda en fazla adım atmış ülkelerden birisi olan İrlanda’da bile çalışma yaşamında yer alan 4 LGBTİ bireyden en az birisinin suistimale maruz kaldığı, düzenli olarak tüm LGBTİ bireylerin cinsel yönelimlerini veya kimliklerini dışa vurmaları halinde iş ortamında olumsuz karşılandıklarını yapılan araştırmalar da gösteriyor. Siz bir de Türkiye gibi nefretin kol gezdiği bir ülkede hayatta kalmaya çalışıyorsunuz, hayatta kalmaya! Hem çalışarak ayakta kalmaya, hem de ölmemeye!

LGBTİ+ bireyin çalışma yaşamında yer alabilmesini hayal bile edemiyoruz. Belli bir gelir ve kariyer seviyesine geldikten sonra kendi cinsel yönelimlerini ve/veya kimliklerini açıklayabildikleri örnekleri çoğu kez görüyoruz. Ama gerçekten çalışmak zorunda olan, yaşamak için çalışmak, evine ekmek götürmek, yaşamını sürdürmek zorunda kalan LGBTİ+ bireylerin büyük bir kısmı için hiçbir alternatif yok! Bu acımasız gericilik, bu acımasız erkek egemen toplum, bu acımasız adi kapitalizm onlara bedenlerini satmaları dışında bir seçenek bırakmıyor. Bu acımasız ülke daha da ileri gidiyor, onlara işkence yapıyor, onları öldürüyor, onları yakıyor!

Düşünsenize Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümüne birincilikle giriyorsunuz, burslu okumaya hak kazanıyorsunuz, ardından ODTÜ’de sosyoloji yüksek lisansı yapıyorsunuz ve çalışma yaşamında yer bulamıyorsunuz, seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor, evinizde saldırıya uğruyor ve şans eseri kurtuluyorsunuz. Özellikle trans bireylerin haklarını ve güvenliklerini savunmak amacıyla kurulan Kırmızı Şemsiye Derneği’nin başkanı Kemal Ördek’ten söz ediyoruz örneğin, 50-60 yaşını görmenin neredeyse mucize olduğunu söylerken kendileri için. Daha onlarcası, yüzlercesi… Sizce burada bir trans bireyin, bir LBGTİ+ bireyin ait olduğu sınıf da etkili değil mi “kader”inde?

Ölüm trans bireyler için de, işçiler için de olağan sıradan. Çünkü eşit değiller, çünkü özgür değiller, çünkü ucunda ölüm de olsa çalışmak zorundalar. Bile bile, korka korka, istemeye istemeye…

"Maden işçisi Rahmi Sözüer, 13 Mayıs 2014 tarihinde, 301 kişinin yaşamını yitirdiği Soma faciasından önce, vardiya değişimi için maden ocağına gitti. Arkadaşının, vardiya değişikliğiyle kendi yerine madene girmesiyle ölümden son anda kurtuldu. Faciada birçok arkadaşını yitiren ve bir daha kömür madenine girmek istemeyen Sözüer, İzmir'deki Bayraklı Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’ne taşeron hizmet veren bir firmada işe başladı. Bir hafta sonu Bayraklı Belediyesi'nin Doğançay’daki şantiye alanına kamyonla dolgu malzemesi götüren Sözüer, yükü indirdiği sırada, damperli kamyonun kasası yüksek gerilim hattına temas etmesi sonucu yitirdi."

Rahmi Sözüer’in ölümüne çalışmaktan başka şansı yoktu.

Hande Kader’in de, kendisi gibi vahşice katledilenler diğer arkadaşları gibi ölümüne çalışmaktan başka şansları yoktu.

Her iki örnekte de  neden bu koşullarda çalıştıkları sorusunun yanıtı "zorunluluk"tan olacaktır. Evet, zorunluluk! Ama bu zorunluluk da bir yere kadardır. Epikür "zorunluluk yumuşatılamaz" derken, Marx Doktora Tezinde Seneca'dan alıntı yapar:

"Zorunluluk içinde yaşamak bir mutsuzluktur, ama zorunluluk içinde yaşamak bir zorunluluk değildir. Her yerde özgürlüğe açık birçok kısa ve kolay yol vardır." (Seneca'dan aktaran Marx, 1841: 40)

Özgürlüğe açılan o yolu daha kısa ve kolay kılabilmek umuduyla…

https://ilerihaber.org/yazar/trans-bir-birey-icin-dogal-olum-var-midir-100069.html

Çanakkaleli belediye başkanlarından ortak homofobik ’LGBTI’ açıklaması

$
0
0
Biga, Ezine, Lapseki, Yenice ilçeleri ile Karabiga, Gümüşçay, Terzialan, Geyikli, Evreşe ve Kalkım beldelerinin belediye başkanları; Çanakkale Belediyesinin resmi twitter hesabından, LGBTI ve savunucuları tarafından kabul edilen ’Onur Haftası’ sebebiyle destek mesajı yayınlamasına yönelik ortak bir basın açıklaması yaptı.

Belediye Başkanı Bülent Erdoğan, Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel, Lapseki Belediye Başkanı Eyüp Yılmaz, Yenice Belediye Başkanı Veysel Acar, Karabiga Belediye Başkanı Ahmet Elbi, Gümüşçay Belediye Başkanı Adnan Pastırmacı, Terzialan Belediye Başkanı Tuncay Göymen, Geyikli Belediye Başkanı Mevlüt Oruçoğlu, Evreşe Belediye Başkanı Ali Kamil Soyuak ve Kalkım Belediye Başkanı İbrahim Taşkın’ın ortak imzası ile yayınlanan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

"Çanakkale Belediyesinin sosyal medya hesabından LGBTI’ye destek niteliği taşıyan paylaşımı; toplumsal değerlerimize, kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize aykırıdır. Çanakkaleli belediye başkanları olarak, böyle bir rezilliği kabul etmemiz asla mümkün değildir. Bizler son dönemde Çanakkale’mizin ulusal ve uluslararası alanda imza attığı başarılarla, ev sahibi olduğu organizasyonlarla ve ilklerle gündeme gelmesine alışkınız. Şehrimizin maneviyatı ve yatırımları dışında ahlaki bir sorun teşkil eden böylesi bir konuyla anılmasını hazmedemiyoruz. Bu davranış, tarihimize, şehrimize ve bu topraklarda şehit düşen kahramanlarımıza saygısızlıktır, vefasızlıktır.
Çanakkale, merkez ilçe belediyesinden ibaret değildir. Çanakkale ismi özeldir, Çanakkale tüm dünyanın saygı gösterdiği kadim bir tarihe sahiptir. Dolayısıyla Çanakkale ismi bu çirkin paylaşımlarla bir arada kullanılamaz. Bu millet buna izin vermez. Belediye başkanı seçilmek; size bu topraklar adına söz hakkı tanımaz, sadece hizmet sorumluluğu yükler. Belediye başkanının kendi şahsi düşüncesi bu yönde olabilir, kendi şahsi hesabından paylaşabilir; fakat Belediyenin resmi sosyal medya hesabından bu paylaşımın yapılması doğru değildir. AK Partili 10 belediye başkanı olarak bu skandala imza atan tüm kişi ve yöneticileri kınıyor; bu yanlıştan bir an önce dönerek bizleri de zan altında bırakmalarından dolayı tüm hemşehrilerimizden özür dileme erdemini göstermelerini bekliyoruz."

https://www.inegolonline.com/guncel-olaylar/haber/canakkaleli-belediye-baskanlarindan-ortak-lgbti-ac-1273201/

İmamoğlu'dan eşcinsellere: Tüm tercihlere, yaşam biçimlerine ön yargısız bakabilmek önemli.

$
0
0
Ekrem İmamoğlu: Benim yol haritam, felsefem Atatürk'tür! "O benim yıllardır yol haritamda bir felsefe; Atatürk'ün yaklaşımı, devlet adamlığı, liderliği. Hiçbir çıkar beklemeden devlete, millete adanmışlık, ürettiklerinizi, yarattıklarınızı tümüyle millete bırakmak… Son yüzyılda kaç lider var onun gibi?"

Ekrem İmamoğlu: Benim yol haritam, felsefem Atatürk'tür! "O benim yıllardır yol haritamda bir felsefe; Atatürk'ün yaklaşımı, devlet adamlığı, liderliği. Hiçbir çıkar beklemeden devlete, millete adanmışlık, ürettiklerinizi, yarattıklarınızı tümüyle millete bırakmak… Son yüzyılda kaç lider var onun gibi?" 03 Temmuz 2019 Çarşamba 08:16 Türkiye seçmeni bir kez daha tavrını koydu, İmamoğlu kadar demokrasi kazandı. Sözcü'den Özlem Gürses İkinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen İmamoğlu ile bir pazar günü evinde buluştu. Gürses'in sorularını yanıtlayan İmamoğlu, şunları kaydetti:


“GÜNLÜK TUTUYORUM, ŞİİR YAZIYORUM”

 İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı. İmamoğlu, “Ortaokul lise zamanlarından beri günlük meraklısıyım. Ara ara yazdığım 20 – 25 şiirim var. Günlüklerim hâlâ duruyor arşivimde. 20'li yaşlarımda İstanbul'da başarılı olmanın zorluklarını yazmışım” dedi.

‘BU ÇOK TEHLİKELİ…'

> Hayırlı olsun… Çok yorgun olmalısınız…

Yorgun değilim ama bazı şeyleri çok özlemişim… Kitap okumak gibi.

> Siz, orta sınıf değerler bütününü hatırlattınız topluma, hem milli hem dini bayramları kutlayan bir kuşağın çocuklarıyız biz…

Yüzde yüz doğru söylüyorsunuz. Öyle bir ortamda, atmosferde, ailede büyüdük. Ayrıştırıcı mevzular gündem değildi. Maalesef son 16 yıldır kutuplaştırarak siyasette başarı elde etme çabası ortaya konuldu. Bu yaklaşımlar o kadar tehlikeli ki. Ve hatta öyle kalıcı hasarlar bırakabilir ki, bazen tedavisi bile mümkün olmayabilir.

‘SAĞLIKLI POLİTİK DİL'

> Ne tuhaf değil mi?

Ve çok acı. Ben hiçbir zaman bunu tasvip etmedim. İlçem Beylikdüzü'nde kendimce bir felsefe geliştirdim. O dönemde arkadaşlarım tarafından “İktidarı hiç eleştirmiyorsun, böyle ilçe başkanlığı olmaz” cümlelerini duydum. Beni “Sen CHP'li değil misin?” diye bile sorguladılar. Yaptığım şuydu; yok saydım. Benim konum hak, adalet, çözümler, alternatiflerdi. Bu bana iki şey kazandırdı. Öncelikle çok sağlıklı bir politik dil oluşturduk, ikincisi de Türkiye'de var olan hayranlık ve nefret duygularını ilçeme taşımamış oldum. Türkiye'de yaşatılan bu maksimum kutuplaşmanın ortaya koyduğu gerilimi hafifletmek, hatta unutturmak adına, hiçbir strateji oyunu içermeksizin, neysem o bir kampanya yönettim.

‘İLK KEZ YAPMADIM'

> İlk gün odanızda dua ettiniz ve eleştirildiniz. “Oraya bir imam getirmek laikliğe aykırıdır.”

Hayır, o benim kişisel alanımdı. Yaptığım şey; ailemle beraber, dua ile yola çıkmaktı, üstelik bunu yeni yapmadım ki… 2014'te Beylikdüzü Belediye Başkanı seçildiğimde de aynı duayı yaptım.

> Bazıları Atatürk portresinin mesajını “sert” buldu…

O benim yıllardır yol haritamda bir felsefe; Atatürk'ün yaklaşımı, devlet adamlığı, liderliği. Hiçbir çıkar beklemeden devlete, millete adanmışlık, ürettiklerinizi, yarattıklarınızı tümüyle millete bırakmak… Son yüzyılda kaç lider var onun gibi?

‘BİR KARIŞ TOPRAK BİLE'

> Kırmızı çizginiz nedir?

Kırmızı çizgim elbette var. Toplumsal tüm mevzulara duyarlıyım, her şeyi tartışırız, konuşuruz. Ama milletin, toprakların bölünmez bütünlüğünü, bayrağımızı tartışmayız. Bir karış toprağı bile… Millet olabilme duygusunu sarsacak, sınırlarımızı tartışmaya açacak her konu kırmızı çizgimdir. Ama her insanlık sorununu konuşalım. Adaleti, eşitliği, özgürlüğü, yoksulluğu, demokrasiyi… Bunları çözelim.

> LGBTİ bireyin sorunu?

Gayet tabii, o da çözülsün. Tüm tercihlere, yaşam biçimlerine ön yargısız bakabilmek önemli. Tabii ki bireysel alanımda kişisel kırmızı çizgilerim de var.

> Neler mesela?

Yalana, insanları aldatarak siyaset yapmaya, şiddete tahammülüm yok. İstanbul seçim sonucu en çok Cumhurbaşkanı'nı rahatlattı Ekrem İmamoğlu, “Milletin yüzünde huzuru görüyorum” dedi.

> Uzun süredir büyük bir kesim kendilerini çok umutsuz ve çaresiz hissediyorlardı. Sizde de “bir şeyleri uçurumun eşiğinden aldık” gibi bir duygu var mı? Bir rahatlama…

Ben size bir şey söyleyeyim mi; Sayın Cumhurbaşkanı'nın bile Japonya ziyaretinde rahatladığını gördüm ben. Farkında değiller belki ama biz onları bile rahatlattık. Demokrasi öyle bir ferahlık ki… Kendi varlığını ispat açısından sandıktan çıkanın kabulü çok önemli, çok değerli bir şey, nefes gibi. Ben milletin yüzündeki huzuru, keyfi görüyorum. Çocukların, gençlerin enerjisini… Başaramasaydık, bu gençleri kaybederdik Özlem Hanım… Evet, sorunları var bu şehrin… Ama şu anda bir mutluluk var, yaşıyoruz onu.

> Size benzer pek çok aday ya da siyasetçiden neyiniz farklıydı sizce?

Galiba şu; çok adarım ben kendimi, sınırım yok o konuda. Eşimle de bunu çok tartışırız. İlçe Başkanlığı yapacağım; nedir, koltukta oturursunuz, birkaç toplantıya katılırsınız. Ama ben 5 yılımı sokaklarda geçirdim, belediye başkanı oldum, yine aynı… Çok insani olmayabilir, ailenizi yorar… Bir de idealist davranmaya çalışıyorum yol haritamda. Kastım şu; örgüt başkanıyım en başarılısı olmak istiyorum, ilçe belediye başkanıyım en iyisi olmak istiyorum. Şimdi İstanbul Büyükşehir, dünyanın en iyisi olmak isterim.  Son olarak bir de samimiyeti ruhumdan eksik etmem. Bunu çalışkanlıkla birleştirdiğim zaman, sonuç da alırım.

TOPLUMUN FERAHLAMASI İÇİN O AİLE FOTOĞRAFI GEREKLİYDİ

İmamoğlu ve Yıldırım aileleri, açık oturum sonrası hatıra fotoğrafı çektirmişti.

> Rakibiniz Binali Yıldırım ile açık oturuma çıktınız. Yıllar sonra bir siyasi tartışma izledik. Siz ne hissettiniz o yayında?

Başından beri o yayını talep eden benim. Orada esas olan, farklı düşünseler de bir arada yaşayabileceklerini hatırlatırsınız. Her şeye rağmen, tüm risklere rağmen, iki tarafın bunu kabul etmiş olması değerliydi.

> Final fotoğraf da çok değerliydi…

Bir aile fotoğrafını özellikle ben talep ettim. Eşler, çocuklar, aile… Çok önemliydi bu görüntü. İyi biliyoruz ki iki kapı komşusu siyasi çekişmelerden dolayı konuşmuyor bu şehirde. İnsanlar birbirlerine selam vermiyor, düşmanlık besliyor… Bu durumdaki bir toplumun ferahlaması için o fotoğraf gerekiyordu. Bunlar kalıcı işler, iyi ki Sayın Yıldırım kabul etmiş. Bu bir seçimi kazanma stratejisi değil… Bu, topluma, demokrasiye hizmet. Bu nedenlerle o yayın çok önemliydi.

> Herkes size “aslansın, kaplansın” dediğinde nasıl tedavi ediyorsunuz ruhunuzu?

Ailem çok büyük şans. Sürekli gaza getiren değil, sürekli yüzleştiren, sorgulayan bir ailem var. Eşim bunların başında geliyor. Çocuklarım da öyle… Annemi koymuyorum bu statüye, çünkü annemin tek konusu şu “Oğlumun sesi niye kısık, dinlendi mi, uyudu mu, kalktı mı?” Bazı aileler vardır, sizin rüzgarınıza kapılır. Bizim evde kimse benim rüzgarıma kapılmıyor! Tam tersine başka bir rüzgara koşuyorlar… Geniş ailemde de bir karar birliğimiz var. Son olarak ramazanda bir iftar yaptık. “Her biriniz sorumlusunuz, en ufak bir hatanız bana yük edilebilir” dedim. Onlar da sağ olsun gayet iyi anladılar.

Yurt Gazetesi

https://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/ekrem-imamoglu-benim-yol-haritam-felsefem-ataturktur-h133391.html

Yeni Akit't'ten homofobi: Hanımca Derneği'nden LGBTİ'li sapkınlara sert tepki

$
0
0
LGBTİ'li sapkınların sözde 'Onur' Yürüyüşü'ne ilişkin değerlendirmede bulunan Hanımca Derneği Genel Başkanı Meyra Arslan, "Toplumu dejenere ederek aile yapısına dinamit koyuyorlar. Ailelere çocuklarına verecekleri eğitim konusunda büyük sorumluluk düşüyor." dedi.

 Taha Emre Özdemir  Ankara 

Yeniakit.com.tr'ye konuşan Hanımca Derneği Genel Başkanı Meyra Arslan, LGBTİ'li sapkınların toplumdaki var olma çabalarına ilişkin değerlendirmesinde, "Söz konusu yürüyüşler dışarıdan müdahalelerle oluşmaktadır. Biz de Hanımca Derneği olarak bu tür oluşumları asla tasvip etmiyoruz." dedi.

LGBTİ'li sapkınların toplumu dejenere ettiklerini belirten Arslan, şunları söyledi:

"Bu topluluk aile yapısına dinamit koyuyor. Bunlar zaman zaman karşımıza çıkacaktır. Bu tür sapkınlıklara karşı eğitimin ailede verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Toplumumuzda yaygın bir görüş var. Çocuk belli bir yaştan sonra dışarı atılarak öteleniyor. Ötelenen çocuklar da bu tarz topluluklarda özentilikler ediniyor."

Avrupa Birliği ile birlikte CHP ve HDP'liler tarafından da sapkınlara destek verildiğini hatırlatan Arslan, sözlerine şöyle devam etti:

"CHP ve HDP'nin de hayata bakış açısı böyle. Özgürlük adı altındaki rezilliklere destek veriyorlar. Toplum olarak hepimizin bu konuda daha dikkatli olması gerekiyor.".com.tr/haber/hanimca-derneginden-lgbtili-sapkinlara-sert-tepki-826103.html

https://www.yeniakit.com.tr/haber/hanimca-derneginden-lgbtili-sapkinlara-sert-tepki-826103.html

Homofobik AKP Kocaeli vekili Mehmet Akif Yılmaz:LGBTİ bir onur değil, aziz Milletimizin onurunu zedeleyen evrensel bir ahlak sorunudur!

$
0
0
AKP’li vekilden LGBTİ tepkisi: “Ahlak sorunu” AKP Kocaeli vekili Mehmet Akif Yılmaz’dan LGBT bireyleri ile ilgili tepki çeken bir paylaşım geldi. Mehmet Akif Yılmaz LGBTİ bireyleri ile ilgili: “LGBTİ bir onur değil, aziz Milletimizin onurunu zedeleyen evrensel bir ahlak sorunudur!”dedi 


Geçtiğimiz günlerde kutlanan Onur Haftası etkinliklerinin ardından, AKP Kocaeli milletvekili Mehmet Akif Yılmaz sosyal medya hesabında tepki çeken bir paylaşımda bulundu.  Evrensel bir ahlak sorunu olarak sadece ülkemizi değil tüm dünyayı çürüten ahlaki bir sorundan konuşuyoruz. Toplumu ve aile yapısını tehdit eden ahlaki suçlar, yüce yaratıcımız tarafından haram kılınmıştır” dedi. Sosyal medya hesabından da bir paylaşım yapan Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanının sözlerini paylaştı. İşte o paylaşım; “Lut Kavminin Çocuklarıyız” Pankartlarıyla İstanbul sokaklarını kirleten soysuzlara, “Genel Ahlaksızlık” talep eden ahlaksızlara Diyanet İşleri Başkanımızdan yerinde bir cevap:

'YARADILIŞA AYKIRI BİR SAPKINLIKTIR'
Prof. Dr. Erbaş, LGBTİ üyeleri ve onları destekleyenler tarafından her yıl haziran ayı sonlarında yapılan Onur Yürüyüşü'ne değinerek eleştiride bulundu. Anne ve baba olmayı devreden çıkaran anlayışın yaradılışa aykırı bir davranış olduğunu ifade eden Erbaş, şöyle konuştu:

''Dünyanın çeşitli yerlerinde şimdi ülkemizde de yavaş yavaş olmaya başladı, zaman zaman bazı kavramlar, organizasyonlar, cinsiyet eşitliği gibi sloganlar adı altında birtakım sapkınlıkların gündeme getirildiğini ve yaygara yapıldığını görmekteyiz. Aileyi tahrip eden, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan söz konusu propagandanın, özgürlük, onur gibi kavramlarla servis edilmesi bir algı operasyonu ve aldatmacadır. Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır ve tarih boyunca bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş, hem de lanetlenmiştir. Bu manada çocuklarımızı, ümmetin ve tüm insanlığın çocuklarını evrensel değerlerdir bunlar. Annelik ve babalıktan vazgeçen cinslerin birbiriyle evlenmelerine varıncaya kadar ileri götüren bu işi bütün insanlığın meselesidir, sadece Müslümanların meselesi değil. Bu yüzden çocuklarımızı, gençlerimizi sapkın anlayışlara karşı eğitmek, bilinçlendirmek ve korumak hepimizin vazifesidir.'' Video Player 00:00 | 00:00 Use Up/Down Arrow keys to increase or decrease volume.

https://www.kocaelibarisgazetesi.com/guncel/akpli-vekilden-lgbti-tepkisi-ahlak-sorunu-2-h111246.html

Transseksüel Hande Kader iş makinesi operatörü olabilir miydi?

$
0
0
Emre Gürcanlı

"İşkence edilip yakılarak öldürülen trans arkadaşımız kadın olmayı anadan miras almamış, benlik inşasında emekle edinmiş, gururumuz kız kardeşimizdir. Kadınlık onuruyla direnmiş ve ölmüştür."*

Hande Kader’in fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Dünyalar güzeli bir genç kız, güzel gülüşlü gencecik bir kadın. Bir LGBTİ aktivisti; polis kolundan tutup çekiştirirken, Onur Yürüyüşü’nde en önde direnirken fotoğrafları var. Birden fazla vahşinin tecavüzüne uğruyor, işkence görüyor, yakılıyor. Acımıyorlar, içlerindeki kin, hastalıklı irin akıyor o güzelliği yok ediyor. Failler yine bulunamayacak muhtemelen, çünkü polisin çok ama çok işi var, ibnenin tekiyle mi ilgilenecek, hem ibne hep fahişe!

Hande Kader dünyalar güzeli bir genç kadın. Bir kız bebek olarak dünyaya gelmedi, ama bu kimi ilgilendirir ki? Ama bir kadın olarak öldü, hepimizi ilgilendirir, ilgilendirmeli. Bir kadın olarak öldü, acımasızca öldürüldü…

Hande Kader bir “seks işçisi” idi. Anlamayanlar için açıklayalım mı, bu tabir yerine gündelik yaşamımızda kullandığımız, birbirimize, yolda hiç tanımadığımız bir kadına, trafikte hiç görmediğimiz ve görmeyeceğimiz bir araç şoförünün annesine söylüyoruz ya hani, günde en az üç dört belki de on yirmi kez… İşte Hande Kader o işi yapıyordu. Demek ki, hem ibne hem fahişe… Rahatladınız mı şimdi? Tamam okumayı bırakabilirsiniz, ölmüş gitmiş n'olacak değil mi…

Hande Kader’in fotoğraflarına tek tek baktım, bulabildiğim görebildiğim fotoğraflarına internetten. Nolur siz de bakın, gözlerine bir bakın, bakışlarına bir bakın ve kendinizle yüzleşin. Ve nasıl öldürüldüğünü düşünün, hayal etmeye çalışın. Ben birazcık yapmaya çalıştım ama devam edemedim çünkü her seferinde ağladım, o kadar çok ağlanacak şey varken evet evet Hande Kader’e ağladım, bu yazıyı yazarken de ağladım.

Bazı sorular soralım, yüzleşelim kendimizle. Hande Kader neden seks işçisi. Onur yürüşüyünde hakları için mücadele eden, polisle karşı karşıya gelen, Gezi Direnişi’nde yanıbaşımızda devrimcilerle kolkola, en az onlar kadar, ne onlar kadarı, çoğu kez daha direngen LGBTİ bireyleri düşünün. Evet lafı eğip bükmeyelim, büyük bir kısmı “seks işçisi” idi. Neden neden neden… Neden bu insanlar direngen ve en büyük soru, yan yana geldiğinizde konuştuğunuzda bir barikatın arkasında direndiğinizde bir araya geldiğiniz insanlar neden para karşılığı bedenlerini satıyor. Ahlaksız, rezil, kepaze oldukları için mi? Yoksa başka şansları olmadığı için mi?

Düz düşünün, basit. Bedeniniz başka ruhunuz ise bambaşka. Ruhunuz başkaldırıyor bedeninize, yeni bir kimlik oluşturuyor ve o şekilde yaşamak istiyor. Bir kadın olarak çalışma yaşamında yer almak istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz. Hiçbir şansınız yok, aileniz de çoğu kez yanınızda değil, tüm dünyada bir anda tek başınıza kalıvermişsiniz. Hande yerimize koyalım kendimizi. Bir kadın olarak çalışmak istiyorsunuz. Gelişkin kapitalist ülkelerde, özellikle de sınıf hareketinin belli bir gelişkinlikte olduğu ülkelerde kadınların çalışma yaşamında, farklı sektörlerde oranı yüksek. Eski sosyalist ülkelerde, özellikle de Sovyetler Birliği’nde ise çok yüksek.

Örneğin Avustralya’da inşaat sektöründe kadın mühendislerin yanı sıra, kadın inşaat işçilerinin sayı ve oranı da Türkiye ile karşılaştırılamayacak boyutlarda. Ama şu da bir gerçek, Avustralya inşaat sektöründe kadınların oranı %18’leri bulurken, yöneticiler arasında kadınların oranı ise yalnızca %1.2!

Sovyetler Birliği’nde pek çok sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe kadınlar, özellikle de iş makinesi operatörü olarak kadınların oranı son derece yüksek. Yurtdışında çalışan inşaat mühendisleri tanık olmuşlardır, eski Sovyet cumhuriyetlerinde hala kadın iş makinesi operatörleri çalışmaktadır ve toplam istihdamdaki oranları hayli yüksektir.

Kadınları, kadın olarak bile eşit görmeyen bir sistemden söz ediyoruz…

Devam edelim, birazcık üzerinde çalıştığım bir alana, inşaata ve iş makinelerine bir bakalım. Kadın iş makinesi operatörlerine rastlayan herkesin ortak görüşü, kadınların bu alanda daha üstün olduğudur. İş makineleri alanında dünyada en fazla takip edilen web sitelerinden olan equipmentworld.com web sitesi bile bunu çok net bir şekilde söylemektedir.

Başa dönelim. Bir LGBTİ bireysiniz, çalışma yaşamında yer almak, kariyer yapmak veya en basit düşünceyle ekmeğinizi kazanmak istiyorsunuz. Bu konuda en fazla adım atmış ülkelerden birisi olan İrlanda’da bile çalışma yaşamında yer alan 4 LGBTİ bireyden en az birisinin suistimale maruz kaldığı, düzenli olarak tüm LGBTİ bireylerin cinsel yönelimlerini veya kimliklerini dışa vurmaları halinde iş ortamında olumsuz karşılandıklarını yapılan saha araştırmaları gösteriyor.

Türkiye’de ise bir LGBTİ bireyin çalışma yaşamında yer alabilmesini hayal bile edemiyoruz. Belli bir gelir ve kariyer seviyesine geldikten sonra kendi cinsel yönelimlerini ve/veya kimliklerini açıklayabildikleri örnekleri çoğu kez görüyoruz. Ama gerçekten çalışmak zorunda olan, yaşamak için çalışmak, evine ekmek götürmek, yaşamını sürdürmek zorunda kalan LGBTİ bireylerin büyük bir kısmı için hiçbir alternatif yok! Bu acımasız gericilik, bu acımasız erkek egemen toplum, bu acımasız adi kapitalizm onlara bedenlerini satmaları dışında bir seçenek bırakmıyor. Bu acımasız ülke daha da ileri gidiyor, onlara işkence yapıyor, onları öldürüyor, onları yakıyor!

Tanımıyorum, nasıl birisiydi bilmiyorum ve bunun için çok üzgünüm. Ama güzel ve yetenekli bir kadın olduğunu o bakışlarından çoğunuz gibi ben de anlayabiliyorum. Hande Kader’in başarılı bir insan olarak yaşamını sürdürebileceği, meslek tercihi yapabileceği, geleceğe dair planlarına dair eğitim alabileceği, eşit işe eşit ücret alabileceği, insanca eşit ve özgür yaşayabileceği, isterse bir doktor, isterse bir öğretmen, isterse bir iş makinesi operatörü olarak, güzel, alımlı, bakımlı bir kadın olarak devasa iş makinesinin başına geçebileceği bir toplum istiyorum. Bunu kuramadığımız için, kurmayı bırakalım onun yaşamına dahi sahip çıkamadığımız için utanıyorum. Bu utançla ölmemeliyiz, o güzel günleri görmeliyiz, güzel kardeşler ve de kız kardeşler, bu ülkenin güzel insanları bunu başarabilecek güçteyiz, inanın buna inanın…

*Bir arkadaşım sosyal medyada bu ifadeyi paylaşmış, ben de paylaşmak istedim…

https://ilerihaber.org/yazar/hande-kader-is-makinesi-operatoru-olabilir-miydi-58733.html

"Homofobik" Ali Karahasanoğlu: Bay Ekrem’i destekleyen muhafazakarlar LGBTİ’ye ne der?

$
0
0
Ekrem İmamoğlu’na yöneltilen soru, bire bir şu:

“LGBT-İ bireyin sorunu?”

Normal bir insan, bu soruya ne cevap verir?

“Ne sorunları var?” der, değil mi?

Öyle ya..

LGBT-İ bireyin sorununu önce söyle ki, Ekrem Bey de, o sorun hakkında görüşünü açıklasın..

Mesela, “LGBT-İ’ler, Taksim Meydanı’nda erkek erkeğe, kadın kadına istedikleri haltı yiyemiyorlar. Bu özgürlük(!) kendilerine ne zaman tanınacak” diye sorarsanız, cevabı başka olur..

“LGBT-İ’li bireyler, hiçbir taşkınlık yapmadıkları halde, karakola çağrılıp, saatlerce orda avukatsız tutuluyorlarmış” diye sorarsanız, cevabı başka olur..

Bay Ekrem, ayrıntıya girmeden, önceden sözleştikleri üzere, cevabı yapıştırıyor:

“Gayet tabii, o da çözülsün.”

“Gayet tabii” ne demek?

“Ne çözülsün?”

Bay Ekrem’de bilgi yok..

Cevabın devamında, Eyüp Sultan camii’nde okuduğu Yasin suresinin bulunduğu Kur’an-ı Kerim’e taban tabana zıt söylem var:

“Tüm tercihlere, yaşam biçimlerine ön yargısız bakabilmek önemli.”

Bay Ekrem’e oy veren..

“Bay Ekrem’in mazbatası verilmiyor” diye bir yerlerini yırtan..

“Verin adamın mazbatasını” diye bağıran..

Hatta..

“Adil olun, hakkaniyetli olun” diyen bizim mahalledeki Ahmet Taşgetiren’lere..

Süleymancı hocalarımıza..

Eyüp Sultan’da Ekrem Bey Yasin suresini okurken, kendisine nezaret eden imam efendiye..

Şu camide, bu camide din görevlisi olduğu halde, hemşehricilik sebebi ile veya başka sebeplerle Bay Ekrem’e görevinde başarılar dileyen herkese hatırlatayım..

Başarı dileğinde bulunduğunuz adam, Kur’an’ın “helak olma” sebebi olarak belirttiği fiili, eleştirilmeyecek, kınanmayacak, yanlış görülmeyecek, “yaşam biçimi” olarak takdim ediyor..

Olabilir “tercih”lerden, bir “tercih” olarak görüyor..

Bay Ekrem öyle görüyor da..

Ahmet Taşgetiren nasıl görüyor?

Karar gazetesindeki muhafazakar isimler nasıl görüyorlar?

Bay Ekrem’e, seçildiği gün başarı dileklerinde bulunan, eşi başörtülü Abdullah Gül nasıl görüyor?

Öyle ya..

Bay Ekrem, nihayetinde bir CHP’li..

“Katranı kaynatsan da olmaz ki şeker” der..

“CHP’li bir ismin, söyleyeceklerinin üç aşağı beş yukarı benzer şeyler olacağından zaten şüphemiz yoktu” der geçeriz..

Ama bile bile..

90 yıllık tarihindeki tüm icraatlarında..

CHP’nin ve CHP’lilerin neler yaptıklarını bilen..

Düne kadar da bunları anlatan muhafazakar isimler..

AK Parti’de bazı işlerde küçük küçük hatalar yapılıyor diye..

Gaylere, lezbiyenlere, kısacası Lut kavmine “Gayet tabii.. O da çözülsün” diyerek gülücük dağıtan..

“Tüm tercihlere, yaşam biçimlerine önyargısız bakabilmek önemli” diyerek sıcak mesajlar yollayan Bay Ekrem’e ne derler acaba?

“Görmedim, duymadım, bilmiyorum” görüntüsü ile, konuyu kapatabilirler mi acaba?

AK Partililerdeki küçük küçük hataları, devasa sorun haline getiren muhafazakarlar..

Toplumun temeline dinamit koyan, Lut kavmi tekrarcılarına sempati ile bakan belediye başkanının açıklamasına, şimdi nasıl yaklaşırlar acaba?



Bay Ekrem’in son cümlesini de aktaralım ki..

Okuyucularımızdan hiçbir şeyi gizlememiş olalım..

Bay Ekrem’in LGBTİ-liler hakkındaki son cümlesi de şöyle:

“Tabii ki bireysel alanımda kişisel kırmızı çizgilerim de var.”

Bu cümlesi ile de..

Bay Ekrem, kendisine yönelik olarak, “Sen de mi LGBTİ’lisin” şeklinde yöneltilecek muhtemel soruların önünü de kapatmak istiyor.

Sen LGBT-İ’li değilsin, anladık..

Hatta sadece olmamakla yetinmiyorsun..

“Kırmızı çizgi” olarak nitelendirip, “Uzaktan yakından ilgim yok” demeye de getiriyorsun..

Anladık..

İyi de..

Şu ailenin, bu ailenin çocukları, bir avuç Lutîlerin elinde, oyuncağa dönmüşlerse, sizler de “Sorunları çözülsün” diyerek, onlara kucak açıyorsanız, bunun hesabını kim ödeyecek?

Kendi çocuğunuz için, o yakıştırmayı yaptırmıyorsunuz..

“Kırmızı çizgim var” diyorsunuz..

Peki, garip-gurabanın çocukları ne olacak?

“Benim çocuğuma bulaşmasınlar da.  Başkalarının çocuklarına ne yaparlarsa yapsınlar” mı diyorsunuz?..

Lut kavminin fiillerini bir yandan destekleyip, bir yandan da, “Bana bulaşmasın” mı diyorsunuz?



Sorun, sadece Bay Ekrem değil..

Bakın CHP’li belediyelere.

Hemen hepsi, LGBTİ kutlaması yapıyorlar..

“Onur haftası” diyorlar..

“Onur yürüyüşü” diyorlar..

Allah’ın yaratılış ilkesine aykırılık peşinde yürüyenler onurlu, Allah’a itaat edenler onursuz mu?

Bunu mu söylüyorsunuz?

LGBTİ’lileri desteklerken, onlara sahip çıkarken, bir anlamda halkın % 99’una, üstü kapalı olarak, “Onursuz” mu demek istiyorsunuz?

İzmir Belediyesi öyle..

Mersin’i böyle..

Bodrum’u böyle..

Bilumum CHP’li belediyeleri böyle..

Ha, atlamayalım..

Kur’an’a el basarak göreve başlayan Bolu belediyesi ne alemde, onu ayrıca incelemek gerekir..

Ama göreve, makamındaki dua ile başlayan Bay Ekrem LGBTİ’lere destek verdikten sonra..

Bolu Belediye Başkanı’nın da yolu, aynı yol olsa gerek..

Bu tablo, yeterli olsa gerek.

31 Mart’ta.. Ve 23 Haziran’da Bay Ekrem’e oy veren, oy vermese bile destek açıklamaları yapanlara, bu tablo yeterli olsa gerek..

“İsraf”tı.. “Kibir”di.. “Muhatap olmama” idi..

AK Partili belediyelere suçlamalarımız bunlar iken.

Tabii ki bunlar olmasın..

Ama en ağır suçlamalar bunlar iken..

Şimdi karşımıza, “Allah’a isyan bayrağı açmış”ları “onurlu insanlar” olarak gören bir CHP çizgisi çıktı..

Neyse ki, “Ben öyle değilim” diyorlar..

Fiziken olmayabilirler de..

Kafa olarak aynı olduklarından, şüpheniz olmasın!

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-karahasanoglu/bay-ekremi-destekleyen-muhafazakarlar-lgbtiye-ne-der-29003.html

Eşcinselliğe sapıklık diyen Diyanet'e Ayşe Özyılmazel’in tepkisi: Bizi dinden soğuttunuz!

$
0
0

"Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerini duydunuz mu? Ben az önce @armanayse ‘de gördüm.
Anne olmayı devreden çıkarmış bir kadın, baba olmayı devreden çıkarmış bir erkek sapkınmış. Cinsiyet eşitliği de sapkınlıkmış, yaygaraymış... vah, vah, vah... utanmadan, sıkılmadan ve Allah’tan korkmadan insanları damgalayıp, sınıflandırıyorsunuz öyle mi?
Tabii sizin için eşitlik, hak, özgürlük gibi konular yaygara değil mi?
Anne ya da baba olmayı seçmeyen, belki de isteyip de olamayan kişilere nasıl sapkın/lanetlenmiş dersiniz? Siz nasıl bir din insanısınız? Bu ne cüret?
#pride2019 için diyor ki; “Aileyi tahrip eden propoganda”. Öyle mi?
Ben size aileyi tahrip edenleri söyleyeyim; sevgisiz ebeveynler, çocuk yaşta satılan kızlar, dayak yiyen anneler-çocuklar, ensest ilişkiye uğrayan çocuklar, tacizler, tecavüzler, okutulmayan kızlar, çalıştırılmayan kızlar, işte tam da bu videoda konuşan zatın sahip olduğu gibi zihniyetler...
Söyleyecek çok sözüm var, kendime hakim olmaya çalışıyorum. Bıktım artık bu sevgisizlikten, kinden, kendi gibi olmayana duyulan öfkeden.
Aşkın, sevginin kalıbı olmaz. Kimse kimseye kimi, nasıl seveceğini söyleyemez. Kimse kimseyi yaşam biçiminden, cinsel yöneliminden dolayı yargılayamaz, lanetleyemez, aşağılayamaz.
Nefret ediyorum bu kokuşmuş, dini kullanarak kişileri ezmeye çalışan adamlardan. Bu nasıl din? Bu nasıl insan sevgisi? Dinden soğuttunuz bizi.
Ben herkesin eşit sayıldığı, değer gördüğü, özgürce yaşadığı, birbirine saygı gösterdiği bir ülkenin insanı olmak istiyorum. Ve susmuyorum. Lütfen siz de susmayın! Tepki gösterin! Hepimiz için. #loveislove #"

Gökkuşağı ailelerinden Diyanet Başkanı Erbaş'a tepki

$
0
0
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Konya'da düzenlenen 'İslam’a Karşı Küresel Meydan Okumalar Bağlamında Yeni Stratejiler' konferansında her yıl haziran ayında düzenlenen Onur Yürüyüşü'nü eleştirerek, ''Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır" demişti.


LGBTİ+ bireylerin ailelerini bir araya getiren Ankara Gökkuşağı Aile Grubu, Erbaş'ın nefret söylemleriyle dolu sözlerini eleştiren bir açıklama yaptı. Açıklamayı aşağıda yayınlıyoruz:

Ötekileştirmeye ve nefrete karşı çocuklarımızın yanındayız!

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın LGBTİ+ bireyleri sapkınlıkla suçlayan açıklamasını üzüntüyle okuduk. Erbaş, kutsiyet atfettiği bir aile tasavvurunu zorunluluk olarak görmekte ve göstermekte, bu çerçevenin içinde yer almayacağını düşündüğü LGBTİ+ bireyleri, ayrıca anne ve baba olmayı düşünmeyen kadın ve erkekleri "fıtrata" aykırı görmekte ve toplum için tehlike oluşturmakla suçlamaktadır.

Anayasasında sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilen bir ülkede, bir devlet kurumunun başkanının yurttaşların bir kısmını "yaradılışa aykırı" olmak üzerinden ötekileştirmesi, bununla da yetinmeyerek hedef göstermesi kabul edilemez. Bu, bir nefret söylemidir. Bu söylemin evrensel demokrasi değerleriyle ilgisi yoktur. Herkes bir aile kurmakta veya kurmamakta, çocuk sahibi olmakta veya olmamakta özgürdür. Kaldı ki, evrensel demokrasi değerlerine saygı göstermeyen bir devlette, aile yapısının da sağlıklı olması söz konusu değildir.

Başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve iç hukukun bir parçası olan İstanbul Sözleşmesi (6251 sayılı kanun) gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, bireylerin cinsel kimlik ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılığa uğramamasını güvence altına almaktadır. LGBTİ+ bireyleri, aile kurmayı düşünen / düşünmeyen, çocuk sahibi olmayan / olmayı düşünmeyen bireyleri sapkın olarak nitelendirerek hedef haline getirmek, evrensel demokrasi normlarına ve Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır.

Biz, Ankara Gökkuşağı Aile Grubu olarak, LGBTİ+ çocuklarımızın yanındayız. Çocuklarımızın ötekileştirilmesine, nefret söylemlerine maruz bırakılmasına ve hedef gösterilmesine izin vermeyeceğiz. Daha yaşanabilir bir dünya için, herkesi çocuklarımızın yanında olmaya davet ediyoruz.

Ankara Gökkuşağı Aile Grubu

https://marksist.org/icerik/Haber/12484/Gokkusagi-ailelerinden-Diyanet-Baskani-Erbasa-tepki

Yeni Akit'ten homofobi: Kokuşmuş zihniyet yine sahnede! Ayşe Özyılmazel Diyanet İşleri Başkanına kin kustu

$
0
0
Ali Taran’ın, Selma Ann Desmond’un kanser olmasının ardından ayrılıp evlendiği ve 10 ay sonra boşandığı eşi Ayşe Özyılmazel, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın LGBTİ hakkındaki açıklamalarını hazmedemedi. İnstagram hesabı üzerinden Erbaş’a saldıran Özyılmazel, “Aşkın, sevginin kalıbı olmaz. Kimse kimseye kimi, nasıl seveceğini söyleyemez.” diyerek LGBTİ’li sapkınları savundu.

Oğuzhan Çağlar  Yeniakit.com.tr

Magazinel yaşantısıyla tanınan Ayşe Özyılmazel, Prof. Dr. Ali Erbaş’ın eşcinsellik üzerine yapmış olduğu eleştiriyi sindiremedi. Ali Taran’la evliliği üzerinden büyük eleştiri alan Özyılmazel’in LGBTİ’yi savunmaktaki hararetli sözleri, Lut Kavmi’nin torunlarından bir farkı olmadığını gözler önüne serdi.

Dine olan nefretine Erbaş’ı bahane etti
Medyada sansasyonları ile tanınan ve vücudunu sergilemekten çekinmeyerek kendini milyonlara teşhir eden Ayşe Özyılmazel, İslam Dini’ne karşı nefretini Prof. Dr. Ali Erbaş’ın açıklamaları üzerinden dillendirdi. Özyılmazel, İnstagram üzerinden yaptığı açıklamada, “Nefret ediyorum bu kokuşmuş, dini kullanarak kişileri ezmeye çalışan adamlardan. Bu nasıl din? Bu nasıl insan sevgisi? Dinden soğuttunuz bizi.” diyerek hem Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’a hakaret etti, hem de dine olan nefretini kamuoyuyla paylaştı. İslam’a ve Diyanet İşleri Başkanı’na nefretini kusan Özyılmazel takipçilerinden büyük tepki aldı.

“Anne ve baba tasavvurunu yok eden bir anlayış, sapkınlıktır.”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş dün katıldığı “İslam’a Karşı Küresel Meydan Okumalar Bağlamında Yeni Stratejiler” adlı konferansta LGBTİ teşkilatlarının düzenlediği “onur” yürüyüşü hakkında yorumlarda bulundu. Erbaş, ailenin korunmasına vurgu yaparken “Anne olmayı devreden çıkarmış bir kadın, baba olmayı devreden çıkarmış bir erkek tasavvuru fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır.” diye konuştu.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/kokusmus-zihniyet-yine-sahnede-ayse-ozyilmazel-diyanet-isleri-baskanina-kin-kustu-827247.html

Onur Yürüyüşü'ne destek veren Çanakkale Belediyesi Başkanı Ülgür Görkhan: Biz eşcinseller dahil tüm insanların yanındayız!


CHP'li belediyelerin LGBTİ+ paylaşımlarına CHP'li Gökçen'den açıklama: Asıl suçu, LGBTİ'leri nefrete hedef gösterenler işliyor!

$
0
0
CHP'li belediyelerin LGBTİ+ paylaşımlarına yönelik açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, "Belediyelerimizin paylaşımlarını ve LGBTİ+ hakları savunucularını durmaksızın hedef gösterenler, onları sapkınlıkla suçlayanlar ve dağılmakta olan kitleyi biber gazına boğanlar asıl suçu kendileri işliyor" dedi.


CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, yazılı açıklamasında, LGBT hakları savunucularının Taksim ve Bakırköy’de "Onur Haftası" kutlamalarına izin verilmediğini belirtti.

30 Haziran Pazar günü basın açıklaması yapmak isteyen gruba plastik mermi ve biber gazıyla müdahale edildiğini aktaran Gökçen, "İş yaşamından dışlanan, siyasette ayrımcılığa uğrayan, sokakta öldürülen LGBTİ+ların en doğal hakkı basın açıklaması ve barışçıl protestodur." değerlendirmesini yaptı.

'ASIL SUÇU KENDİLERİ İŞLİYOR'

Gökçen, şunları kaydetti:

"Bizler, bu temel hakların korunması ve ayrımıcılığın ortadan kaldırılması için Onur Haftası’nda Mis Sokak’taydık. Aynı şekilde birçok belediyemiz de nefret söylemlerine rağmen Onur Haftası’nı kutlayan paylaşımlar yaptı. Belediyelerimizin paylaşımlarını ve LGBTİ+ hakları savunucularını durmaksızın hedef gösterenler, onları sapkınlıkla suçlayanlar ve dağılmakta olan kitleyi biber gazına boğanlar asıl suçu kendileri işliyor.

Bizler, hak, hukuk ve adalet için mücadele ederken hiçbir kesimi bunun dışında tutmuyoruz. Herkesin temel haklardan yararlanabilmesi için öncelikle ayrımcılığa uğrayan gruplarla dayanışma içinde olma gerekliliğinin farkındayız. Bu nedenle LGBTİ+ların yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz. Gelecek yıllarda Onur Haftası’nda birlikte yürüyeceğiz."

http://www.krttv.com.tr/gundem/chp-li-belediyelerin-lgbti-paylasimlarina-chp-li-gokcen-den-h7258.html

Çanakkale Belediyesi gelen tepkiler üzerine 'LGBTI' paylaşımını kaldırdı

$
0
0
Çanakkale Belediyesi, LGBTI savunucuları tarafından kabul edilen 'Onur Haftası' sebebiyle resmi twitter hesabından yayınladığı destek paylaşımını gelen yoğun tepkiler üzerine kaldırdı.


Belediye, 30 Haziran tarihinde gökkuşağı bayrağını eller ile kalp içine alan bir fotoğraf paylaşmış ve Turgut Uyar'ın "Aşkım de değişebilir, gerçeklerim de" sözünü alıntılayarak LGBTI savunucuları tarafından kabul edilen 'Onur Haftası'na destek vermişti. Turgut Uyar'ın sözlerinin altına da "Bugün, yarın ve her zaman sevgi kazanacak" notunu düşen Çanakkale Belediyesine sosyal medyada tepki yağmış; kullanıcılar, yapılan paylaşımın kaldırılmasını talep etmişti.

Çanakkale Belediyesi, gelen yoğun tepkiler üzerine yayınladığı destek paylaşımını sosyal medya hesabından kaldırdı. - ÇANAKKALE

Kaynak: İHA

https://www.haberler.com/canakkale-belediyesi-lgbti-paylasimini-kaldirdi-12211718-haberi/

Akasyam.com - Recep YAZGAN'dan homofobi: İstanbul Sözleşmesi Ve LGBT Hakları

$
0
0
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 11 Kasım 2011'de tarihinde nadir görülen uzlaşmalarından birisine sahne oldu.

O gün İstanbul Sözleşmesi veyahut bildiğimiz adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi oylandı.

“Türkiye'nin bunu kabul etmesinin Avrupa Konseyi üzerinde olumlu bir netice vereceği” ve “Kadının özne olduğu her konuda Meclis birlikte hareket etmeli” ve “Sözleşme üzerinde sağlanan görüş birliğinden memnuniyet duyduk” türünden konuşmalar eşliğinde, İstanbul Sözleşmesi AK Parti, CHP, MHP ve HDP vekillerin olur ve onayıyla 246 kabul ve (0) sıfır ret oyuyla Meclis'ten geçti.

Ve böylece, TBMM’nin onayıyla iç hukukun parçası haline gelen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi namı diğer İstanbul Sözleşmesiyle LGBT'nin LBT’si ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele’ kapsamına girdi.

Kadına karşı şiddetle sadece kamusal alanda değil özel alanda da mücadelenin şart olduğu ortak kanaati İstanbul Sözleşmesiyle Türkiye’de ilk kez yaptırım gücü kazandı.

Türkiye’nin bu tür sözleşmelere bağlılığı Anayasa’nın 90. Maddesinde saklıdır:

“Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır”

Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere;

Sözleşme’nin 3. Maddesinin İngilizce metninde yer alan ‘gender identity’ yani ‘cinsiyet kimliği’ ifadesi her ne kadar ‘bizimkiler’ tarafından ‘cinsel kimlik’ olarak değiştirilmiş olsa bile, sözleşmenin içine ‘erkek transeksüel’ hakları da girmektedir.

Çünkü dil tashihlerinden meydana gelebilecek anlaşmazlıklarda imza atılan orijinal metindeki anlam ve ifadeler geçerli kabul edilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘cinsel kimlik’ değil ‘gender identity’ – ‘cinsiyet kimliği’ kavramına hem içeride hem de dışarıda hukuken bağlıdır.

Kadınları şiddetten korurken LGBT haklarında da cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık yapmayacağı konusunda taahhütte bulunulmuştur.

Nitekim Moskova’da yasak olan ‘LGBTİ + Onur Yürüyüşü’ İstanbul’da bu hukuki zeminde tertip edilmektedir.

Zaten Kasım 2011’den bu yana, Türkiye’de LBT kadınları şiddete karşı devlet koruması altındadır ve mahkemeler LBT kadınları yararına koruma kararı vermektedirler.

İstanbul Sözleşmesi yani Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi dayanak gösterilerek İstanbul, Ankara, İzmir ve Samsun Barolarında LGBTİ+ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks, Artı) Hakları Komisyonu kurulmuştur.

Bu yazının ana fikri şu soruda saklı;

Bugünkü tartışmaların ve sosyal erozyonların sebebi, Meclisimizin İlmini ve fennini alamadığımız Batı’nın ahlakını alma hususunda sergilediği oy birliği ve ortaya koyduğu uzlaşma değil midir?

Recep YAZGAN

http://www.akasyam.com/kose-yazisi/4620/istanbul-sozlesmesi-ve-lgbt-haklari.html

AKP’li vekilin homofobik LGBT yorumu "Onursuzluk yürüyüşü" sözüne CHP’li İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Anayasa uyarısında bulundu

$
0
0
CHP’li İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, AKP Çorum Milletvekili Erol Kavuncu'nun Onur Yürüyüşü'ne dair sözlerine dair Anayasa’nın 10. Maddesine aykırı sözlerine ceza verilmesi talebinde bulundu.

Kavuncu

Tanal

TürkiyeGündemi'nden Hülya Karabağlı'nın haberine göre; TBMM Genel Kurulu’nun bugünkü oturumunda AKP Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, Türkiye’nin LGBTİ bireylerinin her sene düzenledikleri ‘Onur Yürüyüşü’ hakkında, ‘Cinsiyet eşitliği, özgürlük, onur gibi süslü kavramlarla servis edilen bazı kişi ve kurumlarca da desteklenen, teşvik edilen bu onursuzluğu şiddetle kınıyoruz” deyince CHP’li İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Anayasa uyarısında bulundu.

Tanal, Anayasa’nın 10. Maddesine aykırı bu sözler nedeniyle AKP’li vekile Meclis’ten geçici çıkarma cezası gerektirdiğini söyledi. 

Tanal’ın bu konuşmasının ardından yeniden söz alan Kavuncu, onur yürüyüşü sözlerinden geri adım atmadı.

Genel Kurul’da onur yürüyüşü tartışmaları tutanaklara şöyle geçti:

EROL KAVUNCU (Çorum) - Teşekkür ederim Başkanım.

Toplumları ayakta tutan en önemli unsur güçlü aile yapılarıdır. Nesli korumak aileyi korumakla mümkündür. Güçlü aile güçlü toplumu, güçlü toplum da güçlü Türkiye'yi doğurur.

Tarih boyunca kadına ana olmaktan, erkeği baba olmaktan uzaklaştırmak fıtrata, yaradılışa aykırı bir sapkınlık olarak kabul edilmiş, bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş hem de lanetlenmiştir.

Her türlü hastalıklı davranışlardan neslimizi korumak ise en başta biz milletvekillerinin asli ve öncelikli görevimizdir. Aileyi tahrip etmek için bütün insani ve ahlaki değerleri hiçe sayarak "cinsiyet eşitliği", "özgürlük", "onur" gibi süslü kavramlarla servis edilen bazı kişi ve kurumlarca da desteklenen, teşvik edilen bu onursuzluğu şiddetle kınıyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, cinsiyet eşitliğini sağlamak ne zaman onursuzluk oldu? Sayın hatibin bu lafı hakikaten çok ağır bir laf. Cinsiyet eşitliğini savunmak onursuzlukmuş!

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Başkanım, biraz önce AK PARTİ milletvekili arkadaşımız şöyle bir cümle sarf etti: "Cinsiyet eşitliğini istemek onursuzluktur." Anayasa'mızın 10'uncu maddesi kanun önünde eşitliği düzenler, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." der.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 161'inci maddesinin (4)'üncü fıkrasının son cümlesi: "Anayasa hükümlerini bozmaya teşvik veya tahrik etmek Meclisten geçici çıkarma cezasını gerektirmektedir."

Sayın vekil arkadaşımızın burada sarf ettiği bu cümleler, Anayasa hükümlerini bozmaya, teşvik etmeye ve tahrik etmeye ve aynı zamanda, eşitliği, cinsiyet eşitliğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilerim, bitiriyorum tek cümleyle.

BAŞKAN - Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anayasa'nın eşitlik hükmü emredici olan bir hükümdür ve vekil arkadaşımızın bu açıklamaları Anayasa'yı bozmaya teşvik ve aynı zamanda bozacak olan kişilerin iradesini güçlendirmeye ve cesaretlendirmeye bir açıklamadır. Bu anlamda, Meclisten geçici çıkarma cezasının uygulanmasını talep ediyorum.

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekilim…

EROL KAVUNCU (Çorum) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Az önce bendenizi ifadelerim dolayısıyla Anayasa'ya aykırı hareket ettiğimden dolayı dışarı çıkarma cezasını teklif etti veya tehdit etti arkadaşımız.

Okuduğumu tekrar ediyorum: "Cinsiyet eşitliği, özgürlük, onur" gibi süslü kavramlarla servis edilen ve bazı kişi ve kurumlarca da desteklenen bu onursuzluğu şiddetle kınıyorum.

Kim yapıyor bunu? Bu onursuzluğu yapanlar -adını telaffuz etmek istiyorum o grubun- onlar yapıyor. Örneğin bunlar ne diyor biliyor musunuz? "Onur yürüyüşü"ymüş, adı "onur yürüyüşü.""Onur yürüyüşü" demekle bunların yaptığı "onur yürüyüşü" mü olmuş oluyor?

Turkiyegundemi.com / Hülya Karabağlı

http://www.medyafaresi.com/haber/akpli-vekilden-lgbt-yorumu-onursuzluk-yuruyusu/913566

Ziyaretin ardından LGBTİ paylaşım kaldırıldı

$
0
0
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, dün Ankara’ya giderek Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ı makamında ziyaret etti. Çanakkale ile ilgili konuların masaya yatırıldığı toplantının ardından, Çanakkale Belediyesi Twitter hesabından yapılan LGBTİ paylaşımının kaldırılması ise dikkat çekti.


Çanakkale Belediyesi, 30 Haziran tarihinde gökkuşağı bayrağını eller ile kalp içine alan bir fotoğraf paylaşmış ve Turgut Uyar’ın “Aşkım de değişebilir, gerçeklerim de” sözünü alıntılayarak LGBTI bireyler tarafından kutlanan ‘Onur Haftası’na destek vermişti. Turgut Uyar’ın sözlerinin altına da “Bugün, yarın ve her zaman sevgi kazanacak” notunu düşen Çanakkale Belediyesine özellikle muhafazakâr kesim tepki göstermiş, yapılan paylaşımın kaldırılması talep edilmişti. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, yaşanan tartışmalar henüz soğumamışken Ankara’ya hareket ederek Belediye Başkan Yardımcısı Handan Serap Özyayla Kenar ile birlikte Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ı makamında ziyaret etti. Turan’ın makamında gerçekleştirilen toplantıda Tarihi Kangırlı Hamamı’nın restorasyonu, Merkez İçme Suyu Projesinin ödeneği, Karacaören Alahır Deresi’nin Islahı, Dardanos Güzelyalı Atıksu Projesi için kredi süreci, Sarıçay’ın modellenmesi çalışması, Merkezdeki Kütüphane ihale süreci, sosyal konutlardaki kentsel dönüşüm ve uzun süredir inşaatı devam eden Yeşil Belediye Hizmet Binasının tamamlanması gibi birçok konu masaya yatırıldı. Ziyaret sırasında Belediye’nin Twitter hesabından yapılan LGBTI paylaşımı da gündeme geldi. Turan, paylaşımla ilgili olarak “Rahatsızlığımızı ve tespitlerimizi paylaştık. Sayın Başkan da anlayış gösterdiler” dedi. Ziyaretin sona ermesinin ardından Çanakkale Belediyesi Twitter hesabından yapılan paylaşımın kaldırılması dikkat çekti.

Her şey Çanakkale için

Başkanvekili Turan, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada; “Önümüzde şehrimize hizmet edeceğimiz 5 yıl gibi önemli bir zaman var. Çanakkale’mizin ulusal ve uluslararası projelerle gündeme gelmeye devam etmesi için siyasi parti farkı gözetmeksizin kamu yatırımlarına devam etmek istiyoruz. El uzatan her ilgiliye elimizi uzatmaktan geri durmayacağız. Görüşmeye başlarken şehrimizin son zamanda tartışmalı, bizleri mahçup eden konularla Türkiye gündemine gelmesinden duyduğumuz rahatsızlığımızı ve tespitlerimizi paylaştık. Sayın Başkan da anlayış gösterdiler. Birçok konuyu masaya yatırıp neler yapılabileceğini değerlendirdik. Bu yıl 56.’sı yapılacak Troya Festivali’nin iptalinden duyduğumuz üzüntüyü dile getirerek Festivalin yapılabilmesi için başka yol olup olmamasına yönelik düşüncelerimizi paylaştık. Ayrıca özellikle DSİ ile ilgili talep ve yatırımların takibi için Sayın Başkan adına aynı gün, Tarım ve Orman Bakan Yardımcımızdan randevu aldık ve süreçlere destek vereceğimizi ifade ettik. Siyasi makamlar gelip geçer, asıl olan hemşehrilerimize yaptığımız hizmet ve mahcup olmayacak hatıralar bırakmaktır. Sayın Başkana ve Başkan Yardımcısına nazik ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Her şey Çanakkale’miz için…” dedi. Belediye Başkanı Gökhan ise Twitter hesabından Turan’ın paylaştığı fotoğrafın altına “Her şey güzel Çanakkalemiz için” paylaşımında bulundu.

https://www.canakkalekalem.com/ziyaretin-ardindan-paylasim-kaldirildi/
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>