Quantcast
Channel: Gay Haber
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live

Almanya'daki her 14 nikahtan biri eşcinsel çiftler arasında

$
0
0
Almanya’da eşcinsel evliliğin yasallaştığı 2017 yılının Ekim ayından 2018 sonuna dek 33 bin eşcinsel çift nikahlandı. Buna göre her 14 nikahtan biri eşcinsel çiftler arasında yapıldı.


Almanya İstatistik Dairesi, Almanya’da eşcinsel çiftler arasında nikah kıyılmasının yasallaştığı 1 Ekim 2017 tarihinden 2018 sonuna dek geçen 15 aylık sürede yaklaşık 33 bin eşcinsel çiftin bu haktan yararlandığını duyurdu. Böylece söz konusu zaman diliminde Almanya'da kıyılan her 14 nikahtan biri eşcinsel çiftler arasında gerçekleşmiş oldu.

İstatistik Dairesi verilerine göre söz konusu tarihler arasında kıyılan 449 bin 466 nikahın 32 bin 904'ü eşcinsel çiftler arasında gerçekleşti.

Yapılan bu evliliklerden 21 bin 477 tanesi, eşcinsel evliliklerin yasal olmadığı dönemde, devlet tarafından tanınan "Kayıt altına alınmış hayat arkadaşlığı" statüsünden evlilik statüsüne dönüştürme neticesinde meydana geldi.

Başbakan Angela Merkel, daha önce sürekli karşı çıktığı eşcinsel evliliği ile ilgili olarak yaklaşık iki yıl önce katıldığı bir etkinlikte, bu tavrından geri adım atmış ve her milletvekilinin bu konuda kendi vicdanı doğrultusunda karar verebileceğini ifade etmişti. Bunun üzerine Almanya Parlamentosu, uzun yıllar boyunca tartışılan tasarıyı, 2017 yılının yaz döneminde onaylamıştı.

AFP / ET,BW

© Deutsche Welle Türkçe

https://www.dw.com/tr/almanyadaki-her-14-nikahtan-biri-e%C5%9Fcinsel-%C3%A7iftler-aras%C4%B1nda/a-50084880

Güzel oyuncunun eşcinsel aşığı oynadığı filmin sahneleri çok konuşulacak

$
0
0
İngiliz oyuncu Gemma Arterton, roman yazarı Virginia Woolf'u canlandırdığı Vita & Virginia'daki eşcinsel sahneleriyle çok konuşulacak.


Edebiyat tarihinin en başarılı yazarlarından Virginia Woolf ile Vita Sackville-West arasındaki romantik ilişkiyi konu alan Gemma Arterton ve Elizabeth Debicki'li Vita & Virginia'dan yeni görüntüler yayınlandı.

Roman yazarı Virginia Woolf ve şair Vita Sackville-West'in arkadaşlığı ve büyük aşkı, sinemaya uyarlandı.

Prömiyerini Toronto Film Festivali'nde yapan Vita&Virginia, Eileen Atkins'in aynı isimli tiyatro oyunundan sinemeya uyarlandı. İkilinin birbirine yazdığı ve daha sonra kitaplaştırılan mektuplaşmalardan uyarlanan senaryo, West ve Woolf'un tanışmalarını ve büyük aşka dönüşen dostluklarını anlatıyor.

En son Murder Mystery isimli yapımda seyirciyle buluşan Gemma Arterton'ı, Vita Sackville-West rolünde izleyeceğiz, son yıllarda şöhret basamaklarını ikişer ikişer tırmanan Elizabeth Debicki de Virginia Woolf olarak karşımıza çıkıyor. Isabella Rossellini gibi önemli bir ismi de kadrosunda bulunduran filmde üçlüye Ruper Penry-Jones, Peter Ferdinando ve Emerald Fennell gibi isimler eşlik ediyor.

Virginia Woolf'un kızlık soyadı Stephen, yani kendisi kocasının soyadıyla ünlenmiş biri. Aslına bakarsanız eşi, Virginia için bir yayın evi kurdu ve Virginia bu sayede kitaplarını daha rahat yayımlama imkanı buldu. Tabii bir beyefendi ile evlenmesi, içinde yatan asıl duyguların dışa vurmasına hiçbir zaman engel olmamış. Leonard Woolf ile hayat arkadaşlığına devam ettiği yıllarda, Harold Nicolson'ın eşi Vita Sackville-West ile tanışmış ve fazlasıyla yakın münasebetlerde bulunmuştur. Aralarındaki eşcinsel ilişkinin on yıla yakın bir süre devam etmiş olan Vita ve Virginia'nın bu yakınlaşması, birbirlerine yazdıkları mektuplar ya da tuttukları günlükler ile birlikte kesinlik kazanmış bir gerçek.

İki meşhur yazar arasındaki ilişki 1922 yılında başladı ve yaklaşık on yıl sürdü ancak ikilinin ilişkisi sona erdikten sonra da, 1941 yılında Woolf ölene kadar arkadaş olarak kaldılar. Woolf, 1928 tarihli romanı "Orlando"yu Sackville-West'e adadı. Sackville-West'in oğlu Nigel Nicholson, bu romanı "edebiyatın en uzun ve baştan çıkarıcı aşk mektubu" olarak tanımladı.

Vita Sackville-West'ı canlandıran Gemma Arterton, Cravesend Grammar School for Girls adlı okulda okudu, ardından The Miskin Theatre'da oyunculuk dersleri aldı. Arterton, liseden mezun olmasının ardından Royal Academy of Dramatic Art (Drama Akademisi)'ne kayıt oldu. Henüz drama okulunda okuduğu yıllarda ilk profesyonel oyunculuk deneyimini yaşadı. 2007 yılında, Capturing Mary adlı T.V. filmi ile yaşayan Arterton, aynı yıl rol aldığı ikinci sinema filmi olan St Trinian's ile Empire dergisi tarafından en iyi yardımcı oyuncu ödülüne aday gösterildi.

Virginia Woolf'u canlandıran Elizabeth Debicki, 2010'da oyunculuk kariyerine başladı. Oyuncu Paris, Fransa doğumlu. Melbourne Üniversitesi, Huntingtower Yüksek Okulu mezunu. 2013 yapımı rol aldığı The Great Gatsby filmiyle tanındı. 9Virginia Woolf10Vita Sackville-West

https://www.sondakika.com/fotogaleri/guzel-oyuncunun-escinsel-asigi-oynadigi-filmin/

Filistin’den LGBTQ Örgütüne Etkinlik Yasağı

$
0
0
LGBTQ örgütü El Qaws, etkinlik yasağını "talihsiz" olarak niteledi ve ekledi: "Bir korkutma ve tutuklama ortamı yaratma girişimini tamamen reddediyoruz.”


Filistin, yerel LGBTQ topluluğu El Qaws’ın, üyelerini Batı Şeria'da herhangi bir etkinlik düzenlemekten men etti. Gerekçe, LGBTQ etkinliklerinin Filistin toplumunun dokusuna zarar vermesi iddiası.

Tutuklama talimatı verildi
Filistin Ulusal Otoritesine bağlı güvenlik güçlerine bu tür etkinliklere katılan kişileri tutuklamaları talimatı verildi. Polis bu tutuklamaların yargılamalara yol açacağını belirten bir bildiri yayınladı.

Yasak, Filistinli “Toplumda Cinsel ve Toplumsal Cinsiyet Çeşitliliği Örgütü” El Qaws’ın, ay sonunda Nablus'taki üyeleri için bir etkinlik düzenlemeyi planladığını açıklamasının ardından geldi.

Jerusalem Post, bu ayın başlarında El Qaws’ın Nablus'ta Filistin toplumunda cinsel ve toplumsal cinsiyet çeşitliliğine odaklanan bir etkinlik düzenlediğini belirtti. Filistin polisi olay gerçekleştikten sonra olaydan haberdar edildi.

Yasağı savunurken, polis sözcüsü Luay Zreikat, bu tür faaliyetlerin "Filistin toplumunun yüksek değerlerine ve ideallerine zarar verdiğini" söyledi.

Polise bildirin çağrısı yapıldı
Zreikat, El Qaws faaliyetlerinin, “Filistin gelenekleriyle ve özellikle ağırlıklı olarak muhafazakar bir Müslüman kent olan Nablus kentiyle” çeliştiğini ekledi.

Ayrıca “Filistin toplumunda uyuşmazlık yaratmak ve sivil barışa zarar vermek için” çalışmaktan bu tür “şüpheli partileri” suçladı ve Filistinlileri bu gruba bağlı kişileri polise bildirmeye çağırdı.

Al-Qaws, filistin polisinin “kışkırtması” sonucu grubun üyelerinin şiddet tehdidi aldığını söyledi.

El Qaws: Talihsiz
Grup, yasak kararına ilişkin şu açıklamayı yaptı:

“Filistin polisinin faaliyetlerimizle ilgili duyurusu çok talihsiz. Bizi Filistin toplumunu parçalara ayırmaya çalışan şüpheli bir varlık olarak suçlamaları çok garip. Al-Qaws, 2001'den beri faaliyet gösteren toplumsal cinsiyet çeşitliliği konusunda eğitici ve profesyonel programlar yürüten Filistinli bir örgüt. Bir korkutma ve tutuklama ortamı yaratma girişimini tamamen reddediyoruz.”

“Arkadaşlarımız nefret mesajı alıyor”
İsimsiz bir El Qaws üyesi Jerusalem Post’a konuşmasında, polisin açıklamasından bu yana, kendisinin ve arkadaşlarının Filistinlilerden yüzlerce tehdit ve nefret mesajı aldığını söyledi.

“Bize yapılan saldırının bir benzeri daha görülmedi, bize hain ve yozlaşmış insanlar diyorlar ve birçoğu infazımız için çağırıyor. Hayatlarımız için korkuyoruz. ”

Kudüs ve Hayfa'da ofisi bulunan ve Arap-İsrailliler ile Filistinlilerle birlikte çalışan Al-Qaws, Filistinlilerin kültürel ve sosyal değişimi için mücadele etmek, LGBTQ toplulukları inşa etmek ve cinsiyet rolü hakkında yeni fikirler geliştirmek amacıyla çalışıyor. (EMK)

Kaynak: breitbart  Foto: AP Photo/Charlie N

https://bianet.org/bianet/lgbti/211955-filistin-den-lgbtq-orgutune-etkinlik-yasagi

Soylu nefret söylemlerine devam ediyor

$
0
0
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu LGBTİ hareketine dönük nefret söylemlerini devam ediyor. Katıldığı televizyon programında LGBTİ’leri hedef alan Soylu, ‘bunu bizim kendi örf ve adetlerimize, dinimize, inancımıza göre kabul etmemiz mümkün değil’ ifadelerini kullandı


 İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldığı televizyon programında LGBTİ hareketini hedef alarak, “Bunu bizim kendi örf ve adetlerimize, dinimize, inancımıza göre kabul etmemiz mümkün değil” nefret söylemlerinde bulundu.

Bakan Soylu, dün (20 Ağustos) Habertürk TV’de katıldığı televizyon programında, “Yabancı düşmanlığı ve LGBT’yi Avrupa kendi içerisinde siyasal bir cereyan olarak görüyor ve Türkiye’ye bunu aktarmaya çalışıyor. Ve LGBT meselesi özellikle HDP dahil birtakım siyasi partiler tarafından Türkiye’de meşrulaştırılmaya çalışıldığını ileri sürerek şöyle konuştu:

“Bunu bizim kendi örf ve adetlerimize, dinimize, inancımıza göre kabul etmemiz mümkün değil. Bu tip ortalığa dökülüp, yaygınlaştırılması, legalleştirilmesi ve meşru hale getirilmesi… O İstiklal caddesine çıkanların sloganları bilmem ne yakışıyor mu bize? Bunu meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bunun siyasal olarak, grupsal olarak, küme olarak… Biz bunu istediğimiz gibi yaparız, toplumda istediğimiz gibi yaparım gibi bir şeyi ben kendi değerlerim açısından doğru bulmuyorum.”

Soylu, LGBTİ+ yurttaşların toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına dair bir soru gelmesi ve İçişleri Bakanı olarak LGBTİ+’ların haklarını savunması gerektiğinin hatırlatılması üzerine ise, “Şunu söyleyeyim, bunun yaygınlaşmasından ve meşrulaşmasından ben şahıs olarak endişe ediyorum. Bu kadar basit. Ben bunu doğru bulmuyorum. Çocuklarıma, aileme, çevreme, akrabalarıma, arkadaşlarıma, yaşadığım çevreye… Ben bunu böyle siyasal bir meşruiyet ve bir yaşam meşruiyeti olarak ben bunu doğru buluyor değilim. Bu benim tercihim. Doğru da değil” dedi.

https://www.gazetepatika10.com/soylu-nefret-soylemlerine-devam-ediyor-44695.html

Cinsiyet Değişikliği Ameliyatı Engellenen Mahpus Buse, Cinsel Organını Kesti

$
0
0
Buse’nin Arkadaşları ve avukatı Eren Keskin, Metris Ceza İnfaz Kurumu'nda tutulan ve cinsiyet değişikliği ameliyatı olmak isteyen mahpus Buse Aydın için dayanışma ağı kurulduğunu açıkladı.


“Size bunu nasıl açıklayacağımızı bilmiyoruz. Ancak, bilgilendirme açısından da önemli olduğunu düşünüyoruz. Cezaevindeki Buse, ameliyat sürecinin bir kez daha sekteye uğratılarak ölüme sürüklenmemesi için 27 Temmuz 2019 tarihinde, Adalet Bakanlığı'nın hakkını keyfi bir tutum sergileyerek gasp etmesine bir tepki olarak, bedenindeki hapishaneden kurtulabilmek için cinsel organını kesti ve bir eylem gerçekleştirdi. Hastaneye kaldırıldı. Şu anda durumu daha iyi ve Metris Hapishanesi'ne sevki gerçekleşti. Önümüzdeki günlerde Haseki Devlet Hastanesi’ne nakledilmesini bekliyoruz.”

Metris Ceza İnfaz Kurumu'nda hükümlü olarak tutulan trans mahpus Buse Aydın'ın cinsiyet kimliğini değiştirmek için başlattığı mücadelesindeki son durumu arkadaşı Derya Özata böyle anlatıyor.

LGBTİ+ oluşum ve hak savunucularından oluşan Buse’nin Arkadaşları ve avukatı Eren Keskin, bugün İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması düzenledi.

Keskin: "Buse için acil harekete geçmek gerek"
Açıklamada ilk olarak konuşan Buse’nin avukatı Eren Keskin, Buse’nin ameliyatının gerçekleşmesi için gereken bütçeyi Sağlık Bakanlığı’nın karşılamaması nedneiyle Buse’nin ameliyatı olamadığı bilgisini verdi. “Ameliyat olabilir” raporuna rağmen Buse’nin ameliyatının gerçekleşmediğini belirten Keskin  Sağlık Bakanlığı’nın “ücretini kendisi karşılaması” şartının iptali için Ankara İdare Mahkemesi’ne başvurduklarını söyledi.

“Buse’nin dayanacak gücü kalmadı”

Daha sonra Buse’nin arkadaşları adına açıklamayı okuyan Derya Özata şunları söyledi:

“Bizler, Buse'nin arkadaşları olarak biliyoruz ki Buse'nin maruz bırakıldığı ve 6 yıldır mücadele ettiği bu ayrımcılık dolu süreç, trans kadınların hem hapishanelerde hem de toplumsal yaşamda maruz bırakıldığı şiddetin ilk örneği değil, Adalet Bakanlığı tarafından aylardır uzatılan bu sürecin, güvenlikleri sağlanması gerekirken guvenlik gerekçe gösterilerek tecrit koşullarında tutulan trans kadınlara dönük bütünlüklü bir şiddet politikasının sonucu olduğunu görmek; ve bu şiddet döngüsüne karşı ses çıkartmak gerekiyor. Hapishanelerdeki transfobi ve tecrit koşulları transların psikolojik ve bedensel bütünlüklerini tehdit etmekte ve zarar vermektedir.

“Daha geçen yıl Diren Coşkun, bu sene de Esra Arıkan, cezaevlerinde maruz kaldıkları ayrımcılık, şiddet ve işkence yüzünden seslerini duyurmak için çeşitli eylemler yapmak zorunda kaldılar. Buse de beden uyum süreci için uğraştığı 6 yılda ve cezaevinde geçirdiği her anda, defalarca ayrımcılığa maruz bırakıldı, açlık grevi ve ölüm orucu yapmak zorunda kaldı. Adını ve durumunu bilmediğimiz birçok transın da çeşitli ayrımcılıklara maruz bırakıldığını tahmin etmek ne yazık ki zor değil.

“Buse 24 yıldır hapishanede. Bizler Buse yaşasın istiyoruz. Buse'nin yıllardır direndiği bu işkenceye, hem bedeninin hem de psikolojisinin dayanacak gücü kalmadığını görüyoruz. Bu sistematik işkencenin boyutu, Buse için öyle bir hal aldı ki Buse cinsel organını kesti. “

Dayanışma ağını sosyal medyadan takip edebilirsiniz
Özata son olarak şu çağrıyı yaptı:

 “Buse'nin yaşayabilmesi için bedenindeki hapishaneden kurtulmaya, kurtulmak için de dayanışmaya ve güce ihtiyacı var. Tüm LGBTi+'ları ve LGBTİ+ fobi karşıtlarını, kuracağımız dayanışma ağına destek vermeye çağırıyoruz.”

“Buse'nin yaşadığı süreç ilk değil; cezaevlerinde daha fazla trans kadın ayrımcılık ve köt muameleye maruz kalmasın diye de mücadelemiz devam edecek. Buse'den ve diğer mahpus  translardan kamuoyunun haberdar olması için bu çağrıyı yaygınlaştırmanızı rica ediyoruz.

Süreci, Twitterda @buseyasasin hesabı ve #BuseYaşasın heştegi üzerinden takip edebilirsiniz.

Ne olmuştu? 

Trans mahpus Buse, cinsiyet geçiş ameliyatının kabul edilmesi için 2018'in Temmuz ayında 38 gün açlık grevi yapmıştı.

Mahkemenin "Ameliyat olabilir" kararı üzerine ölüm orucuna ara vermişti. Ancak ameliyatı gerçekleşmedi. Bunun üzerine Buse, 31 Ocak 2019'da yeniden ölüm orucuna başlamıştı.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Buse'nin ölüm orucunun 20. gününde durumunu anlatan mektubu 20 Şubat 2019'da Birleşmiş Milletler'e iletmişti.

Mektupta, Adalet Bakanlığı'nın ameliyatı engellemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. ve 14. maddelerine aykırı olduğu belirtilmişti.

(EMK)

Evrim Kepenek

http://bianet.org/bianet/lgbti/212022-cinsiyet-degisikligi-ameliyati-engellenen-mahpus-buse-cinsel-organini-kesti

Queer Olympix başlıyor

$
0
0
Queer Olympix, be sene İstanbul Heybeliada ve Kalamış’ta gerçekleşecek. Etkinlik 3 gün sürecek.


 İlki 2017 Ağustos’unda düzenlenen Queer Olympix, Bu sene 23-25 Ağustos tarihleri arasında İstanbul, Heybeliada ve Kalamış’ta gerçekleşecek.

Queer Olympix’in bu yıl ki basın açıklamasında Türkiye ve Türkiye dışından 100’ün üzerinde katılımcıyla gerçekleşmesinin amaçlandığı belirtti:

https://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2019/08/21/queer-olympix-basliyor/

Homofobik Mahmut Eraslan araştırmacı yazarmış:İstanbul Sözlşemesi, sapkın eşcinselleri savunuyor!

Lindsay Lohan Suudi Prens ile Buluştu

$
0
0
Hollywood'daki kariyer fırsatlarını nasıl kaçırabileceğinizi gösteren harika bir örnek. Gençliğinde, yıldız Freaky Friday veya Mean Girls gibi filmlerde başrol oynadı. Bu onun Amerikan film endüstrisindeki pozisyonunu güçlendirmesine yardımcı oldu. Ancak yolda, bir zamanlar ve sonsuza dek endüstrideki başarı şansını aşan uyuşturucular ve alkol vardı. O zamandan beri, Lindsay Lohan, daha sonraki düşüşler ve skandallar bağlamında duyuldu.


Geçmiş zamana rağmen aşk hayatı da oldukça popülerdir. Lindsay Lohan'ın birçok güçlü adamla ilişkisi vardı. Bir zamanlar Samantha Ronson'la lezbiyen bir ilişki içindeydi.

Bu kez seçilen 33 yaşındaki kadın Suudi Prens Muhammed İbn Salman. Muhammed aktrisine uçağına binmeye davet etti ve ona pahalı hediyeler verdi.

Aktris temsilcileri, roman hakkındaki söylentileri kategorik olarak reddetti. Fakat Lindsay Lohan ve Muhammed ibn Salman'ın birbirlerini tanıdıklarını kabul ettiler. Geçmişte 2018'de Formula 1 yarışlarında birbirlerini görme fırsatı buldular.

Lindsay Lohan son zamanlarda Suudi kültüründen açıkça etkilendi. Suudi kadınlar hakkında bir film çekmek bile istedi.

http://www.gazetehaberci.com/lindsay-lohan/4761/lindsay-lohan-suudi-prens-ile-bulustu

Trans Erkek Aşkın'ın Yaşadığı Zorlu Süreç

$
0
0
'Bunlar Zor Hayatlar': Trans Erkek Aşkın'ın Yaşadığı Zorlu Süreçle İlgili Detaylar Herkesi Düşündürecek


Eda Aytekin
Onedio Editörü

"Dışlayıp ötekileştirmeyin, bırakın herkes istediği gibi yaşasın..."

Şimdi sizi genç bir trans erkekle tanıştıracağız. O LGBTİ+ dünyasında zorlu süreç yaşayan bireylerden sadece bir tanesi. Ötekileştirilmeye çalışılsa da unutulan bir şey var: Bu, onun hayatı!

Merhaba Aşkın. Önce seni tanıyalım kısaca…

Merhaba . 27 yaşımdayım. Doğma büyüme Konyalıyım. Benden iki yaş büyük bir abim var. Adnan Menderes Üniversitesi, Emlak ve Emlak Yönetimi mezunuyum. Yaklaşık 5 yıldır da İzmir'de ailemden ayrı yaşıyorum.

Kendini keşfetme hikayen nasıl oldu?

Çok geç oldu. 20’li yaşlarımda bi kadına aşık olduktan 1-1,5 sene sonra kendimi sorgulamaya başlamıştım. O zamana kadar çok erkek sevgilim işte yaşıtlarımın var benim de olmalı gibi. Kimseyi sevip bağlanamadığım için de demek ki doğru insanı bulamıyorum diyip sürekli yeni birine şans veriyordum ama sorun o değilmiş, erkeklere ilgim yokmuş. Sonrasında o kadınla ilişkim oldu ama asla kendimle yüzleşemiyordum kendi içimde yaşıyordum ve kimseye anlatamıyordum. Biraz da karışık bi tanışmaydı zaten oraya hiç girmeyin. Neyse sonra onun sayesinde LGBTİ+ ile tanıştım. Konya’nın küçük bi ilçesinde yaşıyordum ve LGBT ne bilmiyordum. Lezbiyenleri ve gayleri biliyordum ama bilinçsiz olduğum için homofobiktim bayağı coğrafyadan dolayı. Sevmediğim bi kız için "lezbiyen zaten ya" falan diyordum. Hala utanıyorum mesela bu bilinçsizliğimden. Neyse, sonra beyanım lezbiyen yönünde oldu fakat hala eksik bir şeyler vardı. İlerki yıllarda translığın ne olduğunu öğrendim ama çok sorgulamadım. Ve hep içimde bastırdım bunu. Bi buçuk sene önce yakın bi arkadaşıma anlattım trans olduğumu düşündüğümü. Onunla birlikte araştırdık çok konuştuk. Feminizm bilincim olduğu için bedenimden rahatsız olmadığımı düşünüyordum ama sonra arkadaşım bir gün bana “fiziki olarak bi erkek fiziğine sahip gibisin zaten göğüslerin de çok küçük rahatsız olmuyorsun ama peki daha büyük göğüslerin olsaydı da rahatsız olmayacak mısın?” diye bir soru sordu ve ondan sonra sorgulamaya tekrar geçtim çünkü olacaktım. Kabullenme evresini çok zor geçirdim. Sonrasında da daha fazla geç kalmadan süreç için ilk adımlarımı attım.

Peki bu farkındalık sonrası ailenin yaklaşımı nasıl oldu?

İyi olmadı açıkcası. Geçen yaz annem yanıma gelmişti. Ona o zaman söyledim. Başlarda fazla duygusala bağlayıp yanımda olacağını falan söyledi ama konuyu anladıkça ters tepmeye başladı. Sonra kabul etmek istemedi. Psikolojik şiddetlerle yıprattı beni biraz. Abim beyanımın lezbiyen olduğu dönemleri de biliyordu ve destekçimdi. Trans olduğumu söylediğimde de yanımda olmaya devam etti ama evdekiler öğrenince onların etkisinde kalarak bi dönem onun tarafından da dışlandım ve bence hala benimseyemedi. Babam zaten katiyen anlamak ve dinlemek istemiyor. Hepsiyle bi arada konuşmak için geçen aylarda Konya'ya gittim ve pek hoş geçmedi. Fiziksel şiddet görmedim fakat psikolojik şiddetin Allahını gördüm. "Östrojen hormonuyla düzelirsin"e kadar gitti iş. Yanlarına gittiğim zaman psikolojik sürecimi tamamlamış ve hormona başlamak için endokrin raporumu almıştım bu arada.

Sosyal hayatta insanların sana bakışı nasıl sence?

Arkadaş çevrem konusunda şanslıyım. Arkadaşlarım tarafından hiç olumsuz bi tepki almadım. Ama tanımadığım insanlar ve özellikle toplum beni fazla yoruyor. İş hayatı özellikle. Onların erkek-kadın kalıplarına uymuyorum öyle olunca dışlayıcı tavırlara ve bakışlara maruz kalıyorum. Toplum hala kanayan yaramız yani.

Trans erkek kimliğinle yaşadığın en zor olayı hatırlıyor musun?

En zoru şeydi ya, biseksüel bi kız arkadaşım vardı eski erkek arkadaşı cinsiyet üzerinden canımı yakmak istemişti. “Erkek mi kız mı belli bile değilsin yanında erkek gibi nasıl gezeceksin” demişti. Kendimi ifade edemeyeceğim bi an olmuştu. Onun dışında iş hayatında homofobik müdürlerin fazla iş yükü ve aşağılaması var.

Bu zorluklarla baş etme yöntemin ne?

Bu zorluklarla baş etme yöntemim henüz yok, umursamaz gibi görünüyorum ama yastığım aksini söyleyebilir. :)

Şu an bir birlikteliğin var mı?

Hayır yok, bu süreçte bi ilişkiye odaklanamıyorum maalesef.

Sürece geçelim biraz da. Nasıl başlıyor, nasıl devam edecek, seni neler bekliyor geçiş esnasında?
Sürece geçelim biraz da. Nasıl başlıyor, nasıl devam edecek, seni neler bekliyor geçiş esnasında?
Bu sürece belirli hastanelerde başlayabiliyoruz. Ben İzmir Dokuz Eylül’de başladım. Önce psikiyatriden randevu alıyoruz orada bu konuyu anlatıyoruz o da bizi ilgili bölüme yönlendiriyor yani CKB’ye (cinsel kimlik bozukluğu). Orada en az bi sene ayda bir görüşme olmak üzere psikolojik bi sürecimiz oluyor ama bölümler fazla yoğun olduğu için çoğu zaman kısa tutuyorlar. 6 ay bile sürdüğü oluyor. Ben 1 senede toplam 3 görüşme yaparak endokrin raporumu aldım. Doktorum değişti randevularım sıkıntılı oldu vs o yüzden. Ben hormona başladım. 4. Hormonumu bu ayın sonunda vurulacağım. Şimdi tıbbi süreçlerim var. Şu an böyle devam ediyor. Beni zor bi süreç bekliyor maalesef. İş bulmakta şimdiden sıkıntı yaşıyorum. İş konusu benim için çok önemli çünkü kendimden başka bir desteğim yok. Aile faktörü var bir de. Onların desteğini görmek istiyor insan doğal olarak. Zor olacağını biliyordum ama yaşarken daha zormuş bunu bilmiyordum. Ama onlar için de bir süreç bu. Yolun sonunda illa ki kabullenecekler ama insan istiyor ki yolun sonunda değil, o yoldayken onları göreyim yanımda. Çünkü insan bu süreçte kendini gerçekten çok yalnız hissediyor.

Her şey tamamlandıktan sonra yapmayı istediğin ilk şey ne olur?

İstediğim bölümü okumak sanırım. Resim çizmeyi çok seviyorum. Sürecim bittiğinde okula zaman ayırıp istediğim mesleği yapabileceğim. Evlenirim de belki bilmiyorum aile olayını çok seviyorum. Kendi bilincimle bi çocuk yetiştirmek isterim açıkcası. :)

Buradan senin gibi bu süreci yaşayan insanlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Pes etmesinler. Ben geç başladım sürece. Geç kalmasınlar. Kimseyi düşünmesinler. Önce kendileri. Zor bi süreç biliyoruz ama sonunda aynalarla barışmak var. Umutsuz olmasınlar hiçbir zaman. İlk başta bahsettiğim aşık olduğum kadının bana hep söylediği bi söz vardı “Nefes dedim umuttur, sen vazgeçme.” Vazgeçmesinler. :) Toplum bizi hep dışlayacak, onların kalıbına girene dek dışlayacak. Ama bu bizim hayatımız.

Peki... Son olarak senden herkese söylemek istediğin şeyleri alalım.

Her şeyden önce karşılarında bi insan olduğunu unutmasınlar. Gay, lezbiyen, trans, renkli saçlı, dövmeli, mini etekli, makyajlı erkek vs vs.. Herkes insan! Sırf kendilerine uymuyor diye hakaret etmesinler. Dışlayıp ötekileştirmesinler. Ya zaten ölümlü dünya bıraksınlar isteyen istediği gibi yaşasın. Bunlar zor hayatlar kimse bile isteye zor bi hayatı tercih etmez. Kimse ailesini kaybetmeyi göze almak istemez. Biz yeterince zor bi hayat yaşıyoruz zaten. Onların homofobisi bizleri ölüme bi adım daha yaklaştırabilir. Herkes yeterince güçlü değil. Biz kendimize tutunarak yaşamaya çalışan insanlarız, nefretleriyle bizi kendimize de küstürmesinler. Destek olmuyorlarsa lütfen köstek de olmasınlar kimseye. Biz kimsenin hayatını zorlaştırmaya çalışmıyoruz çünkü. Herkes gibi eşit haklara sahip olmak istiyoruz.

Aşkın'ı Twitter'dan takip etmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz

https://onedio.com/haber/-bunlar-zor-hayatlar-trans-erkek-askin-in-yasadigi-zorlu-surecle-ilgili-detaylar-herkesi-dusundurecek-883177

Queer teoriyi anlamak için bir kılavuz

$
0
0
Queer: Resimli Bir Tarih
MEG-JOHN BARKER
Çeviri: Utku Özmakas
Dipnot Yayınları

Meg-John Barker cinselliğin ve cinsiyetin “bağlamsal” konseptler olduğunun altını çizer: yani bunlar kültürden kültüre ve zamandan zamana değişebilen konseptlerdir. Örneğin Kuzey Amerika yerlilerinin cinsiyet anlayışı Batılı cinsiyet anlayışından, yani günümüzde “normal” olarak görülen sistemden farklıdır. Şemsiye terim olarak kullanılan “two-spirit”, batılı cinsiyet ikililiğinin evrensel olmadığının bir kanıtıdır. Benzer bir şekilde güney Asya’da “Hijra” ve Bugis kültüründe “Bissu”, bu ikililiğe karşı çıkan kimliklerdir. Aynı zamanda ahlaki değerler ve normlar, aynı kültürün içinde de zamanla değişime uğrar. Bu da günümüzün genel geçer “kurallarının” ne kadar “evrensel” ve “zamansız” olduğunu sorgulamamıza sağlar. 

AYÇA DURMUŞ
Queer teoriye ilgisi olup nereden başlayacağını bilmeyenler için ideal bir referans kitabı olan Queer: Resimli Bir Tarih, teorinin başlangıcından etkilendiği akımlara, önemli isimlerden günlük hayat için uygulamalara kadar çeşitli açılarla “queer” terimini inceliyor. Cinsellik, ilişkiler ve cinsiyet üzerine pek çok kitap yazmış Meg-John Barker, queer teori gibi karmaşık ve anlaşılmaz diye bilinen soyut bir teoriyi basitleştirerek anlatıyor. Julia Scheele'nin çizimleri de okuma deneyimini zenginleştiriyor.

Barker kitaba queerin kelime anlamıyla ve gelişimiyle başlıyor. “Queer” kelimesinin anlamı ilk önce “garip” olarak kullanılırken, Queensberry Markisi’nin Oscar Wilde’ı oğluyla ilişki yaşamakla suçlamasıyla homofobik bir aşağılamaya dönüşmüş. Eşcinsel aktivistler tarafından daha sonra “geri kazanılarak” bir kimlik hâline gelmiştir, yani hakaret olarak kullanılan Queer, LGBTİ+ toplulukları tarafından homofobik anlamından “geri alınmıştır”. Her ne kadar queer teriminin kullanımı tartışmalı olsa da, şemsiye terim olarak sık sık karşımıza çıkmaktadır.

Barker ise, queer kelimesini “normatifliğin dışında ve normatif olanı sorgulayan” bir yöntem olarak görür. Queeri “olunan” bir şeyden çok, “yapılan” bir şey olarak inceler. Queer, cinsiyet rollerine, cinsiyet konseptinin kendisine, cinselliğe bakış açımıza ve kategorilere eleştiriyle bakılmasını sağlayan bir araç hâline gelir. “Anormal nedir? Bir kadını kadın yapan nedir? Bedenimiz neden kimliğimizi ve arzularımızı değişmez bir şekilde belirlemek zorunda mı? Sabit varlıklar mıyız?  Normali normal yapan nedir?” Queer sadece LGBTİ+ kimlikleri değil aynı zamanda “anaakımı” da incelemeyi, sorgulamayı teşvik eder: normun dışında kalanlara “Sen nesin ve neden böylesin?” demek yerine “Normu ‘normal’ yapan nedir?” diye sormayı destekler.

Barker cinselliğin ve cinsiyetin “bağlamsal” konseptler olduğunun altını çizer: yani bunlar kültürden kültüre ve zamandan zamana değişebilen konseptlerdir. Örneğin Kuzey Amerika yerlilerinin cinsiyet anlayışı Batılı cinsiyet anlayışından, yani günümüzde “normal” olarak görülen sistemden farklıdır. Şemsiye terim olarak kullanılan “two-spirit”, batılı cinsiyet ikililiğinin evrensel olmadığının bir kanıtıdır. Benzer bir şekilde güney Asya’da “Hijra” ve Bugis kültüründe “Bissu”, bu ikililiğe karşı çıkan kimliklerdir. Aynı zamanda ahlaki değerler ve normlar, aynı kültürün içinde de zamanla değişime uğrar. Bu da günümüzün genel geçer “kurallarının” ne kadar “evrensel” ve “zamansız” olduğunu sorgulamamıza sağlar. Eğer değişim kaçınılmazsa, bir sonraki adım nedir? Queer teori için bu ne anlama geliyor?

Barker aynı zamanda felsefe ile queer teorinin arasındaki bağlantıyı da açıklar: birey olarak toplumdaki yerimizi algılayışımızın, cinsiyet ve cinsel yönelim üzerindeki etkisini varoluşçular ve postmodernizm ile açıklar. Foucault'dan Butler’a, De Beauvoir’dan Sartre'a, Queer teoriye katkıda bulunmuş düşünürlerin cinsiyet ve cinsel yönelim anlayışımıza nasıl katkıda bulunduğunu gösterir. Örneğin Butler’ın “toplumsal cinsiyet performatifliği”, toplum tarafından belirlenen sınırlar içinde cinsiyetimizi nasıl “perform” ettiğimizi anlatır. Eğer “kadınlık” deneyimi doğal değilse ve sadece “taklit” ve “performans” ise, neden bu performans bize “doğalmış” gibi gelir? Bu performansı sergilemek neden önemlidir? Toplum bunu neden önemser? Eğer cinsiyet “ifade ve davranışlarımızdan” oluşuyorsa, bunun temeli nedir? Bu ve benzeri sorularla cebelleşmek ve bu soruları sorarak doğal ve değişmez sandığımız konseptleri sarsmak, Queer teorinin amaçlarından biridir.

Ayrıca bir kişinin deneyimlerini incelerken, sadece cinsiyet ve/veya cinsel yönelim üzerinden değil, aynı zamanda ekonomik sınıf, ırk, engel durumu vb. etkenler ile birlikte alınması gerektiğinin altını çizer Barker. Örneğin her biseksüel bireyin deneyimi aynı değildir: kişisel deneyimlerinin farklıları yanı sıra bireyin hayatını etkileyen saydığımız diğer etkenler gibi. “Bu etkenler cinsiyet ve cinsel yönelime olan bakışımızı nasıl etkiler?” gibi sorular çıkıyor karşımıza.

Bu ve benzeri pek çok konsepti inceleyen Queer: Resimli Bir Tarih kitabı bu teorilerin aktivizme olan etkisinden bahsederken, bu teoriler ile nasıl kendi ufkumuzu genişletebileceğimizin altını çiziyor. Kitap aynı zamanda pek çok yazara ve düşünüre atıf yapıyor, böylece Queer teoriye giriş işlevi görürken aynı zamanda referans olarak da kullanılabiliyor.

Bu kitabı okuduktan sonra farklı dönem ve coğrafyalardaki queer tarihini araştırmak, teoride olan bilgiyi pekiştirmenize yardımcı olacaktır. Çünkü queer tarihi düz bir çizgi hâlinde giden bir tarih değildir: toplumdan topluma farklılıklar göstermiştir ve her zaman “iyiye” veya “kötüye” giden bir akış olmamıştır. Dünya tarihiyle şekillenmiş, tarihin önemli bir parçası olan ancak göz ardı edilmiş bir alandır. O nedenle Queer: Resimli bir Tarih ve benzeri kaynaklar, ufkunuzu genişletmenize yardımcı olup, göz ardı edilene yakınlaşmanızı sağlayacaktır.

https://t24.com.tr/k24/kitap/queer-resimli-bir-tarih,370

Aşkın Taş Trans Geçiş Operasyonu İçin Destek Bekliyor

$
0
0
Trans geçiş operasyonu olmak isteyen Aşkın Taş, kamuoyuna, “Benim için biraz zor oldu fakat gerçekten çıkmazda olduğum gerçeği vuruyor yüzüme” diye sesleniyor.


“Transeksüellerin ‘normal’ olarak adlandırılan diğer insanlardan bir farkı olmadığını ve herkes gibi eşit yaşam haklarına sahip olmak istediğini de bilmenizi isterim.

“Keşke her şey bu kadar zor olmasaydı ve sizlerin karşısında bu açıklamaları yapmak durumunda kalmasaydım.

“Fakat hayatımın sekteye uğradığı ve toplumsal yargılardan dolayı tıkandığım bu süreci atlatmama yardımcı olmanıza ve bu sayede kendi kendine yeten bir birey olmaya geri dönebilmeye ihtiyacım var.”

Aşkın Taş, trans geçiş sürecini tamamlayabilmesi için gerçekleştirilecek trans geçiş operasyonu olmak için başlattığı destek kampanyasını böyle anlatıyor.

Hedefi 10 bin dolar. Ancak şu ana kadar yüzde ikisi toplandı. Yani, 210 dolar.

Adnan Menderes Üniversitesi mezunu Taş, 27 yaşında. Doğma büyüme Konyalı. Ailesi Konya’da yaşıyor. Kendisi, İzmir’de tek başına.

Taş’la iş arama sürecinde yaşadığı sorunlar ve kitlesel fon kampanyası üzerine söyleştik

Bize kendini anlatır mısın?

Konya gibi bir yerde büyüdüğüm için kendimi keşfetmem çok geç oldu. Hep yolunda gitmeyen bir şey vardı ama adını koyamıyordum. LGBTİ ile 21’li yaşlarımda tanıştım desem yeridir. O zamanlar kendimi lezbiyen olarak tanımlıyordum fakat kendimi kadın olarak tanımlayamadığımı fark ettim. Ve daha kendim gibi yaşayabileceğim İzmir’e taşındım.

Ailem çok karşıydı ama pes etmeyi düşünmedim hiç. Kendi kendime yetebilirdim çünkü çalışarak. Ama bir yandan da aileme aşırı düşkün olduğum için bu konunun üzerinde çok durmadım ve hep bastırdım içimde.

Trans erkek miyim acaba sorusundan kaçırıyordum kendimi hep. Kendimle yüzleşmek istemedim. Ama her şeyin koptuğu bir yer oluyor. O kopuşu yaşayınca uzun süre kabullenme evremle savaştım. Kabul ettikten sonra bütün taşlar yerine oturuyor çünkü. İlkokulda yaptığım bir şey bile anlam kazanıyor. Ve sonrasında sürece ilk adımı attım. Şu 3.hormon iğnemi oldum.

“İş bulamıyorum”

Peki, trans geçiş operasyonu olmak için neye ihtiyacın var?

Ameliyat olmak istiyorum ama bunun için ekonomik bütçe yeterli değil. Bu nedenle de kitlesel fon kampanyası başlattım. İş bulma konusunda çok fazla sıkıntı yaşıyorum. Ve herhangi bir yerden maddi gelir desteğim yok. Cinsiyet uyum ameliyatlarım için gerekli maddi tutarı tek başıma karşılamam çok zor.

İş bulup çalıştığımda bile sadece kendimi geçindirebilecek kadar kazanabiliyorum çünkü. Sürecimi ne kadar hızlı tamamlayabilirsem hayatıma da o kadar hızlı yön verebileceğim. İş konusunda sıkıntı yaşamayacağım ve hayalimdeki mesleklere yönelebileceğim.

Kamuoyundan isteğim hayatımın bu arasında kaldığım döneminde bana destek olmaları, kendi ayaklarımın üzerinde durmaya devam etmemi sağlamaları, bunu da kampanyaya destek olarak bu yükümü azaltarak yapabilirler.

"Sigortasız çalıştırıyorlar"

Ne gibi sorunlar yaşıyorsun iş ararken?

Görüntümden dolayı toplumsal cinsiyet rollerinden birine uygun bulmuyorlar şu an. Emlak ve emlak yönetimi okudum mesela gayrimenkul danışmanıyım ama kimliğim pembe olduğu için feminen bir kadın çalışan istiyorlar e erkek olarak zaten görmüyorlar.

En başından beri güzel sanatlar hayalim vardı çok küçük yaşlardan beri çizim yapıyorum ben. Bu zamana kadar çalışıp tek başıma geçindiğim ona da hiç vakit ayıramadım. Şu an ya mağazalarda ya mekânlarda iş bulma olasılığım var. Mağazaların çoğundan olumsuz döndüm zaten özgeçmişim iyi olmasına rağmen.

Mekânlarda da genelde sigortasız ve zor şartlarda çalıştırıyorlar. Bunlar önemli değil zaten şu zamana kadar her türlü işte her şartta çalıştım. Sürecim bitene kadar da çalışmak zorundayım zaten bu işlerde ama ben de herkes alanım olan işlerde ötekileştirilmeden çalışmak ve hayatımı o şekilde idame ettirmek istiyorum.

Son olarak eklemek istediklerin nelerdir?

Bu zamana kadar kimseden yardım istemeden bu seviyeye kadar geldim. Şu an böyle bir kampanya ile kamuoyundan yardım istemiş olmam benim için biraz zor oldu fakat gerçekten çıkmazda olduğum gerçeği vuruyor yüzüme. Ben bu yardım çağrısını kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek için yapıyorum. (EMK)

http://bianet.org/kadin/lgbti/212057-askin-tas-trans-gecis-operasyonu-icin-destek-bekliyor

Üç eşcinselin katili zehirli iğne ile idam edildi

$
0
0
Üç eşcinseli öldürmekten suçlu bulunan Amerikalı Gary Bowles, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Florida eyaletinde idam edildi.



1994 yılında gerçekleşen cinayetler serisinde eşcinsel bireyleri hedefleyerek önce onlarla arkadaş olup, daha sonra öldüren 57 yaşındaki adam zehirli iğne ile idam edildi.

Kurbanlarını eşcinseller arasından seçtiği ileri sürülen Bowles'un üç cinayette de bir süre maktullerin evinde kaldığı ortaya çıktı. Yakalanmasının ardından yetkililere kalacak yer, yiyecek ve para için vücudunu kullandığını, onlarla ilişkiye girmesine rağmen bundan nefret ettiğini ve bu nedenle eşcinselleri kullanmaya başladığını söyledi.

Uluslararası Af Örgütü: İdam uygulaması son 10 yılın en düşüğünde; Rapor Çin'i kapsamıyor
Mahkemeye göre 8 ay içinde gerçekleşen üç cinayette Bowles, kurbanlara sert bir cisim ile vurduktan sonra sonra ağızlarına bez sokarak onları boğdu. Mahkeme aynı tarihlerde meydana gelen ve benzer şekilde gerçekleştirilen farklı üç cinayetin zanlısının da Bowles olduğunu düşünüyor.

ABD'de resmi verilere göre Bowles, 2019'un başından beri ülkede 13'üncü, Florida eyaletinde ise 2'nci idam edilen mahkum oldu.

https://tr.euronews.com/2019/08/23/uc-escinselin-katili-zehirli-igne-ile-idam-edildi

Panseksüellik Nedir?

$
0
0

Fatma Yüksel

Panseksüellik nedir, ne anlama gelir? Panseksüel ve biseksüel arasındaki fark nedir diye birçok kişi merak etmekte. Omniseksüellik olarak da bilinen panseksüellik hakkında tüm bilgileri derledik.

Bir çeşit cinsel yönelim olan panseksüellik, omniseksüellik şeklinde de bilinir. Peki, panseksüellik tam olarak ne anlama gelir? Çoğunlukla biseksüellik ile karıştırılır. Panseksüel ve biseksüel arasındaki fark nedir açıklayacağız. Panseksüellik hakkında araştırmalarımız sonucu elde ettiğimiz bilgileri sizlere sunuyoruz. İşte, panseksüellikle ilgili tüm detaylar!

Antroseksüel ya da omniseksüel şeklinde de bilinen panseksüellik, sadece hayattaki insanlara karşı duyulan bir yönelimdir. Zoofili, ensest veya nekrofili gibi psikolojik parafili türlerinin panseksüellik ile alakası yoktur. Bu cinsel yönelim, tamamen estetik temellere dayalıdır. Panseksüel kişiler, biyolojik cinsiyet ayrımında bulunmazlar. Aynı cinse veyahut karşı cinse, duygusal ya da cinsel haz duyabilirler.

Panseksüel ve Biseksüel Arasındaki Fark Nedir?

Panseksüellik nedir tanımladık. Şimdi de, panseksüelliğin biseksüellikten farkını anlatalım. Biseksüellik ile panseksüellik bazen karıştırılabilir. İkisi arasında benzerlikler olsa da, temelde farklı şeylerdir. Biseksüel kişiler kadın ya da erkeğe karşı cinsel veya duygusal ilgi duyabilirler. Oysa panseksüel kişiler cinsiyet görmezler. Onlar için cinsiyetin hiçbir önemi yoktur. Beyinleri, insanları cinsiyet olarak kategoriye ayırmaz. Trans veya iki cinsiyete sahip kişilere karşı da ilgi duyabilirler.

Panseksüellik Onur Bayrağının Anlamı Nedir?

Panseksüellerin onur bayrağı, bu topluluğun bilinirliğini ve görünürlüğünü artırmak amaçlı tasarlanmıştır. Aynı zamanda panseksüelliğin, biseksüellikten ayrı olduğunu belirtme amacı taşır. Pembe, mavi ve sarı renklerinden oluşur. Pembe renk kadınlara hissedilen, mavi renk erkeklere hissedilen, sarı renk de kadın ve erkek dışı kişilere hissedilen sevgiyi temsil etmektedir.

Panseksüellik Hakkında Diğer Bilgiler

Panseksüel kişiler kadına, erkeğe, trans bireylere ya da çift cinsiyete sahip herhangi bir kişiye karşı ilgi duyabilirler. Bu durum, onların herkese karşı ilgili oldukları anlamına gelmez.
Panseksüellik nedir diyenlere tüm ayrıntıları ile anlatmaya devam ediyoruz. Panseksüel ve panseksüellik yeni değildir. Panseksüel teriminin 1900'lerde ortaya çıktığı biliniyor. O dönemlerde cinsiyeti, insanlar için birincil motivasyon kaynağı şeklinde tanımlayan psikolojik bir terimdi ve günümüzdeki anlamını kazanması 1960'larda oldu. Aynı şekilde, cinsel yönelimin sadece cinsiyetin ikili yapılarıyla sınırlı olmayışı da yeni değildir.

Panseksüellik nadir görülen bir cinsel yönelim şekli değildir. Popüler inanışların aksine, tüm dünyada panseksüellerin sayısı oldukça fazladır. Gün geçtikçe de panseksüellik yaygınlaşmaktadır.

https://www.sosyorol.com/panseksuellik-nedir/

Yeni Akit iyice sapıttı artık: Sapkınların sıradaki hedefi eşcinsel evliliğin yasallaşması!

$
0
0
Küresel bozguncular bütün dünya ülkelerinde uygulamaya koydukları cinsiyetsiz, kimliksiz tek dünya hayalini gerçekleştirmeye dönük faaliyetlerine hız verirken, eşcinsel evlilikleri yasal hale getirdikleri Batı ülkelerindeki yasal düzenlemeleri Türkiye’ye de dayatıyorlar. 3. cinsiyet olarak tanınmasını istedikleri sapkın güruhu meşrulaştırmak için adımlar atan odaklar, bir sonraki aşamada ise eşcinsel evliliklerin tanınmasını isteyecekler.

 Yasemin Karahan  yeniakit.com.tr 

Sözde kadın hakları üzerinden toplumsal yapıyı bozarak aile kurumunu dağıtmayı amaçlayan Feminist oluşumlar, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında sahneye sürdükleri projelerle amaçlarını toplumdan gizlemeye çalışıyor. Dünyada artık yasal hale getirilmeye başlanan eşcinsel evlilikleri Türkiye’de uygulamaya koymayı hedefleyen çevreler, sapkın grupların toplumda kabul görme sürecini bekliyor.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/sapkinlarin-siradaki-hedefi-escinsel-evliligin-yasallasmasi-900068.html

"Türkiye, Sansürü Genişletiyor"

$
0
0
Gazeteci Umar Farooq, Los Angeles Times için kaleme aldığı yazısında, internet yayınlarına RTÜK denetimini getiren yönetmeliği gündeme taşıdı ve internet yasaklarının endişe yarattığına dikkat çekti.


Dünya çapında izleyicilerden büyük eleştiriler almayan  “Tales of Arcadia” adlı animasyon dizisinde iki kadın karakterden oluşan kısa bir öpücük, Türkiye'de eleştiri konusu oldu.

Gazeteci Umar Farooq, Los Angeles Times için kaleme aldığı yazısında, internet yayınlarına RTÜK denetimini getiren yönetmeliğini bu sözlerle anlatmaya başlıyor. Yazının bir bölümü şöyle:

Hükümet yanlısı Sabah gazetesi, Netflix'i Türk çocuklar arasında eşcinsellik sağlamaya yönelik global LGBTQ lobisi olarak adlandırılan bir girişim olarak nitelendirdi.

Ağustos ayının başlarında, Türk makamları Netflix ve diğer çevrimiçi içerik sağlayıcılarının, televizyon yayıncılığı için aynı sansür kurallarına tabi olacağını açıkladılar.

Türkiye Gençlik Birliği başkanlığını yapan Yıldırım Gencer de "Çocuklarımızı korumak içn bu kurumları düzenlemek gerek" dedi. Öte yandan, Eylül ayında başlayacak olan yeni sansür kuralları, ifade özgürlüğü savunucuları için endişelere yol açtı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, geleneksel medyada artık görülmeyen siyasal eleştirilere yer sağlayan bu çevrimiçi medya ortamını kontrol etmeyi hedefliyor.

Benzer kaygılar başka ülkelerde de var 
Yetkili makamların genellikle hükümetin eleştirisini içeren bilgilerin akışına izin vermek yerine, internet servisini kararsızlık dönemlerinde kapattığı veya bozduğu bilinen yerlerde, Çin, Myanmar ve Hindistan gibi yerlerde de benzer kaygılar var. Türkiye'de, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu veya RTÜK olarak bilinen sansür otoritesi, halkın ulusal değerlere bakarken ne görebileceğine karar veriyor, bu da farklı insanlar için farklı şeyler ifade ediyor. Ülkedeki 80 milyon insanın büyük çoğunluğu Sünni Müslüman olarak tanımlanıyor, ancak geniş bir günlük uygulama yelpazesini takip ediyor.

Lisans başvurusu Eylülde
Şirkete göre 4 milyondan fazla kayıtlı kullanıcısı olan BluTV, baş karakterinin kötü niyetli, zincir sigara içen bir alkolik olduğu Türkiye başkenti Ankara'da düzenlenen cesur bir polis dramı "Behzat C" gibi gösteriler yaptı. Çağdaş Türk siyasetinden ilham alan olayları araştırır. Yeni sansür kuralları uyarınca, yaptığı şeylerin çoğu sansürlenirdi. BluTV ve diğer çevrimiçi içerik sağlayıcıların Eylül ayında bir lisans başvurusunda bulunmaları gerekecek, ardından sansür düzenlemelerine tabi olacaklar.

2016 yılında Türkiye pazarına giren Netflix, "Arcadia Masalları" ndaki öpüşmenin, 190 ülkedeki 150 milyon abonesinden büyük eleştiriler çekmediğini, ancak şirketin gelişmeleri takip ettiğini söyledi.

"Netflix, Türkiye'de hizmetlerimizdeki içerik çeşitliliğine değer veren sadık ve büyüyen bir hayran kitlesine sahip. Türkiye'de yapılan şovlara ağır yatırım yapmaya devam ediyoruz." dedi.

Akdeniz: "Önlem değil sansür"
Türkiye'de cumhurbaşkanı veya "Türk milletini""hakaret" etmek veya "terör örgütleri için propaganda" yapmakla suçlayan bir yasa var.

RTİK üyesi gazeteci Faruk Bildirici, "Bu düzenlemeye gerek yoktu ve bu tür bir denetim tamamen gereksizdi, çünkü yasaları çiğnemelerini engellemek için gerekli tedbirler vardı." dedi.

2018 yılının sonunda, yayınlanan bir rapora göre, pornografi, Wikipedia ve haber bültenleri gibi 245.000'den fazla web sitesi Türk makamları tarafından engellendi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde hukuk profesörü ve siber güvenlik uzmanı olan Yaman Akdeniz, "Bu bir lisans rejimi değil, yeni ve ek bir kontrol ve sansür rejimidir" dedi.

Akdeniz, yeni düzenlemelerin, hükümetin eleştirel olduğu haber kanallarını, çevrimiçi içerik sağlayan yabancı haber sağlayıcılar da dahil olmak üzere çok az adli gözetim altında olmak üzere, tamamen sansürlemeyi ve engellemeyi kolaylaştırmasını beklediğini söyledi.

Türkiye'deki geleneksel yayın medyası, büyük ölçüde AKP ile yakın ilişkileri olan şirketler grubu tarafından kontrol ediliyor. Sınırsız Gazetecilere göre, en çok okunan 10 gazetenin dokuzu ve en çok izlenen 10 televizyon kanalının dokuzu iktidar partisine yakın bağları olan sahiplere ait.

http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/212183-turkiye-sansuru-genisletiyor

Yeni Akit - Ali KArahasanoğlu'da homofobi: Bu kafa ile mi, Emine Bulut cinayetlerini önleyeceğiz?

$
0
0
Bu kafa ile mi, Emine Bulut cinayetlerini önleyeceğiz?

Tüm Türkiye, bir cinayeti konuşuyor..

Boşandığı eski eşi tarafından öldürülen Emine Bulut’u..

Vicdansızca..

Çocuğunun yanında..

İşlenen o cinayeti konuşuyoruz..

“Bir daha olmaması için, başka Emine Bulut’ların benzer cinayetlere maruz kalmaması için” yetkililer konuşuyor..

Sivil toplum kuruluşu yetkilileri konuşuyor.

Siyasetçiler konuşuyor..

Bürokratlar konuşuyor..

Vatandaş konuşuyor..

Evet, hepimiz konuşmalı, hepimiz bu konuya kafa yormalıyız..

Küçücük bir faydası olacak ise..

Bundan sonraki cinayetler için, bir tanesi için dahi bir faydası olacak ise..

Konuşalım, konuşalım, konuşalım..

Ama lütfen..

Feministler..

Gayler, lezbiyenler..

Kendi reklamlarını yapmak isteyenler, bu konu hakkında konuşmasınlar..

“Aaa. Ne güzel bir konu çıktı bize.. Biz de bu vesile ile reklamımızı yapalım” diyenler, lütfen konuşmasınlar..

Kimi kastediyorum?

Kimin açıklamasından hareketle, bunları söylüyorum?

Emine Bulut cinayeti üzerinden prim yapmaya çalışan bir dernek adına konuşan avukat için söylüyorum..

Ne yapmış bu dernek yetkilisi avukat?

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı sıfatı ile, Emine Bulut’un ailesiyle görüşmüş..

Görüşmenin ayrıntılarını okumaya çalışırken, kendimizi birden bire, şu bilgi ile karşı karşıya buluyoruz: “Birçok LGBTİ bireyine danışmanlık ve hukuksal destek sağlayan dernek başkanı Müjde Erden’in dikkat çektiği ...”

Fesuphanallah..

Bir kadının..

Çocuğunun yanında..

Hunharca öldürülmesi ile ilgili konuşuyoruz..

Bir annenin, eski eşi tarafından, acımasızca öldürülmesini konuşuyoruz.

Birden bire, araya bir reklam giriyor..

Çok izlenen filmin arasına, çok reklam girer ya..

Burada da..

Bir insanın öldürülmesi üzerinden, iğrenç mi iğrenç bir algı operasyonu yapılıyor..

Araya reklam alınıyor..

Gaylerin, lezbiyenlerin reklamı alınıyor..

“LGBTİ’lere danışmanlık yapıldığı” bilgisi araya sokuşturuluveriyor..

İşte bunun için, “Herkes konuşsun.. Ama bunlar konuşmasın” diyorum..

Çünkü bunlar konuştukça, Emine Bulut cinayetleri önlenmez..

Önlenemez..

Bunlar, Emine Bulut cinayetlerinin azalması için değil.

Artması için konuşuyorlar..

“Bu cinayetler artsın, biz daha görünür olalım. Kamuoyunun gündemine LGBTİ’leri sokalım” diyorlar..

Haydi bir kişi, böyle bir niyet içinde olabilir..

Konuyu haberleştirenin de mi, azıcık aklı yok, “Emine Bulut cinayeti ile, LGBTİ’nin ne ilgisi var ki, bu haberin içine, bu ahlaksızlığı sokuyoruz” demiyor.

O muhabir demiyor, onun başındaki sorumlu müdürü de demiyor..

Ve bir annenin öldürülmesi üzerinden, LGBTİ reklamı yapıyoruz..

Sorunu, “Boşanmış eşlerin hukuki statüleri nedir” konusunu konuşacağımıza..

“Bir insanın. Bir başka insana.. Eski eş de olsa.. Çocuğunu göstermese de.. Şunu da yapsa, bunu da yapsa, bıçak çekip saldırma hakkı yoktur” konusunu konuşacağımıza..

Birden bire, LGBTİ’lere geçiyoruz..

Bu cinayetin, LGBTİ’lerle uzaktan yakından bir ilgisi varmış gibi, o ahlaksızlığı bu işin içine pike ediyoruz..

Bunları iyiniyetli görmediğimi belirtirken, belki abarttığımı düşünenler olabilir..

Hayır abartmıyorum.

Bakın aynı dernek başkanı, daha sonraki açıklamasında neler diyor:

“Emine Bulut’un öldürüldüğü günden bu yana bu dava ile ilgilendik. Cinayetin bir kaç gün sonra kamuoyunun dikkatini çekmesi ve gecikmeli olsa da tepkilerle karşılaşmasından dolayı mutlu olduk.”

Affedersiniz, bu cümlede hangi kelime kullanılmış?

Dikkat buyrun..

O hunharca cinayetin sonrasında, kimsenin ağzına alamayacağı, kimsenin tekrarlayamayacağı bir kelime: “Mutlu olmak.”

Evet, yanlış okumuyorsunuz.

Emine Bulut, çocuğunun yanında öldürülmüş..

Üzerinden daha bir hafta geçmemiş..

Katili henüz cezasını bulmamış.. Bulsa da alacağı en kabadayısından 40 yıl ceza..

Böyle bir ortamda..

Cinayete duyulan tepkiyi gerekçe göstererek, bir kadın, “mutlu olduğunu” söylüyor..

“Emine Bulut varsın ölsün.. Tepkiler çok güzel.. Çok mutlu olduk” demeye getiriyor..

Sadece kendisi mutlu olmamış..

İfade aynen şöyle:

“Emine Bulut’un ailesi ile yaptığımız görüşmede, kendilerine başsağlığı dileklerimi iletip, dayanışma duygularımızdan bahsettim. Aile de dayanışma göstermemizden mutluluk duyduklarını söylediler tabii.”

Amanin.. Amanin..

Ben o görüntüleri, bir siteden açıp da seyretmeye cesaret edemiyorum..

Sadece yazılı metinleri okumakla yetinmeye çalışıyorum..

Hunharlığın boyutunu gözlerimle görmeye dayanamayacağımı düşünüyorum..

Ama, Emine Bulut gibi onlarca insana destek verdiğini söyleyen bir kadın, bir dernek başkanı, bir avukat, “Tepkilerden mutlu olduk. Aile de mutlu oldu” diyor..

Hani biraz daha zorlasanız.

“Ne güzel oldu bu cinayet” de diyecek..

Tahmin ettiğiniz gibi, bu dernek başkanımız, aslında kadın hakları için bu açıklamayı yapmıyor..

Öldürülenlerin haklarını savunmak için o görüşmeyi yapmıyor..

Onun derdi siyaset..

Onun derdi, dindar insanları karalamak..

Bu işin neresinde dindarlık var ise?

Meseleyi getirmiş, dindarların suçlanacağı noktaya ulaştırmış:

“Kadın cinayetleri ülkemizde politik mücadelenin bir parçası haline gelmiştir. Kadınlar ve çocuklar toplumumuzun zayıf halkası olarak, zincir gerildikçe, gericilik arttıkça daha hızlıca kopartılmaktadırlar.”

Pes, yemin olsun ki pes!

Cinayeti işledikten sonra kafayı çekmeye giden adamın üzerinden, dindar insanlara saldırmak; nasıl bir hukuk, nasıl bir ahlak anlayışıdır?

Yetiniyor mu bu kadın?

Yetinmiyor..

Bakın daha başka neler de diyor:

“Ülkemizde boşanma hakkının dahi tartışılmaya/engellenmeye çalışıldığı ve evliliğin tanrısal olarak kutsallaştırıldığı bu günlerde kadına yönelik her türlü şiddet bir tür cihat ilanıdır.”

Toplumun inancına, değerlerine, bu kadar pespaye sözlerle saldıran.. Hiçbir şekilde kabul etmediğimiz bir cinayet üzerinden, dindar insanlara çamur atmaya kalkışan insanlar, aslında bu ülkede kadın cinayetlerini azaltmak değil.. Tam aksine artırmak istiyorlar..

Onun için, bu cinayetin sonrasında “Mutlu olma” kelimelerinin geçtiği cümleyi kurabiliyorlar..

Kendi siyasi mücadeleleri için, bu cinayetleri bir malzeme olarak kullanmak istiyorlar..

Ve ben de..

“Herkes konuşsun.. Ama, bu cinayetten sonra ‘Mutlu’ kelimesinin geçtiği cümleyi kuranlar, konuşmasınlar” diyorum..

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-karahasanoglu/bu-kafa-ile-mi-emine-bulut-cinayetlerini-onleyecegiz-29534.html

Eşcinselleri savunduğu için görevinden istifa ettirilen Turizm müdürü

$
0
0
İlk toplantısını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy başkanlığında yaparak göreve başlayan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) da skandal yaşanıyor.


TGA Genel Müdürlüğüne getirilen Nalan Apa’dan yazılı istifa dilekçesi alındı.

Buna da Nalan Apa'nın, sosyal medya hesabından geçmişte attığı bazı mesajlar için AKP'lilerin gösterdiği tepki neden oldu.

Nalan Apa'nın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu için, 2013 yılında, "Mevlüt Çavuşoğu'nun CNN INT'de dinlerken şiştim. Yalancı, yüzsüz, şerefsiz!"şeklindeki ifadeleri ve Apa'nın Gezi Direnişi'ne dair attığı destekleyici mesajları ile beraber LGBTİ paylaşımlarına AKP'lilerin tepkileri gerekçe oldu.

Tepkiler üzerine bakanlık, harekete geçerek, Nalan Apa'nın geçmişte attığı Tweetler'den dolayı istifasını aldı. Apa, istifa dilekçesinde, "...görevden kişisel nedenlerle affımı istediğimi Yönetim Kuruluna bildirmiş bulunuyorum" diye yazdı.

Bakanlığın TGA’nın göreve başlama ve ilk kurucu yönetim kurulunu duyurduğu basın bültenindeki kurucuların özgeçmişlerinin olduğu bölümde herkesinki Türkçe iken Nalan Apa’nın İngilizce yazılmış özgeçmişi konmuştu.

https://www.turizmgazetesi.com/news.aspx?id=89018

Banu Avar'dan homofobi: LGBTİ Oliöpiyatları sadece hümanist bir faaliyet değil!

İstanbul'daki spor oyunları valilik tarafından yasaklandı!

$
0
0

Etkinliği düzenleyen Atletik Dildoa ise yasağa ilişkin yazılı açıklama yaptı:

“2015 yılından beri engellenen İstanbul Onur Yürüyüşü’nden sonra LGBTİ+ların ikinci büyük buluşması haline gelen Queer Olympix’in önemini vurgularken ‘yürüyemezsek koşarız’ demiştik. Belli ki engellenen koşmamız ya da hızlı yürümemiz, futbol ya da voleybol oynamamız, bayrak yarışı yapmamız ya da uzun atlamamız değil, kamusal alanda olduğumuz gibi ‘var olmaktaki ısrarımız’.
“Genel sağlık gerekçesiyle sporun yasaklanmasını anlamakta zorlanıyoruz; bizim genel sağlık anlayışımız tüm insanların yaşam hakkının güvence altına alınmasını, yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için eşit olanakların sağlanmasını ve LGBTİ+’ların yaşamlarını riske atan ayrımcı sağlık uygulamalarının engellenmesini içermektedir.
“Devleti, kaynaklarını LGBTİ+’ların halı saha maçı yapmasını engellemek için kullanmak yerine kadın ve nefret cinayetlerini önlemek için kullanmaya davet ediyoruz. LGBTİ+’lar her yerde olduğu gibi sahalarda da var olmaya devam edecek.”

https://ozgurdenizli.com/kadikoy-kaymakamligi-queer-olympixi-yasakladi-2/

Fuhuş için anlaştığı kişi transseksüel çıkınca bıçakladı

$
0
0
Bursa'da Rafet Ö. (75), para karşılığı ilişki için anlaştığı kişinin, transseksüel olduğunu fark edince aralarında tartışma çıktı. Taraflar arasında çıkan kavgada Rafet Ö. sopa darbeleriyle darbedilirken, transseksüel Sima Ç. ise kolundan bıçaklanarak yaralandı.


Olay, Bursa’nın Osmangazi ilçesi Tahtakale Mahallesi’nde akşam saatlerinde meydana geldi. İddiaya göre, Rafet Ö., sokakta bulduğu kartvizitin üzerindeki hayat kadınına ait numarayı aradı. Kendisini ‘Okşan’ olarak tanıtan kişi ile Rafet Ö., para karşılığı ilişki için anlaştı.

Fuhuş için anlaştığı adrese giden Rafet Ö., kendisini Okşan olarak tanıtan kişinin transseksüel olduğunu görünce vazgeçerek geri dönmek istedi. Bu sırada Rafet Ö.’nün cep telefonunu gasp eden transeeksüel birey ile Rafet Ö. arasında tartışma çıktı. Rafet Ö., yanında bulunan bıçak ile gerçek isminin Sima Ç., olduğu öğrenilen kişiyi kolundan bıçakladı. Sima Ç., ise sopayla Rafet Ö.’yü başından yaraladı.

Çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen polis ekipleri, Sima Ç. ile Rafet Ö.’yü ilk tedavilerinin ardından gözaltına aldı.

DHA
Viewing all 15059 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>